• Sonuç bulunamadı

Tuluat tiyatrosunun ustası Naşit Özcan'ın oğlu ve Adile Naşit'in ağabeyi Selim Naşit'i yitirdik: Üçüncü Naşit de veda etti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tuluat tiyatrosunun ustası Naşit Özcan'ın oğlu ve Adile Naşit'in ağabeyi Selim Naşit'i yitirdik: Üçüncü Naşit de veda etti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

19 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ

CUMHURİYET

• •__ ___ ••

KÜLTÜR

kultur@cumhuriyet.com.tr

Tuluat tiyatrosunun ustası

N aşit

Ozcan

m oğlu ve Adile

ağabeyi Selim

Selim Naşit Özcaıı, 14 yıl birlikte çalıştığı Gönül Ülkü -G azanfer Özcan topluluğuyla oynadığı ‘Karım Gene Doğurdu’ ve ‘D eli’d e . Sağda ise 1974’te Aram Gülyüz’ün yönettiği ‘M irasyediler’ adlı filmde.

U çiincü Naşit de veda etti

T U R H A N GÜRKAN_______________________

G österi dünyam ızda üç ay n çağa k ö k salan sa­ natçı bir ailenin, “Naşit H anedanı”nm yaşayan son üyesini de yitirm en in yasım tutuyoruz. Y ıl­ la r boyu T ü rk T iy a tro su ’na v e T ü rk Sinem a- s ı’na ö m rünü adayan bü y ü k u sta Naşit Özcan’ın sanat evrenine en bü y ü k arm ağ an ı olan iki ço ­ cuğ u n d an m ilyonların sevgilisi Adile Naşit’ten sonra, şim di de Selim N aşit’i g ö zyaşlanyla son­ suzluğa uğurladık. B ir süredir tedavi gördüğü pankreas ve k ara ciğ e r kanserine yenik düşerek y aşam a v ed a e d e n S elim Naşit, geride b ir boş­ luk bırakarak perdeyi kapattı. Böylece tiyatro dün­ yasına y ü z y ıld ır dam gasını vuran saygın b ir h a ­ nedan y ık ılm ış oldu. 55 yıl boyunca tiyatroda, sinem ada k üçük rollerde bile u n utulm az anlam ­ lı kişilikler yaratarak alkış ve beğeni toplayan Se­ lim N aşit, sahne aşkıyla yanıp tutuşan, yetene­ ğini kan ıtlam ış yeri d oldurulam ayacak b ir sanat em ek çisiy d i. S anatçı babası ve annesinden a l­ dığı m eşaley i k uşaktan kuşağa onurla taşıyarak h ed e fin e ulaştırdı. C andan, çocuksu, içtenlikli, sevim li güleç yü zü y le katıksız b ir İstanbul efen­ disi o larak u nutulm ayacak adı her zam an öz­ lem le ve saygıyla anılacak.

Selim N aşit O zcan, sanatçı b ir aileden geliyor­ du. 1943’te ölen babası, Ş ehzadebaşı D irekle- rarası tuluat tiy a tro su n u n en renkli kişilerinden, 38 yıl sahnede kalan, ‘Komik-i Şehir’ sanıyla anı­ lan, d önem in operet ve tiyatro dünyasının en büyüklerinden, halk sanatçısı N aşit Ö zcan, an ­ nesi y ıllarca sah n ed e kocasıyla vodvil oynayan ü n lü k antocu Amelya, iki yaş k üçük kızkardeşi, 13 yıl önce yitird iğ im iz sevim li g ü ld ü rü sanat­ çısı A dile N aşit, eniştesi 1984’te ölen tiyatro sa­ n atçısı Ziya Keskiner’dir.

S ah n ey e ilk kez dah a d o ğ m a d an an n esin in k a m ın d a çıkan S elim N aşit, 15 A ğustos 1928 ’de İstanbul Şehzadebaşı N aşit T iy atro su ’nu n (son­ ra T uran T iyatrosu ve T uran Sinem ası, şim di iş- ham ) üstündeki b ir evde doğdu. Ç ocukluğu Vez- n e c ile r’de, tiy a tro la rın çev resin d e Şuayip So- k ak ’ta geçti. Y ıld ız P ansiyonlu İlk o k u lu ve Ti­

caret Lisesi’nde okudu. Ç ocukluktan bu yana dur­ m adan taklit yapar, ken d i k en d in e tiyatro oy­ nardı. L oş sahnelerde tiyatronun tozunu yutarak büyüdü. Tiyatro aşkı ona kalıtım yoluyla geç­ m iş olm alıydı. Y eteneği baba ve anne m irasıy­ dı. B abasım n 1943’te ölüm ü üzerine annesi ge­ çim sıkıntısına d ü şü n c e öğrenim ini y a n d a

bıra-beş yıl

boyunca tiyatroda,

sinemada küçük

rollerde bile

unutulmaz anlamlı

kişilikler yaratarak

alkış ve beğeni

toplayan Selim

Naşit, sahne

aşkıyla yanıp

tutuşan, yeteneğini

kanıtlamış yeri

doldurulamayacak

bir sanat

emekçisiydi.

Sanatçı babası ve

annesinden aldığı

meşaleyi kuşaktan

kuşağa onurla

taşıyarak hedefine

ulaştırdı. Candan,

çocuksu, içtenlikli,

sevimli güleç

yüzüyle katıksız

bir İstanbul

efendisi olarak

unutulmayacak adı

her zaman özlemle

ve saygıyla

anılacak.

k ıp, 15’inde ço c u k y aşta tanışık o lduğu sahne­ ye çıktı. Ö nceleri k üçük roller oynadı. B irçok oyunda kızk ard eşi A dile N a şit’le birlikteydi.

T uluat y ap m ad ak i ustalığı ve espri gücüyle k ısa sü red e h alk ın b ü y ü k beğenisini kazandı. P rofesyonel sahne yaşam ı 1945’te R aşit R ıza T iy a tro su ’nda Muhlis Sabahattin E zg i’n in ü n lü opereti “Gül Fatm a” ile başladı. S onra K araca T iy a tro ’y a k atılıp 16 yıl sü recek b ir m arato n u n

içinde kendini buldu. D aha çok vodvil türü oyun­ larda, m üzikallerde başarı sağlıyordu. Sayısız oyunda rol aldık tan sonra 1961-1962 sezonun­ da A n k ara’da kızkardeşi A dile N aşit ve en işte­ si Ziya K eskiner’le N aşit T iyatrosu’nu kurdular. Bu top lu lu k b ir sezon sahnelediği “Ahududu-

Arsenik” oyunundan sonra dağıldı. B ir süre İs­

tanbul Ş ehir T iyatrosu’nda çalıştı. A rdından To­

to Karaca ve S ü n n i ’lerle 6 yıl boyunca İstanbul

Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. 1966’da 14 yılını ver­ diği GönülÜlkü-Gazanfer Ozcan topluluğundan sonra Ali Ppyrazoğlu, Korhan Abay, D evekuşu K abare tiyatrolarında çalıştı. 1981 ’de 36. S anat Y ılı Jübilesi kutlandı.

S elim N aşit, K araca T iy a tro ’nun hem en tüm oyunlarında rol aldı. Ö nem li olanlar: 1955: Ed- nan Bey D uym asın, C ibali K arakolu; 1956: M il­ li ih tik a r A nonim Şirketi; 1958: M ah u r H eykel, M asiflskem le; 1960: Bulunm az Uşak, Şenlik Pa­ las, L üküs Hayat; 1961: Senatür, H üküm etin işi­ ne; 1962: C ici Bey, E nteresan Poz; 1963: Yedek K oca, A rm atör, L ah m acu n C um huriyeti; G önül Ülkü- G azanfer Ö zc an ’da 1971: K ocam ınN işan- lısı; 1972: K arım G ene D oğurdu; 1974: M aym un G özünü A çtı; 1977: Y alancının M um u. Siyasal taşlam a niteliğindeki oyunların kişilerini ken d i­ ne özgü b ir anlayışla yorum ladı.

Tiyatroyu daha çok sevdiği için sinem ayı ikin­ ci p lan a itm işti. S inem ada önceleri k üçük rol­ ler, sonra karakter rolleri oynadı. K üçük ro lle­ rin büyük oyuncusu olduğunu beyazperdede de kanıtladı, ilginç film leri: A ra m G ülyüz’ün M i­ rasyediler ( 1974) ve Televizyon Ç ocuğu (1975),

Zeki Alasya’nm Vay B aşım ıza G elen ler (1974)

ve Patron D uym asın (1985), Kartal Tibet’in Ç a­ rıklı M ilyoner (1982), Ziya Ö ztan’ın A teşten G ünler (1987), Philippe Venault’nun T ürk-Fran- sız-A lm an o rtak yapım ı A vrenos’un M üşterile­ ri ( 1995). Son film i M azh ar Alanson ve C em Yıl- m a z ’ın babasını oynadığı Ö m e r V argı'nın H er Şey Ç ok G üzel O lacak (1998) ile S inem a Ya­ zarları D em e ğ i (SİYAD) en iyi yardım cı erkek oyuncu ödülünü aldı.

1997’de T iyatro S tü d y o su ’nun “Histeri” oyu­ nundaki rolüyle A fife Jale Tiyatro Ö dülleri ’nden yardım cı oyuncu ödülü kazandı. 1999 U lu sla­ rarası K ukla ve G ölge T iyatroları B irliği (U N I- M A ) ödülüne d eğer görüldü. Tiyatro O y u n cu ­ ları D e rn e ğ i’nin (T O D E R ) T ürk T iy atro su ’na em ek veren 50 yılını tam am lam ış 64 sanatçısıy­ la birlikte “Sahnede Y'anm Asır Altın Rozet Onur

Ö dülü”n ü aldı. S on olarak İstanbul Ş ehir T iyat­

ro su ’nda “K adın Ue M em ur” (2000) oyununda sahneye çıkıp o lağanüstü b ir k işilik sergiledi.

S on yıllard a televizyon dizilerine yönelm işti. A rada tiyatro sahnesinde de boy gösteriyordu. A n cak h astalığı sürekli çalışm asına izin v erm i­ yordu. 1997’de Sevda Yollan, sonralan Zilyoner, G ülşen A bi, M edeni H aller gibi dizilerde oyna­ yarak anlam lı rollere im za attı.

4Türk tiyatrosunun id ea l b ir tem silcisiydi’

1997’de Tiyatro Stüdyosu’nun ‘Histeri’ oyunundaki rolüyle Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nden yardımcı oyuncu ödülü kazanmıştı.

M A ZH A R ALANSON: Hayatım bo­ yunca m esleğine bu kadar bağlı bir in­ san görm edim . ‘H erŞeyÇokG üzelO la- c a k ’ta bizim le çalışırken de hastaydı, am a buna rağm en hiç şikâyet etmeden çalıştı. Film ona moral olmuştu, küçü­ cük b ir rolde inanılm az bir şey başardı. M esleğine o kadar bağlıydı ki tiyatroy­ la yaşadı, tiyatroyla öldü.

C E M

Y IL M A Z

: İki yıl önce birlikte çalıştığım ız film de onun da aramızda olm asından büyük m utluluk duymuş­ tuk. İki gün birlikte çalıştık, ama haya­ tım ız boyunca edinem eyeceğim iz şey­ ler öğrendik Selim N aşit’ten.

A H M ET U Ğ U R LU : Ç ok üzgünüz. Yıllarca birlikte çalıştığım ız ağabeyi- mizdi. Çok onurlu bir insandı. Sanatkâ­ ra yakışan bir onum vardı.

NECEF UĞURLU: Yaşadığı çok cid­ di maddi sıkıntılar içinde gururunu hiç yitirmemişti. D avranışlarıyla yeni ku­ şağa örnek olmalıydı. D evlet Tiyatrosu haricinde Bağımsız Özel Tiyatro hare­ ketinin içinden gelen bir insan.‘K arşı

Sol’ gibi cesaret isteyen ilk ve tek siya­

si şovda oynayarak büyük yüreklilik gös­ terdi. Saygıyla anacağız.

MÜJDAT GEZEN: Adile abla ve Se­ lim ağabey 40 yılı aşkın süredir dostum- du. A dile’de babası Naşit B ey’in bir res­ mi vardı. O resmi bana hediye etm işler­ di. Yumuşak ve tem iz yürekli bir insan­ dı. Üst üste gelen tüm bu ölümlerden son­ ra söyleyecek söz bulmak gerçekten çok zor.

Y ILD IZ KENTER: Adile Hanını da Selim de bir destanın son sayfalarıydı­ lar. Kendi tarzlarında yaptıklarının en iyisini yaptılar. Onların ikisiyle de tanış­ tığım için çok memnunum. Çok üzüldüm. Söyleyecek başka bir şey bulamıyorum.

HALDUN DO RM EN: Selim Bey ile bir yakınlığım yoktu. Ama Türk tiyat­ rosu ve sinemasının renkli ve önemli ki- şiliklerinden biriydi. Hepsi üst üste ge­ liyor. Kendim izi fena hissediyonız. İn­ şallah bu son olur.

ZUHAL OLCAY: Bundan dört yıl ön­

ce bir oyunda çalışma şansını elde ettim. Çok değerli bir oyuncu, Türk tiyatrosu için büyük bir kayıp.

KENAN IŞIK: Geleneğin temsilcisi, oyuncu sülalenin bir ferdiydi. Ölümler insanları harap ettiği kadar, sanatı da ha­ rap ediyor.

M ELİSA GÜRPINAR: O bir ‘gele­ neğin’ temsilcisiydi. Onunla birlikte o ti­ yatronun temsilcileri de aramızda kal­ madı. Türk tiyatrosunda, bu acıyla bir­ likte, Naşit ailesinin yeri bir kez daha ha­ tırlanacaktır.

SAVAŞ DİNÇEL: Selim ağabey çok sevdiğim bir ustamdı. Birlikte çalışma­ dık ama hep seyrettim. Çok yetenekli bir ailenin temsilcisiydi. Ekonomik bir oy­ uncuydu, lüzumsuz abartılara girmez, sa­ de bir oyunculuk sergilerdi. Bu yüzden çok severdim.

M AZLUM KİPER: Kendisi ile oğlu­ nun oyununu yönettim. Türk tiyatrocu­ su ve aynı zamanda büyük bir sinema­ cıydı. Eski gelenekten gelen oyuncula­ rın çoğunda olan taklit geleneğini, Se­ lim Naşit, bugüne kadar getiren nadir in­

sanlardan biriydi.

TİLBE SARAN: Çok üzgünüm. Uzun süre televizyonda birlikte çalıştık. Bir­ likte keyifli vakitler geçirdik.

Ö M E R VARGI: Böyle zam anlarda çok fazla bir şey söyleyemiyorum. Ken­ disi ile ‘Her Şey Çok Güzel O lacak’ta tanışmıştık. Kısa bir zaman geçmiş ol­ masına karşın birbirimizi çok severdik. DİKMEN GÜRÜN: Selim Naşit Öz­ can çok değerli, çok saygın bir insandı. Erken kaybettiğimizi düşünüyorum. Da­ ha çok işler yapacaktı. Çok üzgünüm.

FÜSUN AKATLI: Değerli bir sanat­

çı ailenin bizim de tanım a fırsatım bul­ duğumuz bir temsilcisiydi. Artık oğlu Na­ şit Özcan aileyi devam ettirecek. Tiyat­ ro dünyasını derinden üzdü.

HADÎ ÇAMAN: Birtakım insanlar

vardır. Yaptıkları işle özdeşleşmişlerdir. Selim ağabey o tür bir ailenin değerli bir üyesiydi. Benim çok aziz bir dostumdu. Selim ağabey inanılmaz mütevazı, genç­ lerle de çok iyiydi.

GAZANFER ÖZCAN: Türk tiyatro­

sunun çok cefa çekmiş, bizim için her hususta ideal bir temsilcisiydi. Çok say­ gılıydı. Benden büyük olmasına rağmen ismimle hitap etmedi. Bu iki kardeşin özelliği de zaten. 15-16 yıl birlikte ça­ lıştık. Özellikle ‘Üsküdar’ın Karşısında

Galata’ m üzikalinde çok başarılı bir

oyun çıkarmıştı.

NEDRETGÜVENÇ: Geleneksel Türk

tiyatrosunun son temsilcisinden biriydi.

‘Naşit Oğlu Selim Naşit’ derdim ben ona.

Geleneksel Türk Tiyatrosu raflarda kal­ dı. Eskiye dayanan, ortaoyunuııa daya­ nan son temsilcilerdendi. Etrafına huzur veren esprili kişiliği vardı.

TEVFİK GELENBE: Çok uzun se­

neler tiyatroda beraber çalıştık. Bu ül­ kenin anlaşılm am ış çocuklarındandır. K annca kararınca çok katkıda bulun­ duk. Ama bu zamanın etik anlayışına göre fazla mütevazı kaldık.

ALİ POYRAZOĞLU: Ben tiyatrom­

da çalışan insanlarla dost olurum. Selim Naşit de birlikte çalışma onuruna eriş­ tiğim büyük sanatçılardan birisiydi. Hem bütün ömrü boyunca büyük bir özveri ile mesleğin sıkıntılannı da göğüsleyerek ya­ şama meydan okuyan insandı. Aynı za­ manda kendisinden birçok şey öğrendi­ ğim bir ağabeyiğimdi. Çok üzüldüm. Onu içime gömdüm.

HALUK BİLGİNER: Hem tiyatro­

da hem televizyonda birlikte çalışma şansına eriştim. Çok büyük bir ustaydı. İş disiplininden ve meslek aşkından ye­ ni nesil tiyatroculannın alacağı çok şey vardır.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The purposes of this study were twofold: first, to examine the congruity of cancer pain perceptions between Taiwanese cancer patients and their family caregivers and second, to

Nazan Ölçer, Ca­ louste Gulbenkian Müzesi Müdürü Joao Castel - Branco Pereira, Calo­ uste Gulbenkian Vakfı Mütevelli He­ yeti Başkanı Emilio Rui Vilar ve

O vesile, bana uydurma sanat eserlerinin baş­ ka bir misalini düşündürdü: Eski mühür kolleksiyonu yap­ tığımı bilen bir kuyumcu beş altı sene önce evime

Fethi Paşa Korusu, salı günü Beykoz Koru­ su, çarşamba günü Emirgân Korusu, cuma günü Yıldız Korusu, günlerden adı konulma­ mış Kortel

Aralarında kırkbirbuçuk yaş fark vardır Hâmit ona hayrandı... te'tijgvvtîr ett\_ cjLeıfirm/ Çeşmim kapanınca

Tam yansıma yüzünden gö- zümüze daha az miktarda ışık ulaştığı için ıslak yüzeyle- ri çevrelerindeki kuru yüzeylere göre daha

tuşuyordu, Atatürk ün ikin ci kurtuluş savaşı diye ad kandırıldığı yeni bir savaş olanca hızı ile devam edi­ yordu.. Yücel bu savaşın cephe kumandanı

sanmakta idi. Demek ki burada bir tashih yap~lm~~t~ r. Fakat bu- rada da bu husustaki bilgisinin yine tam olmad~~~ n~ n fark~ ndad~ r ve buna aç~ kça i~aret etmektedir. Birüni'nin