CAN ÇEKİŞEN BİR EL SANATE
BAKIRCILIK
BAKIRCILAR
ÇARSISI
SUSKUN...
Bakırcılar Ç a rşısı nda artık çekiç sesleri duyulmaz oldu.
Bakır; o k ızıl güzellik, alüminyuma , çeliğe yenik düştü
ve mutfaklarımızı terkedip gitti. Ama, kendine daha
seçkin bir yer edindi evlerim izde... Şim di o,
kütüphanemizin baş köşesine kurulan bir şamdan,
salonumuza renk katan bir sini ya da ibrik olarak
varlığını sürdürüyor.
VV mm
skiden, bir kızla oğlan evlenerek yeni bir yuva kurduklarında, m illî bir H H anane olarak yakın akra balar, dostlar, düğün hediyesi ola- ra k da ima bakır takımı götürürdü; düğünlerinde hediye olarak gelen kazanlardan boy boy sinilere, tence re ve sahanlara, maşrapalara, kova lara varıncaya bu eşyayı ömürleri boyunca kullanırlardı. Bakır takımla rı bir Türk evinde öylesine bir kıymet taşırdı ki, kazanların etrafına, tence re ve sahanların dışına, sinilerin üste gelen yüzüne, kıymetli hattatların elinden çıkmış bereket, sıhhat, saa det yolunda K ur'a nı Kerim'den âyetler ya zılır, sahiplerinin isimleri hakkolunur, bu yazılara yine döğme olarak türlü nakışlar ilâve edilir, ba kırcıların çoğu da bu sanatkârane bakır eşyanın bir köşesine kendi adı nı yazmayı ihmal etmezdi."Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklo- pedisi'nde, bakırın "altın" çağını ya şadığı, Beyazıt'taki Bakırcılar Çarşı- sîn ın canlılığının doruk noktasında bu lunduğu, bakırcı esnafının İstanbul'un en itibarlı ve en bol kazançlı esnafı ol duğu günleri böyle anlatıyor.
Evet, bugün yaşı 30'dan 40'tan kü çük olan ve gözünü alüminyum veya çelik mutfak eşyaları arasında açan
neslin görüp tanımadığı bir kültürdü bakırcılık. Anadolu'da sağlamlığına atfen "Ölmezoğlu" denilen bakır, halı ile beraber vazgeçilmez çeyiz eşyasıy- dı. Günlük kullanıma ayrılan kalaylı bakırlardan başka, evlerin yüklüklerin de, raflarında k ızıl bakır takımlar du rur, yemekler en a z 2 ,5 o kka lık döğ me bakır tencerelerde pişirilip bir okka lık sahanlarda yenir, bakır mangallara sürülen işlemeli bakır cezvelerden içi len kahvenin tadı bir başka olurdu.
Osmanlı döneminde mükemmel-—*
A D Y IN G H A N D IC R A F T- C O P P E R S M IT H S
ALL QUIET IN THE
COPPERSMITHS
MARKET...
The rhythmic tapping o f hammers beating on copper at the
coppersm iths' market is heard no more. That beautiful reddish metal has lost the battle to aluminium and steel, and has left our kitchens for good. It rem ains however as a p a ir o f candlesticks on our d inin g room table o r a ew e r and ba sin in our livin g room. _
Günümüzde hadde silindirlerinden geçirilerek elde edilen bakır levha, atölyelerde dövme, sıvama ve preste basma tekniklerinden biri ile İşlenerek kap haline getirilir.
Today copper utensils are manitactured at workshops applying one of the techniques called forging, turning or pressing on the sheet copper produced by rolling milt cylinders.
I l l n the past, when a young co uple got married and set up a
■ new home, their close relati ves and friends would always bring them a copper set as a wedding pre sent. It was almost a national traditi on; and they would use all those things - cauldrons, trays, sauce pans, bowls, mugs and buckets of all sizes - for the rest of their lives. In Turkish homes, copper sets were so valuable that Koranic verses about abundance, health and happiness were engraved on the surfaces of trays by prominent calligraphers. Most coppersmiths would be sure to sign their name to their work such was their pride in their handicraft."
That is h o w Reşat Ekrem Koçu, in the Istanbul encyclopedia, describes the days when copper had its "golden" age, when the coppersm iths' market in Be ya zit w as most active, and when cop persm iths w ere Ista n b u l's most p re stig ious and w e ll p a id artisans.
C opp ersm iths represent a culture unfa m ilia r to the generation o f those no w under 4 0 w ho only know o f kitc hen utensils made o f aluminium o r ste el. Copper, p riz e d fo r its durability, and carpets were indispensable parts o f an Anatolian dowry. A s w ell as the tin-plated copper utensils o f d a ily use, red copper sets w ere kept on shelves and storerooms at home. M e a ls were cooked in forged copper saucepans weighing a minimum of 3 kilos and ea ten altogether o f a plate o f one and a quarter kilos. The taste o f coffee made in engraved copper pots on a copper charcoal b ra zie r w a s unmatched.
Utensils are now made by forging, turning o r p re ssin g the copper sheets after they have already been thinned by rolling m ill cylinders. In order to ma ke a cast copper utensil, a certain amount o f tin or zinc must be mixed in to the copper. In forging, a utensil can be made either from a single piece o f sheet copper o r from several separate pieces joined together. A s the forging technique takes quite a long time, it has been g ra d ua lly replaced b y the turning technique. The product made with this technique may not be as du rable a s a forged one, but it can be m ass produced and is therefore le ss expensive.
M a n y techniques such as scraping, em bossing, punch engraving, cut- _►
Iik ve zarafetin doruğuna ulaşan bakır işçiliğinin tarihi, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önceye kadar uzanır. Çatal- höyük'te yapılan kazılardan elde edi len bulgular, bakır cevherinin arıtılan madenlerin başında geldiğini göster mektedir.
Günümüzde hadde silindirlerinden geçirilerek elde edilen bakır levha, atölyelerde dövme, sıvama ve preste basma tekniklerinden biri ile işlenerek kap haline getirilir. Döküm kap yapıl mak istenirse, bakıra belli oranlarda kalay veya çinko karıştırılarak, döküle- bilme özelliği kazandırılır. Dövme tek niğinde, levha bakıra çekiçle biçim ve rilerek tek parçadan kap yapılabildiği gibi, kabın belli parçaları dövülerek de, çeşitli birleştirme teknikleriyle bir araya g etirilebilir. Dövme tekniğiyle kap yapımı çok zaman istediğinden, daha sonraları sıvama tekniği kullanıl maya başlanmıştır. Bu teknikle elde edilen ürün, dövme olarak yapılan kaplar kadar dayanıklı olmasa da, seri üretime imkân vermektedir.
Bugün, Anadolu bakırcılığı eski yay- ınlığını kaybetmekle birlikte, özellikle a zı yörelerde varlığını sürdürmekte dir. Mesela, Mardin'de hâlâ, "Atkılı" diye bilinen ibriği, "Kildan" adı veri len sabun kutusunu bulmak mümkün dür.
Kese, lif, sabun gibi hamam gereç lerini taşımada kullanılan bu kutuların gövdesi süssüz, kapağı çekiçle dövü lerek yapılmış stilize meyve ağacı mo
tifleriyle bezelidir. Yalnızca Güneydo ğu Anadolu'da rastlanan acı kahve (mırra) kaynatmada ve sunmada kulla nılan güğümler, cezveler ve mangallar da yöreye has özellikler taşır.
1 8. yüzyıldan başlayarak bakır sa nayiinin merkezi durumunda olan To kat'ın Bakırcılar Ç arşısı'nd a da hâlâ bazı ustalar bu el sanatını devam ettir mektedirler. Sütlükler ve hamam tasları Tokat bakırcılığının en güzel örnekleri dir. Sütlükler daire biçimli, düz tabanlı, geniş boyunlu, ağzı dışa dönük ve küre kapaklıdır. Hamam taslarında, göbe ğin çevresinde kalın bir çizgiyle sınırla nan 3 halka vardır. Çevresinde yatay üç çizgi veya yaprak motifleri bulunur. Yine Sivas'ta, Kayseri'de ve daha bazı illerde, sayıları azalsa bile, bakırcılığı sürdürmeye çalışan ustaların hâlâ var oluşu, bu geleneksel el sanatının tü müyle yokolup^itmemesi için bir temi nattır.
Bakır, hızla gelişen sanayinin ürün leriyle, günlük hayatımızdan ve mutfak larımızdan yavaş yavaş çekilmiş, ama kendine daha itibarlı bir yer edinmiştir evlerimizde. Şimdi o, kütüphanemizin rafını süsleyen bir şamdan olarak; sa lonumuzun şark köşesine değer katan bir sin i veya ib rik olarak, ailem izin emektar ve sürekli bir misafiri gibidir. Bakırcılar çarşısından yükselen çekiç sesleri azaldıkça da, bu misafir büsbü tün itibar görmekte ve bulunduğu köşe yi daha mağrur bir edayla koru maktadır •
ting and chasing have a lso been developed in order to em bellish copy p e r utensils and vessels.
Although there are not a s m any coppersmiths today a s there used to be, they can still be found in certain re g io n s o f Anatolia. Fo r instance, one can still find the ewer called
"Alkili"
or the soa p b o x called "K ild a n " in M a r- din. Th is box, used in Turkish baths to carry bath-gloves, towels, soa ps and the like, has a plain body, but its lid is adorned with stylish fruit tree patterns made b y hammering. C op p er jug s, coffeepots and b ra zie rs used for b o i lin g and se rving bitter coffee (mirra) can be found o n ly in Southern A n a te lia and are typical o f the region.Som e coppersm iths s t ill c a rry on this handicraft in the co p p e rsm ith s' market in Tokat, the centre o f copper industry since the 18th century. M ilk - ju g s and bath b o w ls are the most att ractive products o f Toka t co p p e rs miths. The milk-jug is round, with a flat base, w ide neck and a projecting rim and a sp he ric a l lid . Tne bath b o w l ha s three rin g s a round its centre, which are bordered b y a thick line. The rings are surrounded by three hori zo n ta l lines o r leaf patterns.
That there are s t ill som e coppers miths, though in few er number, trying to sustain this craft in S iv a s, K a y se ri and other cities represents a guaran tee that this traditional art w ill not beco me extinct.
In the face o f ra p id ly g ro w in g in dustrial products, the copper has g ra dually retreated from our d a ily life and kitchen. O n the other hand it has g a i ned a more d ignified place in our ho me as it is now has a permanent place as a candlestick adorning our book case, o r as a decorative tray o r ib rik (ewer) in the orienta l corner o f our li ving room. A s the noise o f hammers at the coppersm iths' market dim inish e s, copper is held in even more esteem, protecting its new place more proudly than ever •
Sayıları iyice azalsa da, bakırcılığı sürdürmeye çalışan ustaların hâlâ var oluşu, bu geleneksel el sanatının yokolup gitmemesi için bir teminattır.
Although their number is diminishing, the existance of a handfull of coppersmith is a guarantee aqainst the extinction of this traditional handicraft.
SKVUFE 7/9 0 47
Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi