• Sonuç bulunamadı

İki kaybın acısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki kaybın acısı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EDEBİ SOHBETLER

«//

4

£

V

İki Kayban Acısı

San’at, neşriyat ve insanlık hayatımızın unutulmaz siması, Sedat Simavı’yi, vefatının bu yıl dönümünde bir kez daha anmak ihtiyâciyle elime kalem aldığım gün, aziz hocam Reşad Nuri’nin de kara haberiyle sarsıldım.

O gün bir şey yazamadım. O gün bugün, her iki kaybın aynı tazelikteki acısiyle içim ya­ ralı, düşünüyorum. Kulaklarım­ da Dede Korkut hikayecilerinin ‘‘Onlar dahî bu dünyadan geldi geçti; kervan gibi kondu göçtü. Onları da ecel aldı, yer gizledi; fâni dünya yine kaldı.,, deyişleri uğulduyor.

Fâni dünya yine kaldı ama, böyle bir dünyaya öyle adlar bı­ rakmak da her kula nasip olmu­ yor; dünyaya vedâ ettikten son­ ra, ömürler boyu, hayırla, sev­ giyle, hizmetle, rahmetle yâd e- dilmek ve eserleriyle yaşamak sa­ adettir, diye bir merhem, bir teselli arıyorum.

Sedat Simavi ve Reşad Nuri, iki yakın arkadaş, iki eski dost­ tular. Bu dostlukta her ikisinin de sevimli hassâsiyetleri belki rol oynamış, her ikisi de "içlerirden gelen ve içlerinden geçen,, böyle müşterek bir duygu bağiyle, iki teşbih tâpesi gibi, birbirlerine bağlanmışlardı.

Sedat Simavi, bir kimsede her hangi bir değer sezdi mi, hele büyük değer sezip bir kere dost oldu mu, o kimse için fedakârlık yapmayı vazife sayan asıl bir his duyar, öyle hareket ederdi. Be­ nim şimdi arkalarından birlikte yandığım Reşad Nuri için de böy­ le yapmış, böyle hareket etmişti. Meselâ bir defa ilk mektep sı­ ralarında, bir defa da orta mek­ tebin yedinci ve sekizinci sınıf­ larında hocam olduğu, bana ho­ calık sevgisi, dil ve edebiyat bil­ gisi verdiği; bize bugün hayret edilecek kadar çok şey öğretmek edebiyatımızın eski, yeni her de­ ğerini sevdirmek için âdeta he­ yecan duyduğu halde, Reşat Nu­ ri'nin o kadar merak ettiğim ha­ yatını ben ilk defa Sedat Simavi- nin bir yazısından öğrenmiştim.

Sedat Simavi’nin bir kimse ile röportaj yapması ve bunu kendi imzâsiyle neşretmesi nâdir bir hâdise idi ki bu zahmetini o an­ cak yakın ve sevilen bir dostun­ dan esirgemezdi.

Bu mülâkatta Reşad Nuri çok samimî konuşmuş, çocukluk ha­ tıralarını anlatmış ve farkında olmadan her romanına kendi

de-N i h a d S a m i

B A N Â R L I

rin hassasiyetinden izler katması gibi, yine farkında olmadan ha­ yatının belki en hisli, ince taraf­ larını belirtmişti. Ben, sevgili hocamın hayatını, sonradan ho­ cam gibi seveceğim Sedat Sima­ vi’nin kaleminden öğrendikten sonra onu daha iyi anlamış; ro­ mancı ile romanı arasındaki bü­ yük yakınlığı bir defa da bu ya­ zıda bulmuştum.

• *

Bu yazıdan ve Reşat Nuri’nin hayatı ile, dilimize, edebiyatımı­ za hizmetinden bahsetmek için daha sâkin bir zaman arıyaca- ğım. Bugün sâdece her iki ka- yıbm aynı tâzelikteki acısı ve hâ- tıralariyle doluyum.

Sedat Simavi isterdi ki aziz dostu dâima biri ötekinden üs­ tün işler görsün; romanları, tiyat­ roları, edebiyatımızda bir hâdise, bir zafer olsun. Onun romanları daha zevkli bir çerçeve içinde okunsun diye, Reşad Nuri’ye, an­ cak bir gazetede tefrika edilecek uzunluktaki romanları için Ijjle kendi haftalık mecmualarının za­ rif sahifelerini açmakta tereddüt göstermezdi.

Meselâ Reşat Nuri’nin, sonra­ dan Eski Şarkı adiyle sahneye de koyduğu Eski Hastalık romanı önce Yedigün sütunlarında tefri­ ka edilmişti. •’’Bir Anadolu erkeği nasıl sever?,, probleminin bu de­ rin hikâyesini Sedat Simavi âdetâ iftiharla neşretmişti. Fa­ kat iş bu kadarla kalmamış, haftalâk bir mecmua için feda­ kârlık denecek bir hareketle, es­ ki arkadaşının, evvelce üç defa basılmış, Çalıkuşu romanını, dör­ düncü defa, fakat resimli ve hâ­ tırat şekli almış hâliyle Yedigün- de tefrika etmiş, muharririni de eserini bu şekliyle neşre ikna et­ mişti Reşat Nuri, bu hâdiseyi, "Sedat, parmağına doladığı işi kolay bırakan insan değildi. Her görüşmemizde bu mevzua döndü. Netice şu oldu ki ben kandım.,, diye anlatır. (Yedigün. Sayı-

251).

Bu, hep böyle devam etmiş, iki yakın dostun memleket edebiya­ tına yıllarca birlikte hizmetleri olmuştu. Fakat araya talihsiz bir politika işi girmese, Sedat Sima­

vi’nin aziz dostuna en büyük ar­ kadaşlığı Hürriyet’in intişarı yıl­ larında olacaktı.

O günlerde Reşat Nuri, hükü­ met adına bir gazete çıkarmak ü- zereydi. Hükümete söz vermiş ol­ mayı büyük mazeret bilerek bun­ da ısrar ediyordu. Halbuki sevgili romancımız bu çeşit bir politika adamı değildi. Sedat Bey buna mâni olmak için Reşat Nuri’ye, bugün hakikat haline gelmeyişine hâlâ hayıflandığım, çok zarif bir teklifte bulunmuştu:

— Feride’nin Kızı isimli bir ro­ man yaz, diyordu. Bunu ben Hür- riyet’te tefrika edeceğim. Sen, Çalıkuşu ile o devir Anadolusu- nun birçok yerlerini, hayat özel­ liklerini ve sürprizlerini milletine tanıttın. Simdi de aynı yerlerde Feride’nin kızını dolaştır ve söy­ le: Türkiye’de neler değişmiş?

Bu teklif, Reşat Nuri’nin, Maâ­ rif Vekâleti müfettişi olarak, u- zun müddet Anadolu köşelerini adım adım dolaştığı yıllardan sonra yapılıyordu ve Sedat Sima­ vi’nin Reşat Nuri tarzı romancılı­ ğı, yâni onun romanda “memle­ ket edebiyatı,, yapışındaki inceli­ ği ne iyi anladığını ifade ediyor­ du. Ayrıca, Sedat Bey istiyordu ki, büyük romancımız yine ro­ mancı kalsın, sonu bilinmeyen bir politikayla yorulmasın. Bunun için aziz arkadaşına öyle cazip, ince ve parlak tekliflerde bulu­ nuyordu ki bunların her hangi bir tanesine Türkiye’de sevinmiye- cek bir başka yazar, bilmem ki var mıdır?

Fakat Çalıkuşu muharriri söz vermişti. Hattâ bu güzel teklif­ lere hayır diyebilmenin büyük zorluğunu kolaylaştırayım diye, benden, kendi mazeretini bir defa da benim ifade etmemi istemişti. Halbuki ben bütün kalbimle Se­ dat Beyi haklı bulduğumu söylü­ yordum. Nitekim Reşat Nuri’nin kısa bir zaman için kendini hır palarcasına çalıştığı bu ömürsüz gazete, bizi o kadar güzel bir memleket romanından mahrum ı bıraktı.

Sedat Simavi’nin en ince yol­ larla arkadaş ve sanat koruma büyüklüğünü, Reşat Nuri’nin de verilmiş bir sözden geri dönemi- yen asil karakterini çarpıştıran bu hâdise hâlâ gözümün önünde dir:

Her ikisi de ne kadar iyi, ne kadar asil duygulu ve büyüktü­ ler.

Nur içinde yatsınlar.

ııııııııııtıııııııııııııııııııııııııııııııııııım ııııııııııııııııııııiıiım ııııııııınıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııım ııııııım iıım ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııım m ıııı

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama aynı zamanda Balkan felaketi, nehir- leri, gökleri, dağları ve insanıyla bir kıyamdı ve Asım’ın nesli hâlâ kıyam- dadır; Balkan şehirlerini, Müslüman Türk şehri

Afyonda resini küşadı bir kaç ay evvel yapılan Cumhuriyet ilk mektep binası on iki sınıf, bir muallimler odası, bir baş muallim odası, bir kütüphane, bir müze ve hademe

Okul sı- ralarında devam eden bu tutku, onun 1922 de Güzel San'atlar Akademisine girmesini Resim tahsiline Akademi'de Hikmet Onat atölyesinde başladı.. Sonra Çallı İb-

Plân verilen program ve Tirenin güneş, rüzgâr ve sair iklim hususiyetleri gözönünde tutulmak suretile tertip edilmiştir... Bu suretle yalnız sabah güneşi alan sınıflar

Bu çalışma sonucunda, benlik saygısı düşük, koruyucu ve otoriter ebeveyn tutumuna sahip, olumsuz mükemmeliyetçilik özelliği olan öğrencilerin sosyal anksiyete

Fahrülnisa Zeid, İstanbul’u son ziyareti sırasında, yeğeni seramik sanatçısı Füreyya'nın evinde, Paris 'deki resim sergisinin afişiyle birlikte.. Fahrülnisa Zeid, ait

Çalışmalarda, eğitimcilerde olumsuz tutum, öğrenci ve uygulama alanındaki hemşirelere göre daha az olmakla birlikte yaşlılarla ilgili bir alanda çalışma yapmaya

Hollanda'da ilk defa çok uluslu bir şirket başka bir ülkede yol açtığı zarar nedeniyle yargılanıyor.Petrol devi Shell, Nijerya köylerinde petrol s ızıntısı