• Sonuç bulunamadı

Sanatın bir çok dalında Füsun Önal:şimdi bir de kitap yazdı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanatın bir çok dalında Füsun Önal:şimdi bir de kitap yazdı"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MART NİSAN 1991

GÜNLÜĞÜNDEN

VUCUT

İNCELİĞİNDE:

asm

5UL

»ERMAN'IN

STANBUL

*• **

>usu

' SANATIN

PEK ÇOK

DALINDA

FÜSUN

ÖNAL

(2)

O N D FK IIFR

1

Bir d akika

2

Her şeyim iz Suyla Suyla tedavi

5

Köşe yazısı: Kırmızı B alonun d önüşü

6

T unus G ü n lü ğ ü n d e n

10

Evde ç iç e k b a h çe si

12

Füsün Önal

14

A çık O turum : Türk sinem ası

18

Batılı Kadının Süs Merakı

19

M eraklısı Kendi Yapıyor

22

V ü cut in c e liğ in d e B o dy W rap

24

Gül D erm an'nın İstanbul Düşü

27

Ö n ce kitap sonra b ilg isa ya r

28

D ünya tiya tro lar günü

30

D ünya kadınlar g ün ün de kadınlarım ız

32

M oda

36

A kb a n k'ta n h ab e rle r

39

Kitapların dili

40

Bizim M utfağım ızdan

42

Y abancı m utfaktan ta d la r

44

K ü ltür-san at-M ag azin

48

M üzik: A d na n Saygunun ard ınd a n

AK<ADIN ™

MART. NİSAN 1991

Sahibi Akbank T.A.Ş. adına:

ÖZEN GÖKSEL

Genel Yayın Müdürü

SÖNMEZ KÖPRÜLÜ

Yazı işleri Müdürü:

DENİZ BANOĞLU

FOTOĞRAFLAR : TANCAN BALTALI . MUSTAFA AKÖZ KAPAK FOTOĞRAFI : SERDAR YALÇIN

GRAFİK TASARIM : BÜLENT ENGEZ

İDARE YERİ : AKBANK UMUM MÜDÜRLÜĞÜ

Kültür Uzmanlığı Fındıklı/istanbul Tel: 144 60 03

OFSET HAZIRLIK, BASKI:

l E m M i ofset

Matbaacılık ve Gazetecilik A.Ş. Sefaköy-lstanbul Tel: 598 98 20 (4 Hat)

YAZI KADROSU: SAĞLIK EĞİTİM : Doç Dr. Meral ALPAY, Nuran DİREK, Prof. Dr. Aysel EKŞİ. Prof. Dr. OvatGÜRAY. Prof. Dr Ozcan KÖKNEL. Dr. Türker ORNEKOL. Doç. Nurşel TELMAN Dr, Mahmut TOLON. Dr, Fikret TÜMER. Prof Dr.Haluk YAVUZER, Dr. Vedat YEGINSU. SANAT, MAGAZİN, RÖPORTAJ: Haluk AKÇAM, Nüveyre GÜLTEKIN. ZAHİR GUVEMLİ, İsmet KUR. Tayfun OMAY, Gül REFIĞ, O nay SÜZER. Kamı SUVEREN_Neşe TIRKEŞ. Kayahan TÜRKÇÜ, M uzaffer YAZICI. DEKARASYON, GÜZELLİK, FOLKLOR: Mustafa BERDAN, Sema KIZILKAYA, Sablha TANSUG, Füsun AKDOĞAN. MÜZİK, KİTAP: Selmı ANDAK. Mustafa ERBIL, Evin İLYASOĞLU, Sennur SEZER, Faruk YENER.

(3)

$

arkıcı, şarkı sözü yazarı, tiyatro sanatçısı, müzikallerde başo­ yuncu, fotoğrafçı derken bu kez kar­ şımıza yazar olarak çıkıyor Füsun Önal. ilk kitabı "Hayatı Denedim",

iki ay önce satışa çıktı ve birinci bas­ kısı hemen tükenlvermiş. ikinci bas­ kısı çıkmak üzere, ilk kitabı bir dene­ meymiş. "İkinci kitabım bir roman olacak." diyor. Yarısını yazmış bile romanının. Tanıdığı çevrelerden al­ mış kahramanları, harmanlamış ve bir bütün yapmış onları. Böyle söylü­ yor yeni yazarımız Füsun Önal. Kıpır kıpır yerinde duramıyor konuşurken bile, öylesine enerjik. Şu günlerde de Rasputin'de tek başına show ya­ pıyor. One girl show. Ve üç saate ya­ kın sahnede kalıyor. "Nereden bulu­ yorsunuz bu bitmez tükenmez ener­ jiyi?" diye soruyorum ister istemez. "Tanrı vergisi. Bedenimdeki hücrele­ rin oluşmasından kaynaklanıyor. Hücrelerim aşırı enerji yüklü anlaşı­ lan. Üstelik ben, beş yıldır da vejeter- yanım.

Mecidiyeköy'ündeki kendi kadar sevimli evinde konuşuyoruz. Kendi­ sini hep binlerinin keşfettiğini anlatı­ yor. Binlerinin onun adına karar ver­ diğini. Yalnız şarkıcılık yönünü kendi keşfetmiş. Bu yüzden Ankara

Koleji-Sanatın

bir çok

dalında...

FÜSUN

nden sonra öğrenimine devam et­ memiş. Dil-Tarih ve Coğrafya fakül­ tesini yarım bırakmış. "Ben sanatçı doğmuşum. Bilimci olamazdım ke­ sinlikle" diyor, büyük bir içtenlikle. Burçlara da inanıyor. "Balık bur­ cum da olduğunu dostlukların bile burçlara göre ayarlanması gerektiği­ ni söylüyor. Hatta birlikteliklerin bile. "Siz hangi burçla uyum sağlıyorsu­ nuz?" "Kova" diyor.

Şimdi birlikte olduğu erkeğin Ko­ va burcundan olduğunu söylüyor neşeyle. Sonunda burcuna denk bir erkeği bulmuş demek.

- Füsun Hanım yazın dünyası­ na hoşgeldiniz. Sizi hep binlerinin keşfettiğini söylüyorsunuz. Ede­ biyat yönünüzü kim keşfetti?

- Romancı Tarık Dursun K., be­ nim fotoğraf sergilerimi gezerken,

fo-ÖNAL

Şimdi

bir de kitap

yazdı

toğraflarımın altlarındaki mesajlarımı okumuş. "Senin topluma mesajı olan bir insan olduğunu gördüm. Çok kı­ sa cümleciklerle, çok önemli mesaj­ lar verebiliyorsun. Kaleminin kuvvetli olduğuna inanıyorum. Bir kitap yaz, en azından dene." Bu öneriyi değer­ lendirdim ve başarılı da oldum sanı­ yorum. Çünkü kitabımın birinci bas­ kısı hemen tükeniverdi.

- Niye "Hayatı Denedim" diyor­ sunuz? Denediniz ve bitti mi ha­ yat?

- Tabii bitmedi. Yaşadığım ana

kadar olanları kaleme aldım. İnişler, çıkışlar, mutluluklar, mutsuzluklar, başarılar, başarısızlıklar. Benim ya­ şadığım zaman sürecinde benim ve diğerlerinin yaşadığı olaylar. Herkes yaşadı o olayları benimle birlikte. An­ cak benim gözümle mİ gördüler. Be­ nim gibi mi duyumsadılar olayları? Onlar benim yaşadığım 12 Mart'tı. Benim yaşadığım 12 Eylül'dü. Tabii sevgi de kattım kitabıma. Çünkü sev­ gisiz hiçbirşey olmaz.

-Kitabınız hakkındaki eleştiri­ ler olumlu muydu?

- Evet çok olumlu eleştiriler aldım. Bundan cesaretlenerek de ikinci ki­ tabıma başladım. Şimdi bir roman yazıyorum.

-Fotoğraf merakı nasıl başla­ dı? Fotoğraflarınız konusunda kim yüreklendirdi sizi?

- Ben yıllardan beri fotoğraf çe­ kerim. Mesleğim nedeniyle çok ge­ zen biriyim, gittiğim yerlerde mutlaka resim çekerim. Daha çok doğa ilgimi çeker, bozulmamış doğa. Çocuklar, hayvanlar. Çektiğim fotoğraflarımı tab eden bir arkadaşım Cengiz,

(4)

ların çok güzel olduğunu söyledi. Yarışmaya girmemi önerdi. Ben ön­ ce gülüp geçtim. Açıkçası o güne kadar bir yarışma için çekmemiştim fotoğraflarımı. Tamamen bir hobiydi benim için. Sonra Sami Güner, Isa Çelik gibi otoriteler de beni yüreklen­ dirdi. Böylece birkaç fotoğrafımı ya­ rışmaya gönderdim, derece aldım. Bu hevesle çektiğim tüm negatifleri topladım ve ilk sergimi 89 Ekim ayın­ da Akbank Sanat Galerilerinde aç­ tım. Ancak bilinçli fotoğraf çekmem 87 Nisanından itibaren başlamıştır. Sergim çok beğeni topladı. İstanbul, İzmir, Bursa Denizli, Adana ve Diyar­ bakır'da aynı sergi sekizinci kez açıl­ dı. Sonra sırada Balıkesir, Samsun, Sivas var. Yani tüm Anadolu'yu dola­ şıyor sergim. Benim fotoğraflarımın bir özelliği de konuşan fotoğraflar ol­ ması. Onun için, "konuşan Fotoğraf­ lar Sergisi" dedim. Örneğin, suyun içinde serinleyen mandaları çekmiş­ tim. Altına, "Yemişler, içmişler, serin­ liyorlar vergi vermeden.” diye yaz­ mıştım. Bu fotoğrafımı, Adana Vergi Dairesi hemen satın aldı.

- Sanırım tiyatro, sizde çocuk­ luktan beri bir tutkuydu. Neden önce tiyatro değil de şarkıcılığı seçtiniz?

- Tiyatro sanatçısı olma isteğime hep annem karşı çıktı. Sanki tiyatro sanatçısı olmak küçültücü birşeymiş gibi. Onlar yani annem ve babam hep benim, yüksek öğrenim görüp bir bilim kadını olmamı isterlerdi. Hoş babam bu konuda çok katı değildi. Ama annem ısrarla böyle olmamı is­ terdi. baktım tiyatro sanatçısı olmam onaylanmıyor. Ben de "şarkıcı olayım bari" dedim. Çünkü sesim çok yat­ kındı batı müziğine. Zaten müzik kül­ türüm de vardı, ilkokuldan beri piya­ no dersleri alıyordum. Onun yanında akordion çalışmalarım da vardır. Okul korolarında söylüyordum. İlk sahneye çıkışım Ankara'da oldu. Sonra İstanbul. Hep ünlü solistlerle, ünlü müzikhollerde çalıştım. Hoş an­ nem ses sanatçısı olmama da kar­ şıydı ama. Artık onaylamaktan başka yapacak birşeyi kalmamıştı. Diyo­ rum ya hep beni birileri keşfetti diye. Tiyatrocu yanımı da Haldun Dormen ve Hadi Çaman keşfettiler. "Kele­ bekler Özgürdür" oyununda Hadi Çaman'la böşrölü paylaştım. Ama benim bir de müzikallerim var biliyor­ sunuz. Onun kaşifleri de Gülriz Suru- ri ve Engin Cezzar'dır. Bir yıllık şarkı­ cıydım o dönemler. "Hair" müzikalin­ de baş kadın oyuncu olmam istendi. O oyundaki başarımdan hep övgü dolu sözler aldım. Olağanüstü başa­ rılıydım çünkü. Hair, benim ilk müzi­ kalim. Sonra televizyon için sahneye

konan Lüküs Hayat, "Durdurun Dün­ yayı İnecek Var" ve biliyorsunuz Evi- ta.

- Bir de sizin şarkı sözü yazarlı­ ğınız var. Daha önce şiir deneme­ leriniz olmuş muydu? Edebiyatın bu yönüne de mi merak sardınız yoksa?

- Son beş yıldır bestelerime şarkı sözü yazıyorum. Ama şarkı sözü yazmak apayrı bir olay. Şiir değil ya­ ni. Yaşamım boyunca şiir olarak bir tek dörtlük yazmıştım.

"Saçaklara çarpıp düşen yağmu­ run

Her damlasında sen varsın. Ne isterim, bilir misin? Dört mevsimin her günü, Yağmur durmadan yağsın, yağ­ sın."

Ama benim şarkı sözlerim de şiir gibi. Yani olağanüstü bir bütünlük var yazdığım şarkı sözlerinde.

- Biraz da özel yaşamınızdan söz etsek. El attğınız her konuda başarılı olmuşsunuz ama evlilik­ lerde niye başarıl; olamadınız?

- ilk eşim Attila Özdemiroğlu, ikin­ ci eşim, Tunç Başaran'dı. iki insan sürekli birlikte olamıyor galiba. Bir- şeyler monotonlaşıyor, kanıksanı­ yor, tadı kaçıyor. Bir de o sahip olma duygusu var ya. Evlilikte, eşler birbi­ rini, diğerinin malı gibi görmeye baş­

lıyor. Bu da çiftleri gitgide birbirinden uzaklaştırıyor. Oysa aşk hep canlı, diri kalmak zorunda. Biz bunu bece­ remedik galiba.

- Öyleyse evlilik aşkı öldürü­ yor.

- Evet öldürüyor. Onun için de ev­ lilikten yana değilim.

- Nikahsız beraberlikleri onay­ lıyor musunuz?

Evet onaylıyorum. Ancak doğa- çak çocuklara toplum iyi gözle bak­ mayacağı için, nikahsız doğan ço­ cuklara karşıyım. Aslında yeni bir canlı getirmeye karşıyım. Çünkü do­ ğacak her çocuk borçlu doğmaya mahkum. Üstelik böyle bir dünyaya. Hergün doğanın biraz daha bozul­ duğu, kan kokan bir dünyaya. Oysa çocukları çok severim. Evet, toplu­ mun yasal bulmadığı iki insanın bir­ likteliği bana çok doğal geliyor. Böy­ le bir birlikteliği ben yaşıyorum şu an­ da. Ve şu tezi savunuyorum: Kadın da, erkek de ayrı evlerde yaşamalı. Ancak birbirlerini istedikleri zaman beraber olmalılar. Ne kadının erke­ ğin evine taşınmasından, ne de er­ keğin kadının evine taşınmasından yanayım.

- Aşka hala inanıyor musunuz?

- Aşka tabii inanıyorum. Sevgiye de. Zaten şu anda birlikte olduğum kişi ile aşkı yaşıyorum yeniden. Şunu da eklemek isterim. Evet kocalarım­ dan aşk bittiği için ayrıldım. Ama dostuklarımız hala sürüyor.

- Kendinizi feministlere yakın hissediyor musunuz?

- Feminizm, Türkiye’de cinsel öz­ gürlüğüne sahip kadın gibi algılanı­ yor. Yani istediği kişi ile düşüp kalka- bilen kadın. Oysa, feminizm bu de­ ğil. Feminizmi, bu anlamda anlayan insanlar çok olduğu için, ben femi­ nist değilim, diyorum. Oysa, benim bütün beynim ve içim feminist.

- Sizi yakın bir gelecekte, polî- takaya da atılmış olarak görür mü­ yüz, ne dersiniz?

- Çeşitli partilerden, çalışmak üzere teklifler alıyorum. Ama ben tek partinin temsilcisi olmak istemiyo­ rum. Sosyal adaletten yana gerçek bir demokratım. Ama politakaya atıl­ mayı düşünmüyorum. Politika insan­ ları yıpratıyor. Ben zaten sanatımla topluma istediğim mesajları iletiyo­ rum. Ayrıca, sanat yanı ağır olan kişi­ nin iyi bir politikacı olamayacağına inanıyorum?

- Dergimiz basıldığında, savaş belki de bitmiş olacak. Siz savaşa ne diyorsunuz?

- Ben savaşa "Hayır" diyorum. Yoksa beni de tutuklarlar mı?

Röportaj: Gülgün Ayral

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çocuklar onlar için günlük yaşamda önemli olan dili genelde çok çabuk öğrenirler.. Çocuğunuzu iki buçuk yaşından itibaren anaokuluna

• Oysaki diğer bireylerden daha başarılı bir proteine sahip olan birey öne çıkar, daha başarılı olur.. • Tabi protein bir tane değil, binlerce proteinin ve

ölümün uysallaştığı berzahta gelmeni bekliyorum ama yanıma aşk fetretlerinin canlandığı vezne kendi telaşına kan bulaştırmada yaşlıca bir sorgu güne doğmada ölüm

ISAAA’n ın verilerine göre bugün soya tarım alanlarının %70, pamuk alanlarının %46, mısır alanlarının %24 ve kanola alanlar ının %20’sinde GD tohumla

Guan ve ark.nın çalışmasında radyolojik instabilitesi olmayan nüks disk hernisi cerrahisi için sadece diskektomi yapılan hastalarla füzyon yapılan hastalar

Özellikle de Rusya’nın her savaş sürecinde Türkistan coğrafyasını insan ve kaynak ambarı olarak görüp ve insanları kendilerine ait olmayan bir savaşa

Eyyamı saltanatı hümayunumda icrayı şerayii Ahmedî aksayı muradım ve inkıyadı ahkâmı Mustafavî intihayı meramım olma­ ğın bundan akdem memaliki mahmiyemde

Ekrem Beyin dehanın nevvar kanatları titreşen kibar ve pür vekar simasında öyle ncip, öyle rakik ve İnsanî bir nıanayi şefkat ve nezahet vardı ki yalnız