• Sonuç bulunamadı

Namık Kemal:Bilinmeyen tarafları ve mektup sevgisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Namık Kemal:Bilinmeyen tarafları ve mektup sevgisi"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAHİFE DÖRT

Aralık 1840'da hayata a- çılan gözleri, 48 yıl dü n ­ yayı görebildi (1). Kısa süren ömrünün, olgunluk çağ­ ları — H ürriyet kahram anı, Va­ tan şairi olarak — sürgünlerde, ızdırap içerisinde, geçti. Şairliği, milliyetçiliği, h ü rriy et aşkı ve bunu m illetine yaym aktaki ça­ bası, sanatı ve tesirleri, binler­ ce makaleye, yüzlerce esere ko­ nu oldu.

Son yıllarda yayınlanan îkl ciltlik kitap, kanaatimizce, en ilginç olanıdır.

T ürk Tarih K urum unun ya­ yımladığı (Namık Kemal’in Mek tuplan) bir devrin tarihine, hâdi­ selerine ışık tutacak niteliktedir. F.A. Tansel’in ilmi b ir m e- tod ve tarihçi titizliği ile 25 y ıl- danberi hazırlam akta olduğu e- serin, bazı tarih bilginlerinin yaptığı gibi - işin kolayı seçile- lerek - m ünhasıran metinlerinin neşri ile, iktifa edilmemiştir. Cid ‘ di araştırm alarla, o günkü orta­ m ın bütün olayları ineelenerek, •bağlantıları sağlanmıştır. Namık K em al'in b ir insan ömrüne sığ- mtyacak çeşitli m ektuplarının hepsini dillendirebilm ek gerçek­ ten bir başarıdır. Eğer K em âl’in mektuplarına verilen cevaplar da tamamen elde edilerek

karşı-lıklariyle yaymlanabilse idi, bu eser dört başı m am ur b ir h a l­ de, raflarımızın, şimdiye ka­ dar görmediği b ir değer taşıya­ caktı. Bununla beraber, söz ko­ nusu eseri, T ürk Tarih K urum u­ nun, son yıllardaki, en başarılı yayını olarak kabul etm ek lâ­ zımdır.

Namık Kemâl, hususi hayatın­ da, iki alışkanlığını taparcasına

sevmiştir: Hergün okumak ve yazmak... Sürgün hayatında, has talıkla geçen günleri hariç, al­ tı saat okuyup altı saat yazı yazdığını kendisi söylüyor. H er­ gün m ektup yazmak onun için, vazgeçilmez b ir ihtiyaçtı. Siga­ rasını ağzından düşürm eyen tir­ yakiler gibi, kalem ini elinden bı rakmadı.

Dostlarına, aile çevresine yaz­

dığı ve onlardan aldığı m ektup­ ların hesabı yoktur. T ü rk Ta­ rih K uruntunda bine yakın m ek­ tup bulunduğu anlaşılıyor. Me­ raklıların ellerinde belki, daha fazlası, vardır. Kendisininkinden başka, aile çevresinden ve dost­ larından aldığı iki yüzden faz­ la m ektup nezdimizde b u lu n u ­ yor:

A ile çevresinden aldığı 200’e

MAGOSA’DAN YAZDIĞI DİĞER MEKTUPTAN BİR BÖLÜM.

Hidivin (Mısır H üküm darı) hâ- kim-1 şeri kabul etmemesi garip şeydir. Herif, hınzırlıkta gerçek­ ten Firavn’a filâna ca-yi lanet b ı­ rakm ayacak. D ikkat ettiniz mi, cedvelin (Süveyş K analının) his­ selerini İngiltere’ye satmakla D üvel-I Garbiye beynine (Batı devletleri arasına) ne tuhaf bir ihtilâf bıraktı. Eğer zan olunduğu gibi, D üvel-i Selase beyninde (üç devlet arasında) bizim aley­ himize ittifak m evcut olsaydı, A vrupa’da bir muinimiz (tarafta­ rımız) kalmıyacaktı. Muhlisnam e-

yi yazamadım. Sebebi birkaç de­ fa beyan ettiğim veçhile hasta­ lıkla mümtcziç (karışık) olan ru h sıkıntısıdır. Hiida bilir, ka­ lemim, gözüme kargı gibi görü­ nüyor ..

\

23 Aralık 1969 CUMHURİYET

yakıtı m ektubun hemen hiçbirisi yayınlanm am ıştır. Bu m ektup­ larda, madd( zaruretler, iç sı­ kıntıları, aile ızdırapları fazla­ ca yer alır. A yrıca Saraya özel m üracaatlar için bazı teşebbüs­ lerden ve tavslyenam elerden ve

bilhassa kitap - gazete konula­ rından uzun uzun bahsedilir.

Yarı resm î olanlarından tu ­ tunuz da babası Mustafa Asım beyin oğlundan rak ı istemesine ve Namık K em âl'in yakalandığı basur için ilâç tavsiyesine k a ­ d ar özellik taşıyanları da m ev­ cuttur.

İlk sürgünde bulunduğu (Ma-gosa) dan yazdığı m ektuplar, çoklukla, gençlik arkadaşı Zey- nül-A bidin Reşit beye ve onun babası Veys Paşaya, bir de ken­ di babası M ustafa Asım beye gönderilm iştir. Z.A. Reşit bey, Namık Kem âl’in, İstanbul’dan ar kadaşıdır. Ara sıra Reşit beyin Çamlıca’daki evinde toplanan kişiler arasm da Nâmık K emal de bulunm uştur. Bu toplantılar daha fazla içki ve kum arla ilgi­ lidir. Ancak, birincisine katılan Namık Kemâl, İkincisinden u - zaktır.

H alep’te, Adana’da ve Şark vl lâyetlerinde m ektupçuluk ya­ pan Z.A. Reşit bey, Namık K e­ m âl’den kendisine ve babası Veys Paşaya gönderilmiş b u lu ­ nan m ektupların b ir kısım m e­ tinlerini, M eşrutiyeti m üteakip, bir kitapta toplayarak, Halep'te neşretm iştir. B unların orijinal­ leri elimizde bulunm aktadır.

Namık Kemâl, Z.A. Reşit’! kardeşi gibi, babası Veys P a­ şayı da, babası gibi sevmiştir. Nasıl sevmesin ki, Veys Paşa, onun kara günlerinde, Magosa sürgünlüğünde, K ıbrıs m utasar­ rıfı bulunurken, hususî b ir a lâ ­ ka gösterip, ailesi ile yazışma­ larını sağlamış ve dostları ile si­ yasî tem aslarına aracı olm uştur. K em âl’in — m uhitin havasını ya­ dırgadığı İçin — bozulan sıh­ hati ile de candan meşgûl olan, yine Veys Pasadır. (2).

NAMIK KEMAL’İN SÜRGÜNDE İKEN MAGOSA’DAN YAZDIĞI MEKTUPTAN BİR PARÇA

(... Hüseyin efendi daima Türkçe gazeteleri gönderiyor. Fransızca gazeteler için ne yapacağız; orasını bilemem. Siz keyifsizlenirsiniz. Öteki arka daş korkar. Beriki arkadaş, gönderecek yer bulama», Şimdi, İşin buraları düşünülürse, hepinize, topunu za, kantarlıyı atm ak lâzım geliyor... )

kartılarak, Geliboluya getirilmiş ve B olayır’da Süleym an Paşanın yanm a gömülmüştür.

fertlerinin, birer felâketle hayatlarını kaybetm eleri cid den üzücüdür. Veys Paşa, 1882 tarihinde, Kâyseri

Mu-boğulm uştur. Z.A. Reşit ise gözleri kör olarak, 1921 yı­ lında, dünyadan ayrılm ış­ tır.

(1) Babası M ustafa Asım bey (1816 - 1990) 84, onun baba­ sı Şemsettin bey 195 sene yaşamıştır.

(2) Kem âl’e yürekten bağlı bu­ lunan Veys Paşa ailesinin

tasan fı iken, H üküm et Da­ iresindeki odanın tavanı çö­ kerek, altında can vermiş­ tir. Oğlu Şair Ali Ruhi 1890 yılında Japonya seferini ya pan (Ertuğrul) gemisinde

YARIN: --- ,

Aile çevresinden

aldığı mektuplar

...■■IHIMI

FOTOĞRAF

N

amık Kem âl'in hususî ha­ yatında, m ektup yazma tu t kuşunu belirtirken, antipa- tı duyduğu, tek şeyden de, b u ­ rada bahsetmeliyiz: Fotoğraf al­ dırm ak!... Büyük şairin, en sev­ mediği tabiatı, budur. Fotoğrafçı önünde poz verm ekten adetâ nef ret etm ektedir. Damâdı R ıfat be­ ye, bunu m ükerreren söylemiş­ tir. Bu sebepledir ki, binlerce m ektup yazan bu büyük edibin, fotoğraflarının çeşitleri, hemen hemen parm aklarım ızın adedini, pek geçmez...

I

M em âl’in, idare âm irliğinde- K ki tutum u sertçedir. Bu ■■ yüzden, başına hayli işler açılmıştır. G elibolu’daki üç beş aylık M utasarrıflığının sona e r­ mesini, sokaktaki köpeklerin top lattınlm asındaki haşin tu tu m u ­ na verenler olm uştur. Sakız’da da bir aralık aleyhinde kazan kal­ dırm ak isteyenlerin meyhanele-rirıl kapattırm ıştır. İçkiyi sev­ diği hale!». mevhane-nJİMin. -utmitrit düzeni bozacak şefindeki tutum larını gördüğün­ de, bu kapatm a kararını almış­ tır. O zamanki Sakız’dakilerin, çoğunun mesleği meyhanecilik olduğundan, kopardıkları fırtı­ nanın sarhoş dalgaları, Istanbul- daki Saray kapılarına kadar gel­ miştir.

4

M

amık Kemâl’in son y ılla r­ da, İstanbul’a veya uygun bir vazifeye tayin edilebil­ mesi için, bazı Devlet büyükle­ ri ile tem aslar da yapılm ıştır. Hattâ oğlu. Ali Ekrem, eline di­ lekçe verilerek, Babıâliye gön­ derilmiş ve Sadrazamın yoluna

çıkartılm ıştır.

Bu tutum da başarılı olmamış, nitekim Namık Kemâl, Ekrem ’in arzuhalinden m üsbet netice alı­ namayınca (... herifler bizi İs- tanbula sokmazlar, olsa olsa bir taşra m em uriyeti verirler) de­ miştir.

1

888’de Sakız Adasında — başucunda ailesinden kim ­ se bulunm adığı halde, ö- len Namık K em âl'in bu akıbeti­ ni, ailesinden evvel Padişah duymuştur. Sakız’a gömülmüş­ ken, Ebuziya Tevfik beyin — sağlığında Gazi Süleym an P a­ şanın yanına gömülmeyi arzu et fiğini, Padişaha bildiren — m ek­ tubu üzerine, nâşı oradan

(2)

SAHİFE DftRT

Yazan:

TAHA TOROS

N

am ık Kemâl, kızı Ferideye pek düşkündür. Kızı k ad ar, [ dam adı, M enem enllzade R ı­ fa t beyi de sever. N am ık K e­ m âl’in aile çevresinden en çok m ektup yazdığı dam adıdır. P a­ r is ’e kaçtığından, Sakız Adasın­ da ölüm üne k ad ar, N am ık K e­ m âlle, 22 yıl devam lı m ektupla­ şan te k kişi de, babası M usta­ fa Âsim beydir.

Oğlu, Ali E k re m ile de m ev­ zuu tahsille alâkalı birçok m ek tu p ları v ard ır. Nam ık K em âl'in aile çevresinde te k m ektuplaş­ m adığı kim se, eşi Nesim e h a ­ nım d ır. N esim e hanım , esasen m ek tu p yazacak bilgide b ir k a ­ d ın değildir. K em âl Nesim e h a ­ nım la, p ek de isteyerek evlen­ m em iştir. Ailesinin, âdeta zo­ ru ile, b iraz d a erken yaşta, başgöz edilm iştir. ,

N esim e hanım la bağdaşam a- yan N am ık K em âl’in, ohunla, arası şeker ren k tir. Bu yüzden Nesim e hanım , d ah a çok, kızı Feridenin evinde k alır. F akat oğlu Ali E krem , o nu zam an za­ m an babasının yanm a, M idilli­ ye, Rodosa ve Sakız’a götürüp getirir. A ralarım bulm ak ister. N am ık Kemâl, son yıllarında, h astad ır, bakım a muhtaçtır.- B ir ah retlik b u lu rla rsa da şairin ba

Yakınlarından aldığı

mektuplar

kim i, b ir erkek uşağa b ırak ıl­ m ıştır.

Aşağıda, N am ık K em âl’in, ba bası Âsim beyden, kızı Feride- den ve dâm âdm dan aldığı b ir­ kaç m ektuptan örnekler su ­ nuyoruz:

• Babası M ustafa Âsim bey den N am ık K em âl’e gön­ derilen m ek tu p lard an bi­ ri:

N ur-u aynım oğlum efendim , Bu p o sta m ektubunuzu al­ dım . H aberi afiyetlerinden mem nun oldum . B izler de elhamdü- lüllâh afiyetteyiz. Esvapların vakti ile yetişm esine m em nun oldum . V erilen akçe ve çekilen em ek zayi olm adı ve makbule de geçmiş. B u rad a validenizle ben, b irkaç k ere çarşıya gittik. Ş urası şöyle, b u ra s ı böyle ol­ sun diye tarife. H ele emeğimiz zayi olmadı. Sefayı hatırla giy­ m enizi ve k ariben m üşürlük elbisesini dahi gönderm ekliğim duasını ifa etm ekteyim . Akçe geldi. Terziye teslim ettik. Bâki herhalde H üdam n birliğine e- m anet ol, oğlum efendim.

12 M art 303 (1887) Mustafa Âsim • Kızı F eride’den N amık K em âl’e

N

am ık K em âl’in kızı Feride, üçüncü çocuğunu Dünyaya getirm iştir. Babasına yazdı­ ğı bu m ektupta, diğer

çocuk-■ ^

t * i

ı

'¿ 7

Babası Mustafa Asını Beyden, Namık Kemal’e

gönderilen mektuplardan birinin klişesi

ların a nazaran, doğum unun na­

sıl olduğunu an latm ak tad ır. M ektuptaki (Safiye) yeni doğan

kıza verilen ilk isim d ir. Fakat N am ık Kemâl, ilerid e bu adı değiştirm iştir. B abanın teklif ettiğ i iki isim den (N ahide) be­ ğenilir ve Safiye a d ı N ahide’ye çevrilir. Bu m e k tu p ta bahsedi­ len Muvaffak, rah m etli Muvaf­ fa k M enem encioğlu’d u r. (Be­ ra a t) de N am ık K em âl’in kızı­ n ın, ilk kızıdır.

Sevgili babacığım,

M ektubunuzu aldım . Nemse (A vusturya vapuru) adayı tu t­ m am ış diye pek ziyade canım sıkılm ıştı. Hele hangi vapur ge tird i ise kâğıtlar geldi.

Beybabacığım, Safiyenin teş­ rifi ne Muvaffak k ad ar gürültü lü, ne de B eraat k ad ar hafif ol du. İk isi ortası idi. H am dolsun şim di çocuk da ben de kem âli afiyetteyiz. Y ataktan kalktım , lâkin ortalık k a r buz içinde. O- dadan çıkm aya Peştam alcı (o- devrin m eşh u r doktoru

Peşte-*4 Aralık 1969

CUMHURİYET

Damadı Rifat Beyin, Namık Kemal’e gönderdiği

mektuplardan birinin baş tarafı

m alcı Paşa) m üsaade etm iyor. Ben de çıkm ıyorum .

Kızcağız pek ufak, pek zayıf. B akalım büyüdükçe birşeye benzer m i? M uvaffakcığun, m a­ şallah hiç kıskanm ıyor, sevi­ yor. Anne, sü t ver aç kalm asın, yazıktır diyor. I-âkin, B eraat fena halde kıskanıyor. Kuca­ ğım da gördüğü gibi at, koy di yerek, ağlam aya başlıyor. Ağ­ lam azsa m ahzun oluyor. S ü t ni ne arıyoruz. Ç ünkü D uti de gi­ dince, B eraatçık pek üzülecek. Neyse, hepsini Allah bağışlasın da, şöyle böyle b ü y ü rler, de­ ğil m İ babacığım ?

B aki hasr.etle, ayaklarınızı 8- perim . Ç ocukların üçü de, ke- zaiik, ayaklarınızı öperler sev­ gili babacığım .

Ferideniz. • Beybabacığım , B eraatle

Safiye sakız, M uvaffak da sakız tatlısı istiyorlar, buna ne dersiniz? 29 M art 1300 (1884) tarihinde F erid e’n in, b ab ası N am ık K e­ m â l’e gönderdiği m ektubun so­ n u n a eklediği n o t çok en tere­ sandır.

(C asus H ınzır Ahmet gelm iş. H ususî casusluk olarak, yeme, diği nâne kalm am ış. Bilmem ki oraya, dediğiniz gibi, ne.... ye­ meye gider! Allah belâsını ver­ sin.)

• D am adı R ifat beyin Na­ m ık K em âl’e gönderdiği '*• 15 Teşrinievvel 1304 (1888)

ta rih li m ektubun baş kıs m ı N am ık K em âl’den, beklenilen b ir teşek k ü rn a m e ile ilgilidir.

V elinim etim ,

15 Teşrinievvel 304 ta rih li lü- tufnam enizi C um artesi günü ala bildik. A rtık postalardan şikâ­ yete dilim varm az oldu; çün­ k ü usandık, bıktık. Bu hafta, doğru p o stad ır. B akalım bugün gelir mi?

E krem hakkındaki lütf-ii Padl şahîden dolayı b ir teşekküm a- m e gönderm enize in tiz a r edi­ yoruz. İnşallah bugiin lütufna- m enizi alır ve onu m elfuf bulu­ ruz. E k rem b u g ü r birşey yaza­ m az sanırım .

E kim ayında, îsta n b u la k ar yağm ıştır! D âm âdı sık ın tı içe­ risin d ed ir. S abırla, yeni b ir m e m urfyet beklem ektedir. B u ara­ da, M ahm ut C elâiettin Paşa ile Recaîzade E k rem beyle, Devlet Şûresı âzasından F e rit bey, Akif . ‘ Paşa hakkitıda, b âzı hab erler,

aşağıdaki m ektupta, N am ık Ke­ m â l’e bildirilm iştir.

• Damadı R ifat beyin Na­ m ık K em âl’e gönderdiği 10 Teşrinisani 1304 (1888) tarih li m ektubu:

V elinimetim ,

6 T eşrinisani 304 tarih li lütuf- nam enizi şiikran-ı âzim ile al­ dık. B ilm em ki, bu sene hava­ lardaki g arab et nedir? Istan- bulda da teşrinievvel zarfında k ar yağm aya başladı ki yakın vakitlerde böyle b ir hâl görül­ m em iştir. Bir derecelerde de 1 soğuk yaptı ki, san tig rat sıfır­ dan aşağılarda gezinmeye baş­ ladı. H am dolsun b ir iki gün­ dür iyidir, bakalım bn kış na­ sıl gerer.

Gönderdiğim iz eşya, Nem se va p u ru ile gitm işti. A rtık avde­ tinde alırsınız. M ürekkep bugün gönderilecektir.

Salı günü takdim ettiğim ari- zede söylediğim veçhile,

tel-grafnam e-l devletinizi a lır al­ m az m ağazadan p a ra la n talep ve ahzeyledik. V akıa h e r ay po­ liçe gönderm ekten ise, h er ay­ başı verilm ek üzere m ağazaya açık b ir em ir verdirm ek daha iyi olur.

H aftad a b ir iki defa Saray-ı H üm ayuna N uri beye, Büyük beye, Hâzineye, Valide ve B ira­ dere, T a h ir’e u ğram ak m ecbu­ riyeti olm asa, veyahut bende­ niz için, yaya sokağa çıkm ak kabil olsa da E k rem ile b e ra ­ b e r o tu rm ak için, u zakta b ir hâne ted arik olansa idi, elbet­ te bu akçe ile, pek âlâ geçini- lirdi. F akat ara b a p arası gözü­ m ü yıldırdı. Şim di, m eselâ H â­ zineye yaya ve diğer ta ra fla ra tram v ay ile pek ucuz gidip ge­ liyorum . İnşallah, saye-i devle­ tinizde b ir m em uriyete nail o- lu r da bu sü rtü k lü k ten k u rtu ­ lurum . Fakat, o da ne vakit o- lacak, orasını bilm em ?

Vakıa, k aderin pençesi bü­ külm ez ise de, onu d üşünüp de sıkılm ayacak k ad ar fikr-i hik­ m ete m âlik değilim . H em , kade rin pençesi bükülm eyeceğini bi liyorum , hem de sıkılıyorum . Cenabı H ak efendim ize öm ür versin, inşallah sonu hayr olur.

M ahm ut Celâiettin için tees­ süf eden E krem bey değildir.

O nunla buna d a ir h içb ir söz geçm edi. Teessüf eden zat ise, Şûrayı Devlet azasından F erit bey idi. Bendeniz, o arizem i bi­ rad erin dairesinde yazdım .

Fe-Kızı Feride tarafından Namık Kemal’e gönderilen

mektubun baş tarafı

29 Mart 1884 tarihinde, Feride, babası Namık Kemal’e

gönderdiği mektubun sonuna bu notu eklemişti.

rit bey yanım a gelerek «Allah

aşkına şunu yaz, hiç öyle bir edepsiz, beyefendinin m aiyetin­ de bulunm aya lâyık m ıdır? Fa­ k a t benim ism im i yazma» dedi, F erit bey, sizin Vali Paşanın akıl kâhyasıdır. Bilm em bilir m isiniz? A rnavut kavminden- dir! Âkif Paşanın h er sırrın a va kıf geçinir. Bilmem m ü şarü n i­ leyh için e s ra r var m ıdır? Dahi­ liye N azırının b ir tah rira t-ı hu- susiyesine cevap olarak yazdı­ ğınız m ektubun su retin i Vali Pa şa h azretleri m üşarünileyhe

gönderm iş. «Beyin m u h arrerat-l Tesmiyesinde bundan güzel ya­ zılm ış birşey yoktur» diyor. Bil m em nasıl şeydir? B aşka arzeda cek birşey yoktur. Baki ayakla­ rınızı öperim velinim etim .

10 T eşrinisani 304 O ğlunuz R ifat

YA R IN : __________

TAVSİYE

MEKTUBU

(3)

SAHİFE DÖRT

Abdülhak Hami d için

bir tavsiye mektubu

M İTH A T PAŞA

n

K

em âl’in, keşfederek tiştirilm e sin e em ek h a r­y e ­ cadığı, ilerisi olan in san ­ la r arasın d a H âm id de v a rd ır. H âm td ’i — E d eb iy at tarihim iz de tavsiye m ek tu p ların a güzel b ir ö rn ek v erm ek su retiy le — M ith at P aşa'y a ta n ıtır.

A şağıda y ayınladığım ız bu belge, S tan ın m ış T ü rk b ü y ü ­ ğü n ü b ir arad a gösterm esi b a ­ kım ından, b ü y ü k d eğ er ta ş ı­ m a k ta d ır.

M ektubu yazan (N am ık K e­ mâl) dir. M uhatabı (M ith at Paşa) d ır. T avsiye edilen, is­ tik b a lin b ü y ü k şairi (A b d ü l­ h a k H âm id) tir. Bu m e k tu b u H âm id (faiıa sonra, N am ık K e­ m â l’in oğlu (A li E k re m Bola- v ır) a v erm iştir. B o lay ır ise, bu n u b ir ith afla, E d e b iy a tı Ce­ dide'nln hassas şa iri (H üseyin S ire t) e hediye e tm iş tir. Bu tavsiye m e k tu b u n u n orijinali, halen m erh u m H üseyin S iret ö z v e re n 'in oğlu Ş e h su v a r Me- n em encioğlu’n d a d ır :

V elinim et,

P a ris ’te m ü lâ k a t-ı seniyeleri ile te ş e rrü f etm iş olm asından em in old n ğ n m H âm id bey, m a- iy e t-i d ev letlerin d e haline m ü­ nasip, b ir m e m u riy e t ister.

K ulunuz, şim diye kadar, bin belâdan a rtak alm ış, m isline m azhar olm uş iken, feleğin er- b ab -ı İstidada düşm an oldu­

ğuna yine kani olam am ıştım . Ş lm dengeri bu kaziyeyi de k ab ü l etm eye m ecb u r oldum . K abulüm e sebep ise, H âm id beyin b ilid ir.

H âm id bey, m illetin üm id-i istikbâli addolunacak gençle­ rin, gerek a b lâ k ve gerek ta h ­ silce, en m ü m tazı olarak, k a ­ biliyeti ise sahihen C enabıhak öğe öğe y a ra tm ış m isline m asa- dak olacak d erecelerdedir.

Eğer terbiyet-1 âsafânelerl al­ tın d a b u lu n u r İse, d ev let g er­ çekten İnsan addolunacak b ir adam d a h a kazanm ış o lu r. Bu m ü lk te diravetkftr-ı figâbane ile b a m iy e t-i fe d ak âran en in iç tim aın d an ib a re t olan m eslek-i selâm eti kiişad b u y u ra n efen- dim izsiniz.

B inaenaleyh, öyle b ir k ab ili­ yet-! fev k alâd ey i p e rv e rd e e t­ m ek de efendim ize y ak ışır.

K endi, filhakika, m aişetçe

m u s d a rip tir. M am afih, fe v k a ­ lâde zek âların şanından olan fe ra g a tte n dahi ayrılm az.

M aksadı, b ü y ü k b ir h izm et değil, eltaf-ı kab iliy et - p erv e- ra n e le rin e m ü ra c a a ttır. B ir k e ­ re te c rü b e b u y u ru lu r ise, m e­ ziyeti n azar-ı te tk ik -i âsâfane- lerinde, b ilbedahe sab it olur.

K u lu n u z, m a ğ ru r değilsem de, m ütevazı d a değilim . Bi­ naenaleyh, v a ta n ve m ille t na m ına yem in İle efendim izi te ­ m in ederim ki, H âm id b ey ben denize itim adım , nefsim den, ziyadedir. Ç ünkü bendenizden gençtir, bendenizden ziyade işe y a ra r, bâki...

* * *

İşte H âm idciğim ; M ith a t P a ­ şa İçin sana b ir m ek tu p ile b ir m ek tu p m üsveddesi. M ektup im zalı, zarflı olan yad ig âr. M üsvedde de şu d u r:

V asıta ile göndereceksen —

Z S

Aralık 1969

CUMHURİYET

çünkü hâlim iz m alûm — m ek- tupdaıı ilerisine gidem em . Seıı götürecek İsen, şu m üsv ed d e­ yi veririm . V arılm asın ı b ana havale edecek de cev ab a İn ti­ zar eyleyeceksen, m ü sv ed d e­ nin de d ah a ilerisine gider, y â ­ ni, senin h a k k ın d a ta s a v v u r e- dip de, söyleyem ediğim şey le­ rin , cüm lesini söylerim .

K ardeşin K em âl B abam ın şu el yazısını, ye­ gâne h ak ik i k ard eşim S lr e t’e öeıı ih d a ettim . T azın ın kıvm e ti b ü y ü k tü r ; ih d an ın d a beni babam a m ü lâk i o ld u k tan son­ ra, S iret'ciğim e ih ta r edeceği, b ir k ıym eti olacaktır.

21 Ş u b a t 929 N âm ık K em âlzade Ali E krem

YARIN:

---Bir İngiliz’le

dostluk

ABDÜLHAK HÂMİD

Namık Kemal'in Abdülhak Hâmid için Mithat

Paşaya

yazdığı tavsiye

mektubunun

fotokopisi yukarda görülüyor.

(4)

(

' SAirîFE DÖRT

A l « « « © • V - / •

m

Olum döşeğinde

aldığı mektup

N am ık K em âl’in o fla AU Ekrem

H

üseyin H ilm i (1855 - 1921) Midillide N am ık K em âl’in hususî kâtipliğini yapm ış, onun him ayesinde yetişm işti. M uhtelif valiliklerinde göster­ diği cesaret, çaba onu, en b uh­ ra n lı b ir devrede, M eşrutiyetin İlk yıllarında Sadrazam lık kol tu ğ u n a o tu rtm u ştu .

Bu sü tu n lard ak i m ektuplar­ d an b iri 1888 yılında Sakız Mu­

tas a rrıfı olan üstadı N am ık K e­ m â l’e gönderilm iş son m ek tu p ­ tu r. B u m ektup, N am ık K em âl’ in ölüm yatağında alıp okuduğu fak at m iinderecatm dan blrşey anlıyam adığı belirtilen b ir m ek tü p tü r. N itekim b u m ek tu b u okuduktan iki saat so n ra N a­ m ık K em âl hayata gözlerini ka p atm ıştır.

N am ık K em âl o sıra la rd a R um larla çetin b ir m ücadeleye girişm iş, aleyhinde onların çı­ k a rd ık ları g ü rü ltü lere göğüs germ işti. B u sıra d a oğlu Ali E k re m îsta n b u ld a d ır, onun Sa­ ray tarafın d an A vrupaya tahsüe gönderilm esi işi de suya düş­ m ü ştü r; am a b ir taraftan Sa­ rayda kendisine kâtiplik vazi­ fesi h azırlan m ıştır. H üseyin HU mİ P aşa m ektubunda bu husu­ su N am ık K em âl’e bildirirken, çocuğun, Avrupa tahsilinden ge ri b ırak ılm asın a üzülm ektedir.

H üseyin H ilm i (Paşa) N am ık K em âl’in sahhatından bilgi ver­

m esini de rica ederek m ektu-b u n u t A m a m l a m i f l h r

BÜYÜKLÜK ŞANI

R

ecaizade M ahm ut E krem bey (1846 - 1913) N am ık K em âl'in ahlâkına m eftun olduğu d o stların d an d ır. A rala­ rın d a E d eb iy at m evzuundan başka m uhtelif m evzularda ya­ zışm alar o lm u ştu r.

B ir a ra lık N am ık K em âl’e m ektubunu geciktiren E k rem bey, k u su r affetm enin büyük lük şan ın d an olduğunu ü sta d ı­ na yazar. 16 A ralık 1300 (1884) tarih in i taşıy an aşağıdaki m ek tu p ta , R ecaizade M ahm ut Ek- rem in b üyük b ir m ü jd esi v ar­ dır: Oğlu N ejat doğm uştur.

O N ejat ki, genç y aşta ölü­ m ü ile T ü rk edebiyatına, m ersi yelerin en hazin örneklerini ver m iştir.

Recaizade, oğlu N ejat'ın do­ ğum una b ir tarih değil, fakat m ünasip b ir kıta yazm asını N am ık K em âl’den rica etm ekte dir. K endisi de, N am ık K em âl’

in aynı yıl doğan İlk to ru n u M uvaffak (M enemencioğlu) 1- Çtn b ir k ıt’a yazmayı ta s a rla ­ m aktadır.

BABASININ

SAYESİNDE

M

am ık K emâl ölüm döşeğin­de iken, oğlu Ali E krem B olayır (1867 - 1937) S ara­ ya k âtip olarak alm ıyordu. U- zun süren Saray K âtipliğinde kendisini edebiyata v erd i ise de büyük b ir şair olam adı. Ancak babasının ü n ü ile büyük itib ar gördü. V alilikler yaptı, edebiyat ta rih i p ro fesö rü oldu. Ali E k ­ rem , babası N am ık K em âl’e a it bazı eserler ve h a tıra la r da yazdı. İstan b u ld a tahsilde b u ­ lunduğu sırad a babası İle her m evzuda uzun uzun m ek tu p laş­ m aları oldu.

Ali E k re m ’in babasına yazdı­ ğı b ir m ektuptan b ir sahifeyi b u sütu n lard a bulacaksınız.

Bu m ektubun yazıldığı 1883 tarihinde, N am ık K em âl’in

oğ-27 Aralık 1969

CUMHURİYET

b

O ' / .

.

ı

. <r

'

- “

» ¿ M ,

■ ■ ■ *?< **>

. ' •

J

r '

.

-* .

k

t

‘‘K

L

-*1'¿

, , ,

. . . .. . " - • • ’i

¿ s

ı *. V / - . ı * •

¿ '■ a .

r f

OjAp

H üseyin H ilm i (P a ş a ) n ın m e k tu b u . N am ık K em al b u n u , Ölü­ m ü n d en iki sa a t önce alm ış, okum uş, fa k a t ra h a tsız lığ ı seb e­

biyle a n la y a m a m ıştır. T a rih : 13 T eşrin isan i 1304 (1888)

o J ,

.

c , Ş . S ~

R ecaizade M ah m u t E k re m ’in, N am ık K em al’e gönderdiği 16 K â n u n u ev v el 1300 (1884) ta rih li m e k tu b u n o rip in a li y u k a ­

rıd a k i klişede g ö rü lm ek ted ir. lu 16 yaşındadır. Ne öğreniyor­

sa babasının sayesinde öğrendi ğini bildiriyor. K ader m üsaade ederse, ken d in i vatanına ve m illetine ad ay acak tır. İBirgiln, büyük b ir mevkie geçecek olur sa, bab asın ın sayesinde bu n u

Oğlu Ali E k re m ’den, babası N am ık K em âl’e gönderilen m ek­

tu p ta n b ir pasaj kazandığım anlıyacak ve onun k o lla n arasın a kendisini atarak, beyaz sak allarım öpecektir.

B u arad a babasına bazı gaze­ te havadisleri de verm ektedir. G azeteler N am ık K em âl’in Su­ riye V alisi olacağını bildirm ek tedir. Daha sonra N am ık K e­ m âl’in, E rm en iler ve A raplar , aleyhine dâvâ açtığını yazm ak­ ta d ırla r.

YARIN : __________

Sicil

Varakası

(5)

SAHÎFE DÖRT

28 Aralık 1969 CUMHURİYET

Midimdekiler için

sicil varakası

m

N

am ık K em al, M idilli A d a n ' na 1877 y ılın d a sürgün ola­ rak g itti. 1879 yılının sonla­ rına doğru b u adanın m u tasar­ rıf lığına tây in olundu (1).

Y erli b a lık ç ıla rla İtaly an ba­ lık çıları arasında b aşg ö steren ih tilâ f yüzünden, üç ay on gün, içten m enedildi. T e k ra r vazife­ sine başladı ve 1884 ta rih in e k a d a r M idilli’de kaldı. D aha sonra, Rodos’a, 1887 ta rih in d e de Sakız A dası'na M u tasarrıf oldu.

N am ık K em al son ese rle ri ile en m ühim m e k tu p la rın ı M idil­ l i ’de yazdı. Ç evresinin tarih in i, coğrafyasını, ik tisa d i d u ru m u ­ n u İnceledi. H alkı çok y ak ın ­ dan, m u h te lif y ö n leriy le tanıdı. Bu arad a em lâk k â tib i H üse­ yin H ilm i efen d iy i tan ıy ıp h u ­ susi k âtip liğ in e aldı (2). O nun kab iliy etin i sezdiği için, y e tişti­ rilm esine, b ü y ü k b ir devlet a- <famı olm asına çalıştı.

N am ık K em al, sü rg ü n olarak M idilli’de b u lu n d u ğ u sırada, A d a'y a M u ta sa rrıf olarak R auf b ey (3) tây.in edildi. N am ık K e­ m al yeni m u ta sa rrıfta n b ü y ü k b ir dost m uam elesi gördü. Ra­ u f bey g ü n ü n b irin d e, kendisin­ d e n , M idilli’de b u lu n a n devlet m em u rları ile, k o nsoloslar h ak ­ k ın d a özel n ite lik te bilgisini r i­ ca etti. N am ık K em al, m u ta sa r­ r ıf beyin bu ricası ü zerine, Mi- tfilli’d ekilerin hem en hepsi için a y rı ayrı, âd eta tezk iy e v a ra ­ kası d o ld u ru r gibi, b ir dosya

h a z ırla d ı; b u n u , hususi k âtib i H üseyin H ilm i (P aşa) v asıtasiy - le, m u ta sa rrıfa gönderdi.

Ş airliğ i k a d a r m izahı da k u v ­ v e tli olan N am ık K em al’in, ede­ bi b ir ü slû p çerçevesi içerisin# y erleştird iğ i bu m izah p a rç a la ­ rın ı, - b u g ü n k ü dilde anlaşıla- m ıyacak b irk aç k elim esin i sa­ d e le ştire re k - su n u y o ru z :

* * *

A RİZEM l tak d im eden tah - rir-i em lâk k âtib i H üseyin H il­ m i (P aşa) b e n d e le rid ir ki, Ce- z ire ’de (4) yazı y a z an ların , cüm ­ lesine fa ik tir. A h lâk ın a Ekrem beyin (5) a h lâk ı derecesinde iti­ m at o lu n ab ilir. F a k a t, tab iid ir ki, E k re m k a d a r yazı yazam az. O k a d a r yazı y azacak olsa, b i­ zim b iç a re C ezire’de (M idilli A dası) değil, m ü lk ü n um um i­ y etin d e, n â d ir b u lu n u r.

* * *

A S A K ÎR -t şahane kay m ak a­ mı îslâ m efendiye, iltifa t b u ­ y u ru la c a k idi. K endi, sahihen m ü cah it o la ra k bu m u h areb e­ de, ik i y e rin d e n y aralan m ıştır.

R um elinin son faciasın d a S ü­ leym an P aşa k o lu n d a L iva ve­ k â le ti ile b u lu n a ra k , B ek ir P a ­ şa fırk a sın ın d ü m d a rîığ ın ı ih ti­ y a r ile, üç ta b u rla y irm ialtı t a ­ b u r düşm ana m u k av em et e t­ m işti. Ç etrefil b ir A rn a v u t İse de söz a n la r, h am iy etli, irtik â p düşm anı b irid ir. İltifa t ile k u l­ la n ılır I

* * *

M U HA SEBECİ efendinin, b ir de silâhı olsa, yol k esen lerd en say ılab ilir ! K endisinin m a lû ­ m atı v a r m ıd ır, yok m u d u r, lâ- y ık iy le b ilem em î M ahdum ları b eyefendi, güm üş olarak gelen ta h s ila tı, m eteliğe, aleni d en i­ lecek b ir halde, ta h v il e ttirip d u ru y o r ! H ırsızlık suçu, y a l­ nız b u n a m ü n h asır d eğ ild ir. Â- ş â r ih a le le ri, asker id a re si gibi şey lerd e, edilm edik fen alık y ok­ tu r . B içare İslâm bey, ask er id a re si m eselesinde, m u h aseb e­ ci e fen d i ile az kaldı, ayyuka çık ac ak lard ı.

H Â K İM efendi, Ç am lıbel ve­ y a h u t K alab ak a d e rb e n tle rin in ________________________________

b irin d e b u lu n m ak ik tiza ed er­ ken, sevk-i kaza ile, n asılsa b u ­ ra la ra düşm üş I A lış-verişlnde, en b ü y ü k silâh k u v v eti, d â v a la ­

rı k a rış tırm a k tır. H ü k ü m le r tesri b u y u ru lu rsa , ta b ii o k a d a r fenalığa im kân kalm az. N iza­ m a a y k ırı verilecek ilâm lar, t a ­ bii ki, n a z a rı tetk ik in izd en k u r ­ tu lam az.

î|c j|c >jc

M EVLEVİ şeyhi efendi haz­ re tle rin in h âli, m uhasebeci ve k ad ı efen d ilere ra h m e t o k u tu r d ereced ed ir... A sk er için y ap ­ tırıla n h ırk a la rın pam u ğ u n u , a sta rın ı çaldı I T ek k en in b a h ­ çesinden ç ık a rd ıla r. O tu rd u ğ u eve, v a k ıfta n m asraf ed erek , yine v a k ıfta n g asbederek, su g e tirtti. Z annederim , b u n u n için, ah ali ta ra fın d a n , resm i is­ tid a la r v a rd ır. ,

* * *

TABU R ağası, Gazi O sm an P aşa taslağ ı b ir şey o larak , h a y ­ d u t ta k ib in e g ö n d erilir ise, m ü ­ him n o k ta la rı tu ttu ğ u n d a n b a h ­ seder. G üzel p a ra çala r I K or­

kak olm asa, zararsız cellâtlık ed e r I İnsan su retin d e yaratıl' m ış b ü y ü k b ir ayıdır,

* * *

M ECLİSİ İd a re k âtib i H akkı efendi, kendi halinde, oldukça söz an lar. L ekelenm em iş, za­ rarsızca, işe y a ra r b ir şeydir.

M Ü ÎT Ü efendi zek id ir; fak at ah lâk ın a itim ad olunam az.

* * *

TERCÜM AN N ikolakl : İz a ­ lesi vacip b ir h â b is tlr 1 G eçen­ de, b ir ta h k ik için köye gönde­ rilm işti. H izm et n âm ı ile 60 li­ ra, 200 m ecidiye, b ir de 10 altın değer b ir hay v an alm ıştı. R e­ zale tleri ay y u k a çık tı. İş m ah ­ kem eye d üştü, y in e ö rtü ld ü . D âvanın yenileneceği sö y len i­ y or. G ökten İsa inse, yine k e n ­ disine, p arasız b ir iş gö rd ü re- m ez san ırım I

efe

SA N D IK em ini : S andık içi­ ne düşm üş fare le rd e n m â d u t- tu r . M uhasebeci efendi cen ap ­ la rı ile b u g ü n le rd e b ir p a ra de­ ğiştirm e ittifa k ın d a b u lu n d u ­ ğundan b ah so lu n u y o r ki, doğ­ ru olm ası çok m u h tem eld ir.

* * *

B İZZA T şa h it olm uşsunuz­ d u r ki, H alim bey, zek id ir. Ze- I kâsı k a d a r da a h lâ k ı' m ıin ta- zam dır. T eşebbüs edilecek h a ­ y ırlı işlerd e, çok h izm etler ed e­ b ilir. B irad eri M ustafa bey, d a ­ h a gözü a ç ık tır. İy i a h lâk lı ve fe d a k â r fik irlid ir. M em u riy ette b u lu n m a k istem ez. F a k a t, m e­ selâ âşâr ih a le le ri gibi şeyler­ de v ek il y ap ılm ak isten ilirse, iftih arla k ab u l ed er 1

* * *

M E C LtSÎ İd a re âzasının sa ir­ leri, h e r gün h u zu ru n u zd a b u ­ lu n d u ğ u n d a n , h a lle rin i tarife k alk ışm ak , h a y v a n a t bahçesi > içinde, h a y v a n la rın ism ini say­ m ak k ab ilin d en o lu r 1

* * *

TEM YİZ ve T ic a re t M ahke- ! m esi âzasının cüftılesi - v a k tiy ­ le serhoşa yem in v e rd irm e k is- ‘ tey en hâk im in , rak ıy a, şarab a, konyağa, ru m a , b iray a, falana filân a yem in diye diye, d ü n y a ­ da kaç n ev i içki varsa, cüm le­ sini saym aya b aşlam ası ü z e ri­ ne, sarhoşun :

— H âkim efendi h azretleri, b ir âdil hâkim olsa da, evvelâ size yem in v erd irse !.. Ben, d ü n y ad a ra k ı ile şa ra p ta n b a ş­ ka içki bilm em . Sizin dünyada içm ediğiniz m u rd a rlık k alm a- , m ış ! dediği gibi - ah b ir m ah ­ kem e olsa da size de h ü k m etse, h itab ın a lây ık ta k ım ın d a n d ır. | B ire r m ükem m el h a y d u t cem i­ y e ti teşek k ü l etm iş... fa k a t, y a ­ zık ki, nam ların a, m ahkem e de­ nilm iş...

ECN EBİLERE gelince : K on­ soloslar içinde, F ran sa Konsolo-Ş su ağ ır ve te rb iy e li b ir adam - , d ır. Söz an lar, hu su siy le söz > dinler.

O nun k ay ın p ed e ri olan A vus­ tu r y a K onsolosu B arcili, h a y ır­ sev erd ir, m a lû m a tlıd ır; fa k a t arasıra, h id d eti çekilm ez d e re - * ceye gelir. M em leketin e n m üs- ta it ta b ib id ir.

İsveç ve R usya K onsolosu A m bra cenapları, G eneral Ag- niy an ef’in eski ve tâ b ird e m ü - t

I

nasebeti m akam a ra n ırsa , Mi- dillisu k ab ilin d en olarak, belki 30 senedenberi, k u la k la rı sev- i yiatile izaç eden v ah iy elerd en bulunduğu için, h alin i ta rife ih ­ tiyaç görem em 1

* * *

İTALYA K onsolosu F id e lli; vaktiyle o p e ra la rd a çalgı ç ala r- | mış I Ş a rla ta n lık k u v v eti ile sonra hekim liğe, d aha sonra konsolosluğa dökülm üş. Belki, ileride h ah am b a şılığ a, v e y a h u t haraççılığa özenir. A çıkçası ve doğrusu, edepsiz b ir m a h lû k tu r.

* * *

YUNAN K onsolosu, F ran sız- cadan, R um cadan, T ü rk çed en ve belki d ü n y ad a konuşulm aya m ü teallik h e r ne dil v arsa cüm ­ lesinden m ah ru m b ir h a y v a n - i dır ! Edepsizliği, İta ly a Konso- . loşu derecesin d e değilse de, on­ dan da pek aşağı k a lır m erte- ; belerde değildir.

AM ERİKA K onsolosu, b a k - | kelliği b ile güç id are eder. B ir

!

garibe-i rü z g â r d ır; fa k a t h ü k ü ­ mete m u s a lla t d eğ ild ir.

Î

TERCÜM ANLARIN, m em le­ ketin hem en h e r ta ra fın d a ol­ duğu gibi, b u ra d a da cüm lesi erazil-i m eşh u red en d ir. Y alnız A vusturya te rc ü m a n la rın d a n birine za ra rsız d iy o rla r. F a k a t şahsını da, h alin i de lâyıkiyle bilem em .

AVUSTURYA acentesi m üs-3

i

takim b ir ad am d ır. Z ekâsından - , başka, h e r h alin e itim ad olu­

nabilir I

N âm ık K em âl, sü rg ü n o la ra k M idilli’de b u lu n u rk e n , ad an ın M u ta­ sarrıfı Rauf Bey (Paşa) kendisine çok yakınlık göstermiş ve dost

muamelesi etmişti. b ü rle ri m esheben İsevi iseler

de fıtra te n , alelû m u m çingene­ d irler.

* * *

K A L E ’DE, Ş ah n am en in k a v ­ line# C em şid’in K af D ağına h ü ­ cum ettiğ i zam an, ü rk ü ttü ğ ü a k b a b a la rd a n olacak b ir topçu

kay m ak a m ı v a r ! Bin yaşında b ir k ad it. ... K aledeki binbaşı ise, hendeğinin e tra fın ı, m iras m alı im iş gibi e k tirir. H arbe gitm em ek için, Ş im ni topçu binbaşılığı ile b u ra y ı becayiş etm iş. K a v u rm a y ap m ak için ask ere v erilen ta y ın etlerin in ,

kem iksiz ta ra fın ı gasbedeu b ir m ü rte k ip tlr.

fjj

KALONYA M üdürü b u lu n an Ali bey, m ü sta ıt b ir m em u rd u r. Bir y er açıldığı zam an ayrıç* niyaz edeceğim .

>k ¡k *

KALEBEN T H atip M ehm et efendi celbedilerek iltifatın ıza m azlıar olacak idi. B ulunduğu sıkıntılı h alin hafifletilm esi bi­ çare le re karşı m erh am etsev er- liğinizden istirh am o lu n u r. (1) M u tasarrıflık V alilik İle

K aym akam lık arasın d a b ir m ü lk iy e âm irliğ id lr. (2) S adrazam H üseyin Hilmi

P aşa (1855 - 1921)

(3) S adık P aşazade R anf Paşa (1826 - 1883)

(4) C ezire - A da . (B u rad ak i C ezire, M idilli A dası’d ır). (5) R ecaizade M ahm ut E k rem

(1846 - 1913) k asted ilm ek te­ d ir,

Y A R I N : ________ __

Namık Kemal’in

ölümü

I

FEN ER m em u ru O rsitilli, za­ rarsız b ir ad am d ır. Sava Paşa ile m u h a b e re le ri olsa gerek.

* * *

H IR İSTİY A N m u teb erleri î İçinde M ih a tilid i’den b aşk a şa­

(6)

-D

SAHİFE DÖRT

29 Aralık 1969 CUMHURİYET

Damadı, Namık Kemal'in

ölümünü anlatıyor

K

emâl’in bir k ın , b ir oğlu vardır. Feride İle Ekrem. Feride, nârin, ve hassa« bir kız.. Babası, kendi h ay ran ların ­ dan olan h ü r fikirli gençlerden Menemenlizade Rıfat beyi dâm at olarak seçmiştir.

Rıfat bey, Adana’nm (Karai- ialı) kazasında 1856 yılında doğ­ muş, Torosların şöhretli b ir aşi­ re ti olan (Menemencioğlu) aşi­ retin in son reisi. Hacı Ahmet be­ yin oğludur. Bu Hacı Ahmet bey, H. S ultan M ahm ut devrinde Meh ¡met Ali Paşa’nın Çukurovayı iş- I gali sırasında, diğer kardeşleri ile anlaşarak, onları Osmanlı O rdusu em rine verip, kendisi M ısırlıların em rinde çalışmış ve bu suretle durum u idare etm iş­ tir. Az tahsilli, fakat çok bil­ m iş «çarıklı bir erkânı harp« dir. Ecdadı derebeyi olan ve çevre­ deki tutum ları ile iyi bir nam bırakan Menemencioğulları, S ul­ tan Abdülaziz zamanında - fır- ka-ı islâhiyenin kararlyle - (1864-1865) yıllarında, Çukuro- vadaki tehlikeli görülen, Ko- zanoğulları, K üçükali Oğulları v.s. derebeyleri ile birlikte, y u rt larm dan alınarak İstanbul'a ge­ tirilm iştir. Bu tarihte R ıfat bey, 8 yaşlarında bulunuyordu.

Padişahın emriyle, tahsisat ve­ rilerek, İstanbul'a yerleştirilen

Menemene! aşireti reisi Hacı Ahmet Bey, burada herşeyden e- lini eteğini çekmiş, çocuklarının yetişmesine gayret göstermiştir. En küçüğü olan - sonradan aya­ ğı sakatlanan - Rıfata pek düş­ kündü. Ona hususi hocalar tu t­ muş, hattâ günün modasına u - yarak, P aris’ten gelmiş olan yeni fikirli m eşhur Hoca Tahsin efen­ diden ders aldırm ıştır.

R ıfat bey, daha sonra, Babıâli- ye intisap ederek, Divanı M uha­ sebatta, M âliyede vazifeler a l­ m ıştır.

Namık K em âl’in o sırada adını ve şiirlerini hayranlıkla işiten Rı fat bey, onu yakm dan tanım ak maksadiyle, Gedikpaşa T iyatro­ sunda oynatılm akta bulunan (Vatan yahut Silistire) piyesini seyretmeye gitmiş ve o gece b ü ­ yük şairin tevkif edilmesini göz­ leri ile görmüştür.

* * *

• RIFAT bey, arkadaşı Şair Amasyalı H ikm et vasıtasiyle Na­ m ık K em âl’i, tevkifhanede tanı­ m ıştır. O nun çok sevdiği, güven­ diği bir genç olm uş ve bazı giz­ li yazışm alarda aracılık

yapmış--ır. Nitekim Rıfat beyin b u h a ­ reketi, kısa bir m üddet tevkifi­ ne sebep olm uştur.

Namık K emâl’in M idilli'de b u ­ lunduğu sırada iki defa onu zi­ yarete giden R ıfat bey, aylarca büyük Şairin m isafiri olmuş ve bu sıralarda (Feride) ile evlen­ m eleri kararlaştırılm ıştır (1).

• RIFAT bey, uzun m üddet Bağdat, Adana, Şam, Van, A n­ kara, Balıkesir D efterdarlıkla­ rında bulunm uş, M eşrutiyetin ilk yıllarında Maliye Nâzırlığına getirilm iştir. Daha sonra Ayan Azalığı ve Reisliği yapan Rıfat bey, 1932 yılının Ağustos ayın­ da ölm üştür. (2).

M

aliye Nazırı olarak Sultan A bdülham it’e takdim i sı­ rasında, Padişah kendisine: — Kayınpederin K em âl bey merhum, ahbabım İdi. Bize bü­ yük hizmet etm iştir. Senden de aynı hizmeti beklerim , demiştir.

Rıfat bey, N am ık K em âl’e ta ­ parcasına sevgisi olan değerli bir kişidir. Elimizde N am ık K em âl’e yazılmış hayli m ektupları b u lu n ­ maktadır., Hepsinde de ona k ar­

şı yürekten bağlılığın aşikâr ifa­ deleri vardır. Şimdi onun ağzın­ dan, Namık K em âl’in vefatını ve cenaze merasim ini dinleyelim:

«... Balıkesir D efterdarlığın­ dan avdetimi m üteakip, Sakız’da m utasarrıf olan kayınpederim N amık Kemâl beyin müessif ir- tlhall vuku buldu. Beni Mabeyne çağırarak vefatını haber verdik­ leri gibi, pederleri Mustafa A- sım beye de bir çavuş vasıtasiyle keyfiyet bildirildi.

Haberi Saraydan alan Manya- sizade Refik bey (M eşrutiyetin ilk yıllarında A dliye Nazırı) Ye­ ni O sm anlılar Cemiyetinden ve İbret gazetesinin neşrinde a r­ kadaşları olan Mabeyn K âtiple­ rinden Reji Komiseri N uri ve K udüs M utasarrıflığından ayrı­ larak İstanbul'a gelen Reşat bey leri bulun birlikte, b üyük ka­ yınpederim Mustafa Asım beye gitmişler ve bu can yakan ele­ mine iştirâk etm işlerdir.

Manyasizade Refik bey, eve dönerken, Adliye Müfettişliği ile Sakız’da bulunan Tevfik beyin, Beyoğlu Telgrafhanesi vasıtasly- le m uhabere etm ek üzere m

aki-na başında beni beklediğini ha­ ber verdi. Kirlikte telgrafhaneye gittik. Merhumun vefalı sırasın­ da yanında akrabasından kimse yoktu. Tevfik bey, bizden bir ha­ lter bekliyor ve oraya defnolu- ııup olunmamasını soruyordu. (Bir evlâdı da seıısin. No yapıl­ mak lâzımsa yap) diye cevap ve­ rerek eve döndüm.

K ara haber çabuk duyulur, der ler. Bilmem nasıl haber alm ış­ lar, ben eve vardığım vakit re­ fikam ile kayınvalide, ayılıp ba­ yılıp duruyorlardı. Refikam a de­ dim ki: (Eğer beni de kaybet­ mek istemezsen, biraz m etanet göster. Emin ol ki, ben, senden ziyade müteellim im .) Bu sözüm tesir etti. Zavallı Ferideciğim, babasma pek düşkündü. Beni de «ever ve m erhum a ne kadar m eftun olduğum u bilirdi.

Ben, m erhum un m eftunların­ dan değil âbitlerindendtm . (He­ nüz onbir oniki yaşlarında bu­ lunduğum sırada bir gün Ke­ mâl bey hasta m ıdır demişler, ne olmuş, namaz kılarken: «Ya­ rabbi benim öm rüm ü Kemâl be­ ye ver» diye dua etmişim. Pede­ rim m erhum işiterek söyler du­ rurdu.)

Ekrem de (Namık K em âl'in oğ lu Ali Ekrem) geldi. O da be­ nim gibi m üteessirdi. Hanıme­ fendi, (Namık K em âl’in karısı Nesime hanım ) ile m erhum ara­ sında, karşılıklı b ir m uhabbet bulunm adığından, onun teessü­ rü bizimkilerle, kıyas kabul et­ mezdi. Üçümüz doya doya ağ­ laştık. Kayınvalide, bizi tesel­ liye çalışıyordu. Konuşm ak için, ağlam ayı bıraktık. M üzakere ne­ ticesinde Ekrem ’in Sakız’a git­ mesine k arar verdik, ertesi gün kü vapurla Ekrem gitti. Daha ertesi günü bçni S aray’dan ça­ ğırdılar. Baş Mabeynci Hacı Ali beyin yanına gittim. Ebüzziya Tevfik bey, m erhum un Bolayır- da Gazi Süleym an Paşa türbesi avlusuna defni için, vasiyeti ol­ duğunu, arzetmiş. Mucibince i- rade-i seni.ve sadır olmuş ve Sakız’a telgrafla em ir verilmiş.

Liva M aiyet vapuru m erhu­ m un nâşını Bolayır’a getirm eye mem iır edilmiş. Hacı Ali bey, b u n la n tebliğ etti. Benim de Bo- layır’a gitmemi söyledi. (Bilmi­ yorum, benim gitmekliğim de irade iktizasından mı idi? Yok­ sa, Hacı Ali bey, kendiliğinden mi söyledi? Fakat irade iktiza­ sından olsaydı, yol masrafı nâ­ m ı ile birşey verilm ek iktiza e- derdi. H albuki öyle b ir şey gör­ medim.)

Ertesi günkü vapurla Gelibo- luya gittim. (Bir hafta evvel b ü ­ yü k beyi görmüştüm. — Namık Kem âl'in babası Mustafa Asım bey fala rüyaya pek inanırm ış — Senin için, şu günlerde yakın ve karanlık birşeylcr görünüyor, Allah hayırlar versin, demişti.)

Gellboluya gelişimde, kim ol­ duğum u polise de söylemedim. Yatacak bir yer sordum. Bir mey hanenin üstünde büyücek ve döşeli bir oda gösterdiler. O ra­ ya çantamı göndererek, ben de gidip hemen soyundum. Bir kah­ ve içip yatacaktım . Jandarm a K um andanının beni görmek is­ tediğini haber verdiler.

K um andan geldi: (M utasarrıf beyefendi, arz-ı ihtiram ediyor, burada kalm anıza razı değildir. Hemen kendi hanelerine b u y u r­ manız ricasındadır) dedi. İti­ zar ettim . Israrına karşı, özrümü tek rar ederek, vapurda rahatsız oldum, kalkacak halim yok­ tur; yarın gelir hâki payelerine yüz sürerim , dedim.

K um andan gitti, yarım saat geçmeden m eyhanenin önünde bir araba durdu.

M utasarrıf Nuri bey, bizzat gelerek, hem en çantam ın kal­ dırılm asını garsona em retti ve bana, burada kalm anız, katiyen caiz değildir, b u y u ru n dedi. (Nu­ ri bey 93 Mebusan Meclisinin Istinoğraf Heyetinde, M üdür gi­ bi b ir vazifedeydi. Ben de o He­ yet arasında bulunduğum için, tanışırdım . Daha sonra Bağdat'a Arazi M üfettişi oldu, orada da görüştük. Ayan Meclisinde de beraber bulunduk.)

O gece M utasarrıfın evinde kal dım. A ynı gece kayınbiraderim Ekrem bey de Çanakkale K u­ m andanı Asaf Paşa’nın botu ile, Geliboluya gelerek, M utasarrıf beyin evinde birleştik.

V erilen em ir üzerine, Namık Kemah m erhum un cenazesi

Sa-N am ık K em al’in d am ad ı R ifat Bey. Bu fotoğraf, R ifat B eyin evlendiği yıl çekilm iştir..

kız’daki kabrinden çıkartılıp tah n it m üm kün olm adığından, ta ­ bu tu k urşunla sarılarak diğer bir sandığa konulm uş ve Maiyet vapuruna yerleştirilm iş. Ekrem bey de yolcu vapuru ile Çanak- kaleye gelip oradan Geliboluya gidecek bir vgpur aram ışsa da bulamamış.

Asaf Paşa haber aldığından, kendi botu ile Geliboluya gönder miş. O gece orada kalarak erte­ si giinü. M utasarrıf beyin araba­ sı ile Bolayıra gidildi. İki gece, orada, Şehzade Gazi Süleyman Paşa’ııın türbesi bitişiğindeki, odada kaldık. Üçüncü günü, Mai- >lei vapuru körfezde göründü.

Vapurun sancağı, yarıya indiril­ mişti.

Ben, ayağım daki arıza sebe­ biyle, sahile kadar inemedim. Bir bölük kadar askerle, Boia- yırın çocukları, Ekrem ile be­ rab er indiler. M übarek tabut gelinceye kadar ben inişin ba­ şında bekledim. Oradan, tabuta refakat ederek, türbeye kadar geldim.

Kapıda bulunan bir müfreze asker tabutu selâmladı. Son se­ lâm işitilince, gözyaşları sel gi­ bi akm aya başladı. Ben İse ken­ dimi bilmeyecek bir hale gel­ dim. Y akındaki b ir odaya götür­ düler.

r

Bilmiyorum, oranın adeti mi­ dir? Bir kurban getirip, mezarın üstünde kestiler ve kanını me­ zara akıttılar.

M ukaddes tabut, mezara indi­ rildikten sonra, artık orada işi­ miz kalm adığından, hemen Ge­ llboluya lıazır bulunan vapura binerek İstanhula döııdiik.»

— S O N —

(1) Vaktiyle, m erhum Rıfat Menemencioğlundan işitti­ ğim şu fıkrayı — Edebiyat m eraklılarına bir arm ağan olarak — anlatm ak isterini:

Namık Kemâl kızı (Feride) ile evlenme kararı veren Rı­ fat’a sorar:

— Rıfat, hangi senede bu­ lunuyoruz?

— 1299 dayız velinimet. — (Feride) nin Ebcetle lıan gi rakam ı ifade ettiğini hiç düşündün mü?

Bunun üzerine, her ikisi tebessüm eder ve bıı tesadü­ fü b ir hayra yorarak sevi­ nirler. Çünkü, yakın tarih i­ mize kadar kullandığım ız (E 'ie t) hesabına göre (Fe­ ride) nJ:ı adı, evlendikleri tarihi gösterm ektedir. (2) Memleketimizde yayınlanan

- yekdiğeıinden kopye- et­ tikleri besbelli olan - ansik­ lopedilerin hepsinde de Rı­ fat beyin vefatının 1935 ola­ rak gösterilmesi, hatalıdır. Rıfat bey 1932 yılında ölıııü| tü r. Bu yıl kaybettiğimiz es­ ki Anadolu Ajansı Umura M üdürü Muvaffak Meııe- nıencioğiu (1884-1969) ile, es­

ki H ariciye V ekillerinden Büyükelçi Numaıı M enemen- cloğlu (1892-1958) Rıfat be­ yin oğullarıdır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yerden kendi motorlar› yard›m›yla havalan›p uzaya gidebilen ve görevi bitti¤inde ayn› flekilde dönüfl yapabilen uzay araçlar› ya- p›m› için X-33 projesi ortaya

“Ayasofya Hamamı, büyük şehri tezyin eden İstanbul’umuzun üzerinde milli imar damga­ larımızdan biri olan eşsiz kıymette bir yapı­ dır ki yalnız hamam olarak

Namıq Kemal, Subhi paşanın ölümü dolayısiyle kardeşi Abdul-Halim beye yazdığı mektubda, Ayşe hanımın ifadesini teyid etmekte ve &#34;Subhi paşa merhum,

bir müddet sonra Puşuctıoğ luna yine para lâzım olmuş, bi­ rinci yalanın ikinci fasiint hazır lıvafak Mestan efendiye gitmiş., efendi külhani kahvecinin

Haluk Eraksoy, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Çapa, İstanbul, Türkiye

Parçalanmış ailelerde aile bütünlüğünün olmaması, aile içi sorunlar ve ekonomik yetersizlik gibi nedenlerden dolayı bu ailelerden gelen çocukların

Tevfik Fikret’çiler bunun da müdafaasını yapabilir­ ler ve şairin lehine bir not kayıt edebilirler ve derler ki: O bir zümre için değil, Vatan ve hürriyet

[r]