I S
vS
T t w < VVelidedeoğlu’nun 90 dakikalık sunum haline getirdiği ‘Söylev’, 10 yılda 200 bin seyirciye ulaştı
anma maratonu
\ /
Kurtuluş Savaşı önderi, Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün,
1919’dan 1927’ye kadarki dönemi anlattığı 36.5 saatlik Söylev’i, Meriç
Velidedeoğlu, belge ve fotoğraflarla desteklenen bir sunum haline getirdi. Birçok
tiyatro sanatçısının çalıştığı Söylev’e Ali Düşenkalkar, Füsun Kostak (solda) ve
Özlem Özkaran (ortada) 10 yılda, binlerce kilometrelik yol kat ettirdiler.
HATİCE TUNCER______________ Ali Düşenkalkar, Füsun Kostak ve
Özlem Özkaran yıllarca, binlerce kilometrelik yol kat ederek
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Söylev”ini Türkiye'nin her karışma olduğu kadar Amerika'ya ve Avrupa kentlerinde yaşayan yurttaşlara ulaştırdılar. Üç tiyatro sanatçısından kurulu ekibin arkasında Meriç Velidedeoğlu’nun
büyük emeği var. Kurtuluş Savaşı önderi, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkası’mn 15 Ekim 1927’de toplanan büyük kongresinde 6 gün boyunca, 6’şar saat kürsüde kalarak toplam 36.5 saatte, 1919’dan o güne kadar ulusal kurtuluş ve sonraki dönemi anlatmıştı. Cumhuriyet’in 50 yıllık yazan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin unutulmaz hocası Ordinaryüs Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz Türkçesine uyarladığı Söylev’i gençlere teatral bir gösteri şeklinde sunma hayalini eşi araştırmacı-yazar Meriç Velidedeoğlu geliştirdi.
Velidedeoğlu’nun önem verdiği doruk noktalardaki olaylar, 90 dakikaya sığdınldı.
İlk g ö s t e r i 1 9 9 2 ’ d e ... 400’e yakın fotoğraf ve belgeyle görsel malzeme oluşturuldu. Bir sanatçının Atatürk’ü
seslendirdiği, anlatıcının yorum ve bağlantılan kurduğu gösteriyi ilk kez 1992’de tiyatro sanatçısı
Ahmet Levendoğlu ve Gülsen Tuncer gerçekleştirdi. Sonraki yıllarda tiyatro sanatçıları Can Gürzap, Rutkay Aziz, Orhan Kurtuldu, Nesrin Akkoç, Nazan Kırılmış, Serap Eyüboğlu.
anlatıcılık ve Atatürk’ü
seslendirmeyi üstlenirken Nilgün Bicioğlu, Aybars Akan slaytları sundu.
uzun soluklu olacağını düşünmemiş. “350 gösterinin yaklaşık 250 bin seyirci kitlesi var. Fakat bunlardan 30 bininde bir işareti uyandırdıysak ve imgelem düşürdüysek bu çok önemli. Arkadaşlar zaman zaman sohbet aralarında ‘tamam da ne...’
diyorlar. İnsanlar geride bir şeyler bırakırlar ya. Biz yaptığımız işten dolayı çok somut bir şey
bırakamayacağız. Söylev
çalışmamız, sanırım oğluma miras
çözümlenmiş. Biz 80 yıldır aynı şeyleri yaşıyoruz ve döne döne çözmeye çalışıyoruz. Projede, bu onuru yaşamak ve bunu tekrar insanlara hatırlatmak
için yer aldım.”
Özlem Özkaran, sanatçının sorumluluğunun insan
sorumluluğundan ayrılamayacağı düşüncesiyle projede çalışıyor:
“Kendi özelimizdeki sorumluluklarımız dışında, yaşadığımız topluma karşı
kullandığına benzer megafonla bile sahneye çıktıkları oluyor. Bir gösteride yerel radyo yayınlarının mikrofona karışması sonucu zaman zaman arabesk şarkılar duyulmuş:
B u la n c a k a n ı l a r ı ...
“Projeksiyon makinesi bir portakal kasası üzerine konuyor. Bulancak’ta bir düğün salonu ayarlanmıştı ve her yer aydınlıktı.
bozulduğunu, makinelerin toplandığını görürler. Yeniden işe girişip kısa sürede sistemi kurarlar. Ancak gösterinin ilk dakikalarında 70-80 kişi sandalyelerinden gürültülü bir şekilde kalkıp kapıyı vurarak çıkar.
P r o t e s t o l a r y ü k s e l i r k e n ... Protestonun başladığı anda Söylev’den tam da şu bölüm okunmaktadır: “...Değişik ulusları ortak ve genel bir ad altında toplayarak güçlü bir devlet kurmak patlak ve çekici siyasal bir görüştür, ama aldatıcıdır. Dahası dünyadaki bütün Türkleri de bir devlet olarak birleştirmek ulaşılamayacak bir amaçtır. İslamcılık ve Turancılık siyasasının başan kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanamamaktadır...”
C a n lı s u n u m
Gittikleri her yerde küçük kameralarla kayıt yapan güvenlik görevlilerine rastlamışlar:
“Gösterimizin tümünün belgelendirilmesini istemiyoruz. Çünkü bu çalışmanın özelliği canlı sunulması. Bu bir canlandırma gibi aktarım.”
Türkiye’nin her yerinden liseler, üniversiteler, belediyeler, fabrikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarından gelen çağrılara mutlaka karşılık vermeye çalışıyorlar. Askeri birlikler ve polis okullarında da çok sayıda sunum gerçekleştiren sanatçılara, sivil toplum
kuruluşları arasında en çok Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği, Atatürkçü Düşünce Demeği şubeleri ilgi gösteriyor. Söylev, yurtdışında konsolosluk ve temsilciliklerde olduğu gibi 29 Ekim 2000’de New York’ta
✓ ‘Zerda’ dizisinde canlandırdığı
‘kuma’ rolüyle tanınan Füsun
Kostak, Söylev’i ‘duygusal
anlamda bir borç’ olarak
düşünüyor. Kostak, “Projede bu
onuru yaşamak ve insanlara
hatırlatmak için yer aldım” dedi.
✓ Ali Düşenkalkar, Söylev’deki
rolünü üstlendiğinde bu kadar
uzun soluklu olacağım
düşünmediğini belirtiyor ve
ekliyor: Çalışmamız sanırım
oğluma miras olarak bırakacağım
ender şeylerden biri olacak.
Z Sanatçının sorumluluğunun
insan sorumluluğundan
ayrılamayacağı düşüncesiyle
projede çalıştığını söyleyen
Özlem Özkaran,
Söylev’de slaytların
sunumunu yapıyor.
M a d d i k a z a n ç y o k Ali Düşenkalkar, Velidedeoğlu’nun 10 yıl önce telefonla çağrısı üzerineSöylevdeki gösterisine katıldı. Füsun Kostak 7 yıldır anlatıcıyı, Özlem Özkaran da slaytların sunumunu yapıyor. Üçü de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü mezunu olan sanatçıların, bu emeklerinin karşılığı popülerlik ya da maddi kazanç değil. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun izniyle Söylev’de rol alan Ali Düşenkalkar birçok oyunda başarılı roller üstlendi.
“Z erda” dizisindeki
‘kuma’ rolüyle tanıdığımız Füsun Kostak ve filmlerde seslendirme yapan Özlem Özkaran, yoğun çalışmalarının arasında Söylevdeki görevlerini ihmal etmiyorlar. Bir yıl öncesinden programlar belirlendiği için bazen
“ucu ucuna” da olsa mutlaka yetişiyorlar.
O ğ u la m ir a s
Ali Düşenkalkar, Söylevdeki rolünü üstlendiğinde bu kadar
olarak bırakabileceğim ender şeylerden biri olacak.”
Kostak, Söylev’i “duygusal anlamda bir borç olarak”
düşünüyor: “Okumayan bir toplum olduğumuz için Söylev’in de okunmadığı kanaatindeyim. Zaman zaman hükümetler değişiyor, okuduğumuz şeyler birebir tekrar yaşanıyor. 80 yıl öncesine dönüp o anda yeniden yaşıyorsunuz. 19I9’la 1927 arasının hesabım veriyor Atatürk. 8 yıl kısa ama çok şey
sorumluluklarımız olduğunu düşünüyorum. Kötü bir şey olduğunda ‘Benim de payım var, durdurabilirdim’ duygusunun önüne geçme çabası.”
U n u t u l m a z d o s t l u k l a r ... Ekip her gittiği yerde uygun bir salon, slayt makinesi, perde bulamıyor ama unutulmaz dostluklar ve anılarla yüklü bir aydınlanma koşusu bu. Mikrofon yerine seyyar satıcıların
Camlan tek tek bulabildiğimiz şeylerle kapadık. Ama
Bulancak’ta o kadar güzel dostlarımız var ki. Anadolu’nun nice kentlerinden konuştuğumuz, görüştüğümüz insanlar var.”
Bazen olumsuz şeylerle karşılaşmaları sanatçılan
“kamçılıyor”. Anadolu’daki bir üniversitenin salonunda tüm hazırlıklar tamamlanır ve temizlenmesi için boşaltılır. Döndüklerinde “temizlenmiş salonda” bütün ayarların
Birleşmiş Milletler’in binasında bir konferans salonunda canlandırıldı. Kıbrıs’ta, Almanya’nın pek çok kentinde gerçekleştirildi. U ç a k t a n u ç a ğ a Söylev ekibinin kimi zaman bir uçaktan inip başka bir uçakla, otobüsle, otomobille, trenle yeniden yollara düştüğü olmuş.
“Birbirlerinin kahrım çeken, birbirlerini anlayabilen, uzun yola dayanıldı” ekip, ayın beş gününü ancak evde geçirebiliyor. Sanatçılar teksti monotonlaştırmadan dikkatleri dağıtmayacak bir tarzda sımum yapıyor:
“Söylev, Türk toplumuna Atatürk’ün bir hediyesi Gençliğe yeniden bir ışık tutma, bir belge. Karşı devrimcilerin cumhuriyet öncesinde ve cumhuriyetle beraber hiçbir zaman yerinde
saymadıklarını, her geçen gün gelişen, büyüyen bir karşı devrim hareketinde bulunduklarım algılayabiliyoruz. Seyircinin soluksuzluğunu, kopmadan izlediğini, sizi dinlediklerini hissediyorsunuz. Bir şov değil bu. Tekrar tanıkhk, tekrar bir anımsama sadece.”