* T Î .
S» O
SAYGIN KlŞÎ NURULLAH BERK E YAPILAN
MÜTHİŞ BİR SAYGISIZLIK GÖSTERİSİ
*
HAMİT KINA YTÜRK
*1»
i 9&Z
Nurullah Berk’i kaybettik... Evet, saygıdeğer ho.
camızı bir daha geri gelmemek üzere kaybettik...
Acımızı; hiçbir teselli, kısa zamanda dindiremeye-
çektir. Çünkü O’nu kaybetmekle başta Türk Resim
Sanatı. Türk Sanat Tarihi, Türk Basını ve kısaca
t "m Türk Ulusu şimdi gerçek bir değerden mahrum
kalmıştır.
Nurullah Hoca, çağdaş Türk Resim Sanatı’nın
öncülerinden biri olmakla kalmamış, uzun yıllar yurt
dışında açılan Resim sergilerinde ülkemizi onurla
temsil etmiş, yaptığı araştırma ve incelemeler doğ.
rultusunda yazdığı kitaplarla. Türk Kültür hayatı
na pek önemli katkılarda bulunmuş, binlerle ifade
edilebilen değerli eleştirileri, hem meslekdaşlarına.
hem öğrencilerine, hem de yarının genç kuşak sa
natçılarına bir bilgi hâzinesi oluşturmuştur.
Akademi'deki yıllar boyu devam eden atölye
hocalığı yanında altı yıl süre ile müdürlüğünü yap.
tığı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi. O’nıın yöne,
timinde altın dönemini yaşamıştır. Emekli olduktan
sonra, kendisine aynı Müze'nin küçük bir odasını
vermişler, ve hoc* ömrünün son yıllarını bu küçük
odada devamlı resim yaparak tamamlamıştır.
Son derece saygın bir kişiliğe sahip olan Nnrul.
i ah Berk Hoca, ne yazıktır ki yıllarını heba ettiği
Akademi'de son yolculuğu sırasında müthiş bir say.
gısızlığa uğramıştır. Diğer sayfalarımızda tafsilâtını
okuyacağınız gibi, hoca için bir cenaze töreni düzen,
lenmiş ve O’nun çok sayıda dostu ve öğrencisi son
görevlerini yerine getirmek için Akademi salonlarını
doldurmuşlardır. Akademi Rektörü, hazır bulunan
ları önce bir dakikalık saygı duruşuna davet etmiş
ve sonra da «Buyrun alin cenazenizi!...» diyerek tö.
rene gelenler üzerinde adeta bir şok etkisi yarat,
mıştır.
Akademi idarecinin bu denli saygısızlığı, törene
katılanların da haklı tepkisine yol açmış ve cenaze
eller üzerinde Fındıklı Camii'ne götürülmüştür. Bu.
rada bir saat bekletilen cenazeye ilk dakikalarda
Akademi’den yine kimse gelmemiş, hocanın tabutu
başında eski öğrencileri ile Tatbiki Güzel Sanatlar
Yüksek Okulu Müdür ve Öğretim Üyeleri nöbet
tutmuşlar. Akademi ilgilileri de ancak namaza beş
dakika kala camiye gelmeyi tercih etmişlerdir.
«Buyurun alın eenazenizi...» diyen zihniyetten
daha fazla blrşey bekleyemeyeceğimize göre şimdi
yapacak tek şey. Akademi yönetimini hiç değilse
bundan sonra ve hele hele ölülere karşı bir saygıya
davet etmek olacaktır. Mütevazi bir tören kapsamın,
da. saygın bir kişi için söylenecek birkaç söze eıigel
olan düşüncenin, vicdanlarda iflâs edeceği de aşikâr
olacağından, şimdi kabahati herkes biribirinin üstüne
N U RULLA H BERK (1906 - 1982!
atma yarışına girmiştir. Kurumuna seve seve yıllan,
m verdiği, bir saygıdeğer hocayı kaybedecek, sonra
da cenaze töreninde ona lâyık bir konuşmayı balta,
layacak. sıcak odalarınızda çayınızı içerek, namaz
saatini bekliyecek. ve kalkıp her önünüze gelene
faziletten bahsedip, ahkâm kesmeye devam edecek,
siniz. Ne yaparsanız yapın, fakat bir ölüye de saygı
gösterin. Hem de içinizden birine, bir mensubunuza
gösterin bu saygıyı son yolculuğunda hiç değilse...
Gönülden inanıyoruz ki. kim ne derse desin,
siz yine bildiğinizi okuyacaksınız. Bizim söylememiz,
bizim uyarmamız, inanın sadece Akademi sevgisin,
den doğuyor. Fakat sanınm en doğruyu da. bu say.
fada gördüğünüz ve sizden biri olarak kabul etme,
diğiniz Nurullah Berk Hoca söylüyor. Fotoğrafa lüt
fen dikkatle bakınız, korkmadan, ürkmeden, iyice
bakınız. Hoca, gözlerinizin içine baka baka ve işte
sîzlere sesleniyor : Yine de anlamamazlıktan geliyor
sanız. biz size anlatmaya çalışabiliriz... Bakın, bakın
işte hoca üstüne basa basa konuşuyor ve diyor k i :
NURULLAH BERK İN CENAZE TÖRENİ
VE YAPILAMAYAN BİR KONUŞMA
HAMİT KINAYTÜRK
9 Ocak 1982 C u m a r te s i g ü n ü v e f a t e d e n ressa m N u r u l la h B e rk . 13 O cak Ç a rş a m b a g ü n ü H e y b e lia d a ’ d a to p r a ğ a verildi. D aha önce T V ’de s o n ra da gaze te le r d e y a p ı la n d u y u r u l a r d a . R essam N u au llah B e r k ’ in c e n az esin in 13 Ocak g ü n ü A k a d e m i de yapılacak b ir t ö r e n d e n so n r a F ın d ık lı C a m ii’n d e n kaldırılacağı b ild iriliy o rd u . M e r h u m u n cenazesi sa at 10.30 sırala r ın d a y ıllarca hoca lık yap tığ ı A k a d e m i’ye getirilip h a z ır la n a n k a t a f a lk a k o n u ld u . P e k çok sanatçı, h o cam ı y a k ı n a k r a b a ve d o stları e r k e n s a a tle r d e A k a dem i s a lo n u n u d o ld u r m a y a başlam ıştı. D aha önce m e r h u m u n eşi ile y a p ı la n g ö rüşm elerde. A k a d e m i’ d e k i tö r e n d e A k a d e m i R e k tö r ü Prof. O r h a n Ş a h in ler. P rof. K e r i m Silivrili ve Prof. D inçer E r i m e z ’in k o n u ş a c a k la r ı belirtilm iş, a n c a k m e r h u m u n eşi sayın İ f s e r B e rk , sadece eski ö ğ ren c ile r in d e n D inçer E r i
m e z ’in k o n u ş m a s ın ı istemiş ve b u n d a da k a r a r k ı lınm ıştır.
S a a t t a m 12.00'de B e r k ’in t a b u t u ö n ü n e gelen A k a d e m i R e k tö r ü Prof. O r h a n Ş ah in le r, o r a d a hazır b u l u n a n l a r ı b ir d a k i k a lı k sa ygı d u r u ş u n a d a v e t e t miş ve saygı d u r u ş u sona e r in c e de « B uyrun. alın cenazenizi» d iy e r e k t a b u t u n b a ş ın d a n a y rılm ıştır. S a lo n d a b u l u n a n l a r b ir a n d a n e y e u ğ r a d ık l a r ım şaşır m ış la r ve k a la b a lık a r a s ın d a n p r o te sto sesleri y ü k selm eye başlam ıştır.
Ve yılla r c a e m e k verd iğ i A k a d e m i, son yolc u l u ğ u n d a bile h o ca y a sa h ip ç ık m am ış, o n a açık bir biçim de n a n k ö r l ü k e tm iştir. D ah a s o n ra cenaze eller ü s t ü n d e F ın d ık lı C a m ii’ne g e tirilm iş ve öğle n a m a z ı n d a n so n r a da H e y b e lia d a ’d a k i ebedi istira h a tg â - h m d a t o p r a ğ a v e rilm iştir.
A k a d e m i’deki saygı d u r u ş u n d a n so nra, d a h a ö n ce k a r a r l a ş t ı r ı l a n ve son a n d a y a p ı la m a y a n Dinçer E r i m e z ’in k o n u şm a sın ı a y n e n yayınlıyoruz.
N u rlu la h . B e rk ’in c e n a z e tö ıe n in e u z a k y e rle rd e b u lu n a n e sk i ö ğ re n c ile ri d e k a tıld ı. A n k a r a 'd a n g e le n O ya K in ik li (so ld a) ve K ıb r ıs 'ta n g e le n A ylin Ö re k (sa g d a l N u r u lla h B e rk ’in t a b u tu b a ş ın d a sa y g ı d u r u ş u n d a b u lu n d u la r .
«Hocam Nurullah Berk’in aziz hatırası önünde
önün öğrencisi olmanın gururu, onu yitirmiş olma
nın da hüznü içinde konuşuyorum.
Ressam, sanat yazan, müze müdürü ve hoca
olarak Nurullah Berk çok yönlü ve daima örnek bir
insan olarak yaşadı.
Cumhuriyet Türkiye’sinin batıya dönük çağdaş,
laşma sürecinde «D grubu» içinde başladığı ve yü
rüttüğü çalışmalan sanat tarihimizin değerli örnek
lerindendir.
Sanat yazan olarak kültür hayatımız katkısı,
topluma hizmeti çok büyüktür.
Resim Heykel Müzemiz onun müdürlüğü döne
minde altın çağını yaşamıştır.
Akademi hocalığı görevinde çok değerli öğren
ciler yetiştirmiştir.
Uluslararası sergi ve kongrelerde Türkiye’yi dai
ma başarıyla ve sayılarak temsil etmiştir.
Her zaman vakur, kibar, zarif ve medeni bir
insan olarak yaşadı.
Kişiliğinden ve başanlanndan ötürü hiç öğün,
medi.
Doğru bildiğini cesaretle söyledi.
Çoğu sanatçının fazlasıyla önem verdiği geçici
maddi ödüllere, o hiç iltifat etmedi.
Kendi kendine yeten büyük bir doygunluk için
de çalıştı, sergiler açtı.
Sanatından ödün vermeden son gününe kadar
yazar, ressam ve hoca olarak durmadan, bıkmadan
hem de yaratma gücünden hiç kaybetmeden çalıştı
ğını biliyoruz.
Bunlar onun hayatından örnek alınacak, gıbta
edilecek ne güzel şeylerdir.
Ebedi yolculuğunda hatırasını topluma unutul
maz üstün hizmetleri ve bizlere armağan bıraktığı
resimleri nedeniyle saygıyla selamlıyoruz.
Hep hatırlayacağız...»
N u r u lla h B e rk 'in c e n a z e s in e çok s a y ıd a s a n a tç ı k a tıld ı. A k a d e m in in esk i m e z u n la r ın d a n S a d ri A lışık ta tö re n d e b u lu n a n la r a r a s ın d a y d ı. F o to ğ ra fta S a d ri A lışık 'ı (o rta d a ) N u r u lla h B e rk 'e s a y g ı'- d u r u ş u n d a g ö rü y o rs u n u z ..?
AKADEMİ REKTÖRÜNÜN AÇIKLAMASI
Ressam Nurullah Berk’in 13 Ocak Çarşamba
tünü Devlet Gü-el Sanatlar Akademisi’nde yapıla
cağı önceden kararlaştırılan cenaze töreni konusun,
da. Akademi yöneticileri ile yaptığımız konuşmalar,
dan sonra. Rektör Prof. Sayın Orhan Şahinler,
dercimize aşağıdaki yazılı açıklamayı göndermiş ve
yayınlanmasını istemiştir. İDGSA Rektörü Prof. Or
han Şahinler’in açıklaması aynen şöyledir :
S a y ı n H a m i t K ı n a y t ü r k ’e
S a n a : Ç e v re s i’ne yazılı aç ık la m a m d ır .
D e ğ e r l i ' hoca m ız N u r u l i ı h B e r k ’in cenaze m e r a s i m i n i n A k a d e m im i z d e gereği gibi y a p ı la m a m a s ın d a n s o r u m lu o ia n kişi, benim . Bu d u r u m A k a d e m i c a . m ia s ın ın b ir ih m a li değildir. S a n a tç ı ve a y d ı n k a m u o y u n a d u y u r m a k isterim .
S ık ıy ö n e t im m a k a m l a r ı n d a n zam m ı n d a g ere k li izin a lın a m a m ış. S ık ıy ö n e t im yetk ilileri son a n d a yasal n e d e n le rle . A k a d e m id e y a p ıla c a k cenaze m e r a s im i , mize izin v e r m e m iş tir.
A k a d e m i y ö n e tim in in so r u m lu k a d e m e le r in d e olan diğe r g ö rev liler de gere kli iznin alınm a sı k o n u s u n d a g eç m iş ten gelen b ir te c r ü b e y e sahip değillerdi. Ç ü n k ü 12 Eylül sonrası k ay b e ttiğ im iz ilk hocamız. N u r u l la h B e rk'tir.
Değerli, ü n lü bir a y d ın olan hoca m ız ın A k a d e m i ’de y ap ılac ak m ütevazi cenaze m e ra s im i n in to p la n tı y a sa kları dışında o lduğu tabii inanışı içinde o ld u ğ u m u z b ir gerç ektir.
Aksi halde, bizzat b e n im cenaze m e r a s im i n d e n üç g ü n önce ailesiyle birlikte, Ç a rş a m b a g ü n ü n ü b e l i r , lem em iz. aynı g ü n radyo, te levizyona h a b e r i iv e d i likle iletişimiz, cenaz enin kaldırılac ağı g ü n ü , saati ve m e k â n ın ı d u y u r u ş u m u z , Ç a rş a m b a g ü n ü te leviz y o n e k ib in i ça ğırıp b ü t ü n T ü r k i y e ’ye h ocam ıza y a k ış ır e tk in lik le y a y ın la n m a s ın ı sa ğlam ış olm a m ız açıklanam az..
Saygılarımla.
18 Ocak 1982
Prof. Orhan Şahinler
İDGSA Rektörü
ADALAR
ŞARKISI
NURULLAH BERK
S Ocak günü kaybettiğimi* de
ğerli hocamı* ressam ve sanat ya
zan Nıırııllah Berkin bu yazısı
20 yıl kadar önce bir gazetede ya
yınlanmıştı.
N eden bilm em , s a n a t ta r t ı ş m a ları ara sın d a, ya da ö ğrencilerim e öğ ü tle r v e r i r k e n ağ z ım d a n «tabiat» kelimesi d üşerse h e m e n a klım a a d a la r gelir. D ü n y ad a k i a d a la r d e ğil, bizim ad a la r. İ s ta n b u l’u n a d a ları, e n k ü ç ü ğ ü n d e n e n b ü y ü ğ ü n e , sır a m sıram . M a r m a r a 'n ın mavi s u la rın d a k a m b u r l a r ın ı ;— ç a m d a n k a m b u r l a r ın ı — y ü k s e lte n adalar. N eden bilm em o lur m u? P ek alâ b iliyorum : Ç oc ukluğum , d e lik a n lı lığım, ö m r ü m ü n belki otu z yılı a d a la rd a geçti.
K albim de, g önlüm de Heybeli yaşar. Evim iz o r a d a idi. D oğm u şum. h e m e n o r a y a g ö türm üşle r. B ü y ü k b a b a m , a n a m o r a d a öldüler. İlk sevgilerim i o r a d a yaşadım , H e y b e li’yi k a r ış k a r ış bilirim, her ç a m ının h e r dalı âşinâm , koyları, te peleri, kay a lık ları, p a t ik a yolları zihnim e, bir g r a v ü r e o y u lu r gibi oyulm uş. B a har, yaz, s o n b a h a r , kış H ey b e li’ye nasıl gelir, ne gibi renk, hava değişiklikleri -doğurur, bili rim. A rs en io s’un m e lan k o lik edası. Ç a m lim a n ın ın sakin, geniş çe rçe vesi, âş ık la r y o lu n u n sevme, sevil m e isteği u y a n d ı r a n ç a m la r a r a s ın da k ıv rıla k ıv rıla u z a n a n d a r yo lu. t u r b o y u n u n y ü r ü d ü k ç e h e r an d eğişen d e k o r u , b ü t ü n b u n l a r a n cak ö lü m ü n silebileceği n ak ışla rla kalbim de.
Burgaz’ı da, Kınalı’yı da se
verim. Denizin çarşaf gibi serildiği,
hiç kımıldamadığı yaz akşamları,
güneş turuncu bir cümbüş içinde
İstanbul ardında batarken Burgaz
la K ın alı’n ın H e y b e li’d e n g ö r ü n ü şü r ü y ad ır. F ra n sız şa irin in başka ad a la r için söylediği gibi : «Elles s ’élèvent, au loin, com m e des r e p o sons.»
Nasıl çevirm eli b u sözü? «re- posoirsın karşılığını nasıl bulm alı? H er ada bir d in le n m e yeri. R u h u n k e ndine geldiği, k a f a n ın d i n l ' n d i - ği, b ir ra h a tlık , b ir s ü k û n âlemi. Ulaştınız mı bir k e r e a d a la ra , a y a k basınca o to p r a k l a r a içinizdeki h ır s la r sanki d in iv e r ir birden, çam dalları kirle rinizi s ü p ü r ü r sanki, sizi te rtem iz eder. İçiniz bir oh çeker, şe h rin h e ngâ m e si u z a k tır artık, gök, deniz, çam. sa nki yollar sizi sa ra r, v erirsin iz kendinizi
ha-NURULLAH BERK — -G e rg ef işley en k a d ın , 1855- tu v a l ü z e r in e y a ğ lıb o y a .
H e y b e l i y e gelseydi, P a u l V a lé ry «Deniz M e z a r l ı ğ ı n ı o r a d a da yazabilirdi:
Ce trolt tranquille, ou marchent
des colombes
Entre les pins palpite.- entre les
tombes
O sa k in dam , k ü ç ü k Bizans kubbesi üstü n d e . Heybeli ile Bü- y ü k a d a a ra sın a sık ışm ış deniz p a r çasın ın öğle üstü p ırıltılarıdır. Her pırıltı bir k u m r u d u r . B inlerce k u m r u bu su d a n d a m ü s tü n d e u ç u şur. cıvıldaşır, o k ü ç ü c ü k k ıv ıl cım la ra u z u n u zu n b ak a rsın ız , göz leriniz kam aşır.' e t r a f m o sm o r olur, k a r a r ı r sanki ve siz. sa k in dam ın ü s tü n d e u çuşan k u m r u l a r d a n göz lerinizi ayıram azsın ız.
NURULLAH BERK — «Gergef İşleyen kadın, i960- tuval üzerine yağlıboya, 73,5x60 cm.
Ö te k i a d a l a r gibi H eybeli de b ir m ik r o k o z m o s ’d u r . Ş u d e m e k ki, o k ü ç ü c ü k d ü n y a s ı için de ken d i ça p ın a göre k u m lu ğ u , dağlığı, k a y alık la rı. ağacı, çiçeği, u ç u r u m l a r ı, ya y la la rı v a r d ır . S a h ill e r in d e k o y lar. y a r ı m a d a l a r , ta tlı ta tlı denize k a y a n k u m l u k l a r , ya da b ir J a p o n e s ta m p ın d a görebileceğiniz sert, p a r ç a p a rç a k a y a l ı k l a r b u lu n u r . B u r g a z ’a b a k a n sahilde, d ik y a m a ç la r d ib in d e k i k a y a l ı l a r a b a k a r k e n a klınız a b ir Çin, b ir J a p o n p a r a v a n ı gelir. B ü y ü k a d a y ı p e k se v m em , z ü p pedir. A m a öteki a d a l a r H e y b e li’yi k ısk a n m a sın . B u r g a z ’ın k a lp a z a n kaya sı, K ın a l ı’n ın kırm ız ı t o p r a k l a rı. g a r ip çıplaklığ ı H e y b e li’n in ç e şitli g ö r ü n ü ş le r i k a d a r g ö nlüm de , k a fa m d a , benliğim i s a r m ı ş gibi. K a r a k ış g ü n le r i n d e bile a d a la rı d ü ş ü n ü r k e n iç im de h e m e n u y a n ı v e - r e n sa a d e t d u y g u s u , se vgi d u y g u su hiç tü k e te m e d iğ i m . sa n k i T a n rı a r m a ğ a n ı z e ngin mi ze n g in b ir duygu.
H e y b e li’de kaç yüz e t ü t, resim y aptım ! Ç a m d a lla r ın ın biç im le rini çizmek, r e n k le r i n i y a k a l a m a k ne
zordu. H e r ç a m ın gövdesi siyah, gri. kırm ız ı arası re n k le rl e bezenir, hangisini y ak a la y a y ım , k e s tir e m e z siniz. Dallar, gü n eş te pırıl pırıl, gölgede sim siyahtır. B a k a r sın ız b ir dal m a v id en k ırm ız ıy a, k ır m ız ıd a n m o ra kaym ış, öylesine değişik, res sa m için tu tu lm a z , y a k a la n m a z bir r e n k senfonisi gibi. R ü z g â r esince d a l la r ın hışırtısı, u ğ u ltu s u , b u r a m b u r a m reçin e k o k u l a n sizi bir sa r a r ki, fırçayı b ır a k ı r , h ay a lle re dalarsın ız. D alların yeşili bildiği niz, sevdiğiniz gözlerin yeşilin e k a yar. U z a k ta n b ir ışık be lir ir : D ar y olda n k a y a n sarı, yeşil gözlü bir genç kız...
A d a la r şarkısı! O n u şiirle, y a zı ile b e lir tm e k d a h a k o la y oluyor. İm ajlar, kelim eleri, k e l im e le r de yeni yeni i m a jla r d o ğ u r u y o r. Yaz dıkça yazacağınız geliyor. R esim de ise sizi t u ta n , h ay a lin izi k ö ste k li- y e n g ü ç lü k le r v a r : K o n u y a s a p la nm ak. resim lediğiniz d e k o r u n ötesine g eçem em ek, k u ş k a d a r h a fif kelim e ler y e r in e b ir t ü r l ü y e nem ediğ iniz çizgiler, r e n k le r a l t ı n da ezilmek. Bu z o r lu k l a r k a r ş ıs ın da «tabiat» d u y g u s u n u h e p a d a l a r
da t a ttığ ı m halde şa rkısını h a y a l lerle. sözlerle, kelim e lerle v e r m e yi d a h a çok se vdim . H ey b e li'd en y ap tığ ım e tü tle r, re sim le r c i lb e n t le ri m in a r a s ın d a ç ü r ü d ü gitti, şöy le d ö r t başı m a m r u b ir tablo bi çimine girem edi.
H ani r essa m bir k a d ın a demiş; «Fazla güzelsiniz, resm iniz y a p ı l maz. K e n d in iz resimsiniz. H e y k e li, niz yapılm az, k en d in iz heykelsiniz. Şiire de gelmezsiniz, k en d in iz şiir siniz.» O n u n gibi, adaların- resm i yapılm az, a d a d a r esim yapılm az. H er ada d in le n m e k , sevm ek, d u y g u la n m a k için size açılan bir li man. b ir b ar ın a k . A m a da h o d b i nim! K en d i d u y g u la rım ı ille de b a ş k a la rı n a zorluyorum . İnsan, en ta tlı d em le r in i ve e n güzel d u y g ula rını b ir y e r d e yaşadı mı, o yer işte böyle kutsa lla şıyor. Toz kon- d u r a m ı y o r s u n u z gerçeğin e de. h a yaline de. İşte böyle, kişi öm rü içinde, bu ö m ü r ne k a d a r acılar, çirk in lik le rle de dolu olsa, haya lle gerçeğin birleştiği, bağdaştığı böl geler olur. Ne m u tl u böyle bir iki bölgeye sa hip insana, s a n a tk â ra . O yaşam ıştır, r a h a t ölebilir...
N U RU LLA H BERK — « N a tü rm o rt. 1928« tu v a l ü z e r in e y a ğ lıb o y a , 68x35 cm . (İst. R esim H ey k el M ü zesin d e)
NURULLAH BERK — «Bitkiler, 1976« tuval üzerine yağ lıboya, 100x70 cm.
KUŞAKTAN KUŞAĞA...
8 E kim 1933'de k u r u la n D G ru b u n u n ilk s e rg is in d e n : (so ld an sa ğ a d o ğ ru l : H a iit D o ral. C em al T ollu. b ir zat, Z ü h tü M ü rijio ğ lu . E lif N aci. t. G a lip A rc a n . N u ru lla h B erk, C em al N a d ir, D a rü lh e d a y i m ü d ü r ü S u p h i Bey, Âli E rs a n ve A b id in D ino. (İD G SA R e sim /H e y k e l F o to ğ raf A r ş iv i) .
NURULLAH BERK
B o y u n a t e k r a r l a n a n «sevgi ve saygı» klişelerini d u y u p k arşılığı, nı gö rm ed ik çe b ir b ir in i k o v alay a n k u ş a k la r ın t u t u m u n u h a t ı r l a m a k tan k e ndim i alam a m . Batı a n la m ve te k n iğ in d e k i resim sa n a tın ın — ç ü n k ü b u r a d a bizi ilgilendiren' gör sel s a n a t l a r d ı r — do ğ u şu n u gören o n d o k u z u n c u yüzyıl o r ta l a r ın d a n b u g ü n le re k u ş a k la r k e n d ile rin i bir zin cirin n o rm al h a l k a la rı b ilm e k ten Çok h e r d ö n e m d e bir basam ağı d ü ş e n bir m e r d i v e n in yapıcıları ol m a k g ö r ü n ü m ü n ü s e re rl e r a n ı la r ı mızda. H er k u ş a k öncekin e d u d a k b ü k e r , d a h a iyisini, d o ğ ru su n u , g ü zelini y a p t ım iddiasıyle aydınlığı ta şıd ığ ı kanısın ı y a y m a y a çalışır. K im i z a m a n bu. bir saygınlık, bir d ü r ü s t l ü k içindedir. Kimi zam an da k ü s ta h ç a saldırıla ra , eleştirilere yol açar. Öyle ve böyle sonuç farksızdır, sevgiyi, saygıyı b oşuna a r a rs ı n ız gide nlerle gelenler a r a sında.
Çallı İ b r a h i m ve H ik m e t O nat A kadem i öğrenciliğim y ılların d a hocalarım dı. S o n ra asistan, ö ğ re
tim üyesi olduk, beraber çalıştık,
Hocalarımla görüşürken 1914’lerde
getirdikleri varı empresyonist tek
niğini, dünya görüşünü, tek keli
meyle yeni estetiği ne gibi koşul
lar içinde yerleştirrniş olduklarını
merak eder, bu konuyu sık sık
konuşmak isterdim onlarla. Res
samlığı unutur, bir sanat yazarı
meraklan içinde sorular yağdırır
dım eski hocalarıma.
Bir gün o sevimli, o cana ya
kın, nüktedan Çallı ile eski res
samlardan söz ederken sıra önce-
kilerç gelmiş. Şeker Ahmet Paşa'
nin adı geçmişti. Rahmetli hocamın
omuz silktiğini görünce Şeker Ah
m et P aşa'y ı övm eye baş lam ıştım . Bir y o k lu k d ery a sı içinde kendi kendisini y e t iş ti re n b ir kuşağın belli başlı temsilcisi olan bu asker paşası, kim i g ö r ü n ü re sim le rin d e h a tır ı sayılır bir ustalığa e rişe b il mişti. O da b ir yana, Çallı k u şa ğ ı na resim s a n a tın ın k ap ıların ı açan b ir öncü olması yeterdi.
Çallı’yı Ş e k e r A h m e t P a ş a ’ya h ay li y a b a n c ı görünce, nasıl oldu bilm em , «Ama hoca, Ş e k e r A h m e t P a şa re ssa m değildi de arabacı mıydı?» yollu so r u m a Ç a lh 'n ın ce vabı şu olm u ş tu ; «Evet, bence a r a b a c ıd a n farksızdı». Nice y ılla r so n ra H ik m e t O nat'la b ir ko n u şm a sırasında. 1914’lerde g e t ir d ik le r i nin eskilere kıyasla b ü y ü k farkını anm ış, y u r d a d ö n d ü k le ri n d e Ş eker A h m et, H üseyin Zekâ.vi. S ü ley m a n S ey y it gibiler ü stü n e d ü ş ü n d ü k l e rin i açıklam asını istemiştim . H ik m e t O n a t hoca bana şu cevabı verm işti : «Vallahi biz onla rla hiç m eşgul olm adık , y a p ıtla rıy la ilgi le n m e d ik , bir şeyler y a pm ışla rdı a m a öylesine u z a k tıl a r ki bizden.»
Çallı ve O n a t ’ın b u sözleri k a r şısında a n k e ti ötekilerle y ü r ü t m e yi gereksiz b u lm u ş tu m . 1914 d ö n e mi sa natçıları, T ü r k resm ine yeni u f u k la r a ç a n bir eğilimi getirirk e n , o n d o k u z u n c u yüzyıl o r ta la r ın ın öncülerini n e r d e ise yok bilecek lerdi.
G ele n k uşa k, gideni bir k a le m de silmişti. Ama, gerçeği söy le m ek gere kirse b u siliş, sonraları ta n ık olacağım ız atılganlık,
N U RULLA H BERK — «Yeni O d a lık . 1979- tu v a l ü z e rin e y a ğ lıb o y a . 81x131 cm . y a n l ık ta n uzak, ve bencil bir k e n
dine y e te rlik gösterisini a s m a y a n temiz bir te pkiy di. Öyle o lm a k la b e r a b e r yin e de, bir kaç kısa yılın b ir b ir in d e n ayırdığı iki sanat k u şağı a r a sın a örü len bir duvardı.
Çallı k u ş a ğ ın d a n biz im kine ge çelim. Bu yüzyıl b a ş la r ın d a do ğup 1928 - 1933 y ılla r ın d a m e m le k ete m o d e r n r e s im ve hey k e lin ak ım la rın ı, eğilim lerini g e t ir e n k u şağa. K u şk u su z biz, M ü n ih ve P a ris'te n d ö n d ü ğ ü m ü z d e , Çallı k u ş a ğın ın önce kile re beslediği t u t u m u n d a n çok d a h a iddialı, atılg a n bir
«egosantriz m - benlik, bencillik» için deydik. Evet, b u r a d a k i hocalar
NURULLAH BERK - «Ütü yapan ka (tın, 1953«.
Avrupa atölyelerinde öğrenciikleri-
mizi
öğretmemişlerdi.
öğreteme-
mişlerdi bizlere.
Buyetersizlikle
rinin köküne varabilseydik, o sı
ralar. bir suçmuş gibi yüzlerine
vurmazdık.
Öylesine
vurmuştuk
ki. 1928'de açtığımız bir serginin
kataloguna isimlerimiz altına. İs
tanbul Akademisindeki — Sanayii
Nefise’sindeki — hocaların değil,
Paris ve Münih atölyelerindeki ya
bancı hocaların isimlerini dizmiş
tik : Ernest Laurent, Paul-Albert
Laurens, Hans
Hofmann, Bour
delle ve başkaları.
Bu ne demekti? Bu, biz Türk
hocalarından bir şey öğrenmedik,
ne öğrendikse yabancılardan öğ
rendik demekti. Ve bu düpedüz
saygısızlıktı. Bir Galatasaray,
ser-gisinde. H ik m e t O n a t ’ın bir p o r t resini eleştire n bir yazım da, «Öyle güçsüz bir deseni v a r kı, nasıl olu yor da bir A kadem i hocası böyle- sine güçsüz bir desen çizebiliyor» diye yazıp o yazıyı bir g ü n lü k g a zetede mi, yoksa bir d ergide mı yayım la dığım ı h a t ı r l ı y o r u m / Ho cam, eski hocam H ikm e t O nat bu yazı üzerine yıllarca selamı sabahı kesmişti.
G ö rü ld ü ğ ü gibi s a k la m ıy o ru m suçlarımızı, haksızlık larım ızı. Bir kaç yıllık A v ru p a çalışması bize, hocalarım ıza karşı böylesine k ü s tah, acımasız d a v r a n m a k ş ım a r ık lığını verm işti. Bizden sonra gelen k u şa k aynı acımasızlık, k ü s t a h l ı k la d av ra n ıp , k u ş a k ta n kuşa ğa süren bu değerbilm ezlik zincirin e yeni bir h a lk a ekleyecekti.
Ş u n u h a t ı r l a t a y ı m ki Çallı ve a rk a d a ş la rı n a karşı bu haksız, bencil davranışım ız, y ılla rın geçi şiyle yavaş y av a ş sönecek, önceleri b eğ e n m e d ik le rim izin y eten e k lerin i, geliştikleri o r ta m a o r a n la güçlü b ir e r sanatçı olarak b aş arıy a ula ş tık la r ım a n la m a y a g e c ik m e y ec ek tik.
Yaşamı boyunca haksızlığ a u ğ ratılan, se vilm e yen b irinin ta b u d u b aşında r a h m e t o k u m a la r , övgüler, sız la n m ala r ö lüyü nasıl dir iltem e z- se. saygısızlıklar, h aksızlıklar, d e ğerbilm ezlikler de za m a n k ita b ın ın acı sayfaları a r a s ın d a k i silinmez yaz ıla r gibi öylece k alıp ç i rk in lik ler anılarım ıza y en ilerin i k a t a c a k lard ır.
SANAT ÇEVKESt — Sayı : 6
Sayfa: 8 (Nisan 1979)
NURULLAH BERK ÜSTÜNE KISA NOTLAR...
Bin dokuzyüz altı yılında İstanbul’da doğan
Nurullah Berk ilk öğrenimini Heybeliada'da. orta
öğrenimini de ilkin Nişantaşı, sonra Galatasaray
liselerinde bitirdi. 1920 - 24 arası o dönemlerde Sa
nayii Nefise Mektebi adıyla anilin İstanbul Aka
demisinde. Hikmet Onat ve Çallı İbrahim atölye
lerinde çalıştı. Bin dokuzyüz yirmi sonlarında Pa
ris’e giderek 1928’e kadar Ecole Nationale des Beaux
Arts — Devlet Akademisi — inde Ernest Laurent
atölyesinde çalıştı ve sertifika aldı.
İ s ta n b u l’a d ö n ü şü n d e s ü r d ü r d ü ğ ü sa n a t faa liye ti a r a s ın d a k a y d a değe r önem li olay .bir kaç a r k a daşıy la k u r d u ğ u M üstakil R essam ve H ey k e ltr a şla r Birliği’dir. O y ıllar g alerid en y o k s u n olan T ü rk iy e şe h irle r in d e — özellikle İstan b u l ve A n k a r a ’da — te r t ip le n e n B irlik sergileri, yıld a b ir kez açılan G a la ta s a r a y se rg ilerin d en sonra çağdaş s a n a tı n k i mi a k ım la rın ı y u r d a g e tir e n ilk göste riler oldu. B e r k 'in «Uyanış» dergisinde y a y ı m la n a n y a z ıla n eleş t i r m e n ve sa n a t yazarı o la ra k ilk d en e m e lerd ir.
Berk, 1933 başında, gerek İstanbul, gerekse Pa
ris akademilerindeki çalışmaların yetersiz olduğu ka
nısına vardı ve o yıl yine Paris’e giderek bir sü
re André Lhote. bir süre de Fernand Léger gibi us
taların özel akademilerinde çalıştı. İstanbul aka
demisinin Empresyonizm’den esinlenen. Paris Aka
demisinin ondokuzimcu yüzyıl sistemine bağlı öğre
timlerinden sonra André Lhote ve Fernand Léger’
nin ileriye dönük, canlı çalıştırma metodları N.
Berk’e. yeni yollar açacaktı.
Lhote, klasik k u r a ll a r a bağlı o lm a k la b e r a b e r K ü b iz m ’in «arkitektüral» ta s a r la rın ı. Lége r ise, d e sen ve anıtsa l biçim ler yoluyla çağın sa n a tın a y e p yeni b ir görüş getiriyordu. N. B e rk, L é g e r ’de. k i şisel k a r a k t e r i n e e n u y g u n hocayı bulacaktı.
1933 sonlarında yurda döndüğünde, isim babası
olduğu «D Grupu»nun kuruluşu Berk’e yeni çalış
ma imkanlarının kapısını açacaktı, İnşacı. çizgisel
denkliğe önem veren Kübizm. Berk’in ilk deneme
lerine eğemen olan bir görüş ve teknik olacaktı.
«Damlar». «İskambil kâğıtlı natürmort». «İbrahim’in
portresi» ve «Tayyareciler» gibi yapıtlar Kübik dö
nemin bellibaşlı denemeleridir.
Yazar o la ra k ilk kita b ı 1928-30’la r arası y a y ım la n a n «Modern Sanat» ve «Leonardo da Vinci» dir. 1939 Güzel S a n a tla r A k ad e m isi’ne asista n a t a n d ık ta n sonra ç ıkan « T ü rk iy e ’de Resim» d e n e m e sin den son yıllara La P e in tu r e T u r q u e — F ransızca — «S anat Konuşm aları», «Resim Bilgisi», «Bellini'ler», «Sandro Boticelli», «Elli Yılda Resim», «Fik ret Mualla», «Türk ve Yabancı R esm inde İstanbul» gibi k ita p la rı sa y m a k gerekir.
Suut Kemal Yetkin’le kurduğu UNESCO’ya
bağlı «Milletlerarası Sanat Eleştirmenleri» Türkiye
Komitesi’ndeki çalışmlan N. Berk’e, çeşitli mem
leketlerde Türk plastik sanatlarını tanıtma fırsa
tını verecekti. Paris. Dublin. Cenevre kongrelerin
de Türkiye’yi temsil ettikten başka 1946’dan bu ya
10
na, sergi komiseri göreviyle gittiği ülkelerde sana
tımızı
tanıtan
konferanslar
vermiştir :
Paris’de
Louvre Okulu (1947). yine Paris’te Guimet Müze
sinde
(1935). Roma Modern
Sanat Galerisinde
(1955). Tahran Üniversitesinde (1961), Leningrad ve
Moskova Üniversiteleriyle Helsinsky Amons Ander
son Ktımmunda (1965 -1966), Tunus, Cezayir ve
Bulgaristan Sanatçılar derneklerinde.
Berk, 1946 - 47 arası P a r i s ’de C e rn u s c h i m ü z e sinde açılan «Eski ve Yeni T ü r k Sanatı» se rgisinin te rtip le n m e sin d e çalışmış, S tr a s b o u r g A v r u p a K on- se yi’nde to p la n a n m illetleraras ı S a n a t E k sp e r le ri k o
m it esinde m e m le k etim izi d ev a m lı tem sil e t tik te n sonra su nduğu r a p o r u n k o m ite ü y e l e r in d e ilginç b u lu nm a sı sonucu «Batı r e s m in d e Doğu etkileri» s e r gisinin açılış söylevini v e r m i ş tir ( S tr a s b o u rg , F ra n sa, 1972).
Ressam olarak N. Berk Ankara Devlet sergile
rine katılmış. İstanbul'da bir kaç kişisel sergisi ter
tiplemiş, dışta Sao Paulo ve Venedik Biennale’le-
rine. Paris ve Brüksel’de açılan Türk resim sanatı
sergilerine katılmıştır. Yapıtları İstanbul. Ankara ve
İzmir müzelerinde. Amerika'da Saint-Paul şehri ga
lerisinde, Türkiye, İngiltere ve İsviçre'de özel ko
leksiyonlardadır.
N. B e r k ’in re sim p la n ın d a k i eğilimi ve çabası şöyle özetlenebilir : Bin d o k u z y ü z o n d ö r t dönemi — Çallı İ b r a h i m kuşağı — n ın getirdiği b ir çeşit E m p resy o n izm d e n so nra, h a v a içinde d a ğ ı la n r e n k lere — C é z a n n e ’in ö n g ö r ü şü n e u y u la r a k — çizgi nin, desenin sağladığı «ko n trü k tif» ta s a l a r ın da yer alm aları gere k iy o rd u . D o ğ u -T ü r k görsel s a n a tl a r ın te k n ik özelliğine * eğild iğ im izde d ik k a ti ç e k e n baş lıca ka lite n in re n g in çizgiye ü s t ü n l ü k sa ğlam adığ ı, ona paralel y ü r ü d ü ğ ü , k e s in h a t l a r içinde y e r alan renkse l u y u m u n o h a t l a r sınırını geçm ediğidir. R e sim sanatı yla e n y a k ın kol olan Doğu m i n y a t ü r l e r i n i n r e n k u y u m u y l a b ir lik te «çizgi a ra beski» gö zettikleri d ik k a ti çeker. «Hat» s a n a tı n d a İslam y a zısının bir çeşit resim o ld u ğ u k u ş k u g ö tü r m e z bir gerçektir. ( N itekim Matisse, Klee, K a n d in s k y , M o rellet, H a r tu n g gibi B atılı s o y u t r e s s a m la r Doğu H a t s a n a tın d a n k esin o la ra k e tk ile n m iş le r d ir ) .
Berk, estetiğini bu temeller üstüne oturtmaya
çalışmış — Melih Cevdet Anday’ın da işaret ettiği
gibi — Arabesk’e büyük önem vermiştir. «Yatan
Kadın». «Dalgalar». «Gergef İşleyen». «Ütü Yapan»
gibi dizilerde Berk’in bu tasası belirlidir.
Not
: Güzel S a n a t la r A k ad e m isi 1977’de B e r k ’in t o p lu sergisi n ede niyle b ir b r o ş ü r yayım la dı. T ü rk iy e S a n a t s e v e r D e r n e ğ in in 1971’de açtığı B e rk sergisi için 1000 a d e t o la ra k basılıp d a ğıtıldığı b ir b aş k a b r o ş ü r ü v ard ır.B erk. P a r is «Genç S a n a tç ıla r B iennali >nde u z u n sü r e y ü r ü t t ü ğ ü K o m ise rlik g ö revinde ki h izm etleri için B ien n a le M a dalya sını kazandı SANAT Ç EV R ES İ Dergisi de Ocak 1980 t a rihli 15 inci sayısını N U R U L L A H B E R K ÖZEL SAYISI o la ra k yay ın lam ıştır.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi