• Sonuç bulunamadı

Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nin Karadeniz Havzası politikalarındaki yeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nin Karadeniz Havzası politikalarındaki yeri"

Copied!
98
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BULGARĠSTAN’IN AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN

KARADENĠZ HAVZASI

POLĠTĠKALARINDAKĠ YERĠ

TOLGA MERĠÇBEY

TEZ DANIġMANI

DOÇ. DR. NEZĠHA MUSAOĞLU

(2)

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BULGARĠSTAN’IN AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN

KARADENĠZ HAVZASI

POLĠTĠKALARINDAKĠ YERĠ

TOLGA MERĠÇBEY

TEZ DANIġMANI

DOÇ. DR. NEZĠHA MUSAOĞLU

(3)

ii ÖNSÖZ

Küreselleşmenin her alanda hissedildiği günümüz şartlarında Avrupa Birliği, varlığının devamı için uyguladığı politika gereğince, Birliğin sınırları dışındaki birçok coğrafi bölge, ülke ile ilişki kurmaktadır. İlişkilerin konu ve kapsamı, coğrafi konuma göre geliştirilmekte ve değişkenlik göstermektedir. Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Bölgesi politikalarını ele alırken Bulgaristan‟ın özel konumu ve birliğe yarattığı fırsatları değerlendirmek amacı ile Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Bölgesi politikalarında Bulgaristan‟ın yerini tez konusu olarak değerlendirmeye çalıştım.

Tez çalışmam boyunca beni aileden biri kabul eden, tez çalışması süresince sabır gösteren, değerli yardım ve katkılarıyla çalışmama ışık tutan, başaracağım inancını bana aşılayan danışmanım Doç. Dr. Neziha Musaoğlu hocama saygı ve en yüce duygularla minnet ve şükranlarımı sunarım.

Tez çalışmasının tüm sıkıntılı anlarını benimle birlikte yaşayan ve benden desteğini esirgemeyen, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan babama, anneme ve kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Bu tez çalışmasını, hayatımda olmaları ile mutluluk kaynağım olan ailem ve değer verdiğim tüm dostlarıma armağan ediyorum. Onlar olmasaydı bu çalışmanın tek bir sayfası bile yazılamazdı.

(4)

iii ÖZET

Avrupa Birliği‟nin giderek artan enerji ihtiyacı, yeni kaynaklar bulmasını gerekli kılmıştır. Burada AB için sadece alınacak enerji miktarı önemli olmayıp, enerjinin sürekliliği ve çeşitliliği de ön plandadır.AB için enerjiye ulaşmak için en kısa ve en az maliyetli yol Karadeniz Havzası‟ndaki boru hatlarına ulaşmaktır. Romanya‟nın ve Bulgaristan‟ın AB‟ye üye olması ile birlikte AB Karadeniz‟e ulaşmıştır. Dolayısıyla bir anlamda Karadeniz Havzası ile ilgili kararlarda söz sahibi olmuştur. AB bölgedeki enerji boru hatlarına ulaşmak için çeşitli politikalar geliştirmiştir. Bu politikalardan en önemlisi “Karadeniz Sinerjisi”dir. Bu politika kapsamında Bulgaristan‟a enerji konusunda görevler verilmiştir. Bu durumda Bulgaristan‟ın Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Havzası politikalarında önemli bir yeri olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Bulgaristan, Karadeniz Havzası, Boru Hatları, Enerji.

(5)

iv ABSTRACT

Increasing need of energy of European Union has made it compulsory to find new resources. In this point, not only the amount of energy to take is important but also maintenance and diversity of it are at the forefront. The most cost-effective and fastest wat for EU to reach energy is to get pipelines at Blacksea Basin. After Romania and Bulgaria had become the members of EU, they reached Blacksea. Therefore, in a sense, they have had the right to have a voice. EU have developed various policies to reach pipelines in the region. The most important one of these is “Blacksea Sinergy”. Within the scope of this policy, Bulgaria was given tasks related to energy. In this sense, it can be said that Bulgaria has an important place in Blacksea Basin policie s of European Union.

(6)

v ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa No ÖNSÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv ĠÇĠNDEKĠLER ... v

TABLO LĠSTESĠ ... viii

GRAFĠK LĠSTESĠ ... ix

ġEKĠL LĠSTESĠ ... x

KISALTMALAR ... xi

GĠRĠġ ... 1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM KAVRAMSAL AÇIDAN ENERJĠ VE ENERJĠ GÜVENLĠĞÏ 1.1. ENERJĠNĠN TANIMI, ENERJĠ POLĠTĠKALARI VE GÜVENLĠĞĠ ... 4

1.1.1.Enerjinin Tanımı ve Kaynakları ... 4

1.1.2.Fosil Enerji Kaynakları ... 6

1.1.2.1.Petrol ... 6

1.1.2.2.Doğal Gaz ... 8

1.1.2.3.Kömür ... 9

1.1.3.Nükleer Enerji ... 10

1.1.4.Yenilenebilir Enerji Kaynakları ... 13

1.1.4.1.Rüzgar Enerjisi ... 14

1.1.4.2.GüneĢ Enerjisi ... 16

1.1.4.3.Jeotermal Enerji ... 17

1.1.5.Enerji Politikaları ... 21

(7)

vi

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

AVRUPA BĠRLĠĞĠ ENERJĠ POLĠTĠKALARI

2.1.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ENERJĠ KAYNAKLARI VE ENERJĠ ĠHTĠYACI

... 25

2.2.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ENERJĠ POLĠTĠKALARI ... 27

2.2.1.Avrupa Birliği’nin Karadeniz Politikası ve KomĢuluk Politikaları ... 28

2.2.2.Enerji Kaynaklarını ÇeĢitlendirme Politikaları ... 29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KARADENĠZ HAVZASI VE ENERJĠ GÜVENLĠĞĠ 3.1.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN KARADENĠZ HAVZASI POLĠTĠKALARINDA ENERJĠ ... 31

3.2.KARADENĠZ HAVZASI’NDA ENERJĠ BORU HATLARI MÜCADELESĠ ... 40

3.2.1.ABD’nin Karadeniz Stratejisi ... 40

3.2.2.Rusya’nın Bölgedeki Rolü ... 42

3.2.3.Türkiye’nin Bölgedeki Rolü ... 44

3.3.KARADENĠZ ÜLKELERĠNĠN ENERJĠ POTANSĠYELLERĠ ... 46

3.3.1.Azerbaycan ... 46

3.3.2.Rusya ... 48

3.3.3.Türkiye ... 49

3.4.KARADENĠZ HAVZASI’NDAKĠ ENERJĠ BORU HATLARI ... 51

3.4.1.Petrol Hatları ... 51

3.4.1.1.Atrau – Samara Petrol Boru Hattı ... 51

3.4.1.2.Bakü – Grozni – Novorossiysk Boru Hattı ... 53

3.4.1.4.Bakü – Mahaçkale – Novorossiysk Boru Hattı ... 54

3.4.1.5.Bakü – Supsa Boru Hattı ... 54

3.4.1.6.Bakü – Tiflis – Ceyhan Boru Hattı ... 56

3.4.2.Doğalgaz Boru Hatları ... 57

(8)

vii

3.4.2.2.Bakü – Tiflis – Erzurum Boru Hattı ... 58

3.4.2.3.Trans-Hazar Boru Hattı ... 59

3.4.2.4.Mavi Akım Projesi ... 60

3.4.2.5.Nabucco Doğalgaz Hattı ... 61

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BULGARĠSTAN’IN AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN KARADENĠZ HAVZASI POLĠTĠKALARINDAKĠ YERĠ 4.1.BULGARĠSTAN’IN SOĞUK SAVAġ SONRASI DÖNEMDEKĠ KARADENĠZ POLĠTĠKASI ... 63

4.2.BULGARĠSTAN’IN KARADENĠZ’DEKĠ ÇATIġMALAR KARġISINDAKĠ TUTUMU ... 65

4.3.BULGARĠSTAN’IN AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN KARADENĠZ HAVZASI POLĠTĠKALARINDAKĠ YERĠ ... 67

SONUÇ ... 72

(9)

viii

TABLO LĠSTESĠ

Sayfa No

Tablo 1.1: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması ... 14

Tablo 1.2: Sıcaklıklarına Göre Jeotermal Kaynakların Kullanım Alanları ... 21

Tablo 2.1: AB – 27 Toplam Enerji Tüketimi ... 25

Tablo 2.2: Elektrik Üretiminde Kaynakların Payı ... 26

Tablo 2.3: Enerji Tüketiminin Sektörel Dağılımı ... 26

Tablo 2.4: AB-27‟nin Petrol ve Doğalgaz İthalat Oranları ... 27

(10)

ix

GRAFĠK LĠSTESĠ

Sayfa No

(11)

x

ġEKĠL LĠSTESĠ

Sayfa No

Şekil 1.1: Enerjinin Girdi, Çıktı ve Atık Hali ... 4

Şekil 1.2: 2014 Yılı Dünya Petrol Rezervinin Küresel Dağılımı ... 7

Şekil 1.3: 2014 Yılı Dünya Doğal Gaz Rezervinin Küresel Dağılımı ... 8

Şekil 3.1: Azerbaycan‟da Petrol Üretimi (Milyon Ton) ... 47

Şekil 3.2: Azerbaycan‟da Doğalgaz Üretimi (Milyar Metre Küp) ... 47

Şekil 3.3: Atrau-Samara Petrol Boru Hattı Haritası ... 52

Şekil 3.4: Trans - Hazar Boru Hattı Haritası ... 53

Şekil 3.5: Bakü-Novorossisk Petrol Boru Hattı Haritası ... 54

Şekil 3.6: Bakü-Supsa Petrol Boru Hattı Haritası ... 56

Şekil 3.7: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Haritası ... 57

Şekil 3.8: Orta Asya Merkez Doğalgaz Boru Hattı Haritası ... 58

Şekil 3.8: Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı Haritası ... 61

(12)

xi

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri CPC : Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu GEKA : Güney Ege Kalkınma Ajansı GGK : Güney Gaz Koridoru

GODKA : Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika

INOGATE : Avrupa‟ya Devletlerarası Petrol ve Gaz Taşımacılığı KEİÖ : Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü

M.Ö. : Milattan Önce

SCP : Güney Kafkasya Boru Hattı

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

TANAP : Trans Anadolu Gaz Boru Hattı Projesi TAP : Adriyatik Boru Hattı

TCGP : Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı

(13)

1 GĠRĠġ

Canlıların tamamının yaşamlarını sürdürebilmeleri için belirli bir enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji bitkilerde güneş ışığının etkisiyle fotosentez şeklinde üretilirken, insanlarda ve hayvanlarda diğer canlıları yiyerek gıda alımı şeklinde gerçekleşmektedir. Elbette bu en temel enerjidir. İnsanlığın ateşi bulmasıyla enerji ihtiyacı artmaya başlamıştır. Diğer bir ifadeyle insanlığın enerji ihtiyacı ateşin bulunmasıyla artmaya başlamıştır. İlk çağlarda ateşin yakılması için etrafta bulunan kuru otlar ve dallar gibi yanıcı materyaller kullanılmıştır. Bu çağlarda enerji ısınma, aydınlatma ve pişirme amaçlı olarak kullanılmıştır.

İlerleyen çağlarda çeşitli madenlerin elde edilmesinde odunun yerini kömür almıştır. Belki de tarihsel süreç boyunca en fazla ve en uzun süre kullanılan enerji odun ve kömürün yakılmasıyla elde edilmiştir. İlk makinelerin icadında da (buhar makineleri gibi) yine kömür ön planda olmuştur. Bu arada çeşitli bitkisel ve hayvansal yağlardan elde edilen yakıtlar da kullanılmıştır. Petrolün enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanması, insanlık tarihine oranlandığında çok kısa bir geçmişe sahiptir. Özellikle sanayileşmenin artmasıyla petrol son derece önemli bir enerji kaynağı olmuştur. Daha fazla enerji daha fazla sanayileşmeyi, daha fazla sanayileşme ise daha fazla enerjiyi gerektirmiştir. Neticede enerjinin önemi giderek artmıştır. Enerjinin bu denli önemli hale gelmesindeki bir diğer sebep ise fosil yakıtlar denilen kömür, petrol, doğalgaz gibi enerjilerin sınırlı olmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan tahminlere göre dünyanın yaklaşık 100 yıl içerisinde tamamen tükeneceği ifade edilmektedir1.

Enerji kaynaklarının dünya üzerinde eşit bir şekilde dağılım göstermemesi, paylaşım sorunlarını beraberinde getirmiş, ülkelerin birbirleri ile savaşmasına, söz konusu enerji kaynaklarına sahip olma gayretlerinin

1

“Petrol Ne Zaman Bitecek?”, https://www.haberler.com/petrol-rezervleri-50-yil-sonra-bitiyor-2744781-haberi/, (Erişim Tarihi: 11.05.2017).

(14)

2

artmasına neden olmuştur. Günümüzde de bu mücadeleler son hızla sürmektedir. Devletlerin dış politikalarının belirlenmesinde de enerji kaynakları büyük rol oynamaktadır.

Türkiye enerji kaynakları bakımından zengin olmasa da enerjiye yakınlık açısından ve petrol kaynakları açısından zengin olan Orta Doğu‟ya, doğal gaz kaynakları açısından zengin olan Hazar Bölgesi‟ne yakınlığı nedeniyle avantajlı bir coğrafyaya sahiptir. Özellikle Hazar Bölgesi‟ndeki doğal gazın Avrupa ülkelerine ulaştırılmasında Türkiye‟nin yeri vazgeçilemez derecede önemlidir. Ülkemizin diğer ülkelere nazaran çok daha uzun bir kıyıya sahip olduğu Karadeniz Havzası‟da bu önem içerisinde yer almaktadır.

Bilindiği gibi Avrupa Birliği‟nin yakın bir zamana kadar Karadeniz‟e sınırı bulunmamaktaydı. Romanya ve özellikle Bulgaristan‟ın Birliğe katılmasıyla artık Avrupa Birliği‟nin de Karadeniz‟e kıyısı olmuş bulunmaktadır. Avrupa Birliği‟nin bu iki ülkeyi birliğe almasının altında yatan sebeplerden biri de Karadeniz‟e açılan bir kıyıya sahip olma arzusudur. Bu sayede Karadeniz Havzası‟ndan geçecek olan enerji boru hatlarında söz sahibi olmayı hedeflemektedirler.

Bu çalışmada esas ele alınan konu Bulgaristan‟ın Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Havzası politikalarındaki yerini incelemektir. Bu amaçla hazırlanan çalışma dört bölüm olarak planlanmıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde kavramsal açıdan enerji ve enerji güvenliği ana başlığı altında, enerjinin tanımına, fosil enerji kaynaklarına, nükleer enerjiye, yenilenebilir enerji kaynaklarına, enerji politikalarına ve enerji arz güvenliği konularına yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde Avrupa Birliği‟nin enerji kaynaklarına ve enerji ihtiyacına, Avrupa Birliği‟nin enerji politikalarına yer verilmiştir.

(15)

3

Üçüncü bölümde Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Havzası politikalarına, bölgedeki enerji boru hatları mücadelesine, bölge ülkelerinin enerji potansiyellerine, Karadeniz Havzası‟ndaki enerji nakil boru hatlarına değinilmiştir.

Çalışmanın dördüncü ve son bölümünde ise Bulgaristan‟ın Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Havzası politikalarındaki yeri incelenmiştir.

(16)

4

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KAVRAMSAL AÇIDAN ENERJĠ VE ENERJĠ GÜVENLĠĞÏ

1.1. ENERJĠNĠN TANIMI, ENERJĠ POLĠTĠKALARI VE GÜVENLĠĞĠ

Çalışmanın bu başlığı altında enerjinin tanımına, enerji politikalarına,ve enerji güvenliğikonularına yer verilmiştir.

1.1.1.Enerjinin Tanımı ve Kaynakları

Bir sistemin iş yapabilme kapasitesine enerji denir. Enerji, herhangi bir sisteme girdiğinde ya da çıktığında o sistemin en az bir özelliğinin değişmesine sebep olmaktadır. Enerji, bir sistemde hem kaynak hem ürün hem de atık olabilmektedir2. Bu durum aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

ġekil 1.1:Enerjinin Girdi, Çıktı ve Atık Hali

Enerji, insanların günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereken temel ihtiyaçlarından biridir. Sanayi devriminden evvel insanların enerji gereksinimleri; doğada bulunan odun, su, rüzgar gibi ana kaynaklardan ve

(17)

5

buna ilave olarak insanların ve hayvanların adale gücünden karşılanırken, kömür ile çalışan buhar makinelerinin icadı kullanılan enerji kaynaklarını tamamıyla değiştirmiştir3

.

Enerji, yer değiştirme, ısınma ve aydınlanma amacıyla kullanıldığı zaman son tüketim ürünü; mallarınya da hizmetlerin üretimi için kullanıldığındaysa ara tüketim ürünüdür. Enerjinin herhangi bir değişime veya dönüşüme uğramamış hali primer ya da birincil enerji olarak adlandırılmaktadır. Literatürde, birincil enerji kaynakları; odun, kömür, bitki ve hayvan atıkları gibi katı yakıtlar, petrol ve türevleri, nükleer enerji, hidro enerji, güneş, rüzgar, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Birincil enerjinin dönüştürülmesiyle sağlanan enerji türü de seconder ya da ikincil enerji olarak adlandırılmaktadır. En önemli ve en fazla kullanılan ikincil enerji elektrik enerjisidir. Katı yakıtlarla, petrol ve türevleri ile nükleer enerjiler tükenebilir enerjilerdir. Hidrolik enerji, rüzgar ve güneş enerjisi gibi enerjiler ise yenilenebilir enerjilerdir. Yenilenebilir enerjiler nispeten doğaya daha az zarar verdiği ve doğa dostu olduğu olarak kabul edildikleri için “yeşil enerji”adı ile de anılmaktadır4.

Enerji türleri sadece yukarıda sayılanlarla sınırlı olmayıp bilim insanları her geçen gün yeni enerji türleri keşfetmek için çalışmalar yapmaktadırlar. İlerleyen zamanlarda daha farklı ve yeni enerji kaynaklarına ulaşılabileceği düşünülmektedir.

Enerji kaynakları genel olarak; fosil kaynaklar (petrol, doğalgaz, kömür), nükleer enerji kaynakları, yenilenebilir enerji kaynakları (rüzgar, hidrolik enerji, jeotermal, güneş, biyokütle), diğer enerji kaynakları (elektrik enerjisi, hidrojen enerjisi, bor) şeklinde sınıflandırılabilir. Aşağıda bu enerji kaynaklarına ve dünya üzerindeki rezervlerine ilişkin bilgilere kısaca yer verilmiştir.

3

Özlem Candan Külekçi, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Arasında Jeotermal Enerjinin Yeri ve Türkiye Açısından Önemi”, 2009,

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/47/1155/13594.pdf, (Erişim Tarihi: 27.12.2016).

4

(18)

6 1.1.2.Fosil Enerji Kaynakları

Günümüzde dünya üzerinde kullanılan enerjisinin % 87‟si petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil kaynaklardan elde edilmektedir5. Aşağıda 2015 yılı için tüketilen enerji kaynaklarının dağılımı gösterilmektedir.

Grafik 1.1: 2015 Küresel Birincil Enerji Tüketim Oranları

Kaynak: Türkiye Petrolleri, “Ham Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu”, 2016, s.4.

Fosil enerji kaynakları, petrol, doğalgaz ve kömür gibi kaynaklardır. Bu kaynakları ayrı başlıklar halinde incelemek yerinde olacaktır.

1.1.2.1.Petrol

Petrol, ulaştırma sektörü başta olmak üzere dünya enerji kaynağı içerisinde % 32,8 gibi bir oranla en büyük paya sahiptir. Petrolü, doğal gaz ve kömür izlemektedir. Ancak doğal gaz ve kömür daha çok elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Petrolün bu kadar çok yaygın kullanım alanı bulması onun rezerviyle ilgili araştırmaları da beraberinde getirmiştir. Aşağıdaki dünya petrol rezervlerinin dağılımı verilmektedir.

5

(19)

7

ġekil 1.2: 2014 Yılı Dünya Petrol Rezervinin Küresel Dağılımı

Kaynak: Türkiye Petrolleri, “Ham Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu”, 2016, s.6.

Yukarıda yer alan harita incelendiğinde en yüksek petrol rezervine sahip olan bölgenin 810,7 milyar varil petrol rezervi ile Orta Doğu olduğu görülmektedir. Orta Doğu‟yu 330,2 milyar varil ile Orta ve Güney Amerika izlemektedir. 232,5 milyar varil ile Kuzey Amerika 3., 143,5 milyar varille Avrasya 4. ve 129,2 milyar varil ile Afrika izlemektedir. Rusya‟nın petrol rezervi ise 103,2 milyar varildir. Avrupa ve Çin‟de rezervler oldukça düşük olup, Avrupa‟da 11,3 milyar varil, Çin‟de 17,3 milyar varil petrol rezervi vardır. Rakamlar incelendiğinde Orta Doğu bölgesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Orta Doğu dünya petrol rezervinin neredeyse yarısına yakınına yani % 47,7‟sine sahiptir. Bu rakamların toplamı dikkate alındığında dünyanın ham petrol rezervi 1.905 milyar varil, yani yaklaşık 2 trilyon varildir.

Bu durumda petrol rezervinin tüketime de bağlı olarak ne kadar süre yetebileceği sorusu akla gelmektedir. Yapılan hesaplamalar petrolün dünyada

(20)

8

yaklaşık 56,8 yıllık bir kullanım ömrünün olduğunu göstermektedir6

.Petrol rezervlerinin kısıtlı ve dünya üzerindeki dağılımlarının düzensiz oluşu ülkelerin enerji politikalarında etkili olmaktadır. Ülkelerin petrol ile ilgili politikalarına ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak değinileceğinden bu kısımda yapılan bilgilendirmeler yeterli görülmüştür.

1.1.2.2.Doğal Gaz

Doğal gaz da petrol gibi, eskiden kullanılmakta olup; günümüzdeki önemini kazanmaya, 1816‟daAmerika‟nın Baltimore şehrinin sokak lambalarının aydınlatılması ile başlamıştır. Petrol ve kömürle karşılaştırıldığı zaman, yanmasısırasında ortaya çıkardığı karbon, sülfür ve kül daha az olduğu için çevreye verdiği zarar da az olduğundan kullanımıgiderek artmıştır. Doğal gaz günümüzde küresel enerji tüketiminin % 24,2‟sini oluşturmaktadır. Doğal gaz kullanım oranının 2030‟lu yıllarda petrolü geçerek zirve yapması, 2085‟lerdeyse kullanımının sona ereceği değerlendirilmektedir7.

ġekil 1.3: 2014 Yılı Dünya Doğal Gaz Rezervinin Küresel Dağılımı Yukarıda 2014 yılı dünya doğal gaz rezervinin küresel dağılımı verilmiştir. Buna göre doğal gaz konusunda da Orta Doğu şanslı

6

Türkiye Petrolleri, “Ham Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporu”, Mayıs 2016, s.8.

7 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, “Doğal Gaz Tüketimi”,

(21)

9

bölgelerdendir. Orta Doğu‟nun doğal gaz rezervi 79,8 trilyon metreküple dünya toplam rezervinin % 42,7‟sini oluşturmaktadır. Orta Doğu‟yu 54,9 trilyon metreküp ile Rusya ve Avrasya bölgesi izlemektedir. Asya Pasifik bölgesinde doğal gaz rezervi 15,3 trilyon metreküp iken, Afrika‟da 14,2, Kuzey Amerika‟da 12,1, Orta ve Güney Amerika‟da 7,7 ve Avrupa‟da 3,1 trilyon metreküp civarındadır. Çin‟in doğal gaz rezervi ise 3,5 trilyon metreküptür.

Doğal gazın küresel rezerv ömrünün 54,1 yıl olduğu hesaplanmaktadır8 . 1.1.2.3.Kömür

Kömür günümüzde küresel enerji tüketiminin % 29‟unu oluşturmaktadır. Kömür dünyanın en zengin fosil yakıtı olup, kömür terimi, organik bazlı katı yakıtların tamamı için kullanılmaktadır. Kömür de fosil bir yakıt olmakla beraber, oluşumlarıbakımından petrolden ve doğalgazdan farklıdır. binlerce yıl önce toprağın altında kalmış bitkilerin yüksek ısının ve basıncın altında dönüşüm geçirmesi ile farklı şekillerde oluşmuştur. Antrasit, altbitümlu kömürler, bitümlü kömürler, linyit ve yer kömürü olmak üzere farklı kömür türleri vardır. 19. yüzyılda sanayi devriminin ana enerji kaynağı olarak önemli bir yer tutmuştur. Dönemin sanayisinin temeli olan buhar basıncıyla çalışan makineler kömürle çalışmaktaydılar. Petrolün yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanması ile beraber stratejik önemini kaybetmeye başlayan ve termik santrallerde elektrik üretiminde kullanılmakta olan kömür, halen dünya enerji tüketiminin % 29‟unu oluşturmaktadır. Bilinen kömür sahalarına biçilen güvenli ömür 200 yıl kadar olup, bunun 400 yıla kadar uzayabileceğiifade edilmektedir. Tüm diğer fosil yakıtlar gibi çevreye zarar vermesi, kömür çıkarma sahalarında kullanılan teknolojinin ve alt yapısının iyileştirme maliyetlerinin fazla olması gibi olumsuzluklarısebebiyle uzun vadede kömür kullanımı oranının daha da düşeceği tahmin edilmektedir.

8

(22)

10

Stratejik bakımdan, petrol ve doğalgaz gibi uluslararası ilişkilerde pek etki n değildir9

.

1.1.3.Nükleer Enerji

Uranyumun ve toryumum atom çekirdeklerinin parçalanmasıyla üretilen nükleer enerji, günümüzde çeşitli ülkelerde, insanoğlu için kontrol edilebilir enerji sağlama konusunda önemli katkılarda bulunmaktadır10.

Nükleer enerji üretimi bir atoma ait çekirdeğin bir nötronu yuttuktan sonra fizyona uğraması (çeşitli parçalara ayırma) sonucu enerjinin açığa çıkması esasına dayanır. Fizyon olayında bir nötron ağır bir çekirdeğe çarparak yutulur ve onu bileşik bir çekirdek durumuna getirir. Meydana gelen bu bileşik çekirdek kararsız olup iki veya daha fazla küçük çekirdeğe parçalanabilir. Bu arada çok sayıda nötron ortaya çıkar. Açığa çıkan bu nötronlarda diğer çekirdekler tarafından yutulabilir. Burada yeteri kadar uranyum çekirdeği varsa bir zincirleme reaksiyonun başlaması söz konusu olur, bu zincirleme reaksiyonlar nükleer reaktörlerin temel çalışma prensibini oluşturur. Fransız Bilimci Becquerel'in1896'da radyoaktiviteyi keşfi ile başlayan nükleer enerjinin keşif süreci 1945 yılında ilk atom bombasının ABD'de imali ve Japonya'da savaş sırasında denenmesiyle bambaşka bir boyut kazandı. Bunun üzerine 1953‟lerin sonlarında, ABD Başkanı Eisonhower, "Barış İçin Atom" adı verilen programı resmen başlattı11

.

Modern enerji sahnesinde önemli bir aktör olan ve daha 40 yıl öncesine kadar var olmayan nükleer enerji, Çernobil faciasından sonra duraklama dönemine girmiştir12

.

9

M. Hakan Keskin, “Stratejik Açıdan Avrupa Birliği Enerji Politikası ve Uluslararası Güvenlik Sistemine Etkisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.24.

10

DPT, “Madencilik ÖİK Enerji Hammaddeleri Alt Komisyonu (Nükleer Enerji Hammaddeleri Uranyum- Toryum)”, Yayın No:2429, Ankara, 1996,s,5

11

“Küresel Boyutlarıyla "nükleer enerji",http://arkabahce.ada.net.tr/proje/nukleer/kuresel.html(25.12.2016)

12

T. Sıtkı Uyar, “Türkiye Enerji Sektöründe Karar Verme ve Rüzgar Enerjisinin Entegrasyonu” Kocaeli Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi,

(23)

http://www2.kkk.tsk/5000_GNPP/5080-11

Rio de Janerio'da1992 yılında gerçekleştirilen“Dünya Zirvesinde Ukrayna Çevre Bakanı Dr. YuriScherbak, ülkesinde yaşanan Çernobil kazasının ardından yaklaşık 6000 kişinin öldüğünü ve ölü sayının 40.000‟e varacağını, bunun dışında da 100.000'lerce insanın da kanser hastalığına yakalanacağını ifade etmiştir”. Çernobil civarındaki doğan çocukların birçoğunun kan ve kemik kanseri olduğunu ve bazı çocukların sakat olarak dünyaya geldiklerini ileri sürmüştür13

.

Çevreciler yukarıdaki iddialarla destekledikleri görüşlerle nükleer santrallere karşı çıkmaya devam ederken, nükleer yanlısı bilim adamları yaptıkları araştırmalarla çevreye genel kanının aksine olumlu etki yaptığını ileri sürüyorlar. Kömür santralleri yerine nükleer santrallerin kurulması durumunda, yılda 700.000 kişinin hastalanmasının ve 4.380 kişinin ölmesininönleneceğibelirtilmektedir. ABD‟de Tabipler Birliği‟nin yaptığı araştırmalarda, “her 1.000megawatt (MW) kurulu güçteki kömüre dayalı termik santralın, enfizema, bronşit, astım ve ciğer kanseri nedeni ile yılda 13 ölüm, 2.100 kişide de çeşitli hastalıklara neden olduğu belirlenmiştir. Araştırmalara göre, 1.000megawat gücündeki bir kömür santralı günde 21.000 ton CO2, 300 ton asit gazı ve 1,65 ton kurşun,arsenikve civa gibi zehirli metaller atmaktadır”. Ayrıca bacalardan çevreye önemlioranlarda radyasyon ve ışın salmaktadır14. Günümüzde dünyada kurulu bulunan 337 GW nükleer güç, yılda 1.480.000 ton zehirli metal atılmasını önleyerek çevreyi korumaktadır. Bunun dışında hava kirliliği sebebiyle, yılda 4.380 kişinin ölmesini ve 700.000 kişinin hastalanmasını önlemektedir. Ayrıca nükleer santralde kaza olma ihtimali insanın yıldırım düşmesi sonucu ölme ihtimaline eşit olarak görüldüğündensöz edilmektedir15

.

Nükleer enerjiye karşı olanların, dünya ülkelerinin nükleer enerjiyiterk etmeye başladığı söylentisine karşılık nükleer enerji savunucuları dünya

KARARDESTEKSUBE/web/teknoloji_bilbank/(21.12.2016)

13

“Küresel Boyutlarıyla "nükleer enerji"“http://arkabahce.ada.net.tr/proje/nukleer/kuresel.html

14

Üner Çolak, “Nükleer Enerji ve Çevre” http://www2.kkk.tsk/5000_GNPP/5080-KAR/web/teknoloji_bilbank/NÜKLEER%20ENERJl(%202%20).doc (03.01.2017)

15

Üner Çolak, “Nükleer Enerji ve Çevre” http://www2.kkk.tsk/5000_GNPP/5080-KAR/web/teknoloji_bilbank/NÜKLEER%20ENERJl(%202%20).doc (03.01.2017)

(24)

12

ülkelerinin bu enerjiden vazgeçmediğini ifade etmektedirler. Onlara göre sadece ekonomik durgunluk, Çernobil kazasının yarattığı menfi etki, gelişmiş ülkelerin yeteri kadar nükleer enerji santrali olduğundan artık gereksinim duymaması gibi faktörler bu imajı yaratmıştır. Örnek olarak İsveç‟in bu enerjiden vazgeçtiği söylenmesine karşılık İsveç‟te hala nükleer santraller çalışmaktadır. Zira bu nükleer santraller çevreye hiçbir şekilde zarar vermemekte tersine ekonomik faydasının yanında, çevre dostudur. İsveç'te diğer santrallerden saatte 29 kg/h‟lıkkarbondioksitoluşurken, nükleer santrale sahip olmayan Danimarka da bu miktar saatte 890 kg karbondioksit sınırlarındadır. İsveç‟i yeni santral yapmama kararı, ülkenin yüzde 60‟ının nükleer enerjiye hayır demesi yüzünden siyasilerin oy kaygısı duymalarından kaynaklanmaktadır. Kanada‟nın nükleer santral yapmama nedeni yeterli sayıda santrali olması ilave nükleer enerji santraline ihtiyacı olmamasıdır. Çin ve Kore‟de 4‟er tane inşa edilen santralin inşa işlemi yavaşlatılmış olmasının nedeni çevreye zarar verdiği değil ekonomik durgunluktur. Gelişmiş ülkeler de santral inşası olmamasının nedeni gelişmiş ülkelerin yeni santrallere ihtiyaç duymamasıdır. Fransa‟nın, yaklaşık yüzde 75‟lik enerji ihtiyacı nükleer reaktörler aracılığıyla karşılanmaktadır. Yine ABD‟nin yüzde 25‟lik enerji gereksinimi de nükleer enerjiyle karşılanmaktadır. Türkiye‟de inşası gündeme gelen ve kamuoyu baskısı ile durdurulan Akkuyu Projesinin 8 adet reaktör ile üretilecek enerjiyi üretmek için 64000 adet rüzgar paneli veya değişik bir ifade ile 8000 adet rüzgar santrali gerekmektedir. Bu santral için ise 100‟lerce hektar arazinin işgali gerekmektedir. Üstelik bu araziye insan girmesi de sakıncalıdır16. Ayrıca Pakistan‟ın atom bombasının mucidi Abdülkadir Han‟ın nükleer teknolojiyi Iran, Kuzey Kore ve Libya‟ya sızdırdıklarını itiraf etmesi, dünyanın ciddi bir nükleer güvenlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu da ortaya koymuştur17

.

16

Zafer Üstündağ, “Nükleer Enerji ve Önemi”

http://www2.kkk.tsk/5000_GNPP/5080KARARDESTEKSUBE/web/teknoloji_bilbank/NÜKLE

ER%20ENERJl%20VE%20ÖNEMl.doc (10.01.2017)

17

“Nükleer kaçakçılığı alarm veriyor” http://www.gnkur.tsk/ntvmsnbc/ntvmsnbc/255965.asp-cp1=1.htm (10.01.2017)

(25)

13 1.1.4.Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Yenilenebilir enerji ise doğada var olan, ertesi gün aynen varolabilen enerji kaynağını ifade eder18

.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının, yenilenemeyen enerji kaynaklarına göre birçok üstün yönleri bulunmaktadır. Bunlar; çevreyi kirletmeme, tükenmeme, daha az bakım masrafı gibi üstünlüklerdir.

“Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına ilişkin Kanun” m.3‟de yenilenebilen enerji kaynakları arasındagüneş, hidrojen, jeotermal, biyogaz, rüzgar,dalga,biyokütle ve gelgit gibi kaynaklar sıralanmaktadır19

.

18

Külekçi, a.g.m., s.84.

19“5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına

(26)

14

Tablo 1.1: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması

Kaynak: Yenilebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, (2001), İzmir.

Bu çalışmada kanunda sayılan yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar, güneş ve jeotermal enerjiler ele alınmıştır.

1.1.4.1.Rüzgar Enerjisi

Rüzgar enerjisinin esas kaynağı güneştir. Aslında kömürden, petrole, rüzgardan jeotermale kadar tüm enerjilerin kaynağı da güneştir. Güneşin dünyayı eşit olarak ısıtmaması (gece gündüz, mevsimler) sonucu sıcaklık farkları oluşmaktadır. Isınan hava atmosferde yükselir. Yükselen havanın

(27)

15

yerini aynı miktarda soğuk hava alır. Sıcak ve soğuk havanın bu şekilde yer değiştirmelerine rüzgar denir. Kaynağını temelde güneşten alan rüzgar enerjisi yenilenebilir, doğal, sonsuz ve temiz bir enerjidir.

Rüzgar enerjisi topografik yapı ve hava şartlarından etkilenmektedir. Rüzgar yoğunluğu mevsimlere, günün saatlerine göre değişmeler göstermektedir. Topografyanın rüzgar enerjisini etkilemesi dezavantaj olması yanı sıra avantaj da olabilmektedir. Rüzgar yoğunluğuna göre birden fazla rüzgar enerjisi dönüşüm sistemi kullanılması mümkündür20

.

Rüzgarın, kinetik enerjisi nedeni ile doğal bir potansiyeli vardır. Rüzgarınmevcut teknolojik olanaklarla enerjiye dönüştürülebilen kısmına “Rüzgar Enerjisi Teknik Potansiyeli” denir. Diğer enerji kaynaklarına göre ekonomik olarak kullanılabilen kısmıysa “Rüzgar Enerjisi Ekonomik Potansiyeli” olarak adlandırılır21

.

Rüzgar enerjisinin avantajları aşağıdaki gibidir22 :  Temizdir, çevresel zararı yoktur.

 Süreklidir.

 Taşıma masrafı yoktur. Doğadaki rüzgar doğrudan kullanılabilir.  Uzun dönem işletme maliyetleri azdır.

 Rüzgar türbinlerinin üretime geçmesi kısa bir süre almaktadır.  Diğer enerji üretim sistemlerine göre hem daha güvenli hem de

tasfiyesi çok daha kolaydır.

20 Ayşegül Yılmaz, “Türkiye Yenilenebilir Enerji Kaynakları Potansiyelinin

Değerlendirilmesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, s.52.

21

Mustafa Deniz, “Türkiye‟de Rüzgar Enerjisi Potansiyeli v e Türkiye‟nin Enerji İhtiyacına Katkısı”, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2002, s.5.

22

Mutlu Yılmaz, “Türkiye‟nin Rüzgar Enerjisi Potansiyeli ve Maliyet Analizi”, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2000, s.9.

(28)

16

Rüzgar enerjisinin yukarıda sayılan avantajlarının yanında bazı dezavantajları da vardır. Rüzgar enerjisinin dezavantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir23

:

 Rüzgar hızının değişken olması nedeniyle istenilen her alana rüzgar santrali kurulamaz.

 Rüzgar türbinlerinin ilk kurulum maliyetleri yüksektir.

 Rüzgar santrali kurulumu için gereken ekipmanların büyük bir kısmı, rüzgar türbini üreticisi olan ülkelerden ithal edilmektedir. Bu durumun aşılması için hükümetlerin yerli sanayinin kurulmasını teşvik etmesi gerekmektedir.

1.1.4.2.GüneĢ Enerjisi

Dünyadan milyonlarca kilometre uzaklıkta bulunan güneş, dünyada kullanılan yakıtların ana kaynağıdır ayrıca güneş sistemi içerisinde yer alan dünyaya enerji veren sonsuz olarak ifade edilebilecek bir güce sahiptir. Devamlı bir şekilde hidrojenin helyuma dönüştüğü reaksiyonlar gerçekleşen güneşte oluşan kütle farkı ısı enerjisine dönüşerek evrenedağılmaktadır. Fakat bu enerjinin küçük bir bölümü dünyaya ulaşmaktadır. Çok büyük bir enerji kaynağı olan güneşten dünyaya gelen yaklaşık güç miktarı 1.8×10¹¹ MW‟dır. Güneşin bir gündedünya atmosferine verdiği ışık ve ısı, insanların gereksinim duyduğu proses ısı ve elektrik olarak kullanılmaktadır24

.

Güneş enerjisinin çevreyi kirletmeme, yenilenebilir olması, işletim maliyetinin düşük olması ve uygulama kolaylıkları gibi avantajları vardır. Güneş enerjisi, sıcak su temini, binaların ısıtılması-soğutulması, buhar eldesi, bitki kurutma, elektrik üretimi, güneş pilleri, hidrojen üretimi, deniz suyunun arıtılması ve tuz üretimi gibi birçok alanda kullanılabilir.

23

Oğuzhan Tümerdem, “Rüzgar Enerjisi Teknolojisi ve Türkiye‟nin Rüzgar Enerjisi Potansiyeli”, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2002, s.12.

24

(29)

17 1.1.4.3.Jeotermal Enerji

Jeotermal kaynaklar, yer kabuğunun derinliklerinde birikmiş sudan, buhardan ve gazlardan oluşur. Jeotermal enerjiyse jeotermal kaynaklardan çeşitli şekillerde yararlanmayı kapsamaktadır. Jeotermal enerji yenilenebilir, tükenmeyen, sürdürülebilir, çevre dostu ve ucuz bir enerjidir25

. Jeotermal kaynaklar çok uzun çağlardan beri kullanılagelmiştir. Eski çağlarda sadece sağlık amaçlı kullanılan jeotermal kaynaklar günümüzde pek çok alanda kullanılmaktadır. Bunların en önemlileri arasında elektrik üretimi, ısınma ve turizm alanındaki kullanımlar sayılabilir.

Termal kaynaklar çok eski tarihlerden beri bilinmekte ve kullanılmaktadır. 1900‟lü yılların başına kadar termal kaynaklar elektrik üretimi dışında çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Bunlar başta sağlık olmak üzere, ısıtma, pişirme, damıtma, kurutma, çeşitli kimyasal maddeleri ayrıştırma vb amaçlardır. Jeotermal kaynakların sağlık amacıyla kullanımı ilk çağlardan beri devam etmektedir. Jeotermal kaynakların ısıtma amaçlı olarak kullanılmasının ise en eski uygulamalarının İzlanda‟da bundan 1300 yıl öncesine dayandığı kaynaklarda yer almaktadır26

(Çakın, 2003:9). Endüstride ilk kez kullanımı ise 1827 yılında İtalya'da borik asit üretmek amacıyla olmuştur27. Aşağıda M.Ö. 10.000 yılından günümüze kadar jeotermal kaynakların kullanılışı kronolojik olarak verilmiştir.

 M.Ö. 10000: Jeotermal akışkanlardan Akdeniz‟detekstil, krem, çanak, çömlekvecam yapımında yararlanılmakta idi.

25

Emre Kemik, “TR32 Düzey 2 Bölgesi (Aydın, Denizli, Muğla) Jeotermal Kaynakları Ve Jeotermal Enerji Santralleri Araştırma Raporu”, (GEKA) Güney Ege Kalkınma Ajansı, 2009, s.3.

26

Ayça Çakın, “EnvironmentalEffects of Geothermal Applications. Case Study: Balçova GeothermalField”, Master of Science, İzmir Institute of Technology, EnvironmentalEngineering, İzmir, 2003, 9.

27

BirtanAlkan, “Güney Marmara Bölümü‟nde Jeotermal Kaynaklardan Faydalanma, Sorunlar ve Öneriler”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2007, s.17.

(30)

18

 M.Ö. 1500: Çinliler ve Romalılar jeotermal kaynakları ısınma, pişirme ve banyoyapmak için kullanıyorlar idi.

 M. S. 630: Japonya'da kaplıcalar yaygınlaşmıştır.

 1200: Jeotermal enerjiyle su ve mekan ısıtması yapılabileceği anlaşılmıştır.

 1322: Fransız köylüler jeotermal kaynaklarla evlerini ısıtmaya başlamışlardır.

 1818: İtalya'da Fransız“FrancescoGiacomoLarderel” ilk kez jeotermal buharla borik asit elde etmiştir.

 1833: PaoloSavi İtalya'daki “LarderelloBölgesi'”dekijeotermal rezervuarı araştırılmıştır.

 1841: Larderello'da yeni tekniklerle jeotermal kuyuların açılmasına başlanmıştır.

 1860: Kaliforniya‟da“TheGeysers” bölgesinde jeotermal kaynağını değerlendirmeye yönelik tesisler açılmıştır.

 1870: ABD'de kaplıcalara büyük talep doğmuştur.

 1891: ABD‟nin Idaho eyaletinin Boise şehrinde ilk jeotermal bölgesel ısıtma sistemi uygulamaya başlanmıştır.

 1900: Kaliforniya‟nınCalistoga bölgesinde 30‟dan fazla kaplıca merkezi açılmıştır (Atar ve Kılıçkaya, t.y).

 1904: İtalya'da Larderello'da jeotermal buharından ilk kez elektrik üretilmiştir.

 1929: Oregon‟da “KlamathFalls”da evler jeotermal enerjiyle ısıtılmaya başlanmıştır.

 1930: İzlanda'da büyük ölçekli merkezi ısıtma projesi çalışmaları başlamıştır.

 1930: ABD, Japonya,Rusya ve İzlanda'da jeotermal akışkanın kullanımı yaygınlaşmıştır.

 1943: İtalya'da Larderello'da jeotermal sahasından elektrik üretimi 132 MW kapasitesine ulaşmıştır.

(31)

19

 1945: ABD'de buzlanmaya karşı yer ısıtmasında ve seralarda jeotermal akışkanlar kullanılmıştır.

 1958: Yeni Zelanda'da “Flash Metodu” ile jeotermal elektrik üretimine başlanmıştır.

 1960: Kaliforniya‟da “TheGeysers” jeotermal alanında ticari amaçlı elektrik üretimi amacıyla ilk kez kuru buhar kullanılmıştır.

 1963: Türkiye'de ilk jeotermal sondaj kuyusu İzmir Balçova‟da açılmıştır.

 1966: Japonya'da ilk jeotermal elektrik santrali kurulmuştur.

 1968: Türkiye'de Denizli Kızıldere jeotermal alanının keşfedilmesi ile elektrik üretimi amaçlı ilk jeotermal kuyu inşaatına başlanmıştır.

 1969: Kaliforniya'da ikincil çevrim jeotermal teknolojiler başarıyla uygulanmıştır.

 1969: Fransa'da büyük jeotermal ısıtma projelerinebaşlanmıştır.

 1970: Çin'de elektrik üretiminde ilk kez jeotermal akışkandan yararlanılmıştır.

 1975: Kaliforniya'da TheGeysers jeotermal bölgesindeki kaynaklardan 500 MWe'lik elektrik üretim kapasitesine ulaşılmıştır.

 1978: Nevada‟da ilk jeotermal gıda kurutma tesisi kurulmuştur.

 1978: New Mexico‟dakızgın kuru kayada jeotermal rezervuar oluşturulup test edilmeye başlanmıştır.

 1979: Endonezya'da ilk jeotermal elektrik üretimi gerçekleştirilöiştir.

 1982: Türkiye'de Aydın ili Germencik ilçesinde jeotermal alan keşfedilmiştir.

 1983: Türkiye'de kuyu içi eşanjörlü ilk jeotermal ısıtma sistemi İzmir ili Balçova ilçesinde kurulmuştur.

 1984: Türkiye'nin ilk jeotermal elektrik üretim santrali (20,4 MWe kapasiteli) Denizli Kızıldere hizmete açılmıştır.

 1984: Oregon‟da mantar yetiştiriciliğinde jeotermal enerjiden yararlanılmıştır.

(32)

20

 1987: Türkiye'nin ilk jeotermal merkezi ısıtma sistemi Balıkesirili Gönen ilçesinde işletmeye açılmıştır.

 1992: Dünya'da 21 ülkede jeotermal elektrik üretimi toplam yaklaşık 6000 MWe'e ulaşmıştır.

 1996: Türkiye'de 15000 konut kapasiteli İzmir, Balçova jeotermal merkezi ısıtma sistemi devreye girmiştir.

 2000: Bütün dünyada jeotermal enerjiden; yaklaşık 8000 MWe jeotermal elektrik üretimi ve 17000 MWt civarında jeotermal kaynaklar doğrudan kullanımı gerçekleştirilmiştir.

 2001: Türkiye'nin jeotermal kurulu ısıtma gücü 493 MWt'e ulaş mıştır. Türkiye böylece jeotermal enerjinin elektrik dışı uygulamalarda dünyanın 5. büyük ülkesi durumuna gelmiştir28

.

Temiz ve ucuz bir enerji olan jeotermal kaynaklar sıcaklıklarına bağlı olarak elektrik enerjisi üretiminde, ısınmada ve turizmde kullanılmaktadır. Sıcaklıklarına bağlı olarak jeotermal kaynakların kullanım alanları aşağıda Tablo 2‟de verilmiştir.

28

(33)

21

Tablo 1.2: Sıcaklıklarına Göre Jeotermal Kaynakların Kullanım Alanları

Sıcaklık (Co) Kullanım Alanları

20 Balık çiftlikleri

30 Yüzme havuzları, fermantasyon, damıtma 40 Toprak ısıtma

50 Mantar yetiştirme, hamamlar 60 Sera, ahır ve kümes ısıtması 70 Soğutma (alt sıcaklık limiti) 80 Yer ve sera ısıtması

90 Balık kurutma

100 Organik madde kurutma, yün yıkama ve kurutma 110 Çimento kurutma

120 Distilasyonla temiz su eldesi 130 Şeker ve tuz endüstrisi 140 Konservecilik

150 Alüminyum eldesi 160 Kereste kurutma 170 Hidrojen sülfit eldesi 180 Elektrik üretimi

KAYNAK: Fatih Kaymakçıoğlu ve Tamer Çirkin, “Jeotermal Enerjinin Değerlendirilmesi ve Elektrik Üretimi”, III. Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Sergisi, 19-21 Ekim 2005, Mersin, s.1.

1.1.5.Enerji Politikaları

Enerji politikası kavramı genel anlamdaekonomi,teknoloji ve enerjiyle ilgili kararların alındığı kurumsal yapılardan oluşan arz talep yönetimi olarak tanımlanabilir29

.

29

H. Naci Bayraç, “Küresel Enerji Politikaları ve Türkiye: Petrol ve Doğal Gaz Kaynakları Açısından Bir Karşılaştırma”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2008, 10(1), ss.115-142.

(34)

22

Enerji politikaları, devlet tüzel kişiliğinin arz ve talep dengesini dikkate alarak enerji, teknoloji, ekonomi ve siyaset unsurlarının belirleyici olduğu kısa ve uzun dönemli sistematik faaliyetlerdir.“Enerjinin arzını ve talebini etkileyen unsurların, değişen dünya şartlarına göre değişebilmesi, bilimsel analiz süreçlerinden geçirilmesi enerji politikalarının etkinliği bakımından önemlidir. Dolayısıyla, ülkelerin ortaya koydukları enerji politikaları, kendini yenileyebilmeli, gerçekçi ve tutarlı olmalı, aynı zamanda da hedefe yönelmelidir”30

.

Toplumsal gelişimlerinsürdürülebilir olmasının sağlanması enerji kullanımını gerektirmektedir. Enerji kaynakları günlük hayatımızın, enerji ve sanayi ürünleriyse üretimlerin en önemli ve yaşamsal girdisidir. Dolayısıyla da ülkelerin ve enerji alanlarının yönetimlerindekiler, toplumların ve ekonomilerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi güvenilir, kesintisiz, zamanında, temiz ve düşük maliyetlerlesağlamak ve hem en uygun fiyatlar ile sağlayabilmek, hem enerji arz güvenliği bakımından bu kaynakları çeşitlendirmelidirler. Klasik enerji kaynaklarının ve eski teknolojilerin doğada geri dönülemez yıkımlaraneden olmaması ve toplumun temel haklarından biri olan enerjiye ulaşmasının en uygun şartlardasağlanması için ise “sürdürülebilir kalkınma” kavramı gündeme gelmiştir. Bununla beraber gelişmiş toplumlarda, sadece enerji kaynaklarına ulaşmayı ve enerji üretimini esas alan planlamaların yerini, ekonomi-enerji-ekoloji dengesini gözeten planlama anlayışıyla, kaynak çeşitliliğini ve jeopolitik realiteyigözönündebulunduran enerji güvenliği modelleri almaya başlamıştır. Enerji politikaları tespit edilirkengözönünde bulundurulması gerekli olan öncelikli olan konulardan birisi de, ülkenin enerji kaynağı potansiyelinin, gerçekçi ve bilimsel bir şekilde tespit edilmesidir. “Ülke enerji kaynakları potansiyelinin saptanmasından sonra; söz konusu kaynakların nasıl geliştirileceği, yerli ya da yabancı özel sektörün hangi alanlarda katkısına gereksinim olduğu, ithalatın gerekli olup olmadığı gibi konularda strateji geliştirilebilir”. İthalatın zorunlu olduğu ya da dönemsel

30

İslam Safa Kaya, Uluslararası Enerji Politikalarına Bir Bakış: Türkiye Örneği, TBB Dergisi, 2012 (102), ss.269-288.

(35)

23

olarak kullanılması gereken koşullardaysa; kaynak çeşitliliği, enerji politikasının en önemli şartlarından biri olarak dikkate alınmalıdır”31

.

Enerji politikalarının oluşturulmasında enerji talep öngörülerinindoğru bir şekilde yapılması önemlidir. Enerji talep öngörüleri; ekonomik büyüme, nüfus, teknolojik gelişmeler, enerji fiyatları ve enerji tasarrufuna yönelik tüketici davranışları parametreleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Bunların gerçekçi ve bilimsel yöntemler ile öngörülmesi ve hem dünyadaki, hem de ülkedeki gelişmeler doğrultusunda, devamlı olarak güncellenmesi ve gerektiği zaman revize edilmesiyse doğru bir enerji politikasının ön şartıdır32.

1.2.ENERJĠ ARZ GÜVENLĠĞĠ

Küresel enerji politikalarını yönlendiren anlayış; enerjinin arzının güvenliğinin sağlanması, kaynak çeşitlendirmesi, rekabet şartlarının hüküm sürmesi, en düşük maliyetli ve kaliteli enerjinin tüketicinin kullanımına sunulabilmesi amacı taşır. Enerji arz güvenliğini ve amacını ortaya koyan diğer kavramlar sıkı sıkıya ilişkilidirler. Çünkü enerji arz güvenliği; mevcutluk, ulaşılabilirlik ve kabul edilebilirlik ilkelerini içerisindebarındırmaktadır. Bu kapsamda enerji güvenliği, miktar ve fiyat açısından uygun olan enerjinin sağlanmasıdır33

.

Enerji arz güvenliği, enerjinin üretim, iletim ve tüketim faaliyetleri kapsamında, enerjinin arzının, naklinin ve talebinin, yeter miktarda ve kaliteli olarak, uygun fiyatla, sürekli ve çevreye duyarlı şekilde gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlanabilir34

.

Enerji arz güvenliğinin başarılı bir şekilde sağlanmasında uygulanacak stratejinin temel hedefleri şu şekilde sıralanabilir;

31

Necdet Pamir, “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, s.57,

http://www.emo.org.tr/ekler/c6744c9d42ec2cb_ek.pdf, (21.02.2017). 32 Pamir, a.g.e., s.58. 33 Kaya, a.g.m., s.271. 34

Batu Aksoy, “Enerjide Arz Güvenliği: Politikalar ve Öneriler: Enerjide Arz Güvenliğinin Sağlanması ve Türkiye Enerji Stratejisi”, TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Konferansı, 27 Aralık 2007, Ceylan International Hotel, İstanbul, s.3.

(36)

24

 Enerji arzının ve talebinin arasındaki açığı minimumda tutmak,

Enerji verimliliğinin ve tasarrufunun artırılması,

 Optimum enerji karışımının oluşturulması,

 Enerji arzınınçeşitlendirilmesi,

 Enerji altyapısının geliştirilmesi için yatırımınyapılması,

 Alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesi,

 AR-GE faaliyetleriyle yeniliklerin ve rekabetin teşvik edilmesi,

 Enerjideki fiyat değişimlerine karşı kırılganlığın azaltılması,

 Enerji sektöründe iyi yönetişimin sağlanması olarak sayılmaktadır35. Enerji arz güvenliğini arttırmak için alınabilecek tedbirlerse şu şekilde sıralanabilir;

 Enerji kaynaklarını çeşitlendirme,

 Tedarikçi ülkeleri çeşitlendirme,

 Yerel kaynakları değerlendirme,

 İç piyasadaserbestleştirme,

Uluslararası yatırımları artırma,

 Depolama kapasitelerini geliştirme,

 Tasarrufların ve enerji verimliliğinin artırılmasıdır.

35

UN ESCAP (2010) “EconomicandSocialCommissionforAsiaandthe Pacific ―Energy Security andSustainable Development in Asiaandthe Pacific, PolicyOptionsforEnergy Security andSustainable Development, (Asya pasifik bölgesinde, Enerji Güvenliği ve Sürdürülebilir Gelişme: Enerji Güvenliği ve Sürdürülebilir Gelişme Politika Tercihleri)”, http://www.unescap.org/sites/default/files/energy-security-ap.pdf. (25.02.2017).

(37)

25

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

AVRUPA BĠRLĠĞĠ ENERJĠ POLĠTĠKALARI

2.1.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ENERJĠ KAYNAKLARI VE ENERJĠ ĠHTĠYACI Avrupa Birliği, ABD‟den sonra dünya enerji tüketiminde ikinci sırada yer almakta olup, toplam tüketiminin yarısını dış kaynaklar temin etmektedir. Birlik toplam “petrol tüketiminin % 81‟ini, doğalgaz tüketiminin % 54‟ünü ve katı yakıtların % 38‟ini dış kaynaklardan sağlamaktadır. Küresel enerji piyasalarında ithalatta birincidir”36. Avrupa Komisyonu enerji tüketiminin

2030 yılında iki katına çıkacağını ve dışa bağımlılığın % 70‟lere varacağını öngörmektedir37.

Aşağıda verilen tablolarda enerji kaynaklarının toplam tüketim içindeki payları, elektrik enerjisi üretimindeki kullanım oranları, enerji tüketimin sektörel dağılımları ve yıllara göre petrol ve doğalgaz ithalat oranları verilmiştir.

Tablo 2.1: AB – 27 Toplam Enerji Tüketimi

Kaynak: Arzu Yorkan, “Avrupa Birliği‟nin Enerji Politikası ve Türkiye‟ye Etkileri”, Bilgi Strateji Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2009, ss.24-39, s.28.

36EuropeanCommission, “AnnextotheGreenPaper: A EuropeanStrategyforSustainable,

CompetitiveandSecureEnergy - What is at stake – Background document”, {COM(2006) 105 final}, Brussels, SEC(2006) 317/2.

37EuropeanCommission, “EnergyCorridors: EuropeanUnionandNeighbouringCountries”, Project

(38)

26

Tablodan da görülebileceği gibi AB-27 ülkelerinin toplam enerji tüketimlerinin % 36,8‟ini petrol, % 24,0‟ını doğalgaz, % 18,2‟sini katı yakıtlar, % 14,4‟ünü nükleer, % 6,4‟ünü yenilenebilir ve % 1,0‟ını diğer enerji kaynaklarından sağlanmaktadır.

Tablo 2.2: Elektrik Üretiminde Kaynakların Payı

Kaynak: Arzu Yorkan, “Avrupa Birliği‟nin Enerji Politikası ve Türkiye‟ye Etkileri”, Bilgi Strateji Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2009, ss.24-39, s.28.

Tablo 4‟te elektrik enerjisi üretiminde kullanılan kaynakların payı gösterilmiştir. Buna göre elektrik üretimin % 31‟i nükleer santrallerden, % 30‟u kömür santrallerinden, % 19‟u doğalgaz santrallerinden, % 15‟i yenilenebilir kaynaklardan ve % 5‟i petrolden elde edilmektedir.

Tablo 2.3: Enerji Tüketiminin Sektörel Dağılımı

Kaynak: Arzu Yorkan, “Avrupa Birliği‟nin Enerji Politikası ve Türkiye‟ye Etkileri”, Bilgi Strateji Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2009, ss.24-39, s.28.

AB-27‟de enerji tüketimlerinin sektörel dağılımları incelendiğinde % 30‟unun ulaşımda, % 28‟inin endüstride, % 27‟sinin meskenlerde, % 11‟inin hizmet sektöründe ve % 4‟ünün tarım sektöründe kullanıldığı görülmektedir.

(39)

27

Tablo 2.4: AB-27‟nin Petrol ve Doğalgaz İthalat Oranları

Kaynak: Arzu Yorkan, “Avrupa Birliği‟nin Enerji Politikası ve Türkiye‟ye Etkileri”, Bilgi Strateji Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2009, ss.24-39, s.28.

AB-27 ülkelerinin 2005 yılında petrol ithalatının % 82, doğalgaz ithalatının % 57 düzeyinde olduğu görülmektedir. 2020 tahminlerinde bu oranların petrol ithalatı için % 90‟lara, doğalgaz ithalatı için % 70‟lere çıkacağı, hatta bu oranların 2030 yılında petrol ithalatı için % 93‟lere, doğalgaz ithalatının % 84‟lere ulaşacağı da ifade edilmektedir.

2.2.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ENERJĠ POLĠTĠKALARI

Avrupa Birliği (AB)‟nin enerji politikalarının üç ana amacı vardır. Bunlar:

• Rekabetçi bir enerji piyasası oluşturmak, • Enerji arz güvenliğini sağlamak,

• Sürdürülebilir kalkınma temelinde çevreyi korumak.

AB, enerji politikalarınıortaya koyarken bu üç temel amaç arasında bir dengeyi kurmayı hedeflemektedir. AB mevzuatı, rekabet gücü yüksek olan, güvenli ve sürdürülebilir enerji piyasası oluşturulması, tüketicilere daha fazla alternatif ve daha ucuz fiyatlara enerji sunulabilmesi amacı ile enerji piyasalarında serbestleşmenin sağlanmasına dair düzenlemeleri içermektedir38.

38 T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, “Avrupa Birliği Sürecinde Enerji Faslı”,

(40)

28

Avrupa Birliği‟nin enerji politikaları başlığı altında; AB‟nin Karadeniz politikası ve komşuluk politikaları, enerji kaynaklarını çeşitlendirme politikaları alt başlıklarında ele alınmaya çalışılmıştır.

2.2.1.Avrupa Birliği’nin Karadeniz Politikası ve KomĢuluk Politikaları Karadeniz Bölgesi, 432.000 km2‟lik alana ve 4.340 km uzunluğunda sahil şeridine sahip boğazlar yoluyla Akdeniz‟e bağlanan yarı kapalı bir denizdir. Karadeniz bu pozisyonuyla önemli ve stratejik bir denizdir39.

Avrupa‟nın enerji bağımlılığı konusuKaradeniz Bölgesi‟nin bulunduğu konumun stratejik bir öneme sahip olmasına neden olmuştur. Avrupa Birliği açısından kritik bir bölge olan Bölge, Orta Asya ve Kafkasya‟daki enerji kaynaklarının geçiş koridorudur ve bu nedenle de önemi her geçen gün daha fazla artmaktadır. Bunun yanında bölgedeki ülkeler arasındaki süregelen çatışmalar, anlaşmazlıklar AB‟ni Karadeniz Bölgesi konusunda politika üretme ve bu politikaları hayata geçirmeye itmektedir. Avrupa Birliği, bölgedeki çatışmaların giderilmesine yönelik olarak askeri güvenlikle ilgilenmekten ziyade, yasadışı göçler, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi problemlerle mücadele etmeyi Karadeniz Bölgesi‟ndeki öncelikli görevi olarak tespit etmiştir40

.

Birlik, kuruluşundan bu yana“genişleme politikası” kapsamında yeni üyeler kazanmış, genişlemeyle beraber derinleşme sürecini de yaşamıştır. Bu kapsamdaAB‟ye yeni sınırlar ve yeni komşular eklenmiş, bu da yeni politikalar geliştirilmesine neden olmuştur. Bu noktadan bakıldığında 2007‟de birliğe katılan Romanya ve Bulgaristan‟la beraber Avrupa Birliği için Karadeniz‟e kıyı şeridi açılmış ve Karadeniz çevresindeki ülkeler daha önemli hale gelmiştir. 2009 yılına kadar AB‟nin “Dış İlişkiler ve Komşuluk Politikası”ndan sorumlu olan Komisyon Üyesi BenitaFerrero-Waldnerkonuyla

39

Mithat Rende, “Strategic Implications of Security in the Black SeaAreaʺ, ItoKenichi (Ed.) Report of The Third Japan-Black SeaAreaDialogue on Prospects of Changing Black SeaAreaand Role of Japan”, The Global Forum of Japan, 2010, s.14.

40Haydar Efe, “Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Bölgesi Politikası”, Karadeniz (Black

(41)

29

ilgili olarak; AB, Bulgaristan ve Romanya‟nın birliğe katılımı ile beraber Karadeniz Bölgesi‟nin bir parçası haline geldiğini, siyasi olarak Rusya, Türkiye ve doğudaki komşuluk politikalarının canlandırılması gerektiğini ifade etmiştir41

. Bununla birlikte AB Karadeniz Bölgesi‟nin önemi nedeniyle bölge ülkeleri ile kimi zaman ikili ilişkilerde, kimi zaman da çok taraflı ilişkilerde bulunmaktadır. SvanteCornell, AB‟nin Karadeniz Bölgesi‟ne ilişkin üç tür stratejisinden söz etmektedir. Bunlar42

:

1. Türkiye ile AB‟ye üyeliği kapsamında katılım için müzakereler yapılmaktadır.

2. Avrupa Komşuluk Politikası,

3. Rusya‟yla stratejik ortaklık kapsamında ikili olarak anlaşılan “Dört Ortak Alan (çevresel ve ekonomik sorunlar; araştırma, eğitim ve dış güvenlik,özgürlük, güvenlik ve adalet)”olaraksıralanabilir.

2.2.2.Enerji Kaynaklarını ÇeĢitlendirme Politikaları

Avrupa Birliğinde kullanılan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, önce enerji tasarrufu önlemleri ile ve yeni enerji türlerinin yaratılması yoluyla geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda "Yeşil kitap" yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilmesini teşvik etmektedir43

.

AyrıcaAvrupa‟nın enerji ithalatının coğrafi çeşitliliği açısından, öncelik olarak iyi bir yönetim ve siyasi istikrar özelliği bulunan ve büyük olasılıkla yakın bir tarihte de bu durumunu sürdürebilecek üretici ülkeler ve geçiş ülkeleri önem kazanmaktadır. Bu devletler yalnızca yapılmış sözleşmelere uyulmasını sağlamakla kalmaz, beraberinde hammadde elde etme konusunda ve nakliye altyapısında gereken genişletme yatırımlarının sağlanması konusunda da teminatverirler. “Uluslararası Enerji Ajansı”nınyaptığı tahminlere göre 2030 yılına kadar hem dünyanın, hem de "Avrupa‟nın" enerji

41 http://www.avrupa.info.tr/tr/bilgi-kaynaklari/haber-arsivi/news-single-view/article/karadeniz-sinerjisi-boelgenin-abye-yakinlastirilmasi.html, (28.02.2017). 42 Efe, a.g.m., s.4

43 A. Çağatay Dikmen, “AB‟de Enerji ve Çevre”,

(42)

30

tüketiminin %90‟ından fazlasının düşeceği doğalgaz, kömür, petrol ve nükleer enerjilerinde önemli farklılıklar bulunmaktadır. “Günümüzde AB‟ndeki enerji sarfiyatının %41‟ini karşılayan petrolde durum, önemli bir farkla, hem "Avrupa‟nın" hem de dünyanın Körfez Bölgesi‟ne bağımlılığını bir bütün olarak artacağıyla bilinmektedir. Petrolün geldiği bu coğrafyanın dünya çapında petrol üretimi payı 2004‟de %30,7, aynı yılda bu coğrafyanın üretilebilen petrol varlığındaki payı ise %61,7 civarında bulunmaktaydı”. AB‟nin petrol ithalatında Afrika, Latin Amerika ve Norveç üzerinde durması, körfez bölgesindeki petrol üretiminin düşük kapasitede ve kısa vadede giderek azalacak olmasından kaynaklanmaktadır. “Prensip olarak, yakın geçmişte Rusya‟nın yalnızca gaz sevkiyatını değil, bununla beraber petrol ihracatını da kendi jeopolitik çıkarları amacıyla kullanması ve bu etkiyi artıracak olduğuna ilişkin sinyallerini gelmesi, "Avrupa" açısından bakıldığı zaman bir sorun oluşturmaktadır”. Dünya petrol ekonomisi için herkesin bildiği perspektiflerden dolayı, 1990‟lardan bu yana Hazar bölgesi ve Orta Asya bölgesinin giderek artan şekilde "Avrupa‟nın" dikkatini çekmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu bölgelerde var olan petrol kaynaklarının büyüklüğü, tahminen dünyada bilinen petrol rezervlerinin %5‟inin altındadır. Bu potansiyel şimdiye dek yeteri kadar değerlendirilememiştir. “Çünkü bu kaynakların değerlendirilebilmesi yüksek miktarlarda sermaye yatırımlarını gerektirmektedir. Fakat bu bölgede birbirine muhalif mülkiyet talepleri, etnik çatışmalar, iç politika kaynaklı gerginliklerin yanında uzun ve kısmen de daha inşa edilmesi gereken ulaştırma yollarının noksanlığından dolayı, güvenlik unsurları bakımından sorunludur”44

.

“Dünya doğalgaz rezervlerinin %5-6‟sı Hazar havzası ve Orta Asya‟da bulunmaktadır”45

. Bu noktada AB için Karadeniz‟in ve Karadeniz Havzası‟nın önemi Orta Asya‟daki ve Hazar Havzası‟ndaki Enerji kaynaklarına ulaşma anlamında gün geçtikçe artmaktadır.

44

WulfdietherZippel, “Enerji Kaynaklarını Çeşitlendirme Yaklaşımları Altında AB‟nin Enerji Politikası”, http://www.konrad.org.tr/Enerji/06ZIPPEL.pdf, (01.03.2017).

45

(43)

31

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KARADENĠZ HAVZASI VE ENERJĠ GÜVENLĠĞĠ

3.1.AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN KARADENĠZ HAVZASI POLĠTĠKALARINDA ENERJĠ

Orta Doğu ve Asya‟nın kesiştiği bir noktada bulunan Karadeniz Havzası, aynı zamanda, Avrupa‟ya kadar uzatılması düşünülenulaşım ve enerji hatları ile AB içinönemli bir coğrafyadır.AB, genişleme politikası sonucunda sınırlarının Karadeniz‟e dayanmasıyla, 2004‟te üyeliğe almayacağı ya da alamayacağı ülkeleriçin Avrupa Komşuluk Politikası‟nı geliştirmiştir46

. Bu politika büyüyen AB ile komşuları arasında bölünmelerin önüne geçmek ve tüm tarafların istikrarını, zenginliğini ve güvenliğini güçlendirmek amacı ile geliştirilmiş, demokratik değerler, hukuk kuralları ve insan haklarına saygıya dayalı bir politikadır. Avrupa Komşuluk Politikası, AB‟nin yakın komşuları olan Ermenistan, Arnavutluk, Beyaz Rusya, Azerbaycan, İsrail, Mısır, Gürcistan, Ürdün, Moldova, Lübnan, Fas, Libya, Suriye, Filistin, Tunus ve Ukrayna için geçerli olan iki-taraflı bir politikadır47

.

Bu politika“2010-2011‟de revize edilmiş ve politika içinde bilhassa sürdürülebilir ve derin demokrasiyle katılımcı ekonomik gelişmeye ayrı bir önem verilmiştir. Adaletli seçimler, toplantı ve basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığı, yolsuzluklarla mücadele ve askeri gücün demokratik kontrolü bu çerçevede “Komşuluk Politikası”nın önemli birer ayağı olarak belirlenmiştir”. “Bu vurguyla AB‟nin, bu politikakapsamında ikili ilişkide bulunduğu ülkelerde güvenlik tehdidine

46 Haydar Efe, “Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Bölgesi Politikası”,

http://www.arastirmax.com/system/files/77/4_2.pdf (03.03.2017).

47

(44)

32

dönüşme ihtimali olan sorunlara karşı çözüm arayışına girdiği de ortaya çıkmaktadır”48

.

Komşuluk politikasında AB‟nin amacı genişleme sürecine kabul edilmeyen ülkelere yardım etmek suretiyle Birlik çevresinde istikrarlı, demokratik ve refah seviyesi yüksek ülkeler oluşturmaktır49. Birliğin bölgeye yönelik bir başka girişimi de Karadeniz Sinerjisi‟dir. Bu girişim 2007‟de Parlamento ve Konsey‟le iletişim halinde olan Avrupa Komisyonu tarafından önerilmiştir. Bu öneri daha sonra“Bakanlar Konseyi‟nce de onaylanmış ve Avrupa Konseyi tarafından desteklenmiştir. Karadeniz Sinerjisi inisiyatifi 2008‟de Karadenizli partnerlerin ve AB‟nin Dışişleri Bakanları tarafından resmen Kiev‟de başlatılmıştır”50.

Komisyon aslındaBirliğin bölge için böyle bir girişime neden gereksinim duyulduğunu şöylebelirtmektedir: “Birliğin bölgeye yönelik politikası Türkiye‟yle üyelik öncesi strateji, Komşuluk Politikası ve Rusya‟ylaortaklık girişimleriyle zaten belirlenmiş olduğundan, “AB Komisyonu‟nun bağımsız bir Karadeniz stratejisi önermek gibi bir niyeti yoktu. Bu politikaların gelecekte alacağı şekille büyük oranda iki-taraflı olarak uygulanışları bölgeye yönelik AB stratejisinin çerçevesini belirlemeye devam edecektir”. Bu safhadagereksinim duyulan bölgesel düzeydeki politik ilgiye odaklanılacak ve süregelen işbirliği sürecinde canlandırılacak olan bu politikaları tamamlayıcı nitelikte bir inisiyatif kullanılacaktır. Bu sebeple Karadeniz Sinerjisi‟nintemelgöreviAB ve Karadeniz bölgesindeki işbirliğinin geliştirilmesidir. Öte yandan, AB, Karadeniz Sinerjisi‟yleekonomik ve demokratik reformların özendirilmesi, istikrarın desteklenmesi, kalkınmanınteşvik edilmesi; sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesi ve bölgedeki çatışmaların çözümüneolanak sağlayacak ortamın yaratılması amacını gütmektedir. Bu çerçevede, Karadeniz

48

E. Sare Aydın Yılmaz, “AB‟nin Güvenlik Politikası ve Karadeniz Bölgesi ile İlişkileri”, Karadeniz Araştırmaları, 2013, (39), ss.1-14, s.7-8.

49 Haydar Efe, “Avrupa Birliği‟nin Karadeniz Bölgesi Politikası”,

http://www.arastirmax.com/system/files/77/4_2.pdf (03.03.2017).

50“Black SeaSynergy”,

http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-10-78_en.htm?locale=en, (03.03.2017).

Referanslar

Benzer Belgeler

 Sistem dengesiz gelişmiştir.  Ana arterler karayolu, demiryolu, havayolu olarak sıkışık durumdadır. Kentlerdeki sorunlar daha ağırdır.  Toplum

Yine de CHP kendisini hâlâ Avrupa yanlısı bir parti olarak göstermek- tedir; ancak, CHP açısından en önemli sorun, hem Avrupa’da hem de Türki- ye’de CHP’yi

Diğer pek çok sivil toplum kuru- luşu gibi HAK-İŞ de, hükümetin Avrupa Birliği politikalarıyla alakalı olarak hızlı başladığını ancak zaman içerisinde özellikle 2008

Bu tez çalışmasında, Kosova’nın tarihsel süreci ve devletleşme süreci, uluslararası ilişkiler literatüründe devlet olabilmek için gerekli olan unsurları ve

Türkiye’nin Fasıl 63 ürünleri AB-27 ülkeleri için birim fiyatları 2020 yılında pandeminin de etkisiyle birlikte 2019 yılına göre %10,9 oranında artış yaşamış ve

Görsel 1’de Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda Birleşik Krallık’a gelecek 76 milyon nüfuslu bir ülke olduğu, Görsel 2’de Türkiye’nin Suriye ve

38 ETO, “Bulgaristan Ülke Bülteni, Bulgaristan’ın Ekonomik Yapısı ve Türkiye ile Ticari İlişkileri”, s.. Avrupa Yönetsel Alanı ile ilgili fikir ayrılıklarını

Avrupa Birliği-27 ülkelerinin 2019 yılında hazırgiyim ve konfeksiyon ürünleri ithalatı 2018 yılı ithalat verilerine göre %4,3 oranında artışla 89,5 milyar Euro