R Ü S U M RASA CAMİİ
mProf. Dr. Oktay ASLANAPA
Fotoğraflar: Sami GÜNER
M
imar araştırmalarında, Sinan'ın mekân kompozis yonunda yeni bir adım atarak yeni bir plan uyguladığı cami, Eminönü Mısırçarşısı yanın da, canlı bir ticaret merkezi ve kalabalık, gürültülü bir çar şı ortasında sakin bir ibadet yeri sağlamak için fevkani ola rak yapılmıştır t1). Aslında bir külliye halinde olup, üç katlı hanları, çifte hamamı, kervan saray ve mahkeme binaları ile, bodrum ve birçok dükkân larla birlikte çok güç bir yerde büyük bir ustalıkla planlan mıştır. Aynı zamanda çukur dan kurtarıp, Halic'e hâkim bir yere oturtmak için. Sinan bu camii çarşı, bodrum tonoz ları üzerinde altı metre yük seklikte, doğu ve batıda iki merdivenle çıkılan, avlusuz bir yapı olarak düşünmüştür. Baklava başlıklar üzerine siv ri kemerlerle saçakvarî geniş bir sundurma, yan cephelerin yarısına kadar uzanarak ca mii kavrar. Yan kapılar da bu kısımlardan açılmaktadır. Bu radan beş kubbeli son cemaat yerine geçilir. Üsküdar’da Mihrimah Sultan (İskele) Ca- mii’ne benzer bir durum olup, bir dış revak avlunun yerini almış, yalnız burada şadırvan olmadığından avlu dış duvarı üzerine musluklar sıralanmış tır.Yatık dikdörtgen planlı cami de 15 m. çapındaki kubbe, iki yanda sekizgen biçiminde iki şer büyük paye, giriş ve mih rap duvarında ikişer duvar pa yesi olarak sekiz dayanak üzerine kemerlerin meydana getirdiği sekizgene oturmak tadır. Köşelerdeki birer eksed- ra (çeyrek kubbe), orta me
kâna kubbenin yuvarlağına uy gun bir görünüş sağlar. Yan lara doğru mekânı genişleten üçer bölüm ortada tekne to noz yanlarda aynalı çapraz to noz olarak kubbeyi destekle mektedir. Yan netlerin küçük tonozları çok alçakta kaldığın dan kubbe başlı başına yük selerek çevredeki diğer çok
kubbeli yapılara hâkim olmuş, takviye kuleleri de konulma- yıp buna karşılık kasnak etra fında sekiz payanda kemeri yer almıştır. Yuvarlak kemerli pencereler yukarıya doğru ta şan kıvrımları ile klasik Türk mimarîsine yabancı, Bizans havasında ve Barok bir etki yapmaktadır. Kubbenin üzeri ne oturduğu sekizgen, dıştan çok yüksek bir tamburla belir tilmiştir. Son cemaat yerinin batı köşesinde yükselen tek şerefeli minare çok tamir gör müştür.
Sekiz payeli (dayanaklı) cami lerde cephe kompozisyonla rında görülen olgunluk, şema dan gelen bir sonuç olmayıp, Sinan'ın mimarîdeki gelişmesi ile kendini belli eder. Sinan' ın elinde bu cephe kompozis yonu çok önem kazandığı hal de, ilk sekiz payeli örnek olan Rüstem Paşa Camii'nde olgun bir cephe kompozisyonundan söz edilemez. Son cemaat ye rinin üst pencereleri içten mahfillerle kapanmış olup, tatmin edici bir çözüm şekli bulunamamıştır. Sinan’ın Sü- leymaniye Camii gibi bir şa heserden sonra yaptığı eserin de böyle bir aksaklık şaşırtı cıdır. Mihrap duvarının dış cephesi için de aynı şey söy lenebilir. Esasen büyük Os manlI camilerinde mihrap du varları dış cephenin en
prob-lemli tarafıdır. Ağır pilpaye- lerle desteklenmesi gereken düz duvar, kubbe ve eksedra- lardan sonra şekillendirilmesi güç bir konu oluyordu. Mimar Sinan daha sonra sekiz payeti sistemle en ideal cami plânını yarattığı Edirne Selimiye Ca- mi’inde, kuvvetle ileri fırlayan mihrap nişi ağır pilpayelerin yerini alan bir destek sağladı ğından burada geniş pencere ler açılabilmiş, ayrıca bu cep heye düz saçaklı bir revak ek lenerek kompozisyon zengin leştirilmiştir.
Dıştan sade ve süslemesiz görünen Rüstem Paşa Camii’ nin asıl zenginliği, son cema at yerinden başlayarak iç me kânda gittikçe artan çini süs lemelerde kendini belli eder. Bu ölçüde ve zenginlikte çini süsleme Türk mimarîsinde yalnız bu camide görülür. Ör tü sistemine kadar bütün du varlar, mihrap, mahfiller, pa yeler, kemer dolguları, kubbe geçişleri hep çini kaplamalı dır. Buna rağmen çini kapla malar, mimarî hatları ezme den ve mimarî değerleri de ğiştirmeden sadece sihirli, mistik bir atmosfer yaratma yolunda kulanılmıştır. Bunun için girinti ve çıkıntılar asga riye indirilerek çinilere uy gun sadeleştirilmiş yüzeyler hazırlanmıştır. Bununla bera ber pencerelerin sayıları ve ölçülerinde büyük bir gelişme de sağlandığından çini kapla yan çinilerden önce dış revak ların avluya açılan kemerleri arasına daire biçiminde çini madlyonlarla, lâcivert zemine beyaz celî harflerle Allah, Muhammed ve ilk halifeleri nin adları yazılmıştır. Bunlar dan üçü orijinal aslından, di ğerleri sökülmüş ve yerlerine sonradan yenileri yapılmıştır.
Son cemaât yeri beş kubbeyi taşıyan kemerlerin üstüne ka dar tamamı ile çini kaplama lıdır. Bazı dökülen çiniler ge lişi güzel yerleştirilmiş veya yerlerine düşük kaliteli Onye- di - Onsekizinci yüzyıl çinileri konulmuştur. Bu yüzden ge nel görünüşte çok karışık bir manzara vardır. Kapının solun da, bahar açmış erik çiçekli pano, bulutlu mavi bir zemin üzerine hemen hemen çini lerde görülen bütün çiçeklerle zenginleştirilmiş bir cennet bahçesini andırır. Birbirine geçen çiçekli dallar, altta bü yük harfleri andıran kordelâ- varî iri uzun yapraklarla bağ lanmış, bunların da içi sümbül dalları ile dolgulanmıştır. Alt ta iki yana uzanan iri lâlelerin içi de çintemanî (kaplan çiz gisi - pars beneği) motifleri ile süslenmiştir. Kapının sağ tarafında, üslûplanmış nar çi çekleri ve saz denilen hançer yapraklardan ince dallarla bir birine bağlanan kompozisyon da kare çinilerin ortasına sonradan Kâbe tasvirli bir çi ni yerleştirilmiştir. Kitabesine göre, «Sahib e etmekcizade Mehmet Beşe sene seb’în ve elf» olarak koyduranın adı ve 1070 (1660) tarihi bellidir. Bol ve âhenkli bir ışıkla ay dınlanan cami içinde mahfil ler üçer bölümlü yan neflere alınmış, böylece orta mekân etkisi hiç bozulmadan mahfil problemi kolayca çözümlen miştir. Yanlardaki ikişer pa ye, duvar payeleri ile araları na ve ortalarına birer ince sü tun alarak, ikişer sivri kemer le mahfilleri taşımaktadır. Giriş tarafında da ileri fırla yan duvar payeleri arasındaki derinliklerden, ortadaki iç ka pı, yanlardaki ikişer bölüm mahfil olarak düzenlenmiştir. Dört sıra mukarnas ayaklara oturan derin ve geniş kemerle iç portal, beklenmeyen ölçüde abidevî bir görünüştedir. Yan mahfilerden basık yay kemer li küçük bir kapı ile girilen müezzin mahfilleri, iki yanda üçer sütun üzerine basık sivri kemerlerle oturmakta, yan duvarlardan ileri bir çıkma ha linde yükselmektedir. Sütun lardan ikisi ince, mermer, biri ise daha kalın ve yeşil porfir den olup, yan mahfilin kemer lerini de taşımaktadır. Bunun geometrik kasetli ahşap tava nı, bitki süslemeleri ile renk li bir kalemişi dekor göste rir.
Taşıyıcı (fonksiyonu olan) büyük sivri kemerlerin ve mahfileri destekleyen basık sivri kemerlerin taş yapısı çi
ni süslemeler arasında belirli dir.
Bütün cami içini kaplayan çi niler arasında en çok göze çarpan mihrap çinilerinin kompozisyonu kuvvetle belir mektedir. Altı kenarlı bir niş dekorunu meydana getiren bu çinilerde çift kulplu ve ayak lı altı dekoratif vazodan çı kan sivri oval, dilimli bir ma dalyon ve tepesinde bir pal- met ana motif olup madalyo nun içi bahar açmış erik dal ları ile doldurulmuştur. Vazo ların içi de rûmî ve palmet- lerle süslenmiştir. Yan yana sıralanan bu altı ana motif dı şında kalan boşluklar, çok te miz beyaz zemin üzerine rü- mî, paimet, lotus, hatayî ve stilize nar çiçekleri ile doldu rulmuştur. Yalnız, mihrap ni şinde kullanılan bu vazo mo tifi, benzerlerinin en kaliteli sidir. Simetrik, kırmızı dallı koyu mavi rûmîlerin alınlık gi bi birleştiği noktaların tepele rine lotuslar veya palmetler oturtulmuştur. Yedi sıra mu- karnaslı mihrap yaşmağı, kaplamasız, mermer olarak bırakılmıştır. Mihrapla birlikte kıble duvarı da çinilerin en zengin örneklerini üzerinde toplar. Burada en parlak mer can kırmızısının uygulandığı lâle motifleri gözleri okşar. Bu camide lâlelerin sayısız çeşitleri ve örneklerin zen ginliği eşsizdir. Mahfillerde, diğer duvarlar ve payelerde en çok kullanılan lâlede 41 çeşit motif sayılmıştır (2). Lâleler ayrıca süslenerek de koratif karakter almıştır. Lâ leden sonra, daha çok bordür- lerde çeşitli motifleri ile en çok karanfil görülür. Sümbül, nar çiçeği, şekayik, gül, kiraz çiçekleri çinilerde görülen di ğer naturalist motiflerdir. Saz denilen uzun hançer yaprak lar, madalyon ve bulut motif leri ile rûmîlerden meydana gelen kompozisyonlar da, çok zengin örnekleri ve parlak renkleri ile dikkati çeker. Sağ nefte, pencerenin yanın daki panoda, çok ince spiral dallar üzerinde zarif nar çi çekleri, şekayik, rozet ve mi ne çiçekleri ile küçük yaprak lar, büyük çiçeklerle iç içe dairelerden gruplar halinde bir araya getirilmiştir. Mavi, mercan kırmızısı ve firuze renkler, çok temiz beyaz ze minde pırıldamaktadır. Bu kompozisyon Lotto halılarını hatırlatan bir halı veya ku maş desenini andırır. Yine sağ nefte, kapının solunda sö- veler arasındaki dar panoda
aşağıdan yukarı dalgalı kıvrım lar halinde yükselen ve para lel uzanan koyu mavi renkte kalınca iki dalın yanlarından çıkan uzun hançer (saz) yap rakların bir tarafında yarım nar çiçeği, diğer tarafında kır mızı bahar açmış kiraz dalı ile değişik bir kompozisyon gö rülüyor. Yaprak saplarının di binden iki tarafa menekşeler sarkmıştır. İri hançer (saz) yapraklar açık mavi, tersine kıvrılan kısımlar firuze renkli dir. Bu arada tekrarlayan ör neklerin baklava şeması ile birbirine birleştirildiği sade örnekler de vardır. Camide yazı nisbeten az kullanılmış tır.
Mermer minber şebekeli (ajurlu) korkulukları ve yan larda renkli taş kakmalı daire madalyonları ile sade fakat in ce bir işçilik gösteriyor. Taht kısmının arka duvarında, üst ve altta bahar açmış erik dal ları ile çekici panolar, son ce maat yerindekinin benzeridir. Camide çinilerden daha yuka rıda, on dokuzuncu yüzyılda bütün boş yerleri dolduracak adi, perdeli dekorlar, çirkin mermer sıvalar, zevksiz renk leri ile çinilerin ihtişamını saygısızca gölgeliyordu. Bun lardan bir kısmı temizlenmiş, bazıları yerinde bırakılmıştır. Caminin kitabesi yoktur, yal nız 1561 yıllarında tamamlan mış olması gerekiyor, aynı tarihli vakfiyesi vardır.
Rüs-tem Paşa 28 Şevval 968 (9 Temmuz 1561) de ölmüş, bel ki cami o tarihte tamamlana madığından kitabesi konulma mıştır.
Mimar Sinan, Şehzade Camii haziresinde Rüstem Paşa için önü revaklı sade sekizgen bir türbe yapmış, Mihrimah Sultan buraya İznik'in en na dide çinilerini kaplatmıştır. Dıştan çok sade türbenin için de, çinilerin etkisi göz alıcı renkleri ve zenginliğiyle bir kat daha artmaktadır.
Cami ve türbedeki çinilerin bu ölçüde bir benzeri yoktur. Yalnız Adana'da 1552'den son ra kaplanan Ramazanoğlu Ca mii çinileri akla gelebilirse de, onlarda mihrap ve yan bölümler dışında ayni' örnek tekrarlandığından monoton bir ifade vardır.
Çinilerin yapıldığı yerler ko nusunda bazı bilgiler vardır. Rüstem Paşa Kütahya’daki medresesi yanında çini fırın ları kurdurmuştu. Büyük ço ğunluğu İznik'ten gelmekle birlikte, camide Kütahya çini lerine de yer verilmiştir. Son cemaat yerinde, bahar açmış erik dallı pano dışında kalan çiniler, içeride payeleri kaplayan çinilerle, kemer dol gularında ve doğu, batı mah fillerinde halı desenlerini an dıran çiniler Kütahya işi ol malıdır.
(1)
1500 yıllarında Saray Bosna’ya yakın bir köyde doğan Rüstem Paşa, kölelikten gelerek çeşitli görevlerde yetiştikten sonra ve zir olmuş, Kanunî Sultan Süley
man'ın teveccühünü kazanarak
onun Hürrem Sultan'dan doğan kızı Mihrimah Sultan ile evlen miş, damatlığa lâyık görülmüş tür. Sarayda kendisini isteme yenler, evlenmesini engellemek
için onun cüzzamlı olduğunu
İleri sürdüler. Saray baş heki minin muayenesi ve gömleğinde bulunan bit, bunun doğru olma
dığını gösterdi. «Talihi yaver
olanın kehlesi bile işe yarar* diye bir vecize bundan doğmuş tur. Rüstem Paşa bundan sonra
sadrazamlığa kadar yükselmiş
tir. Bu zamanda Osmanlı İm
paratorluğu en parlak devrini
yaşıyordu. Asayiş o kadar ye rinde idi ki, en uzak sınırlarda bile bir köy, hatta bir ev dahi
yağma edilm emiştir. Devletin
gelirleri de alabildiğine çoğal m ıştır. Şehzade Mustafa'nın öl dürülmesinden sonra bununla il gili olarak sadaretten uzaklaştı rılm ış, yerine 1553'de Kara Ah met Paşa getirilm iştir. Fakat iki yıl sonra Kara Ahmet Paşa'yı öldürterek yediden sadrazam ol muş, sadrazamlığı 1561 temmu zundaki ölümüne kadar devam etm iştir. Bu ikinci sadaretinde camiye başlamış olmalıdır. Rüs tem Paşa çok hasis olup, para ve servet toplamak onda ruhî bir hastalık halinde idi. Uzun sa daret yıllarında bu düşkünlüğü yüzünden İşi rüşvetle mevki sat maya kadar götürmüş, İnanılmaz bir servet toplam ıştır. Öldüğü zaman emlâk ve servet olarak, 815 çiftlik, 476 değirmen, 1700 köle, 2900 at, 1100 deve, 5000 kat elbise, 100 gümüşlü, 500 al tın murassa eğer, 130 çift altın üzengi, 2000 zırh, 760 murassa kılınç, 1000 gümüşlü mızrak, 800 Kurân-ı Kerim, 5000 çeşitli yazmaeser, 78000 duka altını, on bir milyon iki yüz bin akçe değerinde mücevher, iki milyon duka altını değerinde nakit akçe bırakm ıştır. Servetinin bir kıs mı ile sağlığında birçok cami, han, hamam, medrese, imaret, kütüphane gibi eserler yaptır m ıştır.
(2)
Genç yaşta ölen Feyzullah Da- yıgil'in sabırlı ve uzun çalışma ları ile 312 lâle motifi tespit
edilmiş olup, bunların 276'sı
on altıncı yüzyıldan, 27'si on yedinci yüzyıldan, yalnız 9'u ise Lâle Devri (on sekizinci yüzyıl ilk yarısı)'ndan kalmıştır. 1500 çeşit lâle yetiştirilen lâle dev rinde ancak 9 lâle motifi bulu- nabilmiştir.
T
his the mosque, construction in of which thearchitect Sinan applied a plan with a completely new con ception of space composition, forms a quiet and secluded place of worship in the midst of a noisy, bustling market just beside the Egyptian Market at Eminonu. For this extremely difficult site the architect conceived a mas terly plan, consisting of a large complex comprising three - storey business pre mises, a twin hamam, a caravanserai and a number of shops. In order that the mosque should be so placed
Prof. Dr. Oktay ASLANAPA
Photographed by Sami GÜNER
The
RUSTEM RASHA
MOSQUE
Golden Horn Sinan designed it as a building without a courtyard set on basement vaults six metres in height and reached by stairways on the east and west. The buil ding is partially surrounded by a portico in the form of wide eaves supported by pointed arches with lozenge shaped capitals.
The mosque has a rectangular plan with a dome 15 metres in diameter resting on an octagon produced by the arches set on the two octa gonal piers on each side of the central space and the two pilasters on the mihrab and entrance walls, comprising eight supports in all. In each
of the corners there is an exedra consisting of a quar ter dome. As the side aisles are very low the dome soars up to dominate the other domed edifices in the vicinity, with eight flying buttresses around the dome in place of the more usual strengthening towers. The octagon on which the dome rests is reflected on the exterior by a very high drum. The minaret with single
parapet that rises up on the western corner of the portico has undergone a very great deal of repair.
On the exterior the Rustem Pasha Mosque is very simple and plain in appearance, its real wealth and interest resi ding in the opulence and mag nificence of its tiles. No other mosque can boast such
wealth of tiles. All the wall surfaces up as far as the roof, the mihrab, the galleries, the piers, the spandrels of the arches and the transitions to the dome are all faced with tiles. In spite of the extraor dinary extent of this tile decoration, however, a purely magic, mystic atmosphere is achieved without in any way blurring the architectural lines or altering the architec tural values. Projections and recesses have been reduced to a minimum in order to produce the most suitable type of surface for tile deco ration, while at the same time the building is generously provided with windows illu minating the interior.
The whole of the portico up to the level of the arches sup porting the five domes is revetted with tiles. Some of them, however, have fallen and been replaced by inferior quality tiles of the 17th and 18th centuries, thus pro ducing a rather confused effect. On the left of the ent rance door is to be found a very fine tile panel reminding one of a paradise garden, displaying almost every flo wer to be found in the tile decoration of the period. On the right of the door is anot her panel with stylised pomegranate blossoms and with a representation of the Kaaba later inserted in the centre of the square tiles. The most magnificent of all the tiles are, however, con centrated on the mihrab and the mihrab wall. Here one is particularly struck by the brilliant coral red of the tulip motifs, of which there are altogether as many as 41 different varieties in the different parts of the mosque. All the empty spaces in the upper section of the building were unfortunately covered over in the 19th century with a vulgar painted decoration of curtains and imitation marble that almost obscures the elegance and beauty of the tiles themselves. Some of this has been removed, but unfortunately most of it still remains.
The mosque possesses no date inscription but it must have been completed by 1561. Rustem Pasha died on 9 July of the same year, and it may be taht no date insciription was added as the mosque was not yet completed at that date.
ı f l ^ / Lh iI i ' ¿ ~ 7|