y ' ( v Z- c> a '¿L t o
. . .
h
t oN ggp zli/;/? Yazıksız dan A lberto M anguel’e “O kum anın Tarihi
'Sevgili' kitaplar,
'kahramanlaşan' okurlar
Okur bazen bir mürit, bazen
başkaldıran bir kuşkucu,
bazen Söz’ün peşinden giden
bir kahraman, bazen bir suç
ortağı, bazen de baştan
çıkarılmış bir âşık. Necip
Asım Yazıksız’m “Kitap” adlı
yapıtı ile Alberto Manguel’in
“Okumanın Tarihi” adlı
kitapları; tablederden
kitaplara, sansür ateşlerinden
darağaçlarına kitabın ve
okurun serüvenine ışık
tutuyor.
T U R E Y K O S E
u
mberto Eco, Gülün Adı adlı ki tabının ilk cümlesinde “Başlan gıçta Söz vardı ve Söz tanrı katın- daydı ve Söz tannvdı” diyor. Ya okur? Kayıtsız şartsız teslimiyet içinde bir kul mu, edilgen bir seyirci mi, yoksa Söz’e ulaşmak için darağaçlarını göze alan bir kahraman mı? O kur bazen bir mürit, ba zen başkaldıran bir kuşkucu, bazen Söz’ün peşinden giden bir kahraman, ba zen bir suç ortağı, bazen de baştan çıka rılmış bir âşık. Necip Asım Yazıksız’ın “Kitap” adlı yapıtı ile Alberto Mangu- el’in “Okumanın Tarihi” adlı kitapları; tabletlerden kitaplara, sansür ateşlerin den darağaçlarına kitabın ve okurun se rüvenine ışık tutuyor.Kitap ve okuma üzerine yazılmış iki kitap, okuru yüzyıllar süren uzun bir tu ra çıkarıp suç ortağı, yoldaş, kardeş ol duğu “diğer” okurlarla tanıştırıyor. Bir tablet, bir papirüs, bir kitap üzerinde bu luşanların ortak serüveninden sayfalar aktarıyor. Şaşkınlık, duygudaşlık, coşku ve saygı içinde sayfadan sayfaya, yüzyıl dan bir başka yüzyıla, bir ülkeden bir başkasına götürüyor okuru.
Dilbilimci ve tarihçi olan Necip Asım Yazıksız, “Kitap”’ı 1893 yılında yazmış, iletişim Yayınlanırın 10. yılım kudamak Kitap”, “Ey okur, senin itap dostu olduğuna şüphe yoktur. Sevgilide birleşmemiz, bizi birbirimize rakip etmez, yalan laştım ” diye başlıyor. Yazar, İstan bul’da 200 kitap dostu olduğuna dikkat çekerken, bir gün 2000 ola cak okurların düşünü kuruyor. “Be nim yazdığım, sevgilinin tarihi nite liklerini bildiren bir kıtadır; kaside lerini de benden daha güdüleri tan-
yalım” diyor. Sonrasında yazıdan alfabeye, harf-zim etsin, seve seve okuyiKuyaıi]
alfabe, ten rakamlara, kâğıttan papirüse, ka lemden hokkaya, yazma eserlerden kütüphaneceliğe dek çeşitli konular da bilgilendiriyor okuru. Yazar, ki tap delileri ile kitapseverlere de bir bölüm ayırmış. “Kitap deliliği hasta lığının Milad’ın 16. Yüzyılında en zi yade Ingilizlerde görüldüğünü, vak tiyle Yunanistan ve Roma’da bulun duğu”, “kitap delilerinin kitapsever lere benzemediğini, onların yalnız kitap toplamak istediğini” aktarıyor.
Yazıksız’ın kitabından Here- dot’un dokuz kitabını halka okudu ğunu, bir zamanlar Roma ve Yuna nistan’da yemek zamanları kitap okumaya memur esirler
bulunduğu-nu öğreniyoruz. Ve, kitapçıların büyük büyük dedelerini;
“Eski zamanlarda kitapçılar, kitap ya zanlar ve nâsihler idi. Atina kitapçı dük kanlarına işsizlerle akıllı adamlar topla nırdı. Yazarlar bu dükkânlara gelerek ki tabım okur ve sahaf efendiye beğendirir- se, o da kitabını istinsah (kopya) için ge reken masrafları üzerine alırdı.”
Borges'in okuyucusu Manguel
Yazıksız’dan bir yüzyılı aşkın süre son ra bu kez Alberto Manguel, okurun, ki tabın tarihteki izlerini sürüyor. “Okuma nın Tarihi” adlı kitabı Fransız Prix Me- dicis ödülünü kazanan Manguel’in “okurluk” öyküsünde, Ulusal Kütüpha ne Müdürlüğü’ne getirildiği yıl kör olan Borges’e kitaplar okumak gibi çok etki leyici bir sayfa da var. 5 dilde okuy zan, çeviriler yapan Manguel,
“Ökuma-okuyup ya- nguel, “Okuma
nın Tarihi” kitabında kil tablederden CD-ROM’lara, kitap okumak için tasarlan-
ataldardan kütüphanelere, kitap hır larından daraağaçlarında sonlarilan an trajik okurluk öykülerine dek çok zengin bir dünyada dolaştırıyor çağdaş okuru.
Kitaplarla dolu evlerde doğmamış, il kokul yıllarında eline ders kitapları dı-
ında kitap verilmemiş, “Gözlerin bozu- ur, okuma” uyarısıyla sık sık karşdaşmış olanlardansamz; kitaplarla ilişkinizde ta en başından gayri meşru bir yan vardır. Misket oyunlarının ödülü Tommiks, Tek- sas, Kaptan Swing, Zagor cilderini ders kitaplarının arasına saklayıp okumamış olanlar, matematik kitapları arasında iki Sene Okul Tatili, Robinson Cruose gibi kitapları yakalatmamış olanlar bunun an - lamını, kitaplardaki hayatın cezaları gö ze aldıran baştan çıkarıcıhğım çok iyi kav- rayamaz. Manguel kitabmda çağdaş oku ru, okurluklarıyla kahramanlaşan tarihte ki suç ortaklarıyla tanıştırıyor:
“Afro-Amerikan köleler okumayı yüz yıllar süren bir uğraş vererek, zorluklar la ve yaşamları pahasına öğrendiler. Öğ renme öyküleri, kahramanlık öyküleri gi bidir. Doc Daniel Dowdy, ‘ilk yakalanı şında kırbaçlanırdın, ikincide.ucu demir
a
uzlu kırbaçla döverlerdi. Üçüncü ya- ımşında işaret parmağından bir boğu mu keserlerdi’ diyor. Güneydebaşkala-rına okuma yaz ma öğretmeye ça lışan köleleri asmak yaygın bir uygulamaydı.”
Yasaklar, kadmlar söz konusu oldu ğunda daha da katmerleniyor. Mangu el’in kitabından ortaçağda kadınların okumasına pek iyi gözle bakılmadığını, “Rahibe olmak istemiyorlarsa kızların okuma, yazma öğrenmeleri uygun düş mez. Öğrenirlerse, geliştiklerinde aşk mektupları gönderip, kabul edebilirler” benzeri görüşlerin dile getirildiğini öğre niyoruz. Günün kitapları arasında kendi seslerini bulamayan Heian kadınlarının kısmen okumalarına izin verilenlerin sa yısını arttırmak için kendi edebiyadannı ürettiklerini ve “kadın yazısı” olarak anı lan yeni bir yazı dili yarattıklarını da.
“Ökumanın tarihinde papirüslerden günümüzün kitaplarına dek sansürcüle rin ateşleri yanar” diyen Manguel, M.Ö. 213 yılında Çin imparatoru Şih Huang- ti’nin okumaya son vermek amacıyla ül kedeki tüm kitapları yaktırmaya çalıştığı nı aktarıyor. Ve, Freud’un kitaplarının “insan ruhunun soyluluğu adına alevlere atıldığım”, Şili’de General Pinochet li derliğindeki cuntanın “bireysel özgürlü ğe davetiye, geleneksel otoriteye başkal dırmaya davetiye çıkardığı” gerekçesiyle Don Kişot’u yasakladığını da...
Didepot'tah eşine
müstehcen kitap diyeti
Kitapta eğlenceli okurluk öyküleri de var. 1781 yılında, ruhunu yücelteceklerin dışında bir şeyler okumayı reddeden eşi ne Diderot’un birkaç hafta boyunca ede biyatın müstehcen örneklerinden oluşan bir diyet uygulaması gibi. Henry Miller’m “bütün iyi okumalarım tuvalette yapma sı, Ulysses’in yalnızca tuvalette okunabi lir bölümleri olduğunu” söylemesi ve Ömer Hayyam’ın şiirlerinin açık havada okunmasını önermesi gibi.
Diderot, “Kim efendi olacaktır? Yazar mı, okur mu” diye soruyor. Herhalde “ya zarın efendiliği” yazdıktan sonra bitiyor. Okur, kitabı eline aldığında “efendi” olu yor ve sonrası ondan soruluyor. Mangu el, Kafka’nın Dönüşüm’ü için yapılan çe şitli değerlendirmeleri aktararak bu görü
şü somutlaştırıyor:
“Kafka’mn dostu Gustavjanouch onu dinsel ve etik bir öykü olarak ni telendirdi. Bertolt Brecht için o ‘tek gerçek Bolşevik yazar’m yapıtıydı. Macar eleştirmen Gyorgy Lucas‘a göre yoz burjuvazinin tipik bir ürü nüydü. Borges’e göre Zenon’un pa- radokslarının yeni bir anlatımıydı.” Kitapta cehaletin utanmazca sal dırganlaştığı dönemlerle ilgili öykü ler de var:
“Borges bir defasında 1950 yılın da Peron tarafından entelektüellere karşı düzenlenen popülist bir göste ride göstericilerin, ayakkabıya evet, kitaba hayır, diye bağırdıklarım an latmıştı. Ayakkabıya evet, kitaba evet, karşılığı kimseye inan dinci gel memişti.”
“Ayakkabıya evet, kitaba evet”. Borges haldi: “Dünyadaki her şey bir alıntıya ya da bir kitaba geri gö türüyor.’ ■
Okumanın Tarihi/ Alberto Mangu e l/ Yapı Kredi Yayınlan/ 415 s.
Kitap/ Necip Asım Yazıkstz,/ ileticini Yaymlannın 10. Y ıl Arm ağanı/ 211 s.
6 2 0 S A Y F A 11
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi