• Sonuç bulunamadı

1949-1950 Yunus Nadi mükafatı:Bir yurt yazısı:Edirne

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1949-1950 Yunus Nadi mükafatı:Bir yurt yazısı:Edirne"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16 OcaTc 1950

1949-7950

YUNUS NADI M ÜKAFAT!

BİR YURT YAZISI

KTF— . _______________________________

E D İ R N

E

39

Salına, salına akan üç nehrin birleştiği yerde Edirne, kökü B alkanlar ve R odoplarda duran ağacın tam gövde yaptığı yerde açan, m üstesna b i r ' çiçeğe b en­ zer...

Meriç, H erodotos’ta adı geçen Eskiçağlar ta rih in in en büyük sularından biridir. Tunadan son­ ra M eriç... Ona bir taraftan gül bahçelerini sulayan Tunca ile, güvendikler ve meşe orm anları arasından çıkan A rdayı da aynı m ekânda kattınız mı, y erin de­ ğeri karşınıza bütün güzelliğile çıkar.

Edirnenin ne zaman k u ru ld u ­ ğunu; pek esaslı bilmiyoruz. Y al­ nız coğrafyanın böyle özenerek işlediği bu yerde, en uzak çağ- lardanberi yerleşm eler olduğu görülüyor. İran Şehinşahı D ar- yüs, İskitya seferine giderken E - dirneden geçmiş, İskender ordu­ larını burada toplamıştı.

Eski Roma; bu cihangir im ­ p aratorluk da Edirneyi ihm al e t­ medi. H adrianus böyle zengin bir yerde, insanların em niyetle yaşıyabilm elcri için, şehrin e t­ rafına kalın kale duvarları çek­ tirdi. Bizans İm paratorluğu za­ manında, değerine bakınız ki Koca A tillâ şehri aldığı gün, bütün askerlerine m ükâfat da­ ğıtmıştı.

Anadoludaki Selçuk devleti­ nin dağılm asından sonra, M ar­ m ara kıyılarında k u ru lan küçük, fakat hayatiyet dolu devletin b e­ yi O rhan Gazi, Rum eliye geçer­ ken (1356) E dirneyi alm ak su- retile .B alkanlara hâkim olmak istiyordu.

H üdavendigâr M urad Gazinin zaferleri peşinden sürükliyen mu zaffer ordusu, ebedi T ürk E d ir­ neyi 1361 yılının temm uzunda Türk m ülküne kattı.

Tarihin hükmü

T arihin a k ış ı,. kılıç ve kafaya daima bağlı kalıyor. Fetheden kılıç, m uhafaza eden m edeniyet oluyor.

Gazi H üdavendigâr, Edirneyi devletin ikinci p ay itah tı y ap tı İstanbulun fethinden sonra E d ir­ ne, bir Avrupa, A frika ve Asya İm paratorluğu haline gelen; A k- denizi, M arm ara ve K araden'z gibi b ir T ürk gölü haline geti­ ren, altı milyon kilom etre k a ­ relik muazzam İm paratorluğun en gözde şehridir. Genişliyen İm paratorlukla zenginleşen E- dirne...

Güzelleşen Edirne

B alkanlara ve Orta Avrupaya giden zafer ordularının büyük menzili artık E dim edir. S u ltan ­ lar sultanı Koca M urad Gazi harbden arttırdığı zam anım hep Edirnede geçiriyor. A dına bir cami, muazzam Sultan Hamamı, D ür-ül-H âdisini yaptırdı. Sa- rayiçinin ulu ağaçları arasındaki sarayında ayağına kapanan A v­ rupalI elçileri kabul ediyor. Oğ­ lu fatihler fatihi M ehmed Bey burada doğdu.

İhtiyarlıyan savaş kurdu, dev­ leti 14 yaşındaki oğlu Mehmed Beye bırak arak M anisaya çekil­ di.

F ırsat kollıyan Hıristiyanlık, derhal harekete geçerek B alkan­ lara ilerliyor. Gene H üküm dar: — Eğer Padişah sen isen, o r­ dunun başına gel, eğer ben isem m urâd-ı hüm ayunum o dur ki m eydân-ı gaza seni ister.

Diye babasını Edirneye çağı­ rıyor. Varna 1444 ve İkinci Ko- sova 1449 m eydan savaşları, K o­ ca Sultan M uradla Edirneden yo la çıkan, Niğboluda gün görmüş zafer alaylarının şanlı destanı­ dır.

Tarihin kaderi

İstanbul, tarihin muazzam şeh­ ri, tarih te devir açan Roma İm ­ paratorluğu ile Hıristiyanlığın büyük dayanaklarından biri. nan biletlerin biri İstanbul, diğeri Ankarada, 5000 lira ikramiye kaza­ nan biletlerden 3 tanesi İstanbul, ikisi Ankara, diğerleri İzmir, Bur­ sa. Diyarbakır. Malatya, Samsun, Akşehir, Arapkir ve Kurşunluda satılmıştır.

bizzat kendisi alıp yutmuştur. — Kadıncağız azkalsm gürleyip gidiyordu, vahu. Lazenby daha sor­ guya çekilmesine bile müsaade et­ miyor.

— Ne malûm cahilliği yüzünden miktarı biraz fazla kaçırmamış ol­ duğu? Kimbilir? belki Hurstall’m bir kaç kuruşa fazlasile şiddetli ih­ tiyacı vardır. Sonra. Mary Aîdin'ın de kendi parası olmadığına göre, rahat, kâfi bir gelirle, vakit geçip de ihtiyarlayıvcrmeden evvel ha­ yattan biraz kâm almak arzusuna kapılmıyacağı iddia olunabilir mi?

Polis müdürü bu sözlere pek inanmaz görünerek:

I Gene hüküm dar, burasını alma- I yı, Edirnede düşündü. Tarihin kaderini çizen, alınyazısını d e­ ğiştiren o büyük k a rar Edirnede verildi. «Ya İstanbul beni alır, ya ben onu aılırım» diye gece gündüz hazırlanıyor.

O, koca koca toplar, P ir Mus- lihiddin ustanın ve M acar Ur- ban’ın nezaretinde T ürk u stala­ rının elile burada kalıba dökül­ dü. İh tiy a r tarih ; 1000 senelik Doğu Roma İm paratorluğu k a ­ derinin Edirnede çizildiğini gör­ dü.

A rtık m erkez İstanbuldur. F a ­ kat Edirneyi ne Fatih, ne de oğ­ lu Beyazıd unutam adılar. K ırı­ ma k aradan varm ak istiyen Be-

yazıd, A kkerm an seferi dönü­ şünde Tunca kıyılarında y a p tır­ dığı cam ü ve yanındaki D âr-ül- Şifasile T ürk tıb tarihine bir yüzakı hediye etti.

Unutulmıyan belde T arihe şan veren Yavuz, Mı­ sırı, Ridaniye m eydan savaşın­ da topuz topuza, kılıç kılıca v u ­ ru şarak almış, Mısır ilinin fati­ hi olm uştur. «Cihan sultanlığı, bir hüküm dara fazla, iki h ü küm ­ dara az» diyen bu şair ru h lu ci­ hangir, E dirnenin hasretini de unutm uyor:

İki gözüm Meriç-vü- Tunca gibi

her yana akma

Kolunu boynuma Arda yeter sa­

lındın illerde.

diyecek kadar bu güzel diyara Nil kıyılarında hasret şiirleri söylüyordu.

B aki’ler, Fuzulî’ler, Sinan’lar devrinin büyük hüküm darı ve Mukaddes Roma - G erm en İm ­ parato ru Ş arlk en t’i dize getiren Muhteşem Süleyman, o u n u tu l­ maz O rta A vrupa seferlerini E- dirnede toplanan akıncıların, ti- m ar ve zeam et beylerinin yüz binlik ku v v etlerd e kazanmıştı.

Kendisinin, vezirlerinin, sad­ râzam ların yap tırd ık ları kapalı çarşılar, hanlar, kervansaraylar, köprüler, su yolları ve ham am la- rile Edirne; Mohaçlara, V iyana- lara, A lm an seferlerine giden o r­ duların b ir gaza m erkezi olmuş­ tu.

A rtık F atihin Tunca kıyısında doğduğu saray genişletilm iştir. Kanunî, M acar seferine giderken bu saray 6.000 gılm an-ı hassam n oturabileceği şekilde, divanha­ neler, hâs oda, büyük ve küçük hazine, doğancılar, seferliler, ve­ zir odaları ilâvesile yenilenm iş ve yanında 40.000 yeniçeri için, yeniçeri odaları yapılm ıştı.

Oğlu Selim, dilber H urrem in bu sarışın çocuğu zengin K ıbrıs adasının 1570 de fethile, b u rası­ nın b ü tün ganâim ini, T anrının m im ar olarak yarattığ ı Koca Si- nana; adına bir cami yapm ası için veriyordu. E dirnenin ve b ü ­ tün vatanın olduğu kadar, sanat dünyasının da tek ve m üstesna incisi Selimiye, m utena bir m ü­ cevher olarak E dirnenin mavi ufuklarını süslüyordu.

Beğenilen şehir

1717 yılında Edirneye gelen İngiliz Elçisinin eşi Lady Monte- gü, gördüklerinden hayranlığa düşmüş, halkın ve şehrin zen­ ginliği bu Londralı hanım ın göz­ lerini kam aştırm ıştır.

Güzel L ady’nin m ektubların- dan bazı satırlar okum ak^iste- mez misiniz?

«Size şu m ektubu yazdığım sı­ rada Tunca kenarında bir evde­ yim. Nehir, odam ın pencereleri­ nin altından akıyor. Bahçem yük sek ağaçlarla örtülü. Ü zerleri sa­ bahtan akşam lara k ad ar b irb ir­ lerine bin tü rlü cilveler yapan sayısız güvercinlerle dolu. Bu esnada fikrim hep onların cil­ velerde m eşgul... Şiir söylemek hususundaki inhim akim e nasıl karşı koyduğum a siz de hayret eders.iniz; hususile gözönünde böyle hakiki bir aşk macerası olursa...

B ütün Edirne toprağı, bahçe­ lerle dolu.. N ehir kenarına hep meyva ağaçları dikilmiş. A ltla­ rında h er akşam k ibar insanlar eğleniyor. B ir taraftan hizm et­ kârlardan biri saz çalıyor; öbür taraftan, onlar da kahve içiyor­ lar. Böylece, suların zemzenıesi- ni dinliyen ufak ufak meclisler, her tarafta görülüyor.

Ş ark ıları da, şark ıların söz­ leri de pek güzel... Bilmem si­ zin hoşunuza gidecek mi?.. Belki aynen söyliyemiyorum, fakat mâ na itibarile şöyle:

Şimdi bülbül bağlarda uçuşu­ yor. B ülbülün hevesi gülü a ra ­ m aktır. Bağların güzelliğine hay ranım. Cazibenizin letafeti k a l­ bimi teshir etti. Gözleriniz si­ yah ve sevimli, fak at ceylân göz­ leri gibi canlı ve m ağrur.»

Edirnenin hizmeti

Gene ve güzel L ady’yi hayran eden diğer bir nokta, tarihin m eçhul kalm ış b ir hakikatidir:

«Bizde pek um um î ve pek za­ lim ane olan çiçek hastalığı, bu m em lekette keşfedilen aşılanm a sayesinde ehem m iyetsiz b ir şey.. Ev içinde aşılanm am ış olanlara, aile reisleri, aşıcı kadınlardan birini çağırıyor. O da b ir ceviz kabuğu dolusu, en mükem m el cinsten çiçek hastalığının aşısını getiriyor. B üyük b ir iğneyle a - şıyı vücude yayıyor... Bu am eli­ ye için bacaklar ve kollar gibi vücudün kapalı ta ra fta rı intihab olunuyor...

Bu aşının iyiliğine o k ad ar kaniim ki, sevgili yavrum a yap­ tırm ağa k a ra r verdim . Vatanım ı çok sevdiğim için, bu usulün o - raya d a girm esini arzu ederim.»

Hayranlık toplayan belde XVII. asır, Edirne tarihinde ta t lı h a tıra la r taşır. Ahmed I. de» itibaren b u asırdaki b ü tü n p a ­ dişahlar, bu beldeye karşı g it­ tikçe artan bir alâka gösterm iş­ ler, E dirneyi â d e ta yeniden ikin­ ci b ir devlet m erkezi haline ge­ tirm işlerdi.

Ahmed I , Çömlekköy, K u rd - yakası gibi şehre yakın y erlerde günlerce süren sürek avları te r- tib ediyordu. Avcı lâkabile anı­ lan zevk sahibi S ultan Mehmed IV. Edirneye o k ad ar düşkündü ki, b ü tün günlerini, T avukorm a- nının, S arayakpınarm k o ru lu k ­ larında av eğlencelerile geçiri­ yor, Farecik, Yanbolu ve Filibe gibi y erlere uzandıktan sonra te k ra r Edirneye dönüyordu.

Avcı S ultan Mehmed, Venedik ve Leh seferlerine Edirneden ha rek et etmiş, Nemçe, Moskof, Leh ve K azak elçilerini büyük m e­ rasim le burada kabul etm işti.

1674 seferinden sonra şehza­ deleri M ustafa ve Ahm edin sün­ n et düğünlerde, kızı Hatice Sul­ tanın, M usahib M ustafa Paşaya tezvici m ünasebetile yapılan ve 18 gün devam eden m ükellef dü ğün, E dirnenin p arlak günleri­ nin zengin h atıralarım ta şır...

