• Sonuç bulunamadı

Edip Cansever:"Türk Edebiyatının bugünkü durumu nedir sorusunun inandırıcı cevabı yoktur."

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edip Cansever:"Türk Edebiyatının bugünkü durumu nedir sorusunun inandırıcı cevabı yoktur.""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ABER

Sayfa: 3

Edebiyatım ızda «Dün» m ü

kuvvetliydi, «Bugün

»

mü?

Ec^p tansever:

E

DEBİYAT anketimize «Er genç kuşak» tan Edip Cansever’le devam ediyoruz. Edip Cansever, kendi çevresi içinde çok tutulan, ünlü bir şâir. Şöhreti bu çevrenin dışına da taşmış. An­ ketimize verilen cevaplar arasında onun adına çok rastlıyacak- sınız. Sanatta gücüne güvenen, «kişiliği» olanlardan biri. Tevazuu ve kibarlığı, bu «güçlü ve güvençli» yönünü bir paravana gibi saklar. Kendini tanıtmaktan sakınır gibi bir hâli vardır. Şarlatan­ lığa hiç iltifat etmez. Bu ise gerçek sanatçılığın meziyetlerinden

biri değil midir?...

Mağazası vardır. Ticaret ya­ par. Ama, iş yerinde pek göre­ mezsiniz onu. Günde bir iki sa­ at uğrar. Anladığıma göre, ede­ biyatta olduğunun tersine, bu alanda, hiç hırslı değil. Iş ye­ rinden koptu mu, ilk durak sa­ natçı arkadaşlarının yanıdır. Bol bol sanattan konuşurlar.

Genç kuşakların bir kusuru vardır. Sanat üzerinde konuş­ mayı, sanat üzerinde çalışmak­ tan daha çok severler. Bizdeki- lerin özlü, fakat az eser verme­ lerinin nedeni de bu olsa, ge­ rek.

Edip Cansever edebiyat anke­ timizin sorularına aşağıdaki ce­ vapları verdi:

«— Bugünkü Türk edebiya­ tını nasıl buluyorsunuz? Ede­ biyatımızda «Diin» mü daha kuvvetliydi, «Bugün» mü?.. Gü­ nümüzün Türk yazarları daha çok nerede başarılı?.. Şiirde mi, romanda mı, hikâyede mi, oyunda mı, mizah ve hicivde mi? Bütün bu dallarda, yaygın olarak, eski kuşaklar mı daha etkiliydi, yeniler mi? En son kuşak edebiyatçıları arasında beğendiğiniz isimler?...»

«— Edebiyatla uğraşmak, bi­ raz da başka yazarlarla ilişki­ ler kurmaktır. Biz istesek de istemesek de, toplumlara özgü bir dil, duygu, düşünce diya­ lektiği vardır ki, dolaşımını bütün sanat yapıtlarından ge­ çirir. Bir yazan, ancak bu bü­ tünselliğe uygunluğu, ya da ay­ kırılığı ile değerlendirebiliriz. Bir bakıma, edebiyatçıdan çok edebiyat vardır, denebilir. Yah­ ya Kemâl’in dili arıtmadaki ba­ şarılanın düşünürsek, Orhan Veli’nin dilimize kazandırdığı yalınlığı daha iyi anlanz. Ne­ cip Fazıl şiiri. Nâzım Hikmet şiirinin karşıtlığında oluşmuş­ sa, daha bir dikkatimizi çeker. Cahit Sıtkı’nın nereden gelip nereye gittiğini görmek için. Hece Şiirini’ de, Garip olayını da yakından bilmemiz gerekir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ne var ki, şiirimizde görülen bu az çok bağdaşındı (insicam) du­ rum, edebiyatımızı bir bütün olarak düşünürsek, hiç de ge­ çerli değildir. Her sanat dalı ayrı ayrı süreçler çizmekte, lıerbiri işlerini ayrı ayrı sür­ dürmektedir. Hele resim, hey­ kel, müzik, sinema gibi çeşitli sanat dallarını da buna katar­ sak, şaşırtıcı bir tutarsızlıkla

Genç kuşağın ünlii şairi: Ediy CAN SEVER karşılaşırız. Demek oluyor ki,

«Türk Edebiyatının bugünkü durumu nedir? Dün mü, yoksa gününüzde mi daha güçlüdür?» gibi soruların inandırıcı bir ce­ vabı yoktur.

Sanatlar arası bir bütünsel­ likten söz açamayacağımız doğ­ ruysa da, ayrı ayrı sanat dal­ larının, bir takım karşıtlıklar da olsa, kendi bünyeleri içinde bir tutarlılık taşıdığı söylenebi­ lir. Bu da öncelikle şiirde ken­ dini göstermektedir. Günümüz şiiri artık ne gelişmekte, ne de birtakım dönüşümlerle za­ man zaman parlayıp sönmek­ tedir. Gelişim derinlikle: «şii­ rin objesi salt şiirdir.» Anlayı­ şı, «insanın öz varlığının şiir­ sel anlatımı» düşüncesiyle yer değiştirmiştir. Gerçi bu çerçe­ venin dışında kalan şiirler de vardır. Yâni her iki durumda da şiir vardır ve okuyucu ken­ dini şu ya da bu şiirin okuyu­ cusu olarak bölmektedir.

Eski kuşaklar mı daha et- kilivdi yoksa yeniler mi? Bu soruya da cevap bulmak ol­ dukça güç. Eski yapıtlarla, o

«Türk edebiyatısın bugünkü

durumu nedir sorusunun

inandırıcı cevabı yoktur.»

dığımız da, bu arada akla ge­ lebilir.

Sebep ne olursa olsun, daha bir süre az okunacaktır şiirle­ rimiz. Belki de mit’ini kurmak

durumunda olan şâirlerimize böyle bir ilgisizlik ve zaman ge­ reklidir de.

Beğendiğim isimler mi? Turgut Uyar, Cemâl Süreyya, Behçet Necatigil, Ahmet Mu­ hip... Daha gençlerden Ece Ay­ han, Ahmet Oktay, Sezai Kara- koç, Ülkü Tamer, Kemâl Özer. «— Hececilerden bu yana di­ limizde bir sâdeleşme cereya­ nı var. Bu cereyan son yıllar­ da daha da kuvvetlendi. Bu arada, «Bir dil ihtilâU hâlini aldığını, Türkçeye-nesebi belir­ siz, halk dilinde de kullanılma­ yan kelimeler girdiğini» iddia edenler var. Bu konudaki dü­ şünceniz nedir? En son kuşak yazarları, tümüyle, Türkçeyi i- yi biliyor, kullanıyorlar mı?...»

«— Dil sorunu oldukça kar­ maşık bir sorun. Türkçe yaz­ mayı ben de her Türk yazarı gibi isterim. Ne var ki, istemek başka, bunu gerçekleştirmek gene başka. Kaldı ki, elimizde başvuracak bir kök sözlüğü bi­ le yok. Ayrıca, yazarken k>-'- landığım kelimelerin köklerini araştırmaya kalksam, şiirin kendiliğinden (spontané) olu­ şumunu yitirmem gerekecek. Sonra büyük çağrışımlar yük­ lenmiş kelimeler var, onları kullanmadan edemeyiz. Bir sa­ natçı olarak, dili sezgiyle de kavramak, onun ruhbilimsel yapısını gözden uzak tutmamak, nasıl olursa olsun tutarlı, den­ geli bir dil anlayışım sürdür­ mek.. belki en doğrusu bu.

Ayrıca durmadan yenileşen bir dile ayak uydurmaya çalış­ mak da şairin görevi değil. Bence o seçer, kullanır ve ya­ şatır. Şiirlerimin güç anlaşıldı­ ğını söylüyorlar. Gerçekte güç anlaşılmayı gerektirecek duy­ gu, düşünce ve imgeleri, bir de yalınlaştırma çabasıvla ikin­ ci kez güçleştirmekten kaçmı­ yorum.»

Edip Cansever üçüncü soru­ muza cevap vermedi. Besbelli sevmedi.

zamanki estetik algılama gücü aras.ındaki oranı bilmiyorum. Bildiğim şu ki, bugün için en az okunan yazı türlerinden biri de şiirdir. Bu ilgisizliği sadece toplum yapımızdaki değişiklik­ lere, bilimsel kitaplara duyu­ lan aşırı isteğe bağlayacak de­ ğilim. Çoğu eleştirmenlerin şi­ iri, «toplumcu şiir, toplumcu olmayan şiir» diye kolayca iki­ ye bölmeleri, böylece okuyucu­ yu yazdıklarımızın gerçek de­ ğerinden yoksun bırakmaları, yâni okur-yazar ilişkisini gere­ ğince sağlayamamalan, sebep­ lerden biri olabilir. Şu da var ki, «toplumsal bilinç-dışı»nt he­ nüz bulup kendimizde temsil edemediğimiz, ya da bulsak bi­ le yoğunlaştırıp etki gücünü artıramadığımız, ya da okuyu­ cunun şiirsel eğitimsizliği kar­ şısında anlaşılmaktan uzak

kal-YARIN

SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T ah a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Postmenopausal Estrogen Progestin Interventions (PEPI) (6) trial demonstrated that hormone replacement therapy had a gain of 5% in bone mineral density in spine

Gene bence ideal kadının tarifini yapabilmek için biraz zevk sahibi, biraz estetikten an­ lar, biraz sanat duygusuna sa­ hip olmak gerekir.. Zevki selim sahibi

i “Şimdi, edebiyatımızın son durumu yürekler acısı. Hatta bu konuda bugünlerde yazılar yazmayı düşünüyorum. Önce şu meseleyi koymak lazım: Edebiyat bir

Bu teknikte sıvı azot içerisine kısmen batırılmış ve aliminyum folyoy- la kaplanmış olan metal cismin üzerine yumurta (oositleri) veya embriyoları içeren

Katılımcıların genel sağlık durumları ile ilgili olarak diş hekimini bilgilendirmelerinin başvuru merkezlerine göre dağılımı (ADSM, ağız ve diş sağlığı merkezive

Öğrencilerin sınav kaygısı düzeyleri ile karar verme stillerinden İhtiyatlı-Seçicilik alt boyutu arasında anlamlı bir farklılık bu- lunmazken; Öz saygı, Panik,

Boyacı sumağı (Cotinus coggygria)’ ndan elde edilen bir flavon olan fisetin tekstil ve deri endüstrisinde sarı kahverengi renk aralığındaki boyarmaddeler olarak

Adnan Adıvar, Halide Edip Adıvar, Hüse­ yin Cahit Yalçın, Refik Halit Karay, Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi isimlere Sedat Si­ mavi gazete ve dergilerinin