KİTAPLAR VE SANATLAR
ÖUmiînün ellinci j/ıUnda
yyy.'•
■■■*’
% iyazan-.l/âlâNurettin ( tfâ-Nû)
"
F ikret’in m edenî cesaretine elbette hayranız. Lâkin,
istibdat ve diktatörlük rejim leriyle 50-6 0-70 yıl önceki
o geri çevrelerin bu serbest düşünceli pervasız şaire
müsamaha gösterm eleri, hayat hakkı tanımaları kat
kat daha da övülm eye lâyık bir toplumsal olaydtr..,,
Vâ-Nû.
Solcuların
büyük
babası
w
Fikret’ten çok, ona hayat hakkı
tanıyan çevresi övülmeğe değer
TEVFİK FİKRET
‘'Milli sinir dışım taşmış bir hısaıcı idV’
Ş
Fakat, bunların isimleri sağcı « bi, eskiden de insanlarımız as" hnda iki cepheye ayrılmışlardı- Fakat, bunların isimleri sağcı • solcu değildi- Zümrüt Anka kuşunun is* mi var, cismi yokmuş. İlericilerin Ü- çüncü Ahmet, Üçüncü Selim, İkinci Mah mut zamanlarından beri cisimleri var amma, solcu diye isimleri yoktu- Bu Pa dişahlara elbette solcu denmiyordu, de nemezdi. Keza Patrona Halil’lere, Ka bakçı Mustafa’lara, Derviş Vahdetî’le- re de sağcı denmiyordu.Bizde modern mânâsiyle, - yani bu günkü kullanılışıyla - “ solcu” larm bü yük babası Tevfik Fikret’tir dense pek yanlış sayılmaz- Zira onda lâikliğin bile gerektirdiği ölçüde dine, diyanete karşı davranışlar görüyoruz- Nüfuz sömürücü leri ile ve siyaset bezirganları ile insaf sızca boğuşma görüyoruz.
Fikret, bakınız Allah hakkında n e ler yazıyor- Bunu hem önce aslından, hem de sonra şair A. Kadir’in yeni türk- çeye aktarışından okuyalım:
Tarih-i Kadim’in sonu İşte en zorlu hasmın, ey Hallâk, Seni karşında eyliyen ibnâk Bize vaktiyle zehr-i gayzından Verdiğin cür’adır, odur bu yılan Bileceksin bu hasmı elbet sen: Şüphe.-. En zalim, en kavi düşmen Bize en mugfilâne tasütin Yahut en gafilâne tağlitin O bu gûn-hud‘a, şeytanet, iğva- Seni mülkünden eyliyor ielâ Üflüyor mabedinde meş’alini Kırıyor ellerinle heykelini; Ve bütün kudretinle sen, mefluç Düşüyorsun.- Ne inhidam-ı bûruç, Ne sevâik, ne bir kulub’i jiyan Ne cehennemlerinde bir galeyan, Ne nazarlar hakiri mateminin Ne kulaklarda bir tanin-i hazin. Kopsa bir zerre cism-i hilkatten
SAYFA: 18
Duyulan bir tazallüm olsun, sen Göçüyorsun da arş ü ferşinle Yok tabiatta bir inilti bile Bil’akis her tarafta “ kah kaha!” lar; Kizbe yalnız riya ve humk ağlar. Aynı manzume şu hâli alıyor: En zorlu düşmanın işte, Tanrı, boğmak istiyor seni ulu katında, Çok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize bir tadımlık vermiştin hani-
Kuşku! En zâlim, en güçlü düşman. Bunu ya bildin de koydun kafamıza Ya da bilmedin işin neye varacağım- , “ Şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey
var ya. Bir gün yerinden, yurdundan edecek seni o, Tapmağında ışıklarım söndürüyor, elleriyle parçalıyor heykelini. Sense, iler tutar yerin kalmamış, göçüp gidiyorsun olanca gücünle. Burçlarında yıkılmalar filân h an i? Nerde hani gümbürtüsü yıldırımların ? O kızgın soluğun hani nerede? Ne cehennemlerinde bir kaynama var- Ne büyük acını gören bir göz,
ne de kulaklarda bir dokunaklı çınlama Oysa bir ufak parçası kopsa insanın bir sızlanma olsun duyulur, bir ağ
laşma-Sen Yeryüzünle, Gökyüzünle göç git de bir inilti bile duyulmasın ortalıkta. i,. Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor. Zaten yalana ağlasa ağlasa bir ikiyüzlüler ağlar, bir de ahmaklar.
T
“ Sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır”
Ve eskiden dostluk ettiği İttihat çıların millet sofrasındaki nimetleri ka pışmalarını hicvediyor:
KİTAPLAR VE SANATLAR
TEVFİK FİKRET’İN KALEMLERİ
* Solculumun bütün unsur ¡art ile ortaya çıkıyor.-.’1
Bu so/raeık, efendiler ■ ki iltikaama muntazır Huzurunuzla titriyor ■ şu milletin ha" yatıdır; Şu milletin ki muztarip, şu milletin ki muhtazır! Fakat, sakın çekinmeyin, yiyin, yutun
hapır hapır' Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin. Doyunca, tıksırınca, patlaymcaya ka dar yiyin.
Bütün bu nazh beylerin, ne varsa ortalıkta say: Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, dü
ğün, konak saray. Bütün sizin efendiler, konak, saray, ge lin alay; Sütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay, Yiyin efendiler yiyin; bu hân ı iştihâ sizin. Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya ka dar yiyin.
Verir zavallı memleket, verir ne var sa: mâlini, Vücudünü, hayatını, ümidini, hayalini, Bütün ferağrı halini, olanca şevk-i bâ"
*- lini
Hemen yutun düşünmeyin, haramını helâlini.-. Yiyin efendiler yiyin; bu hân ı iştihâ sizin. Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya ka dar yiyin. Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gi der ayak!
Yann bakarsınız söner bugün çatır
dıyan ocak! Bugünkü mi’deier kavi, bugünkü çor balar sıcak, Atıştırın, kapıştırın, kapış kapış, ça nak çanak.. Yiyin efendiler yiyin ¡İh-...
Fikret hürriyet âşığıydı. Bu uğurda ev lâdını bile fedaya hazırdı- Halûk’un Def terinde şöyle yazıyor:
Ey şanlı vatan bayrağı birgün seni oğ lum
MEYDAN* 14 EYLÜL 1965
Bir mevki i zîheybet-i hürriyet önünde Çekmiş görebilseydim.- O pürhande ö-lürken Etmezsem eğer şevkimi takdis ile secde Dünyada en alçak baba elbet ben o" Iurdum. Fakat, “ şanlı vatan bayrağı” tâbirine rağmen, Fikret idealiyle millî sınır dı şına taşmış “ insancı” idi- Halûk’un A~ mentüsü’nde şöyle yazıyor:
Dünya vatanım, nev'i beşer milletim .. İnsan İnsan olur ancak bunu iz’anla inan-
. dım!
Kollar ve boyunlar çözülüp bağla nacak hep Yumruklar o zin ciri huruşanla inan dım. Fikret ne derece harp aleyhtarı oldu ğunu Tarih-i Kadim’de de göstermişti- Birinci Umumî Harbi, İttihatçılar âdeta mukaddes bir harp gibi gösterince - Meh met Akif de bu propagandaya katılınca - Fikret, silâhsızlanma konferanslarında bildiri yaymlarcasına savaş çıkarıcıları nın aleyhine ayaklandı:
Yıllarca zaman harbe mukaddestir diyerekten Hemcinsini envai şenaatle geberten . Erbab ı cidal! Belki cihanın medenisi
Zannetmeyiniz, hepsi de akvam-ı de nişi Ey zümre-i serdar-ı müel, sizlere lânet! ilh .-.
“ Başına bir diyabet arız olmuştu”
Böylece Fikret, solculuğun bütün un- surlariyle ortaya çıkıyor. Hattâ Nâzım Hikmet’izı ve 1960 dan sonraki sosya lizm mücahitlerinin yazdıklariyle kıyas lanırsa, Fikret'inkiler daha sert, daha ağırdır- Durum bu olduğuna göre, İs lâmî itikatlara sıkıca bağlı olanlar İtti hatçıların kışkırttığı Türk Ocağı milliyet çileriyle elbirliği ettiler. Fikret’in aley hine cephe kurdular- Ve bu cephe şai rin ölümünden sonra da devam etti. Sol
culuğa hücum gerektikçe bir zamanlar hep Fikret’i hedef
tuttular-Şairi çürütmek için söylenenlerden ba zı noktalan derliyorum:
İr Rübab ı şikeste muhitin etkilerine bigânedir (Fuat Köprülü),
İT Fikret’in şiirlerinde yaratıcı ha yaller yoktur. (Ali Cenap)
İr Fikret’in şiirlerinde felsefe yoktur. Fikret’de dehâ eseri yoktur. (A li Ca nip - Abdülkadir
Ceyhun)-İT Fikret zümre şairiydi, millet şairi değildi- (Mithat Cemal),
İT Fikret’in şiirlerinde hakikî heye can yoktur. (Hüseyin
Cahit)-İT .F ikret’in şiirleri gelip geçici şey lerdir. (İsmail
Habip)-İT Fikret her saadeti piç görüyor. (1) Bu bâtıl bir fikirdir. Zihinlere da lâlet verici bir hükümdür- (Mehmet Aü A yn î).
İT Fikret reybilik hastalığına tutula rak dalâleti seçmiştir- Şüphe ki insanı a- zar azar kemiren, ağır ağır öldüren kor kunç bir hastalıktır (2 ). Bu şüpheciler, Spinoza’nın: "Hakikî reybinin vazifesi su sup oturmaktır ” nasihatini dinleseydiler, zararları hiç olmazsa nefislerine münha sır kalırdı. Şüphenin insan üzerinde cis- manî, zihnî, ahlâkî meş’um eserleri gö
rünür-İT FiFkret bedbindir. Pek eski olan bu mezhebe sâlik olmakla herşeyi fena görmüştür- Fikret kızıl bir lâilahilik gös termiştir. O, hiç şüphesiz insanlara dar gındı- Çünkü onun nazarında insanların hepsi ahmaktı. Parlak bir deha-yı şaha neye mâlik olduğu halde kıymetini -bile memişlerdi- Galatasaray müdiriyetinden bile çıkarmışlardı. Başına bir diyabet â" rız olmuştu- Haydi o cahil insanlar onun kıymetini takdir edemiyorlar, Allah ol sun onu bu marazî hailden muhafaza e- debilirdi ya.- Fakat Allah da aldırmamış.- Çünkü, âcizdir,
İT Zevki teshir etmekle iktifa edip, vech ü gaşye düşürmeyi zait gören süs lü bir güzellik- (Süleyman Nazif).
İT Baş pehlivan olarak Fikret’in kar şısına çıkan Mehmet Akif ise şöyle çatı yor:
Üdebamız hele gayretle bayağ mahlû-kat
Halkı irşat edecek öyle mi bunlar? Heyhat!-. Kimi Garbin yalınız fuhşuna hasbî sim sar Kimi İran malı der, köhne alır köhne satar. Eski divanlarımız doldolu oğlanla şa rap, Biradan, fahişeden başka nedir şi’ri se bep-Serseri.-. Hiç birinin mesleği yok, meş rebi yok-Filozof hepsi; fakat hiç birinin m ele tebi yok. Şimdi Allahı söver, sonra biraz bol pa ra ver-Hiç utanmaz, protestanlara zangoçluk eder. I Fikret bu hücuma gereken cevabı ve-, rirken materyalizm ile spirtüalizm ara sında şu beyti ile köprü kurdu:
Embiyadan yaşarım müstağni Bir örümcek götürür hakka beni Ancak şu var: Fikret’in devrinde lâtin harfleri olm adığı için, Hak kelimesini majiskül (H ) ile mi, ininüskül (h ) ile mi - yani Allahı ifade eder şekilde mi, de ğil mi - nasıl yazdığı muamma kalmış
tır-★
Asıl dikkati çeken, ibret uyandıran şu dur:
Fikret Abdülhamid’in istibdat denen devrinde, sonra İttihatçıların "diktatör lük” denen devrinde yaşamıştır. Üstelik her iki devirde de gerici toplumun aşağı dan yukarıya ve medreselerin Şeyhülis lâmdan müftüye, kazazkerden tabur ima mma, derece derece, çeşit çeşit baskısı
vardı-Fikret’in cesaretine hayranız ya ha ni- Asıl hayran olmamız gereken İstib dat devri ile diktatörlük devlinin bu mü samahakârlığı, şairin sanatına hürmet* kârlı
ğıdır-— S O N ğıdır-—
1 — Her şeref yapma, her saadet piç Her şeyin iptidası, âhırı hiç. 3 — Şüphe bir nura doğru koşmaktır-
Hakkı tenvir okul için haktır.
SAYFA: 19.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a Toros Arşivi