TEZKİRELER SADECE BİYOGRAFİ
KAYNAKLARI DEÖİL AYNI ZAMANDA
ELEŞTiRi
T
ARİHiMİZiN DE KAYNAKLARID IR
Prof. Dr. Mustafa iSEN
1. Soru:
Türk Edebiyatındaki Biyografi Geleneğini klasik şark biyografici
liğinden ayıran çizgiler var mıdır?
- Merhum Köprülü'nün de belirttiği gibi din birliği üzerine kurulan büyük medeniyetler içlerine aldıkları farklı etnik kimliklerden yeni bir yapı ortaya çıkarırlar. İslam sanatlarında bunun gayet açık örneklerini görmekteyiz. Bu anlamda biyografinin, daha da kendine özgü bir durum arz ettiğini söyleyebilirim. Benim kanaatüne göre ise sözü edilen medeniyelin en özgün alanlarından biridir biyografi. Çünkü İslam tarihçiliği, Hz. Peygamber'in hayat ve faaliyetlerinin incelenmesiyle yani biyografi ile başlamıştır. Bir başka ifade ile İslam tarihinin kaynağını, hadis toplamada aramak gerekir. Giderek sonraki tarihçiler bu alanı genişlettiler. Bunun yanında başta Hz. Peygamber olmak üzere İslam tarihinin önemli kişilerinin topluma örnek şahsiyetler olarak takdimi de biyografiyi gündem de tutan bir başka husus oldu. Buna Arap geleneğindeki soy sopla övünme alışkanlığını da eklemek gerekir. Bu yüzden biyografı İslam tarihçiliği içinde hep çok önemli bir yer işgal etmiş, hatta zaman içinde tarihin ilgilendiği diğer alanlara göre daha baskın bir konum elde etmiştir
Zamanla bu çalışmalar, dil bilimcileri, şairleri, hekimleri ve diğer meslek mensuplarını da kapsamaya başladı. Böylece müslüman dünyası muhteşem bir biyografi külliyatına sahip oldu. XII. yüzyıl sonlarına kadar Arapça olarak devam eden bu gelenek, müteakip yüzyıldan itibaren yerini Farsça örneklere bırakmaya başladı.
XV. yüzyıldan itibaren ise Türkçe biyografi kaynakları telif edilmeye başlandı. Dilimizdeki ilk biyografi örneği, pek çok ilk çalışmanın sahibi olan Ali Şir Neval'ye
(1441-1501)
aittir;Medılisü'n-nefilis (y. 1491).
Mukaddime ve yazarın meclis adını verdiği sekiz bölümden meydana gelen eser, kendinden önce üretilmiş örneklerin, özellikle de Caffiı ve Devletşah'ın eserlerinin takipçisidir.Sözü edilen bu biyografi kitapları, hangi dilde yazılırsa yazılsın, konularına ve bakış açılarına göre farklılık göstermekle birlikte pek çok bakımdan ortak noktalara sahiptirler. Biyografisi yazılan kişi hemen daima belli bir yaşa geldikten
158
MUSTAFA ISEN
sonra böyle bir
değerlendirmeyehak
kazandığıiçin bu eserlerde
doğumtarihleri
pek yer almaz. Buna
karşılıkölüm tarihlerine dikkat edilmektedir. Biyografisi
yazılan kişinin hayatındageçen belli
başlıhadiseler
kısacanakledilir. Bilim
adaınlarının eğitiınleri, başlıca hocaları
ve eserleri önemlidir.
Şiiirierinise
şiirlerindenörnekler verilir. Bu haliyle gelenek, biyografik künye
yazıcılığınıesas
aldığıiçin
bütünüyle insan unsuruna yöneliktir, çizilen portre
canlı,fakat verilen bilgilerin
belgelendirilmesi her zaman mümkün
değildir.İslam
tarihinde ortaya
çıkan
bu
uygulamanın
ustadan
çırağa
geçen bir zenaat
gibi fazla
değişiklik gösterıneden Osmanlıbiyografi
geleneğinede
yansıdığıgörülmektedir. Ama
kuşkusuz farklılıklarda söz konusudur. Meseleye alan olarak
bakacak olursak bizde evliya, ulema, devlet ileri gelenleri ve
şairlerleilgili
biyog-rafi
geleneğiklasik
tarzın devaınıolarak zengin ürünler
vermiş,buna
karşılık şehir tarihçiliğive ona
bağlıolarak üretilen
şehirlereait biyografik malzeme ihmal
edilmiştir. KuşkusuzBursa ve Edirne gibi birkaç
şehirle sınırlıbir malzeme
biriki-minden söz edilebilir. Ama sadece Haleb'e ait yüzlerce ciltlik
şehirmonografisi
yanında
bunlar hiç mesabesindedir.
Sözü edilen
biyografı kaynaklannın muhtevasındayer alan
farklılıklarise
büyük ölçüde
yazarınbirikimine
bağlıolarak
değişiklikarz eder. Ama
Osmanlı,mensubu
olduğu uygarlığınpek çok unsurunu zirveye
taşıdığıgibi biyografi
alanında
da
mükerıırrıel
örnekler urlaya uymu!?lur.
Örııeğiıı
!?airler
le"kiıe:c.i
geleneğiniele
alalım:1538'de
başlayanilk
Osmanlı şairlertezkiresi olan Sehi'den
başlanarak
1950'li
yıllara
yani
İbnülemin'e
gelinceye kadar arada hiç
boşluk
kalmadan tüm dönemlerin dikkate
değerbütün
şairleri hakkında yazılıbilgilere
ulaşmakmümkündür. Bunlar belki bugünkü ölçülere göre yetersiz bilgilerdir, ama
biz Shakespeare
örneğinde olduğugibi Fuzuli
yaşadı mı yaşamadı mıdiye
tartışmıyoruz.
Burada bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum: Bu zengin
malzeme ancak uzun ömürlü
OsmanlıDevleti sayesinde
olmuştur.Bunun en iyi
kanıtıTürkçe'de ilk tezkireyi bize
kazandıran DoğuTürkçesi
geleneği,sürekli bir
devlet
geleneği imkanını kaybettiğiiçin ikinci bir örnek bile veremezken,
Osmanlı geleneğibunu otuzun üzerinde esere
ulaştırmıştır.2. Soru: Tezkire/erde verilen bilgilerde edebi tenkitle re yer yer
rast/anmak-tadır.Bunlar şahsi yorumlar mıdır?
Bu tenkit/erin
tutarlı ve belli bir sisteme dayandığısöylenebilir mi?
- Tezkireler bizim için sadece biyografi
kaynakları değil, aynızamanda
eleştiritarihimizin de
kaynaklarıdır.Tezkirelerde, özellikle verilen örneklerden
önce
şairin sanatınayönelik önemli
değerlendirme unsurlarına raslanır."Pesend
ü
ısgôya
kôbil
şiir; hoş-liyendenazm; rengin
inşô; ôşıkônegazel ve muhayyel
eş'ôr"gibi bütün tezkirelerde
karşımıza çıkanortak terminoloji,
bunların şahsiyorum
olmadığınıgösteriyor. Fakat
eleştiriterminolojisi olarak söz konusu
edeceğimizbu örneklerin bizim teori
çalışmalarımızda izahıyoktur.
Bunları,verilen örnekler
üzerinde
yoğunlaşaraköncelikle
tanımlamak, ardındanda modern
eleştiriTEZKIRELER AYNI ZAMANDA
ELEŞTIRiTARIHIMIZIN DE KAYNAKLARIDIR
159
kavramlarıyla ilişkileriniortaya koymak gerekmektedir. Bu anlamda merhum
Harun Tolasa'dan beri bir
takımtesbit
çalışmaları yapılmışsada bu konuda daha
yapılmasıgereken çok
iş vardır.3. Soru:
Tezkirelerden kaynak olarak verimli bir şekilde yararlanmak için
dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
-Şunu
hemen belirtmek
lazım,tezkirecilik biyografik künye
yazıcılığınıesas
aldığıiçin
yazarıortaya
koyduğueserden daha önde tutup
sanatın kaynağındakiinsan unsuruna yönelir. Bu
özelliğiyle adıgeçen
eleştirisistemi,
eserin
şekli çatısınıve
muhtevasındakimana atmosferini esas alan modern
eleştiriden ayrılır.
Hatta denebilir ki bu örnekler modern biyografi
açısındanda bir
takımzaaflar
taşımaktadırlar.Bu yüzden onlardan bir biyografi ve
eleştiri kaynağıolarak
yararlanırken bunlarınorta
çağınkendine özgü ürünleri
olduğunuunutmamak
lazımdır.
Öncelikle bu eserlerin önemli bir bölümü kendi
çağlarını,
yani
ınütedavilbilgiyi
anlattıklarıiçin pek çok meseleyi ima ederek geçerler. Bu
göndermenin
ardındakibilgi bilinirse ancak verilenlerden
sağlıklıbir sonuç
çıkarılabilir.Biraz önce de
belirttiğimgibi bunlardaki malzemenin
çağdaş bakışaçılarıyla
ülkemizde bir
değerlendirilmesi
de
yapılınadı
henüz.
Örneğin aynı bakış
açısıyla
üretilen
Boşnak edebiyatıiçin H.
Şabanoviç'in"Knjizevno Muslimana
BİH
na Orijentalnim Jezicima, Sarajevo, 1973" isimli
kitabı oranında
Türk
edebiyatıiçin tezkirelere
dayalıbir
değerlendirme çalışmasıhenüz
yayınlanmadı.4. Soru:
Türk
Edebiyatı çalışmalarında nazım şekilleri ve türleri üzerindeniteliklerinin tesbiti dışında
pek durulmadtğını
görüyoruz. Bu konudaki düşünce
niz nedir?
- Bizim divan
edebiyatımızdayer alan
nazım şekillerive türler, büyük
oranda Arap
edebiyatındangelmektedir.
Bunlarıizah eden teori
kitaplarınında
bütünüyle Arap ve Fars
edebiyatlarındançeviri
olduğunubiliyoruz. Bu
yapıdan dolayı zann~diliyorki dilimizde üretilen Divan
edebiyatıörnekleri de sözü edilen
teori
kitaplarındakibilgiyle
örtüşüyor.Konuyla ilgili
gerçekleştirilınişdikkatli
birkaç
çalışına olayınhiç de böyle
olmadığınıbize gösterdi.
Şunusöylemek
istiyorum, bu topraklarda üretilen Divan
edebiyatıürünleri teori
kitaplarınınçerçevesini
aşanörnekler. Ben bunu kendi
yaptığımMersiyelerle ilgili
çalışmadave
gerçekleştirdiğimiz bazıyüksek lisans
çalışmalarındaçok net olarak gördüm.
Mesela Müstezad üzerinde
yapılanbir
çalışmabize teori
kitaplarının verdiğibilgilerin üçte ikisinin
yanlış olduğunugösterdi. Bu oranda olmamakla birlikte
benzer durumlar
başka
tür ve
şekiller
için de mümkün. Öyleyse örneklerden
hareketle yeni
tanımiaragitmek gerekiyor. Bu
yapılabilirve sözü edilen örneklerin
süzülüp geldikleri Arap ve Fars
edebiyatlarındakibenzerlerinden varsa
farklarıortaya konabilirse Türk
edebiyatınınkendine özgü görüntüleri de
belirlenmiş160
MUSTAFA
İSEN5.
Soru: Eski Türk
Edebiyatı ile ilgili çalışmaların gerek metin neşirlerigerekse araştırma
ve teori sahalarında ulaştığı nokta sizce geçen bunca zaman ve
emeğenisbeten tatmin edici midir?
- Üzülerek belirteyim ki var olan
çalışmaları
tatmin edici bulmuyorum.
Bizde lisanstan
başlayarak yapılantezlerin büyük bölümü metin
neşrine dayanıyor olmasına rağmenve dünyada bu konuda çok
sayıdateorik ve
uygulamalıörnek
mevcutken Türkçe'de bu
işinhala
nasıl yapılacağınadair bir el
kitabının bulunma-yışınıanlamak zordur. Bu eksiklik yüzünden ülkemizde metin
neşritam bir
keyfilik
örneğidir.Bu teknik konuyu
halletmemişbizlerden teorik düzeyde eser
beklemek
kuşkusuzdaha da zor tabii. Dönüp geriye
baktığımızdaüç binin
üzerinde tezkirdere
girmiş şair yetiştirmişbu toplumun, kaç tane belagat
uzmanı yetiştirdiğinisormak ve hazin manzara
yıgörmek belki bir teselli olabilir.
Günü-müzde durum çok
farklı değil;modern edebiyat
sahasındateori ile ilgili kitaplar da
bu kez
Fransızca
veya
İngilizce'den
çevrilmektedir. Ben ülkemizde Türkoloji
ça-lışmalarının tıkandığını