• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal Beyatlı ve dil yaremiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal Beyatlı ve dil yaremiz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yahya Kemal Beyatlı

ve Dil Yâr emiz

1 Kasım 1967 Çarşamba akşa­ mı İstanbul rad­ yosunda, 21.15 de «Yahya Kemâl­ in ardından» İsim 11 bir program ic­ ra edildi. Tesadü­ fen dinlediğimiz b u programda son devrin en bü yük şairi Yahya Kemal Beyatlı- nın şiirleri oku­ nuyordu:

Atarak gönlümü naydınlığı her saniyede Bir mehabetti sabah oldu

Süleymaniyede

Spikerin sesine, Yahya Kemalin sevdiği hariku- lâde güzel alaturka nağ­ meler katılıyordu. Mer­ hum, klâsik Türk Musiki si hayranı idi. “Eski Mu­ siki” adlı şiirinde:

“Yeni Dilcilerdin iddiasına göre

,

“Os

mantıca” üç üç dilin kaynaşmasından

meydana gelen suni bir ditdir, onun için

yaşıyamamıştır. Bütün milletlerin lisanları

hakkında tam bir cehalete dayanan bu id

dia son derece çürüktür.

ister Arapça is­

ter Farsça ol­

sun, Türk’ün ağ

zında “devlet”

tir ve asırlar­

dır Türkçeleş-

miştir.

Çok insan anlıyamaz eski musikimizden Ve ondan anlamıyan bir şey

anlamaz bizden

demişti. Birden yine spi­

kerin konuşması duyul- “Ve seslenir ozan,.” “Bir rüyadan, Yahya Kemal’in şiirlerinin okunduğu gü­ zel bir rüyadan uyanır gi bi olduk. Belki bir Halk

şairinden bahis edilecek

diye bekledik. Fakat duy duğumuz oya gibi sanatlı mısralar Yahya Kemalin­ di:

ölüm âsuıle bahar ülkesidir bir rinde Gönlü her yerde buhurdan

gibi yıllarca tüter

Spiker, her şiirden son­ ra İsrarla “Ozan, ozan”

diye tekrarlıyor, Yahya

Kemal’den bahsediyordu.

Ayten LERMİOGLU»

kin ve husumet duymak- tadıralr. Aksi olsa yüzyıl­ ların diline, o güzelim ke­ limelere bu elim darbe vu rulmazdı. Dilde ırkçılık ya pıp küçük bir zümrenin anlıyabileceği argoya ben zer bir dil ortaya atılmaz

d i.

“Yeni Dilciler”in iddia­ sına göre, “Osmanlıca” üç dilin kayn aşmasından meydana gelen sun’i bir dildir, onun için yaşıyama mıştır. Bütün milletlerin lisanları hakkında tam bir cehalete dayanan bu iddia son derece çürüktür. Çün kü bütün diller birbirin­ den alışveriş yapmıştır ve her dil aldığı kelimeyi ken di şivesine, kendi ağzına uydurmuş, millileştirmiş­ tir. Bu itibarla, Batının en eski dillerinden olan

Lâtince ve Yunancadan

Fransızcaya karışan keli­ me Fransada Fransızca, İngiltere’de îngilikce ol­ muştur. Bunun gibi, müs- lümanlığı kabul eden Türk ler de çevresindeki İslâm medeniyetinin sahibi A- raplardan ve İranlIlardan aldıkları kelimelerle Türk- çeyi zenginleştirmişlerdir. Artık İranlınm dilindeki “dovlet” kelimesinin aslı

“Osmanlı-

ca"ya gelince

Edebiyat Fa­

kültesinin ma

rifeti olan bu isim altında altı yüzyılın Türkçesi mil­ lî dilimizden ayrı gibi gös terilmek.tedir, daha doğru su bir ikilik yaratılmak­ tadır. Sathî görüşlerin ne ticesi olarak ortaya atılan ve “Eski Türkçe” değil de “Osmanlıca” diye isimlen­ dirilen dili, böylece, millî dilden ayırmak ne derece ye kadar dolru olabilir.

Biraz evvel de arz et- tivimiz gibi, dil, temasta olduğu milletlerden ihtiya cı olan kelimeleri alır, ya­ hut günün icaplarına uya­ rak yaratın bugün kul­ lanılan “gecekondu” ve

“dolmuş” kelimelerinin

doğması ve lisanımıza ilâ­ ve olması gibi. Yahut li­ san zorlama yapılmadan, tabii olarak kendi kendini tasfiye eder, bazı kelimele ri lügat ve kitap sayfala

nnda bırakır, sadeleşir.

Fakat Dil Kuruntumun

“Öz Türkçe” adı altında,

durmadan “giysi, yapıt,

anı, kapsamak, örgüt, ör

neğin, değinmek” gibi

zevksiz, ahenksiz, dilimi­ ze bi çyakışmıyan kelime­ ler uydurması, ses ve gra mer kaidelerine uygun ol- mıyan sun’i bir dil yarat­ ması, Türkçeyi Türkçeleş­ tirmek değil suikaste kur­ ban etmektir.

Düşündük, hepimizin bil­ diği, kullandığı, sevdiği “şair” kelimesinin acaba ne kusuru vardı.. Evet, ne kusuru vardı da mektep sıralarında şiirlerini ezber lediğimiz, “Şair ve Edip­

ler” isimli kitaptan ha­

yatlarını öğrendiğimiz,

hayranlık duyduğumuz,

kültürlü, müstesna kimse ler “ozan” oluvermişti..

Gerçi “ozan” kelimesi

Türkçede vardı, lâkin Yah ya Kemal’e kullanmak i- çin değildi.

Mesnevi şevkini eflâke çıkarmış nâyız Haşredek hem-nefs-i Hazret-1 Mevlâ ııayız

diyen, Hisar, Çubuklu,

Çamlıca, Göztepe ve inşi­ rah gazellerini, daha nice lerini söyliyen Yahya Ke­ mal o engin şiir kabiliye­ tiyle, geniş kültürüyle o- zan olamazdı. Bildiğimize, öğrendiğimize göre “o- zan” halk şairi, saz şairi demekti ve “şair”in ifade ettiği manayı veremezdi. Bu sebeple şair yerine “o- zan” demek ya bilgisizlik, veya kasden manayı da­ raltmak veya dili fakirleş tirmektir.

Çok seyrek dinlediğimiz radyo neşriyatında daha neler neler söylenmekte­ dir. Konuşulan Türkçeden ne kadar farklı bir lisın kullanılmaktadır. Hamdul lah Suphi Taıırıöver’in ve fatmda da meşhur hatibi miz için “Konuşmacı” den mişti. Tıpkı “dondurma­ cı” der gibi basit, uydur ma bir kelime kullanılmış tı. Nerede “hatip” kelime si, nerede "konuşmacı” Di limize bu yara, basımıza bu çile nereden geldi..

Lisanımızda değişiklik yapanlar, uydurma keli­ meleri meydana getiren­ ler mub-'kkak k’ milletimi zin şanlı mazisine karşı

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

-' > ıı ı■ ıt ıı ıı ıı ım ıı ıı ıı ıı ım ıı ıH ll ıı ıı ıi M |ı ıı ıı ı• ıı •ı •• i• M •• ■ •• •M •. t■ •M ı■ ı• •. •• •• ... .

.

... ... ... .

.

... ... ... ... ... ... ..

.

... ... ... ... ... ... .... '’. " iı ıı ıı ıı ıı ıı ıı iM li m il ıl ll ll ll ll ll ll H ll ll lt ll II im i

Referanslar

Benzer Belgeler

BARIŞ PİRHASAN: Şiir y azm a k İçin insanın bir sebebi yoktur, içten gelen bir duy­ gudur?. Nasıl şiir yazıyorsam öyle

Ülkenin ekonomik ve toplumsal kalkınmasına katkı sağlayamayan okullar açılmasına son verilmelidir (Servi, 2019, s.4). Bu araştırmanın, eğitim bütçesinin daha etkili

Kaçaklı ve kaçaksız durumlar için, vananın yarıya kadar kapanmasıyla oluşan su darbesi sonucu, basınç ölçerin bulunduğu noktadaki piyezometre kotu

Yanımız da tıknefes, püf desek yıkılacak Mus- tafendiden başka erkek yok, korkar­ sak?,.. Derken amcazadeleri kahkahada: — İlâhi hemşire, düşündüğün şeye

İktisatçılığı, tarihçiliği, sosyal, siyasal ve sosyolojik kültürünün plüralizmi içinde renkli üslubu, yazılarına her zaman başka bir hava vermiştir.. TARIK ZAFER

Abdurrahman Ağaoğlu Fran- sada mühendislik tahsil et^iş, muhtelif vazifelerde, bilhassa Silâhtarağa elektrik fabrikasın­ da mühendis olarak çal.şmış, sonra

Daha önemlisi neden Doğuda zaman zaman, yer yer olu­ şan bilim ocakları, bilimciler topluluğu dar ha da güçlenerek sürüp gelmemiştir?. Bu kötü bir yazgı

Özet olarak, 2010’da Kalkınma Bakanlığı’ndan alı- nan destekle TÜBİTAK UZAY tarafından başlatılan ve 2018’de tamamlanması planlanan HALE projesi kapsa- mında,