• Sonuç bulunamadı

[Servet-i Fünun dergisinin 28 Mart 1940 tarihli 2275 numaralı sayısından bir parça]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Servet-i Fünun dergisinin 28 Mart 1940 tarihli 2275 numaralı sayısından bir parça]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t I I

'Ş js / o )

lak bir faaliyetle tekâmülünü takib eyliyor. Ve zannediyorum ki bu su­ retle gençlikten gençliğe intikal ede­ rek ve Mç bir am aya uğramaksızın yasayıp gidecektir.

20 Temmuz 1910 Viyana

Recaizade Ekrem

Üstadın bu mektubundaki sa­ tırlar, elli yıl sonraki gazete­ cilik rolümüzü keşfedip haber ver­ miş olmalarından dolayı büyük bir ehemmiyeti haizdir. Eecaizade- nin hâtırası tekrar derin sevgi ve hürmetle tekrarlarız.

İşte bugün Servetifünun gene gençlik ve yeni rıesili toplanmıştır

P?*-ve biz onlarla iftihar ederiz.

Servetifünunun sadık ve devamlı yardımcısı Mahmud Sadık merhum

İki büyük üstaddan sonra Servetifünun’a başlangıcından baş­ lamak üzere yazı arkadaşlığı eden­ ler Nabizade Nâzım ve Mahmud Sadık, Ahmed Rasimdir. Mahmud Sadık Servetifiinun’a gazetenin intişarile beraber başlamış ve siya­ sî mecburiyetle Kudüse tahrirat müdürlüğüne gidinciye kadar arka­ daşımız olmuş ve Kudüsten avde- tile beraber tekrar gazetenin başı­ na geçmiş, meşrutiyede kadar (1908) asla ayrılmamıştı. Meşrutiyette Servetifünun’ u gündelik yaptık, arkadaşımız gene Mahmud Sadık’ tı. Umumî harpte çıkan günlük gazetelerimizi hep o yazdı. Kendi­ sine karşı olan bağlılığımız son derece samimî ve kardeşlikten fazlaydi. Vefatından evvel bize yazdığı mektubu aşağıya naklet­ mekle onun güzel bir hâtırasını saklamış oluyoruz.

Mahmud Sadık’ın mesleğe gir­ diğinin ellinci yılında kendisine Değirmetıdere’den şu telgrafı çek­ miştim :

Kırkbeş senelik dostum Ahmed İhsan senin mesleğe girdiğinin o Önci senesini alkışlar.

Kendi el yazısile bana şu ceva­ bı gelmişti:

Kızıltoprak 2/7/30

İki gözüm İhsancığım

Değirmendert'den telgrafını al­ dım. Pek derin bir teessür ve haz duydum. Seninle kırkbeş senelik dostluğumuz hayatta en büyük tesel­ li ve iftiharımdır. Kemali iştiyakla ellerini ve gözlerini öperim canım kardeşciğim.

Mahmud Sadık

Servetifünun’un kuruluşunda Ahmed Rasimin arkadaşlığı devam- lıydi. Sonra kendisi Tercümanı Ha- kika, Saadet gazetesine devama başladı ve edebî kiraat kitablarile romanlar yazıyordu. Böyle olmak- laberaber Ahmed Rasim Servetifü­ nun hayatında çok kıymetli bir mevki sahibidir ve kendisini Ser­ vetifünun unutamaz. Ahmed Ra­ simin 1932 vefat haberi Dolma- bahçede Atatürk’ün yemek sofra­ sında almıştık. Atatürk Ahmed İh­ san Tokgöz’e Ahmed Rasim’in ce­ nazesinde hazır bulunmasını emir buyurmuşlardı. Ahmed İhsan Tok- göz bu acıklı fakat çok şerefli vazifeyi Heyeli adada Ahmed Ra- rasimin defninde ifa eylemiştir.

