S O N P O S T A
M A
I Çarşam badan Ç arşam baya r ™ ı n.r^m ■.>....< ,.u. . ¡ a g « . » » » ı, ■» ,ı ¿j» r'm%
İSIANBULUN SOKAK KOPEKLERİ
Köpeğe sığınanlar- Köpeklerde mahalle teşkilâtı - Köpeklerin çocuk
terbiyesindeki rolleri - Ulumaların m ânası-Zabıtaya ve belediyeye
yaptıkları yardım - Cem il Paşa tarafından verilen sürgün kararı
j
T M LU
İstanbul köpekleri Hayu’sız adada (Fransız İllustration’da çıkan bir fotoğraftan..) ivayet edildiğine göre, İstan
bul sokaklarında, sayıları yi ne günden güne artmakta olan ser seri köpekler son bir hafta içinde bir kaç kişiyi ısırmış ve kuduz iğneleri nin acılarını tatmıya mecbur etmiş ler.
Aslı var, yok.. Bu dedikodular ba na, eski İstanbulun o meşhur sokak köpeklerini hatırlattı.
Asılları, nesilleri pek belli değildi. Bununla beraber, zamanla, ayrı biı
-5 nrKMvlanfl <™»tirmi«ıl«r(|i i- 11
,
12 S» ii- sıM
3-P. - ■ n n ■ı-İstanbul köpekleri, herhalde İstan bul halkının kıymetlileri idi. Ahali bunları korur, gözetir, besler, günah larınm kefaretini onlara dağıtır, on lardan bir takım mânevi muzaheret ler umardı.
İstanbul köpeklerinin mükemmel mahalle teşkilâtı vardı. Bir maîıalle- ninki öeki mahalleye geçemezdi. Ge çerse o mahalle köpeklerinin takip ve taarruzlarına uğrardı. Bu, sade bir hudud ve rizka işirâk davası değildi. Birbirlerinden dişilerini de kıskanır lardı; ve hemhudud mahalleden dost peyda eden dişi bir köpek bir daha eski mahallesine dönemez, dönerse hırpalanır, kaçmıya, dâr ve diyarını terketmiye mecbur edilirdi.
Köpekler, o zamanki çocuk terbi yesinin üzerinde de müessirdi. Anne ler çocuklarını bu hayvancıkları sev- miye alıştırarak, ufacık gönüllerinde, kendilerinden aşağı mahlûklara kar şı şefkat uyandırırlardı.
Her evin kapısında, ev halkının hi mayesine mazhar olmuş bir iki tane si yatar, bekçilik ederdi. Kadınlar bunlara yemek artıklarını muntaza man verir, adlarile çağırdıkları vakit, onlar da kuyruk sallıyarak, yaltakla
narak gelir, munis bakışlar ile min- netarlıklarını belli ederlerdi.
İçlerinde sakat olanlara, pek ihti yar yahut pek yavru olup ta bakıma muhtaç bulunanlara fazla ihtimam gösterilir, hususî surette paparalar, tiritler yapılıp yedirilir, kışın üşüme sinler diye atlarına eski çuval serilir di.
Karabaş, Fındık, Tonton, Garip, Kulaksız, Karakız bazan yavrular.. O vakit encikleri ile beraber kendisi ne eski gaz veya mum sandıklarından baraka kurulur, süt tayin edilirdi.
Ne olacak? Sütün o tarihlerde ok kası bir kuruşa idi. On beş, yirmi gün zavallı hoşhoşlara yarımşar okka süt içiren çocuk anası böylece büyük se vaba girdiğine ve bir sürü kaza, belâ nın önüne geçtiğine inanırdı.
Esasen her atlatılan kazadan, sıkın tıdan, her geçiştirilen hastalıktan sonra köpeklere ekmek doğramak ta âdetti. İşin ehemmiyetine göre bir, iki. üç okka ekmek, sıkıntıya, kazaya veya hastalığa maruz kalan kimsenin üç defa başı üzerinde çevrilir sonra da parçalanarak köpeklere ikram e- dilirdi.
(Başta rafı 4 üncü sayfada)
Yeminini veya tövbesini bozan da. hareketini Allaha affettirmek için aynı çareye başvururdu. Bu sayede köpecikler hemen hiç aç kalmazlardı!
İstanbul köpekleri, serseri, çapaçul, kılık ve kıyafet düşkünü kimselerin amansız düşmanı idiler. Sokaktan böy le birisi geçti mi havlıyarak üzerine atılır, peşine takılu’, uzaklaşıncaya kadar takip ederlerdi. Buna mukabil, üstü başı düzgün olanlara, çoluk ço cuğa karşı iyi davranırlar, hattâ yan larına sokularak kuyruk sallarlardı.
Köpeklerin bir düşmanı da. sırtın da teneke, elinde de maşa ile sokak sokak dolaşıp kendi pisliklerini top layan adamdı.
O göründü mü? Hep bir ağızdan bir ulumadır başlar, bu uluma yedi ma hallenin köpeklerine sirayet eder, bir yandan işini görürken öbür yandan i da kendini taarruzlardan korumıya çabalayan zavallı adam ablokaya alı nırdı.
Köpeklerin ağarmış tersini tabak haneler toplayıcılardan satın alır se picilikte, deri terbiyesinde kullanır lardı. Bu iğrenç nesnenin kocakarı ta babetinde de yeri vardı. Bir takım ho ğaz hastalıklarında ve bu arada dif teri = kuşpalazmda, ağarmış ve ku rumuş köpek tersi toz haline getiri lir ve bir kamış kalemle hastanın bo ğazına üflenirdi. Fausse membra- ne = Yalancı zarları düşürmek için gûya birebirmiş derlerdi.
*
İstanbul köpeklerinin o zamanlar pek bakımsız olan şehir sokaklarını çörçöpten temizlemek hususunda be lediyeye büyük yardımları dokunur du. Et artıklarını, kemikleri, balık başlarını, ölmüş tavuk, civciv, hattâ kedi leşlerini yer, kaldırım üstünde günlerce kalıp ta kokmalarının önü ne geçerlerdi.
Zabıtanın da yardımcısı idiler. Ya bancıları seziş kudretleri harikulâdey di. Yabancıyı ayak seslerinden, hattâ gölgesinden tanırlar, böyle bir kim senin mevcudiyetini .havlamaları ile
mahalle halkına bildirirlerdi.
O zamanlar ardı, arası kesilmiyen yangınları da yine köpekler haber ve rirdi.
Sokak köpeğinin ulumasını halk kö tüye yorardı. Kimin kapısında ulursa o evden bir ölü çıkacağına, en azdan evdekilerden birinin başına bir felâ ket geleceğine hükmedilirdi. Onun için, gecenin karanlığında bir köpe ğin uzun uzun ulumasını duyar duy maz. mahalle kanlan pabuçlarını, terliklerini tersine çevirir..
— Kendi başını ye, inşallah! Diye inkisar ederlerdi..
İstanbulun bu dört ayaklı hemşeh rilerine, dünyanın dört bucağından gelen seyyahlar bayılırlardı. Araları na girer, grup halinde resim çektirir ler, simit, kâğıt helvası ikram eder ler, hattâ sevimli bir köpek yavrusu nu alıp ta götürenler bile olurdu.
Köpeklerin arasında kodamanlan, zorbaları da vardı. Lokanta, işkembe ci, kasap dükkânlarının önünde ken dilerine gedik sağlamışlardı. Burala ra başka köpek yanaştırmazlar, rızık larına ortak kabul etmezlerdi. Sabah tan akşama ve akşamdan sabah lara kadar kapının eşiğinde ve ferma da beklerler, vücut besler, ense ya parlardı.
★
İsanbul köpeklerinin bu saadetll saltanatları, meşrutiyetin ilânından biraz sonra nihayete erdi.
Operatör Cemil Paşa Şehremini ol muştu. İlk işi, Şehzadebaşınm bir kıs mına «Direklerarası» adını verdiren direkleri yıktırmak, sonra da İstan bul köpeklerini toplattırıp Hayırsız adalardan Sivri adaya sürmek oldu.
Belediyenin tıe kadar nezafet ame lesi varsa, dışarıdan da tutulan bir takım adamlarla takviye edilerek bu işe koşuldular. Ellerinde uzun kıskaç lar. ilmekli iplerle, bilhasa geceleyin yakalattırılan köpekler önce araba larla sahile indiriliyor, burada mavna lara doldurularak Sivri adaya yolla nıyordu.
Faaliyetin geceye İnhisar etmesi, halkın köpeklere sahip çıkmasından ve toplayanlara hücum ederek, yaka lanmış olan köpekleri zorla serbest bıraktırmasından ileri geliyordu. Ma halle aralarında bu yüzden dövüşme ler; vuruşmalar oldu. Fakat bu muka vemet, Şehremini paşayı azminden döndürenıedi Köpeklerin hepsi de sürgünü boyladılar.
Bazıları, başlarında dolaşan felâke ti sezmişler, şehri terkederek kırlara açılmışlardı. Oralarda ac kaiat-oi- rar aonmek zorunda kalınca bunlar da yakalandılar ve öbürlerinin yanı na gittiler.
★
Bundan sonra, biçare hayvanlar için bir cehennem hayatı başladı. Is sız adada, aç, sususz, biribirlerini yi yerek can verdiler.
[ İlk zamanlar, acı acı ulumaları, durgun gecelerde, Kumkapı kıyıla rından duyuluyordu..
Bir kaç ay sonra sesler kesildi. Ada civarından geçen gemiciler bir me safeye kadar sadece burunlarını tıka mak zorunda kaldılar.. Derken bu da bitti.
Şimdi İstanbul köpekleri tekrardan üremiye başlıyorlar. Yemin kefaret! ödeyecek, baş göz sadakası verecek durumdaki kocakarılara müjdeler olsun!
TALU
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi