M illiy e t
1 Ekim 1979 Sayı: 337
M illiyet
SA N A T
DERGİSİ
Sahibi Milliyet Gazetecilik A Ş . adına ERCÜMENT KARACAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AKAL ATİLLA ABONE: Yıllık 455 cdtı aylık 227.50 TL. ( Yabancı ülkeler içinayrıca posta ücreti eklenir - Kıbrıs 'da satış
fiyatı 12.50 TL.)
İL Â N FİYA TL AR I Arka kapak 4.000 içerde tam sayfa 2.750,
yarım sayfa 1.400 TL. Sütun santimi 50 TL.
Dizgi-Baskı: Milliyet Ofset Tesisleri,
Adres: Nuruosmaniye Cad. 65/67 Cağaloğlu- Ist. Tel: 22 44 10 Kapak fotoğrafı: TURGAY GÖZDERELİLER a
M illiyet
SANAT
•
•
dergisi
ABDİ İPEKÇİ
RÖPORTAJ
YARIŞMASI
SANAT DERGİSİ, yetkililerin “ etkin bir sanat dalı” olduğunda birleştikleri röportaj türüne katkıda bulunmak amacıyla artık gele nekselleşen yarışmalarından yedlncislnl röportaj’a ayırmış ve bu yılkı yarışmayı, 1 Şubatta yitirdiği Genel Yayın Müdürü Abdi Ipekçi’nin anısına adayarak “ Abdi ipekçi Röportaj Yarışması” olarak adlandır mıştır. Yarışmanın ödülleri şöyledir:o Birinciye 10.000 TL. o İkinciye 7.500 TL.
o Üçüncüye 5.000 TL.
Ayrıca, seçiciler kurulu uygun gördüğü sayıda mansiyon verebi lecektir.
YARIŞMA KOŞULLARI:
1. Yarışma, Milliyet mensupları ve yakınları dışında amatör ve profesyonel tüm yazarlara açıktır.
2. Yarışmaya katılacak röportajlar daha önce yayımlanmamış ve yayımlanmış röportajlardan esinlenmemiş olmalıdır.
3. Yazıların, kişisel düşünceleri, öznel görüşleri belirten bir fıkra ya da makale niteliğini taşımaması; yalnızca görülen, yaşanan, rastlanan, bilinen bir olayı objektif olarak yansıtması istenmektedir. Konu serbest olmakla birlikte anlatılan olayın gerçeğe dayanması koşulu aranmakta ve dergimizin niteliği gereği sanat-kültür konularına eğilinmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Röportajda anlatılan olayın geçtiği yerler, zaman ve kişi adları belirtilmelidir. Tanıkların, varsa fotoğraf ya da belgelerin, fotokopilerin de gönderilmesi yazının değerini artırabileceği gibi, olayın doğruluğu üzerindeki kuşkuları da önleyecektir. Masa başında yazılmış, gerçeğe dayanmayan yazıların yarışma dışı bırakı lacağı gözönünde bulundurulmalıdır.
4. Her yazar en çok 3 röportajla katılabilir.
5. Röportajlar en çok 5 daktilo sayfası olmalı, kâğıdın bir yüzüne İki aralıklı daktilo ile yazılmalı, 5 kopya olarak gönderilmelidir.
6. Yarışmacılar gerçek adlarını saklayacak ve yarışmaya takma adla katılacaklardır. Gerçek kimlikleri ise, iki fotoğraf, kısa yaşam öyküsü, açık adresleri, telefon numaraları İle birlikte ayrı bir “ Kimlik Zarfı” na konulup sıkıca kapatılacak ve bu zarf, röportaja ilişik olarak Sanat Dergisi’ne gönderilecektir.
7. Katılma süresi 20 Aralık 1979 günü sona erecektir. Röportajlar, bu tarihe kadar Milliyet Sanat Dergisi, Nuruosmaniye Cad. Cağaloğlu-is- tanbu! adresine postalanmalıdır.
6. Yarışmaya katılan röportajlar geri verilmeyecektir. 9. SonuçlarŞubat ayı içerisinde açıklanacaktır.
•YAŞAR NABİ NAYIR
En iyi sanatçıları desteklemek, güçlü
sanatçılarımızı gün ışığına çıkarmak
benim için bir kıvanç vesilesi oldu
Geçen haftaki haberleri mizde bildirildiği gibi, Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, 46 yıldır yayın ya şamına yaptığı hizmetler nedeniyle Yaşar Nabi Nayır’a verildi. Bu karar, Kültür Bakanı Ahmet Ta ner Kışlalı, Bakanlık Müs teşarı Prof. Şerafettin Tu ran, Müsteşar Yardımcısı Alev Damalı, Başmüşavir Ergun Aydın, Milli Kütüp haneler Genel Müdürü Osman Ersoy, Prof. Sa- dun Ersin, Prof. Doğan Kuban, Prof. Sedat Veysl Örnek, Halden Taner, Aziz Nesin, Cihat Kınay, Nijat özön, Yılmaz Dağdevlren, Hikmet Şimşek, Bozkurt Güvenç ve Mahmut Ma- kal’dan oluşan Kültür Ba kanlığı Yüksek Kültür Ku- rulu’nun toplantısında alındı. Aşağıda Yaşar Na bi Nayır’a yönelttiğimiz soruları ve yanıtlarını, 4-7 sayfalarımızda, Yaşar Na bi Nayır’ı konu alan bir in celeme, 8-9. sayfalarımız da ise Türkiye’deki devlet ödülleri üstüne bir yazı sunuyoruz.
Yaşar Nabi, kültür dün yamızın çok yönlü bir kişi sidir: Şair, öykücü, roman cı, oyun yazarı, makale ya zarı, dergi yönetmeni, ya yımcı... Sizi bu alanlarda yapıt ya da uğraş vermeye yönelten etkenler nelerdir, kültürümüze en çok hangi alandaki çabanızla hizmet ettiğiniz kanısmdasmız?
Doğrudur. Kültür dün yamızın her yönünde dene dim kendimi. İlkin daha Galatasaray Lisesi’nde öğ renci iken Halit Fahri’nin y ö n e t t i ğ i S e r v e t ifü n u n dergisine zaman zaman şiirler götürerek ve hemen hepsinin yayınlandığını gö rerek, uzun bir zaman şiir yönünde yürüttüm çalışma larımı. Daha sonra, Yedi Meşale arkadaşlarımla bir likte yazınımızın öykü ve e- leştiri gibi yönlerinde de de nedim kendimi ve bu alanda da geri kalmadığımı göre rek, şiirden sonra yazının ö- teki türlerinde de elimden geldiğince çalıştım. Hangi sinde en başarılı olduğumu belirtmek bana düşmez.
Ancak, şunu söyleyebilirim ki, dergi yönetmeni ve ya yımcı olarak tek amacım kültürümüze hizmet etmek oldu geçen 46 yıl süresince.
46 yıllık dergicilik, 33 yıl lık yayımcılık deneyimleri nize dayanarak bu alanda ne gibi gelişmeler sağlandı ğını ve ne gibi güçlüklerle karşılaşıldığını açıklar mısı nız?
Yayımcılık deneyimlerim ve Varlık dergimle elimden geleni yapmaya çalıştım. Çok yorucu oldu çalışmala rım. Zamanla Cahit Sıt kı’lar, Sait Faik’ler, Dağ larca ve daha pek çok usta yazarlar, şairler bana destek oldular, çalışmaları ma övünç getirdiler, onları daha başka önemli yazarlar izledi. Bu konuda benim yapabildiğim, en güçlü sa
natçılarımızı gün ışığına çı karmak oldu. Bunun benim için bir kıvanç ve sevinç ve silesi olduğunu söyleyebili rim. Güçlüklere gelince, ilk yayımcılık yaşamımın her adımında birçok güç lüklerle karşılaştık. İlk önce kâğıt sorunu. Savaş yılla rında da bugün de kâğıt derdi eksik olmaz gerçek yayıncının önünde...
önemli bir güçlüğüm de, amatörler, her yazdıkları şiir ya da öykünün üle de yayınlanmasını isterler. Oysa bunların çoğu hiçbir değer taşımayan ve okurla rımızdan azar işitmemize yol açan araştırmalardır. Ünlü ve güçlü bir dergi ö- nünde her amatör önünü ilikleme gereğini duymalı. Gençliğimizde biz öyle ya pardık, korka korka götü
rürdük zamanın dergi usta larına yazılarımızı.
Kültür alanımızın son elli yıllık çizgisini değerlendir diğimizde hangi gelişmeleri ve hangi eksiklikleri sapta yabiliriz?
Kültür alanımızda son elli yıllık gelişmeler Varlık’m da önde bulunduğu bir dö nemdir. Eksikliklerimizi bu yana bırakalım, çünkü, a- matör şair ve yazarlarm çoğunun isteklerini yerine getirememek, benim için her zaman bir üzüntü kay nağı olmuştur. Ama, güçlü bir yazınımız var bugün.
Dergi ve yayınlarınızda kimi yazarlara, akımlara yer vermediğiniz, yansız davranmadığınız öne sürü lüyor. Bu konuda birtakım yazılar yayımlandı. Sanat ve edebiyat alanındaki tu tumunuzu saptamada hangi etkenler rol oynuyor?
Yansız davrandığımı ka bul edemiyorum. Ancak yeterince ustalığa erişeme yen genç yazarları ve şairle ri desteklemek de elimden gelmez. Bugün o kadar çok, ünlü ve güçlü şairler, yazar lar dururken, daha zayıfla rına kapılarımı açmak ve us ta yazarları sırada beklet mek benim yapamayacağım bir iştir. En iyiyi, en usta- cayı desteklemek, zayıf ya zarların olgunlaşmasını beklemektir benim anlayı şım.
Ödüller, armağanlar üs tüne ne düşünüyorsunuz, Kültür Bakanlığı’nın size verdiği ödülün siyasal ikti darların eğilimlerinden et kilenmeyecek biçimde ku- rumlaştırılması gerektiği kanısında mısınız?
ödüller sağlam bir temele dayanırsa, elbette ki yarar lıdır. Sanat ödülleri seçi minde politikanın rol oyna m aması gerekir, verilen oylar siyasal değerlendir meden uzak tutulmalıdır; öyle yapıldığına da inanıyo rum.
Yaşar Nabi çağdaş kültürümüzü biçimlendirmiş
ve geniş kitlelere yansıtmış bir düşün adamıdır
KONUR ERTOP
Kültür B a k a n lığı’ nın Yüksek Kültür Kurulu’ nca 19 T9 Büyük ödülü. Varlık dergisi ve Varlık Yayınları üe kültürümüze katkıları bulunan Yaşar Nabi Nayır’ a verilmiştir, öd ü l tüzüğünde bu ödülün “ Yapıtları ve ça lışmalarıyla kültürümüzü yurt düzeyinde tanıtan, sa nat ve kültür yaşamımıza katkıda bulunan, etkinlik leri ile insanımızın beceri, beğeni ve yaratıcı gücünü sergileyen kişi ya da toplu luğa verileceği” saptanmış tı. Yaşar Nabi bu koşullan bütünüyle yerine getirirken sürekli kültür çalışmaların da bulunan bir topluluğun, bir kurulun ancak gerçek leştirebileceği geniş kültür hizmetlerini de tek başına ortaya koymuştur.
YAZARLIĞININ 53. YILI
Kültür Bakanlığı’nın ö- dül gerekçesi, Yaşar Nabi Nayır’ ın 46. yıldır yayıncı lık hizmetiyle kültür ve sa natımız üzerindeki olumlu etkilerine d ayan ıyord u , öd ü l sahibinin yazar kişili ği daha da uzun bir geçmişe dayanmakta, bugün yanm yüzyılı da aşıp 53. yılma basmaktadır. Varlık dergi sinde, ödülün verilişinden önceki son sayıda, kendi siyle birkaç satır içinde he saplaşırken kendisini şöyle tanıtıyor. “ Oysa ben ki mim? Evvel zaman içinde Üsküp derler eski vilâyetle rim izin birinde dünyaya gelmiş, nice nice fırtınalarla sağa sola fırlatılmış, tlsküp Fransız okulunu bitirmiş, Galatasaray’ ın üst kısmın dan mezun olmuş, ama bü tün ömrünü edebiyata, şii re, hikâyeye vermiş bir a- dam olup çıktım, öm rüm oldukça da bu yükü sırtım da taşımaktan kurtulama yacağım” . Kendisini ancak işjhşkilerinde tanıyanlar
i-! çin disiplinli, kuralcı yöne tici kişiliğine oldukça uzak görünen bu içtenlikli hesap vermede dile getirilmiş ya şam öyküsüne onun bugün 71 yaşında olduğu, banka larda, Ulus gazetesinde, Türk Dil Kurumu’ nda, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’ nda çalıştığı da ek lenebilir. 15 Temmuz 1933'ten beri çıkardığı Var lık dergisinin Eylül 1979’ da 864. sayısı çık m ıştır. 1946’ dan beri sürdürdüğü kitap yayınlarının da top lam sayısı 2000 dolayların dadır.
Dergi sahibi, yaymevi yöneticisi kişiliklerine yön veren, her şeyden önce onun yazar kişiliğidir. Onu tanı maya ve tanıtmaya çalışır ken bu nokta üzerinde du rulması zorunludur.
Yaşar Nabi, Yedi Meşale
admı taşıyan şiir hareaeti- nin tem silcilerindendir. 1928’ de harekete katılan ar kadaşlarıyla birlikte şiiri “ taklitten, edebiyatın bu baş belasından” kurtarma, “ mariz duygular, iğreti ve klişe benzetmeler, köksüz fikirler” den uzaklaşm a, “ renksiz ve dar Ayşe, Fat ma terennümleri” ne son verme, “ canlılık, samimiyet ve daima yenüik” getirme savındaydı. Yaşar Nabi kı sa ömürlü Yedi Meşale’den sonra şiir çalışmalarını bir kaç yıl daha sürdürdü. 19 29'da “ Kahramanlar” , 1932’de “ Onar Mısra” ki taplarım yayımladı. Bu iki kitaptan alınmış şiirlere ge ne o dönemlerin bazı şiirle rini ekleyerek 1969’ da çıka racağı “ Kahramanlar” adlı kitabını okuyucuya sunar ken değerleri üzerinde
hiç-Kültür Bakanlığı Büyük ödülünü alan Yaşar Nabi Nayır
bir iddiada bulunmadığını, yalnızca edebiyat tarihimi zin yakın bir bölümüyle ilgili bir belge niteliğinde olduklarım söyleyecekti.
Yaşar Nabi’ nin şiirleri, yazıldıkları yılların biçim ö- zelliklerini ve duyarlığım yansıtır. Çevreyle çok yakın ilişkileri olmayan, insan ve toplum üzerinde gözlemlere dayanmayan şiirlerdir bun lar. Yazarının iç dünyasım yansıtmaktan da uzaktır lar. “ Ben” adlı şiir, sanatçı sının kişiliğiyle ilgili ipuçla rı vererek şöyle başlamak tadır; “ Kalbine bir taş gibi bastır kendi yasım / Sakla hayallerini kafanın çembe rinde/İçine göm ömrünün bütün macerasını,/Acını o- kumasm geçenler gözlerin de.” O bir duygu adamı gö rünüşünde değil bir mantık adamı olma yolu n dadır. “ Tanrıların ölüm ü” şiirinde “ Zindanından fırladı man tık denen canavar” der. “ Evvel Zaman İçinde” şii rinde de insanlığın eski kül türlerine, en eski inanışlara, düşlere, mitoslara yönelti
lip zenginleştirilebilecek bir konuyu “ Bu masal ah çocu ğum, bu masal bu kadar mış” diye sona erdirir. Bu tür sınırlamalar onun şiiri ni gelişmekten alıkoyacak tır. Y azarın kendisi de yıllar sonra şiirlerinin “ bir başka sının hayalinde doğmuşlar- casına yabancı” geldiklerini söyleyecek tir kendisine. “ Eleştirmeye kalkışanlar çıkarsa emeklerine yazık o- lur” diye düşündüğünü söyleyecektir.
Ama içinde bulunduğu muz yılın başında çıkan öy kü kitabı için aynı şeyi söy lem ekten uzaktır. Gene 1930’ lardan kalma öyküle rin toplandığı “ Sevi Çıkma zı” için “ Yazarın en iyi ya pıtları arasında yer alacağı nı umuyoruz” der. Roman ve öykü onun yazı hayatı nın başlangıcında etkin bir
Yaşar Nabi, evindeki kitaplıklarından biri önünde yer tutmuştur,. “ Bir Kadm
Söylüyor” (1931), “ Adem ve Havva” (1932) gibi ro manların sahibidir. 1935’ te de bir hikâye kitabı yayım lanmıştır: “ Bu da Bir Hikâ yedir” . Yazarın en iyi ya pıtları arasında yer alacağı” ileri sürülen cilt, bir genç kızla bir erkeğin bir ara sü rüp sona eren ilişkilerini, birbirlerinin kişiliklerini bü tünüyle kavrayamayışlarını anlatan uzun bir hikâyeyle başlar. Kıskançlıktan, son verilmiş eski aşkların bırak tığı izlerden, uyanık düş görmelerden, aldanmalar dan, aldatmalardan söz e- der. İnsana ve topluma iliş kin gözlemler, değerlendir meler getirmekten uzak ka lır.
Varlık Y aymevi sahibinin bugün tarihsel bir hatıra sayılabilecek yazı ürünleri arasında oyunlar da bulun maktadır. Cumhuriyet’ in o- nuncu yılında yayımlan mıştır oyunlarının tümü de. Bu oyunlardan “ Mete” o
günün resmi tarih anlayışı na ve ulusçuluk görüşüne bağlı olarak tarihsel olgu larla güncel olayı birleştirir. Savaşçı kahramanın ülkesi ne barış ve kalkınma getir me çabalarını anlatırken Kurtuluş Savaşı’ nı izleyen devrimleri yansıtan bir ay na getirmiş olur. Zaferden sonra uygarlık yolunda ça lışmayı, köylünün inancı ile oynayanların ortadan kal dırılm asını konu edinir, “ inkılâp Çocukları” adlı o- yun Mütareke İstanbul’u nun karanlık tablolarıyla kurtuluştan sonraki dönemi karşılaştırır; “ A cem in, Arabm, Bizans’ ın” etkisin den kurtulan “ Türkün öz sanatının gerçekleşmesi, gelişen yeni bir ülke yaratıl ması yolu n da k i çabaları yansıtır. Sanat eseri olmak tan çok çağın ideolojisini yansıtma niteliğiyle dikkat leri çeker.
Yaşar Nabi’ nin yazı et kinliği içinde önemli yer tu tan alanlardan biri de çevi
ridir. Uzun süre Milli Eği tim Bakanlığı Tercüme Bü rosu’ nda çalışmıştır. Bal- zac, Chateaubriand gib i Fransız klasiklerinden çevi riler yapmıştır. öğretici ede biyat metinlerini Muzaffer Reşit imzasıyla dilimize çe virmiştir. Bütün bu çalış maları arasında en yaygm ve etkili çevirileri ise tek bir yazara, RomanyalI Panait Istrati’ye ait olmuştur. Ya- şar Nabi’yi yakından tanı yanlar onu çok ölçülü bir kişiliğe sahip görürler ve yüksek dereceli bir bürok rata benzetirler. Bu kişili ğin yaşam önünde savru lan, toplumun en alt düze yindeki insanların yaşamla rıyla birleşen Istrati gibi bir yazarla hangi ortak nokta ları bulunabileceği oldukça düşündürücüdür. Y aşar Nabi de Istrati gibi bir Bal kanlıdır ama eğitimi, ya şantısı ondan çok farklıdır. Hemen bütün yapıtlarım dilimize çevirdiği yazar için Romen Yazarlar Birliği’ nin organı Gazetta Literara’ da
çıkan bir yazısmda şunları söylemiştir:(ilk okuduğum “ Kira Kiralina” romanı) ü- zerimdebir çarpma etkisi bı raktı. ilk defa gerçekten Balkanlı bir ses duyuyor d u m ... îlu m u , R om eni, Bulgari, Türkü, Amavudu sanki elele tutuşmuş, davul zuma eşliğinde başdöndü- rücü bir hora tepiyorlardı. Küfürleriyle, erkekçe dav ranışlarıyla, yabanlıkları i- çinde yüksek bir uygarlığın insanca duygularıyla coş kun, sarhoş, çılgın bir yaşa ma sevgisiyle dolup taşan insanlardı, karşıma çıkan.” Bu yazar, yansıttığı “ in san sevgisi” yle çevirmem etkileyecektir. 1935’ te baş layan çalışm alarla onu Türkçeye aktarırken “ Bir yabancı yazar gibi değil de, pek uzağımızda olmayan, bir zamanlar kaderim izi paylaşmış bir ülkenin bize hiç yabancı gelmeyen haya tım anlatan bir Türk yaza rı” gibi görür. Onun anlat-(Sayfayı çeviriniz)
Varlık Yayınlan ve Varlık dergisi yöneticisi bir toplantıda konuşurken (solda); Varlık \n ilk sayısının kapağı tığı, “ ezilmiş küçük a-
dam” m serüveni, bu serüven “ acı çileli, ağır ve korkunç” bir yaşantıyı yansıtır. “ İn sanlar arasında eşitsizliğin sebepleri, insanları daha mutlu yarınlara götürecek yıllar” üzerinde durur. Bü tün bunlar Istrati’ nin yapı tım bizim okuyucumuza ya kından sevdirmiştir, ö te yandan da Istrati’ nin Y aşar Nabi aracılığıyla dilimize aktarılan dünya görüşü ve duyarlığı bizim İkinci Dün ya Savaşı sonrası toplumcu edebiyatımızı geniş biçimde etkilemiştir.
VARLIK DERGİSİ
1933’ te yay ımlanmay a başlayan ve 46 yıldır aralık sız çıkan Varlık dergisi ile 1946’ da başlayacak kitap yayınları, Yaşar Nabi’ nin sabırlı, titiz, çalışkan kişili ğinin oluşturduğu en önemli üründür. Kendisi dergiyle ilgili olarak 20. yıldönü münde şunları söylen “ ön
-çeleri onbeş günde bir, son raları ayda bir çıktı ama bu yirmi yıl içinde bir defa bile yayınma ara vermedi. İkin ci Dünya Savaşı’ nm türlü zorluklarla dolu yıllarında bile tam gününde okuyucu sunun elinde olmak için her güçlüğe göğüs gerdi. Sefer ber bir alayın açık ordugâ hında hazırlandığı, uzak bir şehrin matbaasmda posta yardımıyla meydana geldiği oldu. Adi kâğıda basıldı, kötü basıldı, yanlış basıldı, ama gene vaktinde çıktı. Her yoklamada “ Varım!” diyeayağakalkmanın zevki ni hiç kaçırmadı.”
Yaşar Nabi’ nin başarısı bu sabra ve direnişe bağlı- I dır. Dergisinde bir edebiyat I magazini niteliği tutturarak geniş kitlelere yönelmekten uzak durmuştur. Çağdaş, i- leri ve ilerici sanata sayfala rında yer verirken bir yan dan da bu sanatm oluşma koşullarını hazırlamıştır. Varlığın ilk sayısında dile
getirilen ilkeler, yöneticinin titizlikle bağlı kalacağı sa nat ve kültür anlayışım ö- zetlemektedir. Bu önsözde şunlar dile getirir.
“ Ülkede bir tek gerçek sanat dergisi yok.peTrimin her alanda, yokluktan var lıklar yaratmak işine giriş miş olduğu bir dönemde a- cısı duyulan bu gereksin meye karşüık vermek ama cıyladır ki V A RLIKçıkıyor •
Varlık, Cumhuriyeti en büyüğümüzden emanet a- lan bir Türk gençliğinin, yaratıcı bir devrim kuşağı nın sanat alanında da var olduğunu göstermek ve o- nun için çalışmak istiyor.
Gereğinden çok ağır ya zılarla okuyucularımızı yor maktan çekineceğiz. Sana tm bilgiçliğinden çok kendi sini vermeye çalışacağız. Y ararsız, kötü, zayıf ve hasta yazılar sayfalarımız da yer bulmayacaktır.
Telif yazılara daima en
çok yer ayırmakla birlikte Batının başyapıtlarını ve edebiyat hareketlerini oku yucularımıza tanıtacağız. Ve gözlerimizi, şimdiye ka dar yapıldığı gibi yalnız Fransa’ya çevirmeyeceğiz, bütün Batı dillerinden ve e- debiyatlarından sırasıyla e- serler yayımlayacağız.
Varlık, yardımlarım sağ ladığı arkadaşlarından, el den geldiğince öz Türkçe yazmalarım dilemiştir. Dil hareketleri için yazılacak yazılara da daima sayfaları nı açık tutarak dil özleşmesi işinde yararlı bir varlık gös termek istiyor.
Varlık, okuyucu avlamak için bilmeceler, merak uya rıcı yazılar yoluna başvur mayacaktır. Bir dergiden bütün bekledikleri bunlar dan ibaret olanlar varsın o- kuyucularımız arasından eksik olsun, yeter ki biz i- nandığımız ve bağlandığı mız yurt sorununa en küçük
bir hizmette bulunmuş ola lım.
Varlık’ m bir de iddiası vardır:
Dergimiz Türk edebiyatı nın bugün en olgun ve eriş kin devresinde olduğunu yayımlayacağım eserlerle ispat edecektir.”
Varlık’ m önsözü, dergi nin yarım yüzyıl izleyeceği ilkeleri dile getirmiştir.
Varlık’ ta çağdaş edebiya tın en çok dikkat çeken ü- rünleri Orhan Veli ve arka daşlarının ilk şürlerinin o- kuyucuya sunulm asıyla başlar. Geleneksel edebiya tın uyak ve ölçü gibi biçim öğelerine, türlü söz oyunları na yançizen bu yapıtlar sanatımızda önemli bir ye niliğin başlangıcı olmuştur. Varlık çevresinde toplanan kalemlerle edebiyatımız ya şama sevinci, barış ve öz gürlük isteği, sokaktaki kü çük insamn serüveni gibi yeni temaları işlemeye ko yulmuştur. Tek parti döne minde V arlık ’ ın solunda yeralan daha gerçekçi, daha savaşımcı başka bir edebi yat da vardır. Fakat savaş yıllarının g e tird iğ i türlü baskılar kadar bu hareketin temsilcilerinin sanat yeter sizlikleri de Varlık yazarla rının ön planda kalmasına yol açmıştır. Böylece edebi yatımızın gelişmesi Var lık’ m temsil ettiği gerçekçi, halkçı, layik, batılı anlayışa büyük ölçüde bağlı kalmış tır. ,
Varlık dergisi Orhan Veli ile arkadaşlarının, A taç’ m, Cahit Sıtkı’ nın, Ziya Os man’ ın, Sait Faik’ in vd. ya zılarını ya yım la d ı. K öy Enstitülü yazarlar kuşağıy la yakın ilişkileri oldu. Uzun yıllar bir “ Köyden Notlar” bölümü yayımla yan dergide Türk köyünün yaşadığı gerçekleri çarpıcı biçimde ortaya koyan göz lemlere yer verildi. Çok par tili yönetime geçiş sırasında < köy gerçeğini dile getiren ve geniş çaplı tartışmalara yol açan “ Bizim K öy” ün yazarı Mahmut Makal, Varlık ai- lesindendi, kitaptaki yazılar daha önce Varlık’ ta ya- j yımlanmıştı ve kitap bir |
Varlık yayınıydı.
VARLIK’ A YÖN VEREN GÖRÜŞLER
Varlık’ a Yaşar Nabi'nin edebiyat görüşleri yön ver miştir. Bu görüşler geçerli olduğu sürece Varlık ülke mizde en önde gelen edebi yat dergisi oluştur. Yaşar Nabi’ nin edebiyatla ilgüi görüşleri ise 1937 tarihli “ Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri” kitabıyla Var lık’ tâki yazılarından derlen miş “ Yıllar Boyunca Edebi yat Dünyamız” (1971) ki
taplarında yansır. Bu ya pıtlarında Yaşsa Nabi bas kılara karşı koyan, özgür lükçü bir sanattan yanadır. Edebiyatm topluma karşı görevleri olduğu gerçeğini benimser. Yararcı ve top lumcudur, gerçekçidir. An cak o dönemde Sovyet Rus ya’ da geçerli toplumcu-ger çekçilik akımına şiddetle karşı çıkmıştır. Stalinist yöntemle sanatçının güdüm altına alınmasının karşında olmuştur. “ Sanatçının, ki şiliği neyi buyuruyorsa onu yapm asını, kendisine y o l gösterilmemesini” ister. “ Halkın kolay sindiremeye ceği acayipliklere, çetrefil deyişlere, aşırı yeniliklere” karşı durur. Sanatçının ala
bildiğine özgür bir yaratma ortamında çalışabilmesini özlerken onun moda inanç ların baskısmdan da sıyrıl masını ister.
Bütün bu görüşler sana tımızı daha başka düşünce lerin aym güçte ortaya ko- nam adığı yıllard a, yani 1960Tara kadar gelen dö nemde büyük ölçüde şekil lendirmiştir. Derginin y ö neticisi dar çevreli bireyci
yemlik araştırmalarına ol duğu kadar sınıfsal temele dayalı etkin toplumcu hare ketlere de uzak durmuştur.
1960’ lardan sonra toplum sal alandaki büyük gelişme ler ve bu gelişmelerin sana ta yansıyan görünüşlerine ise Varlık dergisi hemen he men bütünüyle uzak kal
mıştır.
KİTAP YAYINLARI
Varlık’ m kitap yayınları 20 yıl kadar edebiyatımızın en önemli etkinliğini oluş turmuştur. Sait Faik, Nu rullah Ataç, Necati Cumalı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Or han Hançerlioğlu, Ceyhun Atuf Kansu, Orhan Veli, Cahit Külebi, Mahmut Ma kal, Behçet Necatigil, Or hun Kemal, Haldun Taner, İlhan Tarus, Cahit Sıtkı,
Tahsin Yücel gibi yazarla rın kitapları arka arkaya yayımlanmıştır.
Batı edebiyatından yapı lan türlü çeviriler bizde Mil li E ğitim B ak a n lığı’ nm Dünya Klasikleri dizisi ka dar önemli ve etkin bir ha reket ya ra tm ıştır. Iv o Andriç, Erskine Caldwell, A lb ert Cam us, Trum an C apote, D o sto y e v sk i, Freud, André Gide, Gogol, Knut H am sun, E rn est Hemingway, Panait Istr ati, Franz Kafka, Jack Lon don, A ndré M alraux, Henry de M ontherland, John Steinbeck vd. gibi ya zarlardan yüzlerce çeviri ya yımlanmıştır. Varlık yayın lan daha önce pek çok örne ği verilmiş klasikler dizilerin de kendi alanlarının en başardı araştırmacıları ta rafından hazırlanmış yapıt larla eski edebiyatı bugü nün okuyucusuna tanıtma da da önemli bir hizmet görmüştür. Türk Klasikleri dizisinin Abdülbaki Gölpı- narlı, Cahit Öztelli, Abdül- kadir Karahan, Halit Bayrı gibi araştırıcılar tarafından kaleme alınmış ciltleri bu gün de değerini koruyan yapıtlar arasındadır.
Bütün bu kitaplar ancak devletin bir kültür politika sı içinde yer verebileceği kadar küçük fiyatlarla sa tışa sunulmuştur. En etkin oldukları 1950-1960 yılında her ay 7-8 cilt birden yayımlanarak değişik beğe ni ve anlayışlara zengin ve doyurucu metinler getir mişlerdir.
HAK EDİLMİŞ BlR ÖDÜL
Yaşar Nabi’ nin Varlık dergisi ve yayınları çevre sindeki çalışmaları ödülün gerekçesine yüzde yüz uy- ı maktadır. O, çağdaş edebi yatı yerli ve yabancı temsil cileriyle en geniş topluluk lara tanıtmıştır. Yaym ola nakları sağlayarak edebiya tımızın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Çağımızın kültür ve sanatıyla beslenen yeni kuşaklar yetişmesine yardımcı olmuştur.
KONUR ERTOP
Türkiye'de devlet ödülleri: İnönü Armağanları,
Devlet Sanatçısı unvanı, Kültür Bakanlığı Ödülleri
ADNAN BİNYAZAR
Devletin hukuksal an lamı bir yana, kavram olarak bile büyük saygınlığı vardır. “ Devlet kuşu” de yimi, insan yaşamındaki sonsuz olanakları anlatır, Söz öbekleri ve deyimler gözden geçirilirse devlet kavramı nın Türkçede yoğun bir anlam alanı oluşturduğu görülür.
Siyasal anlamda da, ör neğin “ hükümet” kavramı na göre “ devlet” , değişken olmayan bir otoriteyi, gü venceyi vurgular. Hangi ülkede olursa olsun “ devlet adamı” kavramının gerçek bir saygınlığı vardır. Her kese kolay kolay bu sıfat yakıştınlamaz. Bu, devlet kavramının insan kişiliğine bağışladığı sorumluluğun doğal bir sonucudur.
Kavram yönünden bile ağırlığı olan “ devlet” in in sana sahip çıkmasının bü yük değeri olduğu gibi, devletçe ödüllendirilen ku ruluşlar ve kişiler büyük onur kazanırlar. Devletin ödüllendirdiği kuruluşlar ve kişiler bir ölçüde de olsa “ müesseseleşmiş” sayılır lar. Bu nedenle devlet ödül lerinin büyük değeri vardır. Bir bakıma devlet ödülleri nin verilmeye başlandığı şu günlerde bu ödüller güncel lik kazanmıştır.
Her ülkede devletin yü celttiği, ödüllendirdiği kişi ler, kuruluşlar vardır. Dev let, bir kişiyi ya da bir kuruluşu ödüllendirirken, kuruluşların ve kişilerin ya rattıkları başarıları halkı adına kullanmış olur. Halkı adına halk içinden çıkmış bir kişi devlet erkinin bir parçası sayılır. Gerçekte hiçbir büyük başarı, bir tek kişinin başarısı değildir. Her bireysel başarıda hal kın toplumsal başarısı da gözden uzak tutulmamalı dır. Çünkü kişinin bireysel başarıda bulunacağı ortamı halk, dolayısıyla devlet ya ratmıştır Bundan ötürü dev letin verdiği ödül bireysel
de olsa toplumsal bir anlam taşır.
İşin başka bir yönü de şudur; Devlet, ödül verdiği kişi ya da kuruluşla kendine saygı uyandırır. Devletler, uluslararasmdaki yerlerini değer verdikleri kişilerle alırlar. Sözgelimi ulus lararası düzeyde ün yapmış kişiye sırt çevirmiş devlet ler hiç kuşku yok, saygın lıklarından çok şey yitirir ler. Bu yanlışlığa düşmüş devletler olmuştur.
Bu yazımda, Kültür Bakanlığı ödüller Yönet meliğinin yürürlüğe gir mesiyle, bir devlet ödülü olan “ Kültür Bakanlığı Bü yük Ödülü” nü alan Yaşar Nabi Nayır ya da kulaktan kulağa adları duyulan öbür adaylar üzerine herhangi bir yorumda bulunmak istemi yorum. Amacım, Cumhuri yet döneminde, devlet ödü lü niteliğindeki ödüller üzerinde durmaktır. Ne var ki, 15 Eylül 1979 Cumar tesi günü Kültür Bakanlığı Büyük ödülü’ nü alan Yaşar Nabi Nayır1 la ilgili bir iki noktaya değinmek de zo runludur sanırım.
Büyük ödülün, Yaşar Na bi Nayır gibi, kırk altı yılını Türk yazın, düşün ve sa nat yaşamına büyük emek vermiş bir kişiye verilmesi, en başta, ilki verilen bu ödüle büyük saygınlık kazandırmıştır. Bilindiği gibi, Türkiye’ de birçok ödüllerin üstünde bir kuşku perdesi vardır. Kapıların ardı ile önü çoğunlukla baş ka başkadır. Devlet uygulamalarında kayırmalı kişilerle ilgili gelişmeler, devleti çok yıpratmıştır, iyi yerlerde hep belirli aile ço cuklarının adının geçmesi, birtakım okulların bu tür aile çocuklarının tekelinde olması, hemen her dönemde tartışılmıştır. Nice yetenekler olanaksızlıklar ortamında çürüyüp gider ken, o belirli aile çocukları
nice düzeylere varmışlar dır... Yetenekleri genellikle sınırlı olduğu için de, bir takım hizmetlerde ilerleme olacağına gerilemeler ol muştur.
Uygulamalar genellikle böyle olduğu içindir ki, devletin yaptığı her olumlu iş, Türkiye için aydınlık günlerin muştucusu sayılır. Büyük ödülün Yaşar Nabi’ ye verilmesi de ger çekten çok olumlu bir devlet uygulamasıdır. Bu ödülün, yayımladığı dergi ve kitap larla devletin yapamadığını kişi olarak gerçekleş tirmeyi başarmış bir kül tür adamına verilmesinden daha olumlu uygulama, olabilir mi? Haşan - Ali Yü cel’ in klasiklerle başlattığı büyük kültür savaşımına o dönemde Yaşar Nabi de katılmıştır. Kara güçler Haşan • Ali’yi durdurmuş lardır, ama Yaşar Nabi, çağdaş yapıtları da kültü rümüze kazandırarak bu savaşımı bugüne dek sür dürmüştür Yaşar Nabi kültür tarihimizin en büyük emekçilerinden biridir. Bu emeği, çağdaş düşünceyle kişiliğini biçimlemiş bir Kültür Bakam ve Kültür Yüksek Kurulunun değerli sanatçı, bilim adamı ve yazarlarınca değerlendiril miş oluyor. Bence bu yılın en önemli kültür olayı, Yaşar Nabi’ye bu ödülün verilmesidir, İn ö n ü ARMAĞANLARI Türkiye’ de “ devlet ödü lü” denebilecek ilk ödül, 4933 sayılı “ İnönü Armağa
nı Kanunu” nda koşulları belirtilen armağanlardır. Resmi Gazete’ nin 18 Hazi ran 1946 tarihli 6336. sayı sında yayımlanan bu yasa ya göre Türk yurttaşların dan hak edenlere “ İnönü Değerlendirme” ve “ İnönü özendirme” armağanları verilir. İnönü değerlendir
me armağanları, söz konusu yasada belirtildiği gibi, “ dünya ölçüsünde yüksek değer taşıyan A) Bilim eser leri, B) Sanat eserleri, C) insan veya hayvan sağlığı na, yurdun savunmasına ve istihsalin gelişmesine ve iyileşmesine yarayan keşif ve ihtira sahiplerine veri lir.” İnönü özendirme ar mağanları da, bilim ve sa nat eserleri sahiplerine ve rilmekle birlikte, C madde sinin kapsamı daha da ge nişletilmiştir “ insan veya hayvan sağlığına, yurdun savunmasına ve istihsalin gelişmesine yarayan ve ih tira sahipleri ile tarım ve endüstri alanlarında istih salin artmasını sağlayacak olağanüstü başarı gösteren lere” verilir. Görüldüğü gi bi, özendirme ödüllerine, tarım ve endüstri alanların da üretimin artmasını sağ layacak başarılar da gir mektedir.
ödülün verilişinde ayrıntı olabilecek değişik uygula malar da söz konusudur. İnönü değerlendirme arma ğanlarının her biri yirmi be şer bin lira olup “ hak eden ler bulundukça” üç yılda bir verilecektir. Bölümler sıra ya konarak (bilim eserleri, sanat eserleri ve öbür alan lar) sırayla her yıl birine de verilebilecektir, özendirme armağanları ise beşer bin li ralık on ve üçer bin liralık on beş armağandan oluş maktadır, “ hak edenler bu lundukça” her yıl dağıtıla caktır.
İnönü armağanlarının seçici kurulları da üç yarku rul olarak çalışır, bu üyeler, ! fakülte ve yüksek okul pro- | fesör ya da öğretmenler ku-
i rullarmca seçilen adaylar a-
rasından Bakanlar Kuru lu’ nca seçilir. Üyelerin dör dü asıl, üçü yedektir.
Devlet bu ödüllere öylesi ne büyük önem vermiştir ki, yasanın 12. maddesi, I “ İnönü Armağanları
Kay-nak Akçası” adı altında, milli bankaların birinde, Başbakanlık emrinde iki milyon liralık bir kaynak kurulduğuna ilişkindir. Bu kaynağın oluşması için 1947 yılından başlamak üzere Başbakanlık bütçesine en az 250.000 liralık ödenek kon ması öngörülmektedir.
Ödüllerin geniş kapsamı nın yanında, bu ödüllere ayrdan rakamlar gözden geçirilirse, devletin sanatçı ya, bilim adamına, iyi işler başaranlara nasıl kanat gerdiği kendiliğinden anla şılır. Bu yönüyle İnönü ar mağanları, üretimi özendir meye yöneliktir. Yurdun savunması yolundaki bu luşlarla üretimin gelişmesi yolundaki buluşları aynı düzeyde tutan bu ödüllerin toplumsal bir amaç güttüğü tartışılmayacak kadar açık tır. Hatta öylesine toplum saldır ki, 1960 yılında ikti dara gelen DP öncelikle, bu ödüller için bütçeye konan parayı kesmiştir. DP’nin bütçeye yalnızca bir lira koyduğu bilinmektedir! Böylece, doğru dürüst uy gulanma olanağı bulmadan (ancak 1947 de Yahya Ke mal’ in “ Hayal Şehir” şiiri ne, A. Adnan Saygun’ un ‘Yunus Emre Oratoryosu” - na, Cevat Fehmi Başkut’.un “ Küçük Şehir” adlı oyunu na sanat ödülü verilmiştir), ortadan kaldırılmıştır. Ece- vit hükümeti, yönetimi üze rine alır almaz, Başbakanlık bu ödülle ilgilenmiş, bu ko nuda da Kültür Bakanlığı’ m görevlendirmiştir. Kültür Bakanlığı’ nda bu ödülün canlandırılmasıyla ilgili ça lışmalar sürmektedir.
“DEVLET SANATÇISI”
“ Devlet Sanatçısı” unva nını taşıyacak kişilerle ilgili yönetmelik, Resim Gazete’- nin 15 Mart 1971 günlü sayı sında yayımlandı. Bu yö netmelik, “ Devlet Sanatçı sı” kapsamım çok sınırlı tutmaktadır. Söz konusu yönetmeliğe göre, “ Devlet Sanatçısı” olabilme hak kından yararlanacak kimse ler, Devlet Tiyatrosu’ nda, Devlet Opera ve Balesi’ nde,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ nda sanatçı ola rak görevlendirilmiş bulu nanlar ile Devlet Konserva- tuvarı’ nda öğretmen olarak görevlendirilmiş sanatçılar ve bu kuruluşların kuruluş yasasında belirtilen ilkeler doğrultusunda sanatçılık ve sanatçı öğretmenlik nitelik lerini taşıyanlardır. Bu sanatçıların “üstün yete nek” sahibi olmaları, ulus lararası ün taşımaları da gözönünde bulundurula caktır. Söz konusu yönet meliğin 5. maddesinde dev let sanatçılarında, çalışma alanlarının özellik ve gerek lerine göre aranacak nitelik ler belirtilmiştir.
“ Uluslararası ün” ' yan başlığı altında da, sanatçı da şu nitelikler aranmakta dır: “ Yurt içinde ve dışında, önemli sanat merkezlerinde başarı sağlamış olmak ve uluslararası düzeyde kendi sini değerli bir sanatçı olarak kabul ettirmiş bulun mak.”
Devlet sanatçısı seçme kurulunun başkanı Mülî Eğitim Bakanı’dır. Millî Eğitim Bakanı ayrıca, bu alanlarla ilgili üç kişiyi seçm e hakkına sahiptir, ö b ü r üyeler şunlardır: Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarı, Talim ve Terbi ye Kurulu Başkanı, Güzel Sanatlar Genel Müdürü, D evlet T iya trosu Genel Müdürü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, Cum hurbaşkanlığı Senfoni Or kestrası Birinci Konsertma- isteri, Devlet Konservatu- van Müdürü.
Devlet sanatçılığı unva nının, bu yönetmeliğe göre onursal olduğu anlaşılmak tadır. Bir de, bu yönetme lik, devlet uygulamasına ters düşecek bir görüş açı sıyla hazırlanmıştır. Öbür dallardaki sanatçıları ödül lendirecek bir yönetmelik yokken, yalnızca gösterim, “ icra” sanatçıları ve yöneti ci sanatçıları gözeten bu yönetmelik hiç kuşku yok ki tek yanlıdır. Gerek yetenek, gerekse uluslararası ün y ö nünden Türkiye’nin adını uzak sınırlara ulaştıran ozanlar, romancılar, öykü cüler, düşünürler,
deneme-cüer, eleştirmenler, ressam lar... bu ödülün kapsamı . dışında bırakılmıştır. Bu nun, d evlet kavramının kapsayıcı, geniş boyutlu anlayışının dışında kaldığı bir gerçektir. Bu ödül, anımsadığıma göre, Nihat Erim kabinesinin Kültür Bakanı Talât Sait Halman dönem inde uygulanm ış, Adnan Saygun, Münir Nu rettin gibi sanatçılar, “ Dev let Sanatçısı” unvanım al mışlardır.
KÜLTÜR BAKANLIĞI ÖDÜLLERİ
Kültür Bakanlığı Ödül ler Yönetmeliği, Resmî Ga- zete’nin 17 Ağustos 1979 günlü 16730. sayısında ya yımlandı. Bu yönetmeliğe göre Kültür Bakanlığı ödül leri, “ Kültür Bakanlığı Bü yük öd ü lü ” , “ Kültür Ba kanlığı Başarı ödülleri” ve “ Kültür Bakanlığı özendir me ödülleri” olmak üzere üç büyük dala ayrılmakta dır. Kültür Bakanlığı ödül lerinin amacı şöyle belirtil miştir: “ Kültür Bakanlığı, toplumun kültür yaşamın daki etkinlikleri yoğunlaş tırmak ve yaygınlaştırmak, yaratıcı üretimi değerlen dirmek ve desteklem ek a m a ç la rıy la ...” yukarıda belirtilen ödülleri vermek tedir. Başvurmasız, yanş- masız ve bölüştürmesiz olan büyük ödülün sınırlan da şöyle çizilmektedir: “ Kültür Bakanlığı Büyük ödülü, yılda bir kez, sanat, düşün ve kültür alanlarında ortaya koyduğu üstün nitelikli ya- pıtlan ve çalışmalanyla kül türümüzü yurt düzeyinde tanıtan, sanat ve kültür yaşamımıza katkıda bulu nan, etkinlikleriyle insanı mızın beceri, beğeni ve yaratıcı gücünü sergüeyen Türkiye Cumhuriyeti uy ruklu kişi, topluluk ya da kuruluşa verilir.” (Mad. 2).
Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’ nün sunulacağı kişi, topluluk ya da kuruluşu Kültür Yüksek Kurulu salt çoğunlukla seçer, bu ödül, 250.000 İhadır. Her yılın 29 Ekiminde verilen ödül için özel bir tören düzenlenil-.
Kültür Bakanlığı Başarı ödülleri ise, T.C. uyruklu
kişi, topluluk ya da kuru luş ların ortaya koydukları özgün ve çağdaş nitelikteki yapıt, uygulama, yorum, sergileme, araştırma, ince leme ve hizmet çalışmaları na verilir. Bu ödülün verile ceği dallar şunlardır A- Görsel sanatlar (resim, hey kel, grafik sanatlar, özgün baskı, seramik, tasarım sa natları, sinema, fotoğraf, karikatür), B- işitsel sanat- lar (müzik), C- Sahne sa natları (tiyatro, opera, ba le), D- Halk bilimi, E- Ya zın, F- öbür kültür ve sanat dallan.
Yukarıdaki dallarda yılda bir kez ödül verileceği, bu ödülün yarışmak ya da ya- nşmasız değerlendirmeyle verileceği belirtilmitir. O- dülün tutan, kuruluş ya da toplulukları ödüllendirmede 200.000 lira, kişüeri ödüllen dirmede 100.000 liradır. Bu ödüllerin nasıl verileceği, il gili alana göre, her yıl dü zenlenecek özel şartname lerle belirtilecektir.
Kültür Bakanlığı özen dirme ödülleri de, Başan ö- düllerinde belirtilen dallara veriliyor, ödülün amacı şu dur: “ Kültür Bakanlığı, sa nat, düşün ve kültür alanla rındaki yapıt ve çalışmala rıyla genç yetenekleri özen dirme ve desteklemek ama cıyla T.C. uyruklu kişi, topluluk ve kuruluşlara ö- zendirme ödülleri verilir.” (Mad. 16). Bu ödülün veriliş yöntemi de şöylece belirlen miştin “ özendirme ödülleri, başvuranlar ve önerilenler arasından seçimle saptanır. Ayrıca Kültür Bakanlığı değerlendirme yaparak baş- vurmasız ve yanşmasız ö- zendirme ödülleri verir.” | (Mad. 17). Bu ödülün de her
yıl düzenlenen, ancak o yıl I için geçerli olacak şartna
meleri Kültür Bakanlığı’ nca hazırlanır. Özendirme ödül lerinin tutarı da, topluluk ve kuruluşlar için 75.000 li ra, kişiler için de 50.000 lira dır. Özendirme ödüllerinin 19 Mayıs günü Kültür Ba kanlığı’ nca açıklanacağı da söz konusu yönetmelikte belirtilmiştir.
Avignon Festivali'nde Peter Brook yönetiminde
iki oyun: Kemik ve Diploma, Kuşların Konferansı
ZEYNEP ORAL
B irkaç haftadan beri Avignon kentinin ya koca man alanlarında, ya da mi nicik sokaklarında, sokak aralarındaki » o d a la r d a , tiyatroya dönüştürülmüş yıkıntılarında, saray avlu larında dolaşıp duruyoruz. Bu gezintinin amacı, başka ülkelerin, başka toplumla- rın, başka insanların nasıl, neden, ne yollardan, nereye varabilm ek için tiy a tro yaptıklarım, bu “ başka” sözcüğünün gerisindeki an lamları kavramaya çalış mak ve paylaşmaktan öte bir şey değil. Birkaç hafta dır yazdıklarım, Avig- non’da gördüklerimin, izle yebildiklerimin bir küçük parçası. Gördüklerim, izle yebildiklerim ise Avignon Festivali’nde olup bitenle rin binde biri... Şimdi gelin de bu bolluk, bu çeşni, bu tad ve renk cümbüşü içinde coşmayın... Ama coşku, salt coşku, sonsuz güzel ol sa da üretime, doğurganlı ğa, tohumlamaya, yararlılı ğa dönüştürülmedikçe ye terli değil... Hem, çok vak timiz de kalmadı: Ülkemiz de yeni bir tiyatro mevsi mine girmek üzereyiz. Yal nız coşkulanmaktan öte g ö revler bekliyor herkesi. Ama gelin, Avignon’dan ayrılmadan önce bir "usta”- ya daha yaklaşmaya çalışa lım ve sonra, yasaklamalar la, engellemelerle, baskılar la başlayan yeni tiyatro mevsimimizi kucaklamaya hazırlanalım.
ÖNCE ARAŞTIRMA Bembeyaz, kıvırcık, uzun saçları, çocuksu yüzü, her gördüğüne, her duyduğuna şaşan tavrı ve her an öne sürdüğü, yumuk yumuk olsa da hükmetmeye alışmış gibi duran ve hareket eden elleriyle, dikkatleri çeken bir adam dolaşıyor Avignon sokaklarında. Hani