Vf

Şimdi Edebiyatı Cedidenin te­ meli Tevfik Fikret’ ten ve ona verilecek büyük tazim hürmet ve

mevkiinden bahis sırası gelir. Tevfik Fikreti Servetifünun’a Recaizade Ekrem getirdi ve Servetifünun’da Edebiyatı Cedide adiyle kurulan edebî hareketi Recaizade Ekrem kurdu. Tarihi vak’a şöyle olmuş­ tur .

Recaizade Ekrem Bey «Şemsa> isminde bir ufak eser neşretmişti. «Servetifünun> da bu yeni kitab hakkında, şakirtten muallime karşı mevcut muhabbet hissile birçok satır yazmıştı. Abdülhamidin mat­ buat azmanı olan Baba Tahir ise, neşretmekte olduğu « Malûmat » risalesine üstad Ekremin eserini baştanbaşa, nakledivermişti. Baba Tahir gibi bir adamın mecmuasın­ da «Şemsa» nın intişarından çok müteessir olan Ekrem Bey bize bir mektub gönderdi, «Seıvetifü- nfln»un 248 ve 30 Teşrinisani 1311 tarihli nüshasında çıkan bu mek- tubdan şu satırları alıyoruz:

Malûmi valâlarıdır ki gazetelerin birer türlü meslekleri olmak iktiza ettiği gibi birer güne ahlâkları da bulunmak tabiidir. Bir gazetenin mesleği nevi ve mahiyeti mündere- catile taayyün eder, bu göz önünde bir şeydir, bunu herkes anlıyabilir. Ahlâk ciheti ise şunun bunun şa­ hıslarına, hukuklarına müteallik ah­ val ve muamelâtının hakayıkınd ıttılâ ile bilinir.

(Şemsa) namile ahiren neşretti­ ğim eseri naçizi «Musavver Malû­ mat» risalesi bu defada kâmilen neşredivermişlir.

İdare buyurduğunuz *Servetifü- nun ise hiç bir mecburiyeti yok iken (Şemsa) nm intiba ve intişarım be­ yanatı lıasbiyeden olmak üzere ilâna himmetle beraber eseri değerinden belki pek çok ziyade senalarla takdir dahi buyurmuştur.

“ Malûmat,, risalesinin muvafıkı hakku insaf ve nezaket olmıyan mu­ amelesinden pek de müteessir olma­ mıştım. Fakat “ Servetifünun „ un şu lütfü dilnüvazanesi bendenizi mah- zuz ve minnettar eyledi. Birinciy karşı hasbelmeslek ihtiyar ettiğim sükûtu İkinciye karşı da idame te­ mek büyük bir kadımaşinaslığı, bü­ yük bir hissizliği miiş'ir olacağı için bunu kabul edemediğimden, zatı va- lâlanna şu satırları yazmağa me- bur oldum.

(2)

Besim Ömer

Akalın’ın

s

mektubu

j * 1 ^

V 4

r v -7 ^ l - e ^ ^ L ' y v l r / * / > ' o*1* f > ¿ i /t*" * r ■ ' ' f1 ' ■> • * S /J < l A s ' J y ^ } ' < ( - ^ ' \ . 4fj J * & S ' k . s » , y - ' ¿"fl> <v V ~ -'•' u > i- p l- ^ - ¿ i v/r;> « 4 ^ ç /v 1 Ğ - ^ - l

'-•^tA ' -*^V t r^-- i / 0 1 <2Aa^ ? <2A*? c -v»- U *j1 < 3 A s s / ^ * s ~ s /-t/^>

<-? kj5 * 1 ^ c •s v^ î / j j / ^ Â p a j / y t s / s y . < a r y < X * " f Q y K ^ CA,t, ^W ^ ¿ '/ ¿ ’ ¡¿t ^ ( jV' y / < <?Af* e*# < /-'"" C «H> <5>^ ' \ /a} aP p

j\X A

r a L - - v1 1 / '<^ S / * J i (A ** ¿P p\ A>y‘* } ^ - „1—0 W t t ^ ( * [ V r ,

A

s

e)< j —« v 'A . y u ^ ' ^ « r t U" V * J o r f . c h a

> # //& jk /^ ^ ^¿’

