Nazım
ALPMAN
ma
MİLLİYET 17 NİSAN 1994 PAZAR
(
H üsnü D oğan, ölüm ünün 1. yıldönüm ünde Ö zal’sız geçen bir yılı değerlendirdi
Ozal Çankaya’dan inecekti’
J
Eğer vefat etmeseydi, Turgut Bey Cumhurbaşkanlığım bırakacaktı.
1994 yılı içinde yapılacak olası bir genel seçim öncesinde partimizin
başma geçecekti. Partinin yapısını Özal’a göre düzenlemiştik.
J
Turgut Bey, Çankaya’da kafasındaki şeyleri gerçekleştirme şansının
bulunmadığını anlamıştı. Yeniden siyasete girerek, 'İkinci Değişim
Programı’ adım verdiği planım uygulamak istiyordu.
T
ÜRKİYE’NİN8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ ı kaybedeli tam bir yıl oldu. Her eylemiyle "şok” yaratmayı seven rahmetli, ölümüyle de aynı şeyi yaptı. Türkiye’deki siyasal yapıyı
"tepetaklak” etti.
Doğru Yol Partisinin başından Demirel’ i, SHP’nin tepesinden de İnönü’ yü uçurdu! Özer Uçuran’ mn
eşini de ülkenin ilk kadın başbakanı olarak milletimize "armağan” etti.
Bir ölümle bundan daha fazla ne
yapüabilirdi ki?
Ölümünün ardından henüz bir yıl
geçmişken onu "arayanlar” listesi hızla kabarmaya başladı. Arkasında çok geniş bir siyasi yelpazeye yayılmış
"hayran kitlesi” bıraktı. Bu yelpaze
şeriatçı sağdan, Marksist sola kadar uzanıyordu. Cenazesi "Müslüman
Türkiye Laik Olamaz” sloganları ile
defnedil irken, gazeteler onu "Elveda
Büyük Devrimci” manşetleriyle
uğurluyordu!
Rahmetli tabulara karşı
olan bir liderdi. Cesurdu... Ulu önder için "Atatürk ilah
değil” saptamasını® tek
başına yapabilmişti.
Özal her alanda "devrim ”
sayılabilecek değişimler getirmişti. Örneğin rakiplerini,
"kıçüstü oturdular, şom ağızlı çakallar” ya da "apaşıp kaldılar” gibi siyasal söylemi
zenginleştirici "ş ık ” cümlelerle selamlaniı!..
Basma karşı saygısı
büyüktü... Gazetelerin
geleceğini de düşünürdü...Onlar için "um ut” verici tahminler yapardı:
"Türkiye’de iki buçuk gazete kalacak... Zenginliğimi basın davalarına borçluyum. Basm davalarından 800 ile 900 milyon lira kazanmışız!”
Gazetecileri de ihmal
etmezdi. Bir keresinde köşe yazarlarına karşı olan
"hissiyatım ” şöyle dile
getirmişti:
"Yazarsan yaz be... Senden büyük Allah var!”
Halkın beğendiği sanatçılara
Çankaya'nın kapılarını açmıştı.
İbrahim Tathses’ e, Pavarotti
mertebesinde itibar gösterirdi. Sanata, sanatçıya ve kültür yaşamına çok önem verirdi. Okumayı severdi. Bu konudaki "özlü görüşlerini” şu sözlerle açıklamıştı:
"Sanat ve edebiyat karrn
doyurmaz. İnsan kafasını karıştırır böyle şeyler. Ben Ret Kit okurum...”
özal’ m çok yönlü zengin kişiliği,
ölümünden bir yü geçmesine karşın öneminden hiç bir şey yitirmedi. Bu açıdan ülkede bir "Özal boşluğu” yaşanıyor.
Bu boşluk dolabüecek mi? Turgut özal’ sız geçen bir yüda Türkiye
nereye geldi? Rahmetli eğer yaşasaydı neler yapmayı planlıyordu? Bu soruları, onun en yakın mesai arkadaşı, dayısmm oğlu Hüsnü
Doğan’ a yönelttik. Doğan. ANAP’ın
programını kaleme alan, Özal’ dan sonra partinin iki numaralı kurucusuydu. Birlikte yürüttükleri siyasi çalışmaları ölümüne kadar sürdürdü. Bu hafta "M illiyet’in
Konuğu” olan Hüsnü Doğan
şimdiye kadar bilinmeyen önemli
açıklamalar yaptı.
ÖZAL SİYASETE DÖNÜYORDU
- Turgut Özal’sız geçen bir yılda Türkiye nereye geldi?
- Bunu basit bir örnekle açıklayayım. İki yıl önce İzmir İktisat Kongresinde
2000’li yıllar Türklerin yüzyılı olacaktır’ demişti. Bu sözü herkes
kabul etti. Yabancı dergüer kapak yaptüar. İnsanlarımız buna inandüar. Böyle bir umut yeşerdi. Ama şimdi ne oldu? Türkiye kendi kabuğuna çekildi. İçe döndü. İşte Özal’sız bir yılın özeti budur!
- Özal’sizlik dışarıya nasıl yansıyor?
- Onun manevi bir ağırlığı vardı. Dünya, Türkiye’ye onun şahsında güveniyordu. Türkiye’de işler sarpa sararsa, Özal ne yapar eder durama el koyar, işleri düzeltir, düşüncesi vardı. Dünya çapında ağırlığı olan bir liderdi. Şimdi bu ağırlık yok oldu.
bitirdim. Eğer vefat etmeseydi, o gece parti kurma aşamasını teorik olarak bitirecektik.
- Yani siyasete geri mi dönecekti?
- Tabii... Tabii... Turgut Özal’ m bu konuda kararlılığını gösteren iki şey vardı. Birincisi bizim ANAP’tan istifa ettiğimiz gün o da Çankaya’dan iniyordu. Cumhurbaşkanlığını bırakacaktı. O psikolojisi vardı. Ona göre ülkede onun yapacağı işler vardı. Ama bunları Çankaya’da
gerçekleştirmesinin imkanı
kalmadığını görüyordu. Bir süre daha memlekete hizmet edeyim istiyordu. Yarım bıraktıklarım tamamlayacaktı. Bunun da admı 'İkinci Değişim Programı’ koymuştu. Bütün düşüncesi buydu.
- Partinizin başma geçecek miydi?
- Evet geçecekti!..
- Söz vermiş miydi?
- Vermişti tabii... Çünkü bana verdiği talimada göre ben partiyi üç
Kafasındaki her şeyi programa aktarmak istiyordu. İleride isim verebilirdi. ANAP’ı da kurarken programı ben yazmıştım. Anavatan ismini o koymuştu.
- Peki Özal ruhu’ hangi siyasi harekette yaşıyor? Örneğin, Ahmet ve Semra Özal, Çiller’de bu bir misyonun izleri olduğunu açıklıyorlar?
- Ben Turgut Özal’ m istismar edilmesine karşıyım. Millet onu nerede yaşıyor kabul ederse orada yaşar. Bizim rahmetliyle olan ilişkimiz vefatına kadar süren 'siyasi’ bir ilişkiydi! Bu partinin programı da onun admı verdiği 'İkinci Değişim Programı’ admı taşıyor.
- Ya ANAP? Bizim.ebedi
başkaıunuz Turgut Özal’dır diyorlar da?
- Bana göre şimdiki ANAP ile DYP
Demirel ekolünün iki kanadıdır.
Bunların birleşmeleri lazım. Ayrı ayrı
Hüsnü Doğan kimdir?
A
A A
Vllmda Malatya’da doğdu.I U a d Liseyi bu kentte bitirdi.
I 1969’da ODTÜ İnşaat
Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. 1 1973 yılına kadar Devlet Planlama j Teşkilatı’nda araştırmacı olarak çalıştı. 1 1979’dan itibaren de Turgut Özal’ la | birlikte yürüdü. 1980’de Yabancı
Sermaye Kurulu Başkanı oldu. Bu görevini 1983 yılında ANAP kurucusu olana kadar sürdürdü. ANAP’ın programını yazdı. Partinin Özal’ dan sonra iki numaralı kurucusu oldu. Birinci Özal Hükümetinde parlamento dışından Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına getirildi. Bu görevi aralıksız 5.5 yıl sürdürdü. 1986 ara seçimlerinde İstanbul’dan milletvekili seçildi. Akbulut Hükümetinde Devlet Bakanı, Körfez Krizi sırasında da Savunma Bakanı oldu. Semra Özal’ın İstanbul İl Başkanlığına getirilmesine karşı çıktığı için bakanlıktan azledildi. Mesut Yılmaz’ın ANAP içinde “kesin egemenliğinden sonra partiden i istifa etti. 7 Ekim 1993’te Yusuf Bozkurt
j Özal ile birlikte Yeni Parti'yl kurdu. Halen
bu partinin genel başkan yardımcısı. Evli i ve bir çocuk babası olan Doğan İngilizce I biliyor.
- Eğer vefat etmeseydi, ne yapmayı planlıyordu? Onunla organik bağınız hangi düzeydeydi?
- Turgut bey vefat edene kadar onun adına siyasi parti kurma çalışmalarını ben yürüttüm. Biz 17 milletvekili ANAP’tan 1 Aralık 1992 günü istifa ettik. 2 Aralık 1992 tarihinde beni Harbiye ordu evine çağırdı.
- Niçin?
- Bundan sonra parti çalışmalarını nasü yürüteceğimiz konusunu görüştük. Oturduk taslak hazırladık. Kendi el yazısıyla hazırladığı notları bana verdi. Onlar hala bende durur.
- Bu çalışmalar hangi aşamaya ulaşmıştı?
- Son Orta Asya gezisinden döndükten bir gece sonra yani 16 Nisan 1993 günü beni evden aradı. 17’si için bana randevu verdi. 'Yarın gel uzun bir çalışma yapalım bu işi., bitirelim’ dedi. Peki abi dedim. Önce 19.00’da çağırdı. Sonra tekrar arayıp buluşmamızı 17.00’ye aldı. O gece sabaha kadar çalışıp parti programını
esas üzerine kurmaya çalışıyordum. Birincisi partiyi Özal’ a göre dizayn ediyordum. İkincisi, toplumun büyük bölümünü kucaklayan bir hareket olacaktı. Üçüncüsü, büyük bir değişim programıyla geliyordu... Vefat edinceye kadar bıkmadan usanmadan bu esaslar üzerine çalıştık!
ÖZALT İSTİSMAR ETMESİNLER
- Çankaya’dan inmek için belli bir tarih saptamış mıydı?
- Mahalli seçimlerde bir ihtimal... Ama o daha çok genel seçimleri bekliyordu.
-1996 genel seçimlerini mi?
- Genel seçim derken, erken genel seçimi kastediyorum... Bu 1995’te de olabilirdi, 1994’te de... Erken genel seçimin ne zaman olacağını tahmin etmek kolay değil.
- Yeni Parti’nin adım da Ozal mı koymuştu?
- Hayır... Henüz isim koyma
aşamasında değildik. Turgut Bey, daha çok programla ilgileniyordu.
durmaları kadro israfından başka bir şey değil.
- Sizin rahmetliyle aranızda zaman zaman tatsızlıklar oldu. Bunlardan bazılara Roma devrine kadar uzandı. Hatta o vakitler siz Savunma Bakanhğı’ndan
Brütüs’lüğe terfi’ ettiniz. Daha sonra bu konulara değindiniz oldu mu?
- Hayır bu konulara hiç girmedik. O öyle bir gaflet anıydı. Geldi geçti.
- Siz ANAP’m hamurunu
yoğurmuş bir kişi olarak, burukluk duymadınız mı?
- Bir insan olarak burukluk duyduğumuz şüphesiz olmuştur. Ama yaratılış olarak kimseye kötü his ve kin besleyecek biri değilim. Ben kadere inanırım. Haksızlık ilelebet olamaz. Bir yerde biter.
DIKMASI ÇANKAYA’YA Ç il
HATAYDI
- Özal ile aranızda komuoyunun bilmediği tartışma ve fikir
ayrılıkları oldu mu?
- Oldu... Mesala ben onun Çankaya’ya çıkmasına karşıydım. Bunu defalarca söyledim. Ama ikna edemedim.
- Niye karşıydınız?
- Birincisi ANAP buna hazır değildi. Kendi dengelerini kuracak yapıya kavuşmamıştı. Özal kendi yerine birini hazırlamamıştı. Nitekim Özal sonrası yaşanan süreç beni doğruladı. Cumhurbaşkanlığı sırasında da çok doğru işler yapmış olabilir. Ama başbakan olarak daha yararlı olabilirdi.
KURAN’LI VE BİLGİSAYARLI
- Özal neyi temsil ediyordu? - Turgut Bey uzun yıllar teknisyen
niteliğiyle sadece ekonomiden anlayan biri olarak görüldü. Oysa Özal olaymm ekonomik başarılar dışında sosyolojik olarak çok iyi. tahlil edilmesinden yanayım. Özal Türk
toplumunda ortak paydayı çok iyi yakalamıştı. Sanıyorum Almanların tanımıydı... Şöyle diyorlardı: Bir elinde Kuran,
bir elinde bilgisayar! Hem
inançlı hem de yeniliklere açık biri olduğunu bundan daha iyi anlatan bir tanımlama olamaz. Özal’ın cenazesinde Türkiye buluştu. Herkes kendinden bir parça gittiğine inanıyordu.
- Sizce inançlı yanı mı daha ağırdı, yoksa liberal yanı mı?
- Özal Cumhuriyet
döneminde 1923’lerden bu yana meydana getirilmiş devletle millet arasındaki 'sertlikleri’ yumuşatmış bir liderdi. Bir taraftan namazını kılmıştır. Diğer yanda da en modern şekilde çağın insanı olarak hareket edebilmiştir.
Özal muhafazakar insanla
liberal insanı bünyesinde temşü edebilmiştir.
- Özal sağ olsaydı Refah bu geüşmeyi gösterebilir miydi?
- Hiç zannetmiyorum!
- Türkiye’de şeriat ya da darbe tehlikesi var mı?
- Ben buna Özal’ m kişisel özellikleriyle yanıt vermek istiyorum. Toplumun bütününü şahsında temsil ediyordu. Sertlikleri yumuşatmıştı. Şimdi de toplumun yumuşamaya ihtiyacı var. Herkes birbirine hoşgörüyle bakması lazım. Eğer bunu başaramazsak ülke sıkıntıya girer. Özal dönemi bu açıdan büyük bir deney teşkil ediyor.
Bahsettiğiniz tehlikeler bu bakış açısıyla telafi edilebilir. Ben müspet açıdan bakmak istiyorum.
- İyimser bir Özalcı olarak, onu kaybettikten bir yıl sonra Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Ben gelecek için kötümser değilim. Sadece çok değerli yıllarımızı
kaybettiğimiz inancındayım. Cesur tedbirler lazım. Tansu Hanım, kendinden önceki hükümetlerin de günahlarım omuzlamıştır. Onlardan daha cesur çıkmıştır. Ama geç kalmıştır. Bu kararlar DYP - SHP koalisyonunun ilk günlerinde alınmalıydı. Şimdiki acıtıcı reçete ortaya çıkmazdı. Türkiye bugün çok daha iyi bir noktada olurdu.
OZAL
Kamran İNANS
AYIN Özal seri dışı, farklı,büyük bir insandı. Müstesna vasıfları vardı. Sınırsız bir hoşgörüye sahipti. Alçak gönüllü, her çevreden insanla rahat diyalog kurabilen, farklı olmadığını göstermeye çalışan, yaşamayı seven bir kimseydi. Kendisi ile barış içindeydi; herkesle barış içinde olmayı isterdi. Kavgayı sevmezdi, devlet ve siyasi hayatta hiç istemezdi. “İnsanlar kavga seyretmeyi sever, kavga edenleri sevmez” derdi. Meseleleri zamana, küflenmeye bırakmazdı. Karar alırdı. Riskten kaçmazdı. Devlet adamının önemli özelliği karar alabilmesidir. Kararsızlık en kötü haldir. Kararların bazıları yanlış olabilir. Nitekim aldığı yanlış kararlar da olmuştur. İnsanlara, siyasi mensubiyet veya sosyal durumuna göre farklı bakmazdı. Rahat ulaşüabilen, dinliyen bir kimseydi. Danışır, ilginç gördüğü fikirleri değerlendirirdi. Alışılmışın sınırlarını zorlar, ötesine geçerdi. İnsanların ancak hür bir ortamda kabiliyetlerini geliştirebileceğini söylerdi. Fikir, vicdan ve teşebbüs hürriyetine önem verir, önlerindeki engelleri kaldırmaya çalışırdı. Hiç kusuru, hatası yok muydu? Vardı. Kusursuz olsa fani olmazdı. Dün tenkit edildi, bugün de edilmektedir. Bundan fazla rahatsız olmuyordu. Çok sayıda tabu yıkan bir kimse tabu olarak görülmeyi istemezdi.
Sayın Özal, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasi yapısında büyük değişiklikler yaptı;
Türkiye’ye çağ atlattı; dünya içinde bir yere getirdi. Silinemiyecek izler bıraktı. Senelerce Türkiye’de odak noktası haline geldi; gündemine hakim oldu. Büyük düşünür, görür, adım atardı. Topluma ümit ve iyimserlik aşılardı. Yüzünden tebessümü eksik etmezdi. Bazı insanlar çivinin nasıl çakılacağım anlatmaya çalışır; o, çiviyi çakardı. Mümkün olmayanı ispata çalışmaz, mümkünü yapardı. Hükümeti, İdareyi çalıştırırdı. Konuları takip eder, neticeye bağlardı. Her meseledeki yaklaşımı önce insani olurdu. Kendi insanı ile olduğu gibi yabancı devlet adamlarıyla da rahat ilişki, dostluk kurardı. Yenilik taşıyan görüşleri ve kültürü ile yabancıları etkilerdi. Dışarda kendisi hakkında çok şey söylenmiş, yazılmıştır.
Bir yıl önce Özal’ı kaybettik.
Türkiye bir şok yaşadı, ağladı. Tabutunun arkasından bir milyona yakın insan yürüdü. Ebedi
istirahatgahı da kendisi gibi mütevazı oldu. İnsanlar, hatırlandıkları, konuşuldukları sürece yaşarlar. Özal yaşamaya devam ediyor. Ankara'nın temiz havasını teneffüs edenler, telekomünikasyonun nimet ve rahatlığını yaşayanlar, Fatih Köprüsü’nden geçenler, Atatürk Barajı’nı görenler, otoyollarda zamanla yarışanlar, Antalya’nın turizm mucizesini yaşayanlar Özal’ı konuşuyor, yaşatıyor. Bu liste uzundur.
Kendisi hakkındaki gerçek kararı
tarih verecektir. Tarihe malolmuştur. Anlaşılmayan taraflarını tarih anlayacaktır. Lehinde, aleyhinde konuşulmaya, yazılmaya devam edilecektir. Genel muhasebe, geniş şekilde, lehinedir. Vatanın iyi evladı, büyük
hizmetkarıydı. 21. yüzyüın Türk yüzyüı olacağım söyler, inanırdı. Ruhun şad olsun, Saym Özal, her şeye rağmen, 21. yüzyü Türk yüzyüı olacaktır.
HAZIRLAYAN:
ERCAN ALTAZLI
SOLDAN SAĞA: 1- (1888 - 1956) yıl ları arasında yaşamış, İstanbul Sanayi - i Nefise Mektebi’ni bitirmiş, Osman Hamdi Bey’in isteğiyle bir yandan Asarıatika Mü zesinde çalışırken, öte yandan Bergama, Efes, Didyma kazılarına katılmış, 1914’te İzmir Asarıatika Müzesi’ne atanmış, İzmir Arkeoloji Müzesi'nin kurulmasını sağla mış, Bergama ve Efes’te yerel müzeler o- luşturmaya çalışmış, 1931’de yeniden İs tanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne a- tanmış ve emekli oiuncaya kadar bu gö revini sürdürmüş müzeci ve arkeoloğu- muz - Kuralları oldukça esnek bir Çin e- debiyatı türünü belirten Çince sözcük - Akdeniz anemisi. 2- Oy - Eklembacaklı lardan, soluk sarı renkli, zehirli bir örüm cek türü - Genellikle beyaz, renkli ve da marlısı da olan, cilalanabilen billurlaşmış kireçtaşı - Savunmak ya da saldırmak a- macıyla kullanılan araç. 3- Karşılık bekle nilmeden yapılan yardım - Övme - ilgi çe kici, değişik kimse - Kimyada tantalin simgesi. 4- Kimyada fransiyumun simge si - Kösele, meşin, kumaş gibi hafif mal zemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap - Defa, sefer - Polonya halkından o- lan kimse. 5- Tarık Akan’ın filmlerinden biri - Şey, nesne - Çiftlikte toprağı işleye rek ürüne ortak olan kimse, ortakçı - Bas ton. 6- Müslümanların, birçocuğun doğu mundan yedi gün sonra Allah’a şükret mek amacıyla kestikleri kurban - Küçük bitki - (1430 - 1495) yılları arasında yaşa mış, Donatello’nun etkisinde kalmış Ital yan ressam. 7- Suçsuz, günahsız - Yürür lükte olan, geçerli olan - Yapma, etme - Bir tür kaba ve kalın kumaş. 8- Ekmek içi, ceviz, zeytinyağı sarımsak ve sirke ile ya pılan bir tür meze - Taş dibek - Asık surat lı, somurtkan kimse. 9- Pantolonun dizine ve arkasına konulan parça - Dilenciye ve rilen para. 10- İri taneli bezelye - Vasıta - İki sert cismi birbirine bağlamaya yara yan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça. 11
-Derviş selamı - Med, Pers ve İskit ordula rında kullanılmış uzun hançer - Boru sesi. 12- Kalın bükülmüş sicim - Mürekkep ba lığı - Kızılalev rengi - Kızlık zarı. 13- Kerte riz almakta kullanılan bir seyir aleti - Mü zikte bir nota - Rütbesiz asker. 14- Ansı zın, birdenbire - Yeter miktarda olmayan, yetmeyen - Üstüne öteberi koymak için duvara ya da bir dolabın içine birbirine paralel olarak tutturulmuş, genellikle ge niş, uzun tahta ya da metal levha - Yor gunluğu gidermek için duraklama - Bo yutlar. 15- üzerinde kolaylıkla kayılan, kaypak - Pamuk kozası - Rus halk desta nı ya da rapsodisi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- 1945 yı lında doğmuş, Türk Halk Müziği sanatçısı olarak İstanbul Radyosu’nda 1966’da başlayan çalışmalarını aralıklarla sürdür müş, İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda (1975 - 1982) daha sonra da kendi dü zenlediği özel kurslarda halk müziği ders leri vermiş, konserlerinde Türk Halk Mü ziğine ve bağlamaya kazandırdığı yo rumla dikkati çekmiş, SHP’den bir dönem Ankara milletvekili seçilmiş Türk Halk Müziği sanatçımız - Pakistan ve Hindis tan'da yaşayan, bol süt veren zebu ırkı. 2- Keten tohumu - Özgür. 3- İstenilen, beğe nilen nitelikleri taşıyan - Gümüş - Acıma, yakınma belirten bir ünlem - Dökme de mir. 4- Müzikte bir nota - Sürülme ağlarda yan takviye ipleri. 5- Asya’da bir akarsu - Müslüman egemenliği altındaki Doğu Hı- ristiyanlarına verilen ad - Hadise. 6- Gök rengi, mavi - İsviçre’de bir kanton - Vücut taki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test..7- Balık tutma araçlarından - Sapak lık, aykırılık - Küçük mağara. 8- Kimyada kalayın simgesi - Kimyada titanın simgesi - Yunan klasik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. 9- Mal, ticaret malı - Çok kokulu bir tür kahve - Nispet. 1 0 -1- yi nitelikte olmayan kötü - Çekme, sürük leyerek götürme Eski Mısır’da bir Tanrı
-Bağışlama. 11- Sınır nişanı - Bir renk - Sayışma, değişme. 12- Karayolunda o- luşmuş çukurlar ve tümsekler - Çoğun lukla yüzde oluşan kahverengi küçük be nekler - Müzikte bir nota. 13- Derilerin içi ne batırıldığı tanenli bitki suyu - Rey - Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş. 14- Derin liğine, iyice - Erişkin. 15- Kimi Budacı mezheplerin yazı sanatı - Su (Eski dil den). 16- İskambilde birli - Dar ve kalınca tahta - Kansız. 17- Parafinli ya da plastik kumaştan su geçirmez giysi - Mercek - İs kambil oyunlarında kağıt atma sırası. 18- Bir organımız - Divan Edebiyatında içkili eğlence yeri, meyhane - Peygamber, sa vacı. 19- Parlak olmayan - Doğu Karade niz bölgesinin dağlık kesimlerinde yaşa yanların giydiği, bacağı çorap gibi saran bir tür çizme - Şair Nazım Hikmet’in soya dı. 20- Kuşatma, çevirme - Askerler - U- zağı belirtmek için kullanılan sözcük.
27 MART TARİHLİ
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
SOLDAN SAĞA: 1- Tahsin Saraç, Sara-
ceni. 2- Üre, Naaş, Kalay, Keres. 3- Ra yiç, Rıh, Tarogato. 4- En, Can, Malul, Zr. 5- Arter, Zıbın, Ni, Anyon. 6- Ne, Bohem, Ag, Sn, Oka. 7- Seladon, Sarliye, An. 8- Al, Han, Sağ, Alil, Ti. 9- At, Ayaş, Hadde, İz. 10- Lazım, Otit, No, Ray, Ha. 11- Ala, Ut, Omaca, Niçevo. 12- Nl, Savarin, Km, Fır, Be. 13- Alev, Li, Is, Ole, Ofis. 14- A- merika, Oba, Rina. 15- Meşin, Sakalibe, Maron.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 -Türkan Say
lan, Am. 2- Ara, Reel, Allame. 3- Heyet, Aza, Leş. 4- Inebahtı, Seri. 5- İnç, Roda, Muavin. 6- Na, Hona, Tv. 7- Sarazen, Yo, Alas. 8- Aşınım, Satori. 9- Saşimi, Ok. 10- Ak, Çırağ, Tanı. 11- Çat, Sot. 12- Lam, Al manak, Bi. 13- Sarangi, Do, Moab. 14- A- yoli, Yad. 15- Gu, Selerifer. 16- Akalan, Açı, İm. 17- Cet, Aliye Rona. 18- Eroz yon, Far. 19- Ne, Rok, Hobi. 20- Isa, Na- biga, Esin.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10 11
12 13 14 15 16 17 18 19 20
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi