• Sonuç bulunamadı

Deni̇z haydutlarinin yargilanmasi sorunu: uluslararasi hukuk ve türk mevzuatı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Deni̇z haydutlarinin yargilanmasi sorunu: uluslararasi hukuk ve türk mevzuatı"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DENİZ HAYDUTLARININ YARGILANMASI SORUNU:

ULUSLARARASI HUKUK VE TÜRK MEVZUATI

*1

Dr. Öğr. Üyesi Sami DOĞRU*2

*1 Makale hakem denetiminden geçmiştir.

Yayımlanma talebiyle editörlüğe gönderildiği tarih: 01.08.2018, kabul edildiği tarih: 08.03.2019.

*2 Çağ Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Öğretim Üyesi, E-posta: sdogru63@gmail.com; samidogru@cag.edu.tr, Orcid Id: https://orcid.org/0000-0002-7052-2862.

Deniz haydutluğu uluslararası hukuku ihlal eden ve bütün devletlerin üzerinde yargı yetkisini kullanabileceği bir suçtur. Deniz haydutluğu eylemleri, her ne kadar uluslararası toplumun, çerçevesi 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (1982 BMDHS) ve diğer uluslararası sözleşmelerle belirlenen mücadelesi ile geçmişte asgariye indirilse de, 2008 yılında Somali sahillerinde ve Aden Körfezi’nde saldırıların tekrar artmasıyla uluslararası ilginin odağı haline gelmiştir. Deniz haydutlarına karşı uluslararası toplumun bölgede yürüttüğü mücadele deniz haydutluğu eylemlerini azaltmakla beraber, yakalanan deniz haydutlarının yargılanmasında yaşanan sorunlar nedeniyle deniz haydutları uluslararası deniz taşımacılığına yönelik tehdit oluşturmaya devam etmektedir.

Bu çalışmanın amacı, öncelikle deniz haydutlarının yargılanması konusundaki -evrensel yargı yetkisi dâhil- uluslara-rası hukuk kurallarını incelemektir. Bu kapsamda, önce deniz haydutluğu tanımından kaynaklanan sorunlar tartışıla-cak, sonra deniz haydutlarının yargılanmasını düzenleyen, Türkiye dâhil, devletlerin iç hukuk kuralları incelenecektir. Ayrıca, bu sorunların giderilmesine yönelik bazı önerilerde bulunulacaktır.

Öz

Abstract

Anahtar Kelimeler

Deniz Haydutluğu, Evrensel Yargı Yetkisi, 1982 BMDHS, Yargılama.

Piracy is a crime which violates international law and over which any state may exercise its national jurisdiction. Although the combat by the international community under the framework of 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea (1982 UNCLOS) and subsequently other international conventions minimized piracy acts, it has become a current topic in 2008’s when the number of attacks increased along Somalia’s coastline and in the Gulf of Aden. Even though the combat by the international community against maritime piracy in the region reduced acts of piracy, it still continues to be a threat to international shipping mainly due to the failure of effective prosecution.

The aim of this paper is first to examine international law regarding prosecuting pirates including universal jurisdiction. In this regard, first, the problems originating from the definition of piracy will be discussed, and then the national laws of states, including Turkey, concerning the prosecution of pirates will be examined. This paper will also put forward specific recommendations as to how to remedy them.

PROBLEMS REGARDING THE PROSECUTION OF PIRATES: INTERNATIONAL LAW AND TURKISH LEGISLATION

Keywords

(2)

GİRİŞ

Uluslararası toplumun uzun yıllardır rahatsız olduğu ve esasında 18. yüzyıl fenomeni olarak algılanan ama 20. yüzyılın başından beri kaybolmaya yüz tutan deniz haydutlarının 2008’den bu yana Somali sahilleri ve Aden Körfezi ile Batı Hint Okyanusunda eylemlerini arttırması, uluslararası toplumun dikkatini tekrar

deniz haydutluğu eylemlerine çekmiştir.1

Dünyada üretilen petrolün %12’sinin taşındığı deniz yolunun geçtiği bu böl-gede artan eylemlere karşı uluslararası toplum, 2008’den itibaren başta Birleşmiş Milletler (BM), Kuzey Atlantik Andlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Orga-nization / NATO) ve Avrupa Birliği (AB) olmak üzere çeşitli uluslararası

örgüt-lerin ve 40’tan fazla devletin iştiraki ile bir mücadele başlatmıştır.2 Bu kapsamda,

uluslararası toplum bölgede deniz haydutlarına karşı mücadele3 için belirli

böl-gelerde donanma bulundurmakta ve bu amaçla da milyarlarca dolar

harcamakta-dır.4 Bu mücadele sonunda deniz haydutlarının saldırılarında 2012 yılından beri

belirgin bir azalma yaşansa da deniz haydutluğu, uluslararası denizcilik, deniz ticareti ve deniz güvenliği için sürekli bir küresel tehdit olmayı sürdürmekte-dir. Zira yakalanan deniz haydutlarının çoğunluğu yargılanıp cezalandırılma-dan serbest bırakılmaktadır. Böylece bir “dokunulmazlık kültürü” oluşmuştur. Uluslararası toplumun son dönemde başlattığı bu mücadelede de, yakalanan on

hayduttan dokuzu kovuşturma yapılmadan serbest bırakılmıştır.5 Bu nedenle de

deniz haydutları, bölgede görevli deniz güçleri tarafından yakalanarak

cezalan-dırılacakları korkusu yaşamadan eylemlerine devam etmektedir.6 Hâlbuki deniz

haydutluğu faaliyetlerine karıştığı iddia edilen kişiler hakkında cezai kovuşturma

1 1990’lı yılların başlarında Somali hükümetinin ve ekonomisinin çöküşünü takiben, özellikle 2008

yılından itibaren Somali’li deniz haydutları bölgeden geçen gemilere fidye elde etmek amacıyla saldırmaya başladılar. Stratejik bir deniz yolunu içinde barındıran Aden Körfezi yakınlarında yer alan bu eylemler, uluslararası ticarete konu malların taşındığı deniz taşımacılığını büyük ölçüde etkilemiş ve küresel ekonomiye 18 milyar dolar civarında ilave yük getirmiştir. U.S. Department

of State, “U.S. Counter Piracy and Maritime Security Action Plan”, June 2014, s. 4. <https://www.

state.gov/documents/organization/ 255377.pdf> (e.t.: 15 Mart 2018).

2 Aksar, Yusuf, Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk II, Gözden Geçirilmiş ve Güncellenmiş

3. Baskı, Seçkin, Ankara 2017, s. 73.

3 Uluslararası toplumun deniz haydutluğu ile mücadelesi hakkında geniş bilgi için bkz., Doğru, Sami, Uluslararası Hukukta Deniz Haydutluğu: Uluslararası Toplumun Mücadelesi ve Türkiye’nin

Katkıları, AÜHFD, 66 (3), 2017, s. 560-570.

4 U.S. Department of State, s. 4.

5 Bölgedeki mücadelede yer alan birçok Avrupalı devlet gemilerine tutuklama yapmama talimatı

verdiği bilinmektedir. Kontorovich, Eugene, A Guantanamo on the Sea: The Difficulty of Prose-cuting Pirates and Terrorists, 98 Cal. L. Rev. 243 (2010), s. 224. <http://scholarship.law.berkeley. edu/californialawreview/vol98/iss1/6> (e.t.: 15 Şubat 2018).

6 BM Genel Sekreteri’nin bu konuda hazırlattığı rapor için bkz., Lang, Jack, Report of the Special

Adviser to the Secretary-General on Legal Issues Related to Piracy off the Coast of Somalia, U.N.Doc. S/2011/39 (Jan. 24, 2011), par. 43-44. <http://oceansbeyondpiracy.org/sites/default/fi-les/somalia_s_2011_30_the_jack_lang_report.pdf> (e.t.: 12 Mart 2017).

(3)

başlatılması ve yargılanması, deniz haydutluğunun yok edilmesi mücadelesinin

vazgeçilmez parçasıdır.7

Deniz haydutlarının yargılanması konusunda ortaya çıkan bu dokunulmazlık kültürünün en önemli nedeni, diğerlerinin yanında, yakalanan deniz haydutla-rı hakkında işlem yapacak devletlerin ulusal mevzuatının eksikliğidir. Hâlbuki uluslararası hukukta deniz haydutları ile ilgili “evrensel yargı yetkisi” 100 yıldan fazla süredir mevcuttur. Hatta çoğu devlet, haydutların yargılanması konusunda imzacılarını deniz haydutluğu ile mücadelede iş birliği yapmaya çağıran 1982

BMDHS8 ile 1988 tarihli Denizde Yasadışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi’nin

(Convention for the Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Maritime

Navigation - 1988 SUA Sözleşmesi) tarafıdır.9

Bu çalışmanın temel amacı, deniz haydutluğu sorununa ilişkin uluslararası hukuki rejimi ortaya koymak ve bu sorununun çözümünün önemli bir ayağı olan deniz haydutlarının yargılanmasına ilişkin mevcut kuralların etkinliğini değerlendirmektir. Çalışmada, önce deniz haydutluğu ile mücadelenin hukuki alt yapısını oluşturan uluslararası sözleşmeler çerçevesinde deniz haydutluğu-nun tanımı ve bu tanımdan kaynaklanan sorunlar özetlenecektir. Daha sonra deniz haydutları üzerinde evrensel yargı yetkisinin kullanılması ve bu bağlam-da deniz haydutlarının yargılanmasına ilişkin ortaya çıkan sorunlar üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda, anılan sorunların çözümüne yönelik uluslararası toplumun aldığı önlemler ile Türkiye dâhil bazı devletlerin iç hukuk kuralları incelenecek ve çözüm önerileri sunulacaktır. Korsanlık / haydutluk ayrımı ve bu kapsamda geçmişten günümüze deniz haydutluğunun hukuki tanımındaki değişiklikler ile uluslararası toplumun bunlarla mücadelesi ve bu mücadeleye Türkiye’nin katkısı ayrı bir çalışmada incelendiğinden çalışmanın kapsamı dı-şında tutulmuştur.10

I. DENİZ HAYDUTLUĞU: İNSANLIĞIN DÜŞMANI A. Genel Olarak

Yaklaşık 140 milyon kilometre kare ile yerkürenin %72’sini kaplayan ve ya-şamın kendisinin içinden doğduğu denizler, sadece yarattığı hayat için birincil besin kaynağı olmakla kalmamış aynı zamanda eski dönemlerden itibaren ticaret, seyahat ve keşifler için çok önemli vasat teşkil etmiştir. Bu kapsamda denizler

7 Geiss, Robin / Petrig, Anna, Piracy and Armed Robbery at Sea: The Legal Framework for

Coun-ter-Piracy Operations in Somalia and the Gulf of Aden, Oxford University Press, New York 2011, s. 136.

