17 M A Y I S 1989
POLİTİKA YE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Uğruna...
Bir yerde Ali Taygun’un bir yazısını okudum, “Cedel Osman- lıcada ‘diyalektik’ anlamına gelir” diyordu. Mustafa Nihat’ın söz lüğüne baktım, orada da vardı. Konuşmada çekişme dedikten sonra, eytişim - diyalektik diyordu. Bir de örnek veriyordu: ‘İlm-i hilaf ü cedel, mantık yoluyla çekişme tartışma ve çekişme bili mi. Muallim Naci Efendi'nin bir dizesini de ekliyordu: Biz cedel- siz yaşar mıyız heyhat!
Bir arkadaşımın oğlunun adı Cidal’di. Herhalde mücadeleden gelen bu sözcüğü oğluna ad komuştu. Mücadeleyi de çekişme, dövüşme karşılığı kullanıyorduk. Anadolu savaşına ilk yılların da ‘mücadele-yi milliya’ demiyor muyduk? Sonra ulusal kurtu luş savaşı olmadı m? Bir de cedelieşme var, halk ağzında bu cebelleşmeye dönüyor.
İsmet Zeki Eyuboğlu’nun ‘Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü'ne baktım; orada yoktu. Enver Aytekin’in ‘Sosyal Yayınları’ndan çı kan bu kitabı sanıyorum ilktir, epeyce işe yarayacaktır. Bir kuru lun yapabileceği bir işi İsmet Zeki Eyuboğlu bir başına üstlen miş. Gerçekten de bir etimoloji sözlüğüne gereksinim çoktu. Bu yolda çalışan başka bilim adamlarının çabasıyla bu sözlük ge liştirilir.
Orta Asya’da Türkler bir topluluk olduğuna göre, elbette bu nun bir dili olacaktır. Ama bunu İS’dan önce üç bin yılına değin uzatmanın gereği yoktur. Dili bir ulus yakaladığı yerde geliştirir. Bir dile başka dillerden sözcükler girmez mi, girer. Gelişine gö re dile bu sözcükler ya kazandırılır ya da dilden çıkarılır.Bir dil den bir dile türlü ilişkiler yüzünden sözcükler girer. Bu girişler gemicilik, denizcilikle olur, elişleri ve sanatla olur, dinden ötürü olur, edebiyatla olur. XIII. yy.’da Müslüman olduktan sonra, ön ce Farsça sonra Arapça sözcükler dile girmiştir. Avrupa dillerin den önce İtalyanca, sonra Fransızca gelmiştir. İtalyanca’nın ön ce gelişi denizcilik yüzündendir.
Bir dilin etimolojisinden işe girdiniz mi, çok şey değişiyor. Bir sözcüğün aslı neymiş diye önce kuşkuya düşüyorsunuz. Bul dunuz mu da şaşırıyorsunuz. Sınır sözcüğünü alalım. Yunanca Sinoron’dan geliyor. Arapça’dan dilimize giren had, hudut söz cükleri var. Bunlar Arapça Türkçesini kullanalım diye sınıra sa rılırdık, o da Türkçe değilmiş. Öyleyse ha Arapçasını kullanıyo ruz ha Yunancasını ne gam!.. Dizi anlamına kullandığımız sıra da bizim değilmiş. Sızı bizimmiş.
Bir dilin etimolojik sözlüğü olacaktır, ama bizde çok gecikmiştir. Eksiği de olsa ilki İsmet Zeki Eyuboğlu’nundur. Kökeni bilinme yen bir dille uygarlığın gelişmesi güçtür. Diller uygarlık geliştik çe birbirleriyle alışveriş ederler. Uygarlıkta eşitlik sağlandıkça bu dile de yansır. Bu işe uzun yıllarını vermiş olan Eyuboğlu çalış masını şöyle anlatıyor:
“...Bu çalışmaya başlarken, Anadolu'da konuşulan Türkçenin köklerini araştırmayı düşünmüştük; beni böyle bir işe girişmeye özendiren de Sabahattin Eyuboğlu olmuştu. Sonraları çalışma sürdükçe ilgi alanı da genişledi, Türklerin anayurdu Orta Asya1 ya değin yol uzadı. Türk dilinin bütününü kapsayan bir kökenbi- lim sözlüğü yazmak bir kişinin becereceği iş değildir, bu ancak kalabalık bir kurulun üstesinden gelebileceği çalışmadır. Bu ça lışmada, aşağı yukarı, dört bin sözcük ele alınmış, onlardan tü reyen yirmi bin türev incelenmiştir. Yeri geldikçe örnekler veril miş, halk dilinden, ozanlardan alıntılar sergilenmiştir. Kimi söz cüklerin, bir karşılaştırma yapılmasına olanak sağlama düşün cesiyle, değişik dillerdeki karşılıkları verilmiştir. Böylece, bu söz cüklerin bütün Batı dillerinde, eski Anadolu dillerinde, yeri gel dikçe de Asya dillerinde karşılığını öğrenme olanağı sağlanmıştır.” ismet Zeki dostum bu yapıtı ile bizde bilime bütün bir yaşa mını adayan kişiler bulunduğunu kanıtlayanlardandır; kendisini kutlarız.
.> 4 -U
Taha Toros Arşivi