/i
I I -
'Î'H
¡CUMHURİYET:
’ İ
ûU 1
%
Serginin açılısında hazır bulunan Kültür Bakanı Talât Halman, tabloları büyük bir ilgiyle incelemiş, arkadaşımızı da tebrik etmiştir. Fotoğrafta Halman ve Arad görülüyor.Agop Araıl’ııı r a ile r i... Ya ila
resimlerindeki Arad
A
GOP ARAD’i 1949 yı lında tanıdım. Vatan gazetesinde çalışıyordu. Bu gazeteye muhabir ola rak girdiğimde, bana yakın lık gösteren iik insan Arad oldu. Dostluk ve insanlık sev gisi, birden sardı beni. Bir kaç gün içinde kaynaştık. Çok tanıdığı ve çok dostu var dı.Bir kısım Üniversite öğrencile rinin bazı kışkırtmalarla Tan ga zetesini basıp matbaayı tahrip et tikleri günlerdi. Arad, bir dostu nun sahibi bulunduğu »Ölmez Eserler Yaymevi»nde de çalışır dı. Üniversitede bir kıpırdanış olsa, öğrencilerin yürüyüşe geçe çekleri duyulsa: «Ben dükkânı ka
Recep BİLGİNER
Filmleri
sterildiği haftalardan sonra, birbiri imlan doldurmağa başladı. Bu haf- rcen’in ünlü Amerikalı yazar John i bir «Büyücü - Magus» var. Ant- ıdice Bergen, Anna Karina’nın oy- n bu film, ancak bulmaca merak- yazarlığından yönetmenliğe geçen ier ve Claude Rıch’li «Altm peşin- ıtsız tuzsuz bir kara komedi... Baş ames Olson’un oynadıkları «Ölüm
filmi türüne pek bir katkıda bu la rahatlıkla seyredilen bir film..
pıyorum» diye kepenkleri indi rirdi. Güven ve huzuru, kardeş liği seven, gürültü ve patırtıdan hoşlanmayan bir insandı. Gene de öyle ya.
Akşamları, Beyoğlu Balıkpaza- rmm arkasındaki küçük bir mey hanede içerdik. Lambo idi adı. Daracık bir yerdi. Tezgâhın ba şında omuz omuza, ayakta durur, çakıştırırdık. Orhan Veli, Cahit Irgat, Nevin Seval, Suavi Tedü gi bi şimdi aramızda olmayanlar dan başka yaşıyaıılardan Ercü ment Behzat Lâv, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nuri İyem, Sinan Kor le gelirdi.
Arad, herkesin dostu, sevdiği, sohbetinden, varlığından hoşlan dığı bir insandı. Gene de öyle ya.
■ U M UTLAR
0
ılercicr, «Altm Peşinde» adlı r sahnesinde
I
TARİHLERDE, gazetede işi miz çoktu. Günde en azından 15 haber yazardım, öteki mu habir arkadaşlar gibi. Ayrıca sık sık röportajlar yapardık. Her gün sabah sekizden akşam dokuza ka dar, bazan daha da geç saatlere kadar çalışırdık. Gene de gık de mezdik. Zevki vardı bu işin. Yo rulmazdık. Tek partili hayattan çok partili hayata geçişin, ilerisi için verdiği parlak umutlar kam çılardı bizi. İyi günler göreceği mize, mutlu olacağımıza ülkemi zin rahata ereceğine inanırdık.Gündüz çok çalışırdık, geceleri de çok eğlenirdik. Arad, akşam oldu mu, gazetedeki çalışma ma samın başına dikilirdi:
— Mck kadeh, derdi.
— Olmaz, derdim. Biliyorsun dün gece sabah ezanı okunurken eve döndük. Gene geç kalırsak- — Yok yok, yok, diye cevap lardı. Bir kadehçik... Saat dokuz da evlerimizdeyiz.
Olumlu cevap alamayınca
oda-&
KİTAPLARI
4B
m
o *
Şevket Süreyya Aydem ir
TEK ADAM
ON BİNLERİN OKUDUĞU ESER ...Atatürk’ün aile çevresini, yaşantısını, mücadele
ve başarısını yansıtan üç ciltlik eşsiz yapıt...
1. cilt: 1881-1919 — 408 sayfa, 4. baskı — 15 TL.
2. cilt: 1919-1922 — 578 sayfa, 4. baskı — 15 TL.
3. cilt: 1922-1938 — 581 sayfa, 3. baskı — 15 TL.
REMZİ KİTABEYİ — İSTANBUL
fob
fob
fob
fob
fob
fob
fob
fob
fob
fob
i Y G A M B E M(MED
140 / r e n k li, j 4 0 I s iy a h -b e y a z / r e s i m leJ
ık la r d a n y a r a r • b e z e n m i ş t - — a d e ğ e r d e e s e r li o l a r a k , b a ş t a m ü z e l e r i o l m a k 1 e r i n d e k i r e n k l i f N E F İ S B İR } ^ A L B Ü MJ
aşlıca ö r n e k l e r i .Yayınevi Sunar
>lo Neruda
İ R L E R
)B E L (971
1 Edebiyat Ödülünü alan Şilili içme şiirlerini, yıllardır bu k o-
çevirisiyle yayınladı. Kitapta ve 8 sayfa resim de yer alıyor. »İRA
4Mîlı
* nedir
Atatürk’ü en yakından tanıyan, yazar
Y A K U P K A D R İ K A R A O S M A N O Ğ L U
O’nu anlatıyor...
<§><§>
A T A T Ü R K
Büyük Devlet Adamı, Yaratıcı ve Kurtarıcının
<§>
Kahramanlığı... Dâhiliği... Devlet Kuruculuğu...
<§>
Milliyetçiliği... Askerliği... Ve İnsanlığı...
4.
B a s k ı— 5 TL.
@ ' @ " @ " @ ’<§5» R E M Z İ K İT A B E Y İ — İS T A N B U L @
suıa giderdi. Biraz sonra gena gelirdi. Gene aynı konuşma:
— Arad, bir kadeh de içsek, ev de hanım «Gene içmişsin» diye çıkışacak.
— Ben de «Sensen» var... derdi her zamanki gibi. Birer tane alı rız, içki kokusu kalmaz.
■ GEN ÇLİK
V
E BÖYLECE tutardık Beyoğ- lunun yolunu. Birinci kadeh ten sonra İkincisi gelirdi, i- kıncisinden sonra da üçüncüsü. Sonra bu son, bunu da içelim, gi deriz derdik. Ama gidemezdik. Gecenin eğlencesini de Aşmalı Mescit’teki kokteyl salonlarından birinde tamamlardık. Ve evleri mizin yolunu tutardık.Arad, Çarşıkapıda inerdi vası tadan. Ben de, oturduğum semt olan Sultanahmet’de. Fakat, her zamanki gibi, yolda, Sultanahmet camiinde sabah ezanının okundu ğunu duyardım.
O zamanlar çok gençtik. Daya nırdık, yorulmadan ertesi sabah, gene zevkle ve heyecanla işimize sarılırdık.
Ertesi sabah, Arad, gazetede, hepimizi güler yüzle selâmlar Türkçeyi kusursuz konuştuğu halde kasten Ermeni taklidi yapa rak: «Bu gece napooruz?» derdi. Yorgunluğumuzu unuturduk. O - nun insancıl tutumu, bir çıra gi bi, hepimizin duygularını, devam lı olarak ılık tutardı. Gene de öyle ya.
Arad, bir zamanlar şarkıcı ka dınların, barlardaki konsomatris lerin, dansözlerin, sokak dilber» lerinin resimlerini yapardı. «Bü tün kadınlar beııim hemşirem» derdi. Gene de der ya. Güzel ka dınlara tutkundu. Kadının güze linden anlardı. Gene de öyle ya.
■ TUTKU
B
U SON yıllarda, bir Tarabya tutkusuna kaptırdı kendini. Ama bu tutku, sadece bir do ğa tutkusu değil. Tarabyanın, mey haneleri, denizi, denizdeki ka yıkları, kıyıda sıralanan balıkçı ları, çevrenin büyüleyici görüntü sünün tutkusu değil. Ona sorar sanız, canlı, vazgeçilmez İstanbul yaşammın kalbi, Tarabyada atı- yordur. Bu canlılık, Arad’m, ken di yalnızlığı içindeki yalnızlığını unutması için, dış dünyasından iç dünyasına bir akış gibidir. Onu yaşatan ve ayakta tutan çevresin deki dost halkasıdır.Tarabyada yeni dostlar edinmiş tir yıllar yılı. Her sınıftan dost lar. Selâmlaştığı, şakalaştığı, ayak üstü sohbet ettiği dostlar. Ama bu her sınıftan dostlar arasında, Arad, balıkçıları, kayıkçıları, çöp çüleri. yalm ayak koşuşan çocuk ları, çiçek satan küçük kızlan ve bir de Tarabyanın o güzelim gö rüntüsünün resmini çizer hep. Resimlerindeki Agop işte bu A- goptur. Resmini çizdiği insanla rın dünyasında yaşayan Agop!
■ ÖN PLÂN
H!
İ
NSANDIR, resimlerinde ön plâna aldığı. İnsanın duru mu, çaresizliği, yaşamayı se vişi vardır. Bütün bunların üs tünde, insan olmanın zevkine va rırlar, Agobun resimlerindeki in sanlar. Yaşarlar. yaşadıklarını hissettirirler.Çünkü Arad, bu insanların hep siyle tanış ve dosttur. İşte, çeşit !i balıkları doldurduğu tablasının başında oturan şu yan çıplak ka falı balıkçı bunlardan biridir. Şu, yolun ortasında, durmuş, sümü ğü aka aka simit yiyen küçükle Arad, kaç kez «Ne haber arkada- «*•*»» diye konuşmuştur.
I ELE ŞU koyu esmer tenli çi çekçi kızdan, kaç kez çiçek
' satın alıp dostlarına vermiş-
tir. Böylece, hem dostlarını duy gulandırmış, hem de o küçük kı za dolaylı yoldan yardım etmiş tir.
Arad’m tablolarında, denizin, kayıkların, gök yüzünün, hattâ ağaçların kendine göre renkleri, renklerin yayılışı vardır. Bu renk İer. çok parlak ile çok sönük ara sında. sıkıntısını içine atan, dost larına hep şakacı, hep umursa maz görünen, böylece gam dağı tan Arad’ın ruhunun dışa yansı masıdır.
Resimlerdeki insanlarda ise, hep kendisi vardır. Kendi insan cıllığı. Taksimdeki Sanat Gale risinde sergilediği son resimleri ni hep bu gözle gördüm. Arad’ın, özel yaşantısı ile. dosüarı arasın daki yaşantısı, gide gide tek bir noktada birleşiyor.. Resimlerin de.
Son sergisinin açılış gününde, çok kalabalık dost grubunun açı lışa gelip onu, gözleriyle kucak lamaları Arad için, mutlulu ğun en tatlısıydı. Gözleri ışıl ışıl yanıma sokuldu, yirmibeş yıl ön çelerini hatırlatan bir içtenlikle: — Mck, kadeh, dedi. Var ini sin..?
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi