• Sonuç bulunamadı

Türkiye'nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen ile konuşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen ile konuşma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT-. ù>U L á íi O Cumhuriyet 8

1 EYLÜL 1982

Kil* Dinçmen, TUrSdye

Oum-huriyetıten ilk kadın büyükel­ çisi olma sıiatım kazanması­ nın önemini büyütmüyor.

Türk Kadını, Cumhuriyet ta­ rihinde sanatın her dalında e- debıyatta, müzikte, büimde ve daha birçok alanda karşı cin­ sinin gerisinde kalmamış, pe­ kâlâ onu geçebilmiştir de. Gei- geielim, bir kadının büyükelçi olarak atanması Cumhuriyette 59’uncu yılma rastlamaktadır,

Filiz Dinçmen, kişiliğinde üst lendiği bu rolü azımsıyor. Te­ vazusuna verelim, (Herhalde biraz da diplomatlığına) Bayan Dinçmen, Türkiye’nin yeni La- hey Büyükelçisi, Kendisi önü­ müzdeki sonbahar başlayacağı bu görevi kariyeri açısından «olağan» bir atama olarak gö­ rüyor: «Tabiatıyla ben olmasa? dım, başka biri atanacaktı. Ma­ dem ki, kadınlar diplomat olu­ yorlar, Büvükelçi olmalarından daha doğal ne olabilir? Bundan sonra da olacaklardır..»

«Peki, büyükelçi olacağına «ize bildirildiğinde neler hisset tiniz? Nasıl karşıladınız» Fi­ liz Dinçmen’ln yanıtı yine aynı ölçüler içinde: «Vallahi bilmem ki, memnun olmadım demek zor, ancak havalara uçtuğum da söylenemez,. Hiç öyle ileri­ sine dönük bir planım yoktur. Büyükelçi olduktan «onra da yok.»

Filiz Dinçmen, İlk bayan bü­ yükelçi olması yanında «sefire* sıfatım da taşıyacak. Daha doğ rusu, kendisine hem «Bayan Sefir,» hem de «Sefire» demek daha doğru olacak, çünkü, kendisi gibi diplomat olan eşi ■Üstün Dinçmen de ileride bü­ yükelçi olarak atanacak. Filiz

Dinçmen, diyelim kİ kocasının yanında, o zaman büyükelçinin eşi oiarak sefire sıfatım taşı­ yacak, Görevine döndüğünde ise bavan sefir. Bay ve bayan Dinçmen’ler Dışişleri bürokra sisinin ilk evli diplomat çifti. Ancak büyükelçi çıkmada Filiz Dinçmen kocasının önüne geç­ ti.

Eşi Üstün Dinçmen 1980 Ey­ lülümden bu yana Devlet Baş­ kam Orgeneral Kenan Evren’in özel kalem müdürlüğünü yapı­ yor. Devlet Başkanlanmn özel kalem müdürlerinin gelenek o- lamk Dışişleri’nden geldiğini, görevlerinin sonunda da Çan­ kaya’dan büyükelçi olarak çık­ tıklarını hatırlatalım

Mustafa

EKMEKÇİ

Geçitte...

İsmet Paşa, 27 Mayıs devrimi sonrasında, ihtilalcile­ re tabii senatörlüğü benimsetmeye uğraşıyordu. Şöyle diyordu:

— Uşağı kurtaran adamım. Uşak’ta başıma taş ye­ dim! Varırı size neler yapacaklardır; azından şişe ata­ caklardır başınıza! gelin, tabii senatörlüğü kabul edin!

Paşa, uğraşa uğraşa onlara Tabii Senatörlüğü be­ nimsetti. Senato'da yerlerini aldılar. Sıralarının sağın­ da Kontenjan Senatörleri otururdu. Demokratik yaşa­ ma, parlamenter düzene iyi ayak uydurmuşlardı. 1961 Anayasasının başlıca savunucusuydular. Tutucular pek onları tutmazdı. TRT ele tutucuların elinde olduğundan, TV muhabirleri, —nedense— onları göstermez, AP’lileri, CHP'lileri, tabii üye Sımay’ı gösterir geçerdi.

İlericiydiler. Yalnızın yanmdaydılar. Vehbi Ersu’ nun cenazesinde Niyazi Ağımaslı anlatmıştı bir olayı, şöyle dedi:

— Bir gün, AP sıralarından bir saldırıya uğradım. Vehbi Ersu yerinden fırladı, öbür tabii senatörler de ayağa kalkmışlardı. Ersu, önüme geçerek:

—• Sen geri çekil, dedi. Saldıranların önünde duvar çekip durdular. Saldırganlar geri çekilmek, yerlerine oturmak zorunda kaldılar...

1961 Anayasasının başlıca savunucularından biri de İsmet Paşa’vdı. 12 Mart dönemlerinde, onun nasıl sa­ vaşım verdiğini gözledim. Anayasa tastamam uygulan­ mış olsa, Türkiye’de olav’ar büyümezdi belki de.

Yıl 1911, yüzbaşı İsmet Bey Edirne’de. İzzet Paşa' nm hurmayı, İzzet Paşa, bir ara İstanbul'a gider. Yemen cephesine atanmıştır. Edirne’ye, İsmet Bey’e haber sa­ lar:

— Ben Yemen’« cepheye gidiyorum, benimle gelir misin?

İsmet Bey karşılık verir:

— Paşam ben sizinle Fizan'a da giderim. Fakat sis harbin mihrakladığı asıl cepheyi, Edirne’yi bırakıp ne­ reye gidiyorsunuz? Bir yıl sonra savaş patlayacak burar da.

Gerçekten bir yıl «onra Balkan savaşı patlak verir. Bu olayı. Cevat Dursunoğlu, İsmet Paşa’daa dinleyip, bir arkadaşıma anlatmış.

Cevat Dursunoğlu, önemli bir kişi. O çekilip, yeri­ ni Mustafa Kemal’e vermese, Mustafa Kemal belki de Samsun’a çıktığıyla kalacak. Cevat Bey, Mustafa Ke­ mal'i iki üç yıl öncesinden de tanır. Şimdi aktaracağım olay da Cevat Beyte anlattıklarından. Bu olayda da İs­ met Bejdin kurmaylığı çıkar ortaya... Yıl 1917, Erzu­ rum’da yedeksubaydır Cevat Dursunoğlu. Almanca bil­ diği İçin, Erzurum’daki Alman generaline çevirmenlik yapmaktadır. O döneme göre, paylaşılmaz bir yedeksu- bay Cevat Dursunoğlu. Cevat Dursunoğlu’nun anlattığı­ na göre. Alman generali çok onurlu bir kişi. Onuruna hak verdirecek bilgisi, gücü de var. Savaşta, Alman Ge­ nelkurmayı ile Türk Genelkurmayı birlikte çalışmakta­ lar. Alman general, Cevat Dursanoğlu’na:

— Haydi, der, bugün seninle bir yere gidiyoruz. Çok önemli bir konu görüşeceğiz, belki birkaç gün sü­ rebilir...

Birlikte Çapakçur’a giderler. Ama, giderken ne ge­ neral, Dursunoğlu’na nereye gideceklerini söyler, ne de Dursunoğlu nereye gittiklerini sorar. Karşılıklı bir sus­ kunluk içindeler. Gidiyorlar, gidiyorlar. Saatler sonra bir yol kavşağında, Mustafa Kemal Paşa ile buluşuyor­ lar. Mustafa Kemal, Bitlis'te Kolordu Komutam. Kur­ may Başkanı da İsmet Bey. Onların da yanında Alman­ ca bilen tercümanları var. Onlar, tercümanları kavşak­ ta bırakıp, atlanyle yola koyulurlar. Cevat Bey’ler bir söğütün altında, komutanların dönüşünü beklerler. Mus­ tafa Kemal, Alman generali, Mustafa Kemal’in Kurmay Başkanı I met Bey bir saat sonra kavşağa dönerler. Muştala Kemalle İsmet Bey, ayrılırlar, giderler...

Alman Generalle, Cevat Dursunoğlu da, karargâhla­ rına dönmektedirler. Cevat Dursunoğlu. bir ara Alman Generale:

— Paşam, der, buraya gelirken, «çok önemli bir ko­ nu görüşeceğiz, belki bir kaç gün sürer» demiştiniz. Toplantınız bir saate b itti Bunun nedenini öğrenebilir miyim?

Çok onurlu, onurlu olduğunca güçlü, burnu yere düşse almaz yapıda olan Alman Generali karşılık verir:

— ism et bey, bize iıerşeyi açıkladı. Anlattıklarına ak­ lımız yattı. Sorun anlaşıldı. Biz de dönüyoruz.

Cevat Dursunoğlu'nu Meelis’te tamdım. İsmail Hak­ kı Tonguç'un, Haşan Ali YüceFin yakın arkadaşıydı. Onların ölüm yıldönümlerinde ne tatlı konuşmalar ya­ pardı.

Meclis kulisinde, bir koltukta oturur görenler: Onun Erzurum’da çekilip yerini Mustafa Kemal’e verdiğini bi­ le bilmezlerdi belki.

Önemli olayların, önemli kişileri de vardın Bu, unu­

tulmamalı. Onlar zamanla daha İyi anlaşılıyor- Bu in­

sanlara borcumuz vardır...

Tarhan Erdem, «Anayasalar ve seçim kanunları

1876 • 1982» adlı yapıtının girişinde, yeni Anayasa ile il­ gili görüşlerini açıklarken, şöyle diyor:

«... Bu dar geçit döneminde: Hepimiz, yeni baştan eski yaptıklarımızın dışında ve onlardan ayn olarak, ye­ niden ve bir kez daha değerlendireceğiz. Milletimize ve kendimize karşı görevimiz, bu geçiti başanlı geçirmek­ tir. Başarılı olmak, «normal idareye geçmek, bağımsız bir devlet düzeni kurmaktır. Yeni kurulacak siyasal he­ yet içinde «kendi .verimizi» ne kadar az düşünür ve dik­ kate alır İsek; bn geçit döneminde o kadar başanlı olu­ ruz. Bu dönemden başanlı çıkma süresini kısaltmak; kendisini ve kendi geleceğini, kendi değer yargılanna göre düşünen kişilerin sayısının az olmasına bağlıdır. Dununun nezaketi geçmemiştir ve uzun yıllar devam edecektir a»

Erdem, İsmet Paşa ten 14 ekim 1961 seçimleri do- layısiyte radyoda yaptığı konuşmadan şu sözleri de ak­ tarıyor.

«Çünkü tarihte de, bugün de olağan od ur İd; çok millet ihtilalden sonra dirlik, düzenlik idaresini

kura-fÜ Zonguldak kömür

havzasında gecen

çocukluk yıllan...

Filiz Dinçmen, 193» yılında

Zonguldak’ta dünyaya geldi. Ma den mühendisi olan Babası Bubi Al tur, Türkiye Kömür Iş- letmeleri’nin 1930’larda yabancı lardan devralınmasında görev alan kuşağın temsilcilerinden- di. Annesi Işık hanım ev kadı­ nıydı. Çocukluğu Zonguldak ve çevresindeki maden ocakları havzasında geçti. İlkokulu oku­ duğu Kulu'da maden işletmesi­ nin yakınındaki bir lojmanda otururlardı.

Filiz D'tıçmente belleği ço­ cukluk günlerinin hiç de sevim li olmayan anılarını aynı taze­ likte tarıyor: «O yıllar kâbus gibi hatırlarım. Bazı akşamlar babam evdeyken telefon çalar­ dı. Ocakta göçük olmuş, şu ka

Türkiye'nin ilk kadın

Büyükelçisi

F iliz D İN Ç M EN ile konuşm a — Sedat ERGİN

Dış politika açısından

birinci derecede önem

taşıyan konularda

sorumluluk üstlendi

diki halimden utanıyorum. Bu yıl ancak iki ya da üç konsere gidebildim.» Filiz Dinçmcn’in dar işçi göçük altında kalmış tliye. Babam da, derhal kalkıp giderdi. Biz de beklerdik, ne za man nasıl dönecek diye. O za­ manlardan kalma bir de ciğerle rinde rahatsızlık vardı.»

Ortaokulu Zonguldak’ta ta­ mamladıktan sonra ailesiyle hirlikte başkente yerleşti. Fi­ liz Dinçmen, Ankara Kız Lise­ sini başarıyla bitirdikten sonra kendi isteği i’e Mülkiye’ye gir­ di. «Neden Mülkiye?» sorusunu şöyle yanıtlıyor Filiz Dinçmen: «Gaüba Dışişleri Bakanlığına girmeye daha o zamanlar ka­ rar vermiştim. Neden denecek «Sonarsa, onun cevabını vere­ meyeceğim j>

S Mülkiye’de

Entellektüel

bilinirdi

Filiz Dinçmen’tn Mülkiye yıl­ larına kısaca bir göz attığımız­ da ne görüyoruz? önce, çalış­ kan bir öğrenci olduğunu belir­ telim. «Çok çalışır mıydınız?» «O anlamda katiyen İliç. Yıl­ başında karar verirdim, hangi dersleri takip edeceğime, hangi i erir: i etmeyeceğime. Üçüncü sınıfta diplomatik şubeye ay­ rıldıktan sonra ise bütün ders­ leri ilgi ile takip ettim.» Ba­ yan Dinçmen, Mülkiye’deki ho­ caları arasında da Prof. Yavuz Abadan, Prof. Ahmet Şükrü Esmer, Prof. Saha Meray, Prof. Fahir Armaoğlu, Prof. Nerrnin Abadan Unat’ı sayıyor.

Mülkiye’yi parlak bir dere­ ce ile bitirmesi yanında. Filiz

gün Lefkoşe büyükelçisidir. Ay­

nı kuşaktan Umut Arık mer­

kezde ikili ekonomik işlerden sorumlu elçi—genel müdür, Ömer Ersun da New York’ta Dlnçmen’in bir Maarif Lisesi’ nden mezun olmasına karşın kendi çabasıyla İngilizce ve F- ransızca öğrendiğini de bura­ da not edelim.

Ancak Filiz Dinçmente Mül­ kiye yıllarında çalışkanlığından önce gelen özelliği entellektüel kişiliği, Fakülte’den mezun ol­ duğu dönem çıkan Mülkiye’- nin üıılü «Kazgaıı» yıllığında Filiz Dinçmen’e ayrılan 17’inci sayfada kendisi için «entellek­ tüel kız» sıfatı kullanılıyor. Ya zıda İse «had safhada ciddiye­ ti», «biyolojik yaşının iki katı zeka yaşma sahip olması» ve «hissi yaşantısının sağlamlığı» ndan söz edildikten sonra en­ tellektüel yanı şu sözlerle an­ latılıyor: «Hafta sonlan ken­ disi için çok müşkül geçer. Me­ sela. Brohnıs’m dördüncü sen­ fonisi, Miller’in Cadı Kazanı ve ya bir edebiyat matinesi arasın da da tercih yapmak zonında kaldığı çok olmuştur.»

Konserleri

kaçırmazdı

O yıllarda en büyük tutkusu klasik batı müziğiydi: «Kon­ serler o zaman cumartesi gün­ leri öğleden sonraydı. Dil—Ta­ rih ve Coğrafya Fakültesinde de ücretsiz konserler olurdu. Çok kesin, hiçbirini kaçırmaz­ dım. O zaman büyük bir atı­ lım yapmış ve Ankara Müzik festivalini düzenlemiştik. Ben

de tertip komltesindeydim. Şim müzik beğenisi bugün de pek fazla değişmemiştir. En çok Bach, Beethoven ve Mozart’ı beğenir ve bu bestecileri zevk le dinler. Ama bir Çaykovski’- yl kulak tırmalayıcı bulur.

Ümit Yaşar

hayranıydı

1950’lertn sonlarında müzik gibi sanat alanındaki bir baş­ ka uğraşısı da edebiyattır, bu genç mülkiye öğrencisinin. Bir kere şiir tutkunudur. O yıllar- da ünlü Fransız sembolistleri Mallarmé ve Veriaine’i coşkuy­ la okur. Türk şairlerinden de en çok Ümit Yaşar Oğuzcan’ı beğenir. Şiirle olan ilişkisi sı­ radan bir ilginin boyutlarını aşar, örneğin Sanatseverler Der neği’nde düzenlenen şiir gece­ lerinde sahneye çıkıp şiir okur. Yine Sanatsfeverler’de düzen­ lenen tartışmalı sanat panelleri ni hiç kaçırmaz.

Biraz ders, biraz şiir ve mü­ zik derken Filiz Dinçmen 1960 yılında Mülkiye’den mezun ol­ du. O yıl açılan sınavı kaza­ narak Dışişleri Bakanlığı ’na girdi. 1960’ta Dışişleri örgütün­ deki bayan meslek memuru sa­ yısı beşi aşmıyordu. Çevresin­ de onu Dışişlerine girmekten caydırmak isteyen çok insan vardı babası da dahil. Avu­ kat olması yönünde de telkin­ ler çoktu. Ancak o, bunların hiçbirine kulak asmadı. Ba­ kanlığa birlikte girdiği dönem arkadaşlarından İnal Batu

bu-F a b rik a la r

ile inşaat yerleri arasındaki iç ve

dış

demiryollarında ve manevra

işlemlerinde

YÜK

TAŞIMA ŞAMPİYONU

T G M 2 3 B

DİZEL-HİDROLİK LOKOMOTİF

Kullanılış yeri Dingil düzeni Genişlik, m m ,.

5 km /saatte dönüşte min. ray kavisi yarıçapı,__40 m. Taşıma gücü (ton) __________________________ , 44

Dingil ağırlığı, (to n ). 147

Azami hız, k m /s a a t: Manevrada,______________ 30 Tren çekmede __________ 60 Devamlı çekme gücü kg (N) : Manevrada (V c o n t=*6 km /saat). Sanayi 0-3-0. 1520; 1435 veya 1676

Tren çekmede(V cont = 12 km/saat)

_10, 200 (100, 062) . 5100 (50, 031)

Hareket ettikten sonra çabuk hızlanma, 5-7 gün 24 saat üzerinden çalışma

süresi, yüksek manevra kabiliyeti, otomatik kontrol TGM 23 B DİZEL-HİD- ROLİK LOKOMOTİFİN diğer meziyetleridir; bunların yanı sıra işletme kolay­ lığı ve masrafsız çalışması da randımanı artırır.

ENERGOMACHEXPOKT

Korp. 4, 1 Deguninskaya Ul. 127486 Moskow, USSR' Tel. 487-31-82 Telex. 411965 ENEK SU

I I I

' V..

7;:

¿ M ♦

!İİ

0 ► o 0 rs

16

KALEM AKÜ VE AKÜ

PARÇASI SATINALINACAKTIR

Şartnamesi bedelsiz olarak aşağıdaki adresler­

den alınabilir.

1 — ISKENDERUN’da Müeesesemlz Tedarik İkmal Müdürlüğü,

2 — İSTANBUL da Sirkeci Yalı Köşkü Cad. Yalı Köşkü Han Kat: 4-5’dekl Mümessilliğimiz. 3 — ANKARA’da Küçükesat Büklüm Sok. No:

22-deki Genel Müdürlüğümüz,

İSTEKLİLERİN şartnamemiz esaslarına gör» hazırlayacakları 82-660,709 No’lu dosyayla il­ gilidir meşruhatlı kapalı teklif mektuplarını geçidi teminatlarıyla birlikte engeç 16.9.1982 günü saat 14.30’a kadar Müessesemiz/Haber- leşme ve Arşiv Müdürlüğünde bulundurmaları ilân olunur. '(Baaın.- 20688)1 *-t 878» İST. 13: ASLİYE HTTKUJU HAKİMLİĞİNDEN Esas No. 1982/319 » Karar No. 1982/637 4.8.1982 tarihli mahke­ me karan 118 nüfustaki Suzan Furtonato olan ad ve soyadımın bu mahke­ me karan İle Aynur Gül- tekin olarak değiştiril­ miştir.

< Basın- 8974) — 5782 • Ehliyetimi kaybettim, ge­ çersizdir.

Şlnar BEŞİKTAŞIYAN

• Ankara örnek Mahalle­

sinde satılık ev.

Tel: 10 69 94 (ANKARA) • Nüfus cüzdanımı kaybet- ^tton. Hükümsüzdür.

y

Mehmet t'ST»

Bayan diplomata göre:

ÇOCUKLUK YILLARI: «O yıllar kâbus

g ib iy d i»

MÜZİK: «Bach, Beethoven ve Mozart zevkle

dinlenir. Çaykovski kulakları tırmalayıcı»

EDEBİYAT: Ümit Yaşar hayranı

KADIN: «İşsizlikte kadınların oranının yük­

sekliği düşündürücü*

EVLİLİK: «Sorunlar karşısında geri dön-

seydim, yine diplomatlığı seçerdim».

Birleşmiş Miltetler’de Türk de­ legasyonunun iki numarasıdır.

& N ew Y ork’tan

Tahran’a, oradan

Brüksel’e...

Eşi Üstün Dinçmen 11e evli­ lik kararını daha okuldan me­ zun olmadan almışlardı. Bakan lığa girer girmez evlendiler, îlk yurtdışı görevi Birleşmiş Milletler oldu. Daha sonra yi­ ne eski eşi İle birlikte gittiği Tabran’da RCD işlerine bak­ tı. Sonraki görevi Brüksel'de AET nezdindeki Türk Delegas­ yonunda görev yaparken. Üs­ tün Dinçmen Lüksem burg’takı Türk Temsilciliğinin başınday­ dı. 1S76 yılında merkeze dön­ düklerinde Filiz Dinçmen Ulus­ lararası Kuruluşlar Dairesi nin başkan yardımcılığına atan­ dı. 1978'de BM’den sorumlu bu dairenin başkam oldu. 1980 son

baharında ise Dışişleri Bakam İlter Türkmen tarafından aynı dairenin bağlı bulunduğu çok taraflı siyasi ilişkiler genel mü dürlüğitae atandı. Fiiiz Dinç­ men, geride kalan iki yıllık sü­ re içinde bu genel müdürlüğün bünyesinde topladığı ve Türk dış politikası açısından birinci derecede önem taşıyan birçok konuda sorumluluk üstlendi. Baktığı dosyalar arasında Bir­ leşmiş Milletler, Avrupa Kon­ seyi ve genel olarak Avrupa ile ilişkiler ve belki bunlardan daha önemlisi Ege sorunları önemli bir yer tuttu.

0 Kendine zaman

ayıramıyor

Filiz Dinçmen. en çok işleri­ nin çokluğundan kendisine ye­ teri kadar zaman ayıramamak­ tan şikâyetçi. Genellikle akşam lan ve hafta sonlarında eve iş götürüyor. Öğleleri genellikle

çalışma odasında kalıp dışarı çıkmamayı yeğliyor. Bakanlık­ tan saat 20.00 dolayında ayrılı­ yor. Akşamları bir davet varsa, onun yolunu tutuyor. Yoksa e- \ s gidip yemek hazırlaması ge rekiyor. Bazen davete gideceği günler akşam giyeceği elbiseyi sabahtan bakanlığa getirdiği o- luyor. Böylelikle davete ancak yetişebiliyor. Hafta sonları ise çarşı, berber, mutlak derken yüıe dinlenemiyor ya da istedi­ ği bir kitabı açıp okuyamıyor. Tek rahatlığı evde bir bayan yardımcısının bulunması.

Bayan büyükelçimizin üç kar deşi var. Kardeşlerin en büyü­ ğü Almanya’da jeoloji öğreni­ mi görüp bir süre MTA’da çalı­ şan, ancak daha sonra bu dalı sevmeyip Hacettepe Üniversite­ sinde Almanca hocalığına baş­ layan, Türk Di! Kummu’nda da bir felsefe sözlüğü ha­ zırlayan Cihan Altur. Cihan Altur, daha sonra Roma üni­ versitesinde ielseie dokto­ rası yapmış. Halen Almanya’da bir yüksek öğretmen okulunda Matematik - Felsefe okutuyor. Kızltardeşi Nuray Buket ise Or ta Doğu Teknik Üniversitesin­ de fizik doçenti. En küçükleri Kutlu Uiuçkan ise avukatlıktan vazgeçip Anafartalar lisesinde Edebiyat Öğretmenliği yapıyor.

§§ Kadın haklan ve

Filiz Dinçmen____

Türkiye’nin ilk kadın büyük­ elçisi Türkiye’deki kadınların durumunu nasıl buluyor? Filiz Dinçmen. Türkiye’deki kadın haklarının durumunu yasal yön den «çok iyi» buluyor, ancak uygulamada bunların yürüme­ diğini, sorunların çıktığı inan­ cında. Ayrıca bir takım sorun­ ları ise erkek-kadm ayırımı yapmaksızın ortak sorunlar o- larak görüyor. Ancak, örneğin işsizlikte kadınların oranının yüksekliği ona göre «düşündü­ rücü.» Hayan Dinçmen'e göre, «Kadınların sorunları da Tür­ kiye'deki genel eğitim sorunu­ nun bir parçası ve eğitim düze­ yinin yükselmesiyle çözüm bu­ lacak. Ve yapılacak daha çok şey var.»

Kadın olması nedeniyle mes­ leğinde hiçbir ayırım ya da en­ gelle karşılaşmadığım belirten Filiz Dinçmen, Batı’daki «Ka­ dın Hakları», (Women Libera­ tion) hareketini de onaylamı­ yor: «Ben Fılçülü ve dengeli bir insanım, aşırılıkları tasıip et­ mem. Kadın haklan hareketi­ nin de tasvip etmediğim yönle­ ri var.»

Filiz Dinçmen Dışişleri’nde geride bıraktığı yıllarım da şöy le değerlendiriyor:

«Diplomatlık çok sevdiğim bir meslek. 21 yıldır yürüttü­ ğüm meslekte evli oluşumun yarattığı sorunlar olmadı değil. Ancak bunları çok önce öngör­ müştük. Bu sorunları gördük­ ten sonra yeniden geri dönsey- dim, yine diplomatlığı seçer­ dim. Bütün güçlükleri ve teh­ likelerine rağmen...»

VH

T C um huriyet

V

w

/ I

l

M

I V

Æ

JL

i

9 3

g - i

9

a a

# Dünya Güzeli

büyük tezahüratla

karşılandı___________

Dünya Güzeli Keriman Halis Ha­ nım dün İstanbul’a ve İstanbullular Kraliçeye kavuştu. Dünya Güzelinin İstanbul’a avdet edeceği haberi şeh­ rin her tarafında büyük heyecan u- yandırnuştı. Fakat Türk kızım karşı­ lamak arzusuyla dolu olan halk da­ ha sabahleyin erkenden Sirkeci ci­ varını ve garı alabildiğine doldur­ muştu.

Saat onbiri geçiyordu. Diğer is­ tasyonlardaki kalabalık ve tezahürat yüzünden trenin biraz gecikeceği ha beri derhal etrafa yayıldı. Herkes gü neşin altında fütursuz Dünya Gü­ zelini bekliyordu. Nihayet saat on bir buçukta uzaktan duyulan va aralık­ sız devam eden bir düdük sesi, hal­ kı birbirine karıştırdı. Bir kaynaşma oldu, müthiş bir alkış tufanı koptu. Bu esnada her tarafı bayrak ve çi­ çeklerle süslenmiş bir tren gara giri­ yordu.

Pencereden durmaksızın halkın tezahüratına karşılık veren Keriman Halis Hanım, orkestranın istiklal Mar şı terennümleri arasında yere indi. Karşılama töreninin bitiminden son ra coşkun tezahürat arasında zor­

lukla gar dışına çıkabilen Kraliçe­ miz kendisine ayrılan otomobille doğ raca Türkiye güzellik müsabakasının tertipçisi olan gazetemiz İdarehane­ sine geldi.

Dünya Güzeli, gazetemizin büyük salonunda Başmuharririmiz Yunus Nadl Bey’le matbaamız mensupları tarafmdan karşılandı. Yunus Nadl Bey, Türk milletine büyük bir şeref kazandıran güzel kızı hararetle teb­ rik etti.

Dünya kraliçesi matbaamızda ya nm saat kadar kaldıktan sonra aynı şiddetli tezahürat' arasında Belediye dairesine gitti. Burada Vali ve Be­ lediye Reisi Muhittin Bey, Keriman Hanımı bizzat karşıladı, kendisini şehir adına bilhassa tebrik etti. Da­ ha sonra C. H. Fırkasını ziyaret eden Kraliçe büyük tezahürat arasında otomobiline binerek Fındıklı’dakl a- partmanına gitmiştir,

• Balkan Tenis

şampiyonası_________

Balkan Tenis Şampiyonası cuma günü Fenerbahçe Kulübünün tenis kortlarında başlayacaktır. Memleke­ timizde İlk defa olarak yapılacak bu beynelmilel tenis müsabakaları, mev simin en hararetli bir spor hareketi olacaktın

1 EYLÜL 1932

Bu müsabakalara katılacak olan fiulgar tenis şampiyonları dün şehri mize gelmişlerdir. Romen ve Yunan şampiyonları da cuma sabahı şehri­ mizde bulunacaklardır.

.i

# Görele’de Türkçe

ezan

Görele 31 (Hususi) — Kazamız­ da Türkçe ezan okunmaya başlan^ mış ve bu hal halk arasında fevka-, İade memnuniyet uyandırmıştır.

Kanserin basili

keşfedildi mi?

Berlin’den yazıldığına göre, mil­ li ziraat ve biyoloji enstitüsü ana,to mi laboratuvarı müdürü doktor Vil- helm Von Brehmer kanser hastalı­ ğının basilini keşfettiğini iddia e t­ mektedir. Doktorun iddiasına naza­ ran bu basil o kadar küçük İmiş kl, kimyevi bir tretmenden sonra ve kan daki küreyvatı bin defa büyüten bir mikroskopla görülebilmekte imiş...

Alman doktoru, bu basili yüzler­ ce kanserli hastada müşahade et­ miş olduğunu beyan ediyor. Buna rağmen yetkili tıp çevreleri bu konu da henüz çekingen davranmaktadır­ lar.

(günün

ila n la rı

)

-g--- - ■ - I

w

Günün meselesi_____

Hane veya apartmanını tefriş et mek artık günün meselesi şeklini al mış ve bu mesele şehrimizin en bü­ yük ve ciddi tefrlşat levazımatı tica rethanelerinden biri tarafından hal ledilmiştir.

Bunun İçin Beyoğlu’nda Luvr mağazalarım bir kere ziyaret etmek kafidir. Sattığı bütün malların seç­ kinliği ve son moda çeşitleri ve fiat larının uygunluğu ile şöhret bulmuş­ tur.

Luvr mağazaları, pek yakında şimdilik mağazaları fevkinde ve tam Tokatlıyan pastahanesi karşısında daha vasi ve daha şık bir binaya nak ledecektir.

&

Lake karyola

12.5 liraya lake karyola. Selanik BonmarşesL Yeril Mallar Pazarında.

# Hafız Sadettin

Bey

Hafız Sadettin Bey Belvü’den çe­ kilmiştir,!

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkmenistan'da bugün yaşamakta olan Türkmenler esas itibariyle 9.yüzyılda Salır-Kınık, Yazır ve Kayı-Bayat boylarından birleşen Oğuzlardan gelmekle beraber,

Hasta ve sağlıklı bireylerin uyku ile ilgili olarak yaşadıkları sorunları, uykuyu etkileyen hastalıkları, çevrenin koşullarını belirleyebilmeli ve uyku kalitesini

Gerçek ortamda olmayan mavi renk koltuk dijital olarak kodlanmış bir şe- kilde gerçek ebat- ları ve renklerinde görülmektedir.. Akıllı telefonda be- yaz duvar önünde

Bunun cevabı açıktır ve &#34;hayır, bu kimse bu suyu istediği gibi kullanamaya- caktır~' şeklinde olacaktır. Daha kesin ve net bir ifade ile, bunun cevabı, &#34;bu kişi bu

Türk resim sanatının önem li

Hasan Toprak , AKP'li Üsküdar Belediyesi'nin Validebağ korusunun içerisinden yol geçirmek istediğini belirterek &#34;Valideba ğ korusunun bulunduğu alan tam bir rant bölgesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XIV, Sayı: 42, Kasım 1998... Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XIV, Sayı: 42,

Ama genelde gündüzleri açık olan ramazan dolayısıyla, akşam altıbuçuğa kadar açık kayarak iftar yemekleri sunan Hacı Salih için aynı şeyi