• Sonuç bulunamadı

Haydar'a Soralım Deyimi Üzerine Mehmet Sarı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haydar'a Soralım Deyimi Üzerine Mehmet Sarı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H A Y D A R ' A

S O R A L I M

D E Y l M t

Ü Z E R İ N E

, • ' ; - ' V ' . ' . ' t - , .. . . . • ■ ■... •' ' i. '

B ir hastalık karşısında çaresiz kalan Turgutlu halkı, «H aydar’a soralım ,

m uhakkak o bilir» diyerek H aydar’itı aktar dükkânına koşardı.

Mehmet SARI

Yılların süzgecinden geçerek bizlere kadar gelen atasozlerimizin ve deyimleri­ mizin gerçek birer hikâyesi vardır. Bunlar, rastgele söylenmiş, sıradan sözler değildir. M anisa'nın Turgutlu (Kasaba) ilçesinde yediden yetmişe herkesin kullandığı «Hay­ dar’a soralım» deyimi de bunlardan birisi­ dir. D ar bir bölgede kullanılan, mahallî deyimlerimizden olan bu «Haydar’a sora­ lım» deyiminin hikâyesi şöyledir:

H aydar (1896-1976), Turgutlu'mu} en eski aktarlarındandır'. «Şadırvan Meydanı» denilen yerdeki dükkanında, iğneden ipli­ ğe her türlü eşya ile her derde deva ola­ cak ilaç ve baharat çeşitleri bulunurdu. H aydar’m ataları G iritli olup, Turgutlu’ya oradan gelmişlerdir. Girit Adası, baharat çeşitleriyle tanınmış bir adadır. Gıda mad­ desi imalatında ve bilhassa dondurma ya­ pımında kullanılan «Girit sakızı», dünya­ ca meşhurdur. İşte böyle bir adada doğup büyüyen H aydar’m dedesi Hacı ibiş de aktarmış. Haydar, dede mesleğini, ilk za­ manlar Turgutlu’daki evlerinin bir odasın­

da sürdürür. Yunan îşgâli sırasında işleri­ ni annesine bırakıp, Deniz Polisi olarak İstanbul’a göreve gider. Y unan İşgâlinde, Ege’nin bir çok yeri gibi Turgutlu (Kasa­ bamda yerle bir edilir. Nice günahsız ka­ dınlar ve çocuklar hunharca kadledilir. Tertemiz, masum Türk kızları kirletilir... İşte bu acılı günlerden sonra Turgutlu esnafı, elbirliğiyle «Şadırvan Meydanı» denilen yerdeki çarşıyı kurar. Haydar da İstanbul’daki vazifesi bittiği için Turgut­ lu’ya döner. Bugün hâlâ «Haydar’m Dük­ kanı» olarak anılan ve torunu Ömür Er- dil tarafından çalıştırılan Şadırvan Mey­ danındaki dükkanı alarak, evdeki işini burada sürdürmeye başlar.

Haydar, dükkanındaki m allan İzmir’­ deki aktarlardan alırmış. Şimdiki gibi mo­ dem araçlar ve düzgün yollar olmadığı için, malların büyük bir kısmı daha yol­ dayken kırılır veya dökülürmüş. En çok ziyan da eşya ile yüklü hayvanların, Tur­ gutlu yakınlarındaki Irlamaz Çayı’ndan geçişleri sırasında olurmuş. Bıi ağır

(2)

lara rağmen Haydar, dükkanında her şeyi bulundururmuş. O zamanlar şimdiki gibi doktorlar, eczaneler ve zengin çeşidi bu­ lunan züccaciyeler yokmuş. Herhangi bir yerinden şikayeti olan veya bir malzeme­ ye ihtiyaç duyan Turgutlu halkı, çaresiz kalıp ne yapacağını bilemediği zaman H aydar’a gider, derdini anlatır ve oradan bir şeyler alırmış. Haydar, dükkanındaki bütün ilaçların, baharat çeşitlerinin ve eş­ yaların isimlerini akimda tutar, hangisinin nerede kullanıldığım bilirmiş. Bugün ol­ duğu gibi, H aydar’m yaptığı ilaçların da bazılarında afyon varmış. Bir zaman gel­ miş ve afyon devletçe yasaklanmış. H ay­ dar, önceden almış olduğu ve ilaç olarak kullandığı afyonu, elinden çıkarmak iste­ memiş. Bazı hastalıklara da sadece afyon iyi geliyormuş. Bilhassa hayvan yaraları­ nın çoğu afyonla iyileştiriliyormuş. Birisi­ nin şikayeti üzerine H aydar’m elindeki af­ yonlar alınmış ve iki yıl hapis cezasına çarptırılmış. Ayrıca iki yıl da Seferihisar’­ da sürgün hayatı yaşamış. Bu zaman içe­ risinde dükkanı, oğlu H akkı (Ömür E r­ dirin babası) çalıştırmış. Hakkı, dedesi gibi genç yaşta ölmüş. Cezası bitince Tur­ gutlu’ya dönen Haydar, dükkanını çalış­ tırmaya devam eder. Bugün, mesleğini de­ vam ettiren torunu Ömür’ii de yanma ala­ rak yetiştirir. Yıllarca Turgutlu halkına şifâ dağıtan Haydar, 1976 yılında ölür.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, bir has­ talık karşısında çaresiz kalan Turgutlu halkı, «Haydar’a soralım, muhakkak ö bilir» diyerek H aydar’m aktar dükkanına koşardı. Hızla akıp giden yıllarla birlikte, ilim ve teknik de gelişti. H er yerde oldu­ ğu gibi Turgutlu’da da doktorlar, eczane­ ler ve diğer dükkanlar çoğaldı. Buna rağ­ men Turgutlu halkı, zorda kalınca H ay­ dar’a gitmekten ve «Haydar’a soralım» de­ mekten vazgeçmedi. Böylece bu söz, ye­ diden yetmişe herkesin, bir sıkıntı anında sığınak noktası oldu. Günler geçti, yıllar geride kaldı ama, bu söz unutulmadı. Aynı bölgede, ölen bir kişi için söylenilen «Trampete gitti>>2 sözü gibi, «Haydar’a so­ ralım» sözü de Kasabalıların bir parçası oldu.

Bugün Turgutlu halkı, hastalandığı zaman doktora gidip eczanelerden ilaç alı­ yor, ihtiyacı olan eşyaları değişik dükkan­ lardan temin ediyorsa da «Haydar’a sora­ lım» sözüne geniş bir mânâ “kazandırarak onu deyimleştirivermiştir. Sokakta oyna­ yan çocuktan, ticaretle uğraşan büyüklere kadar herkes, belki de Haydar’m kim ol­ duğunu bile bilmeden bu deyimi kullan­ maktadır. Oyun oynayan bir çocuk, oyun­ cağını almak isteyen başka bir çocuğa, oyuncağını vermek istemediği zaman «Haydar’a soralım» deyiverir. Pazarlığa girişen bir esnaf veya bir ticaret erbabı, malına düşük bir fiat verildiğinde veya işine gelmeyen bir durumla karşılaştığın­ da «Haydar’a soralım» diyerek karşısında­ kinin kurnazlığını anladığım belirtiverir. Tıpkı, açıkgözlülük yaparak bizi kandır­ mak ve elimizdekini almak isteyen biri­ siyle karşı karşıya geldiğimizde söylediği­ miz «Senin anan güzel mi?», «Çok açık­ gözsün ha»!, «Senden açıkgözü yok mu?» sölzeıi gibi. Olmasını istemediği veya ger­ çekleşmesine razı olmadığı bir işle karşı­ laşan Turgutlu halkı, yine «Haydar’a so­ ralım» deyimiyle karşısındakini alaya alı- verir.

Ölümü tadacak her canlı gibi Hay­ dar da fânî dünyayı bırakıp, ebedî âleme göçtü. Binlercesi gibi onun da maddî ha­ yatı unutulmuş veya günün birinde unu­ tulacaktır. Ama, «Haydar’a soralım» de­ yimi, yüz yılların ötesinden bizlere kadar gelen yüzlerce sözümüz gibi ölümsüzleşe- cektir. Dilden dile, nesilden nesile en bü­ yük ata pıirası olarak geçecektir. Ruhu şadolsun.

1. Bu bilgiler, Haydar’ııı torunu Öınür Erdil’den alınmıştır.

2. Prof. Dr. Şükrü ELÇİN, Halk Edebi­ yatı Araştırmaları, KültUr Bakanlığı, Millî Folklor Araştırma Dairesi Ya­ yınları 24, Halk Edebiyatı Dizisi 3, Ankara, 1977, s. 89.

---Türk Folklor Araştırmaları, sayı 214, Mayıs, 1967.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yüksek ve düşük riskli kadınların doğum için hastane seçimleri konusunda yapılmış olan çalışmada; yüksek ve düşük riskli kadınların, hastane tercihlerinde

Bu bağlamda konuyla ilgili yapılmış olan en fazla yayının 2010-2014 yıllarına ait ve Türkçe dilinde olduğu, örneklem grubunun genellikle hastalardan oluştuğu

H 7a, b, c: Hasta odaklılık, hasta tatminini pozitif etkiler H 8a, b, c: Hasta odaklılık, hasta güvenini pozitif etkiler H 9a, b, c: Hasta tatmini, hasta güvenini pozitif etkiler

Ham it'in isyan ateşiyle uğraşacak du­ rumu kalm am ıştır: 1911’de Nelly Hanım, yirmi y ıllık ortak bir yaşamdan sonra ölür.. Nelly Hanım da

kırmaya çalışıyorlar bizi hiç iyi/ değiliz iki gözüm, bende can, sende cam/ bırakmadılar, daha kırılacak ne varsa bizde...” Yanlış anlayan olmaz a, yine de

...Dedim ya, ne önemi var, “günler gelip geçmedeler / kuşlar gibi uçmadalar”, yedisi bir hafta yapan günleri topladım, elli iki tane çıktı, artık günleri de

Bu çalışmada, Mirza Haydar Duğlat Babür’ün teyzesinin oğlu, Sultan Said Han’ın yardımcısı ve Keşmir fatihi kimliğinden farklı olarak birey ve tarihçi

İsrafil’in yüzündeki perdeyle, erkekler geldiğinde kadınların yüzüne inen perde arasında nasıl bir bağ olduğunu anlamasan da, daha fazlasını soramamıştın..