'
t t t u a i*
BİR ALTIN AÇKI YİTİRDİK
ÖMER ASIM AKSO Y
Dil Kurumu ailesi iki yıldan beri büyük değerler yitirdi: Seha Meray, Dehri Dilçin, Agâh Sırrı Levend, Baltacıoğlu, Ceyhun Atuf Kansu, Cahit Öztelli. . . ve 12 Eylül 1979 günü (iki yıl önce Meray’m öldüğü gün) Dila- çar.
Dilaçar, bu ailenin yaşça da, başça da en büyüklerinden biri idi- Agâh Sırrı’dan bir yaş küçüktü. Ondan bir yıl sonra öldü- İkisi de şu “fani dünya”- da 84 yıl konuk oldular.
Dilaçar, Türk Dil Kurumunun kurulmasıyla birlikte, Atatürk’ün buyruğu ile bu Kurumda işe başlamış, ölümüne değin başuzmanhk göre vini büyük bir yetki ile yürütmüştür.
Atatürk onu Birinci Dünya Savaşında Filistin Cephesinde tanımıştır. Büyük komutan, kitaplarını silahından ayırmayan bu yedek subayın neler okuduğunu incelemiş, kendisiyle konuşmuş, izlenimlerinin ne denli o- lumlu ve derin olduğunu, on altı yıl sonra (1932’de), onu Türk Dil Kuru ntunda çalışmaya çağırmakla göstermiştir.
Yanılmıyorsam, o sırada Dilaçar Bulgaristan’da yükseköğrenim yap makta idi- Öğrenimini yarıda bırakarak Atatürk’ün verdiği görevi üstlendi ve Birinci Türk Dil Kurultayında (27 Eylül 1932 günü) “Türk, Sümer ve Hind - Avrupa Dilleri Arasındaki Rabıtalar” adlı, çok beğenilen bir tez okudu- Başlayış o başlayış.
Dilaçar, öğrenimini yarıda bıraktı, ama bilgisini yarım bırakmadı. Ölçülere sığmayan okuma ve araştırma tutkusuyla yalnız yurdumuzda de ğil, dünya Türkologları arasında da kendisine büyük ün kazandıran bir bi lim aşamasına yükseldi. Türk Diline Genel Bir Bakış (1964), Dil, Diller, Dil cilik (1968), Kutadgu Bilig İncelemesi (1972) adlı yapıtları, bilimsel gücünün
kanıtlarıdır-Çok çalışkandı ve görevine titizlikle bağlıydı- Pek hızlı okur, okuduk larım da unutmazdı- İncelemesi için kendisine verilen yapıt üzerine, hemen ertesi gün uzun ve gerekçeli rapor getirdiği çok olmuştur. Öyle ki insan, böyle bir incelemenin bu kadar kısa zamana sığmayacağını düşünerek işin baştan savma yapıldığı kuşkusuna kapılırdı. Ama sayfalarını belirterek ra poruna geçirdiği alıntılarla ilgili eleştirileri okununca, bu kuşkunun ne denli yersiz olduğu anlaşılırdı.
Başta İngilizce olmak üzere Fransızcayı, Almancayı, İtalyancayı, İs- panyolcayı, Rusçayı, Bulgarcayı, Ermeniceyi ve daha bilmem neceyi
bilir-198 B ÎR ALTIN AÇKI Y İTİRD İK
di- Dil konularıyla ilgili olarak yabancı ülkelerde çıkan yazıları, kitapları izler, Türk Dil Kurumu Kitaplığı için satın alınması gerekenleri bildirirdi. Bunlardan Kurum Kitaplığında yararlanabilirken birer tane de kendi ki taplığı için satın alırdı. Dil Kurumu Kitaplığı, bu konunun dünyada sayı lır kitaplıklarından biri olduğu halde, Dilaçar, Kurum kitaplığında bile bulunmayan kitaplar edinmiş, kesikler biriktirmişti. Geçen yıl, Harf Dev- rimi’nin 50- yıldönümü dolayısıyla Dil Kurumunun düzenlediği sergi, onun özel koleksiyonu ile zenginleştirilmişti.
Dilaçar, Atatürk’ün âşıkı idi. Atatürk’ün de ona ne denli değer vcr- ği, Dilaçar soyadını armağan etmiş olmasından anlaşılır. 1932’den sonra Atatürk’ün, Türk dili üzerine sempozyum niteliğini taşıyan, akşam sofra larına o da çağrılırdı. Çalışmalar, yazın Dolmabahçe Sarayında sürerdi. Dilaçar’ın bu toplantılardaki görüşmeler ve Atatürk’ün ileri sürdüğü dü şünceler üzerine çok değerli anıları vardı. Bunları yazdı mı bilmem.
Geniş kültürlü bir kişi idi; “ayaklı kütüphane” idi- Başı dara düşen ona koşardı- Yardımı, o denli ayrıntılı olurdu ki verdiği bol bilgi içinde, sorunun beklenen kısa yanıtı sanki erirdi. Bu durumu canlandıran bir ben zetmem vardır. Dilaçar da Dil Kurumundaki başka arkadaşlarım da bu benzetmeyi benden birkaç kez dinlemişlerdir: Dilaçar’a “yanı başınızdaki havuzdan bir bardak su verir misiniz?” dersiniz. O, öyle yapmaz. Önce kırk metre derinliğinde bir kuyu kazar; sonra, kuyudan bir kova su çekip size uzatır.
Agop Dilaçar -doğuştan “ırkı” ve dini ayrı da olsa- Türk ve Müslü man kültürlerini özümsemiş, Türk yaşamış, Türkçü yaşamış ve Türk diline emek verenler arasında önemli bir yer almıştır.
Bu yazı, onun ne yaşamöyküsünü ne de bilimsel çalışmalarını anlat mak için yazıldı- Bu yazı, ölüm haberinin ilk saatlerindeki üzgünlükler arasında beliren bir panoramadır.
Ölüm, -hele 84 yıl yaşamış olan birinin ölümü- ne denli doğal olursa olsun, ölen, yeri kolay kolay doldurulamayacak bir bilim adamı ve 38 yıl lık bir arkadaş ise, Görevli Melek nasıl acımasız ve kıyıcı görünüyor!
T E Ş E K K Ü R
Kurumumuz Başuzmanı, değerli dil bilgini A. Dilaçar’ın ölümü dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız Sayın Fahri KORUTÜRK, Cumhuriyet Senatosu Başkanı Sayın Sırrı ATALAY, Başbakan Sayın Bülent ECEVİT, Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr. Tahsin Ö Z G Ü Ç , Elazığ Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof.Dr. Orhan ACIPAYAMLI, Kurumumuza başsağlığı telgraflarını göndermişlerdir.
Kurumumuz adına kendilerine teşekkürlerimizi sunarız.
T Ü R K D İL K U R U M U
Taha Toras Arşivi