T Î - S O İ C V
lÇİNİLERDEN ÇİÇEK BAHÇESİ
Emin° " ü " d « Yemi? İskelesi nde, bir mescidineşsiz örneği
D
ÜSTEM Paşa Camii■■için, Mimar Sinan'a gösterilen yer, büyük hü nerini gösterebilmek açı sından, onu çok sınırla mıştı. Gerçi, dar bir çer çeve içinde de olsa, mi marlık tarihinin “Sinan
Ekolü" olarak önünde
saygıyla eğildiği nitelik leri, bu camide de gös terdi. Ancak bu cami, şa heserler zincirine yeni bir hajka olarak ekler ken, tümüyle Türk çini cilik sanatının harikası sayılan bambaşka bir özellik kazandırdı.
Rüstem Paşa, çini leri, Türk stilize çiçekle rinin seramik yapı süsle mesindeki ilk örnekle ridir. Bunların arasına serpiştirilen “rüzgârda
savrulan yapraklar”
olağanüstü bir armoni sağlar. Hepsi Koca Sina n'ın kadrosundaki usta ellerin eseridir.
Rüşveti,
tarifeye
bağlayan
Sad razam 'm
vasiyeti
vardı:
Borçlusu
H alil A ga'n ın
M escidi
yerine, bir
___ ________ ____
cam i
PLANIN ŞANSIZLIĞI
Rüstem Pa?a Camii için Mi-« • n ur ır_ _ ı l k . * mar Sinan'a gösterilen yer,uanilmalmrll
görkemli bir yapıya engeldi. Ancak, büyük usta, plandakiy pumaiiyai.
şansızlığım, mekândaki erişilmez hüneriyle yendi ve yaptığıg g caminin adını, Sanat Tarihi ne altın harflerle yazdırdı P 8
„
Rüstem Pasa
günah çıkanyor...
Hazırlayan: Metin SOYSAL
4 0 Temmuz 1561 Perşem- ■ b e .. Gerçi Mihrimah Sul tan kan ağlıyordu ama, Top- kapı Sarayı'ndan yayılan ha ber, “O servette, saçı bit
medik nice yetimin hakkı var” diyenler için bir teselliy
di. Evet, Muhteşem Süley man'ın damadı ve sadra zamı “Kehle - i İkbal” Rüs tem Paşa, bunaltıcı sıcak al tında serinlemek isterken, tas tas içtiği buzlu şerbetle bağırsaklarını bozmuş, saray hekimleri ne yaptılarsa kâr etmemişti.
Cenazesi, büyük törenle kaldırıldı. Ama, ağlayanı çok azdı.
Cemaat arasında, Ser Mi- maran-ı Hassa Sinan Ağa da vardı. Rüstem Paşa, Sü- leymaniye Camii inşaatının son iki yılında onu da epey üzmüştü. Hele, camide hari kulade bir aydınlık sağlayan, pencere camları için:
A ncak bu cam i, bir Süleymaniye olam azdı. Sıradan bir cam i de düşünülmediğine göre, Sinan A ğ a, bam başka bir çözüm buldu: Rüstem Paşa C am ii, özellikle Türk çinicilik sanatının eşsiz bir a n ıt olarak göz kam aşürm alıydı.
‘Sarhoş İbrahim derler bir usta yaparmış. Böyle bir beytullahta sarhoşun işi ne?” demesi, Türk camcılık
sanatının bu büyük ustasını gücendirmişti. Mimar Sinan, ısmarladığı camları, aynı ti tizlikle tamarnlaması için, onu ikna ederken, neler çek tiğini kendi biliyordu.
“OLACAK KİŞİNİN TALİHİ ________ YAR...”
Yeniçeri Ocağı 'ndan ye
tişen Rüstem Paşa, çok zeki
ve güçlü bir askerdi. Daha Kapıkulu Süvari Bölüğü'nde görevliyken, Sultan Süleyma n'ın gözüne girmeyi başar mıştı.
Onu çekemeyenleri asıl çileden çıkaran olay, geçmi şindeki baş döndürücü yük selişinden çok, bir “Kehle- i
İkbal” olarak damatlığa ka
bulüydü.
Evet, Padişah'ın biricik kızı Mihrimah Sultan, Rüs tem Paşa'ya âşıktı ve onunlci evlenebilmek için herkesin imkânsız sandığı engeli aş
mış, babasını razı etmişti. Böylece Rüstem Paşa'ya sadaret yolunun açılacağını düşünenler, yüzündeki çir kinliği, devrin en korkunç hastalıklarından “cüzam”a bağlayarak, çareyi iftirada arıyorlardı. Oysa Sultan Sü leyman, kulağına gelenlere kuru kuruya inanacak biri değildi. Hekimbaşı'nı, iftiracı ları ve Rüstem Paşa'yı huzu runa istedi.
“Bak Paşa! Bu zevat se- nin'çün, m araz- ı cüzâma mübtelâdır, deyu söyleşir lermiş, ne dersin?”
Rüstem Paşa, böyle bir yüzleşmeye hazır olduğu için, hemen elini koynuna atar. Nasıl gizlediyse, bir bit çıkarır. Hekimbaşı'na gös terir.
“Efendi Hazretleri tanır lar bu nesneyi, kehledir ve dahi malumlarıdır ki, ma ra z - ı cüzâma mübtelâda kehle yaşamaz."
... Ve Hekimbaşı tasdik eder:
“Rüstem Paşa kulunuz doğru söyler şevketlum. El bette yaşamaz.”
İşte o günden sonra dar bımesel olmuş iki mısra, bu olayın bir özetidir:
“ Olacak kişinin bahtı kavi, talihi yâr
Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar.”
RÜŞVETİ, TARİFE BAĞLAYAN SADRAZAM
Böylece, lakabı “Kehle-
i İkbal” olarak yerleşen
Rüstem Paşa, damat olduk
tan kısa bir süre sonra, sada rete getirilmişti. İlki 1544 - 1553 arasında süren sadra zamlığı, Sultan Süleyman'ın güçlü yıllarına rastladığı için, sarayda fazla bir etkinlik gös terememişti. Ama 1555'te başlayan ve ölünceye kadar süren ikinci sadrazamlığı
sı-I
rasında, artık devlet ricalinin çekeceği vardı. Saray, Valide Hürrem Sultan, kızı Mih rimah Sultan ve damat Rüs tem Paşa üçlüsünün elinde oyuncaktı.Hatta Rüstem Paşa, önemli memuriyetlerin pa rayla alınıp satıldığı bu dö nemde, devlet kapısına işi düşenler için, rüşveti tarifeye bağlayacak kadar ileri git mişti.
Yeniçeri Ocağı'na mete liksiz giren Rüstem, Sad razam .Rüstem Paşa olarak
I
öldüğü zaman, bıraktığı servet akıllara durgunluk veren bir hâzineydi.GÜNAH ÇIKARMAK SİNAN'A DÜŞÜYOR Rüstem Paşa, sonunun
yaklaştığını sezmiş olmalı kİ, ölüm döşeğinde bir vasiyet yazdırm ıştı. Bugünkü Emiönü'nde Yemiş İskelesi yakınında, Halil Ağa isminde bir borçlusunun, vaktiyle yaptırdığı mescidin yerine kendi adına bir cami istiyor du. Rüstem Paşa'yı ne kadar sevmese de, Ser Mimaran- 1
Hassa Sinan Ağa için, emir büyük yerdendi. Mihrimah Sultan'ın verdiği bu göreve karşı, elbette boynu kıldan inceydi. Paşa ne kadar cim riyse, Mihrimah Sultan da, o kadar eli açıktı. Rahmetli sinin ruhunu şâd etmek için, vasiyetini yerine getirirken, hiçbir masraftan kaçınılma- masını istiyordu.
Ancak bu cami, hele hele Sultan Süleyman sağken, bir Süleymaniye olamazdı. Gös terilen yer, istenen caminin bir Şehzade Camii, ya da Üsküdar'daki Mihrimah Sul tan Camii gibi bir yapı olma sına da uygun değildi. Sıra dan bir cami de düşünülıfıe- diğine göre, Sinan Ağa bam başka bir çözüm buldu. *
Rüstem Paşa Camii,
i
özellikle Türk çinicilik sanatı- ; nın eşsiz bir anıtı olarak gözkamaştırmalıydı. HAFTAYA:
f SELİMİYE CAMİİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi