• Sonuç bulunamadı

Rüstempaşa camisinin altındaki koca çarşı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rüstempaşa camisinin altındaki koca çarşı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m

SrtifAT ABİDELERİMİZİN K A u |

Rüstempaşa camisinin

altındaki koca çarşı

Eğer eskilerin bu affe&imez hatasını tamirde

i

biraz daha gecikecek olursak san’at

tarihi bizi ?!e affetmiyecektir

Yazan: SALÂH ADDIN GÜNGÖR

1

Rüstempaşa camisinin altında parazit dükkânlar Tenekeciler, hırdavatçılar, nalburlar,

şekerciler, küfeciler ve süpürkeciler a- rasmda, on dakika var ki, aşağı yukarı dolaşıyoruz. Kâh sağımızda, kâh solu - muzda kalan minare, meşhur şarkıdaki kervan kıran yıldızı gibi, bize yolumuzu büsbütün şaşırttı. Camiin kapısrnı bir türlü bulamıyoruz. Nihayet son bir da­ nışma yaptık:

— Rüstempaşa camiine nereden gi - rilir?...

.•'Daracık bir koğuğu gösteriyorlar: — İşte!..

Siyahlanmış taş merdivenlerin bit­ tiği yerde, cami, bütün azametile karşı­ mıza çıktı.

Yirmiye yakın dükkân ve deponun, rafını çepçevre parazit mantarlar

gi-5;ardığı bir ulu san’at ağacı!

vanunî Süleyman kızı (Mihrimah) m ıcası Rüstem Paşa namına, ölümün - den sonra 968 yılında (1561) mimar Ko­ ca Sinanm pergerile çizilen ve onun e- lile yükseltilen ihtişamlı abide...

Ayak sesimizi duyan müezzin, belli ki uyanık bir adam, yanımıza geliyor ve ziyaretimizin sebebini kestirir gibi oı- larak:

— İsterseniz, diyor, size ilkin camii gezdireyim!

Bir dakika sonra, kendimizi emsalsiz bir çini hâzinesinin içinde buluyoruz. Müezzin, bu kabartma çinilerin vaktile İznikte kurulan bir fabrikadan geldiği­ ni anlatmağa çalışıyor.

Fakat biz, artık bir şey dinliyecek halde değiliz. Sanki, yeşil, yemyeşil bir ummana düşmüşüz.

Bir avuç çiniye, bütün bir medeniye­ tin nakışlarını işliyen Türkün bu nefis tablosu karşısında hayranlık dakikaları geçiriyoruz. Hele mihrabın önündeki çinileri, seyretmeğe kıyamıyoruz. Bize gözlerimizin temasile bu yeşil mücev - herler, solacak, paslanacak gibi geliyor.

Müezzin, biraz daha yanımıza soku - larak içli bir sesle:

— Ne yazık ki, diyor, bu emsalsiz ha­ zine, emniyet altında değil!

Ve ayağını yere vurarak ilâve ediyor: — Şu dakikada (32) ton kâğıdın üze­ rinde bulunuyoruz!

Bu otuz iki ton kâğıd, cami için bir barut fıçısı kadar tehlikelidir. Küçük bir kibrit alevi, koca camii mahvede - bilir!.. Böyle bir ihtimali düşündükçe adeta uykularım kaçıyor...

— Peki, diye soruyorum. Evkaf ida­ resi, nasıl olmuş da bu derece gaflet e­

debilmiş? Cami altında kâğıd deposu, şeker fabrikası kurulmasına müsaade e- dilir mi hiç?..

Müezzinin anlattığına göre, daha Ev­ kaf idaresi kurulmazdan evvel, eski mütevelliler camiin altını parça parça kiralamışlar. Sonra, bu kiralanan yer - ler, gitgide (mülk) e kalbedilerek ta - puya bağlanmış! Bu ihmal yüzünden, şimdi, camiin altında koca bir çarşı var.

Müezzinin derdi, anlatmakla biter gi­ bi değil:

— Seyyahlar geldiği zaman, nekadar üzüldüğümü size tarif edemem, diyor, öğle saatleri geldi mi, avluda köfte ko­ kusundan, balık dumanından durulmaz oluyor.

Düşünün bir kere: Camii ziyarete ge­ len seyyahların vazivetini... Onlar, bu­ runlarında mendil, öğüre öğüre avlu - dan geçerken, ben de utancımdan yerin dibine geçiyorum.

Sonra, gizli bir sır emanet eder gibi kulağıma eğiliyor:

— Bu yakınlarda bir müjde haberi duyduk amma, bilmem doğru mu? Söz­ de camiin altındaki dükkânları kaldıra­ caklarmış! Hemen, Allah vere de doğru çıksaydı! Canım, efendim, kaç paralık iş ki... Topu topu on altı dükkân.»

Müezzin önde, biz arkada, parazit çarşıyı dolasmava çıktık. Açıkça sövli- yeyim ki: Eski Evkafın manevî şahsi - yeti için, bu çarşı bir yüzkarasıdır.

Mütevelliler elinde, kendi akibetine bırakılan bu nefis san’at eserine, hiç de mi acımamışlar? Birkaç bin lira kazan­ mak uğruna, bir daha yerine konulamı- yacak böyle bir şehkârı nasıl feda ede - bilmişler?.. Hayret etmemek imkânı yok.

Dünkülerin bu affedilmez hatasını tamir etmekte biraz daha gecikecek o- lursak, san’at tarihi, dünküler gibi, bizi de affetmiyecektir.

Rüstempaşa camii gibi bir hâzineyi, bu acıklı vaziyete sokan zihniyetler, ar­ tık, aramızda yaşamıyor.

Atatürkün güniindeyiz. Onun kurtar­ dığı îstanbulun, gene kendi dilile «Türk tarihinin serveti» olduğunu biliyoruz. Bu servetin en küçük parçası üzerine dahi, kıskanç bir itina ile titremek mec­ buriyetindeyiz. Bunu yapmadığımız halde, bir gün avuçlarımız içinde İstan­ bul adı verdiğimiz bu süslü kelebeğin tozlarından başka bir şey bulamıya - cağız!

SALÂHADD1N GÜNGÖR

> '?

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İ lgili idarenin Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla sulh ceza mahkemesine başvurması üzerine, bu mahkemelerce ayrıca, yukarıdaki fıkralara göre ceza verilen fenni

Öğretim üyesi başına düşen yayın sayılarının oranı 1991-1998 yılları arasında 0.28 olarak rapor edilmişken 5 , 2000 yılı sonrası artış göstererek 2009 yılı

[r]

1979-84 yıllarında Çevre M üsteşarlığında Daire Başkanı olarak çalışan Gürpınar, 1984’te Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev

Evvelki yazılarda yeni göçleri doğuran, 1) Siyasi baskı, 2) İk­ tisadi cezp, 3) Milli tecanüs ih­ tiyacı âmillerinin rol oynadığını görmüştük. Bir

Gençlerimizin meslek liselerini tercih etmelerindeki nedenleri ortaya koymak, bu tercih ile onların matematik dersine yönelik akademik başarıları arasında herhangi

色素斑的簡介 一、什麼是色素斑?

varken, nassa, orada yoksa sahabî kavline vs. bakıp ictihad hiyerarşisini izlemez. Eğer hükümleri buralardan doğrudan çıkarabiliyorsa, o kişi mutlak müctehid