TÜRK
D İ L İ
-T -f,-& % ıa iir
A Y L I K DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ* Cilt X V I I I , Sayı 203, 1 Ağustos 1968
IŞIK TUTAN BİR OZAN
GÜNDÜZ AKINCI
Fikret öleli 43 yıl geçmiş. Ölüm, yok olmak anlamına gelse de bir düşü nürü, bir sanatçıyı bütünüyle bizden ayırabilir mi? Tarihçi Michelet’nin güzel bir sözü var, “Ölüler, dirileri yönetir” diye; o yollu, Fikret bize dün de bugün de ışık tutuyor, onun varlığını adadığı ilkeler, günümüzün de yaşayan değerleridir.
Fikret, çevresine insan olmayı, kişi olmayı aşılamak istemişti; denilebi lir ki varlığının ana düşüncesi buydu. Sanatçı olarak topluma karşı kendini sorumlu duyuyordu, çağının örnek adamını yaşamağa ve yaşatmağa çalıştı.
“Kıran da olsa, kırıl, fakat eğilme sakın” dizesi, onun yiğitleri için, gençlik için bir ana ilkeydi.
Türk yazınında hiç bir sanatçı, özgür düşüncenin yaratıcılığını onun gibi kavramamıştı; Ziya Gökalp, “Rönesansımızı bütünleyen, bize Avru pa uygarlığının vereceği hayat anlayışını katkısız bir durulukta getiren Tev- fik Fikret’tir.” demekle onu pek güzel açıklar. Doğu uygarlığından Batı uygarlığına geçişte Şinasi ile başlayan bu davranış, Namık Kemal ve Hâ- mit’tcn sonra Fikret’te en yüksek çizgisine varır. O karanlık dönemde özgür düşüncenin kapılarını açmak için tek başına didişir; lıümanizma, laik düşünceye yol açar, bu da ancak özgür düşünce ile gelişir.
Kimi birbirine aykırı gibi sanılan ulus ve insan sevgisini Fikret uzlaş tırır; bunlar onda, ikiz kardeş gibidir ve onun gönül beşiğinde koyun koyu na yatarlar. Ulusumuz gibi acı çeken insanlık için de hep o tükenmez sev giyi duyar; özgecilik, kişi olanlara vergi bir iştir. Ulus sevgisi, benlikten öz geciliğe giden, dıştan dikenli, içten çiçekli bir yoldur ve bu durum da ilkin,
“Sen yoruldukça yol uzar, artar, Çalı dişler, taş ağrıtır, yırtar” ve bir gün,
470
IŞIK TUTAN BÎR OZAN
“Koyar elbet vatan, bu hasta nine Bir sıcak buse terli nâsiyene.”
Gençlik, onun üzerinde durduğu ana konulardan biridir, umutlarının onda çiçekleneceğine, onda açacağına inanıyordu; böylece, ona ışık tutu yor, onu eğitiyordu. Bu davranışın sonucu da, gençliğe görevler yüklüyor- u ’ günümüzün bu küçük yıldızları, ulusun karanlık günlerini aydınlata- caklardı. Onları yarının tek güvencisi sayıyordu.
Gençler, bütün Ümmîd-i Vatan şimdi sizdedir”
demesi bundandır. Gençlik ile geleceğin arasına gerilen bu düşüncenin altın zinciri, Atatürk’ün davranışına uzandı.
Fikret, kaba güce karşı idi. Toplumdaki kötülüğün belki de en iğrenci kaba güç, zulüm idi. Şu var ki, karamsar görünüşüne karşılık, güvenle parıl dayan iç evreni, bir gün hakkın, er geç kötüleri yere sereceğine inanmıştı. Fikret, bizim yazınımızın kendisini beklediği bir dönemde geldi, tutan lar gibi, karşı olanların da ona borçları vardı; Namık Kemal’den aldığı kıvılcımla kuşaklar boyu özgürlük ve ulus sevgisini tutuşturdu. Kemal’deki çığlık (Vâveylâ), Fikret’te “Millet Şarkısı” oldu. Bu şarkıdaki:
“Zulmün topu var, güllesi var, kabası varsa Flakkııı da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa Sönmez ebedî, her gecenin bir gündüzü vardır”
gibi dizelerin, sonraları İstiklâl Marşı’nda izleri görülecektir; “Korkma sönmez de bu ruh çığlığının ürpertisi vardır.
TDK Yayını
Bİ R K O N G R E Ü Z E R İ N E
İstanbul’daki “ Muallimler Birliği” adlı kuruluş “ İkinci Dil Kongresi” diye bir toplantı düzenledi. Toplantıya katılanlar dil devrimine, Türk Dil Kurumu’na ve Türkçenin özleşmesi akımını benimsemiş olan ilerici güçlere öteden beri yönelttikleri saldırıları yenilediler.
Bu “ kongre” dolayısıyle basında çıkan ve "kongre” nin bilimsel havadan yoksunluğunu dile getiren yazılardan bir bölüğünü bu kitapta bulacaksınız.
Y E N İ Ç I K T I
Fiyatı 1 lira, öğretmen ve öğrencilere 50 kuruş.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi