[Rasih Selçuk Uysal, Cemil Gökçe’ye Mektuplar, İstanbul: Post Yayın Dağıtım, 2017, 139 s.]
Cemil Gökçe, 1911 yılında Kıbrıs’ın Baf kasa-basında doğmuş ilk ve orta öğrenimini burada tamamlamıştır. 1934 yılında ailesiyle birlik-te Antalya’nın Alanya ilçesine göç etmiştir. PTT’nin açmış olduğu müdürlük sınavını bi-rincilikle kazanan Cemil Gökçe 1941 yılından itibaren Adana, Mersin, Maraş, Konya, Erzu-rum ve İzmir’de görev yapmıştır. 29 Kasım 2014 yılında 93 yaşında vefat eden Cemil Gök-çe iyi bir idareci olmanın yanı sıra kültür ve sanat faaliyetleriyle de yakından ilgilenmiştir. Bunlar İzmir radyosunda müzik programları yapmak, İzmir Yeni Asır gazetesinde makaleler yazmak, yine aynı gazetede ramazan aylarında ramazan sayfaları hazırlamaktır. Eski yazıyı eski Osmanlı tapuları üzerinde çalışacak kadar iyi bilmektedir. Nitekim mektuplarının birçoğu da eski yazıyla kaleme alınmıştır. Cemil Gök-çe, bunların dışında edebiyat ve hat sanatıyla da ilgilenmiştir.
Yukarıda hayat hikâyesini ana hatlarıyla verdiği-miz Cemil Gökçe çeşitli isimlerle mektuplaşmıştır. Bunlar arasında Refik Halit Karay (26), Münir Nu-rettin Selçuk (5), Yusuf Ziya Ortaç
(3) ve birer tane olmak üzere Ali Fuat Başgil, Cemal Kutay, Enis Fahri, Safiye Ayla, Mehmet Cemil, Cüneyt Orhon, Mehmet Doğan’dan gelmiş 42 mektubu vardır.
Araştırmacı yazar Rasih Selçuk Uysal, Cemil Gökçe’nin bu mektuplarını bir araya getirerek kitap hâlinde yayımlamıştır.
Kitap, “Mektupların Hikâyesi” başlıklı bir yazıyla başlamaktadır. Selçuk Uysal burada Cemil Gökçe’yi nasıl tanıdığını onunla ilgili hatıralarını ve mektupları kendisinden nasıl
Yeni Türk Edebiyatı, Sayı 17, Nisan 2018, s. 193-194.
CEMİL GÖKÇE’YE MEKTUPLAR
Gülden Vicir
*LETTERS TO CEMİL GÖKÇE
194 GÜLDEN VİCİR
aldığını ana hatlarıyla anlatır. Sayı bakımından çok olmaları, aynı zamanda eserlerine ait bazı bilgileri içermesi açısından önce Refik Halit’in sonra yine bir edebiyatçı olması bakımından Yusuf Ziya Ortaç’ın daha sonra da diğer kişi-lerin mektuplarına yer verilmiştir.
Mektupların en başında yer alan Refik Halit’e ait ilk mektup tarihsizdir. Ancak sonraki mektuplara bakıldığında bu mektubun 1939 yılında yazılmış olması kuvvetli bir ihtimal-dir. Daha ilk mektupta Refik Halit’in Cemil Gökçe’ye aziz dostum diye hitap etmesi Cemil Gökçe’nin de Refik Halit’ten o sırada askerde olan oğlunun adresini istemesi bu yazışmaların çok daha önceye dayandığını göstermektedir. Bu mektuplardan Cemil Gökçe’nin bir antoloji hazırlamak istediği bu yüzden Refik Halit’ten bir de fotoğraf istediğini anlıyoruz. Refik Halit 19 Mayıs 1957 tarihli mektubunda antolojide hangi eserlerini yayınlamayı düşündüğünü so-ruyor buna karşılık bir sonraki mektubunda da listenin münasip olduğunu gayet güzel seçtiği-ni söyledikten sonra “Mümkünse romanlardan da birkaç parça koyarsınız. Bahsi geçmemesi doğru olmaz sanıyorum.” cümlelerini ilave eder. Yine 6 Ocak 1958 tarihli mektubunda
Dört Yapraklı Yonca romanının çıkmak üzere
olduğunu belirtir. Aynı şekilde 26 Eylül 1959 tarihli mektubunda da Yerini Seven Fidan adıy-la bir roman yazmakta olduğunu haber verir. Yine bu arada bazı mektuplardan anlaşıldığı-na göre Cemil Gökçe’nin, Refik Halit’in bir romanını kendi yazdığı Yeni Asır gazetesinde tefrika ettirmek için girişimleri olduğu anla-şılıyor. Bu arada yazarın Nilgün adlı romanı-nın Cemil Gökçe’nin girişimleriyle Nebioğlu
Yayınevi tarafından basıldığı anlaşılmaktadır. Yusuf Ziya Ortaç’tan gelen bir mektuptan an-laşıldığına göre daha önceden Cemil Gökçe ona Mehmet Akif ve Fikret’ten bahseden bir mektup yazmıştır. Yusuf Ziya Ortaç bu iki şa-irin kendisindeki yerini şu satırlarla açıklar:
Mehmet Akif merhum benim hem çok sev-diğim, hem çok saydığım büyük bir insan ve büyük bir şairdir. Ne Fikret’e hürmetim, ona olan saygımı azaltır, ne ona olan saygım Fikret’e olan hürmetimi... İkisinin birbiriyle çatışması bence sadece talihsizliktir. Hiçbir babayı, oğlu için suçlayamayız. O Haluk’tan neler umuyordu. İyi ki akıbetini görmeden öldü!
Münir Nurettin’in mektuplarında ise daha çok musikinin o günkü durumuna yönelik duygula-rı ve kendisinin müzik alanındaki faaliyetlerini içermektedir. Bir nezaket kaidesi içinde yazı-lan Mesut Cemil, Safiye Ayla, Cüneyt Orhon gibi müzisyenlerin mektuplarının dışında Ali Fuat Başgil’e Cemil Gökçe’nin yazdığı ve Cemil Gökçe’nin cevabî mektubu da vardır. Cemil Gökçe bu mektubunda gazetelerden Başgil’in siyasete atılacağına dair haberler okuduğunu, bunun gerçekleşmesinin Türki-ye’deki bilim dünyası için bir kayıp olacağını belirtir. Gökçe’ye göre bunun en büyük delili de Fuat Köprülü’dür.
Bunları Enis Fahri, Cemal Kutay, M. Ali Sarı ve Mehmet Doğan’dan gelen mektuplar izler ve kitap bu şekilde tamamlanmış olur. Bu tip çalışmaların kültür hayatımıza olan fay-dalarını göz önünde bulundurarak araştırmacı yazar Rasih Selçuk Uysal’ı kutlarız.