¿K■

$ .$ & *’'

t^ ' ^

^ y-y-A ? s ' / İP jP (yyjzfC^fs t ^ ^ O y .y * aA fQ - J* [■ J / M , \ • -* *■/'•’ ■ • „ ” L f ’ ~ * ' ~ ' / / , y ' ¿ j { l A ^ / j ’ ı / î cJ / ^ ^ j i > y w V * nAa C r ^ ^ y

t'^vO!<*“'tV>'<iA y y > *>

Z t-,,3 ?

’J / c S S ,\ a r

y s - ^ ıjV f • s^aJ cA 5- l < ? S S ^ rs ? ^ ÜfBfe o&’ w * ^ , y V f X t a t ^ v y < Z 4 f/v t

f;X & tP y A * y j j P J •-«*—^y l' ■¿U*kfe-t f> / *>^T~

A ' ^ ' * ' • * r ' -

-0^A*lS-<jL^y cA»yy /* * * — rs p ? / n)CzP <Z~ASj^ uy

f ^ /, ( . ¿V J A ?Jf? a S l~ û > v J » ' A ^ y ^ < - ^ Z A /J d C M / p ' r ^ y ^ e? !s 's * y t - O ı y t » * f /* y ^ * / / ‘A A > r - T j f s * ı / / ^¿> 'S . ^ ^ *' .

«y

J j & Z s ?

C f

« V >

»<S\^\,<t '

s \ „ y - r '

oJ>

r 'A J ? a - \ ' ' . * ' ' ' ^ - ' <

& //? ? >

(3)

B e s i m Ö m e r A k a l ı n’ı g ö z y a ş l a r ı a r a s ı n d a

t o p r a ğ a b ı r a k ı l d ı

Geçen salı günü hayata gözlerini yuman Servetifünunun en eski ve sadık dostu General Prof. Besim., Ö m e r Akalın gençliğin ve bütün münevverlerin gözyaşları arasında ebedî medfenine defnedildi.

Yukarıda, merhum General Profesör Besim Ö m e r Akalın’a yapılan büyük cenaze merasiminden iki intiba görüyorsunuz.

A h ! insanlar hakşinas, muame- leşinas, kadirşinas, hadşinas olsalar­ dı beyinlerinde cereyan eden ve gene kendilerini rahatsız eyliyen tecavü- zata, muarezat ve münakaşata hiç mahal kalmazdı! Eayfaki emrazı ağraz ile malûl olan nev'i beşere bu saadet nasib olmamış ve olmuyor!..

28 Teşrinisani sene 311

Recaizade Ekrem

Ekrem Beyefendi bu mektupla­ rın intişarından sonra «Servetifü­ nun» ile alâkasını çok samimî hale getirmişti ve bir karakış akşamı, yeni idarehanemizi ziyaretlerde şereflendirmişlerdi.

1312-1897 senesine tesadüf eden bu kış ziyaretinde Ekrem Bey yalnız değildi. Bakışı çok kuvvetli, iri vücutlu, gayet sevimli çehreli bir delikanlı ile beraber gelmişti. Çok sevdiğim üstadın ellerinden öptüğüm zaman delikanlıyı göste­ rerek :

— Size Tevfik Fikret Beyi ge­ tirdim. Kendisi benim çok sevdi­

ğim müstait bir gençtir; «Mekteb» filan gibi bâzı mecmualarda eser­ leri de çıktı. Fakat ben istiyo­ rum ki, Tevfik Fikret Bey Serveti- fünun’un olsun !

Kararı derhal vermiştik. Büyük üstadın işareti veçhile Tevfik Fik­ ret Bey Servetifünuu’un tahrir ve tashih işlerini kabul eylemişti ve ben ona münderecat hususunda bütün salâhiyetleri vermiştim.

Bu mülâkatta «Edebiyatı Cedi­ de» mahfili kurulmuş oluyordu. Artık haftada üç dört defa üstat Ekrem akşamları bize uğruyordu. Tevfik Fikret Bey muntazam de­ vam ediyordu ve her gelişinde de onun arkadaşları artıyordu. Serve- tifüuun’ a daha evvelden alâka gösteren Cenab Şebabettin, Ke- malzade Ali Ekrem, şair Safa, Halid Ziya, Siret, Süleyman Paşaza­ de Sami, Reşit Bey, Melımed Reuf, Doktor Suat, Süleyman Nazif, Hüseyin Cahit, Cavit, Şuayp, Ah- med Hikmet, Hüseyin Kâzım Edebiyatı Cedide ailesini kuruyor­ lardı ve hepsinin yanında, bu ulvî

irfan gemisinin kaptanlığını üstat Ekrem yapıyor, Tevfik Fikret Bey geminin nazik, narin ve idaresi güç makinalarını fevkalâde meha- haretle işletiyordu. Çünkü Tevfik Fikretin hünerli ve temiz ellerinin sürüldüğü herşey mutlaka parlar ve yükselirdi.

Edebiyatı Cedide ailesi içinde büyük mevki kazanıp ta bugün dünyaya veda etmiş olanlardan Sami Paşazade Sezai’yi, Cenab Şehabettiıı’i, Mehmed Reuf’ u Ah- med Şuayb’ı, Ahmed Hikmet’i, Saffeti Ziya’yı Süleyman Nazif’i derin sevgi ve saygıyla yadederiz.

Servetifünun arkadaşlarımızın eski ve yenilerinden gelen yeni mektublan da sırayla neşre­ diyoruz ve gazetemize gösterilen bu teveccühten dolayı ölçülmez ve tarif edilmez bir iftihar ve saadet duyuyoruz.

309 — Servetifünun — 2275

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkeş’ Sema Bingöl ECER - Zeynep ÇETİNKAYA MHP Lideri Alpars­ lan Türkeş’in Yaşar Kemal’i “PKK’ya arka çıkmakla” suçlaması ka- moyunda yeni bir tartış­

Kendi açısından sinema ve tiyatroda yönetmenliği kar­ şılaştıran Macit Koper, tiyat­ ronun çok daha kolektif bir sa­ nat dalı olduğunu belirtiyor:.. “Tiyatroda

Ama bu kuşağın İz­ lenimci görüşten etkilenerek bir tür akademik ve yerel niteliğe dönüşen ve geniş bir sanat­ çı kesiminin somut bir görünüşe, figüre bağ­ lı

• stanbul Radyosu sanatçısı Alaettin Aday'ın radyoda- ■ ki işine son verilm esi üzerine İstanbul Radyosu sa- * n a t ç ıla r ı kendi aralarında imza

Merkezden binlerce kilometre uzak vilâyetlere malik olan Osmanlı İmpara­ torluğu için demiryolları, bunlar üzerinde gerek hâkimiyeti temin ve gerek daimî

Ertesi gün toplu bir halde Beyoğlu Belediye bina­ sında İstanbul kumandanı Refet Paşa' ya mülâki olduktan sonra hep bir ara­ da Topkapı sarayına geçerek

Kalbin asli görevlerinden olan tefekkür ve teslim sonucu oluşan manevî arınmadan uzak kalan kimselerin sahip olduğu bu olgu, bir anlamda aklın işlevini yitirmesi sonucu ortaya

Kitaptan öğrendiğimize göre Çin ve Hint kuk­ lacılığı ile Türk kuklacılığı arasında doğrudan doğruya bir bağ bulunmakta­ dır.. Kitap o şekilde