3 M A Y IS 1988
___________
'T T -
t ûO
o î.S
k ü l t ü rOktay Rifat'la, çok has bir ozanımızı yitirdik
*T abii, yine, hep
SÖZCÜKLERİN MANYETİK ALANI - Oktay Rifat, hangi doğrultuya yönelirse yönelsin, hep sağlam, uyumlu, sessel bir yapıdır bırakmak istediği, bırakır da. Sözcüklerin manyetik alanını o denli tanımaktadır. (Fotoğraf: Ara Güler)
O gün,' “Denize Doğru
Konuşma”daki şiirlerden
hiçbiri dergilerde de
yayımlanmamıştı daha,
bundan sonra şiirlerini
gerçeküstücü yönteme tam
uyarak yazacağını
söylemişti bana Oktay
Rifat ve eklemişti: “ Tabii,
yine, hep lirik!” O
kanıdayım ki, Oktay
Rifat’in şiirinin ekseni bu
sözcükte, lirizm
sözcüğünde dönmektedir.
SABAHATTİN KUDRET
AKSAL_________________
Oktay Rifat, iyi ozanların ço
ğunda görüldüğü üzre, daha ilk şi irlerinde yetkinliğe ulaşmıştı. İlk ölçülü uyaklı şiirlerden Resim, İt haf, Sıla, Günler Geçmiş Buradan adını taşıyanları, kısa süre sonra Garip şiirine geçişte Karacaahmet, M anzara, Saksılar, Uykusuzluk adlı şiirleri ve daha birçoğunu anımsarsak ozanımızın şiirinin ilk zam anında da uyumlu, esnek bir söyleyişi ve örgüsü çok sağlam, ar tısız ve eksiksiz bir yapıyı gerçekleş tirdiğini görmemenin olanağı yok tur. Söylemek gerekir ki, o yıllar dinginlik yıllarıydı, yetkinlik kav ramı da sanatın önde gelen değer lerinden sayılıyordu. Böyle olsa da bu genç ozan, eriştiği yerden hep kopmak isteyerek, gerçeküstücüle- rin “Yetkinlik tembelliktir” sloga nını içinden duymuşçasına, yaşa mı boyunca uzun sayılamayacak aralarla, şiirinin yöntemini oldu ğunca, izleğini de yenilemek iste yecek, vardığı her durakta bu kez o yeni dünyanın yetkinliğine ula şacaktır. Kimi zamanda da, do yumsuz bir arayışla, bıraktığı du rağa döner yeniden. Sanki eksik gedik bir şeyler bıraktığım sanmış tır orada; bir süre sonra yeni bir uğrağa yönelir. Hangi doğrultuya yönelirse yönelsin, hep sağlam, uyumlu, sessel bir yapıdır bırak mak istediği, bırakır da. Sözcük lerin manyetik alamnı o denli iyi tanımaktadır.
Şimdi bakıyorum da, Oktay
Ri-fat’ın şiirinde ne çok izlek var, bir birine yabancı, birbirini anıştırma yan, uzağında, kimi kez de çok bi tişiğinde, birbirlerine bakışan iz- lekler bunlar. İlk kitabının adında ki üç sözcüğün üçü de izlekti on da, yaşayıp ölmek, aşk ve avarelik, ölçüyle uyak, ölçüsüz uyaksız söy leyişle bir aradadır bu kitapta, ger çeküstücü eğilimlerle imgesiz ya lın deyiş de birliktedir. Sonra, ar dından halk şiirinin çok özgün bir uyarlaması gelir: Güzelleme. Bu dönemi de toplumsal taşlam a şiir
leri, savaş ve barış arası gelgitler iz ler. Yeniden ölçü uyağa, soyut bir içeriğe dönüş, daha sonra da ilk ki tabında kısaca buluşup ayrıldığı, yine gerçeküstücülükle, yine soyu tun arasında gidip gelen bir şiire yöneliş, bu şiirin uzantısı, yine de tutarlı bir dünyayı belirleyen bir iz lek, ardından söylenceye yöneliş, simgecilik, simgeciliğin yansıma sıyla görünen şiirin ikiz kardeşleri sonsuzluk ve zaman izlekleri, giz ler, gizemler ve kırsal görünümler, Pan’ın bir eski zaman boşluğuna
üfürdüğü boru, A nadolu’nun kı rı, yazı, insanı ve o görünüm lerin ruhsal karşılıkları, daha da sonra bu kez biraz daha uzun sürecek bir dönem için katkısız, kuram a uyu larak yazılan gerçeküstücü şiirler, gerçeküstücülüğün tanıma gelmez, çok parlak, karmaşık görüntüsü.
Şaşırtıcı b ir zenginlik bu, kısa aralıklarla bir araya getirilmiş bir yeryüzü bileşiminin motifleri gibi bir şey ve denilebilir ki “Yaşayıp
Ölmek Aşk ve Avarelikler Üstüne Şiirler” adlı ilk kitabıyla son ya
pıtı “Koca Bir Yaz” arasında gidip gelen her şey bu bileşimin, senfo niye pek benzeyen bu bileşimin çer çevesindedir. Ve bu büyük değiş kenliği içinde değişmeyen töz oza nın sesi, kişiliği, yöntemidir. Ney di o yöntem? Bunu yapıttan çıkar manın, yapıtı çözümleyerek deği şikliğin içerdiği değişmeyeni bul manın olanağı vardır kuşkusuz. Diyebiliriz ki, belirgin olduğu için pek de kolaydır. Yine de ben yedi sekiz yıl önce, “Elifli” ile “Denize
Doğru Konuşma” adlı kitapların
yayımlanış dönemi arasında ara mızda geçen bir konuşm adan söz edeceğim. O gün, “ Denize Doğru
Konuşma”daki şiirlerden hiçbiri
dergilerde de yayımlanmamıştı da ha, bundan sonra şiirlerini gerçe küstücü yönteme tam uyarak ya zacağını söylemişti bana Oktay Ri fat ve eklemişti: “Tabii, yine, hep
lirik.”
O kanıdayım ki, Oktay R ifat’m şiirinin ekseni bu sözcükte, lirizm sözcüğünde dönmektedir. Değiş kenliğin değişmezliğini sağlayan tılsım bu sözcüktedir. Nedir li rizm? Eski deyimlerin çoğu gibi, (klasisizm gibi tıpkı) bu deyimin de çeşitli tanımları vardır. Bence, ça ğımızın şiirdeki uygulananıyla bu sözcüğün kökenindeki anlamı bir arada düşünürsek, diyebiliriz ki, li rizmin başlıca niteliği uyumdur. Oktay Rifat’ın şiirindeyse, uyutn, hangi dönemi olursa olsun, önde gelen değerdir. Üstünde durm ak da gerekirse, yine diyebiliriz ki, de vingen, değişik ses grafiklerini içe ren, çok sesliliği oluşturm uş bir uyum dur bu.
Oktay Rifat’la, çok has bir oza nımızı yitirdik.