• Sonuç bulunamadı

Elçin ve Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı Araştırmalarının Problemleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Elçin ve Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı Araştırmalarının Problemleri"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nikpur Cabbarlı

*

ELCHIN AND PROBLEMS OF EMIGRATIONOLOGY: OF THE STUDIES ON THE HISTORY

OF AZERBAIJAN MIGRATION LITERATURE

ÖZ: 1980’li yılların sonlarından itibaren eski SSCB döneminde ve aynı zaman-da Azerbaycan’zaman-da yaşanan toplumsal-siyasi süreçlerin doğal bir sonucu olarak muhacerete ilginin artması ile bu saha kendi gelişimini tamamlamada bir adım atmıştır. Bu makalede de Azerbaycan muhaceret edebiyatı araştırmalarının teşekkül tarihine kısaca bir göz atılıyor.

Yazara göre milli muhaceret edebiyatı araştırmalarının bu aşaması ilk olarak görkemli yazar, edebiyat âlimi ve tenkitçi Elçin’le birlikte teşekkül etmektedir. Makalede Elçin’in Azerbaycan muhaceretinin tarihi, muhaceretin bediî ve ilmî mirasının tetkikinin ilkeleri, bu mirasın çağdaş edebî-ilmî daireye çekilmesi ge-rekliliği ile ilgili muhtelif yazılarında ve konuşmalarındaki fikirleri sistemli olarak tahlil edilip değerlendirilmiş, böylece âlimin söz edilen sahanın gelişimindeki önemli rolü vurgulanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Elçin, muhaceret edebiyatı araştırmaları, edebiyat, edebî-nazarî fikir.

ABSTRACT: Since the late 1980s, with increasing interest in migration as a result of ongoing social-political processes in the former USSR territory Azerbaijan, emigrationology has been developed and achieved a considerable step forward being an independent field of study. This article deals with the history of studies

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 10, Ekim 2014, s. 113-121. * Dr., Azerbaycan Millî İlimler Akademisi, Nizami Edebiyat Enstitüsü, Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı

(2)

on Azerbaijan migration litarature. This paper argues that the primary stage of our emigrationology is first of all characterized with Elchin, an outstanding writer, specialist in literature and critic. The paper, deals with and reviews Elchin’s opi-nions and interviews on history for Azerbaijan emigration, principles of the study on Azerbaijan emigration and its literary and scientific heritage, the significance of this heritage for the contemporary literary circle. The paper also systematically analyzes these issues and highlights the essential role of the scholar in the field. Keywords: Elchin, emigrationology, literature, literary-theoretical thought.

...

20. asrın 80’li yıllarından başlayarak müstakil bilim dalı olarak ortaya çıkan muhaceret edebiyatı araştırmaları (emiqrantologiya), muhaceret sürecinin öznesi olan insan tipini, muhaceretin akınlarını ve istikametlerini, insanın gurbetteki hayatının özelliklerini, yeni sosyal hayata uyum sürecini, aynı zamanda muhaceretin yaratıcılığını ve bu yaratıcılığın hususiyetlerini inceler.1

“Emiqrantologiya” terimini ilk defa Polonya’nın Jagiellonian Üniversitesi’nin profesörü Lyusian Suxanek Slavistlerin 1998 yılında Krakov’da gerçekleştirilmiş, 12. Dünya Kongresi çerçevesinde düzenlenen yuvarlak masa müzakerelerinde ileri sürmüştür.2

Muhaceret edebiyatı araştırmaları müstakil bir bilim sahası olarak 20. asrın sonla-rında teşekkül etse de, muhaceretin, somut olarak Azerbaycan muhaceretini araştırma çalışmalarının tarihi daha öncelere –bu asrın 20.-30. yıllarına– dayanmaktadır. A M. B. Mehemmedzade, Azerbaycan milli muhaceret edebiyatı araştırmalarının kurucusu konumunda bulunmaktadır. Öyle ki onun muhaceret tarihimize dair birtakım maka-leleri, özellikle ilk neşri 1938 yılında Berlin’de gerçekleşmiş olan Milli Azerbaycan

Hareketi adlı değerli araştırmasında yer alan “Muhacerette Müsavat” ve “Müsavat’ın

Yeni Program Esasları” buna örnek teşkil ediyor.

70 yıllık totaliter Sovyet rejimi devrinde ise Azerbaycan siyasi muhacereti hakkında art niyetli, subjektif fikirler ortaya atılmış, muhaceret hareketinin önemli isimlerine haka-retler edilmiş, onların ilmî araştırmaları, gazetecilik çalışmaları Marksist-Leninist yönte-min ilkeleri bakımından eleştirilmiştir. Akademisyen Feridun Köçerli’nin “Böhtancıya [iftiracıya] Cevap” (“Kommunist”, 10 Mart 1974), Azerbaycan MEA’nın muhabir üyesi Eziz Mirehmedov’un “Burjuva İlminin Sahtekârlığı Aleyhine (Azerbaycan edebî-içtimaî fikrî meseleleri)” (“Azərbaycan kommunisti”, 1974, S. 2, s. 48-59), İsmail Kerimov’un “Agent Kafedra Arkasında” (“Kommunist”, 26 Mart 1974) makaleleri bu türdendir.

Bu üzücü konuları hatırlatmakla birlikte, adalet ve kadirşinaslık namına böyle

1 Goriy Borev, Эмигрантология. “Русское зарубежье: приглашение к диалогу” (сборник научных

трудов). Калининград, Изд. КГУ, 2004, s. 6-7.

2 a.g.y., s. 6; Lucjan Suchanek. Литературоведение и культурология, Sborník prací filozofické fakulty

(3)

bir gerçeği bildirmek gerekli ve zorunludur ki millî edebiyat klasiklerimizin yara-tıcılığı hakkında Sovyet Azerbaycan’ında yayımlanmış bazı monografilerde (Halil Yusufov’un “Nizamın Lirikası”, Hamid Memmedzade’nin “Mirze Feteli Ahundov ve Şark” kısmen Kamran Memmedov’un “Necef Bey Vezirof”) yeri geldikçe muhacir edebiyat âlimlerinin de araştırmalarına yer verilmiş, birtakım meziyetleri, esasen objektif olarak değerlendirilmiştir. Bu zamanda, işte bu muhacir müellifler, somut olarak Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala Mehemmedzade, Abdülvahab Yurtsever, Ahmet Caferoğlu Türkiyeli bilim adamları olarak takdim olunuyor, Azerbaycan siyasî muhaceretine olan aidiyetleri konusunda sessiz kalınıyordu. Bu durum Sovyet devrinin resmi yasakları ile ilgili bir durumdu. Biz H. Yusufov’un, H. Mehemmedzade’nin, K. Memmedov’un adı geçen araştırmalarının konuyla ilgili bölümlerinden “Muhaceret ve Klasik Edebî Miras” (Azerbaycan muhaceret edebiyatı araştırmalarında klasik miras problemi) adlı monografimizde3 ayrıntılı olarak bahsettiğimizden burada üze-rinde durmuyoruz. Yalnız şunu ilave etmek istiyoruz ki, bu araştırmaları Azerbaycan muhaceret edebiyatı araştırmalarının gelişiminde Sovyet merhalesi olarak kabul ve tahlil etmek mümkündür.

1980’li yılların sonlarında eski SSCB’de ve aynı zamanda Azerbaycan’da yaşa-nan sosyal-siyasî süreçler objektif olarak muhaceret problemini de güncelleştirmiş, böylece Azerbaycan muhaceret edebiyatı araştırmaları kendi gelişim aşamasında bir adım atmıştır. Eğer milli muhaceret edebiyatı araştırmalarının teşekkül aşaması M. B. Mehemmedzade’nin şerefli adı ve çalışmalarıyla doğrudan ilgiliyse, sözü edilen yeni merhalesi, şüphesiz öncelikle Elçin’in ve onun başkanı olduğu Vatan Cemiyeti’nin ve bu cemiyetin yayın organı olan Odlar Yurdu gazetesinin ismi ve çalışmalarıyla şekillenmektedir.

Biz burada sadece Elçin’in millî muhaceret edebiyatı araştırmalarımızın gelişimin-deki rolünden bahsedecek, onun muhaceret problemlerine dair ilmî-nazarî görüşlerini değerlendirmeye çalışacağız. Çünkü hem Vatan Cemiyeti’nin hem de Odlar Yurdu gazetesinin çalışmaları ayrıca ve etraflıca bir araştırma ister.

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarla Azerbaycan Kültürel İlişkiler Cemiyeti “Vatan”ın 27 Aralık 1987’de gerçekleştirilen tesis konferansında Elçin bu kurumun yönetim kurulu başkanı seçilir. Elçin’in bu göreve seçilmesi bir tesadüf müdür? Bir zaman sonra millî muhaceret edebiyatı araştırmalarının problemleriyle profesyonel seviyede meşgul olmaya başlaması sadece bu vazifeden ileri gelen bir borç, bir mükellefiyet miydi? Çünkü bu zamana kadar yazar, eleştirmen ve edebiyat âlimi olarak bilinen Elçin muhaceret problemleriyle doğrudan ilgilenmemişti. Herhalde 1980’lerin sonuna kadar “Yakın, Uzak Türkiye” röportajındaki kısa notlar4 hariç, bu

3 Nikpur Cabbarlı, Mühacirət və Klassik Edəbi İrs, Bakû: Élm, 2003, s. 14-18. 4 Elçin, Seçilmiş Eserleri, 10 cilt, Bakû: Çinar-Çap, 2005.

(4)

alana ait tek bir yazısı bile yayınlanmamıştı. Bununla birlikte, Elçin’i Azerbaycan muhaceretiyle dolaylı da olsa bağlayan noktalar da yok değildi. Bunlar hakkında yazar kendisi bilgi vermiştir.

Birinci nokta: İlyas Efendiyev’in daima hatırladığı, çocukluk ve gençlik dostu hakkındadır: Mehemmed adlı bir çocukla Fuzuli aynı mektepte okumuşlar. Mehammed iki sınıf ilerideymiş ve tahminen 16-17 yaşlarındayken –1930-1931 yıllarında– yeni hâkimiyeti, yerli Bolşeviklerin yönetimini ve emellerini hiçbir şekilde kabul etme-dikleri için İlyas ve Mehemmed İran’a kaçıp, oradan Türkiye’ye gidip Azerbaycan için mücadele edip kendileriyle aynı fikirde olanları etraflarına toplayıp Azerbaycan’a dönmeye karar vermişler. Nihayet bir gün, gün doğmadan önce toplanıp Aras nehrini geçmek için sabah erkenden sözleştikleri yerde buluşmuşlar.

İlyas Efendiyev diyor ki: “Çayı geçmeye hazırlanıyorduk ki birdenbire annem, babam, kardeşlerim, bacılarım aklıma geldi. Onları burada bırakıp gidiyorum, sonları ne olacak diye düşündüm. Bolşevikler babama, anama bütün aileme zulüm ederler, bu zulme nasıl dayanacaklar? diye düşündüm. Onlar burada bu vaziyetteyken ben Türkiye’de nasıl rahat yaşayabilirim? Mehemmed’e dedim ki ‘Hayır, ben gitmiyorum.’ Ne kadar uğraştıysa da gitmedim. Mehemmed ile vedalaştık, yolcu ettim, yüzüp Aras’ı geçti, ben geri döndüm.”

İlyas Efendiyev, Mehemmed’i sık sık hatırlıyordu, onun çok akıllı ve becerikli olduğunu söylüyordu ve eğer hayatta kalmışsa saygın bir kişi olduğundan emindi.

“Sonraları Türkiye gezilerimde her zaman bu adamı araştırıp soruşturdum. Nihayet 1990’lı yılların başlarında Türkiye’deki Azerbaycanlıların –Mehemmed Kengerli’nin, Ahmet Karaca’nın, Cemil Ünal’ın– yardımıyla kimliğini tespit edebildim. Muhaceret-teki Azerbaycan millî özgürlük hareketinin seçkin isimlerinden biri Mehmet [aslında Mehemmed - N.C.] Azer Aran.”5

İkinci nokta: “O zaman 190 numaralı mektebin 5. sınıfında okuyordum ve çok iyi hatırımda, Nevruz bayramı arifesi idi. Mektepten gelmiş daha eve girmemiştim. Mirze Feteli Sokağı’nda oturduğumuz 110 numaralı evden biraz yukarıda, Sarı Hamamın önünde mahallenin çocuklarıyla futbol oynuyordum. Biraz sonra babam Yazarlar Birliği’ndeki işinden döndü; ben de onunla birlikte eve girdim. Babam çok kaygılıydı, ninem de çok hissiyatlı olduğundan o sırada bunu duydu ve bir şey soracak edasıyla babama baktı.

Babam önce kapıya, pencereye baktı sonra neredeyse fısıltıyla: — Diyorlar ki, adam ölmüş... dedi. Ninem yavaşça:

— Nerden biliyorsun? diye sordu. Babam:

5 İlyas Efendiyev Elçin, “Şahsiyeti ve Sanatı Hakkında Bir Neçə Söz”, İlyas Efendiyev, Seçilmiş Eserleri,

(5)

— Diyorlar, güya o taraftan radyo ile haber vermişler.. Ninem titreyen parmak-larının arasına bir sigara alıp yaktı. “Adam” kimdi? Aklıma geliyor, düşündüm, belki Mir Cafer Bağırov diyorlar? Yok, Bağırov olamazdı, çünkü onun hakkında bizim evde böyle heyecanla konuşmazlardı... Kendisi de, ki Moskova Bağırov’u işten almış, ondan konuşurken artık kapıya pencereye bakmaya gerek yoktu.

Kendimi tutamadım ve:

— Kim ölmüş? diye sordum. Babam: — Git, oyna... dedi.

Ve sonra anladım ki sohbet Mehmet Emin Resulzade’nin üzerinden gidiyormuş. Daha sonraları ise öğrendim ki, o, 6 Mart 1955’te, o zamanlar bizim ulaşılmaz bir memleket olan Türkiye’de vefat etmiş. Bize haber biraz geç ulaşmış...”6

Görüldüğü gibi, Elçin’in doğup büyüdüğü ailede –İlyas Efendiyev ocağında– müphem bir muhaceret havası hüküm sürmüş. Türkiye’ye göç etme kararından son anda vazgeçen İlyas Efendiyev’in ömrünün sonuna kadar Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne dahil olmamasında muhtemelen bu havanın, bu muhalif ruh halinin etkisi vardı. Şüphesiz ki bu hava, bu ruh hali daha çocukluğundan itibaren Elçin’e de zaman zaman etki etmiş, onda Azerbaycan siyasî muhaceretine romantik bir merak uyandır-mıştı. Bu bakımdan Elçin’in Vatan Cemiyeti Yönetim Kurulu başkanı seçilmesi, bu manada doğal görünüyor.

1-6 Nisan 1991’de Bakû’da gerçekleştirilen “Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı” uluslararası ilmî sempozyumun organizatörleri arasında Nizami adına Edebiyat Ensti-tüsü, Azerbaycan Yazarlar Birliği, Azerbaycan Millî Yaradıcılık [Sanatkârlık] Kurumu, Azerbaycan Kültür Derneği (Ankara) ile birlikte Vatan Cemiyeti’ni de görüyoruz. Sempozyumun genel oturumunda “Azerbaycan muhacereti günümüzde: İşbirliği ve ilgili problemleri” konusunda bildiri sunan cemiyetin yönetim kurulu başkanı Elçin’in biraz sonra işte bu bildiri hakkında hazırladığı “Muhacir Nesiller”7 ve “Azerbaycan Muhacereti Hakkında”8 makaleleri devrin matbuatında gün yüzüne çıkmıştır. Aslında ikinci makale birincinin de konusunu bütünüyle içeriyor. Büyük ihtimalle yazar konuyla ilgili görüşlerini bir makalede ifade etmiş. Élm gazetesinin ilavesi Tarih’in yukarıda adı geçen sempozyuma adanan özel sayısı için editörün isteğiyle hacmini de dikkate alarak araştırmasının bir bölümünü, doğrudan göçmen nesillerden bahseden kısmını bastırmıştır. Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki nedense ikinci makalenin hem baş-lığında hem de metnin tamamında “muhaceret” sözü yanlış bir şekilde “mühacirat” olarak verilmiştir. Bununla birlikte birinci makalede doğru şekilde “muhaceret” olarak

6 Elçin, Seçilmiş Eserleri, C. 8, s. 13.

7 Elçin, “Mühacir Nesiller”, Tarih gazetesi (Élm gəzetesinin ilavesi), nr. 14, 6 Nisan 1991. 8 Elçin, “Azerbaycan Muhacireti Hakkında”, Odlar Yurdu gazetesi, nr. 21, Kasım, 1991.

(6)

yazılmıştır. Biz de burada makalenin adını yazarken, ondan alıntılar yaparken çağdaş Azerbaycan dilinin orfografiyasını esas alarak “muhaceret” yazacağız.

Bu makalesinde Elçin Azerbaycan muhaceretinin tarihi köklerinden bahsederken 19. asrın başlarında meydana gelen Rusya-Osmanlı savaşlarını muhaceret dalgası yaratan sebepler olarak sunuyor ve bu noktada onun konumu, bir anlamda, M. B. Mehemmedzade’nin Millî Azerbaycan Harekatı eserinde aksini bulan konumu ile örtüşüyor.9 Daha sonra Elçin biraz ihtiyatlı bir şekilde bir tez ileri sürüyor. Bu fikre göre “Bugün biz ‘Azerbaycan muhacereti’, ‘Azerbaycan diyasporası’ dediğimiz vakit bildiğim kadarıyla sohbet, esas itibari ile 20. asırda meydana gelmiş hadiseler sonucun-da vatanı terk etmeye mecbur olmuş vatansonucun-daşlarımızsonucun-dan, onların ve onların nesilleri üzerinden gidiyor.”10 Elçin’in kanaatince, Azerbaycan muhaceretini bu bakımdan dört nesle ayırabiliriz: Birinci nesil, 19. asrın sonları ve 20. asrın başlarında muhaceret edenler; ikinci nesil, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin yıkılmasından sonra muha-ceret edenler; üçüncü nesil, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Stalinizm korkusuyla vatana dönemeyenler; dördüncü nesil, esas itibarıyla Güney Azerbaycan’dan göç edenler [İran İslam devriminden sonra muhaceret - N.C.].11

Elbette Elçin’in bu sınıflandırması ilk girişimlerden biri olarak dikkate değer ve önemlidir. Sonraları ilmî edebiyatta Azerbaycan muhaceretinin aşamaları ve nesilleriyle ilgili başka fikirler de ortaya çıktı. Bunların da tahlili Profesör Haleddin İbrahimli’nin

Azerbaycan Muhacereti Tarihi adlı değerli monografisinde verilmiştir.12 Biz yalnızca şunu ilave etmek issteriz. Azerbaycan siyasî muhaceretinin esas itibarıyla 20. asır hadisesi olması hususunda Elçin’in tezini önceki araştırmalarımızda araştırmış ve yazmıştık ki, gerek 19. gerekse 20. asrın başlarında Azerbaycan muhacereti teşkilat-lanmış bir toplum değildi. İdeolojik mücadele araçlarına, matbuatına, neşriyata sahip değildi. Faaliyetleri hiçbir siyasi kurum tarafından yönlendirilmiyordu.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra ortaya çıkmış, zaman za-man gelişmiş muhaceretimiz ise daha toplu ve müteşekkil karakter taşıyordu. Çeşitli ülkelerde kendi siyasî kurumlarına, matbuatına sahipti. En önemlisi ise bu muhaceret yerleştiği ülkelerde kendi siyasî, edebî-medenî muhitini yaratmış, yetmiş yıl boyunca çeşitli vasıtalarla Azerbaycan millî harekatını devam ettirmiş, zengin ideolojik-siyasî ve edebî-ilmî bir miras bırakmıştır.13

Zamanına göre bazı tartışmalı noktalarına rağmen, Elçin’in Azerbaycan

mu-9 Mirza Bala Mehmetzade, Millî Azerbaycan Hareketi, Ankara: Azerbaycan Kültür Dernegi Yayınları,

1991, s. 160.

10 Elçin, “Azerbaycan Muhacireti Hakkında”, Odlar Yurdu gazetesi, nr. 21, Kasım, 1991. 11 a.g.m.

12 Haleddin İbrahimli, Azerbaycan Muhacireti Tarihi, Bakû: Élm və Tahsil, 2012, s. 9-10. 13 Nikpur Cabbarlı, Mühaciret ve Klassik Edəbi İrs, s. 9-10.

(7)

hacereti hakkındaki makalesi, muhaceret edebiyatı araştırmalarımızın yeni gelişim aşamasına katkıda bulunduğunu gösterir. Bu alanın karşısındaki önemli meseleleri belirginleştirmiştir.

Elçin, 1991 yılında yayınladığı “Edebi Süreç: Ölüm, ya Ölüm?” serisinin üçüncü makalesinde muhaceretimizin edebî-ilmî mirası hususunda önemli bilgiler veriyor. Azerbaycan edebiyat tarihinin yeni konseptinin hazırlanmasında muhaceret edebiyatı araştırmalarından da faydalanmanın gerekliliğini vurgulayan âlim, aynı zamanda, şu rahatsızlığını da ifade ediyor: “Burada da taraf tutmak yok, ilmî objektiflik esas alınmalıdır. Yani dün olduğu gibi okunmadan tenkit edilen yazarlar, eserler, bugün okunmadan anlatılmamalıdır. Çünkü bu da madalyonun iki yüzü olur ve yine bizim edebiyat araştırmaları ilmimizi, nazari fikrimizi çıkmazda bırakır.”14

Ahmet Caferoğlu’nun Azerbaycan Dil ve Edebiyatının Dönüm Noktaları, Abdül-vahab Yurtsever’in Azerbaycan Edebiyatında Vidadi ve Vakıf’ın Yaratıcılığı, Mehmet Emin Resulzade’nin Azerbaycan Şairi Nizami adlı eserlerini, ayrıca muhaceret edebiyatı araştırmalarının diğer örneklerini hem metodolojik prensipler hem de ilmî-nazarî seviye bakımından dikkate değer, güncel araştırmalar olarak değerlendiren Elçin doğal olarak şu kanaate varır: “Söz konusu araştırmalar ‘sosyalist realizm edebi metodunun’ idari çerçevelerinden bağımsız ilmî nazarî düşünce ürünüyle ilgilidir ve bu anlamda onların mukayeseli bir şekilde araştırılması bu yeni konseptin [Azerbaycan edebiyatı tarihinin yeni konsepti dikkate alınıyor - N.C.] işlenilmesi bakımından etkili ilmî sonuçlara yol açabilir. Aynı zamanda edebî süreci de canlandırır, ona yeni bir nefes, hava getirir.”15

Elçin, muhaceret edebiyatı araştırmalarıyla Sovyet devri Azerbaycan edebiyatı araştırmalarının karşılaştırmalı bir şekilde araştırılmasına dair tezini adı geçen makale-sinde A. Yurtsever’in Azerbaycan Edebiyatında Vidadi ve Vakıf’ın Yaratıcılığı eserini, Hamid Araslı’nın ve Araz Dadaşzade’nin uygun temel araştırmaları ile karşılaştırma konusunda birleştirir. Ve öyle bir ilginç sonuca varır: “Muhacir edebiyat araştırma-larının bu küçük defteri bizim için düne kadar ulaşılmaz ideolojik uzaklıkta bulunan basit gerçekleri açıklaması bakımından değerlidir.”16 Makale yazarı bu kanaatini A. Yurtsever’in söz konusu araştırmasındaki fikrin kısa açıklamasını esas alarak doğrulu-yor. “A. Yurtsever [aslında A. V. Yurdsever, yazar Abdül adını Türk transkripsiyonunda vermiş - N.C.], ‘Vakıf realizminin başlıca özelliği onun koşmalarına ve hemen hemen bütün muhammes gazellerine hakim olan derin ve coşkulu iyimserliktir.’ dediğinde burada bizim için yeni bir şey yoktur, lakin biz bunu okuduğumuzda ‘Vakıf İslam dinine karşı derin ve samimi inançla bağlıdır.’ (s. 35) ve bu fikrin esaslandırıldığını gördüğümüzde sanki herhangi bir adilikle karşılaşırız. Halbuki sohbet işte bu ‘sade

14 Elçin, Seçilmiş Eserleri, C. 6, s. 544. 15 a.g.e., s. 544-545.

(8)

gerçeklerden’ gidiyor. Yetmiş yılın beslediği çirkin klişe hayret ediyor: Nasılsa Vakıf bir taraftan realisttir, diğer taraftan ise ‘derin ve samimi duygularla’ İslam’a bağlıdır. Çünkü bizim edebiyatşinaslığımızda, bazen en iyi örneklerde bile realizm ile din birbiriyle karşı karşıya getirilmiştir!”17

Azerbaycan muhaceret edebiyatının araştırılmasını ve edebî sürece dahil edilmesini edebiyat araştırmaları ilmimizin ve edebi tenkidimizin önemli görevlerinden biri olarak ileri süren Elçin, aynı zamanda, geçiş devrini yaşayan toplumlar için karakteristik olan söylemleri ve hisleri, onların daha çok olumsuz sonuçlarını göz önüne alarak yazıyordu: “Duygulara yenilmeden muhacerette ne yazılmışsa hepsi mükemmeldir! Bazı ilkelerle değil, objektif ilmî-nazarî kriterlerle yapılan araştırmalar sonucunda halkımızın uzun süre ayrı kaldığı manevi serveti, tabii ki özüne döndürülmelidir!”18

Elçin bu fikirlerini kaleme aldığı zaman 1991 yılının Ağustos ayı idi. Daha Azer-baycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı hakkında anayasa tutanağı kabul edilmemiş, bağımsızlığımız dünyaca tanınmamış, ülkemizde basın özgürlüğü egemen olmamıştı. Lakin bütün kaygılara rağmen bu büyük aydının rahatsız olduğu şeylerin temelsiz olmadığı tasdik edildi.

Tam yirmi yıl sonra 2011 yılının Ağustos ayında Yaşar ile “Edebiyat Sohbeti”nde Elçin yeniden muhaceret edebiyatının tetkiki problemlerinden aynı heyecan ve aynı endişelerle söz eder: “Sovyetler Birliği çöktü, bağımsızlığımızı yeniden kazandık, muhaceret edebiyatını aracısız okumak, öğrenmek imkânımız oluştu ve buna bağlı olarak da muhaceret edebiyatına taraflı tutum, ezbere hikâyeler anlatmak modası açıkça kendini göstermeye başladı. Şimdi Elmas Yıldırım’ı ele alalım. O, vatanında bin bir zorlukla çaresiz kalmış ve vatanından ayrı muhacir hayatı yaşamaya mecbur olmuş yetenekli bir Azerbaycan şairidir. Ancak bazen öyle makalelere, düşüncelere denk gelirsin ki ölçü kaybedilir ve Elmas Yıldırım 20. asrın neredeyse en büyük şairi olarak takdim edilir. Yahut A. Caferoğlu, ya da M. B. Memmedzade bizim en büyük alimlerimiz olarak değerlendirilir. Artık bu hisse kapılmak, ölçüyü yitirmek değil duruma göre davranmaktır.”

Bizim için oldukça hoş ve rahatlatıcıdır ki bu eleştirel görüşlerden sonra Elçin daha genç (27-29) yaşlarımızda (1995-1997) kaleme aldığımız ancak ekonomik neden-lerden dolayı 2003 yılında yayınlayabildiğimiz Muhaceret ve Edebî İrs monografimiz hakkında takdir edici fikirler söylemiş, eseri kıymetlendirmiştir.

Genellikle, Yaşarla “Edebiyat Sohbeti”nde Elçin’in muhaceret edebiyatımızın araştırılması problemleri ile ilgili söylediği fikirler onun bu alanı daima dikkate aldı-ğını konu ile ilgili yazılanları düzenli olarak takip ettiğini ve yeri geldikçe bu konuda

17 a.g.e., s. 545. 18 a.g.e., s. 546.

(9)

nüfuz sahibi olan âlim-eleştirmen fikirlerini topluma ulaştırmak ihtiyacı duyduğunu gösteriyor. İşte bu bilimsel ilgi ve manevi ihtiyaç Elçin’i 1980’lerin sonlarından itiba-ren muhaceret edebiyatı araştırmalarımızın problemleriyle profesyonelce uğraşmaya sevk etmiş ve yukarıda yazılanlardan da anlaşıldığı gibi, görkemli yazar, eleştirmen ve edebiyat alimi, bu sahanın da gelişiminde önemli rol oynamıştır.

KAYNAKLAR

Borev, Yuri, Эмигрантология, “Русское зарубежье: приглашение к диалогу” (сборник научных трудов), Калининград: Изд. КГУ, 2004, стр. 6-7.

Cabbarlı, Nikpur, Mühaciret ve Klassik Edebî İrs, Bakû: Élm, 2003, 172 s.

Elçin, İlyas Efendiyev, “Azerbaycan Muhacirəti Hakkında”, Odlar Yurdu gazetesi, nr. 21, Kasım 1991.

, “Muhacir Nesiller”, Tarih gazetesi (Élm gazetesinin ilavesi), nr. 14, 6 Nisan 1991. , “Şahsiyyəti ve Sanatı Hakkında Bir Neçə Söz”, İlyas Efendiyev-Seçilmiş Eserleri, 7

cilttə, 1. Cilt, Bakû: Çinar-Çap, 2002, s. 32-33.

, Seçilmiş Eserleri, 10 ciltte, 6. Cilt, Bakû: Çinar-Çap, 2005, 582 s. , Seçilmiş Eserleri, 10 ciltte, 7. Cilt, Bakû: Çinar-Çap, 2005, 570 s. , Seçilmiş Eserleri, 10 ciltte, 8. Cilt, Bakû: Çinar-Çap, 2005, 554 s.

Elçin’le Edebiyyat Sohbeti (Yaşarın halk yazıçısı Elçin’lə müsahibəsi). Bakû: Təhsil, 2012. İbrahimli, Haləddin, Azerbaycan Muhacireti Tarihi, Bakû: Élm ve Tahsil, 2012, 372 s. Mehmetzade, Mirza Bala, Milli Azerbaycan Hareketi, 2. bs., Ankara: Azerbaycan Kültür Derneği

Yayınları, 1991, 240 s. (İkinci nəşr).

Suchanek, Lucjan, Литературоведение и культурология, Sborník prací filozofické fakulty Brněnské Univerzity studia minora facultatis philosophicae universitatis Brunensis, 2005, nr. 8, s. 127-132.

Referanslar

Benzer Belgeler

2547 sayılı Kanunun Ek 11. maddesine, Kasım 2014 tarihli, 6569 sayılı Kanun- la eklenen fıkrada kaynak aktarımı konusundaki yasal boşluk giderilmiştir. Fıkraya

Merhum Şükrü ve merhume Fitnat Burak'ın oğlu, merhu­ me Zehra Tuğgaç'ın kardeşi, Güzin Ergüven ve Dr.. Nihat Burak'ın

Enerji Kaynakları kitabı toplam olarak 354 sahifeden oluşmaktadır ve üç ana bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümde maden kömürünün ısı, enerji ve ham madde kaynağı olarak

Bu türden geniş bir vergi tabanına sahip olmasalar bile küresel düzeyde gelir kaynağı olabilecek ve böylece global kamusal malların finansmanında kullanılabilecek

Benzer bir örnek 893 m, yüksek- liğindeki tepenin batısında yer alan isimsiz derede de gözlen- miştir (Şekil 4), K32D yönelimli bu çatlakların önemli bir eğim adm

17 Kasım 2016 tarihinde Azerbay- can Millî İlimler Akademisi (AMEA) Folklor Enstitüsünü, halk bilimci Hay- rettin İvgin’le ziyaretimiz sırasında bize armağan edilen

Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı döşenirken Britiş Petroleum şirketi tarafından gerçekleştirilen eylemler daha önce de ciddi olarak protesto ediliyordu?. 2004 Kas

Bakü’nün sanat nabzını tutan birçok aydın bugün bu güzel mekânda edebiyat meclisine katılmak için yavaş yavaş parkta toplanıyorlar.. Sonbahardan kalma bu güzel