Gerileyen imparatorluk Edirne k ad ar İm paratorluğun kaderine uyan şehir bulunamaz. XVIII. asır, İm paratorluğun ol­ duğu kadar, E dirnenin de geri­ leme ve m etrûk kalm a devridir. Hele iki m usibet Edirneyi çok sarstı; felâketinin başlangıcı o l- du;,.(14 receb 1159-14 tem m uz 1745) de çıkan ve altm ış m ahal­ leyi baştanbaşa harabeye çeviren yangınla (9 ram azan 1160 - a - ğustos 1751) de şehri tem elinden sarsan ve bir seneden fazla şeh­ rin huzurunu bozan zelzele, E - dirnenin kara yazısı oldu.

A rtık hududlardan da zafer haberleri gelmiyor. İkinci Viya­ na m uhasarasında' başlıyan boz­ gun, E dirnenin acı günlerini h a ­ zırlıyordu.

Edirne en acı günlerini 22 a- ğustos 1829 da Rus ordularının eline geçtiği gün yaşadı. D erin­ den sarsılan Edirnede a rtık hic­ re t başlamıştı.

1877 - 1878 Plevnede k a h ra ­ m anca m üdâfaa savaşları veren gaziler gazisi Osman Paşa, B al­ kanlardan sarkan istilâcı Rus sü­ rülerinin, ikinci defa 20 ocak 1878 de Edirneye girm esine m â­ ni olam am ıştı.

Bu acı ve k aranlık günlerde gaziler diyarı baştanbaşa harab oldu.

İm paratorluk için de, Edirno için de acı günlerin sonu gelmi­ yordu. 26 m art 1913 de B ulgar­ ların bütün insanlığı utandıran vahşi çığlıklarla Edirneye g i r ş - leri çaresizlikle aylarca m ücade­ le eden kahram an Ş ü k rü P aşa­ nın b ü tün em eklerini b ir anda eritti. Ve E dirne ümidsiziik için de y aralı bir k a rta l gibi, düş­ m anına teslim oldu.

Edirne son felâketine Birinci Cihan H arbinde Y unan ta a rru - zile uğradı. Temmuz 1920 de E - dirneye giren Y unanlılar şehrin, k ara bahtının son perdesini k a ­ padılar.

İstilâcılara karşı savaşan b ü ­ tün vatanla beraber Edirne de Kuvayi M illiye ruhu, ebedî k u r­ tuluş günü olan 25 kasım 1922 gününe k ad ar yaşadı.

Bugün

Edirne, bugün -ne halde? Yı­ k ık kubbelerinde, terkedilm iş kervansaraylarında, dem çeken güvercinlerile mazideki m uhte­ şem günlerinin ta tlı h atıraları içinde gülüm siyor...

Çetin İsbaha - Lise bayırı No. 11

Edirne

Referanslar

Benzer Belgeler

“ Dün saat 10.25’te elçiliğe gelen kuryeleri kontrol ederken kapı önündeki Portekizli güvenlik görevlisinin ‘ teröristler’ çığlığı üzerine çekmecedeki

Dış surun buradan görünen ilk küçük kulesi üzerinde sekizinci Jan Pale - oloğün ve sekiz köşeli büyük kuleler­ den dördüncüsü üzerinde Birinci

Yapılan tahliller sonucu Yücel’in gırtlağında bir cins'Yümör buldukla- nnı ve tetkikler tamamlandıktan sonra ışın veya ilaç tedavisine başla-.

Pelasglar~n tarihi bir millet olduklar~n~~ Atina'daki duvar parças ~, Lemnos'ta bulunmu~~ yaz~tlar ve bir çok eski tarihçinin yaz ~lar~~ isbat etti~i gibi, onlar~n Türk

berliklerinde “huzurevi” hayalleri kurmak yerine, genç duygular

«Köylüler belki acemiliklerin­ den, belki de bir şey söylerler diye çekindikleri İçin, asfalta basmaya cesaret edemiyerek yolun İki kenarındaki toprak

Mehmet Akif'in “Safahat ”ı ile Nâzım Hikmetin yapıtı “Memleketimden İnsan Manzaraları " arasında birbirini andıran pek çok yön bulunmaktadır.. N âzım

Sonuç olarak ileri yaflta gö¤üs a¤r›s› ve dispne yak›nmalar› ile birlikte kronik konsti- pasyonu olan olgularda "Chilaiditi sendromu" da