• Sonuç bulunamadı

Bir anı ve döner döngü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir anı ve döner döngü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B ir Anı ve Döner Döngü

1950’den beri kırk yıl geçti. Bunca olaylardan, bunca

çabalardan, mücadeleden sonra demokrasiye kavuşmak

kararında olan bir Türkiye’de hep aynı çelişkilerin,

çaresizliklerin, çıkmazların sürdüğüne inanmak zor, ama

gerçek!.. Binlerce gence kıyan 1980 siyasal ve toplumsal

fırtınasının izleri silinmeyecek mi? O yılların işkence gücüyle

kotarılmış ivedi mahkûmiyetlerine olumlu bir çözüm

bulunmayacak mı?______

ABIDIN DINO

Yıl 1950... Demokrasiye geçtik, geçiyoruz şe­ yi nci içinde tek partili ortamdan çok partili siyasal yaşama geçmiş bulunacaktık hesapça... Ne var ki, Demokrat Parti iktidara gelir gel­ mez ve o hızla, sol akımlara, düşüncelere sa­ vaş açtı. Düşünceye karşı düşünce ile değil, te­ rörle karşılık veriliyor, tek parti alışkanlıkla­ rı ve yöntemleri gün geçtikçe ağırlaşarak sü­ rüyordu.

Nedeni, solun Marshall Planı ve Amerikan yanlısı siyaseti, Kore Savaşı’nı eleştirmesiydi. (Solun görüşleri doğru muydu, değil miydi, hele şu günlerde daha iyi anlaşılıyor sanıyo­ rum). Gerçi kaç kişi okuyor, kaç kişi biliyor­ du yazıp söylediklerimizi? Olsun, eski alışkan­ lıklar öylesine sinmiş ki, herhangi bir sosya­ list düşüncenin görüşün, eleştirinin ortaya çık­ ması ile 141-142’nin sivri dişli çarkları hare­ kete geçiriliyor. Hıtuklamalar, işkenceler, çe­ şitli eziyetler gençleri darmadağın ediyordu,

İşte, özetlediğim öylesi bir ortamda geceli gündüzlü iki polis ekibi tarafından izlenmek­ ten bıkarak sonunda İçişleri Bakam Fevzi Lüt­ fü Karaosmanoğlu’nun karşısında buldum kendimi (haftada bir gün vatandaşa açıktı ka­ pısı). Bakan nazik bir adammış, iri büro ma­ sanın arkasından kalkıp karşımda bir koltuğa yerleşti.

Az, kamburca, omuzları kalkık, başı yana eğik, halim selim bir kişi, gözlerinde görmüş geçirmiş insanlara özgü kederlice bir bakış var­ dı ve dikkatle bakıyordu bana.

Lafı açtı, merhum eniştemi (Suphi Nuri 1le- ri’yi) tanır, severmiş, ressam olduğumu bilir­ miş gibilerden birkaç sözün ardından kendi­ sine başvurmamın nedenini sordu.

Anlattım. 7 yıl sürgün olarak İstanbul’dan apar topar uzaklaştırılmıştım. Bu sefer İstan­ bul’daki evim basılmış, yazılarım götürülmüş, geri verilmemişti. Aylardan beri arkamda po­ lislerle dolaşıyordum Ankara’da ve dokuz ay­ dan beri beklediğim pasaport bana verilıfıek istenmiyordu bir türlü. Bakan biraz düşünür

gibi oldu: “ Polisçe bu kadar sıkı bir takip al­ tında olduğunuzdan emin misiniz?” dedi.

“Kolayı var” dedim. “Şu anda peşimden ge­ len polislerden biri, şu kapınızın arkasındaki koridorda beni beklemektedir. Sorabilirsiniz kendisine...”

Bakan biraz şaşırdı, kapıya baktı, yerinden kalkacak, doğrulacak oldu, vazgeçti ve bana dönerek, “Biliyor musunuz, ben de epeyce za­ man takip edildim Abidin Bey..!’ diyecek ol­ du.

“Ama takip ettirme sırası sizde bugün!.!’ karşılığını verdim. Ve ikimiz birden güldük! Eski izlenenle yeni izlenen olarak bu işlere gül­ mekten başka ne yapabilirdik ki? Uzun lafın kısası bir iki güne kadar pasaportumun bana verileceğini vaat etti bakan.

Teşekkür edip gitmenin sırasıydı, ama fır­ sat bu fırsat dayanamadım, ekledim: “ İstan­ bul’da tutuklanan solculara fena halde işken­ ce ettiklerini biliyor musunuz?”

Karaosmanoğlu, küçük bir duraklamadan sonra hiç unutmadığım şu karşılığı verdi:

“Siz bana başvuran bir vatandaşsınız, ben­ se Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanıyım. Si­ ze herhangi bir konuda hesap vermek zorun­ da değilim... (Biraz sustu).. Fakat namusum üzerine yemin ederim ki, işkenceleri durdur­ mak için her gün üç beş kez telefonlara sarı­ lıp emirler veriyor, netice alamıyorum bir tür­ lü!’

Bunu söylerken Karaosmanoğlu’nun başı büsbütün yana eğilmiş, omuzları büsbütün kalkmış, gözleri büsbütün kederlenmişti. Salt yumrukları sımsıkı kapanmıştı koltuğun iki kolu üstünde.,. Çok geçmeden Demokrat Parti hükümetinden ilk istifa eden bakan olacaktı Karaosmanoğlu.

Arada bana verilen pasaport geri alındı, geri verildi. Tekrar alındı, tekrar verildi ve sonun­ da tam uçağa binerken elimden alındı tekrar! Ve sonra -ayrıntısını anlatmak uzun sürer- er­ tesi günü güç bela pasaportuma kavuşup uça­

ğa binmiş, Roma’ya atabilmiştim kendimi!

40 yıldır aynı döngü!_________

1950’den beri kırk yıl geçti. Bunca olaylar­ dan, bunca çabalardan, mücadeleden sonra demokrasiye kavuşmak kararında olan bir Türkiye’de hep aynı çelişkilerin, çaresizlikle­ rin, çıkmazların sürdüğüne inanmak zor, ama gerçek!..

Binlerce gence kıyan 1980 siyasal ve toplum­ sal fırtınasının izleri silinmeyecek mi? O yıl­ ların işkence gücüyle kotarılmış ivedi mahkû­ miyetlerine olumlu bir çözüm bulunmayacak mı?

Yıllardan beri ölüme mahkûm edilmiş, ölüm dirim arasında af bekleyen gençler var. Bun­ ca ailenin af beklentisine karşılık verilmeye­ cek mi bir türlü?

Beşikçi kadar temiz, ciddi bir Türk bilim adamının araştırmaları, düşünceleri yüzünden tekrar tekrar tutuklanması...

tki vatandaşın, Kutlu ile Sargın’ın iki yıl­ dan beri süren haksız tutuklanmaları yüzün­ den açlık grevine zorlanmaları, hukukla de­ ğil kinle ilgili bir baskı örneği... Demokratik haklar bunun neresinde?

Basın özgürlüğü konusunda da 1950 yılla­ rına mı dönülüyor? “2000’e Doğru” dergisi­ ne uygulanan susturma yöntemleri naftalin kokuyor. Döne dolaşa 1950’lere mi vardık? İçinden çıkılmaz bir döner döngü mü siyasa’l tarihimiz?

Onur sorunu_________________

Devletçe imzalanmış, insan haklarına iliş­ kin uluslararası bunca belge varken, hâlâ de-* mokrasiye aykırı bir siyaset gütmek mümküı? mü?

Demokrasiye aykırı uygulamaların dünya­ nın gözünden saklanabileceğini sananlar al­ danıyorlar. Kurnazlıklarla, el çabukluğu ma­ rifetleriyle örtbas edilecek bir şey kalmadı dünyada. İletişim araçları öylesine aldı yürü­ dü ki, dünya cam bir top haline geldi iıugün..

Maddi ve manevi bütün işkence ve baskı­ lara, demokrasiye aykırı uygulamalara son de­ menin sırası çoktan geldi.

Bu yolda ilk adım, belirleyici adım el birli­ ğiyle her partinin, kurumun, mesleğin, işko­ lunun, kişinin katkısıyla istenecek, ısrarla is­ tenecek ve uygulanacak genel aftan başka bir şey olamaz.

Dünyanın önünde bir onur sorunudur bu, kaybedecek zaman yok!

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 2 6 9 6 0 0 6 *

I

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu iki mekanizma, beynin duygu merkezi olan limbik kor- teks ve planlama, dikkat gibi daha yüksek bilişsel konu- ların merkezi olan frontal korteks kendi aralarında sürek- li

Eski mesirei dilârada Tasladığım değişiklikler — Fener bahçeye gidişin üç vasıtası: Araba, tren, sandal — Narlıkapıdan kayıkla denize açılan

sından sonra padişahla beraber başta şeyhülislam ve sadrazam olmak üzere vezirler, âlimler, İstanbul’da bulunan diğer devlet adamları, sipahi ve yeniçeri

Genel olarak depolama süresince Tip 3 ve Tip 4 no'lu karayemiş meyvelerinin SÇKM miktarı, diğer karayemiş tiplerine göre daha yüksek olduğu

Buna karşın herhangi bir bölgeye sonradan bulaşmış olan yabancı otlara karşı uygulanan biyolojik mücadelenin başarı şansı çok daha yüksek olmaktadır..

Belli ki yaşamak çok önemli bir şey, öyle ya Yoksa bunca kavga niye olsun, bunca gürültü Bunca öfkeli kas niye, bunca fanatik ter niye olsun Yaşamak çok önemli bir tepe,

Tekrar altını çizmekte yarar var: Çin ve Hindistan’da bazı böceklere dayanıklı Bt pamuk yetiştiren 14,8 milyon üreticinin ortalama parsel büyüklüğü 0,5 hektar

«Olur Şey Değil» adı İle çıkan bu anılar kita­ bını okurken .izlenimim daha başka oldu; yakın geçmişimizin en önemli sorunlarını, bütün olu­ şum