Di Hekimliği Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Erzurum-1983 Her Hakkı akJıdır.
T.C.
ATATÜRK tllitlVERS!T~~! DİŞ HEK!Iffi!G! FAKULTESİ M:!KROBİYOWJ!
ANAB!L!
M
DALI
YÖliDllZDE SATILAN ÇEŞ!TL! GIDA IMDDELERİNDE Fill~GUS VE AFLATOKBİN PREVELANSI
Bio. Selahattin Ç~LEB!
Atatüı·k ÜriiVet"tit.e.i K ütö pft.att·Hi Dmb. No : .
Çg
j.
f
OUzoanlık T~zi ERZURill~ - 198
3
GİTIİŞ VE AMAÇ • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
•
• • • • • • • • GENEL BİLGİLER. .
.
.
.
.
.
,
.
.
.
.
.
. . .
.
. .
. . .
.
.
.
.
.
.
. .
.
.
.
.
GER-EÇLER. • • • • • • •••••• • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •YÖNTEM
.
.
.
.
. .
.
. . .
. .
. .
. . . .
. .
. . . .
. .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
. .
BULGULlill TARTIŞMA • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • 6 • • • SONUÇ •••••••••••.••• •••• • ••••• • •• • • • • • • • • • • • • • • •ÖZET
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •KAYNAKLAR
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • •
• • • • ••
• • • • ı2
3
12
13
14-15
1
8
19
24-25
34-35
37
38
39
4-0
44G ! R ! Ş V E A hl A
Ç
~e~el besin maddelerimi zden pek ço;unun üzerinde , zamanla ve çe~itli çevre koşullarının yardımıyla, kahverengi ,siyah,mavi , yer;.i ı , sarı gibi renklerde küf lenme ler meydana gelmesi sıklıkla
:.~LlrL1ılaştığımız bir durumdur. Bu küflenmertin , besinler üzerine yer
-lq?iP ço!;alan degişik türde mantarlardan i lerj_ 3eldiğini hemen he
-pLıiz bi li riz. Mantar lar besinler üzerinde bu şekilde küf oluştu ::ec.r2.~;: onlc::ı.rın dış görünüşünü ve tadını bozmakla kalmaz , aynı zaman -de:. çef:)i"tli t oksinlerde salgılayarak insan ve hayvanlarda çeşitli hcst2lı~lara yol açarlar.
Insan ve hayvan sa~lı~ı üzerindeki olumsuz etkil er i yanında , l;:üllerle bozulmuş gıda maddelerinin tüketilmemesi veya bunların
dı7 so.tımlarında güçlüklerin or taya çıkması ekonomimizi de önemli ölçüde zo.rar a sokmaktadır. Besin maddeleri üzerindeki küflü kısım
l~r kesilip atılmak sur etiyle mantar lar or adan uzaklaştırılabilir
ve
bosj_n maddesinin dış görünüşü d üzel til ebilir. Fakat ço;;·u kez de -rLılerc Iradar nüfuz etmiş olan toksinden arındırılması m:L.irııkün ola -maz.Dilim di linde m i k o t o k s i n diye i simlendirilen ve bu u~ntarlarda salgılanan metabolitler çok çeşitli olabilmektedir
-ler. jJuıı.ların arasında bulunan a f l a t o k s i n ı e r 1 in deney
hc:ı.~rvc.nlo.rında karsinojen etkilerinin saptanması afl at oksi nler üze -r j.nç .:'.r a ştırmaların derinl e ştirilmesi gerefr;ini or taya koymuştur. Du c~unleden olarak yapılan gözlemlerde de , insanlarda, deri n ek-rozL..;rı, ~anamalar , kemik iliği yıkımı ve l ökopeni gi bi bazı kli -nik tajlolarda rolü olabilece~i anlaşılmıştır.
İnsan sağlı~ı ve ülke ekonomis ile doğrudan ilişkili olan bu konu üzerinde son yıllarda yurdumuzun değişik bölge
-lerinde çok sayıda araştırmalar yapılmış ve konunun önemi VLlrbQlanmak istenoiştir •. Biz de; daha önce böyle bir çalışma yapılmayan yöremizde , Er zurun ve çevresinde satılan çeşitli
gıda maddelerinde a f ı a t o k s i n ve a f ı a t o k -s i n s a ı g ı ı a y a b i ı e n m a n t a r bulunma ora
GENEL B ! L G ! L E R
Eikotoksinler ve bunların insan at:;lığına olan zararlı et
-l,.ileri çoh: eskiden beri tahmin edilmesine rağmen uzun süre üzerin
-c1G cl1}_rulmamıştır. Ancak ikinci dünya SCJ.vaşı sırasında' nusyada uzun süre depolarda beklemiş ve küflenmi buGdayların yenmesi so
-nucu ortnya çıkan ve deride nekroz, kanama, kemi.k ili~i işlevinin onleiımesi ' lökopeni gibi belirtiler le se;yTeden klinik tabloların a_._lo.toksinlere atfedilmesinden sonra
a
r
aşt
ır
ına
lara
konuolmuştur
(
1)
.
:su olcıyclan sonra, müşahade edilen ve etiyolojisi tam olar nk
belir-1GDE:mcyen bir çok hastalıkta aflatoksinlerin rolü olduğ;u ve bu has
--L;2.lı;.:lc.rın funguslarla kontamine olmuş :;ıda ve yeınlerin yanilmesi
sonucu meydana
g
eldi
ğ
i
gö
sterilmi
şt
ir(
2-5
)
.
Du arada 1960 yılında ingiltere' deki bir tavuk çiftliğinde ııo.:yvEmlar arasında aniden ortaya çıkıp 100.000 hindi yavrusu ve 10.000 "rdek yavrusunun ölümü ile sonuçlanan olayın incele:nmesin -de brmun bir enfeksiyon hastalığı olmayıp bir zehirlenme oldu~una ve kitle halinde ölümün bu hayvanların yemlerine katılan ve fungus ilc l~ontamine olduğu anlaşılan yer fıstısı küsbesinden ileri gel -dlsi sGptanmıştır. Yapılan mikolajik araştırmalarda da epidemiye
yol o.çan fungusun Aspergillus flavus oldu~u ve bu mikro or~anizmin ürene esnasında bulunduğu ortama metabolizma ürünü olarak aflatok
-sin isnunde bir toksin
sal
g
ıladı
ğ
ı
anlaşılmıştır(
2-
5)
.
Aflatoksinlerin hayvanlar üzeri ndeki fizyopatolojik etki
-lerinin ortaya konulmasından sonr a bunun insanlar i çin de zararlı et~en olabileceği düşünülerek, çalışmalara hız verilmiş ve öz
ellik-le mantarlarla bulaşlı besin yeme alışkanlı~ı olan tropi kal ülke
-l er b~şta olmak üzere pek çok ülkede etiyolojisi belirlenemeyen
lı::~s-c'-.lıl;:lar , aflatoksinle ilişki yönünden incelenilmeye başlanmış tır. ~_,l,_ cUnıleden olarak Tayland' lı çocuklarda görülen ve l;:linik olL'.r CJ. ::; ateş, lenf o si toz , ishal , kusma, konvulsiyon i le karekteri
-zc olup , histopatolojik incelemede karaciı?;er, kalp ve böbreklerde
y.J~;L:.nma; beyin ödemi ve sinir dej enerasyonu gösteren
r..
e y e s e n c~ r o m u nun, Macacus türü maymunlarda afl atoksinlerin se-bej_") olüu[,u tabloya çok benzedi!Sinin gözlenmesi üzerine bunun da
aflc:-.-Golçsinlerden ileri gelebileceği düşlli1ülmüştür. Ni te kim, Reye sendromu saptanan Tayland'lı çocukların karaciğer ve beyinlerinde bol L.lil;:·co.rda aflatoksin
bulunduğu
saptanm
ı
ş
tır(
6-9)
.
Aflatoksinle-rin b"Lı_ toksik etkilerinin bu kadarla kalmayıp, çeşitli hayva nlar-de. te:vatoj eni k ve insan lökositlerinde de ınütaj eni k etki yapabi 1
-dil.:le:vi de tesbit edilmiştir. Konunun kesin açıklığa kavuşturulma , ı için bir taraftan çok sayıda çeşitli deney hayvanları üzerinde
ıaooratuvar çalışmaları , bir taraftanda insanlar üzerinde epidemi -yolojik incelemeler yapılmıştır. Sonuçta bu mikotoksinlerin sıçan, örc1e1
;: ve bazı balıklarda; karaciğer , mide , kolon, tültrük bezi ,
bö!Jr el:, 2.kciğer ve deri karsinamuna , ayrıca Aspergillusların bir ba0ka aetaboliti olan s t e r i g m a m i s i n' in sıçanlarda he -pc::co!nalara , Penisillium türü mantarların salgıladıg;ı ı u t e o
-s ç y r i n , c y c ı o c h ı o r o t i n , p a t u ı i n , r u b o
-l o s i n gibi bazı toksirrlerin çeşitli deney hayvanlarında hepa
-towa ve doku
sarkomlarına
yolaçtıkları
gö
zlenmiştir(l
,
lO
)
.
