• Sonuç bulunamadı

Musiki alemimizden:Selahattin Pınar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Musiki alemimizden:Selahattin Pınar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

nZ

52 2

>*2

Musiki âlemimizden...

SELAHATTİN PINAR

gelen var, ne haber var, gün uzun, yıllar uzak», «Gözyaşlarınız kalbim­

de toplanmış emeldi» bunlar akla ilk gelenler oluyor bir çırpıda. Sözleri Fuat Edip Baksı’ya ait olan ünlü bestesi nasıl unutulur? Bir bahar akşamı rastladım size, Sevinçli bir telâş içindeydiniz. Derinden bakınca gözlerinize, Neden başınızı öne eğdiniz?

İçimde uyanan eski bir arzu. Dedi ki, yıllardır aradığım bu, Şimdi soruyorum, büküp boynumu: Daha önceleri neredeydiniz?... Selâhattin Pınar, şık insandı; iyi gi­ yinmesini pek severdi ve iyi bilirdi. Hele kravatları pek meşhurdu. İyi giyinmesini olduğu kadar iyi yaşa­ masını ve iyi yemesini de severdi. Çok iyi yemek yaptığı; özellikle ma­ yonezli İstakoz, kırlangıç çorbası ve bakla ezmesinin onun belli başlı spesyaliteleri olduğu yakınları tara­ fından çok iyi bilinir. İyi yemesini ol­ duğu kadar iyi içmesini de severdi. Rakı onun favori içkisiydi. Rind bir Büyük bestekâr, tanburi Selhattin Pı­ nar (sağda), Selahattin Pınar kızkar- deşi tiyatro sanatçısı Melahat İçli ve annesi İsmet hanımla (altta).

T

ürk musikisinde yaşadığı­mız yüzyılın klâsik değer ta­ şıyan bestekârlarının ara­ sında Selâhattin Pınar’ın u- nutulmaz bir yeri vardır muhakkak ki. Tamburuyla olsun, nağmeleriyle olsun; Selâhattin Pınar, Türk musi­ kisinde bir doruktur...

Tam bir İstanbul efendisi, beyefen­ disi olar, Selâhattin Pınar, Müslüman İstanbul'un karakteristik semti olan Üsküdar'da doğup büyümüştü. İyi b.r ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Babası, Yüksek Ticaret O- kulu’nda müderrislik yapan, bir ara Denizli'den mebus da seçilen Hoca Sadık Efendi idi. Aile gelenekleri ve disiplinin hâkim olduğu b.r evde do­ ğup büyümüştü, iyi bir eğitim de gör­ müştü. Onbir-oniki yaşlarında musi­ kiye heveslenmiş ve harçlığından bi­ riktirdiği parayla aldığı tamburu giz­ lice eve ve odasına sokmayı başar­ makla bu yolda ilk adımını atmıştı. Bunun Pınar'ın musiki hayatının ilk başarısı olduğu kuşkusuzdur. Nite­ kim bunu, çocukluğu ile ilgili şu söz­ lerinden de anlamak mümkündür; — «Musiki aşkımı ve bu yolda bitip tükenmek bilmeyen çalışmalarımı babamdan, bir gizli sevda gibi sak­ lardım. Rahmetli, bu çocuk çalgıcı olursa ne yaparız, diye herkese dert yanarmış...»

Sonunda, rahmetli Hoca Sadık Efen- di'nin korktuğu gibi; küçük Selâhat­ tin çalgıcı olmuştu. Fakat büyük bir çalgıcı; memleketin iftihar medarı o- lan bir tamburi ve üstad bir beste­ kâr...

Selâhattin Pınar, musiki çalışmaları­ nı Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde iler­ letip geliştirmiş bu arada Türk mu­ sikisine gerek mızrabı, gerekse nağ­ meleriyle yepyeni bir hava, hattâ bir ekol getirmişti. Mütarekeyi izleyen yıllar, onun musiki âlemimizde yıldı­ zının yeni yeni parlamaya başladığı yıllar olmuştu. Fakat o tarihlerde Tamburi Selâhattin iyi bir icracıydı ve bestekârlık hayatında ilk deneme­ lerini yapmakla meşguldü.

Şair Baki Süha Ediboğlu onu en gü­ zel şekliyle anlatır ve tanıtır: «Kendine has garip bir romantizmin kapılarını zorlayan bu İstanbul ço­ cuğu, kendinden evvel gelenlerin hiç­ birine benzemeyen buruk bir acılık içinde, bin yıllık hicranlarımızı, ke­ derlerimizi, ümitlerimizi, başka bir musiki lisanıyla dile getiriyordu. Bu lisanda güftenin beste kadar mües­ sir olması, hiç değilse ondan aşağı kalmaması Selâhattin'in başlıca en­ dişesi idi.»

İşte Üstad Selâhattin Pınar bu anla­ yış içinde Türk musikisine nice eser­ ler verdi.

«Gecenin mâtemini aşkıma örtüp sa­ rayım», «Aylar geçiyor, sen bana ha­ lâ geleceksin», «Söylemek istesem gönüldekini», «Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden», «Nereden sevdim o zâlim kadını», «Gel gitme kadın, ruhumu hicranına yakma»», «İçen bir daha ayılmaz aşkı gönül kadehinden», «Anladım sevmeyacek- sin beni sen nazlı çiçek», «Sızlayan kalbimi sev, ruhumu nevazişle ka­ nat», «Artık yetişir çektiğim insafsız elinden», «Yüce dağdan esen rüzgâr, sevgiliye selâm götür», «Aşkınla sü­ rünsem, yine aşkınla delirsem», «Ne

hayatı vardı. Oldukça da asabi mi­ zaçlıydı. Ancak asabiyetinde dahi bir zerafetin görüldüğü muhakkaktı. 22 Ocak 1902 günü İstanbul’da, Üs­

küdar’ın Altunîzâde semtinde, son İstanbul Kadısı ve Ticaret Mekteb-i Alisi Medenî Hukuk Müderrisi Hoca Sadık Efendi ile eşi ismet Hanım'ın çocukları olarak dünyaya gelmiş, öğ­ renimini İtalyan Mektebinde yapmış­ tı. Ancak musikiye karşı olan büyük tutkusu onu öğrenimden çekerek musiki âlemine alırken; Üsküdar'da­ ki Darulfeyz-i Mûsiki Cemiyeti'nde Üsküdarlı Ziya Bey, Kaşıyarık Hüsa- meddin Bey, Yusuf Paşa-zâde Celâl Bey gibi hocalardan da meşketmiş- ti.

Ellisekiz yıllık ömrünün kırk yılını

musikinin içinde geçiren Selâhattin Pınar tamburuyla olduğu kadar bes­ teleriyle de doruklara ulaşmıştı. 200’e yakın bestesi arasından 84’ünü ken­ di eliyle ayırıp tasnif eden Selâhattin Pınar «işte bunlar benim gerçek e- serlerimdir. Bunları severim ve altı­ na imzamı atabilirim» demişti. 6 Şubat 1960 günü müdavimlerinden olduğu Kalamış'taki Todori'nin mey- danesinde, saat 19 sularında masaya oturup kadehinden ilk yudumu aldık­ tan on dakika sonra hayata gözleri­ ni yummuştu Selâhattin Pınar. Ve Türk musikisinde yeri dolmaya­ cak bir boşluk bırakıp fâni dünyadan göçüp gitmişti sessizce ve de gön­ lünce...

Mezar taşının üzerinde, onun en se­ vilen eserlerinden biri olan, Hisarbu­

selik makamındaki «Hatıralar» şarkı­ sının ilk kıt'ası yazılıdır. Sözleri Ba­ ki Süha Ediboğlu'na ait bulunan bu şarkısıyla Selâhattin Pınar gönüller­ de ayrıca yer etmişti.

Beni de alın ne olur Koynunuza hatıralar, Dolanıp kalayım bir an Boynunuza hatıralar... Yeriniz ne, yurdunuz ne, Benden böyle korkunuz ne? Duyuyorum sesinizi

Bazen derin bir kuyudan, Dinliyorum uzakları Kalkıp derin bir uykudan. Beni de alın ne olur, Koynunuza hatıralar Ah bu ömür tükenecek Yolunuza hatıralar...

23

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

hükümlerine dayanmış ve böylece bir ilke imza atmıştır. 1968 yılından itibaren Almanya'da ikamet eden ve bu süre içerisinde belli dönemlerde de çalışan İspanyol

L’usage de construire une mosquée en même temps qu’une médressé rem onte, très certainem ent, à l’époque seld jo ukide... 24 TOURING ET AUTOMOBILE CLUB DE

Kemal A ygiin’üıı, Ertuğrui Muhsin gibi, Şehir Tiyatrosuna büyük hizmetler etmiş bir sahne üstadından İstanbul’ u niye mahrum bı­ rakmak istemeyişi

Bora içinde, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce (s. Bitmeyen Beraberlik: Modern Dünyada Din ve Devlet. İstanbul: Timaş Yayınları. Televizyon Temsil Kültürü. Ankara:

• Romanın tartışılması bence bir gerek- Ulikti. Üstelik geç kalınmış bir tartışma bu. Birçok konu ve alanda olduğu gibi, romanımı­ zın

Fakat asıl sürpriz, daha sonra gelen sebzeli kalkan oldu.yeşil salata yaprağıy­ la pişirilmiş olan ve bizim hemen kuzu ka­ pamadan galat, kalkan kapama adını

(2004) yaptıkları çalışmada, parçada kısmi olarak çıkıntı oluşturmak amacıyla, hareketsiz ana dişi kalıbın ortasından çıkan yüksek basınçta şişen sac

Bu iş Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Er- tuğrul Özkök’ün yazdığı gibi “Cem Karaca’nın an­ nesinin Ermeni olması neyi değiştirdi ki, Sabiha G