• Sonuç bulunamadı

Azerî ve Kazak Efsanelerindeki Benzerlikler Prof. Dr. Sednik Paşayev Pirsultanlı-Şahin Köktürk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azerî ve Kazak Efsanelerindeki Benzerlikler Prof. Dr. Sednik Paşayev Pirsultanlı-Şahin Köktürk"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

« A Z E R İ ve K A Z A K

E F S A N E L E R İ N D E K İ B E N Z E R L İ K L E R »

Prof. Dr. Sednik Paşayev PIRSULTANLI

Yayma Hazırlayan: Şahin KÖKTÜRK

Y u rt taşlan , esatir ve efsanelerle si­ h irlerm iş k ad îm to p rak lard an biri de K a ­ zakistan’dır. Bizim için en dikkat çekici ve kıym etlisi odur ki, bu esatir ve efsanelerin A zerbaycan, halkı ile, — onun soy kökü olan O ğuzlarla— , onların eski m itolojik tefekkürleri ile sağlam bağlılıkları ve gene­ tik a lâ k a la n m evcuttur. K ız tas (Kız taş), Y uhtağan (U yuyan kız), M argal göl (M a­ ral göl), K ırkgız ta y (K ırkkız dağ) (belki de K ırk Oğuz Dağı), K ay n ar göl ve başkaları h akkında birb irin d en kıym etli esatir ve ef­ saneler yaşam aktadır.

NLzâmî G encevî’n in «İskendernâme» adlı eserinde, D eşt-i K ıpçak’ta tasvir e tti­ ği gelin heykeller-kayalar, K azakistan to p ­ rağında b u gün de m evcuttur ve her biri hakkında birbirinden farklı efsaneler v ar­ dır. M eselâ, «Y uhtağan (U yuyan) K ız ef­ sanesinde şöyle d e n ilm e k te d ir:

«Babası kızını sevdiği çobana değil, başkasına verm ek istiyor. K ız evden k açı­ yor, dağlara yöneliyor. K ız o k ad ar çok k o ­ şuyor ki, dağın döşünde (ortalarında) onu ayak ü stü uyku tu tu y o r ve babası kargadığı * Hocam Yrd. D oç. Dr. Zeynelâbidin M A-

K AS’ııı Azerbaycan’dan getirdiği ve yar­ dımlarıyla Türkiye Türkçesine kısmen sa­ deleştirerek aktardığımız bu metin G en­ ce Pedagoji Enstitüsü Halk Edebiyatı h o ­ calarından Prof. D r. Sednik Paşayev Pir- sultanlı’nın Kazakistan’da yaptığı derle- meleer dayanarak yaptığı yayınlanmamış incelemeden alınmıştır.

(beddua ettiği) için o vaziyette taşlaşıyor. O v a k itte n beri kızın adı «Yuhtağan» k a ­ lıyor.

K azaklarla Özbeklerin m üşterek «Çu- çum am a» (K üçük ana) adlı dikkat çeki­ ci b ir efsaneleri var. Ç uçum am a çiçeği ben- övşeye (m enekşeye) çok benziyor. L âkin m e­ nekşenin boynu eğri olduğu halde, Ç uçu­ m am a düz bitiyor ve soğanı yenilebiliyor.

— A y Ç uçum am a, sen kim in anasısm, diye sorulduğunda,

— Ben m enekşenin anasıyım , diye ce­ vap veriyor.

— Peki, senin gibi anası var, kızı n i­ ye gam lıdır?

— K ızım gam lı değil, B ahar adlı n i­ şanlısı var, onun yolunu gözlüyor, diye ce­ vap verir.

— G am lı değilse, niye başını yere di­ kiyor?

— N işanlı kız anasından haya eder, utanır. E lbette başını aşağı tu tm ası gerekir.

B izim (A zerbaycan’ın) benövşe efsane­ lerinde kızlar gam dan, kederden başlannı aşağı eğiyorlar.

K azak ların bizim le (A zerbaycan’la) m üşterek k onuları işleyen efsaneleri de v a r­ dır. Bizde «Ak deve» efsanesinde A k de- ve’yi eski yurda döndüğü için kesiyorlar. Bir in an ca göre, T ü rk ’ün göçü ileri gitmeli, geri dönm em elidir. O nun atı, devesi de ot- laya otlaya ileri gidebilir, geri dönemez. (İleri gitm ek zorundadır). K azak ’ın «Ağ de­ ve» efsanesinde sadece Ağ deve değil, onun

(2)

köşeği (yavrusu) da öldürülür ki, bir daha eski yurda dönmesin, otladığında da “yat­ tığında da yönü ileri olsun. Oğuz dağında­ ki bir taş dikkati çeker. G öçten geri kalmış bir köpek, yüzünü göğe tutup uluduğu h a ­ liyle taşa dönm üştür. A zerbaycan’ın M urov dağında «Camış» taşı olduğu gibi K azak­ istan’da da «Ala D ana» taşı vardır. H atta, bu efsaneyle ilgili olarak k ad îm ozanlar, «Ala D ana Küyü» adlı b ir türkü de beste­ lemişlerdir.

K azakistan ve A zerbaycan’ın esatir ve efsanelerini genetik ve tipolojik yakınlıkları cihetinden, kültürel m ünasebetler bakım ın­ dan, tedki ketm ek çok faydalı olacaktır.

K adîm lere yüz tuttukça (eskilere dön­ dükçe) bu alâkalar çok şey söylüyor. N i­ zam î G encevî’nin «Yedi Güzel» adlı ese­ rinde «Süleyman ve Belkıs» adlı b ir efsane - hikâye vardır. A llah’la konuşm a kudreti­ ne -sahip Süleym an (A.S.)’ın kolu bacağı felçli b ir oğlu vardı.* B irgün Belkıs Sü­ leym an (A.S.)’a diyor ki, A llah’a söyle, b i­ ricik oğlum uza bir çâre buyursun, çocuk sa­ ğalsın.

A llah ’ın Süleym an (A.S.)’a cevabı şu o l u r :

— , K arı koça birbirinize doğru söz söz- leyin çocuk sağalsın, iyileşsin.

Süleym an (A.S.) d e r :

— Belkıs, biliyorsun ki, dünya m ülkü­ nün Süleym anıyım , elimi şöyle çektiğim de hâzinelerin üstü açılır, böyle ettiğim de d ü n ­ yanın n az nim eti sofram a dizilir, böyle e t­ tiğim de ceylanlar, m arallar aşğım yerine ge­ lir. Boy bende, b uhun bende, yar-yaraşık bende. Söyle göreyim, benden başkasına hiç meylin oldu mu?

— Y â Peygam ber ne danım (söyleye­ yim). N efsim doğru değil. Y anım dan güzel b ir genç oğlan geçtiğinde beni titrem e tu tu ­ yor.

Aynı dakikada çocuğun felçli kolları saağlır. Çocuk der : .

— B aba, b ir doğru söz de sen söyle, bacaklarım sağalsın.

Belkıs da der :

— Sen ki dünya m ülkünün

Süleyma-nısm, söyle göreyim, hiç fakir m alında gö­ zün kaldı mı? Süleym an (A.S.) d e r :

— N e söyleyeyim, b ir fak ir gelir, rü z­ gâr v urur, yam bızının (yan cebinin) açık yeri geyişir (görünür); nefsim doğru değil, fakir böğrünü kaşıdığında gözüm elinde k a ­ lır. Z annedirim ki, b an a verm ek için para çıkarıyor.

O ğlan sevinçle sıçrayıp yerinden kal­ kar. K arı kocanın b ir doğru sözüyle çocuk sağalır, gençlik o rtad an kalkar.

H alk ve N izam î, bu efsane-hikâyenin yardım ı ile şöyle b ir fikif telkin ediyor ki, eğer karı kocanın, dünya m ülkünün sahip­ lerinin ahlâkı, nefsi doğru olsa, yürekleri ile dilleri b ir k arard a olsa, o zam an cemi­ yet sakat evlat türetm ez ve gelecek nesil akideli ve sağlam olur. Böyle b ir cemiyette h er zam an doğruluk ve m utluluk olur.

T ahm inen «K orkut A ta ve Kırkkız» efsanesinde de böyle b ir fik ir ifade edilir. O zanlar ozanı, evliya, m ukaddes K orkut A ta ’n ın ayak ucunda «Kırk Kız» yatıyor­ muş. K o rk u t A ta ihtiyatsızlık edip ayağı­ nın birini yersiz uzatıyor, ayağı kırk kızdan birinin ayağına dokunup bir ayağını sakat ediyor. K o rk u t A ta ’nm da b ir ayağı kısa kalıyor, çirkinleşiyor; kızın ise ayağı sakat olduğundan ona da «Aksak Kız» diyorlar.

G ördüğünüz gibi, birinci efsanede karı kocanın nefsi doğru olm adığı için evlatları felçli oluyor. İkincide ise, m ukaddes ata­ nın K o rk u d ’un b ir h atası neticesinde aya­ ğının biri kısa kalıyor, çirkinleşiyor. Bu ih ­ tiyatsızlığından dolayı cem iyetin geleceği olan genç b ir kızı sakat bırakıyor. Bizce h er iki efsanenin u m û m î b ir gayesi v a r d ır :

M ukaddes ad am ların hatası, bayağı nefsi, cem iyeti felçli ve sakat eder. Şark, K azakistan ve A zerbaycan esatir ve efsâ­ neleri arasında b u tü r paralellikler aram ak, m ukayeseler yapm ak için kâfi m iktarda n u ­ m uneler vardır.

* Sure 27> A yet 44’te ... M elîke dedi ki Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman’ın maiyyetinde âlem­ lerin Rabbî A llah’a teslim oldum. (Bu ayetten evlendiklerine hükmedilebilir. An­ cak çocuk söz konusu değil).

Referanslar

Benzer Belgeler

Temsil edici mahiyetteki bir binanın üstüne dayanıklı, metin bir d a m yakışır ve bunun masrafı binanın diğer kısım- larının masrafı ile mütenasip olmalıdır.. Neticede

Bu tanıtım yazısında, genel an- lamda Dede Korkut’un “Üçüncü El- yazması” sayılan bu Türkmen Sahra nüshası üzerine yapılmış olan üç ayrı çalışma

Böylece Tanpınar kendine özgü bir dil ve estetik vücuda getirirken, mo- dernist bir tavırla insan muhayyile- sinin en eski ürünleri olan mitolojiyi yeniden

SINIF: 5 ÜNİTE: CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM BÖLÜM: CANLILARI TANIYALIM

Son olarak Dünür Ağa türküsü, Kastamonu Çatalzeytin düğün ritü- ellerini ve uygulamaları sözlü olarak içermesi ve söz konusu geleneğin ze- mininde

Onlarca yıldır özellikle sohbet ve eğlence amaçlı icra edilen barana toplantıları günümüzde de, Türkiye’nin batısında yer alan Balıkesir ve güneyinde bulunan

Bu çalıĢmada, granül aktif karbon üzerine nikel(II) iyonunun sulu çözeltiden adsorpsiyonuna etki eden çözelti pH’ı, sıcaklık, denge süresi gibi parametreler

Alman mitolojisinin ve masalla- rının yaratıcıları olan Grimm Kardeşle- re kendi ülkelerinde hatta dünyada gös- terilen büyük saygıya karşın, Türkiye’de mitolojiden