İstanbul Tarihinden Yapaklar
.
...
.
İstan bul
T1
Şöhretleri
Yazan
: R eşat E krem KOÇU
i ' l f g b
İstanbul hakkında hazırladı. ğxm bir eserden bugün de birkaç fıkra sunuyorum:
PUSUCUOĞLU
On sekizinci asır sonramda ya şamış bir İstanbul külhanisidir. Koca Mustafa Paşada bir kahve hanesi vardı; semtin edip, zarif, sohbet sever kimselerinin toplan dığı bir yerdi. Puşucuciğlıi da çok zekî, hazır cevap, şakacı bir adamdı. Bir gün kendisine otuz kuruş lâzım olmuş, düşünmüş, bu kadar parayı akranından is tese veremezler, kahvehanesinin zengin müşterilerine baş vursa, ödünç almak ayıp; bir yalan ta. sariıyarak Koca Mustafa paşalı zenginlerden Silâhtar kalemi ha lifesi Mestan efendiye gitmiş:
— Validem vefat etti efendi hazretleri, malzemei cenaze içıtt bana biraz yardım ediniz! demiş. Mestan efendi de çıkarıp elli ku ruş vermiş. Fakat ertesi gün ahbaplarından birine vak’adan teessürle bahsedince Puşuc.uoğ- lunun yalan söylediğini öğren miş,. bir müddet sonra Puşuctıoğ luna yine para lâzım olmuş, bi rinci yalanın ikinci fasiint hazır lıvafak Mestan efendiye gitmiş., efendi külhani kahvecinin ziya ret sebebini sezerek:
— Valdoni nereye kaldırdın.. güzelce tedhiz ettirdin mi? diye sormuş. Kahveci:
— Allah razı olsun., sayenizde Si'ivri kapı chşma gömdük efen dim, demiş.
Zengin Mestan efendi fakir kahveciyi fazla üzmiyerek:
— Puşucuoğlu.. senin validen bizim dadımız yerihdeydi.. gel şu elli kuruşu daha al da canı için bir helva pişirt!., defniş.
Puşucuoğlu efendinin her şe yi bildiğini bu sözde® anlamış amma istifini bozmıyarak para, vı ahp el pençe durmuş. Mestan
— Ne durdun y a 7 - diye so runca:
— Beş,on gün sonra dadınızın taş parası için de geleyim mi., diye soracaktım efendim.. . de miş.
BOSNASARAYLI RÜŞTÜ AHMEED EFEN D İ Oıi yedinci asrin sonlarına doğru İstanbul a bir devşirme oğ- 'ani olarak gelmiş, enderunu hii mayunda yetişmiştir. Çocuklu ğunda Dördüncü Mehmedin kiler oğlanları arasında bulunmuştur: sarayda devrin ulemasından Çer keşli Hüdaı Osmaıi efendi, Mm. za Mehmed efendi ve tezkere sa hibi Salimin babası Mirza zade Mustafa efendiden ders görmüş, saraydan çırak edildikten sonra da azıcık bir tefcaüd maaşyile bir köşeye çekilmiş, ölümüne ka dar eşiyle dostuyla sohbet ve ül fet ederek yaşamış, İhtiyarlı ğında pek sevgili oğlunun ölü müyle aklını oynatmış., bütün günlerini mezarlıklarda dolaş makla geçirirmiş. oğlunun Edr- nekapisı dışındaki kabri yanın da kendisi için de bir lâhıd ha zırlatmış, her gün oraya gider, kendi boş kabrinin başr ucunda kendi ruhuna fatiha okurmuş., o semtin külh anilerinden, uçarı çapkınlarından birkaç kişi bunu görünce Rüştü efendi ile alay et. mek için lâhid üzerine bir takım münasebetsiz beyitler, latifeler,
tarihler yazmağa başlamışlar. Zavallı meczup, kızmamış, da rılmamış, bundan sonra sadece, elinde bir ibrik ve bir sünger ile gelmeğe başlamış; mütecaviz a- kıllılarm kirlettiği taşları yıka, yıp temizlemeğe başlamış, ken disine yeni bir meşgale bulmuş hattâ bazan, beyitlerin, hicviye lerin içinde kendisinin de beğen dikler; çıkar, o zaman onları bir yere kopve eder, taşı öyle siler miş.
Rüştü .Ahmet efendi hicri 1111 de ölmüştür.
BEN Lİ ALI
ikinci Mahmudun ilk saltanat yıllarında îstanbulun namlı kö çeklerinden bir çingene gencidir, Dalatalı Haşanın yazdığı bir des tandan, ince yapılı, uzun boy lu, aslı Dimtu'kalı imiş. Irkının keşmirî derisi üstütfide nadir rasf kınan sari saçlı bir delikanlı ol. duğunu öğreniyoruz. Oyuna, a - yağında çiçekli bir don, sırtında bürümcek bir gömlekle çıkar,
uzun saçlarını gümüş gelin teliy !e örer, ayak bileklerine altın •lalhal takar, elinde zilleri altın dan bir tef alırmış., el ve ayak parmakları da dâima kınalı ge zermiş. Aşağıdaki iki kıta Oala- ’ âlının destarımdandır:
Hançerlide içenler yiğit hovarda Çengi Ali geliyor savulun varda Samur saçlar d«dga dalga omuzda Tefinin zilleri »dondandır altından
Topuk vura vura gelişi vardır, Ocaklar yıkmış deli rüzgârda’, Sanmayın Ruyi arzda eşi vardır Tefinin zilleri.,
KASIMPAŞALI KALYONCU
h ü s e y î n
ikinci Mahrmudun ilk senele rinde Galata ve Kasımpaşa taraf larında güzelliği ve yiğitliği ile! nam salmış bir Kalyoncu nefe ridir: Mahmudiye kalyonu mü rettebatından idi. O devrin Kal yoncu zorbalarından Arab Meh- rnedin akrabasıydı. Îstanbulun bu tabakadan gençleri arasında Cezayir kesimi esvap modasının pek revaçta olduğu bu devirde en zarif givnien bu Kasımpaş&lı Hiiseyindi. Bir cuma sabahı, Pi- vale paşa camiinde namaz kik diktan sonra Kalvoncu takımı nın oturduğu havuz'u kahvede riebbağ del; Bekir adında bir genç tarafından hançerlenerek öldürülmüş, katil de hemen o gün asılarak idam edilmiştir. Vu rulduğu zaman henüz on altı yaşlarında bulunuyordu. Kalyon cu Hüseyin hakkında biri diğeri ni tamamlıvan iki destan vardır.
Aşağıdaki kıt’alar cinayeH •ulatan ikinci destandandır
Hançerle Meleği ett ah şehit Devlet limanları umum müdiir 'eki' Debağ deli bey dedikleri it
Kalb evime ateş düştü yamyoı Havuzlu kahvede olur bu belâ Feryad ve figania »angi kerbeip Tersane içinde • erildi salâ Kalb evime...
Cuma sabahıydı abdest alındı Piyale paşa da cuma kılındı Tersaneli çayır çimen salındı Kalb evime,
Hüseyin yatıyor al kan içinde Bekre yağlı ip zindan içinde Bu vak’a okunsun destan içiııd Kalb erim«.,.
.-fendi •
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi