• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de devlet ödülleri:İnönü Armağanları, Devlet Sanatçısı ünvanı, Kültür Bakanlığı ödülleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de devlet ödülleri:İnönü Armağanları, Devlet Sanatçısı ünvanı, Kültür Bakanlığı ödülleri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M illiy e t

1 Ekim 1979 Sayı: 337

(2)

M illiyet

SA N A T

DERGİSİ

Sahibi Milliyet Gazetecilik A Ş . adına ERCÜMENT KARACAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AKAL ATİLLA ABONE: Yıllık 455 cdtı aylık 227.50 TL. ( Yabancı ülkeler için

ayrıca posta ücreti eklenir - Kıbrıs 'da satış

fiyatı 12.50 TL.)

İL Â N FİYA TL AR I Arka kapak 4.000 içerde tam sayfa 2.750,

yarım sayfa 1.400 TL. Sütun santimi 50 TL.

Dizgi-Baskı: Milliyet Ofset Tesisleri,

Adres: Nuruosmaniye Cad. 65/67 Cağaloğlu- Ist. Tel: 22 44 10 Kapak fotoğrafı: TURGAY GÖZDERELİLER a

M illiyet

SANAT

dergisi

ABDİ İPEKÇİ

RÖPORTAJ

YARIŞMASI

SANAT DERGİSİ, yetkililerin “ etkin bir sanat dalı” olduğunda birleştikleri röportaj türüne katkıda bulunmak amacıyla artık gele­ nekselleşen yarışmalarından yedlncislnl röportaj’a ayırmış ve bu yılkı yarışmayı, 1 Şubatta yitirdiği Genel Yayın Müdürü Abdi Ipekçi’nin anısına adayarak “ Abdi ipekçi Röportaj Yarışması” olarak adlandır­ mıştır. Yarışmanın ödülleri şöyledir:

o Birinciye 10.000 TL. o İkinciye 7.500 TL.

o Üçüncüye 5.000 TL.

Ayrıca, seçiciler kurulu uygun gördüğü sayıda mansiyon verebi­ lecektir.

YARIŞMA KOŞULLARI:

1. Yarışma, Milliyet mensupları ve yakınları dışında amatör ve profesyonel tüm yazarlara açıktır.

2. Yarışmaya katılacak röportajlar daha önce yayımlanmamış ve yayımlanmış röportajlardan esinlenmemiş olmalıdır.

3. Yazıların, kişisel düşünceleri, öznel görüşleri belirten bir fıkra ya da makale niteliğini taşımaması; yalnızca görülen, yaşanan, rastlanan, bilinen bir olayı objektif olarak yansıtması istenmektedir. Konu serbest olmakla birlikte anlatılan olayın gerçeğe dayanması koşulu aranmakta ve dergimizin niteliği gereği sanat-kültür konularına eğilinmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Röportajda anlatılan olayın geçtiği yerler, zaman ve kişi adları belirtilmelidir. Tanıkların, varsa fotoğraf ya da belgelerin, fotokopilerin de gönderilmesi yazının değerini artırabileceği gibi, olayın doğruluğu üzerindeki kuşkuları da önleyecektir. Masa başında yazılmış, gerçeğe dayanmayan yazıların yarışma dışı bırakı­ lacağı gözönünde bulundurulmalıdır.

4. Her yazar en çok 3 röportajla katılabilir.

5. Röportajlar en çok 5 daktilo sayfası olmalı, kâğıdın bir yüzüne İki aralıklı daktilo ile yazılmalı, 5 kopya olarak gönderilmelidir.

6. Yarışmacılar gerçek adlarını saklayacak ve yarışmaya takma adla katılacaklardır. Gerçek kimlikleri ise, iki fotoğraf, kısa yaşam öyküsü, açık adresleri, telefon numaraları İle birlikte ayrı bir “ Kimlik Zarfı” na konulup sıkıca kapatılacak ve bu zarf, röportaja ilişik olarak Sanat Dergisi’ne gönderilecektir.

7. Katılma süresi 20 Aralık 1979 günü sona erecektir. Röportajlar, bu tarihe kadar Milliyet Sanat Dergisi, Nuruosmaniye Cad. Cağaloğlu-is- tanbu! adresine postalanmalıdır.

6. Yarışmaya katılan röportajlar geri verilmeyecektir. 9. SonuçlarŞubat ayı içerisinde açıklanacaktır.

(3)

•YAŞAR NABİ NAYIR

En iyi sanatçıları desteklemek, güçlü

sanatçılarımızı gün ışığına çıkarmak

benim için bir kıvanç vesilesi oldu

Geçen haftaki haberleri­ mizde bildirildiği gibi, Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, 46 yıldır yayın ya­ şamına yaptığı hizmetler nedeniyle Yaşar Nabi Nayır’a verildi. Bu karar, Kültür Bakanı Ahmet Ta­ ner Kışlalı, Bakanlık Müs­ teşarı Prof. Şerafettin Tu­ ran, Müsteşar Yardımcısı Alev Damalı, Başmüşavir Ergun Aydın, Milli Kütüp­ haneler Genel Müdürü Osman Ersoy, Prof. Sa- dun Ersin, Prof. Doğan Kuban, Prof. Sedat Veysl Örnek, Halden Taner, Aziz Nesin, Cihat Kınay, Nijat özön, Yılmaz Dağdevlren, Hikmet Şimşek, Bozkurt Güvenç ve Mahmut Ma- kal’dan oluşan Kültür Ba­ kanlığı Yüksek Kültür Ku- rulu’nun toplantısında alındı. Aşağıda Yaşar Na­ bi Nayır’a yönelttiğimiz soruları ve yanıtlarını, 4-7 sayfalarımızda, Yaşar Na­ bi Nayır’ı konu alan bir in­ celeme, 8-9. sayfalarımız­ da ise Türkiye’deki devlet ödülleri üstüne bir yazı sunuyoruz.

Yaşar Nabi, kültür dün­ yamızın çok yönlü bir kişi­ sidir: Şair, öykücü, roman­ cı, oyun yazarı, makale ya­ zarı, dergi yönetmeni, ya­ yımcı... Sizi bu alanlarda yapıt ya da uğraş vermeye yönelten etkenler nelerdir, kültürümüze en çok hangi alandaki çabanızla hizmet ettiğiniz kanısmdasmız?

Doğrudur. Kültür dün­ yamızın her yönünde dene­ dim kendimi. İlkin daha Galatasaray Lisesi’nde öğ­ renci iken Halit Fahri’nin y ö n e t t i ğ i S e r v e t ifü n u n dergisine zaman zaman şiirler götürerek ve hemen hepsinin yayınlandığını gö­ rerek, uzun bir zaman şiir yönünde yürüttüm çalışma­ larımı. Daha sonra, Yedi Meşale arkadaşlarımla bir­ likte yazınımızın öykü ve e- leştiri gibi yönlerinde de de­ nedim kendimi ve bu alanda da geri kalmadığımı göre­ rek, şiirden sonra yazının ö- teki türlerinde de elimden geldiğince çalıştım. Hangi­ sinde en başarılı olduğumu belirtmek bana düşmez.

Ancak, şunu söyleyebilirim ki, dergi yönetmeni ve ya­ yımcı olarak tek amacım kültürümüze hizmet etmek oldu geçen 46 yıl süresince.

46 yıllık dergicilik, 33 yıl­ lık yayımcılık deneyimleri­ nize dayanarak bu alanda ne gibi gelişmeler sağlandı­ ğını ve ne gibi güçlüklerle karşılaşıldığını açıklar mısı­ nız?

Yayımcılık deneyimlerim ve Varlık dergimle elimden geleni yapmaya çalıştım. Çok yorucu oldu çalışmala­ rım. Zamanla Cahit Sıt­ kı’lar, Sait Faik’ler, Dağ­ larca ve daha pek çok usta yazarlar, şairler bana destek oldular, çalışmaları­ ma övünç getirdiler, onları daha başka önemli yazarlar izledi. Bu konuda benim yapabildiğim, en güçlü sa­

natçılarımızı gün ışığına çı­ karmak oldu. Bunun benim için bir kıvanç ve sevinç ve­ silesi olduğunu söyleyebili­ rim. Güçlüklere gelince, ilk yayımcılık yaşamımın her adımında birçok güç­ lüklerle karşılaştık. İlk önce kâğıt sorunu. Savaş yılla­ rında da bugün de kâğıt derdi eksik olmaz gerçek yayıncının önünde...

önemli bir güçlüğüm de, amatörler, her yazdıkları şiir ya da öykünün üle de yayınlanmasını isterler. Oysa bunların çoğu hiçbir değer taşımayan ve okurla­ rımızdan azar işitmemize yol açan araştırmalardır. Ünlü ve güçlü bir dergi ö- nünde her amatör önünü ilikleme gereğini duymalı. Gençliğimizde biz öyle ya­ pardık, korka korka götü­

rürdük zamanın dergi usta­ larına yazılarımızı.

Kültür alanımızın son elli yıllık çizgisini değerlendir­ diğimizde hangi gelişmeleri ve hangi eksiklikleri sapta­ yabiliriz?

Kültür alanımızda son elli yıllık gelişmeler Varlık’m da önde bulunduğu bir dö­ nemdir. Eksikliklerimizi bu­ yana bırakalım, çünkü, a- matör şair ve yazarlarm çoğunun isteklerini yerine getirememek, benim için her zaman bir üzüntü kay­ nağı olmuştur. Ama, güçlü bir yazınımız var bugün.

Dergi ve yayınlarınızda kimi yazarlara, akımlara yer vermediğiniz, yansız davranmadığınız öne sürü­ lüyor. Bu konuda birtakım yazılar yayımlandı. Sanat ve edebiyat alanındaki tu­ tumunuzu saptamada hangi etkenler rol oynuyor?

Yansız davrandığımı ka­ bul edemiyorum. Ancak yeterince ustalığa erişeme­ yen genç yazarları ve şairle­ ri desteklemek de elimden gelmez. Bugün o kadar çok, ünlü ve güçlü şairler, yazar­ lar dururken, daha zayıfla­ rına kapılarımı açmak ve us­ ta yazarları sırada beklet­ mek benim yapamayacağım bir iştir. En iyiyi, en usta- cayı desteklemek, zayıf ya­ zarların olgunlaşmasını beklemektir benim anlayı­ şım.

Ödüller, armağanlar üs­ tüne ne düşünüyorsunuz, Kültür Bakanlığı’nın size verdiği ödülün siyasal ikti­ darların eğilimlerinden et­ kilenmeyecek biçimde ku- rumlaştırılması gerektiği kanısında mısınız?

ödüller sağlam bir temele dayanırsa, elbette ki yarar­ lıdır. Sanat ödülleri seçi­ minde politikanın rol oyna­ m aması gerekir, verilen oylar siyasal değerlendir­ meden uzak tutulmalıdır; öyle yapıldığına da inanıyo­ rum.

(4)

Yaşar Nabi çağdaş kültürümüzü biçimlendirmiş

ve geniş kitlelere yansıtmış bir düşün adamıdır

KONUR ERTOP

Kültür B a k a n lığı’ nın Yüksek Kültür Kurulu’ nca 19 T9 Büyük ödülü. Varlık dergisi ve Varlık Yayınları üe kültürümüze katkıları bulunan Yaşar Nabi Nayır’ a verilmiştir, öd ü l tüzüğünde bu ödülün “ Yapıtları ve ça­ lışmalarıyla kültürümüzü yurt düzeyinde tanıtan, sa­ nat ve kültür yaşamımıza katkıda bulunan, etkinlik­ leri ile insanımızın beceri, beğeni ve yaratıcı gücünü sergileyen kişi ya da toplu­ luğa verileceği” saptanmış­ tı. Yaşar Nabi bu koşullan bütünüyle yerine getirirken sürekli kültür çalışmaların­ da bulunan bir topluluğun, bir kurulun ancak gerçek­ leştirebileceği geniş kültür hizmetlerini de tek başına ortaya koymuştur.

YAZARLIĞININ 53. YILI

Kültür Bakanlığı’nın ö- dül gerekçesi, Yaşar Nabi Nayır’ ın 46. yıldır yayıncı­ lık hizmetiyle kültür ve sa­ natımız üzerindeki olumlu etkilerine d ayan ıyord u , öd ü l sahibinin yazar kişili­ ği daha da uzun bir geçmişe dayanmakta, bugün yanm yüzyılı da aşıp 53. yılma basmaktadır. Varlık dergi­ sinde, ödülün verilişinden önceki son sayıda, kendi­ siyle birkaç satır içinde he­ saplaşırken kendisini şöyle tanıtıyor. “ Oysa ben ki­ mim? Evvel zaman içinde Üsküp derler eski vilâyetle­ rim izin birinde dünyaya gelmiş, nice nice fırtınalarla sağa sola fırlatılmış, tlsküp Fransız okulunu bitirmiş, Galatasaray’ ın üst kısmın­ dan mezun olmuş, ama bü­ tün ömrünü edebiyata, şii­ re, hikâyeye vermiş bir a- dam olup çıktım, öm rüm oldukça da bu yükü sırtım­ da taşımaktan kurtulama­ yacağım” . Kendisini ancak işjhşkilerinde tanıyanlar

i-! çin disiplinli, kuralcı yöne­ tici kişiliğine oldukça uzak görünen bu içtenlikli hesap vermede dile getirilmiş ya­ şam öyküsüne onun bugün 71 yaşında olduğu, banka­ larda, Ulus gazetesinde, Türk Dil Kurumu’ nda, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’ nda çalıştığı da ek­ lenebilir. 15 Temmuz 1933'ten beri çıkardığı Var­ lık dergisinin Eylül 1979’ da 864. sayısı çık m ıştır. 1946’ dan beri sürdürdüğü kitap yayınlarının da top­ lam sayısı 2000 dolayların­ dadır.

Dergi sahibi, yaymevi yöneticisi kişiliklerine yön veren, her şeyden önce onun yazar kişiliğidir. Onu tanı­ maya ve tanıtmaya çalışır­ ken bu nokta üzerinde du­ rulması zorunludur.

Yaşar Nabi, Yedi Meşale

admı taşıyan şiir hareaeti- nin tem silcilerindendir. 1928’ de harekete katılan ar­ kadaşlarıyla birlikte şiiri “ taklitten, edebiyatın bu baş belasından” kurtarma, “ mariz duygular, iğreti ve klişe benzetmeler, köksüz fikirler” den uzaklaşm a, “ renksiz ve dar Ayşe, Fat­ ma terennümleri” ne son verme, “ canlılık, samimiyet ve daima yenüik” getirme savındaydı. Yaşar Nabi kı­ sa ömürlü Yedi Meşale’den sonra şiir çalışmalarını bir­ kaç yıl daha sürdürdü. 19 29'da “ Kahramanlar” , 1932’de “ Onar Mısra” ki­ taplarım yayımladı. Bu iki kitaptan alınmış şiirlere ge­ ne o dönemlerin bazı şiirle­ rini ekleyerek 1969’ da çıka­ racağı “ Kahramanlar” adlı kitabını okuyucuya sunar­ ken değerleri üzerinde

hiç-Kültür Bakanlığı Büyük ödülünü alan Yaşar Nabi Nayır

bir iddiada bulunmadığını, yalnızca edebiyat tarihimi­ zin yakın bir bölümüyle ilgili bir belge niteliğinde olduklarım söyleyecekti.

Yaşar Nabi’ nin şiirleri, yazıldıkları yılların biçim ö- zelliklerini ve duyarlığım yansıtır. Çevreyle çok yakın ilişkileri olmayan, insan ve toplum üzerinde gözlemlere dayanmayan şiirlerdir bun­ lar. Yazarının iç dünyasım yansıtmaktan da uzaktır­ lar. “ Ben” adlı şiir, sanatçı­ sının kişiliğiyle ilgili ipuçla­ rı vererek şöyle başlamak­ tadır; “ Kalbine bir taş gibi bastır kendi yasım / Sakla hayallerini kafanın çembe­ rinde/İçine göm ömrünün bütün macerasını,/Acını o- kumasm geçenler gözlerin­ de.” O bir duygu adamı gö­ rünüşünde değil bir mantık adamı olma yolu n dadır. “ Tanrıların ölüm ü” şiirinde “ Zindanından fırladı man­ tık denen canavar” der. “ Evvel Zaman İçinde” şii­ rinde de insanlığın eski kül­ türlerine, en eski inanışlara, düşlere, mitoslara yönelti­

lip zenginleştirilebilecek bir konuyu “ Bu masal ah çocu­ ğum, bu masal bu kadar­ mış” diye sona erdirir. Bu tür sınırlamalar onun şiiri­ ni gelişmekten alıkoyacak­ tır. Y azarın kendisi de yıllar sonra şiirlerinin “ bir başka­ sının hayalinde doğmuşlar- casına yabancı” geldiklerini söyleyecek tir kendisine. “ Eleştirmeye kalkışanlar çıkarsa emeklerine yazık o- lur” diye düşündüğünü söyleyecektir.

Ama içinde bulunduğu­ muz yılın başında çıkan öy­ kü kitabı için aynı şeyi söy­ lem ekten uzaktır. Gene 1930’ lardan kalma öyküle­ rin toplandığı “ Sevi Çıkma­ zı” için “ Yazarın en iyi ya­ pıtları arasında yer alacağı­ nı umuyoruz” der. Roman ve öykü onun yazı hayatı­ nın başlangıcında etkin bir

(5)

Yaşar Nabi, evindeki kitaplıklarından biri önünde yer tutmuştur,. “ Bir Kadm

Söylüyor” (1931), “ Adem ve Havva” (1932) gibi ro­ manların sahibidir. 1935’ te de bir hikâye kitabı yayım­ lanmıştır: “ Bu da Bir Hikâ­ yedir” . Yazarın en iyi ya­ pıtları arasında yer alacağı” ileri sürülen cilt, bir genç kızla bir erkeğin bir ara sü­ rüp sona eren ilişkilerini, birbirlerinin kişiliklerini bü­ tünüyle kavrayamayışlarını anlatan uzun bir hikâyeyle başlar. Kıskançlıktan, son verilmiş eski aşkların bırak­ tığı izlerden, uyanık düş görmelerden, aldanmalar­ dan, aldatmalardan söz e- der. İnsana ve topluma iliş­ kin gözlemler, değerlendir­ meler getirmekten uzak ka­ lır.

Varlık Y aymevi sahibinin bugün tarihsel bir hatıra sayılabilecek yazı ürünleri arasında oyunlar da bulun­ maktadır. Cumhuriyet’ in o- nuncu yılında yayımlan­ mıştır oyunlarının tümü de. Bu oyunlardan “ Mete” o

günün resmi tarih anlayışı­ na ve ulusçuluk görüşüne bağlı olarak tarihsel olgu­ larla güncel olayı birleştirir. Savaşçı kahramanın ülkesi­ ne barış ve kalkınma getir­ me çabalarını anlatırken Kurtuluş Savaşı’ nı izleyen devrimleri yansıtan bir ay­ na getirmiş olur. Zaferden sonra uygarlık yolunda ça­ lışmayı, köylünün inancı ile oynayanların ortadan kal­ dırılm asını konu edinir, “ inkılâp Çocukları” adlı o- yun Mütareke İstanbul’u­ nun karanlık tablolarıyla kurtuluştan sonraki dönemi karşılaştırır; “ A cem in, Arabm, Bizans’ ın” etkisin­ den kurtulan “ Türkün öz sanatının gerçekleşmesi, gelişen yeni bir ülke yaratıl­ ması yolu n da k i çabaları yansıtır. Sanat eseri olmak­ tan çok çağın ideolojisini yansıtma niteliğiyle dikkat­ leri çeker.

Yaşar Nabi’ nin yazı et­ kinliği içinde önemli yer tu­ tan alanlardan biri de çevi­

ridir. Uzun süre Milli Eği­ tim Bakanlığı Tercüme Bü­ rosu’ nda çalışmıştır. Bal- zac, Chateaubriand gib i Fransız klasiklerinden çevi­ riler yapmıştır. öğretici ede­ biyat metinlerini Muzaffer Reşit imzasıyla dilimize çe­ virmiştir. Bütün bu çalış­ maları arasında en yaygm ve etkili çevirileri ise tek bir yazara, RomanyalI Panait Istrati’ye ait olmuştur. Ya- şar Nabi’yi yakından tanı­ yanlar onu çok ölçülü bir kişiliğe sahip görürler ve yüksek dereceli bir bürok­ rata benzetirler. Bu kişili­ ğin yaşam önünde savru­ lan, toplumun en alt düze­ yindeki insanların yaşamla­ rıyla birleşen Istrati gibi bir yazarla hangi ortak nokta­ ları bulunabileceği oldukça düşündürücüdür. Y aşar Nabi de Istrati gibi bir Bal­ kanlıdır ama eğitimi, ya­ şantısı ondan çok farklıdır. Hemen bütün yapıtlarım dilimize çevirdiği yazar için Romen Yazarlar Birliği’ nin organı Gazetta Literara’ da

çıkan bir yazısmda şunları söylemiştir:(ilk okuduğum “ Kira Kiralina” romanı) ü- zerimdebir çarpma etkisi bı­ raktı. ilk defa gerçekten Balkanlı bir ses duyuyor­ d u m ... îlu m u , R om eni, Bulgari, Türkü, Amavudu sanki elele tutuşmuş, davul zuma eşliğinde başdöndü- rücü bir hora tepiyorlardı. Küfürleriyle, erkekçe dav­ ranışlarıyla, yabanlıkları i- çinde yüksek bir uygarlığın insanca duygularıyla coş­ kun, sarhoş, çılgın bir yaşa­ ma sevgisiyle dolup taşan insanlardı, karşıma çıkan.” Bu yazar, yansıttığı “ in­ san sevgisi” yle çevirmem etkileyecektir. 1935’ te baş­ layan çalışm alarla onu Türkçeye aktarırken “ Bir yabancı yazar gibi değil de, pek uzağımızda olmayan, bir zamanlar kaderim izi paylaşmış bir ülkenin bize hiç yabancı gelmeyen haya­ tım anlatan bir Türk yaza­ rı” gibi görür. Onun anlat-(Sayfayı çeviriniz)

(6)

Varlık Yayınlan ve Varlık dergisi yöneticisi bir toplantıda konuşurken (solda); Varlık \n ilk sayısının kapağı tığı, “ ezilmiş küçük a-

dam” m serüveni, bu serüven “ acı çileli, ağır ve korkunç” bir yaşantıyı yansıtır. “ İn­ sanlar arasında eşitsizliğin sebepleri, insanları daha mutlu yarınlara götürecek yıllar” üzerinde durur. Bü­ tün bunlar Istrati’ nin yapı­ tım bizim okuyucumuza ya­ kından sevdirmiştir, ö te yandan da Istrati’ nin Y aşar Nabi aracılığıyla dilimize aktarılan dünya görüşü ve duyarlığı bizim İkinci Dün­ ya Savaşı sonrası toplumcu edebiyatımızı geniş biçimde etkilemiştir.

VARLIK DERGİSİ

1933’ te yay ımlanmay a başlayan ve 46 yıldır aralık­ sız çıkan Varlık dergisi ile 1946’ da başlayacak kitap yayınları, Yaşar Nabi’ nin sabırlı, titiz, çalışkan kişili­ ğinin oluşturduğu en önemli üründür. Kendisi dergiyle ilgili olarak 20. yıldönü­ münde şunları söylen “ ön

-çeleri onbeş günde bir, son­ raları ayda bir çıktı ama bu yirmi yıl içinde bir defa bile yayınma ara vermedi. İkin­ ci Dünya Savaşı’ nm türlü zorluklarla dolu yıllarında bile tam gününde okuyucu­ sunun elinde olmak için her güçlüğe göğüs gerdi. Sefer­ ber bir alayın açık ordugâ­ hında hazırlandığı, uzak bir şehrin matbaasmda posta yardımıyla meydana geldiği oldu. Adi kâğıda basıldı, kötü basıldı, yanlış basıldı, ama gene vaktinde çıktı. Her yoklamada “ Varım!” diyeayağakalkmanın zevki­ ni hiç kaçırmadı.”

Yaşar Nabi’ nin başarısı bu sabra ve direnişe bağlı- I dır. Dergisinde bir edebiyat I magazini niteliği tutturarak geniş kitlelere yönelmekten uzak durmuştur. Çağdaş, i- leri ve ilerici sanata sayfala­ rında yer verirken bir yan­ dan da bu sanatm oluşma koşullarını hazırlamıştır. Varlığın ilk sayısında dile

getirilen ilkeler, yöneticinin titizlikle bağlı kalacağı sa­ nat ve kültür anlayışım ö- zetlemektedir. Bu önsözde şunlar dile getirir.

“ Ülkede bir tek gerçek sanat dergisi yok.peTrimin her alanda, yokluktan var­ lıklar yaratmak işine giriş­ miş olduğu bir dönemde a- cısı duyulan bu gereksin­ meye karşüık vermek ama­ cıyladır ki V A RLIKçıkıyor •

Varlık, Cumhuriyeti en büyüğümüzden emanet a- lan bir Türk gençliğinin, yaratıcı bir devrim kuşağı­ nın sanat alanında da var olduğunu göstermek ve o- nun için çalışmak istiyor.

Gereğinden çok ağır ya­ zılarla okuyucularımızı yor­ maktan çekineceğiz. Sana­ tm bilgiçliğinden çok kendi­ sini vermeye çalışacağız. Y ararsız, kötü, zayıf ve hasta yazılar sayfalarımız­ da yer bulmayacaktır.

Telif yazılara daima en

çok yer ayırmakla birlikte Batının başyapıtlarını ve edebiyat hareketlerini oku­ yucularımıza tanıtacağız. Ve gözlerimizi, şimdiye ka­ dar yapıldığı gibi yalnız Fransa’ya çevirmeyeceğiz, bütün Batı dillerinden ve e- debiyatlarından sırasıyla e- serler yayımlayacağız.

Varlık, yardımlarım sağ­ ladığı arkadaşlarından, el­ den geldiğince öz Türkçe yazmalarım dilemiştir. Dil hareketleri için yazılacak yazılara da daima sayfaları­ nı açık tutarak dil özleşmesi işinde yararlı bir varlık gös­ termek istiyor.

Varlık, okuyucu avlamak için bilmeceler, merak uya­ rıcı yazılar yoluna başvur­ mayacaktır. Bir dergiden bütün bekledikleri bunlar­ dan ibaret olanlar varsın o- kuyucularımız arasından eksik olsun, yeter ki biz i- nandığımız ve bağlandığı­ mız yurt sorununa en küçük

(7)

bir hizmette bulunmuş ola­ lım.

Varlık’ m bir de iddiası vardır:

Dergimiz Türk edebiyatı­ nın bugün en olgun ve eriş­ kin devresinde olduğunu yayımlayacağım eserlerle ispat edecektir.”

Varlık’ m önsözü, dergi­ nin yarım yüzyıl izleyeceği ilkeleri dile getirmiştir.

Varlık’ ta çağdaş edebiya­ tın en çok dikkat çeken ü- rünleri Orhan Veli ve arka­ daşlarının ilk şürlerinin o- kuyucuya sunulm asıyla başlar. Geleneksel edebiya­ tın uyak ve ölçü gibi biçim öğelerine, türlü söz oyunları­ na yançizen bu yapıtlar sanatımızda önemli bir ye­ niliğin başlangıcı olmuştur. Varlık çevresinde toplanan kalemlerle edebiyatımız ya­ şama sevinci, barış ve öz­ gürlük isteği, sokaktaki kü­ çük insamn serüveni gibi yeni temaları işlemeye ko­ yulmuştur. Tek parti döne­ minde V arlık ’ ın solunda yeralan daha gerçekçi, daha savaşımcı başka bir edebi­ yat da vardır. Fakat savaş yıllarının g e tird iğ i türlü baskılar kadar bu hareketin temsilcilerinin sanat yeter­ sizlikleri de Varlık yazarla­ rının ön planda kalmasına yol açmıştır. Böylece edebi­ yatımızın gelişmesi Var­ lık’ m temsil ettiği gerçekçi, halkçı, layik, batılı anlayışa büyük ölçüde bağlı kalmış­ tır. ,

Varlık dergisi Orhan Veli ile arkadaşlarının, A taç’ m, Cahit Sıtkı’ nın, Ziya Os­ man’ ın, Sait Faik’ in vd. ya­ zılarını ya yım la d ı. K öy Enstitülü yazarlar kuşağıy­ la yakın ilişkileri oldu. Uzun yıllar bir “ Köyden Notlar” bölümü yayımla­ yan dergide Türk köyünün yaşadığı gerçekleri çarpıcı biçimde ortaya koyan göz­ lemlere yer verildi. Çok par­ tili yönetime geçiş sırasında < köy gerçeğini dile getiren ve geniş çaplı tartışmalara yol açan “ Bizim K öy” ün yazarı Mahmut Makal, Varlık ai- lesindendi, kitaptaki yazılar daha önce Varlık’ ta ya- j yımlanmıştı ve kitap bir |

Varlık yayınıydı.

VARLIK’ A YÖN VEREN GÖRÜŞLER

Varlık’ a Yaşar Nabi'nin edebiyat görüşleri yön ver­ miştir. Bu görüşler geçerli olduğu sürece Varlık ülke­ mizde en önde gelen edebi­ yat dergisi oluştur. Yaşar Nabi’ nin edebiyatla ilgüi görüşleri ise 1937 tarihli “ Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri” kitabıyla Var­ lık’ tâki yazılarından derlen­ miş “ Yıllar Boyunca Edebi­ yat Dünyamız” (1971) ki­

taplarında yansır. Bu ya­ pıtlarında Yaşsa Nabi bas­ kılara karşı koyan, özgür­ lükçü bir sanattan yanadır. Edebiyatm topluma karşı görevleri olduğu gerçeğini benimser. Yararcı ve top­ lumcudur, gerçekçidir. An­ cak o dönemde Sovyet Rus­ ya’ da geçerli toplumcu-ger­ çekçilik akımına şiddetle karşı çıkmıştır. Stalinist yöntemle sanatçının güdüm altına alınmasının karşında olmuştur. “ Sanatçının, ki­ şiliği neyi buyuruyorsa onu yapm asını, kendisine y o l gösterilmemesini” ister. “ Halkın kolay sindiremeye­ ceği acayipliklere, çetrefil deyişlere, aşırı yeniliklere” karşı durur. Sanatçının ala­

bildiğine özgür bir yaratma ortamında çalışabilmesini özlerken onun moda inanç­ ların baskısmdan da sıyrıl­ masını ister.

Bütün bu görüşler sana­ tımızı daha başka düşünce­ lerin aym güçte ortaya ko- nam adığı yıllard a, yani 1960Tara kadar gelen dö­ nemde büyük ölçüde şekil­ lendirmiştir. Derginin y ö ­ neticisi dar çevreli bireyci

yemlik araştırmalarına ol­ duğu kadar sınıfsal temele dayalı etkin toplumcu hare­ ketlere de uzak durmuştur.

1960’ lardan sonra toplum­ sal alandaki büyük gelişme­ ler ve bu gelişmelerin sana­ ta yansıyan görünüşlerine ise Varlık dergisi hemen he­ men bütünüyle uzak kal­

mıştır.

KİTAP YAYINLARI

Varlık’ m kitap yayınları 20 yıl kadar edebiyatımızın en önemli etkinliğini oluş­ turmuştur. Sait Faik, Nu­ rullah Ataç, Necati Cumalı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Or­ han Hançerlioğlu, Ceyhun Atuf Kansu, Orhan Veli, Cahit Külebi, Mahmut Ma­ kal, Behçet Necatigil, Or­ hun Kemal, Haldun Taner, İlhan Tarus, Cahit Sıtkı,

Tahsin Yücel gibi yazarla­ rın kitapları arka arkaya yayımlanmıştır.

Batı edebiyatından yapı­ lan türlü çeviriler bizde Mil­ li E ğitim B ak a n lığı’ nm Dünya Klasikleri dizisi ka­ dar önemli ve etkin bir ha­ reket ya ra tm ıştır. Iv o Andriç, Erskine Caldwell, A lb ert Cam us, Trum an C apote, D o sto y e v sk i, Freud, André Gide, Gogol, Knut H am sun, E rn est Hemingway, Panait Istr ati, Franz Kafka, Jack Lon­ don, A ndré M alraux, Henry de M ontherland, John Steinbeck vd. gibi ya­ zarlardan yüzlerce çeviri ya­ yımlanmıştır. Varlık yayın­ lan daha önce pek çok örne­ ği verilmiş klasikler dizilerin­ de kendi alanlarının en başardı araştırmacıları ta­ rafından hazırlanmış yapıt­ larla eski edebiyatı bugü­ nün okuyucusuna tanıtma­ da da önemli bir hizmet görmüştür. Türk Klasikleri dizisinin Abdülbaki Gölpı- narlı, Cahit Öztelli, Abdül- kadir Karahan, Halit Bayrı gibi araştırıcılar tarafından kaleme alınmış ciltleri bu­ gün de değerini koruyan yapıtlar arasındadır.

Bütün bu kitaplar ancak devletin bir kültür politika­ sı içinde yer verebileceği kadar küçük fiyatlarla sa­ tışa sunulmuştur. En etkin oldukları 1950-1960 yılında her ay 7-8 cilt birden yayımlanarak değişik beğe­ ni ve anlayışlara zengin ve doyurucu metinler getir­ mişlerdir.

HAK EDİLMİŞ BlR ÖDÜL

Yaşar Nabi’ nin Varlık dergisi ve yayınları çevre­ sindeki çalışmaları ödülün gerekçesine yüzde yüz uy- ı maktadır. O, çağdaş edebi­ yatı yerli ve yabancı temsil­ cileriyle en geniş topluluk­ lara tanıtmıştır. Yaym ola­ nakları sağlayarak edebiya­ tımızın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Çağımızın kültür ve sanatıyla beslenen yeni kuşaklar yetişmesine yardımcı olmuştur.

KONUR ERTOP

(8)

Türkiye'de devlet ödülleri: İnönü Armağanları,

Devlet Sanatçısı unvanı, Kültür Bakanlığı Ödülleri

ADNAN BİNYAZAR

Devletin hukuksal an­ lamı bir yana, kavram olarak bile büyük saygınlığı vardır. “ Devlet kuşu” de­ yimi, insan yaşamındaki sonsuz olanakları anlatır, Söz öbekleri ve deyimler gözden geçirilirse devlet kavramı­ nın Türkçede yoğun bir anlam alanı oluşturduğu görülür.

Siyasal anlamda da, ör­ neğin “ hükümet” kavramı­ na göre “ devlet” , değişken olmayan bir otoriteyi, gü­ venceyi vurgular. Hangi ülkede olursa olsun “ devlet adamı” kavramının gerçek bir saygınlığı vardır. Her­ kese kolay kolay bu sıfat yakıştınlamaz. Bu, devlet kavramının insan kişiliğine bağışladığı sorumluluğun doğal bir sonucudur.

Kavram yönünden bile ağırlığı olan “ devlet” in in­ sana sahip çıkmasının bü­ yük değeri olduğu gibi, devletçe ödüllendirilen ku­ ruluşlar ve kişiler büyük onur kazanırlar. Devletin ödüllendirdiği kuruluşlar ve kişiler bir ölçüde de olsa “ müesseseleşmiş” sayılır­ lar. Bu nedenle devlet ödül­ lerinin büyük değeri vardır. Bir bakıma devlet ödülleri­ nin verilmeye başlandığı şu günlerde bu ödüller güncel­ lik kazanmıştır.

Her ülkede devletin yü ­ celttiği, ödüllendirdiği kişi­ ler, kuruluşlar vardır. Dev­ let, bir kişiyi ya da bir kuruluşu ödüllendirirken, kuruluşların ve kişilerin ya­ rattıkları başarıları halkı adına kullanmış olur. Halkı adına halk içinden çıkmış bir kişi devlet erkinin bir parçası sayılır. Gerçekte hiçbir büyük başarı, bir tek kişinin başarısı değildir. Her bireysel başarıda hal­ kın toplumsal başarısı da gözden uzak tutulmamalı­ dır. Çünkü kişinin bireysel başarıda bulunacağı ortamı halk, dolayısıyla devlet ya­ ratmıştır Bundan ötürü dev­ letin verdiği ödül bireysel

de olsa toplumsal bir anlam taşır.

İşin başka bir yönü de şudur; Devlet, ödül verdiği kişi ya da kuruluşla kendine saygı uyandırır. Devletler, uluslararasmdaki yerlerini değer verdikleri kişilerle alırlar. Sözgelimi ulus­ lararası düzeyde ün yapmış kişiye sırt çevirmiş devlet­ ler hiç kuşku yok, saygın­ lıklarından çok şey yitirir­ ler. Bu yanlışlığa düşmüş devletler olmuştur.

Bu yazımda, Kültür Bakanlığı ödüller Yönet­ meliğinin yürürlüğe gir­ mesiyle, bir devlet ödülü olan “ Kültür Bakanlığı Bü­ yük Ödülü” nü alan Yaşar Nabi Nayır ya da kulaktan kulağa adları duyulan öbür adaylar üzerine herhangi bir yorumda bulunmak istemi­ yorum. Amacım, Cumhuri­ yet döneminde, devlet ödü­ lü niteliğindeki ödüller üzerinde durmaktır. Ne var ki, 15 Eylül 1979 Cumar­ tesi günü Kültür Bakanlığı Büyük ödülü’ nü alan Yaşar Nabi Nayır1 la ilgili bir iki noktaya değinmek de zo­ runludur sanırım.

Büyük ödülün, Yaşar Na­ bi Nayır gibi, kırk altı yılını Türk yazın, düşün ve sa­ nat yaşamına büyük emek vermiş bir kişiye verilmesi, en başta, ilki verilen bu ödüle büyük saygınlık kazandırmıştır. Bilindiği gibi, Türkiye’ de birçok ödüllerin üstünde bir kuşku perdesi vardır. Kapıların ardı ile önü çoğunlukla baş­ ka başkadır. Devlet uygulamalarında kayırmalı kişilerle ilgili gelişmeler, devleti çok yıpratmıştır, iyi yerlerde hep belirli aile ço­ cuklarının adının geçmesi, birtakım okulların bu tür aile çocuklarının tekelinde olması, hemen her dönemde tartışılmıştır. Nice yetenekler olanaksızlıklar ortamında çürüyüp gider­ ken, o belirli aile çocukları

nice düzeylere varmışlar­ dır... Yetenekleri genellikle sınırlı olduğu için de, bir­ takım hizmetlerde ilerleme olacağına gerilemeler ol­ muştur.

Uygulamalar genellikle böyle olduğu içindir ki, devletin yaptığı her olumlu iş, Türkiye için aydınlık günlerin muştucusu sayılır. Büyük ödülün Yaşar Nabi’ ye verilmesi de ger­ çekten çok olumlu bir devlet uygulamasıdır. Bu ödülün, yayımladığı dergi ve kitap­ larla devletin yapamadığını kişi olarak gerçekleş­ tirmeyi başarmış bir kül­ tür adamına verilmesinden daha olumlu uygulama, olabilir mi? Haşan - Ali Yü­ cel’ in klasiklerle başlattığı büyük kültür savaşımına o dönemde Yaşar Nabi de katılmıştır. Kara güçler Haşan • Ali’yi durdurmuş­ lardır, ama Yaşar Nabi, çağdaş yapıtları da kültü­ rümüze kazandırarak bu savaşımı bugüne dek sür­ dürmüştür Yaşar Nabi kültür tarihimizin en büyük emekçilerinden biridir. Bu emeği, çağdaş düşünceyle kişiliğini biçimlemiş bir Kültür Bakam ve Kültür Yüksek Kurulunun değerli sanatçı, bilim adamı ve yazarlarınca değerlendiril­ miş oluyor. Bence bu yılın en önemli kültür olayı, Yaşar Nabi’ye bu ödülün verilmesidir, İn ö n ü ARMAĞANLARI Türkiye’ de “ devlet ödü­ lü” denebilecek ilk ödül, 4933 sayılı “ İnönü Armağa­

nı Kanunu” nda koşulları belirtilen armağanlardır. Resmi Gazete’ nin 18 Hazi­ ran 1946 tarihli 6336. sayı­ sında yayımlanan bu yasa­ ya göre Türk yurttaşların­ dan hak edenlere “ İnönü Değerlendirme” ve “ İnönü özendirme” armağanları verilir. İnönü değerlendir­

me armağanları, söz konusu yasada belirtildiği gibi, “ dünya ölçüsünde yüksek değer taşıyan A) Bilim eser­ leri, B) Sanat eserleri, C) insan veya hayvan sağlığı­ na, yurdun savunmasına ve istihsalin gelişmesine ve iyileşmesine yarayan keşif ve ihtira sahiplerine veri­ lir.” İnönü özendirme ar­ mağanları da, bilim ve sa­ nat eserleri sahiplerine ve­ rilmekle birlikte, C madde­ sinin kapsamı daha da ge­ nişletilmiştir “ insan veya hayvan sağlığına, yurdun savunmasına ve istihsalin gelişmesine yarayan ve ih­ tira sahipleri ile tarım ve endüstri alanlarında istih­ salin artmasını sağlayacak olağanüstü başarı gösteren­ lere” verilir. Görüldüğü gi­ bi, özendirme ödüllerine, tarım ve endüstri alanların­ da üretimin artmasını sağ­ layacak başarılar da gir­ mektedir.

ödülün verilişinde ayrıntı olabilecek değişik uygula­ malar da söz konusudur. İnönü değerlendirme arma­ ğanlarının her biri yirmi be­ şer bin lira olup “ hak eden­ ler bulundukça” üç yılda bir verilecektir. Bölümler sıra­ ya konarak (bilim eserleri, sanat eserleri ve öbür alan­ lar) sırayla her yıl birine de verilebilecektir, özendirme armağanları ise beşer bin li­ ralık on ve üçer bin liralık on beş armağandan oluş­ maktadır, “ hak edenler bu­ lundukça” her yıl dağıtıla­ caktır.

İnönü armağanlarının seçici kurulları da üç yarku­ rul olarak çalışır, bu üyeler, ! fakülte ve yüksek okul pro- | fesör ya da öğretmenler ku-

i rullarmca seçilen adaylar a-

rasından Bakanlar Kuru­ lu’ nca seçilir. Üyelerin dör­ dü asıl, üçü yedektir.

Devlet bu ödüllere öylesi­ ne büyük önem vermiştir ki, yasanın 12. maddesi, I “ İnönü Armağanları

(9)

Kay-nak Akçası” adı altında, milli bankaların birinde, Başbakanlık emrinde iki milyon liralık bir kaynak kurulduğuna ilişkindir. Bu kaynağın oluşması için 1947 yılından başlamak üzere Başbakanlık bütçesine en az 250.000 liralık ödenek kon­ ması öngörülmektedir.

Ödüllerin geniş kapsamı­ nın yanında, bu ödüllere ayrdan rakamlar gözden geçirilirse, devletin sanatçı­ ya, bilim adamına, iyi işler başaranlara nasıl kanat gerdiği kendiliğinden anla­ şılır. Bu yönüyle İnönü ar­ mağanları, üretimi özendir­ meye yöneliktir. Yurdun savunması yolundaki bu­ luşlarla üretimin gelişmesi yolundaki buluşları aynı düzeyde tutan bu ödüllerin toplumsal bir amaç güttüğü tartışılmayacak kadar açık­ tır. Hatta öylesine toplum­ saldır ki, 1960 yılında ikti­ dara gelen DP öncelikle, bu ödüller için bütçeye konan parayı kesmiştir. DP’nin bütçeye yalnızca bir lira koyduğu bilinmektedir! Böylece, doğru dürüst uy­ gulanma olanağı bulmadan (ancak 1947 de Yahya Ke­ mal’ in “ Hayal Şehir” şiiri­ ne, A. Adnan Saygun’ un ‘Yunus Emre Oratoryosu” - na, Cevat Fehmi Başkut’.un “ Küçük Şehir” adlı oyunu­ na sanat ödülü verilmiştir), ortadan kaldırılmıştır. Ece- vit hükümeti, yönetimi üze­ rine alır almaz, Başbakanlık bu ödülle ilgilenmiş, bu ko­ nuda da Kültür Bakanlığı’ m görevlendirmiştir. Kültür Bakanlığı’ nda bu ödülün canlandırılmasıyla ilgili ça­ lışmalar sürmektedir.

“DEVLET SANATÇISI”

“ Devlet Sanatçısı” unva­ nını taşıyacak kişilerle ilgili yönetmelik, Resim Gazete’- nin 15 Mart 1971 günlü sayı­ sında yayımlandı. Bu yö­ netmelik, “ Devlet Sanatçı­ sı” kapsamım çok sınırlı tutmaktadır. Söz konusu yönetmeliğe göre, “ Devlet Sanatçısı” olabilme hak­ kından yararlanacak kimse­ ler, Devlet Tiyatrosu’ nda, Devlet Opera ve Balesi’ nde,

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ nda sanatçı ola­ rak görevlendirilmiş bulu­ nanlar ile Devlet Konserva- tuvarı’ nda öğretmen olarak görevlendirilmiş sanatçılar ve bu kuruluşların kuruluş yasasında belirtilen ilkeler doğrultusunda sanatçılık ve sanatçı öğretmenlik nitelik­ lerini taşıyanlardır. Bu sanatçıların “üstün yete­ nek” sahibi olmaları, ulus­ lararası ün taşımaları da gözönünde bulundurula­ caktır. Söz konusu yönet­ meliğin 5. maddesinde dev­ let sanatçılarında, çalışma alanlarının özellik ve gerek­ lerine göre aranacak nitelik­ ler belirtilmiştir.

“ Uluslararası ün” ' yan başlığı altında da, sanatçı­ da şu nitelikler aranmakta­ dır: “ Yurt içinde ve dışında, önemli sanat merkezlerinde başarı sağlamış olmak ve uluslararası düzeyde kendi­ sini değerli bir sanatçı olarak kabul ettirmiş bulun­ mak.”

Devlet sanatçısı seçme kurulunun başkanı Mülî Eğitim Bakanı’dır. Millî Eğitim Bakanı ayrıca, bu alanlarla ilgili üç kişiyi seçm e hakkına sahiptir, ö b ü r üyeler şunlardır: Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarı, Talim ve Terbi­ ye Kurulu Başkanı, Güzel Sanatlar Genel Müdürü, D evlet T iya trosu Genel Müdürü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, Cum­ hurbaşkanlığı Senfoni Or­ kestrası Birinci Konsertma- isteri, Devlet Konservatu- van Müdürü.

Devlet sanatçılığı unva­ nının, bu yönetmeliğe göre onursal olduğu anlaşılmak­ tadır. Bir de, bu yönetme­ lik, devlet uygulamasına ters düşecek bir görüş açı­ sıyla hazırlanmıştır. Öbür dallardaki sanatçıları ödül­ lendirecek bir yönetmelik yokken, yalnızca gösterim, “ icra” sanatçıları ve yöneti­ ci sanatçıları gözeten bu yönetmelik hiç kuşku yok ki tek yanlıdır. Gerek yetenek, gerekse uluslararası ün y ö ­ nünden Türkiye’nin adını uzak sınırlara ulaştıran ozanlar, romancılar, öykü­ cüler, düşünürler,

deneme-cüer, eleştirmenler, ressam­ lar... bu ödülün kapsamı . dışında bırakılmıştır. Bu­ nun, d evlet kavramının kapsayıcı, geniş boyutlu anlayışının dışında kaldığı bir gerçektir. Bu ödül, anımsadığıma göre, Nihat Erim kabinesinin Kültür Bakanı Talât Sait Halman dönem inde uygulanm ış, Adnan Saygun, Münir Nu­ rettin gibi sanatçılar, “ Dev­ let Sanatçısı” unvanım al­ mışlardır.

KÜLTÜR BAKANLIĞI ÖDÜLLERİ

Kültür Bakanlığı Ödül­ ler Yönetmeliği, Resmî Ga- zete’nin 17 Ağustos 1979 günlü 16730. sayısında ya­ yımlandı. Bu yönetmeliğe göre Kültür Bakanlığı ödül­ leri, “ Kültür Bakanlığı Bü­ yük öd ü lü ” , “ Kültür Ba­ kanlığı Başarı ödülleri” ve “ Kültür Bakanlığı özendir­ me ödülleri” olmak üzere üç büyük dala ayrılmakta­ dır. Kültür Bakanlığı ödül­ lerinin amacı şöyle belirtil­ miştir: “ Kültür Bakanlığı, toplumun kültür yaşamın­ daki etkinlikleri yoğunlaş­ tırmak ve yaygınlaştırmak, yaratıcı üretimi değerlen­ dirmek ve desteklem ek a m a ç la rıy la ...” yukarıda belirtilen ödülleri vermek­ tedir. Başvurmasız, yanş- masız ve bölüştürmesiz olan büyük ödülün sınırlan da şöyle çizilmektedir: “ Kültür Bakanlığı Büyük ödülü, yılda bir kez, sanat, düşün ve kültür alanlarında ortaya koyduğu üstün nitelikli ya- pıtlan ve çalışmalanyla kül­ türümüzü yurt düzeyinde tanıtan, sanat ve kültür yaşamımıza katkıda bulu­ nan, etkinlikleriyle insanı­ mızın beceri, beğeni ve yaratıcı gücünü sergüeyen Türkiye Cumhuriyeti uy­ ruklu kişi, topluluk ya da kuruluşa verilir.” (Mad. 2).

Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’ nün sunulacağı kişi, topluluk ya da kuruluşu Kültür Yüksek Kurulu salt çoğunlukla seçer, bu ödül, 250.000 İhadır. Her yılın 29 Ekiminde verilen ödül için özel bir tören düzenlenil-.

Kültür Bakanlığı Başarı ödülleri ise, T.C. uyruklu

kişi, topluluk ya da kuru­ luş ların ortaya koydukları özgün ve çağdaş nitelikteki yapıt, uygulama, yorum, sergileme, araştırma, ince­ leme ve hizmet çalışmaları­ na verilir. Bu ödülün verile­ ceği dallar şunlardır A- Görsel sanatlar (resim, hey­ kel, grafik sanatlar, özgün baskı, seramik, tasarım sa­ natları, sinema, fotoğraf, karikatür), B- işitsel sanat- lar (müzik), C- Sahne sa­ natları (tiyatro, opera, ba­ le), D- Halk bilimi, E- Ya­ zın, F- öbür kültür ve sanat dallan.

Yukarıdaki dallarda yılda bir kez ödül verileceği, bu ödülün yarışmak ya da ya- nşmasız değerlendirmeyle verileceği belirtilmitir. O- dülün tutan, kuruluş ya da toplulukları ödüllendirmede 200.000 lira, kişüeri ödüllen­ dirmede 100.000 liradır. Bu ödüllerin nasıl verileceği, il­ gili alana göre, her yıl dü­ zenlenecek özel şartname­ lerle belirtilecektir.

Kültür Bakanlığı özen­ dirme ödülleri de, Başan ö- düllerinde belirtilen dallara veriliyor, ödülün amacı şu­ dur: “ Kültür Bakanlığı, sa­ nat, düşün ve kültür alanla­ rındaki yapıt ve çalışmala­ rıyla genç yetenekleri özen­ dirme ve desteklemek ama­ cıyla T.C. uyruklu kişi, topluluk ve kuruluşlara ö- zendirme ödülleri verilir.” (Mad. 16). Bu ödülün veriliş yöntemi de şöylece belirlen­ miştin “ özendirme ödülleri, başvuranlar ve önerilenler arasından seçimle saptanır. Ayrıca Kültür Bakanlığı değerlendirme yaparak baş- vurmasız ve yanşmasız ö- zendirme ödülleri verir.” | (Mad. 17). Bu ödülün de her

yıl düzenlenen, ancak o yıl I için geçerli olacak şartna­

meleri Kültür Bakanlığı’ nca hazırlanır. Özendirme ödül­ lerinin tutarı da, topluluk ve kuruluşlar için 75.000 li­ ra, kişiler için de 50.000 lira­ dır. Özendirme ödüllerinin 19 Mayıs günü Kültür Ba­ kanlığı’ nca açıklanacağı da söz konusu yönetmelikte belirtilmiştir.

(10)

Avignon Festivali'nde Peter Brook yönetiminde

iki oyun: Kemik ve Diploma, Kuşların Konferansı

ZEYNEP ORAL

B irkaç haftadan beri Avignon kentinin ya koca­ man alanlarında, ya da mi­ nicik sokaklarında, sokak aralarındaki » o d a la r d a , tiyatroya dönüştürülmüş yıkıntılarında, saray avlu­ larında dolaşıp duruyoruz. Bu gezintinin amacı, başka ülkelerin, başka toplumla- rın, başka insanların nasıl, neden, ne yollardan, nereye varabilm ek için tiy a tro yaptıklarım, bu “ başka” sözcüğünün gerisindeki an­ lamları kavramaya çalış­ mak ve paylaşmaktan öte bir şey değil. Birkaç hafta­ dır yazdıklarım, Avig- non’da gördüklerimin, izle­ yebildiklerimin bir küçük parçası. Gördüklerim, izle­ yebildiklerim ise Avignon Festivali’nde olup bitenle­ rin binde biri... Şimdi gelin de bu bolluk, bu çeşni, bu tad ve renk cümbüşü içinde coşmayın... Ama coşku, salt coşku, sonsuz güzel ol­ sa da üretime, doğurganlı­ ğa, tohumlamaya, yararlılı­ ğa dönüştürülmedikçe ye­ terli değil... Hem, çok vak­ timiz de kalmadı: Ülkemiz­ de yeni bir tiyatro mevsi­ mine girmek üzereyiz. Yal­ nız coşkulanmaktan öte g ö ­ revler bekliyor herkesi. Ama gelin, Avignon’dan ayrılmadan önce bir "usta”- ya daha yaklaşmaya çalışa­ lım ve sonra, yasaklamalar­ la, engellemelerle, baskılar­ la başlayan yeni tiyatro mevsimimizi kucaklamaya hazırlanalım.

ÖNCE ARAŞTIRMA Bembeyaz, kıvırcık, uzun saçları, çocuksu yüzü, her gördüğüne, her duyduğuna şaşan tavrı ve her an öne sürdüğü, yumuk yumuk olsa da hükmetmeye alışmış gibi duran ve hareket eden elleriyle, dikkatleri çeken bir adam dolaşıyor Avignon sokaklarında. Hani

Referanslar

Benzer Belgeler

Devlet muhasebesi alanındaki reform çalışmalarına ülkemizde 1995 yılında genel ve katma bütçeli idarelerde tahakkuk esasına geçilmesini amaçlayan Kamu Mali

Ezana beş dakika kala sarayın cümle kapısı açılır, başta Kızlarağası, arkasın­ dan «makamı mehdi ulya» denilen ana­ lık, yani Abdülmecidin dördüncü

Soyut Vikipedi (Abs- tract Wikipedia) denilen bu proje notasyonlar kullanarak içerik üretilmesini sağlıyor.. Böylece bu içerikler bütün dille- re

Teoride de belirtildiği üzere, AVM’lere karşı ilgilenim düzeyi yüksek olan tüketiciler düşük ilgilenim düzeyine sahip tüketicilere nazaran AVM’de daha fazla sayıda ve

Gnathopod 2 (Figure 4b): basis without setae on anterior ma rgin, 4 setae on inner face and with 4 long setae on posterior ma rgin; carpus/propodus long rate 0.38, carpal

İkbal Kıraathanesi de Orhan Kemal'i bir kuşak görgü tanığı olarak, bir bölümü de Nurer Uğurlu'nun kitabından hatırlar.. Selma Gürbüz ve Komet'in sergi

Altuntaş ve ark., (2013) muşmula (Mespilus germanica L.) meyvesinin hasat ve yeme olumu dönemlerindeki fiziksel, mekanik ve kimyasal özellikleri üzerinde yapmış oldukları

Bu çalışma ile Kayseri ve civarında yetiştirilen saf Şarole ve Şarole melezleri ile Türkiye yerli sığır ırklarında glikojen depo hastalığı tip V hastalığına