25 T E M M U Z 1892 C U M A R T E S İ C U M H U R İY E T
nî- c
SAYFAMahva? Emeç
re sitali iptal
■Kültür Servisi-20. Uluslararası İstanbul Festivali çerçevesinde Mehveş Emeç’in resitali, rahatsızlığı nedeniyle 2 temmuzpazar gününden 26 temmuza ertelenmişti. Rahatsızlığının devam etmesi nedeniyle yarınki resitali iptal edildi. Bilet iadeleri 31 temmuza kadar Atatürk Kültür Merkezi gişelerinden kabul edilecektir.
"Independent"
ödülü Leysin...
■Kültür Servisi - Londra’da
yayınlanan “Independent“ gazetesinin İngiliz diline çevrilen romanlara verdiği ödülübu yılBelçikalı yazar Simon Levs kazandı. “Napolyon’un ölüm ü” adlı romanı Fransızca
yayınlanan Leys ve romanı İngilizceye çeviren Patrida Clancy, gazete tarafından verilen 10 bin Sterlin (yaklaşık 130 milyon lira) ödülü paylaşacaklar. Napolyon’un sürüldüğü St.Helena adasından “kaçarak yaşadığı serüvenleri” romanlaştıran Leys’e ödülünü, gazetenin genel yayın yönetmeni Andreas Whittam Smith, evvelki gece Waterstone “ kitapçısının Londra’da Kensington semtindeki şubesinde düzenlenen bir törenle verdi. Gazetenin “Ingiliz diline roman çevrilmesini desteklemek amacıyla“ ilk kez geçen yıl verdiği ödülü Milan Kundera kazanmıştı.Yaşar Kemal de bu yılki yanşmada finale kalan yazarlardandı.
AnkaralI
kadınlar sanata
düşkün
■ ANKARA (AA) - Sevda- Cenap And Müzik Vakfı ta rafından düzenlenen 9. Ulus lararası Ankara Müzik Festi valinde yapılan etkinliklere kadınların daha çok ilgi gös terdiği belirtilirken, izleyici yaş ortalamasının da 39’un altında olduğu bildirildi. Ankete göre festivalde en çok ilgi çeken programlar Johann Strauss Vals Orkestrası, Rusçuk Opera ve Balesi, Moskova Radyo-TV Senfoni Orkestrası ve Turkuaz Modem Dans Topluluğu oldu.
Kırmızılara
öykü ödülü
■ Kültür Servisi- Kırmızıfare
Çocuklar için Edebiyat dergisinin 2. öykü ödülü kasım ayındaki TÜYAP Kitap Fuan’nda verilecek. Amacı ‘çocuklara edebiyat zevkini aşılamak ve geliştirmek üzere nitelikli çalışmaları desteklemek, amatör ve profesyonel tüm yazarlan teşvik ederek ülkemizde çocuk edebiyatı alanında verilen ürünleri çoğaltmak’ olan ödülün seçici kurulunu Gülsüm Akyüz, Prof. Meral Alpay, Ferit Ava, Ayla Çınaroğlu, Yusuf Çotuksöken, Fatih Erdoğan ve Turan Yüksel oluşturuyor.
'Külîür-ekonomik
zirve'toplantısı
■ İSTANBUL (AA)- Türki ye Yayıncılar Birliği Başkam Aygören Dirim, yayın sektörünün son yıllarda yoğun bir ekonomik bunalım içinde olduğunu ve
sorunlarım hükümetin yetkili organlarına aktarmakta güçlük çektiklerini bildirdi.
Aygören Dirim, yayın sektörünün sorunlarına sahip çıkmaları, öncülüklerinde tüm kültür kuruluşlarının ve hükümet temsilcilerinin katılacağı ‘kültür-ekonomik zirve’ toplantısının düzenlenmesine ilişkin taleplerini TOBB Başkam Yalım Erez’e bir mektupla ilettiklerini kaydetti.