İnsanlarda bu tip deneyler yapılamadığından aflatoksinlerin
-
5
-m_,·ce.ye konulamamıştır. Ancak aflatoksinlerle kontamine besinlerin
fazln tül etildiği Afrika, Hindistan, Gi.i....rıey Dogu Asya gibi bölge
halkırıda ~araciğer kanserlerinin sıklıl'::la ~örülmesi bunların eti -yolojilerinde aflatoksinlerin rolü
ol
abi
lece
ğ
ini dü
şündt
iT
Q
Ü
Ş
tür(9
,
11-15)•
İnsan ve hayvan sa{Slığını olumsuz yönde bu derece etl;:ileyen <:~llDtoksinlerin zararları sadece bu alanda kalmayıp; yer fıstığı ,
bu;·clay, çavdar, soya fasulyesi , mısır , pirinç , fındık, ceviz, un,
süt, ] eynir gibi gıda maddelerinde bunların üretiminden tüketimine
1·~&~.r herhangi bir safhada(tarlada, hasat sırasında , işlem sırasın da voyo. depolanırken) bu tüketim maddelerine bulaşarak hem bu ürün
-leri.n ~ıç görünüşlerini ve hemde kalitel erini bozmak suretiyle işe yaraHaz hale getirmektedir. Bu durum ise ürünleri ihraç eden, eko -noıııisi t<::.rıma dayalı ülkelerin ekonomilerine büyük zararlar ver -me~todir. Nitekim; aflatoksinlerin kanser yapıcı etkileri saptan
-dılctai1 sonra çeşitli ülkeler ve FAO, WHO, FDA gibi kuruluşlar gı
drı. ~·ıo.cl_cl.elerinde bu tip toksirrlerin ne miktardan fazl a bulunmo.ması
gerel~tiğini standartlarla belirlemişler ve bu standartıara uymayan
t~rım tiTÜnl orinin tüketilmemesini ve ithal edilmemesini tavsiye
ederek <:~lıcı ülkeleri uyarmışlardır.
Çeşitli hayvanlarda ve maymunlarda öldürücü dozu kilo başı
na 0.3-17.9 mg olarak belirlenen aflatoksinlerin insanlar üzerine
zorarlı olabileceği doz kesin olarak saptanamamıştır. Buna rağmen
1966 yılında FAO ve VlliO eksperler komitesi besinlerdeki aflatok -sin yoC:,iı..ınlu@ı1..l.nun 30/,-~~ e;/kg' ı geçmemesi gerektiği şeklinde bir ka
-r ar almıştır. FDA ise daha ihtiyatlı davranarak bu sınırı 20 ppb
-aesi tekl i f edi lmektedir(l6-l 9).
Ül kemiz afl atoksin sorunuyla i lk kez 1967 yılında karşılaş -illı~tır. Du t ariht e Kanada'ya ihraç ettiğimiz lO ton i ç fındık
11Depertment of National Health and T7el far e 11 kuruluşuna bağlı güm -r i.L;: l:oTcrol laboratuvarlarının 21 Haziran 1967 tarihli raporu i l e clc.].ıc. oneeden belirl enen standartı aşan miktarda afl atoksin i htiva
et t i :ii gerekçesi yle geri gönderilmiştir. Bu olaydan dör·c yıl son -r a(l97l'de) bu defa Amerika Birleşik Devletlerine satılan
4
5
par -ti 2nt op fıstığının büyük bir kısmı ayni ger ekçelerle kabul edil -hleniştir. 1973 yılında i se Danimarka' ya ihraç edilen kuru incirde 938 ;ıA g/ kg gibi standart l imitin çok üzerindeki mikt arda aflatok -sin tesbit edilince hem mal i ade edilmiş, hemde 0erekli önl eml er alınmazsa ülkemizl e bir daha gıda alışverişi yapımayacağı ilgi li -l er ebild
i
ril
m
işti
r(
20-
26)
.
Bütün bu olaylar gözönüne alınırsa gerek hal k sağlığı açı -sıudQ~ ve Gerekse ekonomisi tarıma dayalı ülkel erin gel enetsel i h -r o.ç i.i.rı.iııleri açısından afl atoksinl Gr , üzerinde öneml e durulması ge -reken ~;:onulardandır.
Afl atoksinlerin başta Aspergi l lus f l avus olmak üzer e bazı
üımıtu.rlarca salgılanan toksik bi r ürün olduğunu konumuzun başında
bolj_:rt:roliştik. Bu nedenle afl atoksinlerin yapısına, türevlerine ve
fi zyopatoloji k etki l erine geçmeden önce bunları oluşturan mantar -l ar(özelli kle Aspergillus flavus) hakkında kısa bir genel bi lgi verrnek yerinde olacaktır~
Aspergilluslar yüksek funguslar Grubundan olup, su.profit olar cı. k dünyanın her tarafında yaygın halde bulunurlar. Protein ve ıco.rbonhidratlardan zengin ortaml arda rahatlıkla ür erler . Hastalık
... 7
-mc. teryellerinden yapılan kül türlerde sıl lıklo. üretilmeleriae kar
-şın bn durumda primer etiyolajik ajan olmo.yıp bir kültür lı:ontami -no.ntı olarak karşımıza çıkar. Bununla birlikte nadirende olso. has
-t2lı~ etkeni olabilirler.
Li.i l roorgani zmin kül türü için gene lliklc Saboraud' un gli koz -lu yatık o.garı kullanılır. Burada oda ısısında üç gün içinde baş lcmc:ıçto. beyaz flamantoz yapıda, daha sonra sporlar meydana gel -dilcçe sarı-yeşil , koyu yeşil r enkte kadife [:ji bi veya panuk tarzın da l.:oloniler yaparC27-29).
==iı~roskobik olarak;. tüm Aspergillus türleri septuınlu misel -yunl2.rdc.;ı. ve buradaki taban hücrelerinden çıkan dalsız ve septum -suz l:ol1idioforlar ile karekt eristik görünüm arzederler. Konidi of o-run uç kısmı şişkince olup, oval veya yüvarlak ve si kül ho.lüıdedir.
Bu leeselerin yüzeyi tam veya kısmen şişe bi çiminde sterigmata ile lc.J.plı olup, bu sterigmatalardan yuvarlak konidia dizileri çıkar. ı>:cırel;:teristik spor başları en iyi şekilde kültür tüpünü mikroskop to.bl.::ı.sı üzerine yatırarak mikroskopun az büyüten obje!:tifi i le ya -tı.: l:ısiınn kenarlarının incel enmesiyle görülür. Ayrıca aerial üre -m~ olo.n kısımdan alınacak küçük bir parça lam-lamel arasında lakto -fe·:ıol kcton blue ile boyanarak t a incel eme yapılabilir. Bu şekilde ki incelemede tipik ve sterigmata taşıyan şişkin konidioforlar k o-l o.yca tc:mınabilir, fakat genellikle uzun ve frajil olan spor zin-cirler ı-ırılır ve sadece bir kaç spor sterigmataya yapışmış şekil -de go
.
.
ru ··ı·· ur (25 ,27-29) •Asper gilluslar buğday, pirinç , mısır, soya fasulyesi gibi tohumlar üzerinde ürerlcrken çeşitli mikatoksinl er ve bu arada af -latol;:sin yaparlar(30-33). Fungusun
gelişmes
i
esnasında yapılan
bu toksinler ortama geçtiği gibi miçelyumlar ve sporl arda da bulunur -l 2.r(32). Sporlar; böcek, sinek, havaakım
ı
vb. yollarl a bir yerdenbir yor<.J taşınır ve hububatı infekte vo kontamine edebilirler . Asporsillusların toksin yapmaları için, r;erekli pH derecesi , tü
r-lere ::Juro
değ
iş
i
k
olup genellikle3
-
L~
.
5
a
r
as
ınd
ad
ır(
3
2 ).B
u
ğd
ay
ve cicer karbonhidratlı maddelerin fermantasyonu pH nın düşmesine
ve fun~Llsların çoğalıp toksin yapmaları için uygun bir orto.~ oluş
-m.:ı.sına yol açar.
AFLATOKSİN; YAPISI VE TÜREVLERİ
Aflatoksin; küf grubu bazı mantarlo.rın toksik metabolitle -ri olcn ve üreme esnasında meydana gelen mikatoksinlerdon birisi -dir. İll;: defa Aspergillus flavus'un bulunduğu bir ortamda bu tok -sine rastlanıldığından başlangıçta bu toksini sadece A.flavus 'un s-:.lc~ılc:.dı~ı zannedilmiş ve bu nedenle de Aspergillus' un 11A 11 har fi
ve f lc.vus 'un 11 fla 11 hecesi alınarak ve birde toksin kelimesi e kle
-nor-:;l;: ''Aflatoksin11 adı verilmiştir. J?o.kat daha sonraları bu taksi -nin As~orgillus' lardan başka penicillium ve bazı Rhizopus türler i
t.:ı.rcfınclan da salgılandığı ortaya konulmuştur. Bu gün için aflatok -si n so.lc;ıladığı bilinen mantarlar şunl.:ı.rdır A.f ı a v u s V a r c o ı u m n a r i s , A.o r Y z a e, A.p a r a s i t i c u s
'
A. n i g e r A. Yv e n t i ' A. r u b e r , A. o s t i a m u sA
.
o c a r c e i n, P. p u b e r i ı u m, P. V a r i a b ı e'
p. f r e c u e n t a n s ' P. c i t r u n u m( 27)
.
Aflatoksinler kimyasal yapı olarak dihidrofuran konfuguras -yum.mda ve kumarin grubuna dahildirler(2
7)
.
Yapılan kromatoğrafik tetkiklerde ~nceleri aflatoksinlerin 4 komponente sahip olduğu ve ultraviyole ışığı altında bunl ardan ikisinin mavi renkte , diğer ikisininde yeşil r enkt e florcso.ns ver
--
9
-diG,i tjÖrülmüştür. Mavi floresans verenlere b 1 u e kolimosinin
baş h2rfi alınarak a f ı a t o k s i n
B
veı a f ı a t o l
-s i ı D2, diğerlerinede g r e e n kelimesinden dolayı a f 1 a
t o .• s i n
G
ı
ve a fı
a t o k s i n G2
denilmiştir(l
,
27
)
.
nah2 sonraları B ihtiva eden yemlerle beslenen farelerin sütle-ı
rindon h2zırlannn ekstratların kromato~rafik analizlerinde af
la-toksin Dı, B2, Gı ' G2 den farklı ve onlardan daha küçük Rf deger
-lcri ve fakat toksik özellikleri ve mavi floresnns vermGsi yönün
-don aflatolsin B ye benzeyen iki ayrı komponent daha elde edilmiş
tir . İlk defa sütten elde edildi~i için de bunlara a f 1 a t o k
-s i n Mı ve a f ı a t o k s i n M
2 denilmiştir. Bu son iki kom
-ponentin, aflatoksin B in hayvan vücudın~da laktasyon döneminde ı
sütle itrah edilen
başka
bir toksikşek
li oldu
ğu
sanıl
maktad
ır(3
4,
35)
.
Son yıllarda A.flavustan izole edilen ve ördek yavrularında
di Ger aflatoksinlerden daha az toksik etki yapan ve B2 ve G2 nin
2-Hidroksi türevleri olan B2a ve G2a komponentleri daha elde edil
-miçtir~ Du duruma göre halen 12 aflatoksin komponenti bilinrıekte
olup, bunların açık ve kapalı kimyasal formülleri aşağıda verildi -~i sibidir. V. rı
'
,
V·~~ ~// .... r ,\
/
'_.,~/ Aflatoksin B ı ı . / .!.· t,Aflatoksin B ı D 2 D 22 r,ıı M2 pı Qı no Aflatoksin Bı in Rı R2 R3 H H H H2 H2 H HOR H2 H H H OH H2 H2 OH H H H H H H H H H
~
l-:;,-..-_---,:=k..:.;._·---
r·
KJ_ ', /''· / , ·,, --. / .. ,/''
·
.
Aflatoksin G ı derivatları R4 =0 =O =O =O =0 =0 =O =OH \.1'
"
/
'· ,,/
"'-...,/ i . ! ' . ) •"'Aflatoksin Gı ;in derivatları
Aflatoksin R R2 R3 ı Gı H H H G2 H2 H2 H G2a OH H2 H Gmı H H OH R5 R6 H OCH 3 H OCH 3 H OCH 3 H OCH
3
H OCH3
H OH OH OCH 3 H OCH3
- ll
-Aflatoksinlerin en önemli kompononti olan aflatoksin D
ı
bir cuDarin türevi olup, bu yapısı ile tabii olarak farmakolojik
oL:tivi t c göst er en bileşikler arasına girer. G komponenti kimya
-ı sol y2~ısına gör e Bı i le eşde~erdir. Aflatoksin B
2 ve
G
2 de Bı veGı in dihidro bileşikleridir. Taksisiteleri uolekül yapılarırıo go -r o dosişmekte olan bu komponentler o.rasında en toksik olanı Dfl a -toksin Dı' en az toksik etki gösterenleri de B2a ve G2a dır. B2nin
to~sitcsi B in l/4 ü kadardır.
ı
Ticdyoaktif maddelerle işaretlenmiş aflatoksinler i lc yapı
-l~rr ha~~an deneylerinden alınan sonuçlar~ göre vücuda giren toksi
-nin büyük bir kısmı(%90' a yakın) dışkı ve idrarın dışarı atılmak
t a, yüzde 5-10 kadarı karaciğerde toplanın kta, geri kalan kısmı da
kcırbondioksit halinde metabolize olmaktadır. Aflatoksinli yeml erle beslc;ıon ineklerin süt ve etlerinde, tavuklarında yumurtalorında
aflC~to;:sine rastlanmıştır. Bu durum yani et , süt ve yu urta gibi
c;ıc12 rtıaddelerinde aflatoksinin dolaysız olarak bulunması iıısanlar için büyU.k bir t ehlike arzetmektedir. Bunların ısıya karşı dayanık
lı olwaları ve 239° C ye kadar toksik etkilerini korumaları , konu -nun üncıüni daha da arttırmaktadır(27,36,37) •
Aflatoksinler çeşitli deney hayvonları üzerindeki toksik t e
-sirlerini hayvanın cinsine, yaşına, yemdeki toksin dozuna ve tok
-sine m2ruz kalma müddetine bağlı olarak akut, subakut ve kronik ol
-mo.k üzer e üç şekilde göst erirler . Akut etki lctal dozun sindirim
yoluy·ıo. alınması sonucunda meydana gelir ve böyle bir akut zohir
-lonı.ı;:; c!.urumundo ölüm, toksin alındıktan yedi saat sonro olmakta ve
oto:_)side karaciğerde büyüme, bağırsak ve peri ton boşluğunda kanama
b:ç cün veya bir kaç hafta süre ile verilmesi ile ortaya çıkar v ~[oyunlarda safra kesesi hiperplazisi , rhesus maymunlarında karaci -ser lozyonları ve karaciger sirozunu andıran bulgularla kendini
belli cder(36,38 ).
Aflo.toksinlerin letal dozları komponentl erine ve lıo.yvanla
-rıı1 yr-Hş ve cinsine göre farklı olup, belirlenon miktarlar kilo ba -şına 0.3 ng ile 17.9 ng arasında değişmoktodir(l,39).
1- Gıda örnekleri o)Bulgur b)Pirinç c)Iındık d)Un e)?oynir f)Ceviz GEREÇLER
Erzurun mer kez ve çevresinden toplondı.
2- ICullanılan besi yerleri ve kimyasal maddel er : Anabilim
Dolımız kimyasal madde ve besi yeri deposundan saglandı.
n)Sıvı saboraud (Difco)
b)Kntı saboraud (Difco) c)Gilica gel (Camag) d)Chloroform (Merck) e)Wctanol (Merck) f)Sulfirik asit (Merck)
3-
Cam ar açlar :a)Tüpler l50xl5,90xl0 mm
b)Dnlon 100 ml c )Lara, lamel
d)rctri kutusu ; 9 cm
p
e)Cam plaklar ; 20x20x0.2 cm f)Solvent tankı
g)Pipetler ; 1 ml , 5 ml , lO ml h)Dcsikatör
i)Pastör pipcti j)Sproy
4- ~lçktrikle çalışan aletler
a):Stüv b)Fastör fırını c)Jtokl av d)h"ikroskop 70° C ye ayarlı o)u~ lambası ; 365 nın. de
5
I L<.:•.dcni ar aç l ara)Duyarlı terazi
b)Dunzen beki c)Lup ve iğne öze
d)Tüp sporları
o)Thin Layer Chromatoğrafi yayıcısı :f )l"Jla le taşıyıcı
Y Ö N T E M
1- ı:: n n t a r ! z o l a s y o n u : Erzurum ve yöresinden
to:ı?l2c.l.ıc~ınız toplaı:ı. 349 çeşit gıda maddel erinden (78 buls'Ur ,
6~~ f:'ı ndı k, 72 pirinç, 44 peynir, 57 un, 3Lt- ceviz) mantar i zolas
-yo:..ı:L:. ve t;lde edilen mantarın cinsini belirlemek için hem katı ve
hoıJdo sıvı s a b o r a u d besi yerine ekim ycıpıldı. Sıvı sabora-uel' cı 8l::im için bule;ur, pirinç gibi küçük tm1.eli maddeler oldukla
-rı c;ibi; ceviz , fındık gibi iri olanlarda küçük parçalara bölün.:=
mok sureti yle doğrudan doğruya ekildiler. Katı so.bor aud' ayo. ekmek
için Gıda maddeleri ster i l odistile(5 ml) içerisinde bir gece bek
-lo'l:iildi. Daha sonr a karıştırıcıda lO dakika süre ile çalkalandı.
sonr~ bu karışımın sıvı kısmından 0.5 ı:ı.l alarak katı snboraud be
-si yorL1.o ekildi. Gerele katı gerekse sıvı kül tili:·ler oda ısısında
(22° C) inkübasyona tabi tutuldu ve her gün kontrol edilerek üç
3ü~ süre ile bekletildi. üreme saptanan kültürlerden ayrıca lam
l;:ül t~i.rü yapılarak mantarların spor ve hif yapıları mi kroskopta i n
-cGl"'ncli (28,29,40).
Lo.m kültürü yapmak için katı saboraud besi yeri eritilerek
stcri l ın~ üzerine damlatıldı , soğuyup katılaştıktan sonra ana
kültürden öze ile bir parça alınarak l am üzerine pasaj yapıldı ,
üzerin~ steril bir lamel kapatılarak nemli bir ortamda ve 22° C
do in.;:übe edildi. üç gün süre sonunda üreyen mantarl ar lam-lo.mel
cıro. ındo. olduğu halde mikroskopta incelendi. Spor ve hif yapısına
0örc yapılan inceleı:ı.e sonucunda A s p e r g i l l u s ve P e n i
2- A f ı a t o k s i n a r a n m n s ı : Aspergillus ürot i
-lo~:.(}~cE1 katı hemde sıvı sabor aud) ana kültürler r:ı.antnrın, bulun
-du:~u ort2ıno. toksin salgılar:ıaları için 8 gün bokletilip daha .sonr a LJl-G:....,aviyol e lar.ıbasının uzun dal ga boylu ışıg;ı altında ( 365 nn)
i ncelendi. Bu incel eme sonucunda mavi vo yeşil flor esan veren kül
-turlur sapt anar ak sıvı besi yerleri ince t abaka kronatorr aii sine
( 'I'lıin La yer Chromatoğraphy
=
TLC) tabi tutuldu.3
-
İ n c e T a b a k a K r o n a t o ğ r a f i s i(TLC) :Jones(4l ) ve St ack ve PohlandC42)
ın u
ygu
ln
m
ı
ş o
l
duk
l
a
rı
yoııt011lor az bir deği şi k li kle uygulandı.a)Pl~kların hazırlanması : 20 g. si lica gel , 40 ml steril
d2mıtılc su i çerisinde i yi ce karıştırılarak hor.ıojen bir bulanaç oıac edi ldi . Daha sonr a bu sıvı , i nce t abaka kromato~rafi yayı
cısı kullanılarak 20x20x0.5 cr:ı.. boyutlarındaki cam pl akl ar üzeri -ne fO.yıldı ve 300 r:ıikron kalınlıg;ında bir silica gel tabakası el
-do edildi . 30-40 daki ka oda ısısında bırakılarak kurumo.sı sağlan
dı. Daho. sonra
70°
C lık past~r fırınında bir saat bekl eti lereknemi ~idorildi , ve kullanılmaya hazır hal e getirildi, Hemen kul
-lanılı::ıc:;~ran pl akl ar kullanılıncaya kadar , i çinde nem çekici bi r
madde ol ar ak silisyum dioksit bulunan ~zel t anklarda saklandı.
b)Örnoklerin plaklar a uygulanması : Jltraviyol e lambasında
ııı.::~vi yo.da yeşil floresans saptanan sıvı besi yerlerinden, past~r
plpctlori i le bir mi ktar sıvı alınarak silica gel tabako.sı üze ri-no ;:,-..=.ı.lüaşık O. 5 ml miktarında damlatıldı. Darıılatma işlemi can
plc~l~rın alt kenarından 4 cm. ve yan kenarlarından 2.5 cm. uzak
-lı :.:-c:·. ve; alt kenar a par alel bir hat boyunca 2 şer cm. aralıklar
- 17
-)rnek damlatılmış olan plnklar daha sonra içerisinde sol
-vent(yi.irütücü) olarak(97+3) oranında klereform + metanal kürışı
ınının bulunduğu solvent tankına dikey olarak ve numuneler altta
olnca~c şekilde yerleştirildi. Tank içindeki solvent seviyesinin,
nuuunolGr solvent ile direkt olarak temas etmeyecek şekilde yani
t2.ı-ıl~ın içinde 2-3 cm. lik bir yüksekliğe kadar olmasına dikkat
edildi. Plakl ar burada, solvent, front çiz~isine ulaşıncaya kadar
(plo.lc yüksekliğinin 3/4 ü olan yaklaşık 15 cm. lik yükseklit!;e ka -cl. .. Jr) be :letildi. Bu sure takriben 90-120 dakika kadardır. Du bek
-lemo süresinde solventin buharlaşmasını önlemek için tankın ağzı
sı accı. kapatıldı , ayrıca üzeri ışığı geçirmeyen bir ört-Li ile ör -tülcr ck ışıktan korundu.
Solvent sisteminin front çizgisine kadar yürüdüt;ün.e kani
olunuaco.(aşağı yukarı 90-120 dakika sonra) plaklar tanktan çıka
-rı ldı . ~Iavada kurutulduktan sonra ul traviyole lam.basının uzun
do.lc;a boylu(365 nm) ışıt!;ı altında incelendi. Bu incelemede mavi
ve yeşil renkte floresan veren kısımların aflatoksin oldukları,
bunlo.rdo.n yeşil olanların aflatoksin G, mavi olanlarında aflatok -sin B olabilecekleri düşünüldü. Ayrıca bu şekilde floresans ve
-ren böl~elerin merkezinin, örneğin uygulandığı yere olan uzaklı
-ğı ölçülerek front mesafesi ile oranıandı ve Rf değerleri saptan
-ılı.
Rf = _1ğr~m§_ll~g~11~1(çm)
__
Front uzaklığı(cm)
c)Dogrulama deneyi : Ultraviyole ışığı ile incelemede mavi
yada yc~il floresans veren bölgelerin gerçekten aflatoksin olup
yüzde
25
lik H2
so
4 çözeltisi hazırlandı ve ce.m sprey içerisinedolduruldu.
25
-
30
cm. uz3klıktan cam plaklar nzerindeki şüpheli bölselere püskürtüldü. Karanlık odada, havada kendi haline kuru -nc(ra bır.:::.kıldı. Sonra t ekrar UV ışığı altında incelendi . Dahadnc~ ucvi ve yeşil renktc PÖrülen bölgolerin u defa sarıya dö~
nÜrJrııür:; olması ile bu bölgelerde aflatoksin bulundüğuna, r engin
BULGULA R
Çnlış~nmızda kullandıgıQız toplam
349
adet çeşitli gıdaBaddesinin cins ve sayı dagılımı tablo: 1 do ~örülmektedir. Bu örnoLd erden yapılan mantar kül türlerinde elde edilen pozitif so
-nuç lo.r cla t ablo: 2 de yer almaktadır.
Tablo: ı
-
Deneye Alınan Gıda Maddelerinin Cinsve Sayı Dağılımı
c
i n s is
a y ı s ı Bulgur78
Pirinç72
Fındık64
Un57
Peynir44
Ceviz34
T o p ı a m349
Tablo:
2
-
Mantar Kültürlerinden Elde Edilen Pozitifve Negatif Sonuçlar
.
.
Cinsi üreme var üreme yok Toplam
Sa;yı yüzde(%2 Sa;zı ylj.zde~%2 Sa;zı yüzde~%2
Dulgur
36
46
.
2
42
53
.
8
78
ıoo.o Pirinç31
43
.
1
41
56
.
9
72
ıoo.o l~'ındık49
76
.
6
15
23
.
4
64
ıoo.o Un38
66
.
7
19
33
.
3
57
ıoo.o peynir27
61
.
4
17
38
.
6
44
ıoo.o Ceviz15
44
.
1
19
55
.
9
34
ıoo.o T o p1
a m196
56
.
2
153
L~3.8349
ıoo.oda D..J.cl_dosinden nantar üretilP.ıiş olup en fo.zla üreme yüzdo 70.6 ora
-nıyl~ fındıklarda, en az üreoe de yüzde 43.1 oranıyla pirinçlerde
olnl_ı.ştur.
Aflatoksinler başlıca Aspergillus ve Penicillium cinsi
man-t c.rlarca salgılo.ndıgına göre bu çalışmada da ürome saptanan kültür -l orQe bu iki cins mantarın olup olmadı~ına bakıldı , di~erlorinin
i c1antifik:asyonuna gidilmedi. Yapılan kültürlerde Aspere;illus ve ponicillium' lar ya t ek başlo.rına so.f halde, ya ikisi beraberce ya
-u~ ba9ka cins mantarlarla birlikte bulunuyordu. Elde edilen kültür sonuçl~rı tablo:
3
de toplu halde görülmektedir.Tablo: 3 - Kültürlerden üretilen Mantarların Tür Da5ılımı:
I.Io.~:ıtc.r Bulgur Pirinç Fındık Un Peynir Ceviz Toplam
Sayı yüzde(%) Aspurcillus 12 7 12 7 ı 2 41 11.7
--
--
---
----
--
--
--
---
----8 7 9 19 20 2 65 18.6 Pouicillium Aspor~iilus Ponicillium 7 6 17 5 ı 4 40 11.5 Di~erlcri 9 10 7 2 3 7 38 10.9 Aspercf:Lllus 1 ı 2 DiSorleri 0.6 Ferilcıı~~ı~u-m ____________ l _________ 2 ______5
_
_____
1 ______________9
______
2 __ 6 ___ DiJerleri • Aspör~:r.r~ıu __ s ________________________________________________________________ _ ı Peaicillium Dii.~erlori Uroine ~------4
--2
______ 4 _ 1 ________________________________ __ Olhl~ya lar 15 19 17 19 T o p 1 n m 78 72 64 57 44 34 ı 153 43.8 349 100.0Tablo:
3
den anlaşıldıgı gibi , Aspergillus ve Penicillium üroyen kültür sayısı 158 olup, bu, incc;;lenen tüm gıda maddelerinin- 21
-Pouicillium cinsi mantar üretilen kül türlerde afl atoksi n bulunup bulunnndısını belirleoek amacıyla kültür filtratlnrı inco t abaka
krorJ.c.to(:;rafi sine tabi tutulmuş ve daha sonra ultravi yole laobası
al-Gındc. gözlenmişti. Deneyin bu safhasında elde edilen bulgulr:ı.rda t ablo: 4 de yer almaktadır.
Tablo: 4 - Kültürlerde Saptanan Afl at oksinl erin Gıda Madde
-leri ve Bunlarda üretilen Mantar Ci nsi ne Göre Dağılımı : I.1c.n t ar Bulgur Pirinç Fındık Aspor~illus
5
2 8-
P---
onicillium-
---
--
---
----
-
·
Asp0rğ1I1us Penici llium. T o p ı a m5
ıo
5 73
9
20 Un Pcynir Ceviz Toplam 4 19 2 2 7 23
24 8 2 3 50Tn blo: 4 ün incelenr:ıesinden anlaşılacağı gi bi , toplam 50 gı
d2. no.ddcsinden yapılan kül türlerde aflatoksin tesbit edilmiş olup
bu, pozitif kültür sonucu elde edilen 196 vakanın yüzde 25.8 ini , L1ccloı-·ıoye tabi tutulan tütı gıda maddolerinin(349 adet) de yüzde
111 .• 3 15..nü teşkil etmckt edir. Saptadığımız bu 50 aflatoksinin 41 ta
-nesi af latoksin B, 9 t aneside aflat oksin G komponcntidir. Yapılan ölçün1lerde afl atoksin G lerin Rf değerleri 0.10-0.25 ; aflatoksin
l eri n Rf değerleri de 0.40-0.70 arasında bulunmuştur. Afl atoksin
bulundurma yönünden incelenen ~ıda maddeleri arasınd~ fındık yüzde
31
.
3
orc:ı.nıyla en başta yer almakt a olup, bunu sırasıyla un(%14. 3) ,bulc-;ur(~n2.8) , pirinç(%9.7) ceviz(%8.8) ve peynir(o/o4.5) izlemek -t edir.
Topladığımız gıda maddelerinin ilkel ve modern yöntomlerle
imal edilişlerine ilişkin dağılım sayıları tablo: 5 de görülme
k-te<lir.
Tablo: 5 - !lkel ve Modern Yöntemle !mal Edilen Gıda
Maddelerinin Sayı ve Yüzdesi :
örnekler ! lkel metodla Modern metodla Toplanı
saı:ı yüzde(%2 Sayı yüzde(%) Sayı yüzde(%2
Bulgur 22 28.2 56 71.8 78 ıoo.o
-
-
--p. . -· ırınç 72 ıoo.o 72 100.0 ~:ındı k 64 ıoo.o 64 ıoo.o ·Jn 3 5-3 54 94-.7 57 ıoo.o Peynir 30 68.2 14 31.8 44 ıoo.o Ceviz 34 100.0 34 ıoo.o T o p ı o. m 89 25.5 260 74.5 349 100.0Tabloda görüldüğü gi bi , i ncelenen gıda maddelGrinin yüzde 25·5 i ilkel metodlarla imal edilmiştir. Çalışmamızda saptanan n:flo.toksinlerin ilkel ve modern usüllerle hazırlancın gıdn madde -1orindeki da~ılımları da t ablo: 6 ve 7 de yer almaktadır.
- 23
-Tablo: 6 - İlkel Metodlarla !mal Edilen Gıda Maddeler
in-deki Aflatoksin Dağılım Sayı ve Yüzdesi :
Örnekler Aflatoksin~+2 Aflotoksin~-2 Toplc-.::ı
Sa ;yı yüzde(%2 Sa;v._ ~zde~%2 Sayı E._zde(%2
JJulgur
5
22.7 17 77.3 27 1oo.o Pirinç Jiınclık-
-
-
-
-Un ı 33.3 2 66.7 3 1oo.o Pcynir 2 6.7 28 93.3 30 100.0 Ceviz 3 8.8 31 91.2 34 ıoo.o ---~ -T o :D ı a m ll 12.4 78 87.6 89 100.0Tablo: 6 ve 7 de görüldügü gibi , ilkel metodlarla imal
edildiBi bilinen 89 gıda maddesinin ll'inde(%12.4) ve modern me
c.flo.tol.;:sin t esbit edilmiştir. ! lkel metodlarla elde edilen bulgu
-l::ırC::.o. aflatoksin bulunma oranı yüzde 22.7, un 1 do. yüzde 33. 3, pey
-nirde yüzde 6.7 ve cevizde yüzde 8.8 dir. Aynı durum nodorn metod -lc.rlc. elde edilen gıda maddelerinde şu şekilde bulunouştur : Bul -(!;Url~~.rdu yüzde 8.9, pirinçte yüzde 9.7, fındıkta yüz<le 31.3, un'da ~~zdv 13 ve cevizde yüzde O dır.
Son olarak aflatoksin ihtiva eden gıda maddelerini deneye ~-ı,lı;12.n tı.im c;ıda maddelerine(modern ve ilkel) gör e değerlendirecek
olursal;: t o.blo: 8 de ki sonuçlarla karşılaş:r:ıış oluruz.
Tablo: 8 - !ncelenen TÜD Gıda Maddelerinde Aflatoksin Bulunma Durunu
Jrnekler Aflatoksin~+2 Aflo.toksin~-2 To- lam
Sa;zı yüzde~%2 saıı yü.zde(%) Sa~zd.o(%2
Dul[jur lO 12.8 68 87.2 78 100.0 :?irinç 7 9.7 65 90.3 72 100.0 ~~ı~dık 20 31.3 L14 68.7 64- 1oo.o Un 8 14-.0 4-9 86.0 57 100.0 Peynir 2 4-.5 4-2 95.5 4-4- 100.0 Ceviz 3 8.8 31 91.2 34- 1oo.o T o p ı o. m 50 14-.3 299 85.7 34-9 ıoo.o
-
~ ....__-.-
·
---~Lunn gore incelediğiniz 34-9 gı<la maddesini n 50(%14-.3)sinde o. ~l:::..tol:sin bulunmuş olup, bu oranlar bulgurlarda yüzde 12.8 , pirinçte yüzde 9.7 fındıkta yüzde 31.3, un'da yüzde 14-, peyni r-de yuzde 4-.5 ve cevizde yüzde 8.8 dir.
T A R T I Ş M A
Zrzurum ilinde gıda maddesi satan çeşitli dükkanıardan
toplunan ve sayıları tablo; ı do belirtilen; bulgur, pirinç ,
fındık, un, peynir ve ceviz ı den oluşan toplam 3L~9 adet gıda
maddesi, mantarlarla ve dolayısiyle aflatoksinlerle kontanine
olup olmamaları yönünden incelendi. Mantar kültürü, bazı araş
tırıcıların bu amaçla kullandıkları ezapek vasatı yerine pek
ÇOGunca kullanılan ve bu çalışmadaki asıl amacı8ız olan afla
-toksin salgılanada başta gelen Aspergillus ve Penicillium cin -si
mantar
ların
rahatça üremalerine olanaksa~layanC
27)Saboraud
agnrında yapıldı. Sonuçta, toplam 349 gıda maddesinin 196(%56.2) sında çeşitli türde mantar üremosi saptanırken 153(o/A3.8) ününlıcrhanBi bir mantarla kontamine olmadığı görüldü. Gıda maddele
-ri içinde mantarlarla kontamine olma yönünden yüzde 76.6 ile fındık başta bulunmakta bunu sıra ile un(o/~6.7), peynir(%61.4),
bulgur(%46.2), ceviz(o/J+4.1) ve pirinç(%43.1) izlemckteydi. Gö
-rüldüğü gibi incelenen maddelerden fındık, un ve peynirin yarı
dan fazlası, diBerlerinin de yarıya çok yakın kısmı çeşitli
türde nantar ilc bulaşlıdır. ! 11cclcdieimiz örneklerden 84 ünde
Aspergillus üredi. Bu sayı tüm örneklerin yüzde 24.1 ini, üre
-me elde edilen vakalarında yüzde 42.9 unu oluşturmaktadır.
Aspergillus üremesi görülen 84 vakanın 41 inde Aspergillus saf
halde, 43 ünde Penicillium veya başka bir mantarla birlikte bu
-lunuyordu. Penicilliumlar ise 65 i saf halde, gerisi bir başka
Du sayı tün vakaların yüzde 32.6 sını ,üreıne elue edilenlerinde -yuzde 58.7 sini teşkil etnektccir. Bul[5Ularımızı J.alıa önce di -6er araştırıcıların elde ettiSi sonuçlarla {CJ.rşılaştırırsak üre
-tilen nantar cinsleri arasında Penicilliun ve AsperGillusların
ilk sırada yer alnası yönüncen bul6ul2rımızın onl~rınki ile uyu~ . t d . ,.,. . .. .. ı..
(
2 5 ' 4 3-46 )~os cr ıGı goru ur •
Tüketilen gıdalarda Aspersillus bul~a oranının ~erçek
-tc bizirı ve diğer araştırıcıların uldukları oranların çok üs
-tünde oldu~ kanaatindeyiz. Çünkü; inceledi~ioiz örnekler tor
-balar ve hatta çuvallarla depo edilniş aldeki gıG.a ı:;ıaddelerin
den gelişi .,·'zel alınan 10-15 gra-Jlık küçük nununelerden oluş
-!. aktaydı. Oysa nantar üreuesi, depolanuı haldeki c;ıda maddele
-rinin bazı bölgelerinde meydana ~eluekte , za~anla di~er bölge
-lerinede yo.yılabilnektedir. Bu nedenle üreme ol•:ııayan örnekler l.:esinlikle kontamne değildir uiye eyiz.
Gıda oaddelcrini üç erup altında inceleyebiliriz. a)Ya~lı taneler: Fındık, ceviz
b)Hububat türevleri: Bulgur ,:pirinç ,un c)Süt türevi : Peynir
Bu üç grup içinde Aspergillusla en yüksek oranda bulaşlı olanı 7 ğlı tanelerdir(%37.8) . Hububat türevleri (%21.3) ve süt türe
-vi(%6.8) onu izler:ıektedir. BurCJ.da uikl\:ati çeken bir husus pey
-nir örneklerinde Aspergillus en az oran a ürerken, Penicilliuo'
uıı bu gıda naddesinde yüzde 50 cibi yüksek bi~ oranda üremesi
-dir . Daha önce Deoirer( 4 3)in
yap
tı
s
ı
irça
lı
şu
a
d
a
da peynir-lerde üretilen küflerin büyül bir kıs :ıını Penicilliu::ı.ların
- 27
-Çalışnanızda Aspergillusların en fazla üretildigi gıda
maddesi yüzde 48.4 ile fındıktır. Bunu sırasıyla bulgur(%24.4) ,
un(%21. 1)' pirinç (%18. 1)' ceviz c~n7. 6) ve peynir(%6. 8) izlemek
-tedir.
Yağlı tanelerden cevizde fındı~a göre az Aspergillus üre
-ınesinin sebebini şöyle izah edebiliriz. ErzurUL1 ve çevresinde
tüketilen cevizler civar i lçelerden Tortutı ve Yusufeli'nde ye
-tiştirilmektedir. Üretilen ceviz ancak ihtiyacı karşılayacak
miktarda oldu~undan depolarda uzun süre bekleti~eden satılıp,
tüketilmektedir. Dolayısıyla oantarlarla kontaminasyona fırsat
verilmeBektedir . Oysa, fındık için durun degişiktir. Halihazır -da piyasada bulunan fındıkla~ belkide bir kaç yıl öncesinin ürü
-nüdür ve uzun süre depol~rda bekletiloiştir.
Hububat türevlerinden bul~-ur , pirirıç ve unda Aspergillus
bulunma oranları birbirine yakın olup, aralarındaki fark ista
-tistiki açıdan önensiz bulu..rım.uçtur.
üçüncü ~rup olan peynirde di~erlerinin aksine Aspergil
-lusların az ve buna mukabil Penicilliumun yüksek oranda üremiş
olması hayvansal bir ürün olan ~eynirin bitkisel orijinli hubu
-bat türevleri ve yag;lı tanelere göre farklı bir yapıya sahip
olması ve Penicilliunların burada daha iyi bir üreme olana~ı
bulnaları ile açıklanabilir.
Bulgularımızın, yurdunuzurı diğer böl~elerinde daha önce
yapılan çalışmaların sonuçlarıyla uyum gösterdigi görülmektedir.
Güray ve
Ark
.
C
23
)fındıkt
a
yüzde 31.3 ,buğdayda
yüzde 39, bul-gurda ise yüzde 30 oranında AsperGillus bulflUGlardır. Aynı araş
fındıkta
yüzde 20oranında
bulwıLıuş
tur
.
Denizel veKöşke
r
(
44)
,
37 adet fındıkta elde ettigi küflerin büyük kısmının ; Karahan
ve Ark.C45) ,
fındık
,
antepfıstı
g
ı
ve yerfıstı
g
ından
;
Denizelve Ark.C46) , antep
fıstıgınd
a
n
elde ettikleri küflerin büyükkısmının Aspergillus cinsine ait olduğunu saptanışlardır. Un
mikroflorası
üzerindeçalışan
~
ori
ve Ark. C47) da izole ettik-leri küflerin yüzde 44 ünün Penicillium, yüzde 24 unun de As
-pergillus oldu~nu bildirmişlerdir. Un için bulunan bu değer
-ler bizim bulgularımıza çok ya,kındır.
Çalışmamızda, Aspergillus ve Penicillium iiTemesi sapta
-nan kültürlerin ince tabaka kromatografi yöntemiyle incelenme
-si sonunda bunların 50 sinde Aflatoksin bulunduğu görülmüştür.
Bu, incelediğiniz tüo gıda maddelerinin yüzde 14.3 ünü oluştu
rur. Aflatoksin salgılanması sadece Aspergillus ve Penicillium
grubu mantarların saf halde ve birlikte üredikleri kültürler
-de görülmüş, diğerlerinde toksinin varlığı gösterilememiştir.
Aflatoksin saptanan 50 olgunun 19 unu(%38) saf Asper~illus
kültürleri, 7 sini(%14) de saf Penicillium kültürleri oluştur
maktadır. 24 olguda(%48) Aspergillus ve Penicillium birlikte bulunmaktaydı. Bu miks kültürlerde saptanan aflatoksinin han
-gi tür mantarlarca salgılandı~ını söyleyebilmemiz pek tabiiki
mümkün de~ildir. Ancak saf kültürlerdeki yüzde 38 ve yüzde 14
gibi farklı sonuca bakarsak ıniks kültürlerdeki toksin salgı
lanmasının büyük ölçüde A8pergi lluslardan ileri gelmiş olabi
-leceğini söyleyebiliriz. Buldugumuz bu sonuç , Aspergillusların
en fazla aflatoksin salGılayan nantar türü oldu6u hususundaki
- 29
-Çalışoanızda ; incelediğiQiz ~ıda maddelerinde
aflatok-sin salgılayan nantar bulundurna, dolayısıyla aflatoksinlerle
kontafline olna oranı yüzde 14.3 bulunmuştu. Gıda maddelerini
dogrudan doğruya ince tabaka kromatoğrafisine tabi tutnadığı
oız için, bulduğunuz bu oran c;erçek ora.aın altında olabilir.
Çünkü biz sadece kültür sonucu pozitif olanlarda aflatoksin
aradık. Halbuki kültür sonucu negatif olanlar a nantar olmak -sızın aflatoksin bulunabilir ve böyle gıda macl.delerinde
Asper-gilluslar toksinlerini salgıladık:tan sonra çeşitli nedenlerle
ölebilir ler. Örne~in, ürün tarlada iken, hasat sırasında veya
işleme esnasında veya depolandığı yerde oantarla kontanine
olur ve toksin salgılanabilir. Fat~at yine bu safhalardan her
-han~i birisi sırasında gıda naddelerinin ısı ve ışın gibi çe
-şitli fiziksel etkilere maruz bırakılması mantarların ölümüne
sebep olabilir fakat toksin ısıya dayanıklı olduğu için bo
-zulmadan kalabilir(37).
!nce tabaka kromatoğrafi yönteniyle 50 kültürde sapta
-nan aflatoksinlerin gıda maddelerine göre dasılınında fındık
ilk sırada yer alnıştır. İnc ledi~imiz 64 fındığın 20 sinde
(31.3) 57 un'un 8 inde(%14) , 78 bul~un 10 Ltnda(%12.8)
72 pirincin 7 sinde(%9.7)
34
cevizin 3 ünde(%8.8) ve 44 pey-nirin de 2 sinde(%2.3) aflataksin solgılayan nantor bulunmuş
tur. Toksijenik küflerin büy~k kısmı AsperGillus türüne az
bir kısmı da Penicillium türüne ait fınıguslardır(tablo: 4).
Bu konuda
yapılan di
ğ
er
ça
lı
şna
l
a
rda
da GLiray veArk
.
C
23)
,
Fın
dıkta yüzde 3.4 , buğdayda yüzde 24.4 , bulgurda yüzde 9
araştırıcı daha önceki bir çalışmasında da, fındıkta yüzde 22.2
oranında
aflatoksinbuldu
ğunu
bildirTiiştir
~
Denizel veKöşkerC
44)
in fındık ve fıstık için bildirdiği oran yüzde 24. 3 tür.Demirer(4
3)
,
peynirler üzerindeyapt
ı
ğ
ı
çalı
şQa
larda
elde et-ti~i izolatlardan hiç birinin toksijenik olmadığını görmüştür.
Bulgurlarda aflatoksin arayan Eser ve
Ark
.
C
48 ) daDoğu
ınadolu orijinli bulgurlarda yüzde
44
.
7
,
Batı Anadolu orijinliolanlarda da yüzde 21.6 oranında aflatoksin saptamışlardır. !n
-celedigioiz gıda maddelerini satıcılardan toplarken mümkün ol
-duğu kadar kentin farklı bölgelerinde buluı~an ve hijyenik ko
-şulları farklı ticarethanelerden toplamaya özen gösterdik.Top
-ladığımız gıda maddelerinin bir kısmı gayet modern yöntemlerle hazırlandıktan sonra satışa çıkarılırken bir kısnı da son dere
-ce ilkel metodlarla ve hiç bir hi jyen kuralına uyulmaksızın
imal ediliyon ve satılıyordu. Tablo
5
den anlaşılacağı gibi de-neye aldı~ımız örneklerin yüzde
25
.
5
i i lkel metodlarla hazır-lanmıştı. Pirinç ve fındık örneklerinin tümü modern yöntemler
-le, cevizin de gene tünü ilkel yöntemlerle hazırlanıp satışa
sunulmaktaydı. Bulgur, un ve peynirlerde her iki gruptanda ör
-nekler vardı. Hemen belirt ek cerekirki bu değerlendirneler ta
-mamıyla satıcıların verdiği bilgiler do0 rultusunda yapılmıştır. Satıcıların gıda maddelerinin h~zırlanış tarzı için kullandık
-ları ilkel veya modern tabiri daha ziyade
ürünün
hasat edildik-ten ve kuruduktan sonraki işleme ve bilhassa paketlenne safha
-ları için kullanılmaktadır. Buna ~öre fındık ve pirinç örnekle
-rinin tÜflü fabrika veya atölyelerde işlenip paketlenmekteydi.
