ABER
Sayfa: 3
Edebiyatım ızda «Dün» m ü
kuvvetliydi, «Bugün
»
mü?
Ec^p tansever:
E
DEBİYAT anketimize «Er genç kuşak» tan Edip Cansever’le devam ediyoruz. Edip Cansever, kendi çevresi içinde çok tutulan, ünlü bir şâir. Şöhreti bu çevrenin dışına da taşmış. An ketimize verilen cevaplar arasında onun adına çok rastlıyacak- sınız. Sanatta gücüne güvenen, «kişiliği» olanlardan biri. Tevazuu ve kibarlığı, bu «güçlü ve güvençli» yönünü bir paravana gibi saklar. Kendini tanıtmaktan sakınır gibi bir hâli vardır. Şarlatan lığa hiç iltifat etmez. Bu ise gerçek sanatçılığın meziyetlerindenbiri değil midir?...
Mağazası vardır. Ticaret ya par. Ama, iş yerinde pek göre mezsiniz onu. Günde bir iki sa at uğrar. Anladığıma göre, ede biyatta olduğunun tersine, bu alanda, hiç hırslı değil. Iş ye rinden koptu mu, ilk durak sa natçı arkadaşlarının yanıdır. Bol bol sanattan konuşurlar.
Genç kuşakların bir kusuru vardır. Sanat üzerinde konuş mayı, sanat üzerinde çalışmak tan daha çok severler. Bizdeki- lerin özlü, fakat az eser verme lerinin nedeni de bu olsa, ge rek.
Edip Cansever edebiyat anke timizin sorularına aşağıdaki ce vapları verdi:
«— Bugünkü Türk edebiya tını nasıl buluyorsunuz? Ede biyatımızda «Diin» mü daha kuvvetliydi, «Bugün» mü?.. Gü nümüzün Türk yazarları daha çok nerede başarılı?.. Şiirde mi, romanda mı, hikâyede mi, oyunda mı, mizah ve hicivde mi? Bütün bu dallarda, yaygın olarak, eski kuşaklar mı daha etkiliydi, yeniler mi? En son kuşak edebiyatçıları arasında beğendiğiniz isimler?...»
«— Edebiyatla uğraşmak, bi raz da başka yazarlarla ilişki ler kurmaktır. Biz istesek de istemesek de, toplumlara özgü bir dil, duygu, düşünce diya lektiği vardır ki, dolaşımını bütün sanat yapıtlarından ge çirir. Bir yazan, ancak bu bü tünselliğe uygunluğu, ya da ay kırılığı ile değerlendirebiliriz. Bir bakıma, edebiyatçıdan çok edebiyat vardır, denebilir. Yah ya Kemâl’in dili arıtmadaki ba şarılanın düşünürsek, Orhan Veli’nin dilimize kazandırdığı yalınlığı daha iyi anlanz. Ne cip Fazıl şiiri. Nâzım Hikmet şiirinin karşıtlığında oluşmuş sa, daha bir dikkatimizi çeker. Cahit Sıtkı’nın nereden gelip nereye gittiğini görmek için. Hece Şiirini’ de, Garip olayını da yakından bilmemiz gerekir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ne var ki, şiirimizde görülen bu az çok bağdaşındı (insicam) du rum, edebiyatımızı bir bütün olarak düşünürsek, hiç de ge çerli değildir. Her sanat dalı ayrı ayrı süreçler çizmekte, lıerbiri işlerini ayrı ayrı sür dürmektedir. Hele resim, hey kel, müzik, sinema gibi çeşitli sanat dallarını da buna katar sak, şaşırtıcı bir tutarsızlıkla
Genç kuşağın ünlii şairi: Ediy CAN SEVER karşılaşırız. Demek oluyor ki,
«Türk Edebiyatının bugünkü durumu nedir? Dün mü, yoksa gününüzde mi daha güçlüdür?» gibi soruların inandırıcı bir ce vabı yoktur.
Sanatlar arası bir bütünsel likten söz açamayacağımız doğ ruysa da, ayrı ayrı sanat dal larının, bir takım karşıtlıklar da olsa, kendi bünyeleri içinde bir tutarlılık taşıdığı söylenebi lir. Bu da öncelikle şiirde ken dini göstermektedir. Günümüz şiiri artık ne gelişmekte, ne de birtakım dönüşümlerle za man zaman parlayıp sönmek tedir. Gelişim derinlikle: «şii rin objesi salt şiirdir.» Anlayı şı, «insanın öz varlığının şiir sel anlatımı» düşüncesiyle yer değiştirmiştir. Gerçi bu çerçe venin dışında kalan şiirler de vardır. Yâni her iki durumda da şiir vardır ve okuyucu ken dini şu ya da bu şiirin okuyu cusu olarak bölmektedir.
Eski kuşaklar mı daha et- kilivdi yoksa yeniler mi? Bu soruya da cevap bulmak ol dukça güç. Eski yapıtlarla, o
«Türk edebiyatısın bugünkü
durumu nedir sorusunun
inandırıcı cevabı yoktur.»
dığımız da, bu arada akla ge lebilir.
Sebep ne olursa olsun, daha bir süre az okunacaktır şiirle rimiz. Belki de mit’ini kurmak
durumunda olan şâirlerimize böyle bir ilgisizlik ve zaman ge reklidir de.
Beğendiğim isimler mi? Turgut Uyar, Cemâl Süreyya, Behçet Necatigil, Ahmet Mu hip... Daha gençlerden Ece Ay han, Ahmet Oktay, Sezai Kara- koç, Ülkü Tamer, Kemâl Özer. «— Hececilerden bu yana di limizde bir sâdeleşme cereya nı var. Bu cereyan son yıllar da daha da kuvvetlendi. Bu arada, «Bir dil ihtilâU hâlini aldığını, Türkçeye-nesebi belir siz, halk dilinde de kullanılma yan kelimeler girdiğini» iddia edenler var. Bu konudaki dü şünceniz nedir? En son kuşak yazarları, tümüyle, Türkçeyi i- yi biliyor, kullanıyorlar mı?...»
«— Dil sorunu oldukça kar maşık bir sorun. Türkçe yaz mayı ben de her Türk yazarı gibi isterim. Ne var ki, istemek başka, bunu gerçekleştirmek gene başka. Kaldı ki, elimizde başvuracak bir kök sözlüğü bi le yok. Ayrıca, yazarken k>-'- landığım kelimelerin köklerini araştırmaya kalksam, şiirin kendiliğinden (spontané) olu şumunu yitirmem gerekecek. Sonra büyük çağrışımlar yük lenmiş kelimeler var, onları kullanmadan edemeyiz. Bir sa natçı olarak, dili sezgiyle de kavramak, onun ruhbilimsel yapısını gözden uzak tutmamak, nasıl olursa olsun tutarlı, den geli bir dil anlayışım sürdür mek.. belki en doğrusu bu.
Ayrıca durmadan yenileşen bir dile ayak uydurmaya çalış mak da şairin görevi değil. Bence o seçer, kullanır ve ya şatır. Şiirlerimin güç anlaşıldı ğını söylüyorlar. Gerçekte güç anlaşılmayı gerektirecek duy gu, düşünce ve imgeleri, bir de yalınlaştırma çabasıvla ikin ci kez güçleştirmekten kaçmı yorum.»
Edip Cansever üçüncü soru muza cevap vermedi. Besbelli sevmedi.
zamanki estetik algılama gücü aras.ındaki oranı bilmiyorum. Bildiğim şu ki, bugün için en az okunan yazı türlerinden biri de şiirdir. Bu ilgisizliği sadece toplum yapımızdaki değişiklik lere, bilimsel kitaplara duyu lan aşırı isteğe bağlayacak de ğilim. Çoğu eleştirmenlerin şi iri, «toplumcu şiir, toplumcu olmayan şiir» diye kolayca iki ye bölmeleri, böylece okuyucu yu yazdıklarımızın gerçek de ğerinden yoksun bırakmaları, yâni okur-yazar ilişkisini gere ğince sağlayamamalan, sebep lerden biri olabilir. Şu da var ki, «toplumsal bilinç-dışı»nt he nüz bulup kendimizde temsil edemediğimiz, ya da bulsak bi le yoğunlaştırıp etki gücünü artıramadığımız, ya da okuyu cunun şiirsel eğitimsizliği kar şısında anlaşılmaktan uzak
kal-YARIN
SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T ah a T o ro s Arşivi