• Sonuç bulunamadı

Hastanelerin diyet polikliniklerine başvuran hastaların yeme tutumlarının ve yeme farkındalıklarının belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hastanelerin diyet polikliniklerine başvuran hastaların yeme tutumlarının ve yeme farkındalıklarının belirlenmesi"

Copied!
140
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EV YÖNETİMİ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI BESLENME EĞİTİMİ BİLİM DALI

HASTANELERİN DİYET POLİKLİNİKLERİNE BAŞVURAN

HASTALARIN YEME TUTUMLARI VE YEME

FARKINDALIK-LARININ BELİRLENMESİ

Çağrı KİTİŞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EV YÖNETİMİ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI BESLENME EĞİTİMİ BİLİM DALI

HASTANELERİN DİYET POLİKLİNİKLERİNE BAŞVURAN

HASTALARIN YEME TUTUMLARININ VE YEME

FARKINDA-LIKLARININ BELİRLENMESİ

Çağrı KİTİŞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

(3)
(4)
(5)
(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

TEŞEKKÜR

Çalışmam boyunca ilminden faydalandığım, insani ve ahlaki değerleri ile de ör-nek edindiğim, birlikte çalışmaktan onur duyduğum ve ayrıca tecrübelerinden yararla-nırken göstermiş olduğu hoşgörü ve sabırdan dolayı değerli hocam Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY’a, çalışmama destek olan Deniz ARITÜRK’e, akademik yolda beni cesaretlendiren abim, Zeynel YOLOĞLU’na, vefatının ardından sekiz yıl geçmesine rağmen hala ışığı ile bana yol gösterici olan babam Mehmet KİTİŞ’e bana sabır ve anlayış gösteren annem Mukaddes KİTİŞ ve eşim Nil KİTİŞ’e, çalışmam bo-yunca oyunlarına katılamadığım çocuklarım Başar KİTİŞ ve Uzay KİTİŞ’e sonsuz te-şekkür ederim.

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre n cin in

Adı Soyadı Çağrı KİTİŞ

Numarası 164238021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Ana Bilim Dalı / Beslenme Eğitimi Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans (X) Doktora ()

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

Tezin Adı

Hastanelerin Diyet Polikliniklerine Başvuran Hastaların Yeme Tutumlarının ve Yeme Farkında-lıklarının Belirlenmesi

ÖZET

Araştırma, Afyonkarahisar ilinde devlete bağlı diyet polikliniklerine başvuran ye-tişkin hastaların (n=905) yeme tutumu ve yeme farkındalık durumlarını değerlendiril-mek amacıyla yürütülmüştür. Çalışma verileri bireylerin demografik bilgileri, antropo-metrik ölçümler, yeme tutumu testi (YTT-40), yeme farkındalığı ölçeği(YFÖ-30) ve besin tüketim durumu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile elde edilmiştir. Katı-lımcıların toplam YFÖ ortalama puanı (x̄±SS) 2.82±0.45 olarak bulunmuş olup, cinsiye-te göre duygusal yeme (p<0.001), yeme kontrolü (p<0.001), farkındalık (p< 0.05), bi-linçli beslenme (p<0.001) ve enterferans (p<0.05) alt puanları istatistiksel olarak anlam-lı farkanlam-lıanlam-lık taşımaktadır. Kadın ve erkeklerin toplam YTT puanı ortalama değeri (x̄±SS) 15.0±4.17 ve 12.0±6.13 olup, anlamlı fark bulunmuştur (p<0.001). YFÖ ile YTT puan ilişkisi ve YFÖ alt kategorilerinden, düşünmeden yeme (r=0.170; p <0.001), duygusal yeme (r=0.151; p<0.001) , enterferans puanları (r=0.111; p=0.001) arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır. Diğer yandan, farkındalık (r=-0.121; p<0.001) ve yeme disiplini (r=-0.243; p<0.001) puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon tespit edilmiştir. Sonuç olarak, yeme tutum testi ile yeme farkındalık alt boyutları arasında farklılıklar, cinsiyet, BKI, beslenme öz değerlendirme-lerine göre şekillendiği, beslenme danışmalınlığının yeme tutum ve farkındalık boyutla-rının hastalara daha etkili ve sürdürülebilir şekilde verilmesi önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Yetişkinler, yeme farkındalığı, yeme tutumları, diyet

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Çağrı KİTİŞ

Numarası 164238021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Ana Bilim Dalı / Beslenme Eğitimi Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans (X) Doktora ()

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

Çalışmanın İngilizce Adı

Determination of Eaiting Attitudes and Eating Awareness of Patients Applied to Dietary Polycli-nics of Hospital

SUMMARY

The aim of this study was to evaluate the status of eating attitude and mindful eat-ing of adult patients (n = 905) who applied to state diet polyclinics in Afyonkarahisar. The study data were obtained by face to face interviews using demographic, anthropo-metric measurements, Eating Attitude Test (EAT-40), Mindful Eating Questionnaire (MEQ-30) and food consumption status. The MEQ-30 mean total score (x̄ ±SD) of the participants was 2.82±0.45 and emotional eating (p<0.001), eating control (p<0.001), awareness (p<0.05), disinhibition (p<0.001) and interference (p<0.05) subscores were found statistically significant. The mean of EAT-40 score (x̄ ±SD) of women and men was found 15.0±4.17 and 12.0±6.13, with a significant difference (p<0.001). There was a statistically significant positive correlation determined between MEQ-30 and EAT-40 score in sub-categories of EAT-40 (r=0.170; p<0.001), emotional eating (r =0.151; p <0.001) and interference (r=0.111; p= 0.001). On the other hand, awareness (r = -0.121; p <0.001) and eating discipline (r = -0.243; p <0.001) subscores was a statistically sig-nificant negative correlation. In conclusion, it can be suggested that differences between eating attitude and mindful eating sub-scales, differed in gender, BMI, nutritional self-assessment of eating counseling and eating attitude and awareness of patients should be given to patients more effectively and sustainably.

(9)

KISALTMALAR

ACT : Acceptance And Commitment Therapy APA : American Psychiatric Association BKİ : Beden Kütle İndeksi

BEBİS : Beslenme Bilgi Sistemi CHO : Karbonhidrat

DSM : Diagnostic and Statistical Manual of. Mental Disorders DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü

MBSR : Mindfulness-Based Stress Reduction MEQ : Mindful Eating Questionnare

MAX : Maksimum MİN : Minumum

TÜBER: Türkiye Beslenme Rehberi SS : Standart Sapma

YFÖ : Yeme Farkındalığı Ölçeği YTT : Yeme Tutumu Testi KKAL : Kilokalori

G : Gram MCG : Mikrogram MG : Miligram

(10)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... i

YÜKSEK LİSANS TEZ KABUL FORMU ... ii

TEŞEKKÜR ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v KISALTMALAR ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... ix BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 3 1.2. Hipotez ... 3 1.3. Amaç ... 3 1.4. Alt Amaçlar ... 4 1.5. Önem ... 5 1.6. Varsayımlar ... 6 1.7. Sınırlılıklar ... 6 1.8. Tanımlar ... 7 İKİNCİ BÖLÜM KURAMSAL TEMELLER ... 8

2.1. Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Sağlık ... 8

2.2. Beslenme Tutum ve Alışkanlıkları ... 10

2.3. Beslenme Davranışları ... 11

2.3.1. Beslenme Davranış Kazanımı ... 11

2.3.2. Beslenme Davranışı Kazanmada Etkili Olan Faktörler ... 12

2.3.3. Yaşam Dönemlerinde Beslenme Davranışlarının Gelişimi ... 13

2.4. Yeme Davranışları ... 15

2.5. Yeme Bozuklukları ... 17

(11)

2.5.2. Bulimia Nervoza ... 19

2.5.3. Gece Yeme Sendromu ... 20

2.5.4. Tıkanırcasına Yeme... 21

2.5.5. Bigoreksiya... 22

2.5.6. Önlenemez Yeme Arzusu... 23

2.5.7. Yeme Bağımlılığı ... 23

2.6. Yeme Farkındalığı ... 24

2.7. İlgili Araştırmalar ... 28

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GEREÇ VE YÖNTEM ... 30

3.1. Model, Yeri ve Zaman ... 30

3.2. Evren ve Örneklem ... 30

3.3. Verilerin Elde Edilmesi ... 31

3.4. Verilerin Değerlendirilmesi ... 33 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR ... 35 BEŞİNCİ BÖLÜM TARTIŞMA ... 79 ALTINCI BÖLÜM SONUÇ ve ÖNERİLER ... 92 KAYNAKÇA ... 99 8. EKLER ... 116 EK-1 ... 116 EK-2 ... 117 EK-3 ... 119 EK-4 ... 120 EK-5 ... 122 EK-6 ... 124 ÖZGEÇMİŞ ... 126

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. DSM-5 Anoreksiya Nervoza Tanı Ölçütleri ... 18

Tablo 2.2. DSM-5 Bulimia Nervoza Tanı Ölçütleri ... 20

Tablo 2.3. DSM-5 Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Tanı Ölçütleri (APA 2013) ... 22

Tablo 4.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri ... 35

Tablo 4.2. Katılımcıların Antropometrik Özellikleri... 36

Tablo 4.3. Katılımcıların Cinsiyete Göre BKI Sınıflaması ... 36

Tablo 4.4. Katılımcıların Çalışma Durumu, Ailedeki Birey Sayısı... 37

Tablo 4.5. Katılımcıların Kronik Hastalıkları ve Diyet Polikliniğine Başvuru Nedenleri ... 37

Tablo 4.6. Katılımcıların Fiziksel Aktivite Durumları ... 38

Tablo 4.7. Katılımcıların Beslenme Danışmanlığı Alma, Diyet Tipleri ve Ağırlık Hedefine Ulaşma Düzeyleri... 39

Tablo 4.8. Katılımcıların Cinsiyete Göre Beslenme Bilgisi ve Beslenme Bilgi Edinme Kaynaklarının Öz Değerlendirilmesi ... 40

Tablo 4.9. Katılımcıların Düzenli Kahvaltı Yapma, Dışarda Yemek Yeme, Eve Servis Yemek Sipariş Etme, Etiket Okuma Durumları ... 41

Tablo 4.10. Katılımcıların Aylık Tartılma Durumları ... 42

Tablo 4.11. Katılımcıların Günlük Çay Tüketim Durumları ... 42

Tablo 4.12. Katılımcıların Geceleri Uykudan Uyanarak Yiyecek Tüketme Durumu .... 42

Tablo 4.13. Katılımcıların Süt ve Süt Ürünlerini Tüketim Durumları ... 43

Tablo 4.14. Katılımcıların Meyve Tüketim Durumları ... 43

Tablo 4.15. Katılımcıların Sebze Tüketim Durumları ... 43

Tablo 4.16. Katılımcıların Sebzeleri Tüketim Şekli ... 44

Tablo 4.17. Katılımcıların Cinsiyete Göre Besinleri Pişirme Yöntemleri Tercih Etme Düzeyleri ... 44

Tablo 4.18. Katılımcıların 24 Saatlik Besin Tüketimlerinin Ortalama ve Medyan Değerleri ... 45

Tablo 4.19. Katılımcıların Enerji, Protein, Yağ, Karbonhidrat ve Çözünebilir Lif Tüketim Düzeylerinin YFÖ Toplam Puanı Arasındaki İlişki ... 46

(13)

Tablo 4.20. Katılımcıların Enerji, Protein, Yağ, Karbonhidrat ve Lif Tüketim

Düzeylerinin YTT’ne Göre Değerlendirilmesi... 46 Tablo 4.21. Katılımcıların Cinsiyetine Göre YFÖ Ortalama Puanlarının Karşılaştırması ... 48 Tablo 4.22. Katılımcıların Cinsiyetine Göre YTT Ortalama Puanlarının Karşılaştırması ... 50 Tablo 4.23. Katılımcıların YFÖ Ortalama Puanları ve Medyan Değerleri ... 51 Tablo 4.24. Katılımcıların YTT Ortalama Puan ve Medyan Değerleri ... 51 Tablo 4.25. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre YTT 1-10 Numaralı Sorularına

Verdikleri Cevapların Karşılaştırması ... 52 Tablo 4.26. Katılımcıların YTT 11-20 Numaralı Sorularına Verdiği Cevabın Sıklığının Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Karşılaştırması ... 53 Tablo 4.27. Katılımcıların YTT 21-30 Numaralı Sorularına Verdiği Cevabın Sıklığının Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Karşılaştırması ... 55 Tablo 4.28. Katılımcıların YTT 31-40 Numaralı Sorularına Verdiği Cevabın Sıklığının Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Karşılaştırması ... 57 Tablo 4.29. Katılımcıların Daha Önceden Beslenme Danışmalığı Alma Durumlarına Göre YFÖ Karşılaştırması ... 58 Tablo 4.30. Katılımcıların Daha Önceden Beslenme Danışmalığı Alma Durumlarına Göre YTT Karşılaştırması ... 59 Tablo 4.31. Katılımcıların Daha Önceden Bir Diyet Uygulama Durumuna Göre YFÖ Karşılaştırması ... 60 Tablo 4.32. Katılımcıların Daha Önceden Bir Diyet Uygulama Durumuna Göre YTT Karşılaştırması ... 61 Tablo 4.33. Katılımcıların Önceden Uyguladıkları Diyetle Ağırlık Hedefine Ulaşma YFÖ Durumları ... 62 Tablo 4.34. Katılımcıların Önceden Uyguladıkları Diyetle Ağırlık Hedeflerine Ulaşma Durumlarının YTT İle Karşılaştırılması ... 63 Tablo 4.35. Katılımcıların BKI Sınıflamasına Göre YFÖ Puanlarının Karşılaştırması . 64 Tablo 4.36. Katılımcıların BKI Sınıflamasına Göre YTT Puanlarının Karşılaştırması . 66 Tablo 4.37. Diyet Uygulamış Katılımcıların Uyguladığı Diyet Tipine Göre YFÖ

(14)

Tablo 4.38. Diyet Uygulamış Katılımcıların Uyguladığı Diyet Tipine Göre YTT

Puanlarına Göre Karşılaştırması ... 69 Tablo 4.39. Katılımcıların Beslenme ile İlgili Bilgileri En Çok Öğrendiği Kaynaklara Göre Ayrılan Grupların YFÖ Açısından Karşılaştırması ... 70 Tablo 4.40. Katılımcıların Beslenme ile İlgili Bilgileri En Çok Öğrendiği Kaynaklara Göre Ayrılan Grupların YTT Karşılaştırması ... 73 Tablo 4.41. Katılımcıların Beslenme Bilgisi Öz Değerlendirmelerine Göre YFÖ

Puanlarının Karşılaştırması... 74 Tablo 4.42. Katılımcıların Beslenme Bilgisi Öz Değerlendirmelerine Göre Oluşturulan Grupların YTT Açısından Karşılaştırması ... 77 Tablo 4.43. Katılımcıların YTT Toplam Puanı ve YFÖ Alt Katagorilerine Göre Toplam Puanları Arasındaki İlişki ... 78

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ

Beslenme, insanların büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşa-mını sürdürmesi için elzem olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücu-dunda kullanmasıdır. Kardiyovasküler, diyabet, hipertansiyon, obesite, vitamin ve mine-ral yetersizlikleri, beslenme yetersizliği ve dengesizliğinin dolaylı olarak neden olduğu en önemlileri hastalıklar olarak görülmektedir(Baysal vd., 2008).

Besinin üretiminden tüketimine kadar birçok etmen tarafından bireyin beslenme durumu etkilenmektedir. Bu etmenler; kişinin genetik özellikleri, yaşı, beslenme bilgisi ve diğer yaşam biçimi şekilleri (örn., fiziksel aktivite sigara içme alışkanlığı ve alkol kullanma gibi), sosyal ve çevresel etmenler (ev koşulları, sanitasyon ve hijyen gibi), stres, çalışma koşulları ve aile desteği gibi birçok diğer sosyal ve kültürel çevre özellik-leri olarak sayılabilir (Pekcan, 2001).

Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilebilmesi için öncelikli olarak doğru besin tercihlerinin yapılması ve sağlıklı yaşam biçiminin benimsenmesi gerekmektedir. Bunlar için de sağlığın sürdürülmesi ve doğru beslenme bilincinin geliştirilmesi gerek-mektedir. Son yıllarda bu bilincin arttırılması adına ülkelerin sağlık politikalarında bes-lenme eğitimine yer verdikleri görülmektedir. Bu eğitim sayesinde bireyin sağlıklı bir yaşam ve beslenme alışkanlığı için gündelik olarak neler yapması, nelere dikkat etmesi ve nasıl bir beslenme alışkanlığı geliştirmesi gerektiğine yönelik bilgiler aktarılmaktadır (Contento, 2008).

Yeme davranışları, büyük oranda bireyin içinde bulunduğu şartlar ile çevresel et-menlere göre şekillenmektedir. Bununla birlikte sosyal, kültürel ve ekonomik etmenler de yeme davranışlarının oluşmasında ve sürdürülmesinde büyük rol oynamaktadır. Ye-me davranışlarının oluşması ve geliştirilYe-mesindeki amaç fizyolojik olarak besin ihtiya-cının giderilmesinin sağlıklı şekilde gerçekleşmesini sağlamak olmalıdır. Sağlıklı yeme davranışı geliştirmek, bireylerde bu açıdan önem taşımaktadır. Ayrıca bireyin ekonomik olarak belirli bir yetkinliğe sahip olması ve içerisinde bulunduğu toplumdan da olumsuz

(16)

yönde en az düzeyde etkilenmesi gerekmektedir. Nitekim konuyla ilgili son çeyrek asır dikkate alındığında yeme alışkanlıkları üzerinde motivasyonun ve duygusal değişimin etkileri üzerinde sıklıkla durulduğu görülmektedir. Günümüz toplumlarında birçok birey duygusal dalgalanmalarını sağlıksız besinlerle dengeleme yoluna giderken, toplumsal etkilerin de artış gösterdiği görülmektedir (Bek, 2008).

Bireylerin beslenme durumlarının değerlendirilmesinde yeme farkındalığı kavra-mı son yıllarda öne çıkan bir konu olarak karşıkavra-mıza çıkmaktadır. Yeme farkındalığı, ‘ne tür yemek yenildiğinden çok, neden ve nasıl yeme davranışının oluştuğunu fark edip, fiziki olarak açlık-tokluk mefhumlarının özümsenerek, duygu ve düşüncelerin etkisinin farkında olarak, çevresel etmenlerden etkilenmeden, besin seçimlerini önyargısız şu ana ve tüketilecek olan besine odaklanarak yeme şeklinde tanımlanmıştır. Yeme davranışına verilen dikkatin arttırılması, tüketilen besinin içselleştirilmesi ile besin tüketimi sırasın-da düşünce ve duygulara olan hassasiyetin azaltılmasıyla sırasın-daha sağlıklı besin seçimleri-nin yapılabilmesi mümkün olmaktadır (Baer vd., 2005).Yeme farkındalığının amacı tüketilen besinin her bir tüketim anında (her lokmada) tadını hissetmektir. Böylece bire-yin tüketilen besinin farkında olarak daha sağlıklı ve doyurucu seçimler yapması sağla-nabilmektedir. Birey aynı zamanda hangi tür açlığının olduğunun farkına varmalı ve buna göre ne zaman yemeye başlayıp ne zaman duracağını önceden belirlemeli ve ken-disini yönlendirmelidir (Cole ve Horacek., 2009).

Yeme farkındalığı besinlere karşı aşırı tüketim isteğini azaltmakta, kilo alımını azaltmakta ve böylece ağırlık kontrolünün sağlanmasında etkili rolü olduğu görülmüştür (Alberts vd., 2009). Farkındalık kavramına, yeme davranışlarını tanımlamak ve değiş-tirmek için adapte edilerek yeme farkındalığı kavramı kullanılmıştır (Hammond, 2007). Yeme farkındalığı günümüzde doğru beslenmenin öğrenilmesi, ağırlık kontrolü, toplu-mun bilinçlenmesi ve beslenmeye bağlı hastalıkların saptanması önlenmesinde büyük önemi vardır.

(17)

1.1. Problem

Araştırma problemi, diyet polikliniklerine başvuran yetişkin bireylerin demografik özellikleri, yeme farkındalıkları, yeme tutumları ve bununla birlikte belirtilen değişken-ler arasındaki ilişkideğişken-lerin ne düzeyde olduğudur.

1.2. Hipotez

Araştırmada aşağıdaki hipotezlere yer vermiştir.

1-Katılımcıların cinsiyetlerine göre yeme tutumlarında farklılıklar vardır.

2-Katılımcıların BKİ sınıflamasına göre yeme farkındalıkları arasında farklılık vardır.

3-Katılımcıların BKI sınıflamasına göre yeme tutumları arasında farklılık vardır.

4-Katılımcıların beslenme bilgi düzeylerine göre yeme farkındalıkları arasında farklılık vardır.

5-Katılımcıların beslenme bilgi düzeylerine göre yeme tutumları arasında farklılık vardır.

6-Katılımcıların hastalık durumlarına göre yeme farkındalıkları arasında farklılık vardır.

7-Katılımcıların hastalık durumlarına göre yeme tutumları arasında farklılık var-dır.

8-Katılımcıların beslenme bilgilerini öğrenme kaynaklarına göre yeme farkında-lıkları arasında farklılık vardır.

9-Katılımcıların beslenme bilgilerini öğrenme kaynaklarına göre yeme tutumları arasında farklılık vardır.

1.3. Amaç

Bu araştırmada, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversite Hastanesi ve Afyon-karahisar Devlet Hastanelerinin diyet polikliniklerine başvuran hastaların sosyo-demografik özellikleri, yeme farkındalıkları, yeme tutumlarının belirlenmesiyle birlikte

(18)

araştırmada yer alan değişkenler arasında ortaya çıkan farklılıkların ortaya koyulması amaçlanmıştır.

1.4. Alt Amaçlar

Araştırmanın bazı alt amaçları şunlardır:

− Katılımcıların cinsiyetlerine göre yeme farkındalıkları arasında farklılık var mıdır? − Katılımcıların bki sınıflamasına göre yeme farkındalıkları farklılık göstermekte midir?

− Katılımcıların beslenme bilgi düzeylerine göre yeme farkındalıkları farklılık göstermekte midir?

− Katılımcıların hastalık durumlarına göre yeme farkındalıkları farklılık göster-mekte midir?

− Katılımcıların beslenme bilgilerini öğrenme kaynaklarına göre yeme farkındalık-ları farklılık göstermekte midir?

− Katılımcıların cinsiyetlerine göre yeme tutumları farklılık göstermekte midir? − Katılımcıların bki sınıflamasına göre yeme tutumları farklılık göstermekte mi-dir?

− Katılımcıların beslenme bilgi düzeylerine göre yeme tutumları farklılık göster-mekte midir?

− Katılımcıların hastalık durumlarına göre yeme tutumları farklılık göstermekte midir?

-Katılımcıların beslenme bilgilerini öğrenme kaynaklarına yeme tutumları farklı-lık göstermekte midir?

(19)

1.5. Önem

Türkiye, obezite oranının hızla arttığı ülkelerden biri konumundadır. Aşırı besin tüketimi ve fiziksel aktivite bilincinin yerleşmemiş olması, beslenme alışkanlıkların düzensiz olması obezitenin başlıca bazı sebepleri arasında yer almaktadır. Ayrıca yeter-siz ve dengeyeter-siz beslenmeye bağlı olarak birçok hastalığın (örn: kardiyovasküler hasta-lıklar, kanser) görülme sıklığı ve hastalığa yakalanma riski artış göstermektedir. Bu doğrultuda yeme farkındalığı kavramı çok daha fazla önem kazanmaktadır. Yeme far-kındalığının artırılması ile toplumda doğru beslenme davranışları oluşturulabilir. Yeme farkındalığı ile, beslenmeye bağlı hastalıkların prevelansı ve yakalanma riski azaltılabi-lir. Böylece sağlık harcamalarına ayrılan pay azalacaktır. Günümüzde sağlıkta dışa ba-ğımlılığın azalması ve sağlığa harcanan maddi yükün azaltılması anlamında büyük önemi ve faydasının olması öngörülmektedir.

Bu çalışma ile birlikte konuya ilişkin bilincin arttırılması adına kazanımlar sağla-nacak olması araştırmayı önemli hale getirmektedir. Ayrıca demografik özelliklerin diyet programları ve yeme alışkanlıkları üzerindeki etkilerinin ortaya konulması da ko-nuya ilgili bireylere önemli bilgiler sunacaktır. Yine koko-nuya ilişkin araştırma yapan bi-reylere, öğrencilere ve uzmanlara da konu hakkında farklı bakış açıları ve bilgi kaynak-ları sunması açısından araştırma önemlidir. Çalışma kapsamında bireylere ve araştırma-cılara sağlanacak başlıca yararlar:

− Sağlık bilincinin geliştirilmesi,

− Diyet programlarının kişiye özgü olduğu bilincinin geliştirilmesi, − Yeme alışkanlıkları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi,

− Demografik özelliklerin yeme alışkanlıkları üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, − Demografik özelliklerin diyet programları üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, − Katılımcıların kronik hastalıklarının yeme farkındalıkları üzerine etkisinin belir-lenmesi,

(20)

− Katılımcıların eğitim ve sağlık bilgi düzeylerinin yeme farkındalıkları üzerine etkisinin belirlenmesi,

− Katılımcıların sosyo-ekonomik durumlarının yeme farkındalıkları üzerine etkisi-nin belirlenmesi olarak gösterilebilir.

1.6. Varsayımlar

-Katılımcıların en az okuma yazma becerisine sahip bir eğitime sahip oldukları kabul edilmiştir.

-Katılımcıların vermiş oldukları yanıtlarda samimi oldukları kabul edilmiştir.

-Kullanılan ölçeklerin amaca uygun olarak etik kurallar çerçevesinde veri elde edilmesinde kullanılmış ve kabul edilmiştir.

-Demografik özelliklerin bireylerin tutumlarında farklılığa yol açtığı kabul edil-mektedir.

-Katılımcılardan elde edilen veriler hiçbir şekilde başka herhangi bir çalışma veya yerde kullanılmayacağı ve saklı kalacağı varsayılmıştır.

1.7. Sınırlılıklar

1. Araştırma Afyonkarahisar il merkezinde yer alan Afyonkarahisar Sağlık Bilim-leri Üniversite Hastanesi ve Afyonkarahisar Devlet HastaneBilim-lerinin diyet poliklinikBilim-lerine başvuran ve gönüllü olarak araştırmaya katılmayı kabul eden katılımcılar ile sınırlıdır.

2. Katılımcılar 18 ile 65 yaş arasında olup, demografik özellikleri farklılık göste-ren bireylerdir.

3. Verilerin, demografik özelliklerin bulunduğu anket ile birlikte “24 Saatlik Be-sin Tüketim Kaydı”,“Yeme Farkındalık Ölçeği” ve “ Yeme Tutum Ölçeği” ölçme araç-ları ile sınırlıdır.

(21)

4. Okuma-yazma becerisine sahip olmayan katılımcılara sorular yönlendirilme-miştir.

1.8. Tanımlar

Yeterli ve Dengeli Beslenme: Tüm besin öğelerinin vücudun gereksinim

düze-yinden ne fazla ne de az alınması, başka bir deyişle optimum düzeyde alınması, dengeli beslenme olarak tanımlanmaktadır (Erdoğan, 2005).

Yeme Farkındalığı: Yeme farkındalığı; ne yenildiğinden çok nasıl ve neden

ye-me davranışının oluştuğunu fark ederek, fiziksel açlık tokluk kavramını içselleştirip duygu ve düşüncelerin etkisinin farkında olarak, çevresel etmenlerden etkilenmeden ve besin seçimlerini yargılamadan o anda tüketilecek olan besine odaklanan yeme şeklidir. Yeme farkındalığında odak konu, kişinin yiyeceğin tadını ve dokusunu da içeren yeme konusundaki tam farkındalığıdır (Köse vd., 2016; Anderson vd., 2016).

Yeme Bozuklukları: Yeme bozuklukları, yeme davranışının fazlaca problemli

hale geldiği psikiyatrik bozukluklardır (Currie, 2010).

Beslenme Bilgisi: Toplumu oluşturan bireylerin kültürleri dahilindeki beslenme

alışkanlıkları üzerinde bazı etmenler etkili olmaktadır. Bu etmenlerin ne ölçüde bilindiği ise bireylerin beslenme bilgisini ifade etmektedir. Ülke genelinde yeterli düzeyde bes-lenme bilgisine sahip olunmaması, toplumun elinde mevcut gıda ve ekonomik kaynak-ların bulunsa dahi bu kaynaklardan verimli bir şekilde faydalanılamaması, besinlerin kullanımını olumsuz yönde etkilemekte ve birçok hatalı uygulamaya sebep olmaktadır (Merdol, 2012).

Yeme Tutumu: Yeme tutumu, kişinin besin tüketimiyle ilgili bütün bilgi, duygu,

düşünce ve davranışlarını oluşturan eğilim olarak ifade edilmektedir. Bu tutum fizyolo-jik, demografik, ekonomik, sosyal, coğrafi, kültürel koşullarları da içeren, kişinin algısı, yiyeceklerle olan önceki deneyimleri ve beslenme durumundan etkilenir. Bu tutumun sorunlu davranışa dönüşmesi, yanlış bir beslenme davranışına yönelmesine ve fazla ağırlık kazanımı ve obezitenin oluşmasına neden olabilir (Altıntaş ve Özgen, 2017).

(22)

İKİNCİ BÖLÜM KURAMSAL TEMELLER

Her toplum, yüksek gelişmişliğe, kalkınma düzeyine ve refaha erişme amacında-dır. Bu amaçlara erişebilmek için ise öncelikli olarak sağlıklı bir toplum oluşturmak gerekmektedir. Sağlıklı toplum oluşturmak ülke yönetimlerinin başlıca hedefleri arasın-da yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ); sağlığı, insanın “fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olması” şeklinde tanımlamaktadır (Anonim, 1974) Sağlıklı ve üretken bireyler olmak; ailenin ve toplumun esas amaçlarındandır. Bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali ve bunun bozulmadan uzun süre devamı da bunun göstergesi olarak kabul edilmektedir. İnsan sağlığı; beslenme, kalıtım, iklim ve çevre koşulları gibi birçok etken tarafından etki altındadır. Beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülebilmesi ve sağlığın devamı için besinlerin tüketilmesidir. Beslenme insani ge-reksinimlerin başında gelir. Gelişme, üretkenlik, sağlık için yaşamın bütün aşamalarında hayati bir rolü vardır. Tüm besin ögelerinin vücuda yeterli düzeyde ve dengeli şekilde alınması ve sağlıklı beslenmenin sürdürülebilmesi için tüketilecek besinlerin miktarı kadar çeşitliliği de büyük önem taşır (Baysal, 2008).

Toplumların sağlık düzeyi bireylerin sağlık düzeyleri tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle de beslenme; toplumların sağlık düzeylerinin başlıca belirleyici unsurların-dan biri olarak karşımıza çıkmaktadır (Baysal, 2006). Bireyin beslenme durumu; besi-nin üretiminden tüketimine kadar birçok etmen tarafından etkilenmektedir. Çoğu top-lumda kişilerin beslenme durumları, besin gereksinimleri ve beslenmeyle ilgili sorunla-rın çözümü için stratejiler geliştirilmektedir (Driskell, 2000).

2.1. Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Sağlık

Yeterli ve dengeli beslenme; yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, genetik, fizyolojik özellikler, hastalık durumu vb. gibi çeşitli etmenlere göre enerji ve besin öğelerinin her birini yeterli miktarda alabilmektir. Besinlerin üretim, saklama, hazırlama ve pişirme aşamalarında sağlık için zararlı hale gelebileceği dikkate alınarak sağlıklı besin seçimi ve uygun yöntem kullanarak tüketme ise sağlıklı beslenme olarak tanımlanabilir (Arlı vd., 2017, Alphan, 2013). Yeterli ve dengeli beslenme; vücudun yaşamsal

(23)

fonksiyonla-rının devamı için gereksinim duyduğu besin öğelerinin yeterli miktarlarda ve çeşitlilikte alınabilmesi ve vücutta uygun biçimlerde kullanılarak, hastalıkların önlenmesi ve sağlı-ğın korunmasında temel oluşturmaktadır (Baysal vd., 2008, Açık vd., 2013).

Bireylerin ihtiyacından fazla miktarlarda besinleri tüketmesi; vücutta yağ kütlesi-nin artmasına ve depolanmasına yol açmaktadır. Besinlerin vücudun ihtiyacı kadar alınmadığı durumda da dokuların yenilenmesi için gereken enerji sağlanmadığından yetersiz ve dengesiz beslenme durumu ortaya çıkmaktadır (Ayoob, 2002). Yaşam kali-tesinin arttırılması, sağlığın korunması, iyileştirilmesi için besin öğelerinin yeterli mik-tarlarda alınması ve ne sıklıkla tüketilmesi gerektiğinin bilinmesi önem taşımaktadır (Çayır vd., 2011).

Dünyada beslenme ile ilgili en temel sorunlara bakıldığında, başlıca iki problemin olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki, insanların besin maddelerine yeterince ulaşama-masına bağlı açlık sorunu, diğeri ise, fazla miktarda ve dengesizce beslenmeye bağlı oluşan obezite gibi sağlık sorunlarıdır. Mevcut her iki sorun da insan sağlığını tehdit etmekte ve buna bağlı mortalite artmaktadır. Bazı toplumlarda yetersiz beslenme ve açlık sonucu olarak ölümler gerçekleşirken, diğer bazı yerlerde aşırı ve dengesiz bes-lenmeden dolayı sağlık problemleri meydana gelebilmektedir. Beslenme le ilgili prob-lemlerde yetersiz beslenme kadar aşırı ve dengesiz beslenmenin de sağlığı olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir (Yaşar, 2015). Bu bağlamda besin güvencesi ve beslen-me okuryazarlığı da ön plana çıkmaktadır. Besin güvencesi, tüm insanların sürekli ve sağlıklı bir hayat sürdürmeleri için elzem olan beslenme gereklerinin ve besin öncelikle-rini karşılayabilmek için yeter miktarda, sağlıklı, hijyenik ve ekonomik bakımdan de-vamlı erişebilmeleridir (Niyaz vd., 2016). Beslenme okuyazarlığı ise beslenme ile ilişki-li verilere ulaşabilme, idrak edebilme, doğru beslenmeyi devam ettirebilme, yeterilişki-li mik-tarda sağlıklı gıda seçme ve kullanma ve besin güvencesinin olması için elzem olan bilinç, tutum ve becerilerin tamamıdır (Aktaş vd., 2016). Bu açıdan yeme farkındalı-ğının oluşması ve geliştirilmesi beslenme okuryazarlığı ile doğrudan besin güvencesi ile dolaylı olarak ilişki içerisindedir.

(24)

Beslenme konusundaki araştırmalar yetersiz beslenme kadar aşırı beslenmenin de sağlığı olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Açlık ve yokluk bugün hala bazı toplu-luklarda var olsa da aşırı beslenme ve obezitenin getirdiği sağlık sorunları beslenme yetersizliğine bağlı sağlık sorunlarının önüne geçmiştir. Obezite, sadece gelişmiş ülkele-rin sorunu değil gelişmekte olan ülkelerde de önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmekte olan toplumlarda da gelir düzeylerinin artmasına bağlı olarak enerji alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ayrıca kırsaldan kente göç ol-gularının artışı ile obezite sıklığının arttığı görülmüştür. Obezite, neredeyse tüm toplum-larda çok yaygın olarak görülen önemli bir sağlık problemidir ve gittikçe artarak küresel bir epidemi haline bürünmektedir. (Özmen vd., 2007).

Yeterli ve dengeli beslenmeden yoksun bireyler tarafından oluşan bir toplumun, sağlıklı ve iş görebilir güçte olması, ekonomik ve sosyal yönden refah içinde olması mümkün olmamaktadır. Yeterli ve dengeli beslenme bireylerin yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülmesi kadar tüm toplumun gelişmesi için temel esaslardandır. Yeterli gıda ile beslenmeyen bir bireyin veya toplumun verimli ve üretken olarak çalışması söz konusu değildir. Yeterli ve dengeli beslenmenin zihinsel gelişime ve iş verimine olumlu etkileri, yaşama ümidini yükseltmesi, hastalık riskini azaltması gerçeği, tüketicilerde fazla tü-ketme fikrini, doğru ve dengeli tütü-ketmeye bırakmıştır (Dölekoğlu ve Yurdakul, 2004).

2.2. Beslenme Tutum ve Alışkanlıkları

Toplumu oluşturan bireylerin bedensel ve zihinsel sağlıklarını belirlemede bes-lenme alışkanlıklarının rolü büyüktür. Besbes-lenme hakkındaki çalışmalar; tüketilen besin-lerin türü, öğün atlama, öğünler arası sürenin uzun veya kısa oluşu, bir öğünde fazla besin tüketimi gibi beslenme alışkanlıklarının insan metabolizması ve sağlığı üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle öğün sayısı, atlanan öğün, atlama nedenleri, öğünlerde dengeli-dengesiz beslenme durumu, öğün aralarında besin tüketim durumu ve yemek yemeyi etkileyen psikolojik durumlar bireyin beslenme alışkanlıklarını gösteren parametrelerdir. Öğün atlama bir alışkanlık haline geldiğinde kişinin beslenmesi yeter-siz hale gelmekte ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Öğünler arası sürenin

(25)

uzaması ise metabolizmanın yavaşlamasına, alınan enerjinin glikojen olarak depolan-masına neden olabilmektedir (Sünbül, 2008).

Çocukluktan erişkinliğe geçiş döneminde evden uzakta daha fazla zaman geçiren gençler sağlıksız beslenme koşullarıyla karşılaşmaktadırlar. Bunları engellemek adına özellikle okullarda sağlıklı beslenme programlarının düzenlenmesinin bu sorunun çö-zümünde önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Bu sağlıksız beslenme durumları-nın başında öğün atlama gelmektedir. Fakat insan vücudunun fizyolojik dengesinin sağ-lanmasının yolu öğün örüntüsüne dikkat etmekten geçmektedir. Çünkü sağlıklı beslen-menin birincil şartı öğün atlamamaktır (Sormaz ve Şanlıer, 2015).

Beslenme alışkanlıkları yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayabileceği gibi yetersiz ve dengesiz beslenmeye de sebep olabilmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenme itiyatı-nı etkileyen maddi olarak yeterli durumda olamama, besinlerin üretiminde oluşan ge-lişmelerin takip edilememesi, beslenme ile ilgili bilgi düzeyinin düşük olması, aile yapı-sı ve aile içerisindeki roller, çevre kuralları, sağlığın bu konu ile yoğun ilişki içinde ol-ması gibi sebepler etkilemekte böylece beslenme davranışlarının alışkanlığa dönüşme-sine yol açmaktadır (Baysal, 2012).

2.3. Beslenme Davranışları

Sağlıklı beslenme davranışlarının çocukluk ve adölesan dönemlerde kazanıldığı ve yaşamın ileriki yıllarında da bu davranışları sürdürme olasılıklarını arttırdığı bildi-rilmektedir. Okul öncesi dönemden başlayan doğru ve sağlıklı beslenme davranışları çocukların yetişkin dönemde şişmanlık, koroner kalp hastalığı, diyabet, kanser gibi kro-nik hastalıklara yakalanma riskini azaltmada en önemli unsurdur (Yabancı vd., 2010).

2.3.1. Beslenme Davranış Kazanımı

Toplumların sosyo-ekonomik bakımdan mutlu ve rahat yaşayabilmeleri için sağ-lıklı insanlar yetiştirmesi büyük önem arzetmektedir. Ülkelerin gereken uygarlık düze-yine ulaşabilmesi için zihni ve fiziki olarak kuvvetli, sağlıklı ve becerikli insanlara sahip olması gerekir (Hasipek ve Sürücüoğlu, 1994). Bunun için doğru beslenme davranışının oluşturulması gerekmektedir.

(26)

Çocukluktan yetişkinliğe geçişi 4 döneme ayırmak gerekirse toddler dönem, okul öncesi, okul çağı ve adölesan dönem olarak sayabiliriz. Bunun başlangıcı ve beslenme davranışı oluşturmada ilk basamak ailedir. Bu dönemde yaşam boyu sürecek beslenme alışkanlıkları şekillenir. Birçok bireyde beslenme davranışları çok küçük yaşlarda baş-lamaktadır ve burada en büyük görev aileye düşmektedir. Aile ne kadar doğru besleni-yor ve ne kadar bu davranışlarını çocuğa aktarabilirse çocuk ilerki yaşlarında doğru dav-ranış kazanımı sağlayabilir (Merdol, 2008). Bu açıdan ailenin de eğitimi ve beslenme bilgi düzeyi, beslenme davranışı kazanım şekillerinin başında gelmektedir.

Okul çağı çocuğun yeni bir çevreyle tanıştığı farklı şeyler öğrendiği, öğretme-ninden, arkadaşlarından etkilendiği onlarla birlikte yediği ve beslenme davranışlarının oluştuğu bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple okulda kazanılacak doğru beslenme eğitimi, gelecekte doğru beslenme davranışlarıyla meyvesini verecek doğru beslenme ile sağlıklı bireyler olmasını sağlayacaktır.

2.3.2. Beslenme Davranışı Kazanmada Etkili Olan Faktörler

Beslenme davranışı kazanmada etkili olan faktörler aile, çevre, sosyo-ekonomik düzey, eğitim olarak sıralayabiliriz. Bu faktörleri genetik, yaş, cinsiyet, eğitim durumu, çalışma durumu, stres gibi durumlarda etkileyebilir. Yeterli ve dengeli beslenememe sonucu oluşan sorunların önlenmesinde en önemli etkenlerden birisi de beslenme eğiti-midir. Çocukların sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazanabilmesi için birlikte yaşadık-ları ebeveynlerinin beslenme hakkında yeterli bilgi ve bilinçe sahip olması gerekmekte-dir. Beslenme alışkanlıkları ve tercihleri, yetişkinlerin yönlendirmeleri ve yetişkinlerin çocuklara sundukları besin çeşitlerine göre uzun vadede şekillendirmektedir (Zembat vd, 2015). Gerek aile ortamı gerekse okulda yapılacak eğitiminin çocuğun beslenme ilkelerine uygun beslenme alışkanlığı kazanmasında önemli rolü vardır. Bu açıdan dev-letin, okul öncesi eğitim kurumlarının, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarının önemli görevleri üstlenmeleri gerekmektedir (Aktaş, 2011). Erişkin çağdaki davranışlarını etki-leyecek beslenme alışkanlıkları genellikle okul öncesi dönemde kazanılmaktadır. Bu-nunla birlikte çocuğun bu yaşlarda kazandığı yemek yeme alışkanlığı da hayatının daha sonraki dönemlerini etkileyebilecek ve ilerde ortaya çıkacabilecek beslenme

(27)

sorunları-nın temelini oluşturması açısından önemlidir. Çünkü beslenme çocuğun bedensel, duy-gusal ve sosyal gelişimini doğrudan etkiler (Aktaş, 2011).

Beslenme bilgi düzeyi, bireyden topluma doğru yükselen piramitte beslenme ile ilgili davranışları düzenleyici özelliğe sahip en önemli unsurdur (Ünver vd, 2005). Sağ-lıklı beslenme alışkanlığı kazandırmada okulun yadsınamaz bir yeri bulunmaktadır. Ço-cuklara bu eğitim ortamında verilecek olan doğru beslenme bilgisi, bu bireylerde iyi yönde alışkanlık oluşturmasını sağlayacak ve beslenmeye bağlı hastalıkları engelle-yecektir. Ayrıca bu dönemde öğrenilen sağlıklı yeme alışkanlıkları yetişkinlik döne-minde de sürecektir.

Sağlıklı beslenmenin oluşmasında önemli etkenlerden biriside gelir düzeyidir. Dünya Bankası raporlarına göre dünya nüfusunun beşte biri uluslararası yoksulluk sını-rının altında yaşamaktadır. Toplumda yoksunluktan etkilenen en duyarlı grup çocuklar-dır. Ülkemizde giderek artan gelir eşitsizliği sonucu yoksulların sayısı artmaktaçocuklar-dır. Bu durum çocukların olumsuz şekilde etkilenmesine neden olmaktadır. Bu konuda gerekli yasal düzenlemelerle yoksulluğun çocuklar üzerindeki kalıcı ve olumsuz etkilerini orta-dan kaldırmak mümkün olacaktır (Küçükali, 2006)

2.3.3. Yaşam Dönemlerinde Beslenme Davranışlarının Gelişimi

Beslenme davranışının oluşumu okul öncesi çağdan itibaren başlamaktadır. Bu dönemde çocuk ebeveyn kontrolünde adölesan, okul çağı ve erişkinlik dönemlerinde kazanacağı davranışların birçoğunu şekillendirmektedir. Okul öncesi dönemde besinle-rin tanıtılması ve kavramsallaştırılması, özbakım becerileri ile birleştirilerek uyarlama şeklinde beslenme davranışlarının oluşturulması ve geliştirilmesi gerekmektedir (Hindin vd., 2004). Aile, okul öncesi çocuğun yemek yeme alışkanlığının gelişmesinde en önemli role sahiptir. Yaşamın bu döneminde çocuğun şeker, çikolata, pasta, kola, vs gibi besleyici karakteri yetersiz olan besinlere alışmamasına dikkat etmek gerekmekte-dir. Yemek yeme saatleri ve aralıkları düzenli olmalı ve yemek aralarında bu besinlerin çocuğa verilmesinden uzak durulması öngörülmektedir (Küçükali, 2006).

(28)

Yaşamın tüm evrelerinde sağlıklı ve ideal bir yaşam için yeterli ve dengeli bes-lenme esas koşul iken, büyüme ve gelişmenin hızlandığı, öğrenme ve kavrama işlevleri-nin önem kazandığı okul çağında beslenmeişlevleri-nin önemi daha da artmaktadır. Okul çağla-rındaki çocuklarda enerji ve besin ögelerinin yeterli miktarda tüketilmemesi büyüme, gelişme ve okul başarısını negatif şekilde etkilemektedir (Şanlıer, 2005). Bu süreçte edinilen beslenme alışkanlıkları erişkin dönemi de etkileyeceğinden okul çağı çocukla-rının beslenme durumları değerlendirilmeli, çocuklara yeterli ve dengeli beslenme alış-kanlığı kazandırılması yönünde çaba sarfedilmelidir (Lytle, 2002; Stang ve Bayerl, 2003). Öncelikle aile ortamında çocuğun beslenme bilgisi ve davranışının temelleri atı-lır daha sonra hem okul öncesinde, hem de okul yıllarında eğiticilerinin ve diğer sosyal, çevresel etkenlerle belirginleşir. Ailedeki beslenme şekli, yemekleri pişirme için kulla-nılan yöntemler, okulda verilen besinlerin türü, kitle iletişim araçlarıyla verilen reklam-ların özendirici etkisi, aile bireyleri veya akrabaları tarafından çocuğa hediye olarak çikolata, şeker, gofret gibi besinlerin tercih edilmesi ve daha pek çok sosyal ve çevresel etmenlerle çocuğun beslenme alışkanlıkları yanlış yönde gelişebilmektedir (Küçükali, 2006)

Adölesan dönemi, insanda büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu, çocukluktan erişkinliğe geçişi kapsayan özel bir dönemdir. Bu dönemde adölesanlar hem fiziksel olarak hem de bilişsel ve psikososyal yönden de gelişimlerini sürdürmektedirler. Genç-ler; kimlik arayışı içerisinde olup bağımsız olmaya meyleder, dış ortamdan kabul gör-meye çabalar ve dış görünüşleri ile fazlaca ilgilenirler. Düzensiz öğün ve öğün araların-da atıştırma alışkanlıkları, ev dışınaraların-da araların-da yemek yeme ve ayak üstü beslenme (fast-food) biçimi, bu dönemdeki kişilerin beslenme alışkanlıklarının tipik özelliklerindendir. Bu alışkanlıklar genellikle aile, akranlar ve medyayı da kapsayan birçok etken tarafından belirlenmektedir (Demirezen ve Cobansu, 2005)

Erişkinlik ve yaşlılık dönemine baktığımız zaman beslenme davranışına etki eden faktörlerden aile faktörü önemini yitirmiş bunun yerine daha çok çevresel etmenler etki-sini artırmıştır ve çocukluktan erişkinliğe geçişte edinilen davranışlar kalıcı hale gele-meye başlamıştır. Artık tv ve sosyal medya gibi mecralardan reklam, röportaj ve benzeri izlemler kişilerde davranış değişiklikleri oluşturabilmektedir. Bunun yanı sıra

(29)

alışkan-lıklar (sigara içme, alkol alımı), sosyal ortamlar, çalışma ortamı ve özellikle yaşlılılarda hastalık, buna bağlı olarak ilaç kullanımı bireylerin beslenme davranışlarını farklı şekil-lerde etkileyebilir.

2.4. Yeme Davranışları

Yeme davranışları, kendiliğinden, bireyden ve çevresinden bağımsız olarak geli-şen bir tutum değildir. Bireyin sosyo kültürel ve sosyo ekonomik yapısı yeme davranış-ları üzerinde yüksek etkiye sahiptir. Sağlıklı bir yeme davranışının geliştirilebilmesi için bahsedildiği üzere konuya ilişkin bilincin ve bilgi birikiminin geliştirilmesi gerekmek-tedir.

Yeme davranışları altı farklı faktör üzerinden yapılmaktadır;

1. Tokluk hissi. Bireyin düzenli olarak yeme alışkanlıkları takip edilerek tokluk hissi için gerekli olan yeme davranışlarında meydana gelen farklılıklardır.

2. Dış etkenler. Bireyin yeme davranışlarında dış etkenlerin oluşturduğu farklılık-lardır.

3. Duygular. Bireyin duygusal değişimlerine bağlı olarak yeme davranışlarında meydana gelen farklılıklardır.

4. İlgi. Besinlere yönelik açlık hissinsen ziyade kurulmuş olan duygusal bağ so-nucu yeme davranışlarında meydana gelen farklılıklardır.

5. Yeme hızı. Bireyin yeme hızına bağlı olarak yeme davranışlarında meydana gelen farklılıklardır.

6. Titizlik. Besinlerin niteliksel özellikleri dikkate alınarak yeme davranışlarında meydana gelen farklılıklar olarak gösterilebilir (Güleç vd., 2008).

Bir davranışı değiştirmeye çalışmadan önce değiştirmek istenilen davranışın do-ğasını anlamaya çalışmak hayati önem taşımaktadır. Sağlıklı beslenme, enerjisi yoğun besinler yerine dengeli ve doğal besinleri uygun miktarda ve doğru bir şekilde tercih

(30)

etmektir. Bireylerin günde besinlerle ilgili yaklaşık 200 tercih yaptıkları, bunların küçük bir bölümünün bilinçli olarak yapıldığı bildirilmektedir. Bu, bilinçli düzeyde değişiklik yapmaya yönelik müdahalelerin çoğu seçimin bilinçsiz yapıldığı gerçeğiyle sınırlandı-rılması anlamına gelmektedir. Diyet davranışlarının fazlalığı, zayıflamak adına sağlıklı (sebze ve meyve yemek vb.) ve sağlıksız (öğün atlama vb.) girişimler arasındaki ayrı-mın genellikle yapılamamasına yol açmaktadır (Kavas, 2003).

Duygusal yeme çeşitli duygu durumlarına cevap olarak ortaya çıkan bir yeme davranışı olarak tarif edilmektedir. Anksiyete, kızgınlık, depresyon vb. gibi duygu du-rumları iştah azalmasına neden olurken, duygusal yeme davranışı gösteren kişiler ben-zer duygu durumlarında aşırı bir yeme davranışı gösterebilmektedir. Önceleri duygusal yeme, aşırı yeme davranışı gösteren bireylerle ilişkilendirilirken günümüzde diyet ya-panlarda da duygusal yeme davranışı olabileceği ileri sürülmektedir (Maggard, 2005). Duygular, yemek yeme davranışını etkileyen faktörlerden biri olup bu etkiyi nasıl yap-tığı üzerine olan mekanizmalar karışıktır (Macht, 2008). Çünkü bu etki her bireyde bi-reyin karakteristik özelliklerine ve duyguların durumuna göre farklı yönde olabilmekte ve duygular arasındaki ilişki değişebilmektedir (Canetti vd., 2002). Fiziksel açlık ve duygusal açlık belirtileri birbirinden farklılık göstermektedir. Fiziksel açlık durumunda bireyin midesinde bir boşluk hissi olmakta ve kan şekeri seviyesi düşebilmektedir. Bi-rey açlığı gidermek için yeme davranışı göstermektedir. Açlığı giderme davranışı, duy-gusal yeme davranışı olan bireyden farklıdır. Duyduy-gusal yeme; açlık hissi nedeniyle veya öğün zamanı geldiği için ya da sosyal gereklilik olduğu için değil sadece duygulanıma cevaben ortaya çıktığı varsayılan yeme davranışı olarak tanımlanmaktadır. Duygusal açlık aniden başlamakta ve fiziksel belirti vermemektedir. Birey ne bulursa onu yemekte ve daha çok enerji değeri yüksek besinleri tercih etmektedir (Sevinçer vd. 2013, Dilbaz, 2015). Birçok metabolik yolak (leptin, ghrelin gibi hormonlar) ve hedonik sistemlerle yeme davranışı regüle edilebilmektedir. Duygusal ve düşünmeden yeme davranışları kişilerin sürekli olarak vücut ağırlık artışına neden olan önemli bir risk faktörü olarak gösterilebilir (Serin ve Şanlıer, 2018).

(31)

2.5. Yeme Bozuklukları

Biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenlerin bir araya gelmesi neticesi ortaya çık-maktadır. Yeme bozukluklarının toplumda görülme sıklığı giderek artmakta ve daha erken yaşlarda görülmeye başlamaktadır (Batum, 2008). Aslında uzun zamandan beri varlığı bilinen ve hatta tarihçesi çok eski çağlara kadar uzanan yeme bozukluklarının bilimsel sınıflandırmaya tabi tutulmasının oldukça yeni olduğu görülmektedir (Abacı, 2001). Anoreksiya nevroza, bulimia nervoza, tıkanırcasına yeme bozukluğu ve benzeri türleri de yeme bozuklukları kavramı içerrisinde yer almaktadır (Turan vd., 2015). Di-agnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM) Yeme bozukluklarının tanı kriterlerinin belirlenmesinde önemli yer tutmaktadır. 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve istatistiksel El Kitabının beşinci baskısının (DSM-5) 2013 yılında yayınlanmıştır. DSM-5’te anoreksiya nervoza, bulumia nervoza tanımlanmış ve tıkanırcansına yeme içinse bir tanı olarak belirlenmesi önerilmektedir (DSM-V, 2013).

2.5.1. Anoreksiya Nervoza

Anoreksia nervoza, vücuttan hoşnutsuzluk nedeniyle sıkı diyet ve diğer davranış-lar sonucu ince vücut ölçüsü kazanma amacının sonucudur. Bu kişiler vücutdavranış-larını veya vücutlarının bir bölümünü gerçekten daha büyük hissetmektedirler. Bu hastalarda, za-yıflama süresince vücut şeklini etkileyen bozukluklar ve amenore (menstrüasyon son-lanması) görülmektedir. Anoreksia nervozalı hastalıklarda görülen durumlar; aşırı ağır-lık kaybı, yağlanmadan kaçınma, vücut ölçüsünü ve yiyecekleri saklamak için cepli ve geniş elbiseler giyme, gece uykularında bozukluk, günboyu fazla aktivite ve günlük çalışmalarda yetersizlik olarak özetlenebilir (DSM-V, 2013)

Anoreksiya nervoza tipik olarak ergenlik döneminde başladığı kabul edilen yemek yememe veya yedikten sonra kusma ile karekterize bir hastalık olarak bilinmektedir. Bireyin ergenlik dönemine özgü gelişimsel özellikleri, genetik faktörler ve nörobiyo-lojik etkenlerin anoreksiya nervoza için risk faktörleridir (Clark vd., 2011).

Anoreksiya nervoza hastalarının beden algısı bozulmuştur ve hastaların zihni sü-rekli olarak vücut ağırlığı, şekli ve görünüşü ile meşguldür. Hastalar ağırlık kazanımını

(32)

önleyici veya zayıflatıcı egzersiz ve enerji kısıtlamasına yönelik davranışlarda bulun-maktadırlar. Hastalar (Diagnostic and Statistical Manual of. Mental Disorders) DSM-5 tanı kriterleri doğrultusunda tanı almaktadır (Tablo 2.1.) (Mustelin, 2016). Anoreksiya nervoza her yaş grubunda başlayabilir, ancak tipik olarak erken ve orta ergenlikte baş-lamaktadır. Anoreksiya nervozanın gelişmiş ülkelerde görülme sıklığı kızlarda % 0.3-0.6 arasında değişmektedir. Erişkin grubundaki kadın erkek oranı 8/1’dir. Ancak çocuk ve erken ergenlik yaşlarında bu oran erkeklerin lehine artmaktadır (Smink, 2012; Her-pertz-Dahlmann, 2015; Weaver, 2011; Franko, 2013; Zipfel, 2015).

Tablo 2.1. DSM-5 Anoreksiya Nervoza Tanı Ölçütleri Ölçütler

A Belirgin olarak düşük vücut ağırlığına neden olacak şekilde enerji alımının sürekli kısıtlan-ması, kişinin yaşı, cinsiyeti, gelişimsel olarak izlediği yol ve beden sağlığı açısından belir-gin bir biçimde düşük bir vücut ağırlığının olmasına yol açması. Belirbelir-gin bir biçimde düşük vücut ağırlığı, olağan en düşüğün altında ya da çocuklar ve gençler için beklenen en düşü-ğün altında olarak tanımlanmaktadır.

B Beklenenin altında bir vücut ağırlığına sahip olmasına karşın kilo almaktan ya da şişman biri olmaktan aşırı korkma ya da sürekli olarak kilo almasına engel olacak bir davranış sergileme.

C Kişinin vücut ağırlığı ya da biçimini algılama biçiminde bozukluk vardır. Kişi kendini de-ğerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının ciddiyetinin farkında olamaz.

Hastalar, genelde ebeveynleri tarafından, kilo kaybı veya ortaya çıkan medikal komplikasyonlara bağlı belirtiler nedeniyle bir sağlık kuruluşuna getirilmektedir. Ano-reksiya nervoza hastası kendini hasta olarak görmez ve davranışlarının patolojik oldu-ğunun farkında değildir. Hasta zayıf olmasına rağmen kendini şişman görmekte, defa-larca aynaya bakmakta ya da tartılabilmektedir. Bazen de vücutlarının bazı bölgesini şişman görüp, o kısma takıntılı olabilmektedir. Hastalar devamlı yediklerini azaltmaya yönelik davranışlarda bulunurlar ve yiyeceklerin kalorileri ile meşgul olurlar. Kilo ala-bilecekleri korkusu ile ya çok az su içer ya da açlığını gidersin diye aşırı su tüketebilir. Bazı hastalar zayıflamak için normalin üstünde bir zamanını spor yaparak geçirebilir. Genellikle kız hastalar kilo kaybı sonucu amenoreik olmaktadır (Herpertz-Dahlmann, 2015; Legenbauer, 2014).

Anoreksiya nervoza tanılı ergen ayaktan, sık aralıklarla takip edilerek tedavi edi-lebilmektedir. Ayaktan tedavide başarının sağlanmasında medikal takibin, psikiyatrik

(33)

desteğin, beslenme değerlendirilmesinin uygun bir şekilde verildiği deneyimli bir ekibin varlığı çok önemlidir. Ancak bazı durumlarda Anoreksiya nervoza hastalarının hastane-ye yatırılarak izlenmeleri gerekmektedir (Katzman, 2010). Hastalığın tedavisindeki te-mel maksat hastanın ağırlığının gereken kiloya ulaştırmak, sonrasında ise hastanın zayıf olmayla ilgili düşüncelerini azaltmak ve kendine güvenin artırılması gerekmektedir. Tedavinin diğer amaçları ise fiziki fonksiyonlarının ve psikiyatrik bozukluklarının iyi-leştirilmesi olmalıdır (Lök ve Lök, 2016)

2.5.2. Bulimia Nervoza

Bulimia nervoza yinelenen tıkınırcasına yeme epizotları, tıkınma sırasında yeme-nin kontrol edilememesi, kilo almamak amacı ile uygunsuz telafi davranışlarında bulu-nulması, beden ağırlığıyla ve biçimiyle zihinsel uğraşın sürekliliği ve üç ay içinde haf-tada ortalama 2 tıkınma tekrarı şeklinde belirtileri olan bir yeme bozukluğu türüdür. Bu aşırı yemek yeme sonrasında çıkarma (örn. kusma, müshil veya diüretik kullanımı), aç kalma veya aşırı egzersiz gibi aşırılıkları dengeleyen bir davranış türü izlemektedir (Hudson, 2007). Bulimia nervoza çıkartma olan ve çıkartma olmayan şeklinde iki başlık ile incelenmektedir (Maner ve Aydın, 2007, Güleç vd., 2008). Kusmaya zorlama, laksa-tif, diüretik ve lavman ilaçlarının hatalı kullanımı, aşırı egzersiz ve diyet kilo almayı önlemek için bireyin sergilediği telafi davranışları arasında yer almaktadır. Bir yeme bozukluğunun bulimia nervoza olarak tanımlanabilmesi için üç aylık süreçte en az haf-tada iki defa tıkınırcasına yeme ve telafi davranışının bir arada gerçekleşmesi gerek-mektedir (Güleç vd., 2008). Tıkınırcasına yeme atakları genellikle planlı ve gizli olmak-tadır. Tıkınmanın başlangıcında rahatlama duygusu hissedilir, ancak sonrasında suçlu-luk duygusu ve tiksinti oluşur. Bulimik hastalar sürekli olarak ve önemli oranda besini kısıtlamayı başaramazlar ve genellikle normal kilodadırlar veya normalin biraz üstünde kiloya sahiptirler (Yücel, 2009; Yüksel vd., 2013).

Bulimia nervoza da anoreksiya nervoza gibi kadınlarda daha sık görülmektedir. Genç kızlarda ve kadınlarda erkeklere oranla 10 kat sık görülür (Gwirtsman, 2000). Bu-limia nervoza nöbetler halinde gelen, yıllar boyu süren defalarca yineleyen, aralıklı ola-rak süregelen bir bozukluktur. Aşırı zayıflık olmamasına karşın, bulimia nervoza da iyi gidiş göstermeyen uzun süreli devam eden bir bozukluktur (Zandian, 2007).

(34)

Anoreksiya nervozadan belirgin farkı, bulimiklerin yapmış olduğu davranışların farkında olmaları ve bir şeylerin yanlış gittiğini düşünmeleridir. DSM-V kriterlerine göre tanı kriterleri tablo 2.2.’de gösterilmiştir (Köroğlu, 2013).

Tablo 2.2. DSM-5 Bulimia Nervoza Tanı Ölçütleri Ölçütler

A

Tekrarlayan tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme dönemini aşağıdakilerin her ikisi ile belirlenir:

a. Aynı koşullarda, aynı sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok besini, ayrı bir zaman biriminde (Örneğin; herhangi iki saatlik bir sürede) yeme.

b. Bu dönem sırasında yemek yemeyle ilgili denetiminin kalkması (Örneğin; kişinin yemek yemeyi durduramadığı, ne yediğini ve ne kadar yediğini denetleyememe duygusu)

B

Kilo almaktan sakınmak için, kendi kendini kusturma, laksatif ilaçları, idrar söktürücü ilaç-ları ya da diğer ilaçilaç-ları yanlış yere kullanma. Neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma gibi yineleyen, uygunsuz yön değiştiren davranışlarda bulunma

C Bu tıkınırcasına yeme davranışlarının ve uygunsuz yön değiştiren davranışların her ikisi de, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur.

D Kendilik değerlendirmesi, vücut biçiminden ve ağırlığından olumsuz yönde etkilenir. E Bulimia nervoza, yalnızca anoreksiya nervoza dönemleri sırasında ortaya çıkmaz.

Bulimia nervozada en çok kullanılan tedavi yöntemi bilişsel-davranışçı terapi yöntemidir. Bilişsel davranışçı terapi sürecinde odak noktası beslenme eğitimi ve bes-lenme tedavisidir. Besbes-lenme eğitimi, enerji dengesi, diyet ve ağırlık kontrolü konusunda yanlış bilinenler, ağırlık kontrolünün öğretilmesi, açlığın etkileri ve çıkarma davranışla-rının fiziksel sonuçlarını içerir. Öğün planlamada istenilen günde 3 ana öğün ile birlikte 2-3 kez ara öğün yapılmasıdır (Baş, 2008).

2.5.3. Gece Yeme Sendromu

İlk kez 1955 yılında ortaya atılan gece yeme sendromu, günümüzde besin alımının %25’inden fazlasının akşam yemeğinden sonra olması, haftada en az iki gece uykudan uyanarak yemek yeme, sabah yeme isteğinde azalma, akşam yemeği sonrası ya da gece güçlü yeme isteği, en az dört gece uykuya dalma ya da uykuyu sürdürme güçlüğü şek-linde tanımlanmaktadır (Allison, 2010; Birketvedt, 1999).

Gece yeme sendromu görülme sıklığı genel popülasyonda %1.5, zayıflama teda-visi gören bireylerde %4.3-8.9 aralığında, orta ve ağır obez bireylerde %10.1, morbid obez yetişkinlerde %15, bariatrik cerrahi operasyon geçirenlerde %8-42 olarak belirtil-miştir (Soares, 2015).

(35)

Gece yeme sendromu görülen bireylerin, beslenme alışkanlıklarının ve beslenme öğünlerinin düzensiz şekilde olduğu görülmüştür. Gece yeme sendromunun uyku kalite-sini kötüleştirdiği, bozulan uyku kalitekalite-sinin de obeziteyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Obez bireylerde görülen bu bozukluğun belirtileri sabahları anoreksi, akşamları hiperfaji (aşırı iştah) ve uyku bozukluğu şeklinde sıralanmıştır. Gece yeme sondromu, yeme ve uyku periyodlarının bağımsız olması, yeme biçiminde gecikmeler, gece uyanıp yemek yeme, sabah aşırı iştahsızlık, uyku bozukluğu gibi özellikleri ile karakterizedir. Yeme biyolojik ritminin uyku ritminden ayrışması en önemli özelliği sayılır. Gece yemenin artması, sabah yemelerinin azalması gibi durumların temelinde enerji alımının gecikme-si yer almaktadır. Uyku döngüsü bozulmazken yeme ritmi ile arasında 2 ile 6 saatlik fark ortaya çıkmaktadır (Atasoy vd., 2014). Gece yeme sendromuna ilişkin çalışmalar, obezite ve psikolojik stres ile yakın ilişkileri sebebiyle psikiyatri biliminin de ilgi alanı-na dahil edilmiştir (Cengiz vd., 2011). Gece yeme sendromu DSM-V tanı kriterleri içe-risinde bulunmamaktadır.

2.5.4. Tıkanırcasına Yeme

Tıkanırcasına yeme bozukluğu, bir bireyin aynı zaman diliminde ve aynı koşul-larda yiyebileceğinden çok daha fazla miktarda yiyeceği kısa bir süre içinde tükettiği, yemek yeme davranışını kısıtlayamadığı ve aşırı miktarlarda yemek yeme davranışının tekrar ettiği bir yeme bozukluğudur. Tıkanırcasına yeme bozukluğunun temel özelliği, yemek yeme alışkanlıkları bu tanıma uyan kişilerde bulimia nervozadan ayırt edici özel-liği olan tıkınırcasına yeme nöbetlerinin yol açabileceği etkileri giderebilmek için, has-tanın kendini kusmaya zorlaması, ishale yol açan ya da idrar söktürücü ilaçlar kullan-ması, yeme alışkanlığını uzunca bir süre dizginlemesi yahut yorucu beden hareketleriyle metabolizmayı hızlandırması gibi tedbirlerin alınmamasıdır (Turan vd., 2015).

Tıkanırcasına yeme bozukluğu yaygın görülen bir yeme bozukluğudur ve psiki-yatrik, fiziksel ve sosyal işlevler üzerindeki etkisi nedeniyle ciddi bir halk sağlığı prob-lemidir (Hudson, 2007). Lezzetli besinlerin aşırı tüketilmesi ve güçlü bir kontrol kaybı hissi ile karakterizedir (Hutson, 2018). Aşırı yemek yeme ataklarına sıklıkla endişe,

(36)

utanç, tiksinti ve suçluluk hissi eşlik eder ancak diğer yeme bozukluklarının aksine, te-lafi edici davranışlar bulunmaz.

Diğer yeme bozukluklarının aksine erkek ve kadınlarda hemen hemen aynı sıklık-ta görülmektedir. Tıkanırcasına yeme bozukluğu hassıklık-talarının önemli bir kısmının (%17-30 arasında) obezite ile ilişkili olduğu görülmüştür (Goldschmidt, 2011; Villarejo, 2012). Dsm-5 kriterlerine göre tıkanırcasına yeme sendromu Tablo 2.3.’te olduğu gibi gösterilmiştir.

Tablo 2.3. DSM-5 Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu Tanı Ölçütleri (APA 2013)

A. Tekrar tekrar görülen tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme döneminde aşağıdakilerin her ikisi de bulunur:

1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha fazla yiyeceği ayrı bir zaman diliminde (ör. herhangi bir iki saatlik sürede) yeme.

2. Bu dönem sırasında, yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı hissinin bulunması. B. Tıkınırcasına yeme dönemlerinde aşağıdakilerden üçü (ya da daha fazlası) görülür: 1. Alışılanın çok üstünde bir hızla yeme

2. Rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedinceye kadar yeme 3. Açlık hissi duymuyorken aşırı miktarlarda yeme

4. Ne kadar yediğinden utandığı için yalnızken yeme

5. Yeme sonrası kendinden tiksinme, çökkünlük yaşama ya da suçluluk duyma. C. Tıkınırcasına yeme ile ilgili belirgin bir sıkıntı duyulur.

D. Tıkınırcasına yeme davranışları ortalama üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur.

E. Tıkınırcasına yemeye, bulimia nervozada olduğu gibi yineleyen uygunsuz telafi edici davranışlar eşlik etmez ve tıkınırcasına yeme yalnızca bulimia nervoza ve anoreksia nervozanın gidişi sırasında ortaya çıkmaz.

2.5.5. Bigoreksiya

Bigoreksiya (Kas dismorfisi) besin kontrolünü ve kaslı olma arzusunu bir araya getiren "Bigoreksiya", erkeklerde daha sık görülen ve sıklıkla göz ardı edilen önemli bir yeme bozukluğudur (Guy-Rubin, 2016; Michalska, 2016). Bireyler güçlü ve yapılı ol-malarına rağmen kendilerini zayıf hissettikleri için kas dismorfisi, "ters anoreksiya" olarak düşünülmektedir (Murray, 2010). Genel popülasyonda kas dismorfisinin preva-lansı henüz bilinmemektedir, çünkü bu konuda sınırlı sayıda çalışma mevcuttur (Re-addy, 2011). Kas dismorfisi aşırı vücut çalışma ve ağırlık kaldırma egzersizleri ile kaçı-rılmış egzersiz durumunda aşırı kaygı gibi davranışları içermektedir (Pope, 2000). Bun-ların sonucunda ise mesleki ve sosyal işlevlerin bozulmasıyla karakterizedir (Olivardia,

(37)

2000). Ayrıca kas dismorfisi olan erkekler diyetlerine aşırı dikkat göstermekte, katı di-yet planlarına uymakta, kullandıkları yiyeceklerin her birinin makro besin değerlerini hesaplamakta ve bu bilgiler sağlanmadığı takdirde dışarıda yemek yeme sıkıntısı yaşa-maktadırlar (Mosley, 2009).

2.5.6. Önlenemez Yeme Arzusu

Önlenemez yeme arzusu belirli bir yiyecek türü için yoğun istek olarak tanımla-nabilir (Gendall vd. 1997). Önlenemez yeme arzusunu belirten spesifik özellikler ara-sında, bir yiyecekle ilgili yoğun ve aktive edici düşünceler sonucunda hatta yiyeceğin görüntüsünün duygusal boyutta etkileri ile o yiyeceği aramak, bulmak ve tüketerek kişi-nin duygu durumunu olumlu veya olumsuz yönde pekiştirme beklentileri ayrıca o yiye-cek konusunda kendisini kontrol etmede güçlük çekme durumu olmaktadır (Cartwright ve Stritzke, 2008; Cepeda-Benito, 2000; Dalton vd., 2015; May vd., 2014). Böyle bir durumda insanların genellikle yüksek seviyede saf karbonhidrat, şeker ve yağ içeren işlenmiş, lezzetli yiyeceklere yöneldikleri bilinmektedir (Schulte vd., 2015). Herhangi bir yeme bozukluğu olmayan bireylerde, kişinin arzuladığı yemeğe olan isteğin aşırı artması, yemeğin fazla tüketimiyle aşırı kalori alımına yol açtığı gösterilmiştir (Kemps ve Tiggemann, 2013).

2.5.7. Yeme Bağımlılığı

Yeme bağımlılığı, yüksek kalorili ve glukozdan zengin “aşırı lezzetli” bazı besin-lerin yoğun ve anormal tüketimi olarak tanımlanmıştır (Tekin vd., 2018). Yeme bağım-lılığı olan bireylerin yeme davranışını kontrol edebilmekte zorluk yaşadıkları gösteril-miştir. Yeme bağımlılığının madde bağımlılığı tanı ölçütlerine göre tanımlanmasının önemli sebeplerinden birisi, bazı yiyeceklerin santral sinir sisteminde tıpkı psikoaktif maddeler gibi etki göstermesidir. Çikolata gibi bazı yiyeceklerin santral sinir sistemin-deki mezolimbik yolakta (ödül yolağı) dopamin salınımını arttırdığı gösterilmiştir (Blumenthal vd., 2010). Her yiyecek maddesinin bağımlılık benzeri davranışlara neden olmadığı, özellikle tuzlu, yağlı, şekerli ve katkı maddeleri içeren besinlerin bu etkileri-nin daha belirgin olduğuna vurgu yapılmıştır (Avena vd., 2011). Başka grup araştırmacı da yeme bağımlılığı tanımlamasının uygun olmadığını, bu kavramın günümüz yiyecek

(38)

endüstrisinin ve reklamların tüketim konusunda besin maddelerini daha da çekici hale getirmesinin sonucu olduğunu belirterek yeme bağımlılığı yerine ‘örtük isteme’ (impli-cit wanting) kavramını önermişlerdir (Blundell vd., 2011). Davis ve diğerleri (2011) ise obezitede özellikle belirli bir alt grubun yeme bağımlılığı olarak tanımlanması gerekti-ğini öne sürmüşlerdir.

2.6. Yeme Farkındalığı

Farkındalık hem içsel süreçleri hem de dıştan gelen çevresel faktörleri beraberinde barındıran mental, duygusal ve fiziksel olarak tam olarak o anda olduğunun farkında olmayı içeren bir süreçtir (Beshara vd., 2013, Bishop vd., 2004). Yeme farkındalığının detaylı tanımlamasından önce farkındalık kavramına değinilmelidir. Kabat ve diğerleri (2003) farkındalığı an itibarıyla yargılamaksızın o ana odaklanma olarak tanımlamıştır. Bishop ve diğerleri (2004) ise benzer şekilde farkındalığı mevcut deneyimi başarmada kişinin kendi dikkatini düzenlemesi olarak tanımlamışlardır. Yeme farkındalığı odak-lanmayı ve beraberinde bilinçli ve amaçlı bir şekilde mevcut durumuna devam etmeyi içermektedir.

Yeme farkındalığı, açlığın hissedilmesiyle beraber o an durmak, düşünmek ve sonrasında harekete geçmek ile yediklerinin farkında olarak bilinçli tüketmek anlamına gelmektedir yani bir refleks olarak yemek yemek ya da yediğini fark etmek anlamına gelmemektedir (Bays, 2009). Bu farkındalık genellikle yeme hızını yavaşlatabilmekte, ağırlık kontrolünü sağlamaya yardımcı olmakta ve böylece vücut ağırlığı kontrolünün sağlanmasında etkin rol oynayabilmektedir (Alberts vd., 2012). Yeme farkındalığında bir diğer önemli konu ise fiziksel ve duygusal duyumların ön plana geçmesidir (Fram-son vd., 2009).

Yeme farkındalığının amacı tüketilen besinin her bir tüketim anında (her lokma-da) tadını hissetmektir. Böylece bireyin tüketilen besinin farkında olarak daha sağlıklı ve doyurucu seçimler yapması sağlanabilmektedir. Bütün duyuların kullanılması gere-ken süreçte hem bireyi tatmin ederek hem de bireyin bedenini doyurarak doygunluk sürecini tamamlamak yeme farkındalığının önemli bir parçasıdır. Birey aynı zamanda hangi tür açlığının olduğunun farkına varmalı ve buna göre ne zaman yemeye başlayıp

Şekil

Tablo 4.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Tablo 4.4. Katılımcıların Çalışma Durumu, Ailedeki Birey Sayısı            n     %  Çalışma Durumu                 Çalışmıyor     509     56.2     Memur     182     20.1     İşçi     133     14.7     Serbest  meslek     81     9.0  Toplam  905  100.0
Tablo 4.7. Katılımcıların Beslenme Danışmanlığı Alma, Diyet Tipleri ve Ağırlık  Hedefine Ulaşma Düzeyleri
Tablo  4.8.  Katılımcıların  Cinsiyete  Göre  Beslenme  Bilgisi  ve  Beslenme Bilgi Edinme Kaynaklarının Öz Değerlendirilmesi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

III- Kurban edilecek koyun veya keçinin bir, sığır ve mandanın ise iki yaşını doldurmuş olması gerekir. 14-) Yukarıda kurban ibadeti ile ilgili verilen bilgilerden hangisi

bozukluğunun gelişebileceği en riskli grup yaşadığı kültürde veya çev- resinde zayıflık yönünde baskı bulunan, doğal olarak beden kütle en- deksi yüksek olan ve

The obtained ideality factor value is higher than unity due to series resistance, inhomo- geneities of barrier height and interface states [ 40 – 45 ].. In addition, the

YerleĢik köylerin tümünde, koyun sayısı çok olan sürü sahipleri tarafından çoban tutulmaktadır.. Çobanlar devamlı ya da vadeli denilen, sürekli ya da belli süreler

Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin olağandan çok daha fazla yer alması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama/kilo kaybının

Araştırmada her ne kadar bazı hizmet kalemlerinde memnuniyetsizlikler ortaya çıksa da; istatiksel olarak genel ortalamaya bakıldığında, vatandaşın belediye

Güneş’e (2014) göre, konuşmalar zihinsel tasarım aşamasında belirlenen çerçeveye göre yapılandırılır. Çalışma kapsamında oluşturulmuş ikna edici konuşma

Uyku ile ilişkili yemek yeme bozukluğu (SRED), genellikle non- REM uyku evresinde görülen bir parasomni olarak tanımlanır ve uykudaki uyanıklıklar sırasında istemsiz bir