• Sonuç bulunamadı

Land degradation risk assessment for Tuzla Creek Basin (Biga Peninsula) using a GIS-based RUSLE model

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Land degradation risk assessment for Tuzla Creek Basin (Biga Peninsula) using a GIS-based RUSLE model"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Þermin TAÐIL

Balýkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Coðrafya Bölümü, BALIKESÝR

CBS-Tabanlý RUSLE Modeli Kullanarak

Arazi Degradasyonu Risk Deðerlendirmesi

17, 65, 11-20

2007 Ekoloji

Özet

Bu çalýþmanýn amacý, Batý Anadolu'nun KB sýndaki Biga Yarýmadasý'ndaki Tuzla Çayý havzasýnýn uzaktan algýlama (UA) ve Coðrafi Bilgi Sistemi (CBS) teknikleri kullanarak arazi degradasyonunu ve erozyon riskini ortaya koymak ve erozyon riski üzerine arazi kullanýmý-arazi örtüsü (AKAÖ) deðiþikliklerinin etkisini araþtýrmaktýr. Bu çalýþmada, havzadaki toprak kaybýnýn tespitinde toprak kaybý modeli (Revised Universal Soil Loss Equation -RUSLE) kullanýlmýþtýr. Modeldeki dinamik arazi örtüsü parametresi, Landsat TM 1987 ve Landsat ETM+ 2000 çok bantlý sensor sitemlerinden elde edilen uzaktan algýlama verileri kullanýlarak yapýlmýþtýr. Erozyon modeli, yüksek toprak erozyon risk gruplarýnda arazi örtüsündeki deðiþime baðlý olarak 1987 yýlýndan 2000 yýlýna kadar artýþ olduðunu göstermektedir. Tuzla Çayý havzasýnda arazi degradasyonunda artýþ eðilimi olduðu belirlenmiþtir. Þimdiki arazi yönetimi ve kullanýmý devam ettiði sürece arazi degradasyonunun kritik seviyeyi aþmasý muhtemeldir. Bu çalýþma, toprak erozyon risk tahminlerinde CBS ve UA tekniklerinin kullanýlmasýnýn önemli olduðunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Arazi degradasyonu, CBS, RUSLE, toprak kaybý, Tuzla havzasý. Land Degradation Risk Assessment for Tuzla Creek Basin (Biga Peninsula)

Using a GIS- Based RUSLE Model Abstract

The objectives of this study are to identify land degradation and erosion risk by using Geographical Information System (GIS) and Remote Sensing (RS) techniques, and to investigate impacts of land-use and land-cover (LULC) change on erosion risk in the Tuzla Creek Basin in the Biga Peninsula which is located NW part of Western Anatolia. In this paper, the soil loss model (Revised Universal Soil Loss Equation-RUSLE) was used to quantify soil loss in the basin. The dynamic landcover parameter in the model is carried out by using remotely sensed data from Landsat TM 1987 and Landsat ETM+ 2000 multi-spectral sensor systems. The erosion model predicts an increase in the amount of severe soil loss risk categories in the study area from 1987 to 2000, as a result of land cover changes. An increasing trend in land degradation has been observed along the Tuzla Creek Basin. If present landuse and land management practices continue, the land degradation will probably surpass critical level. This study shows that GIS and RS techniques are important for soil erosion risk studies.

Keywords: GIS, land degradation, RUSLE, soil loss, Tuzla basin. GÝRÝÞ

Arazi degradasyonu farklý þekillerde tanýmlan-maktadýr. Arazi degradasyonunu, Wasson (1987) arazinin insanlar için daha az kullanýþlý hale gelmesi; De Kimpe ve Warkentin (1998) ise daha özel olarak ekosistemlerdeki topraðýn uygun deðer iþlevini yerine getirememesi olarak tanýmlamýþtýr. Arazi degradasyonu arazinin sürdürülebilir kullanýmý dikkate alýnmadan kullanýlmasýnýn bir sonucu olup en önemli nedeni, bütün dünyada üretimi artýrmak yönünde olan tarýmsal aktivitelere baðlý olarak yanlýþ veya aþýrý insan etkinlikleri sonucu arazideki doðal dengelerin bozulmasýdýr (Williams 1991). Geliþen dünyada insanlarýn taleplerinin artmasýna paralel olarak arazi degradasyonu önemli sorunlardan biri

olmuþtur. Uzun zaman sürecinde gerçekleþen bu arazi degradasyonu, günümüzde hem tarýmý hem de doðal çevreyi tehdit eder duruma gelmiþtir.

Arazi degradasyonunda toprak, su ya da rüzgâr ile uzaklaþtýrýlmakta diðer bir deyiþle erozyona uðramaktadýr. Tabiî ki erozyonu kolaylaþtýran topraðýn yapýsal (fiziksel, kimyasal ve biyolojik) bozulmalarýdýr. Bu bozulmalar da arazi degradas-yonu olarak bilinmektedir. Sonuçta gerekçeleþen arazi degradasyonu, baþlangýç evresinde ise geri döndürülebilir ancak ilerleyen zaman diliminde geri döndürülemez hale gelebilmektedir. Van Lynden (2000)'a göre arazi degradasyonunun þimdiki durumunun, bozulma oranýnýn ve riskinin tespiti önemlidir. Bozulma oranýnýn tespiti, son 5-10 yýllýk

(2)

dönemde artan ya da azalan durum tespiti ile ortaya konulabilmektedir. Risk ise arazinin kullanýmý ve fiziksel özelliklerine baðlý olarak arazi degradasyonu riskini ortaya koymaktadýr. Bozulma ve bunun sonucunda erozyonun nedenleri, ormanlarýn yok edilmesi, aþýrý otlatma, endüstrileþme, kentleþme ve yanlýþ tarým sistemlerinin uygulanmasýdýr.

Akdeniz Bölgesi, yaðýþlý bir dönemin izlediði uzun kurak dönemin ve erozyona neden olan dik eðimli yamaçlarýn olmasý nedeniyle arazi degradas-yonuna ve dolayýsý ile erozyona hassas bir bölgedir. Bu bölgede yýlda hektara 1 tondan fazla olan çok yavaþ bir toprak erozyonu olmasý durumunda dahi toprak, binlerce yýllýk bir zaman diliminde geri dönüþü olmaz duruma gelmektedir (Grimm ve ark. 2002). Atalay (2002) tarafindan da bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye'de orman örtüsünün üçte ikisinin ortadan kaldýrýldýðý belirtilmiþtir. Bunun bir sonucu olarak yýlda 500 milyon ton kil ve mil boyutundaki malzeme deniz, göl ve barajlara taþýnmaktadýr (Atalay 2002).

Toprak kaybýný ve dolayýsýyla arazi degradas-yonunu tespit ederken manüel metotlarý kullanarak analizler ve manipülâsyonlar yapmak pahalý olup zaman kaybýna neden olmakta; pratik olarak mümkün olmamaktadýr (Aronoff 1989). 1970'lerin ortalarýndan beri arazi kullanýmýný ve deðiþimini belirlemede Landsat Multi-Spectral Scanner verileri kullanýlmaya baþlanmýþtýr (Anderson ve ark. 1976). Son on yýldýr ise kaynak yönetiminde CBS'nin önemli bir araç olarak kullanýldýðý görülmektedir (Hinton 1996).

Toprak kaybýný belirlemede Universal Soil Loss Equation-USLE (Wischmeier 1978) ve bunun daha sonraki sürümü Revised Universal Soil Loss Equation-RUSLE (Renard ve ark. 1997) en çok kullanýlan modellerdir. Bu yenilenmiþ haliyle RUSLE sadece ekili alanlara deðil, kentsel kullaným alanlarýna, otlak alanlarýna, otoyol setlerine ve hatta kömür yýðýnlarýna da uygulanabilmektedir (Renard ve ark. 1991). Raster tabanlý CBS nin temel olduðu RUSLE, erozyon potansiyelini hücre temelli analiz etmektedir. Hem USLE hem de RUSLE faktör temelli modellerdir (Laflen ve ark. 1991). Bunun anlamý toprak kaybýnýn miktarýný belirleyen birden çok faktör analiz edilmekte ve birbirleri ile iliþkisi incelenmektedir. Bu çalýþmada suya baðlý toprak kaybýný belirlemede CBS tabanlý RUSLE (Wisch-meier 1978, Renard ve ark. 1991) kullanýlmýþtýr. RUSLE'nin toprak kaybý ile ilgili fikir verdiði

mutlak toprak kaybýný vermediði bilinmesi gereken bir gerçektir. Diðer bir deyiþle RUSLE, uzun dönemlik ortalama durumu vermektedir. Çalýþ-malar RUSLE'nin havzalardaki erozyon sýnýflarýný belirlemede baþarýlý bir yöntem olduðunu ortaya koymaktadýr (Millward ve Mersey 1999). USLE ve RUSLE nin dýþýnda CORINE (Coordination of Information on the Environment) toprak erozyon metodu da yaygýn olarak kullanýlanýlmaktadýr (Briggs ve ark. 1992).

Erozyonun gözlenebilmesi için önemli bir zaman sürecinin geçmesi gerekmektedir. Ancak þu bir gerçektir ki, erozyonun þiddeti fark edildiðinde geri dönmek için çok geç olabilir. Bu nedenle toprakta erozyonun önlenmesi çalýþmalarýna daha erken dönemlerde baþlanmalýdýr. Bu çalýþmanýn amacý, Tuzla Çayý havzasýnda uzaktan algýlama ve CBS teknikleri kullanarak arazi degradasyonu ve erozyon riskini ortaya koymak; erozyon riski üzerine arazi kullanýmý deðiþikliklerinin etkisini araþtýrmaktýr. Bu amaca ulaþýlýrken Coðrafi Bilgi Sistemlerinin uygulanabilirliðine, uydu görüntü-lerinin rolü ve uygulanabilirliðine; toprak koruma planlamalarýnda kritik alanlarýn belirlenmesine iliþkin sorgulamalar yapýlmýþtýr. Bu çalýþmada vurgulanmak istenen, toprak parçalarýnýn yüze-yinden akýþ, kanalcýk (riller) ve kanallar aracýlýðý ile aþýnmasý, taþýnmasý ve depolanmasý sürecini kapsa-yan su ile olan toprak erozyonudur. Bu kapsamda erozyona uðrayan toprak akarsular ile havza dýþýna taþýndýðý için havzalar toprak kaybýný belirlemede önemli birimlerdir (Millward ve Mersey 1999). Bu nedenle toprak erozyonunun analiz edildiði bu çalýþmada öncelikle Tuzla Çayý havzasýnýn sýnýrýnýn belirlenmesi yapýlmýþtýr.

MATERYAL VE METOT Çalýþma Alaný

Çalýþma alaný, Batý Anadolu'nun kuzeybatýsýnda Biga Yarýmadasý'ndaki Tuzla Çayý (Kocaçay) hav-zasýný kapsamaktadýr. Havza, Çanakkale ilinin sýnýrlarý içinde Edremit Körfezi'nin kuzey batýsýnda yer almaktadýr. Tuzla Çayý havzasý, yaklaþýk 507km2

dir (Þekil 1). Bu çay, Gülpýnar kuzeyinden küçük bir delta oluþturarak Eðe Denizi'ne dökülmektedir. Tuzla Çayý havzasýnda yükselti farký yaklaþýk 900m'dir. Havzada DSÝ'nin "Ayvacýk" meteoroloji istasyonuna göre yýllýk ortalama sýcaklýk 13,0ºC. (1976-1992); yýllýk ortalama yaðýþ miktarý 800 mm (1976-1992) kadardýr.

(3)

topluluklarý ve Pinus brutia Ten (Kýzýlçam) oluþturmaktadýr. Meþe topluluklarýndan Quercus

coccifera L. (kermes meþesi), Quercus ithaburensis

Decne. subsp. macrolepis (Kotschy) Hedge et Yalt. (palamut meþesi) ve Quercus Infectoria Oliv. (mazý meþesi) yaygýn olarak gözlenmektedir. Maki örtüsünün tahrip edildiði yerlerde garig (frigana) formasyonu yaygýnlaþmýþtýr.

Havzada en çok gözlenen toprak türleri Inseptisollardýr. Bunu Entisollar ve Mollisollar izlemektedir (Tablo 1). Bu da havza genelinde topraklarýn geliþmekte olduðunu ve horizonlarýnýn geliþmediðini göstermektedir (Efe 1999). A horizo-nunun altýnda doðrudan C horizonuna geçilmek-tedir. Bu nedenle de A horizonunun erozyonla uzaklaþtýrýlmasý durumunda direk C horizonu açýða çýkmaktadýr.

Havzanýn ana materyalini genel olarak Üst Miosen sedimanter formasyonlar (konglomera, kumtaþý ve kireçtaþý) ve Tersiyer volkanikleri (anda-zitler, dazit ve tüf) meydana getirmektedir (Soykan ve Atalay 2004). Akarsu ve kollarý buzul döneminde deniz seviyesi deðiþmelerinin etkisiyle Ayvacýk-Baba Burun arasýndaki volkanik plato yüzeyine derin gömülmüþtür (Bilgin 1969).

Havzada 33 yerleþmelerin en büyükleri Gülpýnar ve Ayvacýk'týr. Çalýþma alanýnda Ayvacýk, Paþaköy ve Tuzla ovalarý baþlýca düzlükleri oluþturur. Bu ovalardan Ayvacýk ve Paþaköy'de tarým ve hayvan-cýlýk; Tuzla'da ise tarým halkýn baþlýca gelir kaynaðýný oluþturmaktadýr. Hayvancýlýk faaliyetlerin yaygýn ekonomik faaliyet olmasý nedeniyle otlatma ve buna baðlý olarak bitki örtüsünün tahribi görülen en büyük sorunlardan biridir (Þekil 2). Hayvanlar büyüme aþamasýndaki filizleri yediðinden doðal bitki örtüsünü maki oluþturan çalýþma alanýnda, makilerin bodur çalýlýklara dönüþtüðü tespit edilmiþtir. Çalýþma alanýnda Phillyrea latifolia L.

(Akçakesme) ve meþeler aþýrý otlatmaya baðlý olarak otlatma konilerine dönüþmüþtür. Bu otlatma konilerinde hayvanlarýn ulaþamadýðý yerlerde filizler büyümekte ve boyu birkaç metreyi bulan aðaççýklar ortaya çýkmaktadýr (Þekil 2). Kýsaca çalýþma alaný otlatma ve buna baðlý olarak toprak erozyon probleminin olduðu bir alandýr (Þekil 3).

Materyal

Bu çalýþmada 1:25000 ölçekli topografya haritalarý temel harita olarak kullanýlmýþtýr. Bu ölçek kapsamýnda çalýþma alanýný kapsayan J16b1, J16b2, J16a1, J16a2, J17d1, J17d2, J17d3, J17d4, J16d2, J16d3, J16d4, J16c1, J16c2, J16c3 ve J16c4 paftalar sayýsallaþtýrýlmýþ ve 10m çözünürlükte Sayýsal Yükseklik Modeli (SYM) (Mitasova ve ark. 1996) oluþturulmuþtur. Arazi kullanýmý ve arazi örtüsünü belirleyebilmek amacýyla, güneþ açýsýna ve bitki örtüsündeki farklýlýðýna baðlý hatalarý ortadan kaldýrabilmek için ayný döneme (yaz) ait 16 Haziran 2000 tarihli Landsat Enhanced Thematic Mapper Þekil 1. Tuzla Çayý havzasýnýn konumu.

Þekil 2. Tuzla Çayý havzasýnda aþýrý keçi otlatmasý sonucu

oluþmuþ otlatma konileri.

Þekil 3. Tuzla Çayý havzasýnda gerçekleþen erozyondan

görüntüler.

(4)

Plus (ETM+) ve 5 Haziran 1987 tarihli Landsat Thematic Mapper (TM) uydu görüntüleri kullanýlmýþtýr (Çözünürlük: 30 m). Landsat görüntüleriyle ilgili ayrýntýlý bilgi Lauer ve ark. (1997) dan elde edilebilir. Meteoroloji Genel Müdürlüðünden alýnan yaðýþ verileri, yaðýþýn erozyon üzerine etkisini ortaya koyabilmek amacýyla kullanýlmýþtýr. GPS ile 43 farklý noktadan yersel veriler toplanmýþ ve arazi kullanýmý sýnýflandýrmasý yapýlýrken dikkate alýnmýþtýr. 2006 yýlý nisan-haziran aylarýnda arazi gezilmiþ; arazi kullanýmýnýn farklý olduðu alanlardan toplam 13 farklý noktadan 25 cm derinlikte profil açýlmýþ ve toprak örnekleri alýnmýþtýr (Þekil 1, Tablo 2). Alýnan örneklerle ilgili laboratuar analizleri, Balýkesir Köy Hizmetleri Genel Müdürlüðünde yapýlmýþtýr (Tablo 2).

Metot

Yýllýk toplam toprak erozyon miktarýný bulabilmek için RUSLE kullanýlmýþtýr. RUSLE ile ilgili ayrýntýlý bilgi Wischmeier (1978), Desmet ve Govers (1996), Renard ve ark. (1997) ve Okalp (2005)'ten elde edilebilir.

Havza Belirleme

SYM hidrolojik problemlerin çözümünde çok yaygýn olarak kullanýlmaktadýr. Bu nedenle Tuzla Çayý havzasý, 1:25000 ölçekli topografya haritalarýndan oluþturulan grid SYM ve ArcHydro (Anonymous 2005) yardýmýyla tespit edilmiþtir.

Modelin Yapýsý

RUSLE aþaðýdaki denklemi kullanmaktadýr (Jabbar ve ark. 2005). Bu denklemde, "A" yýllýk toprak kaybýný (t ha-1 yýl-1), "R" yaðýþ faktörünü

(MJ·mm ha-1 h-1) "K" toprak erozyon duyarlýlýðý

faktörünü (t ha h ha-1 MJ-1 mm-1), "L" eðim

uzunluðu faktörünü, "S" eðim dikliði faktörünü, "C" ürün amenajman faktörünü ve "P" Erozyon kontrol faktörünü ifade etmektedir. Çalýþmanýn akýþ þemasý Þekil 4'te verilmiþtir.

Faktörlerin Oluþturulmasý

R faktörü, erozyon indeksi (EI30) sayýsýdýr (Renard ve ark. 1997). Tuzla Çayý havzasýndaki Meteoroloji istasyonlarýnda yaðýþýn yoðunluðuna iliþkin veri toplanmadýðýndan yaðýþ erozyon faktörü Ayvacýk meteoroloji istasyonun 40 yýllýk yaðýþlarý dikkate alýnarak hesaplanmýþtýr (Yýllýk ortalama: 800mm). Bu kapsamda R faktörü hesaplanýrken aþaðýdaki eþitlik kullanýlmýþtýr (Arnoldus 1977).

Bu formülde pi aylýk ortalama, p yýllýk yaðýþý

göstermektedir.

K faktörü, Wischmeier (1978) tarafýndan geliþtirilen topraðýn silt+çok ince kum (%), kum (%), organik madde (%), strüktür ve geçirgenlik parametresini dikkate alan bir nomograf kullanýlarak bulunmaktadýr. Bunun dýþýnda aþaðýdaki eþitlik de K faktörünü vermektedir (Williams ve Renard 1972). Bu çalýþmada K deðeri için aþaðýdaki eþitlik kullanýlmýþ ve nomograf sonuçlarý ile karþýlaþtýrýlmýþtýr. Karþýlaþtýrma sonucunda farklýlýk gözlenmemiþ ve aþaðýdaki eþitliðin sonuçlarý analizlere dâhil edilmiþtir.

Bu denklemde K, toprak erozyon duyarlýlýðý faktörü, Sd kum (%), Si Silt (%), Cl kil (%) ve C karbon-organik madde (%) dir. Williams ve Berndt (1972) e göre geçirgenlik için laboratuar tayinleri gerekmemektedir. Geçirgenlik belirlenirken Williams ve Berndt (1972) dikkate alýnmýþtýr. Tablo 2. 13 farklý noktadan alýnan toprak örneklerinin

kimyasal ve fiziki özellikleri.

Þekil 4. RUSLE analiz þemasý.

(5)

LS faktörü, SYM kullanýlarak hesaplanmýþtýr. LS faktörünü hesaplayabilmek amacýyla SYM den eðim (egim) ve ArcHydro ile akým yýðýlýmý-flow accumulation (Fac) hesaplamasý yapýlmýþ ve aþaðýdaki denklem kullanýlmýþtýr (Desmet ve Govers 1996, Mitasova ve ark. 1996).

Bu denklemde A(r) her bir eþyükselti eðrisi geniþliðine katký yapan üst eðim; b(r) derece olarak eðim; m ve n parametreler (Deneysel olarak sýrasýyla 0,6 ve 1,3 olarak belirlenmiþtir); a0(22,1 m = 72,6

ft) uzunluk; b0(0,09 = %9 = 5,16 derece) standart USLE pilotunun eðimi. Bu denklem raster tabanlý olarak CBS ortamýnda aþaðýdaki þekliyle kullanýlmýþtýr.

C faktörünün tespiti için arazi kullanýmý ve arazi örtüsü, 1987 Landsat TM ve 2000 Landsat ETM+ uydu görüntüleri kullanýlmýþtýr. Görüntü deðerlendirilmesi "Hybrid supervised-unsupervised classification" tekniði ile yapýlmýþtýr (Taðýl 2006). Sýnýflarýn deðerlendirilmesinde tayf özelliklerinden, mevcut GPS verilerinden, arazi gözlemlerinden, halihazýr arazi kullanýmý haritalarýndan ve Orman Genel Müdürlüðü'nden elde edilen hava fotoðraflarýndan yararlanýlmýþtýr. Sonuç olarak 8 farklý arazi kullanýmý ve arazi örtüsü sýnýfý elde edilmiþtir. Bu sýnýflar su yüzeyleri (kanallar, akarsular, tarým amaçlý su rezervleri), orman alanlarý, çalýlýk ve fundalýklar, zeytinlikler, otlaklar (meralar), yerleþme alanlarý (köy, kent, sanayi vb.), ekili-dikili tarým arazileri ve çýplak toprak ile taþ yüzeyleridir. Bu kapsamda belirlenen arazi örtüsü ve arazi kullanýmlarý için C faktörleri farklý literatür taranarak tespit edilmiþtir. Sonuç olarak C faktörü orman alanlarý, çalýlýk ve fundalýk, zeytinlik, otlaklar, ekili-dikili tarým arazileri, yerleþme alanlarý, çýplak toprak ile taþ yüzeyleri ve su yüzeyleri için sýrasýyla, .002, .040, .090, .100, .300, .002, .500 ve .000 alýnmýþtýr (Wischmeier 1978, Morgan 1996, Renard ve ark. 1997, Lee ve Lee 2006).

P faktörü, hâkim olan tarým sisteminin tanýmlanmasýdýr. Bu faktör tespit edilmediði durumlarda 1 kullanýlmaktadýr (Renard ve ark. 1991). Tuzla Çayý havzasý için de bu faktör 1 alýnarak denklemde göz ardý edilmiþtir.

Yukarýda kýsaca açýklanan faktörlerin ýþýðýnda

A= R*K*L*S*C*P formülü kullanýlarak hem 1987

hem de 2000 yýlý için ayrý ayrý toprak kaybý

hesaplanmýþtýr. Bu çalýþmada Bergsma ve ark. (1996) göre yapýlmýþ olan erozyon potansiyeli risk kategorileri kullanýlmýþtýr. Bunlar: çok hafif (Risk1 <5 t ha-1yýl-1), hafif (Risk2, 5-12 t ha-1yýl-1), orta

(Risk3, 12-35 t ha-1yýl-1), güçlü (Risk4, 35-60 t ha-1

yýl-1), þiddetli (Risk5, 60-150 t ha-1 yýl-1) ve çok

þiddetli (Risk6 >150 t ha-1yýl-1) dir. Analiz sonuçlarý

Þekil 5'te gösterilmiþtir.

BULGULAR

Ýnsanýn doðayý kötü kullanmaya baþlamasýyla yüzeysel akýþýn ve buna baðlý olarak erozyonun da arttýðý bilinen bir gerçektir. Bu deðiþimi ortaya koyabilmek amacýyla 1987 ve 2000 yýllarý karþýlaþtýrmalý olarak incelenmiþtir.

Bu kapsamda çalýþma alanýnda erozyon 0-98 528 (1987) ve 0-52 228 (2000) t ha-1 yýl-1 arasýnda

deðiþmektedir. Ancak hem 1987 yýlýna ait hem de 2000 yýlýna ait maksimum deðerler sýrasýyla 98 528 t ha-1 yýl-1 ve 52 228 t ha-1 yýl-1 sadece 1 pikselde

vardýr; bu da 0,09 ha’dýr. Daha genel olarak, her iki yýlda 20 000 t ha-1yýl-1üzerinde ise 1987 yýlýnda 45

piksel (4 ha); 2000 yýlýnda 33 piksel (3 ha) bulunmaktadýr. Yýlda 10 000 t ha-1üzerinde ise 1987

yýlýnda 135; 2000 yýlýnda 131 piksel tespit edilmiþtir. Bu da sadece 12 ha’dýr. Bu uç deðerler LS faktöründeki uç deðerlerden kaynaklanmaktadýr. Bunun nedeni de DEM'deki eðim kýrýklýklarýnda ortaya çýkan problemin bir sonucu olmalýdýr. Bu nedenle göz ardý edilebilir deðerlerdir.

Tuzla Çayý havzasýnda 1987 ve 2000 yýllarý arasýnda toprak erozyon potansiyelinin erozyon risk kategorilerine daðýlýþý incelendiðinde, erozyon

Þekil 5. 1987 ve 2000 yýllarýnda RUSLE yöntemine göre

(6)

riskinin araþtýrma dönemi boyunca arttýðý görülmektedir (Tablo 3). Þöyle ki, söz konusu dönem içinde çok az ve az risk sýnýfýndan normalin üstündeki sýnýflara doðru kayma gerçekleþmiþtir.

Erozyon oranýndaki bu artýþ, aþýrý otlatmanýn neden olduðu arazi degradasyonunun bir sonucudur. Tuzla Çayý havzasýnda arazi kullanýmý ve arazi örtüsünde meydana gelen deðiþimi ortaya koyan 1987 ve 2000 yýllarýna ait Landsat verilerinin deðerlendirilmesinde orman, çalýlýk ve fundalýklarda azalma; zeytinliklerde ve otlak alanlarýnda ise artýþ gözlenmektedir (Tablo 4, 5). Bu sonuç ve arazide yapýlan çalýþmalar, bir kýsým arazinin zeytinliklere ve temel ekonomik faaliyet olan hayvancýlýk için önemli olan otlaklara çevrildiðini göstermektedir. Bununla birlikte arazinin bir kýsmýnda çalýlýk ve fundalýklarda yapýlan iyileþtirme faaliyetleri sonucu meþe ormanlarýnýn oluþturulmasý yönünde olumlu çalýþmalar da bulunmaktadýr. Ancak diðer yandan otlatmanýn orman altýnda dahi devam etmesi ve ormandan otlatma ve tarým amaçlý yer açýlmasý, olumsuz arazi kullanýmý örnekleridir (Þekil 6).

Arazi kullanýmý ve arazi örtüsü bakýmýndan havza iki kýsma ayrýlmaktadýr. Tuzla Çayý'nýn yukarý çýðýrýnda özellikle kollarýndan Kocaçay ve Akbaþ Dere havzalarýnda ormanlarýn iyileþtirilmesi ve kýsmen yeni politikalarla meþe ormanlarýnýn oluþturulmasý faaliyetleri süregelmektedir. Ancak havzanýn bu kýsmýnda da maden ocaklarý ve mýcýr iþletmeleri araziye büyük zarar vermektedir. Tuzla Çayý'nýn aþaðý çýðýrýnda aþýrý otlatmaya baðlý olarak arazinin açýlmasý daha fazla ilerlemiþtir. Toprak açýsýndan topraðý iþleme kadar aþýrý otlatma da topraðýn yapýsýný deðiþtirmektedir. Otlaklardaki aþýrý otlatma topraðýn fiziki, kimyasal ve biyolojik kalitesini etkilemektedir. Genel olarak deðerlendirilecek olursa uydu görüntüleri ile tespiti zor olmakla birlikte otlak ekosisteminin kalitesinde bozulma olmasý da söz konusudur. Kýsaca, araþtýrma dönemi boyunca genel olarak arazide açýlým meydana gelmiþtir (Tablo 4, 5).

Arazi kullanýmý veya C faktörü erozyonun tespitinde önemli olduðu için hem 1987 hem de 2000 yýlý için erozyon risk kategorilerinin arazi kullanýmý ile iliþkisi kurulmaya çalýþýlmýþtýr (Tablo 4 ve 5). Erozyonun azaltýlmasýnda taç yapýsýnýn durumu yaðýþýn tutulmasýnda etkili rol oynadýðýndan önemlidir. Bu nedenledir ki orman ve çalý topluluklarýnda erozyon riski daha düþüktür. Otlak ve çalýlýklarda ise risk artmaktadýr. Yukarýda

belirtildiði gibi araþtýrma dönemi boyunca otlaklarýn yaygýnlaþtýrýlmasý nedeniyle olmalý ki bu arazi örtüsünde risk oraný 1987 yýlýndan 2000 yýlýna geçildiðinde artmýþtýr.

Ýnsan aktivitelerinin kolay ulaþýlabilen yerlerde yoðunlaþmasý nedeniyle yüksek alanlarda bitki yoðunluðu alçak alanlardan daha çoktur. Bu genelleme ile incelendiðinde yaklaþýk olarak 450 m nin üstünde erozyon oraný 450 m nin altýndan daha azdýr (Þekil 7). 450 m bölgede klimatik olarak bir zon ayrýmý yüksekliðidir. Bu yükseltinin üzeri, daha gür bitki topluluklarý için yaþam alanýdýr. Kýsaca C Tablo 3. 1987 ve 2000 yýllarý arasýnda toprak erozyon

potansiyelinin erozyon risk kategorilerine (Bergsma ve ark. 1996) göre deðiþimi.

Tablo 4. 1987 yýlýnda erozyon risk kategorilerinin arazi

kullanýmý ve arazi örtüsü (AKAÖ) sýnýflarýna göre deðiþimi (%).

Tablo 5. 2000 yýlýnda erozyon risk kategorilerinin arazi

kullanýmý ve arazi örtüsü (AKAÖ) sýnýflarýna göre deðiþimi (%).

Þekil 6. Orman örtüsünde meydana gelen açýlým ve orman

(7)

faktörü havzanýn aþaðý kýsmýnda yukarý kýsmýndan daha yüksektir. Yükselti ile erozyon riski arasýndaki iliþkiyi ortaya koyabilmek için arazinin yükseltisi 450m nin üstündeki ve altýndaki alanlar olmak üzere ikiye ayrýlmýþ ve hem 1987 hem de 2000 yýlýna ait risk sýnýflarý ile karþýlaþtýrýlmýþtýr. Bu iki yükselti sýnýfý dikkate alýnarak yapýlan analizde yükselti arttýkça riskin azaldýðý ve yükselti azaldýkça arttýðý belirlenmiþtir (Þekil 7).

Erozyon normal olarak eðim dikliði ve uzunluðu arttýkça, yüzey akýþ yoðunluðunun ve hýzýnýn artmasý nedeniyle artmaktadýr (Morgan 1996). Bu nedenle eðim açýsý, beþ sýnýfa ayrýlmýþ ve erozyon riski ile karþýlaþtýrýlmýþtýr (Tablo 6, 7). Bu karþýlaþtýrmada hem 1987 hem de 2000 yýlýnda toprak erozyon risk sýnýflarýnda eðimle birlikte belirgin bir artýþ tespit edilememiþtir. Bu, arazi örtüsünün ve arazi kullanýmýnýn erozyonu birinci derecede kontrol etmesinden kaynaklanmaktadýr. Bununla birlikte Risk6 15º’nin üzerinde %40’a varan deðerlere ulaþmaktadýr. Ancak bu, çok eðimli yüzeylerin bitki örtüsünden yoksun olmasý nedeniyle C faktörünün yüksek olmasýndan kaynaklanmaktadýr.

LS faktörü ve beraberinde R faktörü, özellikle akarsuyun aþaðý çýðýrýndaki tepelik arazide etkisini daha fazla göstermektedir. Çünkü bu kesimler, daha önce de belirtildiði gibi, bitki örtüsünün en çok tahrip edildiði alanlardýr. Ayrýca bu kesimde Tuzla Çayý ve kollarýnýn volkanik plato yüzeyine derin gömülmesi (Bilgin 1969), akarsularýn aþýndýrma gücünü artýrmýþdýr. LS ve R faktörlerinin etkisiyle bu kesimde risk oraný gerçek durumu yansýtmamaktadýr. Çünkü bu kesimde geçmiþte gerçekleþen bitki örtüsü kaybý erozyon artýþýna ve üretim dýþý araziye dönüþmesine neden olmuþtur. Arazi çalýþmalarý sýrasýnda da topraktan yoksun, ana materyalin ortaya çýktýðý alanlar gözlenmiþtir.

TARTIÞMA VE SONUÇ

Tuzla Çayý havzasýnda yapýlan bu toprak erozyonu çalýþmasý, CBS ve UA tekniklerinin geçmiþten günümüze erozyon riskini ve dolayýsýyla arazi degradasyonunu tespit etmede önemli olduðunu göstermektedir. Analizlerle havzada toprak erozyonunun hala önemli bir problem olduðu ortaya çýkmýþtýr. Yapýlan RUSLE analizleri ile araþtýrma dönemi boyunca Tuzla Çayý havzasýnda arazi degradasyonunun artýþ eðilimde olduðu belirlenmiþtir. Arazi kullanýmýnýn ormansýzlaþtýrma yönünde deðiþmesi ise arazi degradasyonu riskinin gelecek dönem için yüksek olacaðý fikrini güçlendirmektedir (Van Lynden 2000).

Havza yukarý ve aþaðý kýsmý olmak üzere yaklaþýk Ýzmir-Çanakkale yolu yakýnlarýndan ikiye ayrýlmaktadýr. Aþaðý kýsmýnda erozyon riski, bitki örtüsü tahribinin ve yerleþme yoðunluðunun daha fazla olmasý ve akarsularýn volkanik plato yüzeyine derine yarýlmýþ olmasý nedeniyle daha fazladýr. Çünkü C faktörünün yüksek olmasý nedeniyle LS faktörünün ve R faktörünün etkisi artmaktadýr. Gerçekte DSÝ tarafýndan gerçekleþtirilen Ayvacýk-Babadere Yukarý Havzasý Islahý Planlama Raporu (Anonymous 2000)'nda da Tuzla Çayý'nýn Ege Denizi'ne dökülmeden önceki kolu olan Babadere havzasýnda yapýlan çalýþmalarda çok þiddetli erozyonun gerçekleþtiði belgelenmiþtir. Ancak gerekli koruma önlemleri alýnmamýþtýr. Þimdiki arazi yönetimi ve kullanýmýyla toprak erozyonun ve arazi degradasyonun kritik seviyeyi aþmasý Tablo 6. 1987 yýlýnda erozyon risk kategorilerinin eðim

sýnýflarýna göre deðiþimi (%).

Tablo 7. 2000 yýlýnda erozyon risk kategorilerinin eðim

sýnýflarýna göre deðiþimi (%).

Þekil 7. 450 m yükselti sýnýrýnýn altýnda ve üstünde erozyon

(8)

muhtemeledir.

Havza genelinde 1987 yýlýndan 2000 yýlýna kadar olan dönemde düþük risk sýnýflarýnýn aksine yüksek risk sýnýflarýnda oransal bir artýþ gözlenmiþtir. Bu da havzada erozyon önlemeye yönelik etkin bir uygulamanýn yapýlmadýðýnýn bir diðer kanýtýdýr. C faktörünün akarsuyun yukarý çýðýrýnda düþük olmasý nedeniyle erozyon riskinin düþük olmasý, aðaçlandýrma ve benzeri faaliyetlerin erozyonu önlemede etkili olacaðýnýn bir göstergesidir.

Havzada arazi degradasyonunun ve buna baðlý olarak erozyon riskinin en önemli nedeninin hayvancýlýk ve dolayýsý ile aþýrý otlatma olduðunu, otlak alanlarýnýn arttýrýlmasý ve erozyon riskinin artmasý iliþkisi ortaya koymaktadýr. Bu nedenle havzada etkin bir arazi yönetimi gerçekleþtirilmek isteniyorsa ve erozyonun önlenmesi bekleniyorsa, aðaçlandýrma yaný sýra serbest otlatmayý önleyici tedbirler de alýnmalýdýr.

Havzada yaygýn olan andazitler ile kumlu Neojen formasyonlarýn ayrýþmasýyla kumlu topraklar oluþmuþtur (Atalay 2006). Bu kumlu topraklar üzerinde bitki örtüsünün tahribi, özellikle eðimli sahalarda kumlu malzemenin kolaylýkla yüzeysel akýþa geçen sularla taþýnmasýna neden olmakta ve erozyonu kolaylaþtýrmaktadýr. Bu nedenle ana materyalin etkisiyle de yüzeysel parmak erozyonu geliþmektedir. Çalýþma alanýnýn bazý kesimlerinde toprak erozyonu çok ilerlemiþ düzeydedir. Bu nedenle toprak erozyonunun yerini birçok yerde ve özellikle aþaðý çýðýrda ana materyal aþýnýmý almýþtýr. Bu da Tuzla Çayý havzasýnda tehlike boyutunda toprak kaybýnýn olduðunu göstermektedir. Atalay (2002) tarafýndan da Türkiye genelinde toprak aþýnýmýndan daha çok ana materyal aþýnýmýnýn süregeldiði belirtilmiþtir.

Aþýrý otlatmanýn neden olduðu arazi degradasyonu sorunu, bölgeye kýsmen güney batýdan komþuluk eden bir Yunanistan ve Akdeniz adasý olan Midilli'de de yaþanmaktadýr (Giourga 1999, Marathianou ve ark. 2000). Midilli'de Marathianou ve ark. (2000) tarafýndan yapýlan bir çalýþmaya göre, yörede topraðý iþleme ve dolayýsý ile ormanýn yok edilmesi, MÖ 3300'den önce baþlamýþ ve 18. yüzyýlda da yoðunlaþmýþtýr. Roma döneminde hayvancýlýk ve kerestecilik, Bizans döneminde otlatma ve baðcýlýk ve Osmanlý döneminde zeytin yetiþtiriciliði ve otlatma arazi degradasyonunun baþlýca nedenleridir. Bu yörede birçok alan, çok fazla arazi degradasyonu nedeniyle ne tarým için ne de orman için kullanýlabilmektedir. Benzer sonuçlar ayný tarihi geliþime sahip Tuzla Çayý havzasý için de geçerlidir. Kayan (1994) tarafýndan da Tuzla Çayý havzasý ve yakýn çevresinin tarih öncesi çaðlardan beri farklý uygarlýklar tarafýndan kullanýldýðý belirlenmiþtir. Yine ayný araþtýrmacýya göre Troia savaþlarý gibi büyük savaþlara da sahne olan Tuzla Çayý havzasý, baþkenti Troia (Truva) olan Troad bölgesinin içinde olup burada ilk yerleþim tarihi günümüzden 6800-6500 yýl önceye kadar inmektedir (Kayan 1994). Havzada yerleþim tarihinin çok eski olmasý nedeniyle, arazi degradasyonunun günümüzden çok önceden baþlamasý muhtemeldir.

Bu çalýþma her ne kadar Biga Yarýmadasý'nýn batýsýndaki Tuzla Çayý havzasýnda yapýlmýþ olsa da havzada sosyo-ekonomik nedenlere baðlý gerçekleþen deðiþim, Kuzey Akadeniz ile paralellik göstermektedir (Giourga 1999, Marathianou ve ark. 2000). Bu da yörenin yakýn çevresinde ayný iklim ve topografya koþullarýna sahip alanlarda benzer sonuçlarýn elde edilebileceðininin bir kanýtýdýr. KAYNAKLAR

Anonymous (2000) Ayvacýk-Babadere Yukarý Havzasý Islahý Planlama Raporu. DSÝ XXV. Bölge Müdürlüðü, Balýkesir.

Anonymous (2005) Arc Hydro Tools - Tutorial. Version 1.1, ESRI 380 Redlands, New York.

Anderson JR, Hardy EE, Roach JT, Witmer RE (1976) A Land Use and Land Cover Classification System for Use with Remote Sensor Data. U.S. Geological Survey Professional Paper 964, Washington, DC.

Arnoldus HMJ (1977) Methodology used to determine the maximum potential average annual soil loss due to sheet and rill erosion in Morocco. FAO (Food and Agriculture Organization of the United Nations) Soils Bulletin 34, 39-44.

Aronoff S (1989) Geographic Information Systems: a Management Perspective. WLD Publications, Ottawa.

(9)

Atalay Ý (2002) Türkiye'nin Ekolojik Bölgeleri. Orman Bakanlýðý Yayýnlarý no: 163, Meta Basýmevi, Ýzmir.

Atalay Ý (2006) Toprak Oluþumu, Sýnýflandýrýlmasý ve Coðrafyasý. Meta Basým Matbaacýlýk Hizmetleri, Ýzmir.

Bergsma E, Charman P, Gibbons F, Hurni H, Moldenhauer WC, Panichapong S (1996) Terminology for Soil Erosion and Conservation. International Society of Soil Science, Grafisch Service Centrom, Wageningen.

Bilgin T (1969) Biga Yarýmadasý ve Güneybatý Kýsmýnýn Jeomorfolojisi. Ýstanbul Üniversitesi Coðrafya Enstitüsü Yay. No 55, Ýstanbul.

Briggs D, Giordano A, Cornaert MH, Peter D, Maes J (1992) CORINE - Soil Erosion Risk and Important Land Resources in the Southern Regions of the European Community. Office for Official Publications of the European Communities, Brussels, Luxembourg.

De Kimpe CR, Warkentin BP (1998) Soil function and the future of natural resources. Advanges in GeoEcology 31, 3-10.

Desmet PJJ, Govers G (1996) A GIS procedure for automatically calculating the USLE LS factor on topographically complex landscape units. Journal of Soil and Water Conservation 51, 427-433.

Efe R (1999) Güney Marmara Bölümü batýsýnda toprak oluþumunu etkileyen coðrafi faktörler v e topraklarýn özellikleri. Türk Coðrafya Dergisi 34, 193-209.

Giourga C (1999) The Pasturelands of Lesvos. Sheep Breeding in Northern Aegean: Problems and Prospects. In: The Conference of in Sheep Breeding in Northern Aegean: Problems and Prospects, National Agricultural Research Foundation, Geotechnical Chambers of Greece, Lesvos, 58- 67.

Grimm M, Jones R, Montanarella L (2002) Soil Erosion Risk in Europe. Institute for Environment and Sustainability European Soil Bureau, Luxemburg.

Hinton JC (1996) GIS and remote sensing integration for environmental applications. International Journal of Geographical Information Systems 10, 877-890.

Jabbar MT, Chong-Fa CAI, Zhi-Hua SHI, Tian-Wei WANG (2005) Application of geo-information technology in the study of soil and nutrients loss by water erosion for three different land cover. American Journal of Applied Sciences 2, 6, 1065-1072.

Kayan Ý (1994) Tuzla Ovasýnýn (Ayvacýk-Çanakkale) Alüvyal Jeomorfolojisi ve Holosen'deki Kýyý Çizgisi Deðiþmeleri. Ege Üniversitesi Rektörlüðü Araþtýrma Fonu, Proje No: EDF 1988-027, Ýzmir.

Laflen JM, Lane LJ, Foster GR, (1991) WEPP: a new generation of erosion prediction technology. Journal of Soil and Water Conservation 46, 34-38.

Lauer D, Morain S, Salomonson V (1997) The Landsat program: it's origins, evolution and impacts. Photogrammetric Engineering and Remote Sensing 63, 831-838.

Lee GS, Lee KH (2006) Scaling effect for estimating soil loss in the RUSLE model using remotely sensed geospatial data in Korea. The Journal Hydrology and Earth System Sciences 3, 135-157.

Marathianou M, Kosmas C, Gerontidis St, Detsis V (2000) Land-use evolution and degradation in Lesvos (Greece): a historical approach. Land Degradation Development 11, 63 - 73.

Millward AA, Mersey JE (1999) Adapting the RUSLE to model soil erosion in a mountainous tropical watershed. Catena 38, 109-129.

Mitasova H, Hofierka J, Zlocha M, Iverson RL (1996) Modeling topographic potential for erosion and deposition using GIS. International Journal of Geographical Information Science 10, 629-641.

Morgan RPC (1996) Soil Erosion and Conservation. 2ndEdition, Longman Group, England.

Okalp K (2005) Soil erosion risk mapping using geographic information systems: a case study on Kocadere creek watershed, Izmir. MSc thesis, Graduate School of Natural and Applied Sciences, Middle East Technical University (METU), Ankara.

Renard KG, Foster GR, Weeies GA, Porter JP (1991) RUSLE: revised universal soil loss equation. Journal of Soil and Water Conservation 46, 30-33.

Renard KG, Foster GR, Weesies GA, McCool DK, Yoder DC (1997) Predicting Soil Erosion by Water: a Guide to Conservation Planning with the Revised Universal Soil Loss Equation (Rusle). U.S. Department of Agriculture Handbook No: 703, Washington, D.C.

Soykan A, Atalay Ý (2004) Landscape Eccology of Biga Peninsula. In: Proceeding of the Third Turkish-Romanian Geographical Academic Seminar, 15-24 September 2004, Zeytinli, Balýkesir, 3-24.

(10)

Taðýl Þ (2006) Peyzaj patern metrikleriyle Balýkesir ovasý ve yakýnýnda habitat parçalýlýðýnda ve kalitesinde meydana gelen deðiþim (1975-2000). Ekoloji 60, 24-36.

Van Lynden GWJ (2000) Guidelines for the Assessment of Soil Degradation in Central and Eastern Europe. Food and Agriculture Organisation and International Soil and Reference Informational Centre, Report no: 97/08b, Rome.

Wasson R (1987) Detection And Measurement of Land Degradation Processes. In Chisholm A, Dumsday R (eds), Land Degradation: Problems and Policies, Cambridge University Press, Melbourne, 49-69.

Williams JR, Berndt HD (1972) Sediment yield computed with universal equation. Journal of Hydraulic Division, Proceedings of the American Society of Civil Engineers 98, 2087-2098.

Williams JR (1991) Search for sustainability: agriculture and its place in the natural ecosystem. Agricultural Science 4, 32-39.

Wischmeier WH (1978) Use and misuse of the universal soil loss equation. Journal of Soil and Water Conservation 31, 5-9.

Referanslar

Benzer Belgeler

Uludağ Üniversitesi ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 1997’de kurduğu senfoni or­ kestrasının devletleştirilmesi için Hikmet Şimşek 1998’de bu kurumun

Bitki türlerinin sadece % 1’i, tam bilimsel taramadan geçirilebilmiş… Geri kalan % 99’da neler var. İlaçların

Özellikle üst servikal bölgede ciddi ligaman hasarlı yaralanmalar ve dislokasyonlar sekiz yaş altında diğer yaş gruplarından çok daha sık gözlenir..

Epidemiology of rotavirus diarrhea and diversity of rotavirus strains among children less than 5 years of age with acute gastroenteritis in Mauritius: June 2008 to

³.DUWHOOHUGH %LUH\OHUH 8\JXODQDFDN &lt;DSWÕUÕPODU´ EDúOÕNOÕ EX oDOÕúPDGD NDUWHO ROXúXPXQD NDWÕODQ ELUH\OHUH \DSWÕUÕP X\JXODQPDVÕQÕQ |]HOOLNOH 

Yöntem: Majör depresif bozukluk tanısı alan 42 hasta ve yaygın anksiyete bozukluğu tanısı (YAB) alan 37 hasta ile sağlıklı kontrol grubunu oluşturan 38 kişinin plazma MDA ve

“Arazi Sanatı” sanatçıları heykel, resim gibi diğer sanat dallarında yoğun olarak çalışmalar ortaya koyarken zaman zaman “Arazi Sanatı” örnekleri

VÕQÕIODQGÕUPDYHHNUDQ]HULQGHQ VD\ÕVDOODúWÕUPD PHWRGX\OD HOGH HGLOHQ DUD]L |UWV GH÷LúLP KDULWDODUÕQÕQ GR÷UXOXNODUÕQÕQ EHOLUOHQPHVL DPDFÕ\OD 8OXVDO $UD]L .XOODQÕP