8 Sözleşmenin metni için bkz., Bozkurt, Enver, Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, Ankara

1992, ss. 176-229.

9 Duton, Yvonne M., Maritime Piracy and the Impunity Gap: Insufficient National Laws or Lack of

Political Will?, 86 Tul. L. Rev.1111, s. 1115-1116.

(4)

bir yandan doğal bir engel olarak insanları birbirinden ayırırken diğer yandan da

onların birleşmeleri için ulaşım imkânı sağlamaktadır.11

Denizlerdeki ulaşımı sağlayan gemiler; özellikle geçmişte zenginliğin kaynağı, bayraklarını taşıdıkları ülkelerin temsilcisi, önemli bir ulaştırma aracı olarak algılan-mıştır. Bu nedenle gemiler, bu zenginliğe ulaşmayı amaçlayan, siyasi saiklerle başka bir ülkenin sembolüne saldırma düşüncesini taşıyan, yahut uyuşturucu veya insan kaçakçılığı yapmak isteyen grupların hedefi olmuştur. Diğer taraftan, yılın her günü, günün 24 saati denizlerde seyreden binlerce gemi, bu seyir esnasında çeşitli riskler-le karşı karşıya kalmaktadır. Başlangıçta denizriskler-lerin doğal ortamındaki koşullardan

kaynaklanan bu risklerin12 yanında, “korsanlık / deniz haydutluğu” da öteden beri

gemicilik için çok önemli bir tehdit oluşturmuştur.13 Bu bağlamda iki soru denizciler

için her zaman önemli olmuştur: “Gemilerimizi ve yüklerini nasıl güvenli bir şekilde

varış limanına ulaştırabiliriz? Gemi adamlarımızın güvenliğini nasıl sağlarız?”14

Deniz haydutluğu yeni bir olgu değildir. Bu tür saldırıların ilk kayıtlarına M.Ö. 1190’da Akdeniz’de rastlanmaktadır. M.Ö. 8. yüzyılda Homeraos’un İlyada

ve Odysseis destanlarının ikisinde de deniz haydutluğundan bahsedilmektedir.15

Çok eski bir suç olan deniz haydutluğunu deniz alanlarında gerçekleşen di-ğer hukuk dışı eylemlerden ayırmak genelde zor olmuştur. Özellikle nitelikleri ve hukuki sonuçları itibarıyla birbirinden farklı kavramlar olan “korsanlık (corsair

/ privateering)” ile “deniz haydutluğu (piracy)” karıştırılmış, hatta bazen her iki

kavram da aynı anlamda kullanılmıştır.16 Savaşta, özel kişilere ait bir geminin,

savaşa taraf olan kendi devletinden izin / yetki belgesi alarak özel kişilere ait olan gemiler dâhil, diğer savaşan devlete karşı faaliyet yürüten ve savaş hukuku kurallarına tabi olan anlamındaki “korsanlık”, 1856 tarihli Paris Deklarasyonu

ile yasaklanmıştır.17 Buna karşın günümüzde halk dilinde yanlış şekilde

“korsan-11 “Ocean and the Law of the Sea”, United Nations, <http://www.un.org/en/sections/issues-depth/

oceans-and-law-sea/ index.html> (e.t.: 12 Aralık 2017).

12 Şiddetli fırtınalar ve tehlikeli mercan kayalıkları gemiler için; gemideki yorucu ve tehlikeli çalışma

ortamı, doğal olmayan yiyecekler ve su kıtlığı mürettebat için; bu tehlikelerle başa çıkmaya yö-nelik gerekli olan finans sıkıntısı ise işadamları için hep risk oluşturmuştur. Doğru, Sami, Ulus-lararası Hukukta Seyrüsefer Serbestliği ve Deniz Güvenliği, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2008, s. 139.

13 Parkinson, B.J., Maritime Security: A joint Responsibility, International Perspecktives on

Mariti-me Security, Thomas C. Fitzhugh III (ed.), U.S. DepartMariti-ment of Transportation, 1996, s. 199.

14 Heller-Roazen, Daniel, The Enemy of All: Piracy and the Law of Nations, Zone Books, New York,

2009, s. 31; Bento, Lucas, Toward an International Law of Piracy Sui Generis: How the Dual Nature of Maritime Piracy Law Enables Piracy to Flourish, 29 Berkeley J. Int’l L. 399, s. 399.

15 Şu dizeler deniz haydutlarını güzel tasvir etmektedir: “Kimsin sen ey yabancı? Nerelerden yelken

açtın?Nereye gidersin bu engin denizlerde?Ticaret için mi, yoksa macera için mi denizlerde dola-şırsın, tıpkı deniz haydutları gibi?Yaşamlarını tehlikeye atan ve başkalarına zarar veren”; Heller-Roazen, s. 31; Bento, s. 399.

16 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz., Doğru, AÜHFD, s. 553-557.

17 Meray, Seha

(5)

lık” olarak ifade edilen ve bireylerin kişisel amaçlarla açık denizlerde bir başka

gemiye yönelik gerçekleştirdiği hukuk dışı eylemler “deniz haydutluğu” olarak

nitelenmekte18 ve uluslararası suç sayılmaktadır.19 Uluslararası hukuk genel kabul

görmüş bir deniz haydutluğu tanımı yapamamış20 olsa da deniz haydutlarını

“in-sanlığın düşmanı (hostis humani generis)” olarak kabul etmiş ve bunlar üzerinde evrensel yargı yetkisini tanımıştır.21

B. Uluslararası Hukukta Deniz Haydutluğu

Mevcut yazılı literatürün deniz haydutluğuna yönelik ilk atıfları, İmparator

Justinianus döneminde 529 yılında hazırlanan ve Roma Hukuku külliyatının

en önemli bölümü olan Digesta’da22 ve Magna Cartayı da imzalayan

İngil-tere Kralı John’un 1201 yılında yayımladığı Fermanı’nda görülmektedir. Bu eski düzenlemelerin dışında deniz haydutlarının ilk defa “ulusal hukuk” çer-çevesinde İngiltere’de 1698’de yürürlüğe giren bir yasa ile cezalandırıldığını görmekteyiz. Daha sonra, deniz haydutlarının uluslararası deniz ticaretini ve ulaştırmasını tehdit etmeye başlamasıyla deniz haydutluğu uluslararası bir so-run haline gelmiştir.23

Deniz haydutluğuna ilişkin ilk hukuki belge yukarıda belirtilen 16

Ni-san 1856 tarihli Paris Deklarasyonu’dur. Bundan sonra, 1889 Montevideo Sözleşmesi deniz haydutluğunu önlemenin insanlığın sorumluluğu

olduğu-nu kabul etmiştir. 1937 Nyon Anlaşması, Akdeniz’de tanımlanamayan

sal-dırıları deniz haydutluğu olarak nitelendirmiştir.24 Deniz haydutluğunun ilk

18 Gabel, George D., Smoother Seas Ahead: The Draft Guidelines as an International Solution to

Modern-Day Piracy, 81 Tul. L. Rev. 1433, s. 1435.

19 Çaycı, Sadi, Deniz Haydutluğu ile Mücadele ve Türkiye’nin Konumu: Somali Örneği, ORSAM,

Rapor No: 1, Mart 2009, s. 6; Korsanlık-deniz haydutluğu ayırımı için bkz., Doğru, AÜHFD, s.

553-557.

20 Topal, Ahmet Hamdi, Uluslararası Hukukta Deniz Haydutluğu ve Mücadele Yöntemleri, AÜHFD,

Cilt: 59, Sayı: 1, 2010, s. 99. 1982 BMDHS’nin hazırlandığı dönemde deniz haydutluğunun önce-likli bir konu olmamasının da etkisiyle Harvard Hukuk Fakültesinin çabaları sonucunda hazırlanan 1932 tarihli Deniz Haydutluğuna İlişkin Sözleşme Taslağı esas alınarak hazırlanan 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesinin ilgili hükümleri Sözleşmeye aynen alınmıştır. Topal, s. 109-110.

21 Burgess, Douglas R., Hostis Humani Generi, Piracy, Terrorism and a New International Law, 13

U. Miami Int’l & Comp. L. Rev.293 (2006), s. 307.

22

Justinianus (526-565) Roma İmparatorluğunun Klasik Dönemine (MS ilk 200 yıl) ait hukuku der-leyip, kendi dönemine uyarlamıştır. Bu amaçla hazırlattığı eserlere Corpus Iuris Civilis (C.I.C.) adı verilmiştir. C.I.S. dört bölümden oluşur: 1) Institutiones, hukuka yeni başlayanlara hukuku öğret-mek amacıyla hazırlanmıştır. 2) Digesta (Digest), klasik dönem hukukçuların eserlerinden alınan parçalardan oluşturulmuş 50 kitaplık bölümdür. 3) Codex, İmparator emirnamelerinin derlenmiş halidir. 4) Novella, İmparator Justinianus’un C.I.C.’i yayımladığı tarih olan 534’den öldüğü tarih olan 565’e kadar yayımladığı emirnamelerdir. Bunlar Ortaçağ’da C.I.C.’e eklenmiş ve onun par-çası sayılmıştır. Çelebican, Özcan Kardeniz, Roma Hukuku, Ankara 2014, 2. 47-54; Tahiroğlu,

Bülent / Erdoğmuş, Belgin, Roma Hukuku Dersleri, İstanbul 2013, s. 84-94.

23 Keyuan, Zou, New Developments in the International Law of Piracy, 8 Chinese J. Int’l L. 323, s.

323.

(6)

tanımı örf ve âdet hukuku kuralını kodifiye eden 1958 Cenevre Açık Deniz

Sözleşmesi’nde yapılmıştır.25 Günümüzde deniz haydutluğuna dair temel

hükümler 1982 BMDH’nin 100-107. maddelerinde yer almaktadır.26 Herkes

tarafından benimsenen genel bir tanım olarak kabul edilmemekle27 birlikte,

1958 Açık Deniz Sözleşmesi’nin 15. maddesindeki tanım 1982 BMDHS’nin 101. maddesinde de tekrarlanmıştır:

“Madde 101- Deniz haydutluğunun tarifi

Deniz haydutluğu aşağıdaki hareketlerin herhangi birisinden ibarettir:

a) Özel bir geminin veya özel bir uçağın mürettebatı veya yolcuları tarafından özel amaçlarla işlenen ve:

i. Açık denizde, başka bir gemi veya uçağa karşı veya böyle bir gemi veya uçakta bulunan kişilere yöneltilmiş,

ii. Herhangi bir devletin yargı yetkisi dışında bulunan, bir gemiye, uçağa, şahıslara veya mala karşı yöneltilmiş,

iii. Herhangi bir gayri hukukî şiddet ve alıkoyma veya herhangi bir yağ-macılık fiili,

b) Bir gemi veya uçağı onu haydut bir gemi veya uçak yapan olayları bilerek onun işletilmesine ihtiyarî herhangi bir şekilde katılma fiili,

c) (a) veya (b) bentlerinde tarifi yapılan bir hareketi teşvik eden veya kasten kolaylaştıran herhangi bir fiil.”28

Madde metninden de anlaşılacağı gibi şiddet, alıkoyma ve yağma fiillerinin uluslararası hukuk açısından deniz haydutluğu olarak tanımlanabilmesi için bu fillerin; açık denizde veya herhangi bir devletin yetkisi dışında kalan bir yerde işlenmiş olması, özel bir gemi veya uçağın mürettebat veya yolcuları tarafından

25 1924 yılında Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, Konsey’den uluslararası hukukun kodifikasyonu

konusunda bir “Uzmanlar Komitesi” oluşturmasını talep etmiştir. Toplanan bu Komitenin belirlediği çalışma konuları arasına “deniz haydutluğu” da alınmış ve buna ilişkin bir alt komite oluşturul-muştur. Japon raportör Matsuda ve Çinli temsilci Wang Chung-Hui’den oluşan bu Komite, Matsu-da Taslağı adı verilen bir belge hazırlamıştır. Daha sonra deniz haydutluğu konusu uluslararası toplumun gündeminden düşünce bu konu 1930’da toplanan Milletler Cemiyeti La Haye Kodifikas-yon Konferansının gündemine alınmamıştır. Ancak Milletler Cemiyetinin bu kodifikasKodifikas-yon süreci Harvard Hukuk Fakültesinin de bu konuda araştırma projesini başlatmasına neden olmuştur. Bu kapsamda yapılan çalışma sonucunda 1932 tarihli Deniz Haydutluğuna İlişkin Sözleşme Taslağı hazırlanmıştır. İşte 12 maddeden oluşan bu taslak kabul edilmese de kendisinden sonraki çalış-malara esas teşkil etmiştir. Geiss / Petrig, s. 37-38; Topal, s. 109.

26 Sözleşme metni için bkz., Kaya, İbrahim, Uluslararası Hukukta Temel

Belgeler, Gözden Geçiril-miş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2016, s. 297-393.

27 Deniz haydutluğu suçunun mahiyeti günümüzde değiştiği halde Sözleşmelerdeki tanımın 1932

tarihli Harvard Taslağına dayandığı ve dolayısıyla ihtiyacı karşılamadığı, yeni duruma uygun ta-nımın yapılması gerektiği belirtilmektedir. Bu konuda bkz., Madden, Mike, Trading the Shield of Sovereignty for the Scales of Justice: A Proposal for Reform of International Sea Piracy Laws, 21 U.S.F. Mar. L.J. 139, s. 141-142. Topal, deniz haydutluğuna dair genel kabul gören bir tanımın olmadığını vurgulamaktadır. Topal, s. 99.

28 Gündüz, Aslan, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Teşkilatlar Hakkında Temel

(7)

belirtilen yerde bulunan diğer bir gemi veya uçağa karşı işlenmiş olması, kişisel

çıkar amacıyla işlenmiş olması gerekir.29

Yukarıda belirtilen nitelikteki eylemlerin söz konusu olduğu durumlarda, bu eylemlerin önlenmesi ve faillerinin kovuşturulması sadece bu kişilerin ya da ilgili gemilerin ve uçakların uyruğunu taşıdığı devletin yargı yetkisi ile sınırlı kalma-maktadır. Bu durumu saptayan her devlet, ilgili gemi ya da uçağa ilişkin olarak

kolluk ve yargı yetkilerini kullanabilmektedir.30 Böylece, bir devletin savaş

gemi-leri ya da kamu gücü kullanmaya yetkili öteki devlet gemigemi-leri ile askerî uçakları

ve kamu gücü kullanmaya yetkili öteki devlet uçakları,31 açık denizde bu tür

ey-lemlerinden kuşkulandıkları gemileri durdurma ve denetleme yetkisine sahiptir. Anılan üçüncü devlet gemileri ve uçakları, deniz haydutluğu eylemini belirledik-leri takdirde bu eylemde kullanılan gemilere, uçaklara ve gasp edilen mallara el koymak ve eylemi gerçekleştirenleri yakalayarak ulusal yargı organlarına teslim etmek yetkisiyle donatılmıştır ancak bu denetleme ve yargılama yetkisi keyfi bir

biçimde kullanılmamalıdır.32 Aksi halde, yetersiz nedenlere dayalı olarak hareket

eden devletin uluslararası sorumluluğu ileri sürülebilecektir.

C. 1982 BMDHS’deki Deniz Haydutluğu Tanımından Kaynaklanan Sorunlar

Uluslararası hukukun deniz haydutluğu ile ilgili yukarıda özetlenen ve baş-langıçta örf ve âdet hukuku kuralı olarak ortaya çıkan, sonra da 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi ve 1982 BMDHS ile yazılı hale getirilen mevcut yapısı yakın zamana kadar hiç değişmeden varlığını korumasına rağmen, suçun vasfının özellikle son dönemde önemli ölçüde değiştiği görülmektedir. 1982 BMDHS’de vücut bulan deniz hukuku ile ilgili uluslararası andlaşmalar hukuku kuralları, esasen, “yelkenli çağında” uluslararası sularda kişisel çıkar elde etmek amacıy-la kendi gemileri ile ticaret gemilerine saldıran deniz haydutamacıy-ları ile mücadeleye yönelik devlet uygulamalarıyla oluşan örf ve âdet hukuku kurallarına göre bi-çimlendirilmişti. Buna karşın, günümüzdeki deniz haydutları -modern deniz

hay-dutları-33 hukuk düzeninin yetersiz, kanun hâkimiyetinin zayıf olduğu “başarısız

devletlerin (failed state)”34 karasularında faaliyet göstermektedirler; kaçırma da 29 Denizde terör, bütün devletlere yargılama yetkisi veren deniz

haydutluğu suçu olarak tanımlan-maz. Haines, Steven, The Law of the Sea and Maritime Crime, Crime at Sea, The Nautical Institute, 1996, s. 21. 30 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, md.19. Sözleşmenin tam metni için bkz., Gündüz, s. 176-229; 1982 BMDHS md.105. 31 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, md.21; 1982 BMDHS md.107. 32 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, md.20; 1982 BMDHS md.106. 33 Modern deniz haydutları için bkz., Doğru, AÜHFD, s. 557-559.

34 Failed state kavramının Türkçe kullanımı ile ilgili başarısız devlet, düşkün devlet, aciz devlet, zayıf

devlet gibi öneriler bulunmakla birlikte çalışmada Türkçede en çok kullanılan “başarısız devlet” kavramı tercih edilmiştir. Başarısız devlet, fonksiyonel bir hükümeti olmayan, kurumları tarafından kuvvet kullanımını kontrol altında tutamayan, vatandaşları için güvenlik sağlayamayan ve sınır güvenliğini tesis edemeyen devlet olarak tanımlanmaktadır. Batır, Kerem, Yirmibirinci Yüzyılda

(8)

dâhil olmak üzere herhangi bir yolla hedef gemilerin kontrolünü ele geçirmeye

çalışırlar ve çoğunlukla siyasi ve kişisel çıkar motivasyonuyla35 hareket ederler.

Diğer bir deyişle, deniz haydutluğunun uluslararası hukukta yapılan hukuki ta-nımlaması bugün artık denizlerde işlenen suçun tabiatıyla örtüşmemekte ve

mev-cut kurallar bu suçla mücadele için yetersiz kalmaktadır.36

Bu yetersizliğin çeşitli nedenleri vardır. Nedenlerin en önemlilerinden biri, Sözleşme’deki tanımdan kaynaklıdır. Bunlar, deniz haydutluğu fiilinin; a) “özel amaç (private ends)” şartı, b) “iki gemi” şartı, c) “açık deniz” şartı zorunluluğuna ilişkindir. Diğer bir neden ise, 1982 BMDHS’nin, devletleri, deniz haydutluğu ile mücadele taahhütlerini yerine getirecek yani yakalanan deniz haydutlarını yargı-layacak ve cezalandıracak mekanizmaların kurulmasına yönelik iç hukuk

kural-ları oluşturmaya zorlayacak hükmünün olmayışıdır.37

Tanımdan kaynaklı nedenlerin başında “özel amaç” şartı yer almaktadır. Buna göre, bir fiilin deniz haydutluğu şeklinde nitelendirilebilmesi için, saldır-ganların “özel amaç” yani “kişisel çıkar” doğrultusunda hareket etmeleri

gerek-mektedir.38 Bu da “terörist saldırıları” ve “siyasi eylemleri” kapsam dışında

bırak-maktadır.39 Hâlbuki kişisel çıkar amaçlı bir deniz haydutluğu eylemi, terör veya

siyasi hedeflere hizmet ediyor olabilir. Örneğin Nijerya Deltası’nda isyancılar, deniz haydutluğundan elde ettikleri gelirleri siyasi amaçlara özgüleyerek meşru-laştırmaya çalışmaktadır. Aynı şekilde Somali’de deniz haydutları, elde ettikleri

Deniz Haydutluğu ve Uluslararası Hukuk, USAK Yayınları, Ankara, 2011, s. 204. Uluslararası hukukun asıl süjesi olan devletlerin zayıflaması, çöküş sürecine girmesi, çökmesi ya da temel fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar zayıf olmaları küreselleşme ile birlikte uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri derinden etkilemektedir. Çöküş sürecindeki devletleri tanımlamak amacıyla kullanılan bu terim henüz hukuk terimi de değildir. Bu yüzden, başarısız devletlerle ilgili problemlerin uzun yıllar uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukun en önemli tartışma konula-rının başında geleceği söylenebilir. Özalp, Osman N., Uluslararası İlişkilerde Başarısız Devletler Sorunsalı ve Bu Sorunsalın Uluslararası Hukuka Etkileri, İUHFM, C. LXXII, S. 1, s. 349. Bu ba-kımdan çalışmada kullanılan “başarısız devlet” tanımının hukukiliği üzerinde durulmamış, sadece ülkesi üzerinde egemenliğini tam olarak kullanamayan/ülkesi üzerinde kontrol sağlayaman dev-letlerin durumunu tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. 35 Modern deniz haydutlarının mevcut tanımla paralellik göstermeyen bu hareket tarzı uluslararası toplumun deniz haydutluğu ile mücadelesini güçleştirmektedir. Deniz haydutluğunun tanımında öngörülen “özel amaç / kişisel çıkar” şartı devlet destekli “korsanlığın” hüküm sürdüğü dönem-lerde (1856 öncesi) korsanlıkla deniz haydutluğunu ayırmak için ortaya çıkmış ve bir örf ve adet hukuku kuralı haline geldiği için de esasen o dönemde deniz haydutlarının eylemleri yok dene-cek kadar azalmasına rağmen çok fazla önemsenmeden ve kolaycılığa kaçılarak 1932 Harvard Taslağına da alınmıştır. Yani günümüzde bu şartın muhafaza edilmesini gerektirecek bir durum yoktur. Madden, s. 143-145. 36 Madden, s. 140-141.

37 Bento, Lucas, 29 Berkley J. Int’l L. 399, s. 416-417.

38 Deniz haydutluğu eylemindeki bu “özel amaç” ölçütü, 16. ve 17. yüzyılda “korsanlıkla” “deniz

haydutluğunu” ayırmak için konmuştur. Bununla birlikte 1982 BMDHS, bir deniz haydutluğu saldı- rısının amacının nasıl ve kim tarafından belirlenerek tanımlanacağı konusuna bir açıklık getirme-mektedir. Bento, s. 417.

(9)

fidyeleri siyasi amaçlarını geliştirmeye yönelik kullanmaktadır. Son BM Rapor-ları, Somali’nin Putland eyaleti idarecilerinin deniz haydutluğu faaliyetlerine ka-tıldıklarını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, Isanga gibi bazı yazarlar siyasi faali-yetleri desteklemek amacıyla fidye almaya yönelik gerçekleştirilen bu eylemlerin

de “özel amaç / kişisel çıkar” ölçütünün kapsamına alınmasını önermektedirler.40

İkinci olarak, “iki gemi” ölçütü de bazı sorunlara yol açmaktadır. Yukarıda verilen tanımdan da anlaşılacağı gibi 1982 BMDHS, mürettebatının isyan ederek denetimini ele geçirdiği bir devlet gemisinin md.102’de41 tanımlanmış istisnai

durumu dışında, bir özel geminin mürettebat veya yolcularının bir başka gemiye saldırısını deniz haydutluğu fiili olarak tanımlamaktadır. Örneğin bir geminin mü-rettebat veya yolcusu tarafından ele geçirilmesi durumu, eylem fidye alma amaçlı

bile olsa, bu kapsamda değerlendirilmemektedir.42 Hâlbuki bir ticaret gemisine

“deniz haydutu” kimliğini saklayarak binen bir yolcu ya da o gemide mürettebat olarak işe giren birinin, ekonomik amaçla gemiyi kaçırarak fidye talep etmesi mümkündür. Nitekim gemiye yolcu olarak binen deniz haydutlarının; 1961’de Portekiz gemisi Santa Maria’yı, 1985’te İtalyan gemisi Achille Lauro’yu

kaçır-ma eylemleri deniz haydutluğu kapsamında nitelendirilmemiştir.43 Bu ihtimaller

“iki gemi” ölçütüne uygun deniz haydutluğu eylemlerini azaltan operasyonların neticesinde daha çok gündeme gelebilecektir. Ne olursa olsun, hem hukuki hem de pratik anlamda, geminin kontrolünün içeriden ele geçirilmesi eyleminin deniz haydutluğu dışında tutulmasının amacı çok da açık değildir. Söz konusu eylemin amacı farklı olabilir ama sonuçları, hırsızlık, yaralama ve ölüm gibi hep aynıdır. Bu ayırımın daha trajik sonucu, bayrak devletinin “başarısız devlet” olduğu

du-rumlarda ortaya çıkar.44 Örneğin başarısız devlet (A)’nın siciline kayıtlı bir

tica-ret gemisinin mütica-rettebatı; gemide kontrolü ele geçirir ve gemi sahibinden fidye isterse, 1982 BMDHS’ne göre deniz haydutluğu fiili olarak tanımlanmayan bu olay tamamen (A) devletinin yargı yetkisine tabi olacaktır. Bu durumda, etkin bir yargı organı ve kolluk gücü olmayan (A) devleti bu hukuk dışı eylemi yapanları yakalayıp yargı önüne çıkaramayacak ve suç cezasız kalacaktır.

40 Isanga, Joseph M., Countering Persistent Contemporary Sea Piracy: Expanding Jurisdictional

Regimes, 59 Am. U. L. Rev. 1267, s. 1284.

41 Madde 102: Mürettebatı isyan eden bir savaş gemisi, bir devlet gemisi veya bir devlet uçağı

yo-luyla deniz haydutluğu

Mürettebatının isyan ederek denetimini ele geçirdiği bir savaş gemisi, bir devlet gemisi veya bir devlet uçağı tarafından işlenen 101. maddede tanımlanmış deniz haydutluğu fiilleri, özel bir gemi veya uçak tarafından işlenen fiillerle bir tutulur. 42 Keyuan, s. 324. 43 Bu konuda bkz., Doğru, Sami, Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesi-ne Dair Sözleşme (SUA Sözleşmesi)’de Yapılan Değişikliklerin Yürürlüğe Girişi: Deniz Güvenliği Paradigması Değişiyor mu?, Deniz Hukuku Sempozyumu (24-25 Mart 2011), (ed: Sami Doğru), Çağ Üniversitesi Yayınları No: 18, Adana 2012, s. 22.

(10)

1982 BMDHS’de tanımlanan “deniz haydutluğu” suçunda “siyasi amaçlı” ey-lemlerin kapsam dışında tutulması ve “iki gemi” gibi ölçütlerden kaynaklı sorunların giderilmesi için 10 Mart 1988 tarihinde Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Hakkında Sözleşme (1988 SUA Sözleşmesi) kabul edilmiş-tir. Türkiye’nin de imzaladığı ve 1 Mart 1992 tarihinde yürürlüğe giren bu Sözleş-me, esas olarak, denizde siyasi amaçlarla işlenen şiddet olayları ile mücadele etmek

amacıyla hazırlanmıştır.45 “Deniz haydutluğu” terim olarak Sözleşme’de yer almasa

da şiddet içeren tüm fiilleri bünyesinde barındırdığından Sözleşme açık denizde

ger-çekleşen deniz haydutluğu eylemlerini de kapsamaktadır. Devlet gemilerinin46 kapsam

dışında tutulduğu Sözleşme’nin 3. maddesinde suçlar sayılmıştır. 1982 BMDHS’nin aksine Sözleşme’de, “açık deniz” ve “devletin yargı yetkisine tabi deniz alanları” ay-rımı yapılmadan, bütün deniz alanlarında gerçekleştirilen hukuk dışı fiillerin amacına bakılmaksızın suç teşkil edeceği kabul edilmiştir. Mevcut haliyle Sözleşme’nin deniz haydutluğu ve deniz alanlarının güvenliği açısından bazı boşlukları doldurduğu ve el-verişli bir hukuki çerçeve oluşturduğu söylenebilir. Bu kapsamda Sözleşme’yi 1982 BMDHS’den ayıran iki önemli yön vardır. Bunlardan biri, Sözleşme’de tanımlanan suçların açık denizde işlenmesi gereğinin olmaması; diğeri ise bu suçların cezalandı-rılması konusunda taraf devletlere iç hukuklarında düzenleme yapma yükümlülüğü getirmesidir.47 Bununla birlikte Sözleşme’nin; deniz haydutlarının yargılanması ile

il-gili “evrensellik ilkesini” tanımaması, Somali, Filipinler, Malezya ve Endonezya gibi çok yoğun deniz haydutu saldırılarına maruz kalan sahil devletlerinin Sözleşme’ye taraf olmamaları, Sözleşme’nin yer bakımından uygulanabilirliğini önemli ölçüde

et-kilemektedir.48 Bu bakımdan Sözleşme, deniz haydutluğunun 1982 BMDHS’deki

ta-nımından kaynaklanan ve yukarıda belirtilen olumsuz etkilerini tam anlamıyla ortadan kaldırmamaktadır. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de uçaklarla gerçekleştirilen terör saldırıları sonrasında, gemilerin de benzeri saldırılarda kullanılabileceği düşüncesiyle, 1988 SUA Sözleşmesi’nde değişiklik yapılmasına karar verilmiş ve “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Hakkında Sözleşmeye Ait 2005

Protokolü (1988 SUA Sözleşmesi 2005 Protokolü) 14 Ekim 2005’te imzalanmıştır.49

45 R.G. 26 Ocak 1998, S. 23242, Düstur V. Tertip, C. 37. 46 Md.2.

47 Md.6.

48 Bento, s. 424; Topal, s. 115, dip not. 23; Ayrıca Sözleşmeye taraf olan devletler için bkz., Status of multilateral Conventions and instruments in respect of which the International Maritime Organization or its Secretary-General performs depositary or other functions: As at 19 April 2016, IMO, ˂http://www.imo.org/en/About/Conventions/StatusOfConventions/Documents/

Status%20-%202016.pdf˃ (e.t.: 9 Mayıs 2017).

49 Konferansta Türkiye’nin de içinde bulunduğu 72 ülke Sözleşmeyi imzalamıştır. Young, Christop-her, Balancing Maritime Security and Freedom of Navigation on the High Seas: A Study of the

Multilateral Negatiaiton Process in Action, The University of Queensland Law Journal, Vol. 24:2, 2005, s. 431. Konferansın görüşme tutanakları şu belgelerde bulunabilir: IMO Hukuk Komitesinin Konferansa sunduğu temel metin için bkz., LEG/CONF.15/3 ve LEG/CONF.15/4; Genel Kurula sunulan nihai metin için bkz., LEG/CONF.15/DC/1 to DC 3.

(11)

1988 SUA Sözleşmesi 2005 Protokolü, 1988 SUA Sözleşmesi’nde belirtilen suçların işlendiği veya işleneceği düşünülen “gemilere çıkılmasına (boarding)” ve “suçluların

geri verilmesine” dair yeni düzenlemeler getirmiştir.50

Üçüncü olarak, 1982 BMDHS’de tanımlanan deniz haydutluğunun açık de-nizlerde veya hiçbir devletin yetkisi altında olmayan yerlerde gerçekleşme şartı yani “açık deniz” şartı coğrafi bir sınırlandırma getirmekte ve bu sınırlandırmayla tanımlanan “deniz haydutluğu” günümüzde “modern deniz haydutluğu” resmi ile tam olarak örtüşmemektedir. Bu bakımdan 1982 BMDHS’nin coğrafi tanımlama-sının, günümüz modern deniz haydutluğu ile mücadeleye iki farklı olumsuz etkisi vardır. Bunlardan ilki, 1982 BMDHS’nin “açık deniz” tanımındaki belirsizlikten kaynaklanmaktadır. 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, açık denizi denizin

iç suları ya da karasularına dâhil olmayan bütün parçaları olarak tanımlarken;51

1982 BMDHS, açık deniz alanının hangi deniz alanlarını içerdiğini belirtmeden yalnızca uygulanacak kurallar açısından bu alanı belirleme yolunu seçmiştir.52

Bu çerçevede açık deniz rejiminin uygulanacağı deniz alanı, iç sular,

karasula-rı, takımada devletlerinin takımada suları ve münhasır ekonomik bölge dışında

kalan deniz alanını kapsamaktadır.53 Bu durumda, sahil devletlerinin ilan

edebi-leceği 200 deniz mili genişliğindeki münhasır ekonomik bölgede meydana

gele-cek gayri hukuki eylemler bu tanımın dışında kalmaktadır.54 Bundan dolayı deniz

haydutluğu üzerinde bayrak devleti dışındaki devletlerin yargı yetkisi azalmak-tadır. Çünkü 1982 BMDHS tanımına göre, denizlerde meydana gelen hukuk dışı

eylemlerin 1/5’ten daha azı “açık denizlerde” ortaya çıkmaktadır.55 Sakhuja gibi

bazı yazarlar bu tanımlamayı fazla kısıtlayıcı56 bulmakta ve devletlerin bazı

ege-men yetkilerini kullandığı deniz alanlarında (bitişik bölge ve münhasır ekonomik

50 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz., Doğru, Deniz Hukuku Sempozyumu (24-25 Mart

2011), s. 27-30.

51 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, Md.1. 52 1982 BMDHS, md.86.

53 Münhasır ekonomik bölgenin deniz tarafındaki alanlar açık deniz olarak tanımlanmaktadır. Sparks, Thomas McK., Costal State Authority, Maritime Operational

Zones, (Ed.: Richard Jaqu-es), United States Naval War College, 2006, s. 1-3.

54 Böyle düşünenlere göre, eğer deniz haydutluğu sadece açık denizlerde ve herhangi bir devletin

yetkisi dışındaki bir deniz alanında işlenebilecekse, o zaman bütün devletler deniz haydutluğunun kendi sularında (karasuları yanında bitişik bölge ve münhasır ekonomik bölge dâhil) meydana gelmediğini iddia edebileceklerdir. Bu da sanki deniz haydutluğunun cezalandırılmasının önlen-mesi için denizlerin yeniden bölgelere ayrılması anlamına gelecektir. Onlara göre, karasuları, bitişik bölge ve münhasır ekonomik bölge tabirleri ihdas edilmeden önce üç deniz milin ötesinde işlenen bu fiiller deniz haydutluğu olarak tanımlanırdı, ama şimdi aynı bölgede işlenen aynı suçlar deniz haydutluğu olarak tanımlanmamaktadır. Buna göre, Kaptan Morgan’ın resmî olarak deniz haydutu vasfını kazanması için bugün sahilden 200 mil ötede seyretmesi gerekmektedir. Mejia,

Maximo Quibranza, Defining Maritime Violence and Maritime Security, Maritime Violence and

Other Security Issues At Sea, The Proceedings of the Symposium on Maritime Violence and other Security Issues at Sea, World Maritime University, Sweden, August 2004, s. 31-32.

55 Isanga, s. 1293; Ayrıca bkz., Bento, s. 419. 56 Isanga, s. 1293.

(12)

bölge gibi) meydana gelen bu tür olayları da haydutluk olarak tanımlamaktadır. Nitekim 1982 BMDHS’nin diğer bazı hükümleri böyle bir yoruma imkân sağla-maktadır. Sözleşme’nin 58/2. maddesinde, içinde deniz haydutluğunun da tanım-landığı Sözleşme’nin 88 ilâ 115. maddeleri arasındaki düzenlemelerin, V. Kısma aykırı olmadığı ölçüde münhasır ekonomik bölgeye de uygulanacağı hükmü yer almaktadır. Böylece deniz haydutluğuna ilişkin düzenlemeler, bir devletin mün-hasır ekonomik bölgesi üzerinde de uygulanabilecektir. Şu halde, bir devletin münhasır ekonomik bölgesi içinde işlenen fiiller deniz haydutluğu tanımı içine girecek ve diğer devletler bu alan üzerinde 105. maddede yer alan yetkileri kulla-nabilecektir. Bu bakımdan, 1982 BMDHS’nin “açık deniz” tanımından kaynak-lanan endişenin hukuki zemini bulunmamaktadır.

1982 BMDHS’nin açık deniz şartının olumsuz ikinci etkisi, Sözleşme’nin 3. maddesi ile devletlere karasularını 12 deniz miline kadar genişletme hakkı veril-mesiyle ortaya çıkmıştır. Denize kıyısı olan devletlerin bu hükme dayanarak ka-rasuları genişliğini 12 deniz miline çıkarmasıyla devletlerin münhasır yetkisinde

olan karasuları alanı üç, dört kat büyüyecek;57 bu alanda ortaya çıkabilecek hukuk

dışı eylemler deniz haydutluğu tanımı dışında kalacak ve sadece kıyı devletinin ulusal mevzuatı çerçevesinde cezalandırabileceği bir suç halini alacaktır. İşte bu nedenle Martin Murphy, devletlerin egemenliği altındaki deniz alanlarının geniş-letilmesinin bazı durumlarda deniz haydutluğu eylemlerinin artmasına neden

ola-cağını iddia etmektedir.58 Murphy’e göre; özellikle zayıf, başarısız devletlerin

ka-rasularını denetim altına alamaması, deniz haydutlarına uygun zemin yaratmakta, güçlü devletler de, zayıf devletlerin egemenliğine göstermek zorunda oldukları saygı gereği, bu alanlara müdahale edememektedir. Bu durum Somali sahilleri

ve Aden Körfezi’nde çok açık bir şekilde yaşanmaktadır.59 Açık denizlerde

ge-milere saldıran deniz haydutları, daha sonra hızlıca Somali karasularına kaçarak uluslararası gücün müdahalesinden kurtulmaktadır. Somali’nin başarısız devlet durumundan kaynaklı bu sorun, her ne kadar BMGK’nin aldığı kararlarla bölge-de mücabölge-dele yürüten diğer bölge-devlet gemilerine Somali karasularına girme yetkisi

vermesiyle çözülmüşse de,60 getirilen bölgesel çözüm genel bir kural

oluşturma-57 1982 BMDHS öncesi karasularının genişliğini belirleyen herhangi bir sözleşme olmamakla birlikte

devletler genellikle 3-6 deniz mili genişliğinde karasuları ilan etmekteydiler.

58 Murphy, Martin, Piracy and UNCLOS: Does International Law Help Regional States Combat

Piracy?, Violence at Sea: Piracy in the Age of Terrorism, (ed.: Peter Lehr), New York & Abing-don: Routledge. 2007, s. 165. Ayrıca, genişleyen bu karasularının, özellikle gemilerin seyrüsefer amaçlı içinden geçtiği körfez, boğaz ve takımadaların olduğu yerlerde daha da büyük sorunlara yol açtığı belirtilmektedir. Kontorovich, s. 253. 59 Bu bölgede gemilere karşı yürütülen deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerinin 4/5’in kara-sularında meydana geldiği tespit edilmiştir. Isanga, s. 1293. 60 Bölgede deniz haydutluğuna karşı mücadele eden devletler, bu kararın kabulünden itibaren 6 ay içinde, Geçici Federal Hükümetin Genel Sekreter’e ön bildiriminden sonra Somali’nin karasuları-na girebilecektir. BM Güvenlik Konseyi, 1816 (2008) Sayılı Karar, md.7; Bu süre daha sonra alı-nan kararlar ile çeşitli defalar uzatılmıştır. Kararlar için bkz., BM Güvenlik Konseyinin 1846 (2008)

(13)

makta; dünyanın diğer yerlerinde, örneğin Doğu Asya’da meydana gelen deniz haydutluğu olaylarında yine söz konusu sınırlama ile karşı karşıya kalınmaya devam edilmektedir. Bu soruna çözüm olarak, deniz haydutluğu tanımında yer alan “coğrafi ölçütün” karasularını da kapsayacak şekilde değiştirilmesini teklif

edenler olsa da61 böyle bir değişikliğin uzun yıllar içinde, önce örf ve âdet hukuku

kuralı olarak ortaya çıkan ve sonra sözleşme hükmü haline getirilen “karasuları üzerindeki kıyı devletinin münhasır egemenliği” ve “açık denizlerin serbestliği”

esasına dayalı “denizlerin düzeni” mantığı ile uyuşmayacağı açıktır.62 Nitekim

Somali’deki mücadeleye ilişkin alınan BMGK kararlarında da buna vurgu

ya-pılmıştır.63 Bu bakımdan, Sözleşme’nin deniz haydutluğu suçu tanımındaki “açık

deniz” şartının muhafazası, uluslararası deniz hukuku kuralları ile oluşturulan “denizlerin düzeni” gereğidir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (International

Ma-ritime Organization-IMO),64 1982 BMDHS’de yer alan bu tanımından kaynaklı

sorunun çözümüne yönelik olarak ayrıca “silahlı soygun” adında bir başka ta-nım yapmıştır. IMO, Gemilere Karşı Haydutluk ve Silahlı Soygun Soruşturmaları

Usulü isimli kararında silahlı soygunu, “bir gemi ya da gemi üzerindeki

kişi-lere veya bunların mallarına karşı bir devletin iç sularında, takımada sularında ve karasularında kişisel çıkar amaçlı gerçekleştirilen her türlü şiddet, alıkoyma

eylemleri veya bunların tehdidi” olarak tanımlamıştır.65 Böylece IMO’nun tanımı,

“deniz haydutluğu” ve “denizde silahlı soygun” eylemlerini uluslararası hukukta birlikte değerlendirmekte ve bu eylemlere aynı cezanın verilmesini

öngörmekte-dir.66 Bununla birlikte, sahildar devletin iç suları ve karasularında gerçekleşecek

sayılı kararının 10. Paragraf; 1851 (2008) sayılı kararın 6. Paragrafı; 1897 (2009) sayılı kararın 7. Paragrafı; 1950 (2010) sayılı kararın 7. paragrafı, 2020 (2011) sayılı kararın 9. Paragrafı; 2077 (2012) sayılı kararın 12. Paragrafı; 2125 (2013) sayılı kararın 12. Paragrafı; 2184 (2014) sayılı kararın 13. paragrafı ve 2246(2015) sayılı kararın 13. paragrafı.

61 Topal, s. 119-120; Kerem Batır, bu sorunun “ters sıcak (kesintisiz) takip” hakkı ile aşılabileceğini

savunmaktadır. Batır, s. 249; Açık deniz şartının karasularına da uygulanmasının bir örf ve âdet hukuku kuralı haline gelmesiyle bu sorunun aşılabileceğini, egemenlik haklarının ihlali kaygısını taşıyan devletlerin de bu kurala “ısrarlı itirazcı” konumunda karşı çıkarak endişelerini giderebi-leceklerini savunanlar da vardır. Hodgkinson, Sandra L. ve diğerleri, Piracy: New Efforrts in Addressing this Enduring Problem, 36 Tul. Mar. L.J. 65, s. 119.

62 Bugünkü anlamda “denizlerin düzeni”, denizlerin serbestliği tezi ile sahildar devletlerin denizler

üzerindeki egemenlik iddialarının bir sentezi olarak 19. yüzyılın sonundan itibaren ortaya çıkmış ve nihayet 1982 BMDHS ile kodifiye edilmiştir. Buna göre, bir yandan sahil devletine iç sular ve karasuları üzerinde münhasır egemenlik yetkisi tanınmış ve ayrıca karasularının ötesinde belli me-safeye kadar bazı egemenlik yetkilerinin kullanmasına izin verilmiş, diğer yandan da açık denizlerin serbestliği ilkesi kabul edilerek, bu bölge herkesin kullanımına açık tutulmuştur. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz., Doğru, Uluslararası Hukukta Seyrüsefer Serbestliği ve Deniz Güvenliği, s. 22 vd.

63 Bkz., BM Güvenlik Konseyi, 1816 (2008) Sayılı Karar, md.9.

64 IMO’nun deniz haydutluğuna olan mevcut ilgisi İsveç’in IMO’ya sunduğu A.545 (13) sayılı ve 17 Kasım

1983 tarihli “Gemilere Karşı Haydutluk ve Silahlı Soygunların Önlenmesine İlişkin Tedbirler” ile başlamış-tır. <http://www.imo.org.> (e.t.: 13 Aralık 2017).

65 IMO, Resolution A.1025(26), <http://www.imo.org/en/OurWork/Security/PiracyArmedRobbery/

Guidance/Documents/A.1025.pdf> (e.t.: 13 Aralık 2017).

(14)

“silahlı soygun” suçunu işleyenlerin cezalandırma yetkisi sahildar devlet veya bayrak devletinde kalmaya devam edecektir. IMO’nun bu düzenlemesi, sahil-dar devletin egemenliği altındaki karasuları ile iç sularında gerçekleşecek gayri hukuki eylemlerin “silahlı soygun” olarak tanımlanması ve devletlere bu suçu işleyenlerin cezalandırılmasına yönelik tavsiyelerde bulunmasından ibarettir.

İşte modern deniz haydutlarının daha çok kolluk gücünün zayıf olduğu “başa-rısız devletlerin” karasularını da içine alan bölgelerde hem “siyasi” hem “kişisel” saiklerle, kaçırma dâhil çeşitli yöntemlerle hedef gemileri kontrol altına aldıkları dikkate alındığında, uluslararası hukukun tanımladığı deniz haydutluğunun

özel-likleri bugün denizlerde işlenen suçun özelözel-likleri ile pek uyuşmamaktadır.67

Deniz haydutluğu ile mücadeleye ilişkin olarak 1982 BMDHS’nin tanımın-dan kaynaklanan ve yukarıda özetlenen eksiklerinin yanında bir diğer önemli eksikliği de Sözleşme gereği ulusal hukuklarında deniz haydutluğunu cezalandı-rılabilir bir suç haline getirmekle yükümlü olan devletlere, bu yükümlülüklerini

yerine getirmemeleri durumunda yaptırım öngörülmemesidir.68 Çalışmanın

bun-dan sonraki bölümünde bu sorun ele alınacaktır.

II. DENİZ HAYDUTLARININ YARGILANMASI A. Genel Olarak

Uluslararası hukukta yargı söz konusu olduğunda, normal şartlarda davaya bakan kurumun ulusal değil, uluslararası bir mahkeme olduğu düşünülür. An-cak uluslararası toplumun düzenini ihlal eden uluslararası suçların türüne göre uluslararası hukukun, devletlere belli suçlarda yetki kullanılması hakkı verdiği

görülmektedir.69 Bu bakımdan önce uluslararası suçun tanımının yapılması

fay-dalı olacaktır.

Uluslararası toplumun huzur ve düzenini bozduğu için uluslararası toplumu mağdur eden eylemler uluslararası suç olarak görülmektedir. Ancak uluslararası suç kavramının tanımı ve unsurları konusunda bir uzlaşma söz konusu değildir. Bu da uluslararası suçları işleyenlerin yargılanması ve cezalandırılması konusu-nu da etkilemektedir. Diğerleri yanında, uluslararası suçları ikiye ayırarak tasnif eden bir görüşe göre uluslararası suçlar, “uluslararası hukuk suçları” ve “diğer

uluslararası suçlar” olarak nitelendirilmektedir.

Uluslararası hukuk suçları, dar anlamda uluslararası suç olarak ifade edilir

ve kişisel ceza sorumluluğu gerektirir. Örf ve âdet veya sözleşme ile tesis edilen uluslararası bir norm vasıtasıyla bir suç haline getirilen ve uluslararası hukuku

67 Madden, s. 152. 68 Topal, s. 124.

69 Borsa, Merve Özkan, Uluslararası Hukukta Evrensel Yargı Yetkisi, Basılmamış Doktora Tezi,

(15)

ihlal eden bu fiillerin cezalandırılabilmeleri için ulusal ceza kanunlarında dü-zenlenmiş olmalarına gerek yoktur, doğrudan uluslararası hukukun uygulanması aracılığıyla kovuşturulabilirler.70 Bu suçlarla ilgili özel bir sözleşme

bulunma-ması veya ilgili devletin bu sözleşmeye taraf olmabulunma-ması veya sözleşmeye taraf olmakla birlikte anılan suçların kovuşturma yükümlülüğünü yerine getirmemesi yani uluslararası yükümlülüğün ihlali, bu suçların uluslararası mahkeme önünde

kovuşturulması düşüncesini ortaya çıkarmıştır.71

Andlaşma suçları / sınır aşan suçlar da denen diğer uluslararası suçlar ise,

esasen devletlerin ulusal hukuklarında suç olarak düzenlenen ama ulusal sınırları aşan, birçok devletin ulusal hukukunu çiğneyen ve başka ülkeler üzerinde de etki doğuran suçlardır. Bunlar, sözleşme ile yasaklanan fakat cezalandırılması dev-letlere bırakılan suçlardır. Bireysel ceza sorumluluğu doğurmayan bu suçların kovuşturulması ulusal hukuka dâhil edilmesine ve suç olarak düzenlenmesine bağlıdır. Başta deniz haydutluğu olmak üzere uyuşturucu ticareti, insan

ticare-ti ve göçmen kaçakçılığı gibi suçlar bu türden suçlardır ve birden çok devleticare-tin

menfaatini ihlal eder. Bu nedenle, söz konusu suçların cezasız kalmaması için

mülkilik, kişisellik veya gerçeklik (koruma) ilkelerine göre yetkili sayılmayan bir

devletin; salt adaleti sağlamak amacıyla, suç dünyanın neresinde, kim tarafından, kime karşı işlenmiş olursa olsun, bu suçları evrensellik ilkesine dayanarak ko-vuşturması gerekir. İlgili devletin akdi yükümlülüğünü ihlal etmesi uluslararası

sorumluluğunun doğmasına yol açacaktır.72

İşte deniz haydutluğu suçu, “açık denizlerde” ve “hiçbir devletin egemenliği

altında olmayan yerlerde” işlenen ama sözleşme ile tanımlanan73 “diğer

uluslara-rası suçlar”dandır. 1982 BMDHS’nin deniz haydutluğunu tanımlayan 101. mad-desine bakıldığında bu hükmün, uluslararası hukukta çok bilinen bir yapıya, lex

imperfecta (yaptırımsız suç) özelliğine sahip olduğu görülür.74 Bu maddede deniz 70 Devletler hukukunu doğrudan ihlal eden bu filler yapıları gereği özel bir ağırlık taşıdıklarından

bütün insanlığı ilgilendirir, çünkü sadece mağdur ettikleri bireylere değil, uluslararası toplumun barış ve güvenine de zarar verirler. Öğretide çeşitli suç türleri sayılsa da genel olarak mahke-melerin uygulamalarından hareketle, soykırım, saldırı suçu, insanlığı karşı suç ve savaş suçları temel uluslararası hukuk suçları olarak sayılabilir. Tezcan, Durmuş / Erdem, Mustafa R. / Önok,

Murat, Uluslararası Ceza Hukuku, Seçkin, Ankara 2017, s. 42.

