• Sonuç bulunamadı

Türk klasikleri:Recaizade Ekrem

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk klasikleri:Recaizade Ekrem"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni Kitaplar :

t

Türk Klâsikleri;

RECAİZADE EKREM

A. Ş. H.

V

arlık yayınlarının muhtelif koleksiyonları intizamla in­ tişarda devam etmektedir. ' ‘Türk Klâsikleri” serisinin 37 ncisini teşkil eden “Recaizade Ekrem. Hayatı, san’atı, ese­ ri ” de sayın bay Şükrü Kur­ gan tarafından hazırlanmış olarak çıktı. Kitapta, şairin hayatı, yaşa­ dığı devir, şiir ve nesri, mevzuları, münakaşaları, tesirleri, eserleri hakkında bir çok malûmat var. Buna rağmen kitap, acaba niçin, bu kadar hörmetle hatırladığımız üstadın hatırasını yükselteceği yerde bilâfkis biraz küçültüyor gibi geliyor?.. Sanıyorum ki, bu kolek­ siyonun yazarları, tedkik ettikleri edebiyat üstadlarım ne kadar be­ ğeniyor ve seviyorlarsa, yazdıkla­ rı da o kadar muvaffakiyet d olu­ yor ve onlar hakkındaki alâkaları ne nisbette kalıyorsa ortaya koy­

dukları kitap da o seviyede bir alâ­ ka duyurabiliyor. Bu kitaplar, ele aldıkları klâsikleşmiş edibe dair, elbette, yeni görüşleri ve bugünkü kanaati ifade etmekle beraber, her edibin kendi muasırlarının hak- kındaki telâkkilerini, düşünüşle­ rini, hâtıralarını da iyice izah et­ mesi lâzım gelir ki, zamanındaki şöhretinin ve klâsik telâkki edil­ mesinin sebepleri anlaşılsın. Bir edebiyat adamının bazan eseri, te­ sirinden; bazan da aksine, tesiri eserinden büyük olur.

Recaizade Ekrem, zamanında, samimî düşünceli, içli, hüzünlü bir şair sayılırdı. Kendisi yeni edebi­ yata taraftarken, kudema vâri mısralarının belki daha güzel gö­ rüldüğü olur, birçokları üstadane telâkki edilir ve ezber bilinirdi. Mademki bu kitapta, pek yerinde olarak, “bâzı kıt’a, beyit, mısra ve

(2)

394 T Ü R K T U R D U

cümleler” i var, ve bunlardan ba­ zıları da, meşhur şarkılar halin­ de söylenmiş olmaları yüzünden hâyideleşmiş addedilmiyor, o hal­ de, kudemanın bir hayli sevebi­ lecekleri, belki, meselâ :

“Sen de mi hâlâ esir-i zülf-i yar olmaktasın, — Uslan ey dil, uslan artık, ihtiyar olmaktasın!” ve : “imkân yoğimiş çünkü telâkiye bü­ tün gün, — Göndermeliyim, alma­ lıyım, bir haber olsun!” gibi bâzı beyitler ve : “Seni söyler bana dağ­ lar, dereler!” ve : “Yâd et, beni giz­ li gizli yâd et!” gibi bâzı mısralar daha zikredilebilirdi.

Bu 128 sahifelik kitabın dörtte biri “Çok bilen çok yanılır” pi­ yesinin “mevzuun bütününü can­ landıracak kısımları”na tahsis o- lunmuştur. Gerçi, Recaizade Ek­ rem’in ölümünün on yedinci sene­ sinde, hâtırasını ta’ziz maksadiy- 3e Galatasaray lisesinde temsil edilen bu oyunun pek ziyade be- ğenildiğine ve güldürdüğüne şahit olmuştum, fakat bu piyes, nihayet Arapçadan adapte edilmiş bir vod­ vilden ibarettir.

Recaizade Ekrem’in muasırları ve dostları onu büyük bir şair­ den ziyade bir fikir hocası, mü- fessiri, münekkidi, hülâsa bir ede­ biyat üstadı olarak kabul etmiş­ lerdi. Eskilerin biraz fazla şark­ lı ve acemvâri mübalâğalı divan şiiri cûşacûş bir nehir gibi akar­ ken o, bu cereyana afif bir terbi­ ye, zevk ve ahlâk dürüstlüğü, pro­ testan vâri bir nevi taassupla kar­

şı durmuş ve şiirimiz onun önün­ de başka bir istikamet alıvermiş­ ti. Bâzı Fransız eserlerini numu­ ne ittihaz ederek yazdığı “Ta- lim-i Edebiyat”, zamanında mü­ him tesirleri olmuş bir kitaptır* Yaşça kendisinden biraz küçük o- lan Abdülhak Hâmid’i ve yeni şiiri bu kitapla duyuran ve tanı­ tan da odur. Namık Kemal’le Ab­ dülhak Hâmid arasında bir mev­ ki edinmişti. Namık Kemal ve Abdülhak Hâmid de “Talim-i Ede- biyat”m ehemmiyetini tebarüz et­ tirdiler. Şairin :

“Edib olur kişi sermaye-i hayası kadar!” mısraı da hatırlanacak ve hatırlatılacak mısralarındandır. “Kafiye semi’ içindir” bedahet: O' zaman için bir sehl-i mümteni’di. Yalnız bu fikrin, bu cümlenin ehem­ miyeti ne kadar belirtilse mübalâ­ ğalı sayılamaz. Edebiyat-i Cedide bundan sonra doğmuştur. Zaten Edebiyat-i Cedide onun, Tevfik Fikret’i “Servetifünun” a getirme­ siyle başlar. Devir, kendisine pâye- sini bir rütbe verir gibi vermiş, o- na “üstad-i ekrem” demişti.

Sanıyorum ki, bu tesirler ve bu hâtıralar daha iyi ve etraflı bü‘ şekilde tebarüz ettirilip, Recaiza­ de Ekrem’in “edebiyat,»sanat ve tenkid hakkında fikirleri” ne ay­ rılan kısım on sahifeden ibaret kalmamış olsaydı, ele alman edi­ bin siması da asıl ehemmiyetiyle gösterilmiş ve hakkında yazılan kitap da daha ziyade alâka çekmiş olurdu.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkeş’ Sema Bingöl ECER - Zeynep ÇETİNKAYA MHP Lideri Alpars­ lan Türkeş’in Yaşar Kemal’i “PKK’ya arka çıkmakla” suçlaması ka- moyunda yeni bir tartış­

Kendi açısından sinema ve tiyatroda yönetmenliği kar­ şılaştıran Macit Koper, tiyat­ ronun çok daha kolektif bir sa­ nat dalı olduğunu belirtiyor:.. “Tiyatroda

Ama bu kuşağın İz­ lenimci görüşten etkilenerek bir tür akademik ve yerel niteliğe dönüşen ve geniş bir sanat­ çı kesiminin somut bir görünüşe, figüre bağ­ lı

• stanbul Radyosu sanatçısı Alaettin Aday'ın radyoda- ■ ki işine son verilm esi üzerine İstanbul Radyosu sa- * n a t ç ıla r ı kendi aralarında imza

Merkezden binlerce kilometre uzak vilâyetlere malik olan Osmanlı İmpara­ torluğu için demiryolları, bunlar üzerinde gerek hâkimiyeti temin ve gerek daimî

Ertesi gün toplu bir halde Beyoğlu Belediye bina­ sında İstanbul kumandanı Refet Paşa' ya mülâki olduktan sonra hep bir ara­ da Topkapı sarayına geçerek

Kalbin asli görevlerinden olan tefekkür ve teslim sonucu oluşan manevî arınmadan uzak kalan kimselerin sahip olduğu bu olgu, bir anlamda aklın işlevini yitirmesi sonucu ortaya

Kitaptan öğrendiğimize göre Çin ve Hint kuk­ lacılığı ile Türk kuklacılığı arasında doğrudan doğruya bir bağ bulunmakta­ dır.. Kitap o şekilde