• Sonuç bulunamadı

Kitapsever

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitapsever"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TürkKütüphaneciliği 30,3 (2016), 563-565

Kitapsever

Bibliophil

Üstün Yıldırım*

* Emekli Kütüphaneci, e-posta: oustunyildirim@gmail.com Librarian(Retired)

Geliş Tarihi -Received:29.02.2016 Kabul Tarihi - Accepted: 17.08.2016

Öz

Gerçek bir anıya dayanan bu okuyucu mektubunda, kütüphane yöneticisi özelinde, yönetim

algısı ve iyi yöneticilik üzerinetrajikomik bir eleştiriyapılmaktadır.

AnahtarSözcükler:Kitapsever; kütüphane yönetimi; yönetim;Türkiye.

Abstract

This reader's letter, which is based on a true story, critisizes the perceptionof management and good managing specific to thelibrarymanager in atragicomicalway .

Keywords:Bibliophil; librarymanagement;management; Turkey.

Kısa kır saçları, küçük mavi gözleri, dolgun kırmızı yanaklarıyla ülkemize gelmişyabancı bir

bilim adamısanısı uyandırıyordu insanda. Biradüşkünü bir Alman ya daherakşam bir bardak

viski yuvarlamayı alışkanlıkedinmiş orta yaşların Amerikalısı olabilirdi. O yanaklar nasıl al al

olsundu başka türlü. Sözcükler ağzından birlikte çıkıyormuş da sonradan ayrılıyormuş gibi çabukçabuk konuşuyordu. Bir süre sonraancakayrımsanabilse de sözleri hemenanlaşılmak

isteyen bir yabancının çabukluğundaydı. Oysa tam bir yerli yapımdı.

“Hocamızkitaplara çok düşkündür” diye tanıtıldığında da yabancıya benzetmemin ne

denlidoğruolduğunudüşündüm. Demek ki saltdışındadeğil, içindedevardı biryabancılık.Belki

genlerinde de vardı aynı şey. “Öyledir” diye doğrulamıştı kendisi de. Beni değil, kendisini

tanıtanı. “Nerede olursaolsun, kitapgördüm mü dayanamam. Hemen karıştırırım. Evim kitap

doludur” demişti sonra da. Sevindim.Demek ki gelecek günlerde güçlü bir destekçimolacaktı.

Öğretmen, bilim adamı; hem deyöneticiydi adam ve bundan iyisi de can sağlığıydı doğrusu.

Yüksek düzeyde eğitim,öğretim ve araştırmayapan bir öğretimkurumununkitaplığınıyöneten

biri için çok önemliydi böyle birinin varlığı.Hani kitapgibi, dergigibi ve benzeri araç gereçlerin

alımında böylesikitapsever biryöneticinin olması başlı başına bir varsıllıktı.Kitapları çok sevdiği

söylenen, bu sevgisikendisincededoğrulanan kitapsever yöneticimin kitap sevmek için bir kez

bile kütüphaneye uğramamış olduğunu anımsayınca o varsıllığın çok da önemli olmayacağı

umutsuzluğu kıpraştıiçimde. Yine de kütüphanedekikitapları dahaönce sevmiş olabileceğini

düşünerek umudumu sıcak tutmaya çalıştım. Umut yoksulun ekmeğiydi ne de olsa; bir işe

yaramayacak olsa da yanında bulundurmaktayararvardı.

Böylebir yerde ve böyle biryöneticinin yönetiminde toplamı bir buçuk yıl tutanaylar

süren uğraşlar,yakarışlar,çırpınışlarsonrası,yurtdışındanon kitap; bir de orta düzey bir bilim

adamının kitap sanarak istediği; ama mikrofilm çıkan araştırmayı getirtebilmiştim.

Kütüphanede; hem de kurumda vede yakın çevredemikrofilmokuyucusuolmamasınakarşın

(2)

564Okuyucu Mektupları / Reader Letters Yıldırım

Kitaplarınki ödenmişti de bir tek mikrofilmin ederi kalmıştı. Bin lirayı bulmuyordu o da.

Adamlar iki ay arayla üç kez uyarmışlar, paralarını istemişlerdi. Ülkemizdeki bilim

çalışmalarına destek verirken dilenci durumuna düşmüşlerdi. Ne yapacağımı bilemiyordum.

Paramız yok ki” diyemezdim. Eloğlu ne bilsin parasızlığın ne demek olduğunu. Koskoca

devletimi, ulusumu, kurumumu yabancılar karşısında küçük de düşüremezdim üstelik. Gerçi

ben ne yaparsam yapayım onlardüşüp duruyorlardı ya.

Tek yol vardı o da kurumun döner sermaye işletmesini de yöneten içi dışı yabancı

görünüşlüo kitapsever yönetici hocaya gitmek ve onun anlayışınasığınmak. Gittim. Ne ayak

varmış bende de. Bengittim oda dolup taşmayabaşladı. Konuşamıyordum bir türlü. Konuşmayı

bıraktım adamın yüzünü bile göremiyordum. Masasına gidiyor telefonla konuşuyor, öbür

masaya gidip bir şeyler inceliyordu. Boş kaldığında da çalışanlarla ilgili yeni göstergeyi

tartışanlara katılıyordu. Odada bana bakan yoktu. Bu adamburada ne arıyor diyen de yoktu.

Düşünüyorlardıda dışa vuramıyorlardı belki de. Ben odada yok gibi birşeydim. Varlığımdan

kendim bile kuşkuya düştüm. Hiç değilse orada olduğumu görsünler diye gitmeye

yelteniyordum; ama çay gelecek diye durduruluyordum. Böyle de incelik (!) gösteriliyordu bir

de. Yine de çayın gelecek olması benim için bir umuttu. Belki bir fırsatını bulup... İşin doğrusu

biraz da gıcıklık olsun diye oturuyordum. Hiç değilse varlığımdan, çekip gitmeyişimden

rahatsız olsunlar istiyordum. Onlar yapıyordu; ben niye yapmayaydım.

Madem çay beklemekten öte yapacak bir şeyim; benimle ilgilenecek bir yönetici de

yoktu ben de şöyle odanın içinde bir dolanayım istedim öyle boş boş otururken. Bakalım

kitapsever yönetici bilim adamının neresinde neler vardı. Gözlerim çevreyitaramaya başladı

son hızla. Kocaman masasının bir köşesinde o günün güncel konusu çalışanların göstergelerinin

bulunduğu resmigazete duruyordu.Öbür köşedeise yeni yapılan kafeteryanın yer ve masa üstü döşemelerinde kullanılacak seramik karolar vardı. Bordo rengi insanın gözüne gözüne

vuruyordu. Kitapsever yöneticininnedenli önemli işleri olduğu ve bu işlerin de ne denli yoğun

olduğu gözler önündeydi. Ben de bu işlerin arasında çıkıntılık yapıyordum. Hiç sırası değildi.

Zaten sıra dagelmiyordu birtürlü.

Ben bakınıp dururken çevreyi inceliyor olmam hoşnutsuzluk yaratmış olmalıydı ki

başlarındanatmak için söz verildibirdenbire. Bir çırpı da anlattımderdimi ve “İzniniz olursa şu parayı

döner sermayeden ödeyelim.” “Ödeyelim” demezmi adam. Biran beni yineliyor,alayediyor sandım.

Ama Marttan sonra” diye gerisinigetirdi. Dört ay vardı Mart'ın sonrasına. Bu bir kaçuyarı daha

demekti kibunu kitapseveryöneticimin anladığı yoktu. Üstelik bu süre içinde paramız daha birdeğer

yitirecek borç artacaktı. Doğal olarak paramızla birlikte ulusal onurumuzda değer yitimine

uğrayacaktı;ama kiminumurundaydı onlar. Direnmek için kendimi toplarken telefonu çaldı.İyiadam

sözününüstüne gelirmiş diye düşündüm çünkü arayan döner sermayenin yöneticisi idi. - “Buyur Ahmet Bey!”

- “Evet, Ahmet Bey... ”

- “Ahmet Bey, unutmadan. Tekel' e zam gelecekmiş. Biraziçkial, koy köşeye” - “Duydum. Rakı, votka, bira, ne bulursanal... ”

- “Ha!Bak! Kütüphane'nin de bir faturası varmış.Dokuz yüz liralık bir şey. ”

- “Tamam. Ben kendisine söyledim. Mart' tan sonra ödenecek. Not yazdım faturanın

üstüne...”

(3)

Kitapsever

Bibliophil_______________________________________________________________________________ 565

Banadöndü:

“Sizin işiniz de olduböylece. Mart'tansonragönderirsinizöderler.”

Sevinmedim, şaşırdım. Doğru dürüst konuşamadan işim oluvermişti (!) O iş de niye

benimoluyorsa! Kitapsever yöneticim tam bir iş bitiriciydi. İçkiler hemen alınacak, mikrofilm

parası Mart' tan sonra ödenecekti.

Kitapsever olarak tanıtılan hoca, bana düşündürdüğü gibi içkiye yakındı da

yabancılığında yanılmıştım. O tam bir yerliydi. Safkan bir vatandaştı. Hem de önce yönetici,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çal›flmalar›n ard›ndan, üretti¤i malzemelerin kullan›m alanlar›n› arafl- t›rmaya bafllayan Levent Toppare, uygu- lamaya girdi¤inde çok çeflitlilik göste-

Sonuç olarak, ekstremite eşitsizliği ve açısal dizi- lim bozukluğu gibi komplikasyonları önleyebilmesi, ilk ameliyat ve tellerin çıkarımı esnasında küçük yara yeri,

Anahtar sözcükler: Pulmoner emboli, trombolitik tedavi, kranial kanama Key words: Pulmonary embolism, thrombolytic therapy, cranial hemorrhage.. Geliş tarihi: 30 / 06 / 2014

Sarılık, bulan- tı, kusma, oral alım bozukluğu ve halsizlik yakınmalarıyla başvuran 49 yaşındaki erkek hastada, leptospiroz düşünülerek alınan kanda,

Damat Mahmut Celâlettin Paşa’nın, Seniha Sul­ tandan doğan çocuk­ ları Prens Sabahat­ tin, Prens Mustafa, Fuat ve Prens Lûtful- lah’ın torunlarının,

Bizim edebiyatımız bir edebiyat olabilmek için ne yapmalıdır, bunu bilmem. Bildiğim şu ki bugünkü gibi\ olmaktan artık kurtulmalıdır. Cebinde yeni bir

Bu çalışma, bilişsel tutarlılık kuramları, bilişsel yanlılık ile geri tepme etkisi kavramlarının perspektifiyle bireylerin aksi kanıtlarla karşılaştıklarında