71

Geçmişte 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri ile başlayan süreç-te kurulan çeşitli ad hoc mahkemelerin sonunda 1998 tarihinde kurulması kabul edilen Uluslararası Ceza Divanı bu düşüncenin bir sonucudur. Geiss / Petrig, s. 143; Ayrıca bkz., International Court

of Justice, Case Concerning the Arrest Warrant (Democratic Republic of the Congo v. Belgium),

Judgment, Separate Opinion of President Guillaume, Feb. 14, 2002, I.C.J. Reports 2002, s. 42.

72 Uluslararası suç, işlendikleri yer ve zamanda ulusal hukuk bunları yasaklamasa, hatta göz yumsa

da uluslararası mahkemelerce cezalandırılır. Ama “diğer uluslararası suçların” kovuşturulması, ulusal hukuka dâhil edilmesine ve suç olarak düzenlenmesine bağlıdır. Tezcan / Erdem / Önok, s. 48-49.

73 1982 BMDHS md.101.

74 Kiss, Amiralla, Problems of the Investigation and Prosecution in Case of Piracy at Sea, 49

(16)

haydutluğu suç olarak tanımlanmış ama farklı düşünenler75 olmakla birlikte, bu

suça yaptırım öngören temel bir ceza normu öngörülmemiştir. Bununla birlikte uluslararası hukuk, 1982 BMDHS’nin 100. maddesi ile devletlere deniz haydut-luğunun bastırılmasına ilişkin olarak iş birliği yapma ödevi yüklemekte ve 105. maddesi ile de deniz haydutu kontrolündeki bir gemi ve uçağa el koyma ve suç-lulara ceza verme konusunda yetki vermektedir. Ancak Sözleşme’nin anılan hü-kümleri devletlere ellerinde bulunan şüpheli deniz haydutlarını yargılama veya

sınır dışı etme zorunluluğu getirmemektedir. Bu hükümlerin, diğer çeşitli

and-laşmalarda76 yer alan “iade et veya yargıla (aut dedere - aut iudicare)” ilkesiyle

kıyaslandığında, çok genel ifadeler olduğu ve devletlere yargılama konusunda

yükümlülük getirmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, 1982 BMDHS’nin imzalandığı

III. Deniz Hukuku Konferansı’nda77 Malta’nın, Sözleşme’nin 100. maddesinin

“... bütün devletlerin deniz haydutluğunun önlenmesi ve cezalandırılması ile bastırılması konusunda iş birliği yapma zorunluluğu78 vardır.” şeklinde

değiş-tirilmesi önerisinin reddedilmesi de yapılan değerlendirmeyi teyit etmektedir.79

Buna göre uluslararası hukuk, devletlere açık denizde ve hiçbir devletin yetki-sinde olmayan deniz alanlarında deniz haydutluğu yapanlar üzerinde “evrensel

yargı yetkisini” kullanma yetkisini vermiş,80 buna karşın devletlerin yakaladıkları

haydutlara hangi cezaları vereceklerini düzenlememiş, bunu her devletin kendi iç

hukukuna bırakmıştır.81

Uluslararası hukukun deniz haydutluğunun önlenmesine ilişkin düzenle-mesindeki bu eksiklikler son dönemde uluslararası toplumun Somali sahille-ri ve Aden Körfezi ile Batı Hint Okyanusu’nda yürüttüğü deniz haydutluğu ile mücadelede de kendini göstermiştir. Bu kapsamda, bölgede mücadeleye katılan

75 1982 BMDHS’nin deniz haydutluğunu tanımlayan 101. maddesinin aynı zamanda yakalanan de-niz haydutları hakkında başlatılacak kovuşturmanın da temel dayanağı olabileceğini iddia edenler vardır. Geiss / Petrig, s. 139. 76 Bu ilke birçok uluslararası sözleşmede yer almaktadır. Bunlarda biri de “Terörist Bombalamaları- nın Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme”dir ve bu Sözleşmenin 8’inci maddesinde bu hü-küm düzenlenmiştir. Bu konuda bkz., Ünver, Yener, Uluslararası Normlar Bağlamında Suçluların Geri Verilmesi ve Türkiye, s. 423. ˂http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/anayargi/ unver.pdf˃ (e.t.: 10.12.2018). 77 B.M Genel Kurulunun 17.12.1970’te aldığı bir kararla toplanmasına karar verilen III. Birleşmiş Mil-letler Deniz Hukuku Konferansı çalışmalarına, ilk toplantısı usule ilişkin olmak üzere, 3.12.1973’te New York’ta başlamıştır. Esasa ilişkin çalışmalara 20 Haziran 1974 tarihinde Karakas’ta başla-yan Konferans, çeşitli aralıklarla, kimi yıl bir ve kimi yıl da iki dönem olmak üzere, toplam on bir dönem çalışarak 30 Nisan 1982 tarihinde “1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi”ni hazırlayarak, Konferansa katılanların oyuna sunmuştur. Doğru, Uluslararası Hukukta Seyrüsefer Serbestliği ve Deniz Güvenliği, s. 26.

78 Vurgu tarafımızca yapılmıştır. 79 Geiss / Petrig, s. 152.

80 Legal Framework for the Repression of Piracy Under UNCLOS, Oceans&Law of the Sea,

Uni-ted Nations, ˂http://www.un.org/depts/los/piracy/piracy_legal_framework.htm˃ (e.t.: 05.02.2018).

81 Geiss / Petrig, s. 137; Azubuike, Lawrence, International Law Regime Against Piracy, 15 Ann.

(17)

devletlerin yakaladıkları deniz haydutlarını, diğerleri yanında iç hukuklarındaki ceza normu eksikliğini de gerekçe göstererek, yargılamadan serbest bıraktıkla-rı gözlemlenmiştir. Nitekim BM Güvenlik Konseyi de; aldığı bazı kararlabıraktıkla-rında,

yakalanan haydutların yargılanmadan serbest bırakılmalarını eleştirmiş,82 deniz

haydutluğu ile mücadelenin temel kaynağının 1982 BMDHS olduğuna vurgu

ya-parak devletlere ulusal hukuklarında deniz haydutluğu suçunu düzenleme83 ve

yargı kapasitelerini geliştirme çağrısı yapmıştır.84 B. Evrensel Yargı Yetkisi

Evrensel yargı yetkisi ilkesi, deniz hukukunun babası kabul edilen Hugo

Grotius’un “Ya geri ver ya da cezalandır (aut dedere aut punire).” sözlerinde

kaynağını bulmakta ve bu ilkeyi savunanlara göre de suç “doğal hukukun” ya-sakladığı bir davranış olduğundan, suçun tüm insanlığa karşı işlenmiş olduğu ka-bul edilmektedir. Bazı suçlar insanlığın “ortak kültür değerlerine yönelik olarak” işlenir ve o kadar kötü ve ağırdır ki bunların insanlık yararına cezasız kalmaması

gerekir.85 İşte bu fikir, evrensel yargı yetkisinin özünü oluşturmaktadır. Buna göre

suç denen kötülük; sadece tek bir devletin kanunlarının ihlali anlamına gelmez, tüm insanlığa karşı işlenmiş sayılır dolayısıyla faili cezalandırmak tüm insanlığın görevidir. Elbette bu suçların her ülkede suç olarak kabul edilmiş olması gerekir.

Evrensel yargı yetkisi; bir suçun cezasız kalmaması için mülkilik, kişisellik veya gerçeklik (koruma) ilkelerine göre yetkili sayılmayan bir devletin, salt ada-leti sağlamak amacıyla, suç dünyanın neresinde, kim tarafından, kime karşı işlen-miş olursa olsun, bu suçu yargılama konusunda kendi kendini yetkili kılmasını ifade etmektedir. Uluslararası Adalet İçin Bağışıklığa Karşı Brüksel İlkeleri’nin 13. maddesi, evrensel yargı yetkisini; “gerçekleştiği iddia edilen suç eyleminin

nerede işlendiğinden ve failin veya mağdurun ikamet ettiği veya uyruğunda bu-lunduğu devletten bağımsız olarak bir devletin hukukî süreç başlatma ve bir su-çun failini yargılama yetkisi” olarak tanımlamaktadır.86 Suçun işlendiği yer, failin

milliyeti, mağdurun milliyeti veya yargılama yetkisini kullanan devlet ile

herhan-gi bir bağ, evrensel yetki uygulaması için gerekli değildir.87 Ancak adalet temeline

dayanan evrensel bir yetkinin, tek başına bir ilke olarak benimsenmesi

durumun-82 BM Güvenlik Konseyi, 1950 (2010) Sayılı Karar. BMGK Kararları için bkz., ˂http://www.un.org/

en/sc/documents/resolutions/˃ (e.t.: 05.02.2018).

83 BM Güvenlik Konseyi, 1897 (2009) Sayılı Karar Giriş para. 8; BM Güvenlik Konseyi, 1918

(2010) Sayılı Karar, md.2.

84 BM Güvenlik Konseyi, 1846 (2008) Sayılı Karar, md.14-15; BM Güvenlik Konseyi, 1976 (2011)

Sayılı Karar.

85 Tezcan / Erdem / Önok, s. 129.

86 Brussels Principles Against Impunity and for International Justice, adopted by Brussels

Group for International Justice, following on from the colloquium “The Fight Against Impunity: Stakes and Perspectives”, Brussels, March 11- 13, 2002.

(18)

da uluslararası planda failin aynı suçtan dolayı birden fazla cezaya çarptırılması gibi sorunlara da neden olabilir. Bu nedenle, böyle bir yetkiye hukuk düzenlerin-de yer veren düzenlerin-devletler, faili ve mağduru vatandaşı olmayan, yurtdışında işlenmiş ve kendilerini ilgilendirmeyen bir suçtan dolayı yargı yetkisini kullanırken failin bu suçtan daha önce yargılanmamış olmasını ve suçun işlendiği devlete geri

ve-rilmesinin mümkün olmamasını şart koşarlar.88

Bu bağlamda inceleme konumuz olan deniz haydutluğu, yukarıda da belir-tildiği gibi, uluslararası hukuk tarafından “insanlığın düşmanı” olarak kabul edil-miştir ve bunlar üzerinde evrensel yargı yetkisi tanınmıştır.89 Buna göre deniz

haydutluğu ile ilgili evrensel yargı yetkisi; deniz haydutlarının kendi vatandaşı olmamasına, haydutluk fiili kendi karasularında meydana gelmemiş veya vatan-daşına karşı yöneltilmiş olmamasına karşın bir devletin deniz haydutlarını ulusal

hukuku çerçevesinde yakalama ve cezalandırma yetkisidir.90 Başka bir anlatımla

devlet, deniz haydutluğu suçu ile hiç bir ilgisi olmasa da evrensel yargı yetkisi

uyarınca deniz haydutlarını yargılama yetkisine sahiptir.91

1982 BMDHS’de yer verilen evrensel yargı yetkisi, diğer bir deyişle evren-sellik ilkesi, esasında çok çeşitli bilim insanlarınca kabul edilmekte ve kökü çok

eskilere dayanmaktadır.92 Bu ilke, uluslararası hukukta sadece bir teori olarak

kal-mamakta, bazen uluslararası sözleşmelerle taraf devletlere bu konuda bir

yüküm-lülük getirilmektedir.93 Öte yandan devlet uygulamalarında da evrensellik ilkesine

88 Demirbaş, Timur, Ceza Hukuku: Genel Hükümler, Seçkin, Ankara 2016, s. 176.

89

XVI. yüzyıldan itibaren deniz korsanlık/deniz haydutluğu konusunda evrensel yetki kabul edilmiş-tir. Zafer, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta, İstanbul 2016, s. 688, dip not 30; Deniz haydutları, tanımı gereği, milliyete dayalı hedefler arasında ayrım yapmamakta ve böylece tüm ülkelerin ticaretini tehlikeye atmaktadır. Çünkü saldırıları, emtia fiyatlarını da artırır, böylece doğ-rudan nakliye ile ilgili olmayan devletler bile zarar görür. Diğer taraftan, kargo gemileri genellikle bir devletin bünyesinde faaliyet gösteren bir şirkete aittir ama ikinci bir devletin bayrağını taşır ve diğer birçok devlete ait kargoların nakliyesini yapar. Ayrıca, gemiler genellikle farklı devletlerin vatandaşı olan gemiciler (deniz adamı) tarafından yönetilir. Bu nedenle, bir gemiye saldıran deniz haydutu esasında sadece o geminin bayrağını taşıdığı devletin değil, çok sayıda devletin çıkarla-rına zarar vermektedir. Kontorovich, s. 251-252.

90 Passman, Michael H., “Protections Afforded to Captured Pirates Under The Law of War And

International Law”, 33 Tul. Mar. L.J. 1, s. 13.

91 Geiss / Petrig, s. 143; Ayrıca bkz., International Court of Justice, Case Concerning the Arrest

Warrant (Democratic Republic of the Congo v. Belgium), Judgment, Separate Opinion of Presi-dent Guillaume, Feb. 14, 2002, I.C.J. Reports 2002, s. 42; Günümüzde evrensel yargı yetkisine tabi birçok suç tanımlayan sözleşmeler vardır. M. Cherif Bassionni’nin yaptığı bir çalışmaya göre 281 sözleşmede toplam 27 suç kategorisinin evrensel yargı yetkisine tabi olduğu belirtilmiştir.

Bassionni, M. Cherif, Universal Jurisdiction for International Crimes: Historical Perspectives and

Contemporary Practice, Virginia Journal of International Law, Cilt: 42, Yıl: 2001, ss. 81-161.

92 Evrensellik ilkesine karşı çıkanlar da vardır. Bu konuda bkz., Borsa, s. 206-207. 93 Günümüzde evrensel yargı yetkisine tabi birçok suç tanımlayan sözleşmeler vardır. Örneğin, 1988 tarihli Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Hakkında Sözleşme, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri (dört adet) ve Ek Protokoller, 1929 tarihli Kalpazanlığın Cezalandırılması-na Dair Sözleşme, 1961 tarihli Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanundışı Eylemlerin Önlenmesine

(19)

İlişkin Sözleşme, 1970 tarihli Uçakların Kanundışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesine İlişkin Söz-dayanarak deniz haydutlarının yargılandığı görülmektedir. Örneğin bu ilke, başta ABD ve Kenya tarafından Hindistan bayraklı M/V SAFINA AL-BIRSARAT

ge-misini kaçıran Somalili deniz haydutları94 üzerinde olmak üzere çeşitli olaylarda

kullanılmıştır.95 Diğer taraftan BMGK’nin 1976(2011) sayılı Kararında da deniz

haydutluğu suçunun, “evrensellik ilkesi”ne tabi olduğu belirtilmektedir.96

C. Devletlerin Uygulamaları

“İnsanlığın düşmanı” kabul edilen deniz haydutlarını her devletin yargılaya-bilmesi evrensellik ilkesinin bir sonucu olarak kabul edilse de uygulamada bunun hayata geçirilmediği Somali sahilleri ve Aden Körfezi’nde yürütülen mücade-lede görülmektedir. Uluslararası toplumun bölgede yürüttüğü deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında yakalanan deniz haydutlarının “yargılanma(ma)sına”

ilişkin ortaya çıkan sorunlar bunun en somut örneğini oluşturmaktadır.97 Bu

ne-denle, Somali sahilleri ve Aden Körfezi’nde deniz haydutluğu ile mücadele eden devletlerin yakaladıkları deniz haydutlarını yargılama(ma)ları ya da yargılayacak makamlara teslimi konusu özellikle sorun olmaktadır. Bu sorunlar, deniz haydut-larını yakalayan devletlerin çeşitli ekonomik ve siyasi gerekçelerle binlerce mil uzaktaki ülkelerinde yargılamayı yapmak istememelerinden kaynaklandığı gibi, özellikle devletlerin iç hukuklarında deniz haydutluğunu bir suç olarak

tanımla-yan ve ceza öngören normunun olmamasından da kaynaklanmaktadır.98

Devletlerin kendi iç hukuklarında gerekli ceza normları olmasına rağmen yakaladıkları deniz haydutlarını ülkelerinde yargılamak istememelerinin çeşitli siyasi ve ekonomik nedenleri vardır. Bu kapsamda siyasi nedenler, “uluslararası güvenliği” sağlamaya yönelik eski hukuk kuralları ile “bireyi devlet karşısında korumaya” yönelik ve son dönemde gelişme gösteren “insan hakları”

düzenle-meleri arasındaki çatışmadan kaynaklanmaktadır.99 Bu süreçte özellikle ortaya

leşme gibi çok sayıda sözleşmede bu ilke yer almaktadır. M. Cherif Bassionni’nin yaptığı bir çalışmaya göre 281 sözleşmede toplam 27 suç kategorisinin evrensel yargı yetkisine tabi olduğu belirtilmiştir.

Bassionni, M. Cherif, Universal Jurisdiction for International Crimes: Historical Perspectives and

Contemporary Practice, Virginia Journal of International Law, Cilt: 42, Yıl: 2001, ss. 81-161.

94 16 Ocak 2006 tarihinde, 10 Somali’li deniz haydutu, Hindistan bayraklı M/V SAFINA

AL-BIRSARAT yelkenliyi kaçırırlar. Haydutlar, bu yelkenliyi başka gemilere saldırmak için kullanırlar. Bir deniz haydutu raporlama ve kurtarma görevi yapan geminin uluslararası denizcilik bürosuna bunu bildirmesi üzerine, bölgede bulunan ABD’nin USS WINSTON CHURCHILL adlı destroyeri yelkenlinin yerini tespit eder ve haydutları yakalar. Yakalanan haydutlar, daha sonra Kenya’ya transfer edilir ve Kenya’da yargılanarak mahkûm edilirler. Passman, s. 2-3. 95 M. Dutton, s. 1137. Bununla birlikte, deniz haydutluğu üzerinde çok az sayıda devletin evrensellik ilkesini kullanıldığını, bu nedenle de bu ilkenin uygulamadan çok teoride kaldığını da belirtenler vardır. Batır, s. 55.

96 BM Güvenlik Konseyi, 1976 (2011) Sayılı Karar, par. 14. ˂http://www.un.org/en/ga/search/view_

doc.asp? symbol=S/RES/1976(2011)˃ (e.t.: 6 Mart 2016).

97 Batır, s. 235.

98 Hotgkinson ve diğerleri, s. 107. 99 Kontorovich, s. 256-274.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca pek çok çalışma ve kaynak incelendiğinde tehlikeli yükün insan sağlığına ve çevreye olan zararlı etkilerinin yanı sıra patlayıcılık,

Ahmet Cevat Acar, Chairman of Turkish Academy of Sciences, and the remarkable efforts of the editorial board under my chief editorship, TÜBA-AR found acceptance with many

Çalışmada kadınların yaşadıkları sağlık sorunları ile baş etme yöntemlerine bakıldığında; “kol ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanma” sorunu ile baş etmede en

12 kişilik bir sınıfta Yunus orta tarafta üçüncü sırada, Nisanur pencere tarafında sondan dördüncü sırada, Bünyamin kapı tarafında son sırada, Kerem, Nisanur'

25 Lakin uluslararası antlaşmaların anayasaya uygunluğu durumu ve yargısal denetimi, Türk Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasıyla birlikte söz konusu olmasından

İşbu Ek Sözleşme, İŞLETMECİ’nin İŞLETMECİ SÖZLEŞMESİ kapsamında yararlandığı ve IVM’de kullanılmakta olan 1 Gbps, 1.5 Gbps, 2 Gbps, 3 Gbps, 4 Gbps, 5 Gbps, 10

İsrail’le birçok alanda işbirliği yapan, Filistin’in bağımsızlık özlemlerini boğmak için Siyonist güçlerle iş tutan ve ABD ile bir çok alanda tavizkar işbirliği yapan

 (2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde, sözleşmenin kuruluşu sırasında taşıyıcının esas işyerinin bulunduğu ülke aynı zamanda yüklemenin