GESAM'ın
açıklaması
■ ANKARA (AA)- GE-SAM, Kültür Bakanlığı’mn kasım 1991’den buyana ‘Ba kanlık tablo koleksiyonu’ için satın aldığı bazı sanatçı ların tablolarını iade etmesi nin sanatçıları üzdüğünü bil dirdi. GESAM’ın yazılı açı klamasında seçici kurulun yetersiz olduğu öne sürülerek devlet sergisinde ödül almış, satın alınmaya değer görül müş eserlerin hiçe sayı lmasının sanat ve sanatçı adı na üzücü olduğu belirtildi. Tablolan iade edilen sanatçılar arasında Doç. Dr. Zafer Gençaydın, Doç. Dr. Haşan Pekmezci, İsmail Ateş, Zeki Şahin ve altmışın üzerinde sanatçının eserinin bulunduğu iddia edildi.
KÜLTÜR
Operet, tiyatro ve sinema sanatçısı Toto Karaca bugün toprağa veriliyor
80
yaşında bağırdı: Yaşasın tiyatro!
► Toto Hanım, deliler gibi sevdiği tiyatrodan, va-
gibi sevdiği tiyatrodan, ya
“1
" ~ ~ ~ U Y U"IH imkânsızbirrekordurm mdan alamıyordum. Kşammın anlamı Cem Karaca’dan ayrıldı. Şimdi Ce
lal Sururi, Halide Pişkin, Mehmet Karaca ve Şevki-
ye May ile ne oyunlar oynayacaklar öteki dünyada.
GÜLRİZ SURURİ
Geçen yıl 18 mart gecesi Tİ-
YAP (Tiyatro Yapımalan
Demeği) tüm özel tiyatroları biraraya gelerek bir gece düzen ledik. ‘Yaşasın Tiyatro’ gecesi. Hemen her tiyatro, sahnede 5-6 dakikalık bir gösteri sundu. Nejat Uygur, Ferhan Şensoy, Genco Erkal, Gazanfer Özcan, Gönül Ülkü, Haldun Dormen, Ali Poyrazoğlu, Nisa Serezli ve hepimiz aym sahneyi paylaştık. Unutulmaz bir geceydi.
Toto hanıma telefon edip, gecemize katılmasını rica et
tiğimde, çok heyecanlandı.
Şunu mu oynasam, şu şarkıyı mı söylesem diye birkaç kez, tam sanatçı heyecanıyla telefon edip fikir değiştirdi ve laf arası nda, “Gülrizciğim o gün benim doğumgünüm, 18 martta 80 yaşıma basıyorum” dedi. Yö netim kurulu olarak, bu usta ti yatrocunun yaşgününü o gece sahnede kutlamaya karar ver dik. Arkadaşımız Misak To- rosyan’a gümüş bir plaket yaptırdık. Birinci bölümün so nuna doğru sahneye çıkan Toto Karaca’ya kocaman bir doğumgünü pastasıyla plaketi ni sunduk. Toto hanım,
‘J’-attandrais’ şarkısını söyleyip, stilize bir çarliston yapu. Daha doğrusu yapar gibi yaptı... Ve AKM’yi doldurmuş olan onca tiyatrosevere nasıl bir usta bir sahne canavarı olduğunu bir kaç dakikada kanıtladı. O gece nin mega starıydı Toto Karaca. Gecenin en büyük alkışı onun- du.Durdu... Sakin sakin dinle di. Son el çırpışım bile duymak istiyordu sanki. Bizler için kut sal olan o sahneye son kez çıktığını biliyor muydu? Yoksa bana mı öyle geldi. İzleyicinin çoğu onu seyretmiş bir kuşaktı. Ancak Toto Karaca’yı izleme miş olan genç kuşaklar da, o iki dakika içinde nasıl güçlü bir sa natçıyla karşı karşıya olduk larını hemen anladılar.
Toto hamm, eline mikrofonu alıp, “Bu gece benim gecem” dedi. “Ne mutlu bana ki, bu gece doğdum, yaşasın tiyatro” diye bağırdı yürekten. Sanatçı lar kulisten, izleyiciler salondan “yaşasın tiyatro” diye bağırdık hep bir ağızdan o gece. Onun 80.doğumgününde “yaşasın ti yatro”.
Toto hamm, dün deliler gibi sevdiği tiyatrodan bir tanecik oğlu, yaşamının anlamı Cem Karaca’dan ve ona hayran,
Galiba sahnede izlediğim ilk tiyatro oyuncusu Toto ha nımdı. Babam ve amcalarımla birlikte. Çocukluk anılarımı süsler Toto Karaca. Onu sah nede ilk seyrettiğimde, babaan nemin kucağındaydım. Ka lamış’ta bir bahçede adım bile mediğim bir operette, babamla birlikte oynuyordu. Bir düet söylüyorlardı. Parlak kırmızı kumaştan, bir kolu olmayan uzun bir tuvalet vardı üzerinde. Babam da frak giyiyordu. Toto hamm bahketinde, ufak tefek sahnede yerinde duramayan fıkır fıkır bir subretti. Sesi bü yük değildi. Ama söyleyemeye ceği şarkı yoktu galiba. O gece, arkada dans eden, altı tane çıplak bacaklı kızı seyredemi- yordum.
Bir türlü gözümü Toto
hanı-alamıyordum. Kızlan başka bir gün seyrederim diye düşünüp yine Toto hanımı bu luyordu bakışlanm. Annem, babam ve amcalanmla Süreyya Opereti’nde başlayan tiyatro serüveni, İstanbul Tiyatrosu’- nda noktalandı Toto hanımın.
Yeri doldurulmayacak bir bulvar ustasıydı. Benim için epik tiyatronun ülkemizdeki öncülerindendi.
65 yıl emek verdiği tiyatroda geleceği güvence altına alın madı. Tiyatrosunun vergi borç lan için evi barkı satıldı. Hiçbir ödüle layık görülmedi.
Son 15 yıl sahnesiz bırakıldı ve böylece Türk Tiyatrosu’- ndan bir Toto Karaca geldi geçti. Ardından büyük bir hay ran kitlesi bırakarak, tıpkı öte kiler gibi farkına vanlmak is tenmezmişçesine. ..
Toto Karaca, 1960’larda İstanbul Tiyatrosu sahnesinde, bir çok oyunda sahneyi paylaştığı Mu zaffer Hepgüler ile birlikte.
tüm özel tiyatrolar gibi onun da
belini bükmüştü. Yıllarca
İstanbul’un tek halk tiyatrosu nun belkemiği olmuştu. Düşü nün, 20 yıl art arda kapalı gişe oynadı her oyunu İstanbul Ti yatrosu. Ülkemizde kınlması
Toto K araca
törenle uğurlanıyor
onu unutmayan ama neden
yıllardır sahnelerden uzak
kaldığım merak etmeyen seyir cilerinden ayrıldı. Öteki değer lerin arasına katılmaya gitti. Hazım Körmükçü, Celal Suru ri, Halide Pişkin, Mehmet Ka
raca, Şevkiye May ve diğer leriyle kimbilir ne oyunlar oy nayacaklar şimdi öteki dünya da.
15 yıldır sahnelerden uzaktı. O yıllarda başlayıp, hâlâ sürege len salon sorunu , para sorunu
TOTO KARACA ANLATIYOR:
Tiyatro sevgisi
annemden geçti
► “Çocukken dansa çok yeteneğim vardı. 7 yaşında,
Rusların açtığı bale okuluna gittim. 12 yaşında ilk
kez Maksim Bar’da dansöz olarak sahneye çıktım.”
lerden biriydi. ‘İstanbul’da Bir
TURHAN GÜRKAN
Cumhuriyetle yaşıt 68 yıllık bir sanat yaşamı noktalandı. İlk kez 1924’te henüz 12 yaşın dayken sahneye çıkarak yıllar boyu uğraş veren tanınmış ti yatro, operet, sinema oyuncusu Toto Karaca, 80 yaşında yaşa
ma veda etti. Sanatçı bir aileden gelen Toto Karaca ya da sanat yaşamının ilk dönemindeki adıyla İrmaToto, 1980’de yitir diğimiz Şehir Tiyatrosu sanat çılarından Mehmet Karaca’mn eşi, hafif müzik sanatçısı Cem Karaca’mn annesiydi. 1952’de ölen tiyatro ve ilk sinema oyun cularından Roza Felekyan da Toto’nun teyzesi oluyordu.
Yıllar önce yapüğıımz bir söyleşide Toto Karaca, yaşa- möyküsüyle ilgili olarak şunları söylemişti:
“Çocukken dansa çok yete neğim vardı. Adeta yerimde du ramaz, durmadan dans eder dururdum. Yedi yaşımda Rus ların açtıkları klasik ve plastik bale okuluna gitmiştim. 12 ya şında da ilk kez Maksim Bar’da dansöz olarak sahneye çıktım.
Sahne sevgisi bana annem ve teyzemden geçti. Teyzem Roza Felekyan, Odeon’da Darülbe- dayi’nin açılışına ‘Çürük Te mel’ oyunuyla katılan ilk
artist-Facia-i Aşk’ gibi Muhsin Er- tuğrul’un ilk dönem filmlerinde de oynamışü. Bir gün Cemal Sahir ve Mehmet Karaca eve gelip sahneye çıkmamı önerdi ler. Benden 12 yaş büyük Meh met Karaca’mn sonradan ko cam olacağım nereden bilebilir dim.
Oynadığım ilk oyun da İzmir Karantinadaki Şık Sineması nda ‘Kumrular’ operetidir. Sonra Halk Opereti’nin kuru cuları araşma girdim. Bir ara ‘Muhlis’in Çocukları’ adıyla turneler yaptık. Tüm Ana dolu’yu dolaştık. Ardından Ses Tiyatrosu’nda, Karaca Tiyat- rosu’nda çalıştım. 1952’de İs tanbul Opereti’ni, sonra El- hamra’da İstanbul Tiyatrosu’- nu kurduk.”
18 Mart 1912’de İstanbul Ba kırköy’de doğan İrma Toto, çok hareketli bir gençlik yaşadı ğını anlatır. Oynadığı oyunlar la, operetlerle halkın gözdesi ol muştu.
Müzikli oyunlar en sevdiği sanat uğraşıydı. Franz Lehar’m “Tarla Kuşu”, “Maskot”u, “Çardaş Fürstin” gibi operetle rinde büyük başan sağlamıştı. Oyunlarında da hizmetçi, kay nana, mahalle kansı tiplemele riyle çok başarılı, halkın
tuttu-Kültür Servisi - Toto Ka-
raca’mn cenazesi bugün saat 11.00’de Kumkapı’daki Erme ni Patrikhanesi Meryem Ana Kilisesi’nde yapılacak dini tö renden sonra Tüneldeki Kara ca Tiyatro önüne getirilecek.
Tiyatro Yapımcı Demeği’- nce Karaca Tiyatroda düzenle necek törenin ardından cenaze
Toto Karaca İstanbul Tiyat rosundaki oyunlanm yıllarca oynadığı Beyoğlu’ndaki El- hamra Sineması önüne getirile cek ve daha sonra Taksim’e ka dar yürünecek.
Toto Karaca’nın cenazesi, Taksim’e gelindikten sonra Şiş li Ermeni Mezarlığı’nda topra ğa verilecek. ‘Evlenme Ta rifesi’ .Komedi 3. perde. Ay- ten Çankaya ve Celal Suru- ri’nin arasında Toto Karaca. Eihamra’daki İstanbul Ti yatrosu. Özel likle 1960’lı yıl larda İstan bul’u gülmek ten kırıp geçi ren tiyatro.
ÇOCUKLUĞUM KADAR YAKIN
Türktiyatrosu
bir kentini yitirdi
► Toto Karaca’sız İstanbul, sanki Galata Kulesi,
Kız Kulesi ya da Pera Palas olmadan İstanbul’u
düşünmek gibi. O kentin tarihinden bir parçaydı.
AHMET CEMAL
ğu portreler çizmişti.
Toto Karaca epey film de çe virmişti. 1940 sonlanndan baş layarak “Kılıbıklar”, “Yalan”, “İstanbul Yıldızlan”, 1970’ler- de “ Krallann Öfkesi”, “Çılgın Bakireler”, “Bizim Kız” gibi filmleri vardı:
“Sinemayı pek sevmem, ti yatroyu yeğlerim. Nedenine
ge-ca dünyaya geldi. Söyleşimizde “Hayatımın en önemli olayı Mehmet Karaca ile evlenmem- dir” diye konuşan Toto Kara ca, şunları eklemişti:
“Biz kan-koca eski arkadaş ve de tiyatrocu olduğumuz için aile içinde fazla bir sorunumuz olmadı. Ev ve sahne yaşantımız birbirine kanşmıştı. İkimiz de linçe, sahnede çok hareketli ol- tutkulu bir aşk ve sevgi içindey- duğum için sinemada da aynı dik. Birbirimizi çok seviyor-şeyi yapınca iyi olmuyor. Hare
ketlerin sınırlanıyor. Bu yüzden sinemadan kaçabildiğimce kaç tım.”
İrma Toto 1943’te Mehmet Karaca ile evlenerek Toto Ka raca oldu. 1945’te hafif batı müziğinin ünlü sesi Cem
Kara-duk.
Mehmet, Azeri kökenli bir ailedendi, ben ise Ermeni. Ayn milletlerden oluşumuz, ilişkile rimizi, mutluluğumuzu hiç etki lemedi. Bu yüzden en küçük bir sürtüşme olmadı, sorun çıkma dı aramızda. Azeri-Ermeni ko
alisyonunun ve dayanışmasının en güzel örneğini verdik. Ve bunu sevgimizin ürünü olan oğlumuz Cem’le perçinledik.”
Toto Karaca, gerçi patron olmuştu, tiyatronun ortaklan arasındaydı, paralar kazanmış tı, ama yoksul öldü. Televizyo nun gelişiyle sinemalar gibi ti yatrolar da kapanmaya başla dı. 1976’da İstanbul Tiyatrosu’- na kilit astıktan sonra kuru mun borçlan, senetleri yüzün den çok zor durumlarda kaldı. Bir dönemin ışıltılı sahnelerinin dinmeyen alkışlarla uğurlanan ünlü yıldızı, Bağ-Kur’dan bağ lanan 200 bin dolayındaki emekli maaşına muhtaç kaldı, eşyalan bile haczedildi.
É 20.ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ
Kimi sanatları, o sanatlann büyüklerinin ölümlerinin ar- dırtdan bir süre kolay düşüne mezsiniz; öte yandan, kimi kentler de vardır ki, onları fa lanca sanatçı olmadan düşün mekte güçlük çekersiniz. Şimal’, tıpkı Toto Karaca’sız bir Istâh- bul’u düşünmek zorunda kala cağımız gibi...
Bir süre bunu başarabileceği mi sanmıyorum. Toto Karaca’- sız İstanbul, sanki Galata Kule si, Kız Kulesi ya da ne bileyim, örneğin Pera Palas olmadan İs tanbul’u düşünmek gibi. O, sa natın da ötesinde, neredeyse yüzyılın başından bu yana, İs tanbul’un tarihinden, coğrafya sından, genel görünümünden bir parçaydı. Bizim gibi, onu sahnede defalarca görebilme mutluluğuna ermiş olanlar için ise Toto Karaca, onyıllardır İs tanbul’daki günlük yaşamımı zın da bir parçasıydı. Evet, son yıllarda artık ortalarda yoktu; televizyon ekranlarında, bir, iki kezin dışında, onu göremiyor- duk. Ama biliyorduk ki bura daydı, bu kentteydi, baktığı mızda, kent siluetinin herhangi bir yerinde, bizimleydi.
Sanırım asıl böylelerinin gidi şi dönülmez, eksiklikleri de ka
b a oluyor.
Geçenlerde çok sevdiğim bir yazarın bir sözünden etkilen miştim. Belleğimizin ancak be nimsediklerini saklı tuttuğun dan söz ederken, “bana çocuk luğum kadar yakın ve dün ka dar uzak” gibi bir deyiş kültem»-* yordu. Tıpkı şimdi, benim bakış açımdan Toto Karaca gi bi: Ö, bana hep çocukluğum kadar yakın ve türlü anlamsız lıklarla dolu olabilecek dün ka dar uzaktı, rasgele bir dün de ğildi.
“Bacak kadar çocuk” dedik leri yaşta, tiyatro denen olayı, Toto Karaca’nm sahnesinde tanımıştım. Karaca Tiyatrosu, Ses Sahnesi, İstanbul Tiyatro su.... Analı-babafi birliktelikleri çok ender bir çocukluğun belki de en parlak yıldızlan arası ndaydı.
“Doğuştan yetenek” neyse, Toto Karaca da tam anlamıyla oydu. Sahneye ilk adım attığı ya da adım atmasına gerek kal maksızın, kulisten sesinin du yulduğu andan başlayarak izle yicilerini kendi anaforuna alan, zaman-ötesine taşıyıveren, gül düren ve ağlatan, düşündüren ve oyalayan, katıksız bir kitle sanatçısı.
Türk tiyatrosu, bir kentini yi tirdi...
W vnton Marsalis
A çık ha va'da çalıyor
► Ünlü trompetçi Wynton Marsalis’e bu akşam
alto saksafonda Wes Anderson, tenor saksafonda
T odd Williams, trombonda Wycliffe Gordon, piya
noda Stephen Scood, basta Reginald Veal ve davul
da Herlin Riley eşlik edecek.
Günümüz cazının süperstan
CEM YEGÜL
Wynton Marsalis için çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Caz kritiği Leonard Feater 1982’de Wynton’u bir caz sofis ti olarak 80’lerin sembolü ol maya aday gösterdi. Art Bla- key, Wynton’u koyacak yer bu lamadı. Ron Carter, caz pod yumunda uzun zamandır pey da olan en iyi müzisyen olduğu nu iddia etti.
Wynton da kendine düşeni yaptı ve bu evrendeki yerini, ne
rede durduğunu müziğinin
dışında kelimelerle de ifade et menin gerekliliğini kavradı ve: “Omette Coleman’ı falan sevi yorum ama ‘free’ müzisyenler olarak bütün bu kapının altı ndan geçenler ve de kritikler bunun daha ne olduğunu bil meden altına imzalannı bası yorlar, bir şeyler kaçıracaklar mış endişesiyle...” diyerek tav rını koydu.
Evet... Wynton Marsalis 18 Ekim 1961’de cazın da doğum yeri olan New Orleans’ta dün yaya geldi.
Piyanist ve kompozitör olan
babası Ellis Marsalis ona ünlü Wynton Kelly’den esinlenerek Wynton adım verdi. Anlaşıla cağı gibi caz doğduğu andan iti- ‘baren Wynton Marsafis’in ha
yatının bir parçası oldu. 12 yaşında klasik müzik eğiti mi almaya başladı. 14 yaşında Haydn’ın trombet konçertosu nu seslendirdi. 17 yaşında kol tuğunun altında tam bir Juilli- ard Bursuy’la New York’a gel di.
18 yaşında efsanevi Art Bla- key’in genç “messenger'lanna katıldı. Gerisini de biliyorsu nuz: Büyük plak şirketleriyle anlaşmalar, turneler, sahne ışıklan ve Grammy’ler
Wynton Marsalis günümüz cazının süperstan. Büyük plak şirketleri cazın sınırlı bir pazar olduğunu anladıktan sonra medyanın odak noktası olabile cek starlar yaratmanın gerekli liğini hemen kavradılar.
Marsalis kardeşler de bugü nün starlandır ve plak şirketle rince onlann imajlan cilalan- maktadır. Oysa cazda cilaya pek yer yok. Theleonfous Monk’un dediği gibi: ‘Straight,
Wynton Marsalis, 14 yaşında Haydn'ın Trompet Konçertosu'nu çaldı. 17 yaşında koltuğunun altında tam bir Juilliard Müzik Okulu bursuyla Nev York’taydı. 18 yaşında
efsanevi Art Blakey’in topluluğuna katılmıştı bile. Gerisini biliyorsunuz: büyük
plak şirketleriyle anlaşmalar, turneler, sahne ışıkları ve Grammy ödülleri...
W
M
X 1
No Chaser.’ Seks ve cilasız. Yani cazın olması gerektiği gibi.
Bugün New York’ta bir çıkış arayan pek çok yaratıcı caz mü zisyeni büyük plak şirketlerini çifte standart uygulamakla suç lamanın yanı sıra, Marsalis kardeşleri de duygusal nostalji bataklığında debelenen neo konservatifler olarak niteliyor lar.
Wynton’un onlara cevabı: “Nostalji, neo-konservatif gibi kelimeleri kullananlar, John Coltrane’in, Miles Davis’in.
Charles Mingus'un, Theleonio- us Monk’un ya da Omette Co- leman’ın müzikleri hakkında yeterli bilgiye sahip değiller” şeklinde.
Wynton Marsalis kendisi için teknik standartlan belirleyenle rin Art Tatum, Charlie Parker, Louis Armstrong, Fats Navar ro, Bud Powell, Charles Min gus. Max Roach, Elvin Jones, Sonny Rollins, Coleman Haw kins gibi isimler olduğunu söy lüyor.
Bu arada babasını ve evlerine çocukluğunda sık sık gelip gi
den Alvin Batiste’i de unutmu yor.
Wynton Marsalis caz gelene ğini çok iyi bilen müzisyenler den biridir.
Aynı zamanda çok iyi bir ko nuşmacı olan ve bu yüzden sa natını kelime diliyle de çok iyi ifade edebilen ve cazın sadece bir duygu müziği olduğunu ke sinlikle kabul etmeyen Wynton Marsalis, King Oliver’in ve Jelly Roll Morton’un blues’- unu, Louis Armstrong’un ar monik ve ritmik yaklaşımını, Duke Ellington'ın big-band
tekniklerini, Kansas City mü zisyenlerini, Lester Young’m blues'u temel alan yaklaşımım, Charlie Parker’ı, Monk’un blu- es’u nasıl bambaşka bir yöne çevirdiğini, Billy Holfiday’ın müziğini, Swing’i New Orleans
geleneğini tam anlamıyla
özümsemiş bir caz öğrencisidir. Kendi liderliği altındaki plak çalışmalarının yam sıra Herbie Hancock, Art Blakey, Chico Freeman ve daha pek ç<»k mü zisyenle yaptığı kayıtlar Ja bu lunmaktadır.
Bugünlerde de Wynton Mar safis’in günümüz cazını temsil ettiği söyleniyor.
Ben bu fikre kesinlikle
katılmıyorum. Kanımca
Wynton caza entelektüel ve ro mantik bir boyut getirdi. Cazın özüne ait olmayan bir boyut. Wynton
’uncazayaklaşımı“Ro-und Midnight” ve “Mo Better Blues” gibi filmlerin caza yak laşımıyla paralellikler sergile mektedir.
Wynton Marsalis’in trom petteki virtüözlüğü tartışıla maz.
Ancak caz geleneğini sadece kendi mirası olarak gördüğün den hazırdan yemekte olduğu nu düşünüyorum.
Wynton Marsalis, kendisi gibi virtüöz olan eşlikçileriyle caz geleneğini anlatıyor, ken dinden pek bir şey vermeden.
Marsalis’e İstanbul’da , alto saksofonda Wes Anderson, te nor saksofonda Tood Willi ams, trombonda Wycliffe Gor don, piyanoda Stephen Scood, basta Reginald Veal ve davulda Herlin Riley eşlik edecekler. Konser Açıkhava Tiyatrosu’ nda. Kaçırmayın.
FESTİVALDE BUGÜN
► Vladimir Spivakov ve Mos kova Virtüözleri / Ava İrini
18.30
► Wynton Marsalis / Açıkhava
Tiyatrosu, 21.30
F E S T İ V A L D E Y A R I N
► Gerry Mulligan /
Açıkhava Tivatro.su,
21.30 Gerry Mulligan
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Tahpi Toros Arşivi