™&ANAT
SAYI: 292 • 15 T E M M U Z 1992 • 6000 LİRA¿ ^ Z A N ,
& Y K İ J
VE ROMAN YAZARI, J^TYATRO YAZARI
VE ARAŞTIRMACISI, ^ Î tN E M E C İ , <§T)EBİYAT TARİHÇİSİ
CEVDET K UD R ET'İ
Cevdet Kudret’i yitirdik
Eski edebiyatımızı onun
yapıtlarından öğrendik
Konur Ertop
Ozan, öykü ve roman ya
zarı, denemeci, edebiyat
tarihçisi Cevdet Kudret’i
10 Temmuz günü yitirdik.
Bu sayımızda yer alan ya
zılar, O ’nun 80. doğum yı
lında kaleme alınmıştı.
4
y J Lh , bakın! Bir çile iplik halin
de / Boşluklara doğru çözülüyo rum. / Dünyanın en tatlı geldi ği günde, / Bu ben öbür benden süzülüyorum.” Bu dizeleri ya zan “ Yedi Meşale” hareketinin temsilcisi Cevdet Kudret’i birkaç kuşak, ozan, tiyatro yazarı
ola-A
«
>•30t ,
m
$*> i 1 ! ■Cevdet Kudret (sağ başta) Yedi Meşale’dlerte, 1928
rak tanıdı. Yaşamının bir döne minde edebiyat öğretmenliği ya pan Kudret’in Abdurrahman Nisari takma adıyla yayımladı ğı ders kitapları ona geniş bir ün kazandırdı.
Türkiye’de doğruyu öğreten, akıldan, gerçekten, halktan ya na olan pek çok öğretmene uy gulanan kıyımdan o da geçmiş, sonunda mesleğini bırakmak zo runda kalmıştı. 1950’lerin koşul ları ilerici, toplumcu bir öğret mene yapıtını kendi imzasıyla yayımlama olanağı vermediği için, Cevdet Kudret’in lise kitap ları ancak bir yakının adıyla ya- yımlanabilmişti.
Bu kitapları öğretimde başa rdı bir kılavuz olarak kullandık larını bugün hâlâ söyleyen öğret menler vardır. Gene bu kitapla rı okuyarak, edebiyatımızı gere ğince değerlendirmenin yolunu yordamını kavramış eski öğren ciler de az değildir.
Cevdet Kudret, söz konusu yapıtlarında edebiyat tarihimizi Fuat Köprülü’nün ilkelerini be lirlediği çerçeve içinde ele alır. Buna göre, Türk edebiyatı tari hi İslamlıktan önceki Türk ede biyatı, İslam uygarlığı çevresin deki Türk edebiyatı, Batı uygar lığı çevresindeki Türk edebiyatı diye üç döneme ayrılır. İslamlık tan önceki edebiyat sözlü ve ya zılı edebiyat bölümleri içinde iş lenir. İslam uygarlığı çevresinde ki edebiyat divan edebiyatı - halk edebiyatı ayrımlarına bölü nür. Batı uygarlığı çerçevesinde ki edebiyat tanzimat edebiyatı - Edebiyatıcedide (Servetifünun edebiyatı) XX yüzyıl edebiyatı bölümleri içinde ele alınır. Or taöğretimdeki müfredat progra-10
minin kabul ettiği bu bölümle meye bağlı kalan Cevdet Kud ret, aldığı konuyu işlerken, de ğer yargılarına varırken meslek taşlarının yapıtlarından alabildi ğine ayrılır. Onun yapıtı İsmail Habip Sevük, Nihat Sami Ba- narlı gibi yazarlardan gösteriş siz, yalın, özlü anlatımıyla ayrı lır. Bu sonuncusuyla Ahmet Ka baklı gibi yazarların kitapları karşısında işe akıla, nesnel, çağ daş bakışıyla farklılığını korur.
Cevdet Kudret, iyi seçilmiş ör neklere dayanır. Verdiği metin lerin özelliklerini can alıcı nok talarına dikkat çekerek belirler. Konularını gereksiz ayrıntılara boğmadan özetlemeyi başarır. Saptadığı nitelikleri kolay kav ranacak maddeler biçiminde dile getirip, sıralar. Söz konusu ders kitaplarında verilen bilgiler ve ürünler “ Türk Edebiyatından Seçme Parçalar” (1973) adlı ya pıtta yeni bir biçem içinde sunul muştur. Onun bu yoldaki kitap larım okuyan öğrenci çağdaş bir dünya görüşü içinde bir edebi yat beğenisi kazanır. Yazınsal geçmişi bilimin ışığında değer lendirmiş olur.
Eski edebiyatımızı kavramak için aruz vezninden söz sanatla rına, mazmunlar dizgesine, kar maşık tasavvuf öğretisine uza nan bilgileri edinmek gerekir. Cevdet Kudret, bütün bunları çağımızın genç okurlarının kav rayabileceği yolda anlatmasını da bilir. Onun “ Örneklerle Ede biyat Bilgileri” (1980) kitabında metinlerden yola çıkılarak, ede biyatımızın bütün dönemlerine ilişkin bilgiler okurun önüne se rilir. Yazar örneğin divan edebi yatını anlatırken sözü bu edebi yatın nasıl değerlendirilmiş ol duğuna da getirir. Namık Ke mal, Ziya Paşa, Diyarbakırlı Sa it Paşa gibi eskilerin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, N.Ataç gibi çağdaş larımızın konuya nasıl baktıkla rını hatırlatır. Yahya Kemal’den Nazım Hikmet’e, Oktay Rifat- tan Attila Ilhan’a, Behçet Neca- tigil’den Turgut Uyar’a kadar
Eşi İhsan Hanım’la
türlü ozanların bu edebiyatla alışverişine tanıklık eder. Gene örneğin mecaz sanatı öğretilme ye çalışılırken divan şiirinin ka lıplaşmış mecazları demek olan mazmunlar üzerinde yeterince durulur, Batılılaşma döneminde mazmun sistemine yöneltilmiş eleştiriler aktarılır, Edebiyatıce- dide’nin alafranga mecazlarına dikkat çekilir, garipçilerin me cazlar karşısındaki tutumu açık lanır, ikinci yeninin mantık dı şı, akıl dışı mecaz sistemi tanıtı lır. Bu noktadan yürünerek de folklorda tekerlemeler, tasavvu- fı halk şiirinde şathiye ve benzeri ürünler, Karagöz ve ortaoyu- nunda anlamsızca, saçmaya yö nelik uygulamalar sergilenir.
Yazarımızın kendi adıyla ya yımlanmış kitaplarının okullar da okutulmasının mümkün ol madığı DP yönetimi sırasında li se edebiyat öğretimine yardım cı bir dizi kitabı da Varlık Yayı- nevi’nin Türk Klasikleri Dizisi’- nde yer almıştır. 1985’te “ Halk Şiirinde Üç Büyükler” (Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Kara- caoğlan), “ Divan Şiirinde Üç Büyükler” (Fuzuli, Bâki, Ne dim) gibi diziler içinde yeniden yayımlanmış bu kitaplar metin lerin sağlıklı birer değerlendir mesiyle yorumunu getirir. Ede biyat tarihi araştırmalarının var dığı sonuçlara özenle seçilmiş örnekleri ve açıklamaları ekler.
--- >
S o L o
K
Yazarın üstesinden gelmiş ol makla övünmeye hak kazandı ğı önemli bir çalışması tanzimat- tan meşrutiyete (1859) ve meşru tiyetten cumhuriyete (1910- 1922) uzanan dönemi konu edi nen iki ciltlik “ Türk Edebiyatın da Hikâye ve Roman” (beşinci baskı 1987) kitabıdır. Bu yapıt ta kılı kırk yaran bir araştırma cı olarak güvenilir bilgilere ve gerekçeli yargılara yer vermiş, yazarları ve yapıdan titizlikle se çilmiş örnekler aracılığıyla tanıt mayı başarmıştır. İlk kez onun bu yapıtı aracılığıyla tanıdığımız romanlar, hatta romancılık var dır. “ Jönler” (1910) romanı ve sahibi Bekir Fahri idiz (1876- 1938) bunlardandır.
Tiyatroyla yakından ilgilenen Cevdet Kudret, bu türün “ Şair Evlenmesi” (Şinasi, yay 1959), “ İşkilli Memo” (Teodor Kasap, yay 1965), “ Evhami” (Feraizci- zade Mehmet Şakir, yay 1974) gibi örneklerinin yeni yayımla nın yaparken Batı taklidi olma yan, halkın beğenisiyle bütünle şen, geleneksel kaynaktan besle nen bir gelişme doğrultusuna dikkat çeker. Bu bakımdan ulu sal tiyatronun oluşmasına katkı sı olacak “ Karagöz” (yay 3 c. 1968-1970), Ortaoyunu (yay 2 c. 1973-1975) metinlerini yayıma hazırlamış olması ayrı bir önem taşır.
“ Onun Bir Bakıma” (1977) kitabında derlediği ve “ Dene me” diye nitelediği yazılar ara sında da edebiyat tarihi araştır ması niteliğinde olanlar vardır. Abdülhak Hâmid’i, Mehmet ÂkiFi konu edinen ya da Faruk Nafiz’in “ Han Duvarları” şiiri nin kaynaklarını araştıran yazı lar bunlardandır.
Yazarımız bütün bu çalışma larında hep metinleri, belgeleri ön planda tutmuş, hazır bilgiler den, kalıplaşmış yargılardan ka çınmıştır. Yapıdan okurun önü ne serdiği zengin malzeme ka dar, izlediği akılcı yöntem, da yandığı çağdaş dünya görüşüy le de örnek olma niteliğini koru
yacaktır. ■
Cevdet Kudret’i yitirdik
Cevdet Kudret’in
denemeciliği
Adnan Binyazar
C
V /ev d et Kudret’in şiirlerinin de yer aldığı Yedi Meşale 1928 yılım taşıyor, ilk şiirleri 1927 yı lında ilkin Abdullah Cevdet’in
İçtihat, daha sonra da Halit
Fahri (Ozansoy) yönetimindeki
Servet-i Fiinun dergisinde ya
yımlanan Cevdet Kudret’in ürün vermesi, edebiyat geleneğini iz liyor: Şiirler, oyunlar, romanlar, öyküler, incelemeler, derleme ler, eleştiriler, denemeler. Bu arada, dil ve düşünce eğitimimi ze yenilikler getiren okul kitap ları. Bunlar da hesaba katılırsa yapıtlarının sayısı kırkı aşar.
Cevdet Kudret’in yapıtlarını sayıya vurmanın ne denli yanlış olduğunu biliyorum. Kitapta beş-on satırla yer alan bilgileri ortaya çıkarmak için, yıllar sü ren araştırmalara giriştiği, her biri tuğla kalınlığındaki birçok kitabından bellidir. Bu yalnızca eski sayfalarda kalan bilgilere özgü değildir; en yeni bilgiler için bile söz konusudur. Türk
Edebiyatında Hikâye ve Roman
adlı araştırmasının ancak beşinci baskısında Bekir Fahri idiz (1876-1938) hakkında tamamla yıcı bilgi veren Cevdet Kudret,
Rûznâme-i Ceride-i Havadis ga
zetesinde, Victor H ugo’nun
Mağdûrîn Hikâyesi adıyla tefri
ka edilen romanını kimin çevir diğini son yıllarda yayımlanan bir yazıda saptayabilmektedir. Bu, Cevdet Kudret’in, gerçeği bulmak için, bilgiler arasındaki sürekliliği sağlamak anlayışın dan doğmaktadır, işte bu yüz den, Cevdet Kudret’in yazdıkla rı, “ ilk kaynak” tan beslenir. Başkalarına ne denli inansa da,
kendi gözüyle görmediği par maklarıyla okşamadığı kaynak lar onda fazla güven uyandır maz. Onun kaleminde bilgiler boyutlanır, yoğunlaşır, çoğalır.
işi kaynağından alma alış kanlığı onu ders kitaplarına da yöneltmiştir. Genç yaşlarda bil gi edinmeyi bilmeyen, bunu ile ri yaşlarda da gerçekleştiremez, öyle ise, kişi daha çocukluğun da, bilginin değerini anlayacak, bilgi edinme yöntemlerini kavra yacak yolda yetiştirilmelidir. Bu ders kitaplarında, Cevdet Kud ret, edebiyatımızın en değerli, en gerekli örneklerini seçerek bu alışkanlığı vermeye çalışmıştır. Bu kitaplar, onun beğenisinin, inceleme anlayışının, öğrencile ri yetiştirme amacının örnekleri sayılmalıdır. Ne var ki, düşün me ve duyma eğitimini nesnel öl çütlerle gerçekleştiren bu kitap lar, öğretim kurumlarında her nasılsa yetki sahibi olmuş kişi lerin tepkisiyle karşılaşmıştır. Bilinen kavramlarla, bu kitaplar üzerinde her zaman kuşku bulu tu dolaştırılmıştır. Onun insan- lıkçı, laik, gerçekçi, hoşgörü te meline dayalı, beğenili kitapla rını yok edip yerine ırkçı, dinci, insanlar arasında savaşı körük leyen kitapları koymakta hemen her dönemin eğitim yetkilileri yanşa girmişlerdir; çok kısa dö nemli demokratik uygulamala rın dışında.
özellikle okul kitapları üze rinde gezdirilen bu kuşku bulut ları, Cevdet Kudret’in güneşini hiçbir zaman gölgeleyememiş; o, Mayakovski’nin deyimiyle, bir 12
M İM İM yandan “ kütükten kafaları”
yontarken, bir yandan da “ dili nin eğesiyle beyinleri perdahla- mış” tır. Araştırma ve inceleme leriyle nice gerçekçi ve güzel ör nekleri toplumumuzun yararına sunan Cevdet Kudret, deneme leriyle de, -özellikle kültür, dil, edebiyat konularını ele alarak- bu güzellikleri yok etmek iste yenlere, gerçekleri külleyecekle rini sananlara karşı savaş açmış tır. Bu bilinçsizliği gösteren kim olursa olsun; ister politikacı, is ter geçici bir zaman için öne çık mış bir egemen, ister gücünü oturduğu koltuktan alan bir yö netici... kim olursa olsun, ken disini onun doğruyu gösteren eleştirilerinden kurtaramaz. Bu nu bir insanlık görevi, bir yurt taşlık bilinci sayar. Bugün de hı zını aynı biçimde sürdürmekte dir Cevdet Kudret. Aşağı yuka rı elli yıldır her gerçeğin, her gü zelliğin oluşumunda onun kale minin izi vardır.
Bu gücü nereden alıyor Cev det Kudret, bu direngenliği na sıl gösteriyor? Onun denemele ri üzerinde dururken, bu soru ların yanıtını bulmaya çalışaca ğım. Konuyu bu yolda sınırla makla, son elli yılın etkin sanat çılarından ve bilim adamların dan biri olan Cevdet Kudret’in yazınsal kişiliğinin bir yönüne daha somut bir yaklaşımda bu lunacağımı samyorum.
Cevdet Kudret, yaşamı bo yunca hiçbir yanın adamı olma mıştır. Hangi siyasal ortamda olursa olsun, doğruları savun maktan yılmamıştır. Kültürel koşullamalara karşı da tutumu budur. örneğin, Ataç’ın her de diğinin yasa gibi görüldüğü bir dönemde, onun dilin özleşmesi konusundaki görüşlerini eleştir miştir. Gelişmenin ise, Cevdet Kudret’in savunduğu görüşler doğrultusunda olduğu da bugün birçok örnekle kanıtlanabilir.
Bu kişilik yapısından dolayı, Cevdet Kudret’in üslubunu bi raz sert bulanlar vardır. Oysa bunun üslubu, yer yer Montaig- ne’de olduğu gibi irdeleyici,
Ba-con’ınki gibi mantıksaldır. İleri sürdüğü görüşlerden hiçbirini örneksiz bırakmaz. Her yargısı mantıksal bir tabana oturur. Yoruma çok az yer verdiği de nemelerini, “ deneme” den çok eleştirinin sınırlarına da sokabi liriz. Onun denemelerinde te mel, akıldır. Düşünceleri irdele- yişini akılcı bir anlayışın ürün leri sayabiliriz. Bu yönden, Cev det Kudret’in denemelerinde nesnellik ve kanıtlama yöntemi ağır basar.
Bu genellemelerin de ışığın da, Cevdet Kudret’in denemele rini şu açılardan değerlendirmek yerinde olur:
(Adnan Binyazar’ın çok ge niş kapsamlı değerlendirmesini, yalnız ana başlıkları vererek kı saltıyoruz:)
• Kalıplaşmış anlayışların karşısına çıkar.
• önyargılara kesinlikle kar şıdır.
• D enem elerinin am acı “ doğru” yu bulmaktır.
• Denemelerini laña doldur maz; söyleyeceklerini Ataç’m deyimiyle, bezeksiz donaksız, yalın, bir anlatımla söyler.
• Üslubu kişisellikten uzak tır.
• H um or... hum or... hu m or...
• Halka inanır, halkın yara tıcı gücüne güvenir.
SONUÇ
Cevdet Kudret, denemele rinde dil, kültür ve edebiyat ko nularına yer verir. Bu konular da bif sapma olduğunda kaleme sarılanların başında gelir. H at ta, herkesin, kalemini kılıfına soktuğu dönemlerde bile tepki lerini en sert biçimde göstermek ten çekinmez, örneğin, birisi kültürle ilgili bir kuruluşun ba şına getirilebilir. Kuruluş kültür le ilgili olduğu için o kişi de ken dini kültürlü sayabilir. Kimileri onu kültürlü görmeye nedense doğuştan hazırdırlar. Ama, Cevdet Kudret’in terazisi onun dirhemini düsürüverir. Bilgisiz
liğini, o bilgili görünmek zorun da olan kişinin kendi diliyle ka nıtlar. 1981 yılında yazdığı “ MGK ve Dil Devrimi” adlı ya zısının sonuna şu notu ekleme den edemez: “ Güvendiğimiz dağlara kar yağdı. A tatürk’ün yasal mirasçıları olan ‘Türk Dil K u ru m u ’ ve ‘T ü rk T arih Kurumu’ kapatılmış, onların ye rine ‘Atatürk Kültür, Dil ve Ta rih Yüksek Kurumu’ diye bir kurum kurulmuş; A tatürk’ün mirası, Medeni Kanun’un rhiras hukuku ilkelerine aykırı olarak, bu kuruma bağışlanmış; söz ko nusu miras bu ‘gayr-ı hukukî” (hukuk dışı) kuruma atanan dil gericilerinin kullanımına bırakıl mıştır. / / Dileğim odur ki, ge lecek yıllardaki siyasal iktidarlar da, açılan bu kapıdan yararlana cak, bugünkü durumu yaratan ların miraslarına özel yasalarla el koyup, onları başka kurum ve kişilerin kullanımına vere... / / Selâm, gelecek yılların mirasye dilerine!”
Son dönemlerin demokrasi dışı uygulamalarına kalemiyle karşı çıkan iki-üç yazardan biri Cevdet Kudret olmuştur. Dar dönemlerde, sağlık durumunu bile göz önünde bulundurma dan, inandığı doğruları söyle miş, yanlış uygulamaların, ülke yi nasıl bir kültür batağına sok tuğunu vurgulamıştır. Deneme, Cevdet Kudret’in savaşımcı gü cünün düşünce silahıdır. Bunu, ödün vermez bir yolda kullanan ender kişilerden biridir. Tartış tığı kişilerden, ele aldığı konu lardan emeğini ve saygısını esir gememiştir. Gerçek bir İstanbul efendisi olan Cevdet Kudret’in inceliğini ve saygısını onun şu tutum u gösteriyor. Yazımı, Kudret’in bu kısa açıklamasıy la bitiriyorum: “ Geçen yıl dil üzerine yazdığım bir yazı, rah metli Ataç’m görüşüne aykırı düştüğü için, aramızda bir tar tışmaya yol açmıştı. Ataç o sı ralarda ölünce, dil konusunda ki yazılarıma tam bir yıl ara ver dim.. Bu bir saygı duruşu idi. ‘Türkçe’nin özleşmesinde ölçü’ konusunu şimdi yeniden ele alı
yorum.” ■
13