-
31
-şartalra hasat edilmektedir Örnegin ; fındık üretiminin en
fazla olduğu Karadeniz böl esinde fındık, genellikle elle top
-lanıp peştemal denen eteklere doldurulur bahçede hasır veya
kilin üzerine yığılır. Bu işlem için kullanılan asır , peşte -aal , kilin gibi eşyalar nadiren yıkanır tenizlenir. Hasat bi
-tincede kiler, çatı arası gibi yerlere kaldırılır ve her sene tekrar tekrar kullanılır. Bu tip eşyalar üzerinde önceki yıl -lardan kalnış olabilen veya dışardan karışan sporlar, ürünü
rahatlıkla kontanine ederler. Pirinç ve diger hububat ürünle
-ri için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bunlar ne kadar itina ile ve modern yöntemlerle , işleırip paketlenselerde eğer işle
-me öncesinde veya ürün tarlada iken fungus üremesi için uygun
koşullar varsa daha o döne~lerde nantarlar ve onların metabo
-litleri ile kontamine olurlo.r. Bilindiği gibi fungusların hu
-bubat üzerinde üremelerinde ve toksin yapmalarında çeşitli faktörler rol oynar. Bu faktörler arasında hububat ve kuru
yemiş taneciklerinin gerek mekanik olarak ve gerekse çeşitli
böcekler tarafından biyolojik olarak zedelenmesi, ortamın ne -mi , ısı ve pH derecesi sayılabilir. Eöcekler husubat taneleri
-ni zedeleyerek fungusların yerleşme ve çoğalmaları için uygun bir ortam hazırladıkları gibi, bunların besin maddelerine ta
-ş
ınmalarınaa
da önenli bir roloynarlar(L~9
-
5l)
.
Fennel veArk~O)
,
yeni hasat edilniş hububnt üzerinde topladıkları çeşitli tipte
kurt ve böcekten yüzde 15 inin Aspergillus flavus taşıdığını,
böcek ve kurtlarla zarara UGratuş trneciklerin yüzde 6.3 ünün
buna karşılık zarara uğra ~nı0 olanlarında sadece yüzde
2
.
5
!ncelediginiz ceviz örneklerinin tümü ağaçtan satıcıya
gelinceye kadar her safhası ilkel metodlar kullanılarak hazır
lanmıştır. Bunların k buklarının kırılı:ıası, içinin ayıklanması, kurutulması sırasında izlenen yol ve kullanılan araç ve gereç
-lerin ilkelliği göz önüne Qlınırsa bunların yüksek oranda
fun-~slar ve aflatoksinle kontaQine olnası beklenirdi. Fakat elde
edilen sonucun beklenenden az oluşu bu gıda maQdelerinin kısa
zamanda tüketilmesi ile açıklanabilir.
Araştırnalarınıza konu olan Gıda maddelerinden bulgur un ve peynir örnekleri hem il~cel ve hen de modern yöntemlerle
hazırlanmış örneklerden oluçnaktaydı. Bulgur yapılacak bu~da yın yetiştirilme ve hasat şekli her iki tipte de aynıdır, an
-cak bulgur yapımı sırasında lrullanılan yöntenler farklıdır.
Fasrika inalatı bulr.;urların kaynatılı:ıası , kurutulnası , kırıl
oası , kabuklarından ayrıloası vo paketlemaesi gibi i ş le mler
unguslarla kontaninasyon olanagını ninumuma indirecek şekil
dedir . Oysa köyde evlerde bulgur yapıtırken bugdaylar kaynatıl
dıktan sonra çarşaf, kilim gibi sergiler ··zerinde ve sokakta
kurutulur. Dibeklerde dövülore~ kabut;u ayrılır , rüzgarda sav
-rulduktan sonra el taşlarında kırılır ve 1 nlburlardan elenerek
ince ve iri taneler ayrılır vo böylece kullQnılır. Bu işlemler
sırasında kullanıla araç ve coreçler hemen hemen köyün ortak
nalıdır. El taşı köyde bir voyo. iki tane bulı..:ınur, bütün köy
halkı tarafındon kullanılır. ){urutm.a işinde kullanılan kilim ve çarşaflarda yine evden eve dolaşır. Dibet~ ve el taşlarının işi bitince iyice terıizlenr..ıe-rı.eleri sonucunda. köşesinde kıyı
-
33
-bir ailede funguslarla bulaşlı bulgur imal cdilnişse bu, or
-tak araç ve 6ereçler racılıgıyla diğerlerinede yayılır.
Çalışnanızda bulgur) un ve peynirin ilkel ve modern
yöntemlerle hazırlanmış olanlaiındaki aflatoksin bulundurma
durumunu karşılaştırırsak(tablo: 6 ve
7)
:
Bulgurun ilkel yön-temlerle hazırlanmış olanl3rında yüzde 22.7 , modern yöntem
-lerle hazırlanmış olanlarında yüzde
8
.
9
oranında aflatoksinbulunmuştur. Un için bulunan de~erler yüzde
33
.
3
ve yüzde13'
tür. Peynirin ise ilkel yöntenlerle hazırlanLıış olanlarında
yüzde
6
.
7
oranında aflatoksin saptanırken, nodern yöntemle ha-zırlananların tünü a latoksinsiz bulunmuştur. Her üç gıda nad
-desi için bulunan bu değerler istatistiki açıdan önemli bulun
-nuştur(P<O.Ol). Buna göre gıcia naddelerinin ev ve köylerde
ilkel yöntemlerle hazırlanışı sırasında bunların funguslarla ve toksik netabolitlerle konturninasyon ihtimali artmaktadır.
Araştırma sonuçlarımız bir kere daha göstermiştir ki ,
ülkemizde gerek yağlı tohunlar, Gerek hububat ürünleri ve ge
-rekse süt ve sütten yapılun gı ~ naddeleri üretne, işletme
taşınma ve depolama sırasında çeşitli yollarla ve çeşitli tür
-den antarlarla ve bunların toksik netabolitleri ile enfekte
olmaktadır. Bu durunu önlemek için ya fungus gelişnesine mani
olunarak aflatoksin oluşnasını engellcnek, ya da oluşan afla
-toksini çeşitli yollarla tahrip veya uzaklaştırmak gerekir.
Şayet bitki hastalıksız olarak yetiştirilir , hasat dikkatli
-ce yapılır, kurutma temiz ve emriyetli bir şekilde yapılır
halledilmiş olur.
Halkınızın sonra an düzeltilmesi nlinkün olnayun naddi ve nanevi zararıara uğram3sını önlenek için bir taraftan hal
-kın bu naddelerden Belebi lecek zar crlara ve t ehlikelere karşı uyarılması ve onların bu hususta eğitilcrak di kkatli olnaları
gere~inin ahlatılnası · di Ger t araftanda Sağlık ve Sosyal
Yardıı:ı Bakanlığı , Gıda Tarır.ı ve Hayvancılık Bo.hı.nlıgı ve Tica
-ret Bukanlı~ı r;ibi kuruluşların ve yetkili kişilerin konu~a
egi lerek gıda naddeleri de ı:ı<:utar ürenesine fırsat verecek kir -lilik, rutubet, ısı hatalı işleme gibi faktörlerin ortadan
kaldırılnası için Barekli tcd0irleri alınaları ve bu konuda sı kı kontroller yapılarak kurallara uynayanların uyo.rılnası ge
S O N U
Ç
Erzurum ilinde çeşitli gıda nnddeleri satan dükkanıar
dan toplanan toplan
349
adet bul~ , pirinç , fındık un, pey-nir ve ceviz örneklerinden yaptığınız nantar kültürü ve afla -toksin arnna deneyleri neticesinde aşağıdaki sonuçlara vardık.l- !nceledigimiz her türden gıda ~addesinde yüzde 76.6 ve yüzde
43
.
1
oranları arasında ~ntar izole edildi. Fındıkta onfazla oranda, pirinçte i se en az oranda mantar bulunmaktaydı.
2- üretilen nantar çeşitleri arasında Penicillium ve
As-pergilluslar ilk sırnda y0r almış olup bu durun diğer litera
-tür bulgularına uyunktadır.
3
-
Yağlı tanelerden olan fındık ve cevizde As ergillusürenesi birbirinden farklı bulunouş ve fındıkta cevize göre
daha çok Aspergillus üretilmiştir. Cevizin az miktarda yetiş
tirilip kısa zamanda tüketilnesi buna karşılık fındığın uzun
süre depolarda bekletilDiş olması bu duruna sebep olarak gös
-terilebilir.
4- Hububat türevlerinden bulgur, pirinç ve unda Aspergil
-lus bulunma oranı bir irinc yakın buluııouştur.
5
-
Süt türevi olan pe~ıirde ise Asper3illus az Penicilli-um ise hayli yüksek oranda üretilmiştir. Peynirin hayvansal
bir ürün oluşu ve Penicilliun i çin daha uyc~un bir ortan sayıl ması buna sebep olabilir.
6- !nce tabaka kromatoGrafisi ile yapılnn aflatoksin ara
-na çalışması sonucunda 50 ı;ıcn maddesinde(tüm vakaların yüzde
14.3 ü) aflatoksin bulunnuştur. Dunların büyük bir kısmını As
-pergillus , az bir kısmını da Penicilliun bulunan kültürler teş
kil etnekte olup bu duruın Aspergillusların on fazla aflatoksin
salgılayan mantar türü olduG~ konusundaki literatür bulgularını
dogrulamaktadır.
7
-
!ncelediğiniz örnekler ~rasında aflatoksin bulundurmayönünden fındık en başta golmokte, buna sırasıyla un, bulgur,
pirinç , ceviz ve peynir izlemo~tedir.
8- Deneye alınan gıdo. nnddolerinin ilkel yöntemlerle hazır
lanmış olanlarında yüzde 12.4 vo modern yönteBlorle hazırlan
mış olanlarında da yüzde
15
oranında aflatoksin bulunmuştur.Pirinç ve fındık örneklerinin tününün modern metodlarla, tüm
ceviz örneklerinin de i lkel n8todlo.rla hazırlunanlar grubunda
yer alno.ları bu şekildeki boklencnin tersine bir sonuç doğur
rıuştur.
9
-
Hem ilkel ve hem de IJ.odern yönt enlerlc hazırlanmış ör-nekler in bulunduğu bulgur, un ve poynirde ise beklenilen şekil
de bir sonuç a.lınnış olup, illcol yöntcnl crlc hazırlanmış olan
-ların diğerlerine göre yüks~k or8nda afl atoksinle kontamine
ol-duğu bulunnuş ve bu farkrı istatistiki yönden o.nlanlı olduğu
anlaşılmıştır.
Görüldüğü f,ibi ülleoizdc yetişen ve imal edilen hububat
ürünleri , yağlı tohur.ılar ve sü·c türevi gibi gıda unddeleri,
-- 37
-ların to ksi k netabali tleri i le kontamine oluıa~ctadır. Halk
saglıgı ve ekonorJik yönden uğranılnası kaçınılmaz zararları
önlenek veya en aza indirnek için şu hususlara dikkat edilne
-si ~erekmektedir.
a) Bitki tarlada iken hastalıksız yetişnesi için gerekli
önleı'lleri almak,
b) Hasat, kurutna, ayıklaua , işleme vb. gibi işlemlerin
m·· kün olduğunca oodern yöntenlerle ve teoiz n~nçlar kullanı
larak yapılnasını sa~lan~k
c) Nakliye ve özellikle depolanada ; dapolanan yeri temiz~
kuru serin, havalandırıln3sı yeterli , özetle fungus gelişmesi
ne fırsat verneyecek hijyeııik koşullara snlıip kılnak,
d) Halkı bu konulnrda e;;;itnek,
e) !lgili bakanlık ve ku.J.. uluşL~rın bu konulnrda sıkı kont -roller yaparak kurallara uymaya.lara gerokli kanuni işlemleri
gur, 64 fındık, 72 pirinç, 44 pcy~ir , 57 un ve 34 ceviz olmak üzere toplan 349 çeşit gıd~ unddosinde kültür yöntemi ve mik -roskopik inceler:ıc ile Asper~illus ve Penicilliuu cinsi mantar
bulunup bulunnadı~ı araştırıldı. ifıant3r sa~tqnon kültürler in
-ce tabaka kronatoğrafisinc tabi tutularak aflatoksin varlığı
yönünden incelendi. Elde edilen sonuçlar aynı konuda yapılan
diğer araştırma sonuçlarıyla ve incolediğirnz gıda maddeleri -nin ilkel ve oodern yöntemlerle hazırlanmış olr:::ı.aları göz onune
alınarak kendi aralarında karşılaştırıldı ve t~rtışıldı.
Araştırna sonuçlarına göre ;
a) !ncelediğimiz 349 ~ıda naddesinin 196(%56.2) sında man
-tar üremesi olduğu , 153(o/~~3.8) ünün herhangi bir fungus ihti -va etr:ıediği ,
b) Mantarlarla en fazla bulaşlı gıda ~addesinin yüzde 76.6
oranı ile fındık olduğu, bunu sırasıyla un(o/~6.7) , peynir(~~l.4) ,
bulgur(%46.2) ceviz(%44. 1), V8 )irinç(~A-3. 1) in izlediği
c) 349 gıda r:ıaddcsinin 50 sinde(~Gl4.3) aflatoksin sal~ıla
yabilen nantar bul nduğu ve bunların çoG~un Aspcrgillusların
oluşturdu6'l.l,
d) Elde edilen 50 aflatoksin pozitif kültürün 20 sinin fın
- 39
-cevize ve 2 sinin de peynirc ait olduttu,
e) İlkel yöntenlerle iual edilniş olan gıdo naddelerinin
ll inde(%12.4) nodern yöntcnlerle lı3zırlannış olanlarında
39 unda(%15) aflatoksin buluaQuğu,
f) Hen ilkel, hen de nodern yönteulerle hozırlanmış örnek
-ıerin bulundug~ bul r , un ve pc~ıirden ;
1°) Bulgurun ilkel yöntcnlerlc lıazırlc~ış olanlarının
5 inde(%22.7) , nodern yöntcnlcrle hazırlanmış olanlarında
5 inde(o/~.9) ,
2°) Un'un ilkel yöntcnlcrle hazırlanuış olanlarının ı in
-de(%33.3) , modern yöntcnlcrlc hazırlanwı~ olanlarının 7 sin
-de(%13) ,
3°) Peynirin ilkel yönteulerle hazırlanmış olanlarının
2 sinde(%6.7), modern yöntenlurle hazırlannış olanların ise
hiç birisinde(% O) aflatoksin bulunnndı~ı,
g) Bulgur un ve peynirin ilkel ve nodern yöntenlerle imal
edilmiş olanlarında aflctoksin b~lunnn durununun istatistiki
activity. Loydia , 38(1): 21, 1975.
2- Dickens F. Jones , H.E.H. : The carcinogenik action of
af1atoxin nfter its subcutenoous inje tion in the
rat. Erit. J. Cancer , 17: 691(1963).
3- Lopez A. : Af1atoxin content of eround nuts so1d hunan
consunption in Ugnnda , Lancct , II• 1351(1967).
4- Uarthe ,rJI. : Af1atoxin nnd nycotoxins in ngricul ture1 pro
-ducts. 7. Ililk i'ood Tcc:ı., 30: 192(1967).
5-
r
orna11 ,A. : Aflntoxins. Lnncot I : 1090(1964).6- Bour geois , C.H. Shnnk,R.C. , Grossnan,R.A., Johnsen D.O.,
Vooding,I1.L. and Chanvavino1, P. : Acute af1atoxin
Bı toxicity in the nacaque and its sioi1arities to
Reye's Syndrone.Lab. Invert. 24: 206 1971.
7- hank, R.C. , Bourgeois , C.H. , Keschhanrns , N. and Chan
-davino1, P. : Afl~toxin in sutopsy spociuons from
Thni children with acuto disease of mıbLown etio
-1oğy. Food Cosnet . Toxico1. 9: 501, 1971.
8- Shank, R.C. , \/ogan, G.N. 8nd Gibson J .B.: Dietary af1a
-toxins nnd hunan 1ivor cnncer. I. ~oxiGenic mou1ds
in foods and foodstuff~ of tropica1 sout-east.Food
Cosnet. Toxicn1. 10:51, 1971.
9- Shank,R.C. ~ogan, G.N. , Gibson, J.B. and Nondasuta,A. :
Diotary af1atoxins and huı:ıan 1iver canccr. II.Af1a
-toxins in narket Food and foodstuffs of Thai1and
and HonGkong Food cos_ et . Toxica1. 10:61, 1972.
10- logan, G.N. : Af1atoxin cnrcinogonesis Advaces in cancor
Research, Acadonic press. vo1.VII, s .309, NewYor k
- 41
-ll- Alpert ,VI.E. Hutt rJI.S.R. , :J.nd Davidson, C.S. : Hepator:ıa
!n Ucanda. Luncet 1265 1968.
12- Alpert r.LE. , Hutt, M.S.R. , '.'!ogan, G.N. , and Davidson C.S.; Association bctweon aflatoJdn content of food and hopatana frequency in Uganda. Cancer. 28:253,1971.
13- Alpcrt, M.E. , Hutt, T.1.S.R., Wogan, G.N. ::md Davidson, C.S.: Aflo.toxin and hGp2.tonn Go.stroenterolo~J G2: 1094 ı 972
14- Oettlc, A.G. : Co.ncor in Africa, especiclly in Regions
sout of the Sho.ru. J. N:J.t. Canccr . Inst.33: 383 1964.
15- Shank R.C. Bhano.rapravat,
r .,
Gorden, J .S.and Wogan,G.N.: Dietary aflatoxins and hunan liver canccr . IV. Inci -donce of prinary cancor in two nunicipo.l populationof Thailand, Food CosoGt , Toxical. lO; 71, 1972.
16- Shotwell O.L. , Kwolok, ~.F. , Goulden, M.L. , Jackson,L.K. and Hesseltino, c.-:-ı. : Jı..flatoxin cocı.ıroncc in sone
white corn undor loün 1971, ineidence and lev l .Ccreal
chen. 52(3): 373, 1975.
17- Shotwell, O.L. , Shannon, G.M. and Herreltine , C.W. :Afla
-toxin oecurence iıı sor.ıc white corıı undGr loan 1971 II. Effectivercn of rapid test in soc;rngation conta -oino.ted corn, CorGal chen, 52(3): 381, 1975.
18- Osor B.L. : Rcgulatory aspocts of control of mycotoxins L.A. Goldblo.tt . Jı.ce~clonic Press. NowYork and London.
P: 393-400, 1969.
19- '?es sel, JR. : Proposcd to lerane o for aflo.toxi in pemıuts .
Aflatoxin quali ty o:ı.trol serıinar aotes. Chicago,
Illinois 1974.
20- Akşehirli M. , Bozkurt ,Iil.: lJloLılckotir.ıizdo fındık, fıstık badon içi cevizlerı o nfL. toksin(nikotoksin)bo.kıBın
dan bir araştırnn. T:irk Hij. Tec.Biol. Derg. , 29: 103, 1969.