• Sonuç bulunamadı

Prof. Fuat Köprülü ile evinde bir konuşma...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Fuat Köprülü ile evinde bir konuşma..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i Siyaset adamlarımızın hususî hayatları: 10

Prof. Fuat Köprülü ile

evinde bir konuşma...

Seyahatlerden

istifade

Köprülü:

« Okuyup

yazma bilmeyen ve­

ya az bilen köylünün

aklı

selimi

olmasa

yarı münevverler bu

memleketi

yaşata-

mazlar»

diyor. —

Profesörün en

çok

sevdiği

Yusuf ! —

Hürriyet

hareketle­

ri —

Gazetecilere

tavsiye...

i* Vazan:

Cemaleddin BİLDİK

(İktibas hakkı mahfuzdur) (Tazısı 3 üncü sahifede)

Profesör Fuat Köprülü, Pariste profesörler heyeti arasında çekilen bir resmini gösteriyor

(2)

Siyaset adamlarımızın

hususî hayatları; 10

Prof. Fuat Köprülü ile

evinde bir konuşma...

Seyahatlerden istifade

Köprülü: «Okuyup yazm a bilmeyen veya az bilen köylünün

aklı selimi olmasa y a n münevverler bu memleketi

yaşata-

mazlar» diyor. — Profesörün en çok sevdiği Yusuf! — Hürri­

yet hareketleri — Gazetecilere tavsiye...

Demokrat Parti kurucuların­ dan profesör Fuat Köprülü­ nün, Çankaya köşküne giden asfaltın solunda güzel bir a- partımanı var... Profesör, bir dairesini kendi ailesi için ika­ metgâh olarak ayırdığı bu a- partımanmın diğer dairelerini kiraya vermiş...

Vana doğru sürülerek açılan kapıda beni genç bir bayan karşıladı: ,

— Buyurunuz efendim! Ba­ bamı mı aramıştınız?

— Rahatsız etmiş olmıya- yım...

— Estağfurullah efendim. — Vakitleri müsait ise biraz konuşmak üzere gelmiştim...

Gazeteci olduğumu söyledim. Fakat kızı, hangi gazeteyi tem­ sil ettiğimi sormağa lüzum i

görmeksizin yol göstererek be­ ni babasının çalışma odasına götürdü. Köprülünün evinin her gazeteciye ve ziyaretçiye açık olduğunu anlatan bu ha­ reketi takdirle karşıladım.

Fuat Köprülü’nün

çalışma odası

Fuat Köprülü: kırmızı, bej ve açık yeşil çizgileri olan pi­ jama ceketi arkasında olduğu halde masası başında oturu­ yor... Odanuı dört duvarı ta­ vana kadar raflı ve kitap do­ lu... Sağ tarafta da bir divan... Her halde Köprülü, yorulduğu 1 eanıan bu divana uzanıyor ve ! okuyordur diye düşünürken profesör, dudağındaki sigarayı alarak okuduğu bir yazıdan | başına kaldırıyor, karşısında | kızı ile beni görünce ayağa I kalkarak karşılıyor... Çalıştığı bir sırada ziyaret etmiş oldu- | ğum için af dileyerek rahatsız j ettiğimi söyledim.

| «— Rahatsızlık da ne demek?» diye mukabele ederek masası­ nın yanındaki koltuğu gös­ terdi.

Oturmak üzere bu koltuğa doğru yürürken hüviyetimi söyledim. Köprülü hafifçe te­ bessüm ederek:

*— Maşallah!.. Hangi rüz­ gâr attı sizi bu tarafa?..»

Rüzgâra kapılacak kadar ha­ fif olmadığımı söyliyerek ilâ­ ve ettim:

— Siyaset adamlarımızın hu­ susi hayatları hakkında röpor­ taj yapıyorum da...

«— Bu arada beni de hatır­ ladınız öyle mi? Teşekkür e- derim.»

— Teşekküre ben borçluyum üstadım... Bugünkü siyasî mü­ cadelede rol almış bir ilim a- damımızı ihmal edebilir miy­ dim?

«— Demek, yalnız hususî hayat mevzuunda konuşacağız öyle mi?»

— Vaktinizi almış olmaz­ sam...

<r— Fakat benim hususî ha­ yatımda bir fevkalâdelik yok ki...»

— Aman efendim! Çalışma­ larınızdan tutalım da zevkleri­ nize hattâ Paris üniversitesi tarafından hediye edilen p ro­ fesörlük kürkünüze ve bu kür­ kü güvelerden nasıl muhafaza ettiğinize, şimdiye kadar kaç defa giydiğinize varıncaya ka­ dar neler var... Bunları bizzat sizden dinleyerek yazmak, her halde okuyucuların merakım tatmin bakımından faydalıdır. Sözümü bitirdikten sonra ateşi dudağına yaklaşan siga­ rasını bir nefes daha çekti ve bütün bir sigarayı onun ateşi ile yaktı. Yüzünü silerek ge­ çen duman tabakaları arka­ sında Fuat Köprülünün tebes­ süm ettiğini görüyorum.

«— Kürkü de mi merak edi­ yorsunuz? dedi. Duruyor.»

Ve sonra ilâve etti:

«— Hususî hayat... Görü­ yorsunuz işte... Sessiz ve mü­ tevazı... Bütün ömrüm şu m a ­ sa başında ve şu odada kitap­ larım arasında geçiyor...» ’

Seyahatlerden

istifade

Hayatının pek de sessiz ol­ madığını, ara sıra seyahatlere çıktığını, nutuklar verdiğini söyledim.

«— Ben, dedi, seyahate çık­ mak için çok düşünür ve . zor karar veririm.»

— Sevmez misiniz?

«— Severim... Severim am­ ma, dediğim gibi çok zor ka­ rar veririm. Karar verip çık­ tıktan sonra da men: nun olu­ rum. Hele şu son dört beş se­ ne içinde öyle çok gezdim ki... Bu seyahatlerden çok istifade ettiğimi de söyliyebilirim. Ma­ alesef bizde gazeteciler şöyle yurt içine dağılıp gezmiyorlar. Hattâ valilerden köylerine bi­ le gitmeyenler var...»

— Seyahatlerde ne gibi isti­ fadeniz oldu?

«— Kendi mevzu! arım ve j

mesleğim itibarile milleti ve ¡ memleketi tarihi ile mazisi ile tetkik etmek ve tanımak ga- yemdir. Bunları seyahatimden evvel de bilmiyor değildim. İs­ tifadem şu olmuştur ki müşa­ hedelerim ve temaslarım bil­ diklerimi teyid etmiştir.»

Profesör Fuat Köprülü, az evvel yaktığı yeni sigarayı bi­ tirmiş, aynı sigaradan birini daha ateşlemişti. Sözlerine şöyle devam etti:

«— Bu memleketin halkı ca­ hildir. Okuyup yazma bilmez, demokrasi rejimi bunun için imkânsızdır, deniliyordu. Ben bu fikrin tamamen aleyhinde- yim. Eskiden beri devam eden tetkikatıma dayanarak iddia ederim ki bu memleketin tek istinatgâhı okuyup yazma bil­ meyen veya az bilen köylü un­ surdur. Onun aklı selimi ve anlayışı olmasa yarı münev­ verler bu memleketi yaşata- mazlar...»

Hürriyet hareketleri

Profesör Fuat Köprülü, geti­ rilen kahvelerimizi içerken de gazetecilere yurdu gezmelerini ve halkla yakından temas et­ melerini bir kere daha tavsiye ediyor ve diyor ki:

«— Çıkın ve gezin, bakm ne­ ler göreceksiniz... Onların ve memleketin ihtiyaçlarını ak­ settirmek, Hollywood artistleri­ nin hayatlarile pari ayan ve sönen yıldızları yazmaktan her halde daha çok faydalıdır.»

Köprülü, sözünü «Hürriyet» mevzuuna intikal ettirerek:

«— Bu memlekette, dedi, 100 senedenberi hürriyet hareket­ leri ve hürriyet cereyanları görülmüştür: Birinci meşruti­ yet, ikinci meşrutiyet. Cumhu­ riyet... Şimdiye kadar bunlar birer şekilden ibaret ve oyun­

cak mahiyetinde kalmışlardır. Bugünkü hareket ise beş se­ nedenberi doğrudan doğruya memleketin ekseriyetinden ge­ len ve onun iradesine dayanan bir harekettir. Şimdikinin mes­ nedi vardır ve bu da büyük halk kitlesidir, diğerleri gibi dejenere olmamıştır.»

Tahsil hayatı

ve Yusuf!

Sözünü bitirdikten sonra Fuat Köprülüye, hususî haya­ tından tahsil safhasını anlat­ masını rica ettim;

«—• Ben, dedi, mahalle mek­ tebine gitmedün. Ellfbeyi (al­ fabe) evde okudum. O zaman rüştiye mektepleri vardı. Aya- sofyadaki rüştiyeye girdim.»

— Nerede doğdunuz?

«— 1800 da İstanfculda, Di-

vanyolunda Sultan Mahmut

türbesi karşısındaki binada

doğdum. Rüştiyeden sonra

Mercan idadisine, buradan da İstanbul Hukukuna geçerek hukuk tahsilimi bitirdim.»

Bu sırada odaya, az evvel bana kapıyı açan kızı girmiş­ ti. Kucağında da iri bir beyaz kedi vardı. Fuat Köprülünün: ,— Hoş geldiiin, Yusuf! deme­ si üzerine kızının kucağından masa üstüne sıçrayan beyaz kedi için:

*— Bu bizim Yusuf bey imiz­ dir. dedi ve kızını da tanıştır­ dı:

«— İki çocuğum var. Biri bu, kızım Beyhan, diğeri de oğlum Orhan... Kızım Ankara- da İngiliz filolojisini bitirdi. Oğlum da İstanbulda Edebiyat Fakültesinde asistandır.»

— Refikanız hanımefendi ile bir arada resminizi almağı çok arzu ederdik.

«— Şimdi hazır değildir, in­ şallah başka zaman...»

— Kaç senelik evlisiniz? «— 1920 de evlendiğimize gö­ re 30 yıllık evliyiz demektir.»

Yıısufun masa üstünden pro­ fesörün kucağma geçmesi ve Köprülünün kediyi okşayarak konuştuğunu görmekliğim ü ze-, rine:

— Kediyi çok mu seversiniz?

J

diye sordum.

«— Çoook! Yalnız kedi seve­ rim. Öyle kuş, köpek, tavuk vesaire gibi ev hayvanlarından hiç birini sevmem.»

Köprülü ile bundan sonraki

konuşmamız ilim konusuna

intikal etti. Dolayısile de kürk mevzuu bahis oldu. Ru konuş­ mamızı da yarın yine bu sü­ tunlarda bulacaksınız.

Cemaleddin BİLDİK

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, akut nekrotizan pankreatite bağlı olarak meydana gelen lokal organ hasarı, hem histopatolojik hem de biyokimyasal incelemelere göre, ayrıca ödem formasyonunun

recommendation is made to target 10-16 year old students for yearly screening; and further referral and follow-up processes are planned in

厥陰足脈肝所終。大指之端毛際叢。足跗上廉太衝分。踝

Gerçi 30 y›l önce deniz kestaneleri yumurta- lar›n›n bu ifli hidrojen peroksit adl› serbest radikal arac›l›¤›yla yapt›¤› ortaya konmufltu, ancak bu bilgi

Bence şu anda yaşad ları Türkiye’den, onun somut sorunlarında yetiştirdiği insanlardan hareket etmlyorlt Yerli ve yabancı, başka hikayecilerin ye. dıkları

O kadar ki Ekrem beyefendi artık yapacak iş kalmadığı için heye­ tin başında olarak İstanbula avdeti merkezi hükümete yazmıştı.. Bir telgraf da

Yıldız kümeleri, bulutsular ve gökadalar gibi derin gökyüzü cisimleri için hazırlanmış birçok katalog olmasına karşın, özellikle amatör gökbi- limciler tarafından en

Ozan, romancı, denemeci kişiliğiyle Atatürk olayı na yaklaşan Attila İlhan, Atatürk'ü türlü yönleriyle in­ celeyen Atatürk düşüncesini en sağlam biçimde