flVETİ
HAYIR
OKTAY AKSAL
L Berk
ve
İstanbul
t E ir köşede iki emekliyi tavla başında, kahveci ço rağını radyoda Arap havalan ararken, şair arkadaşımı sn dipteki masada sigarasını tüttürürken görürdüm. Bir sandalye çeker dostumun son şiirini dinlerdim. Savaş tan. yoksulluktan, hürriyetten bahseder, kahvenin en dumanlı köşesinde saatlerce VVhiîmann’dan, Pöguy’den, Eluard’dcn mısralar okur, iyi günlerin geleceğini umut eder, insanların hürriyetlerine kavuşacağına inanırdık.»
İlhan Berk'ti bu öyküde adı geçen şair arkadaş... öyküler, gerçekten, yaşamdan, çoğunlukla kendi serü venlerimizden birer parçaaır. İşte otuz üç yıl önce yaz dığım «Şehrin Işıkları Söndü» öyküsü... ilhan Berk'!» yaşadığımız o 1943-44 günlerini yaşatan, yansıtan bir anı yaprağı sanki... İlhan Berk Giresun’da İlkokul ö ğ retmeniydi, Ankara’ya gitti, Gazi Eğitim’« : tatillerde İs tanbul'daydı. aramızda; çıkardığımız dergilerin baş köşesinde, şiirleriyle, durmaksızın yenilikler, değişik tod lar arayan beğenisi, oydınlıklar ardında yürüyen, bizleH de yanına alıp oralara doğru götürmeye kalkışan can lılığı İle...
«İstanbul» kitabı... 7S44‘d# yayınlanan uzun dize« İstanbul şliri-ki «İstanbul» kitabının öncüsü şiirlerdendir- «işts kurşun kubbeler şehri istanbuldasm — Yağm ur at tında bir adam sallanır durur sehpada — Bir mavi gök göigesi gözlerinin üzerindedir» diye başlar; «Ellen arka sında bir adam köprünün ortasında durur — - Nereye baktığı belil olmaz — Ben gökyüzünü, parkı, beyaz sa rayları seyrettiğini söyleyebilirim — Bu şehir aşktan değil şehvetten düşüp gebermeye hazır — Genç oros pular, ölü padişahlar, hastalar şehri — Rezil İstanbul» diye biter... Sonradan bu şiir uzadı, genişledi, büyüdü, derinleşti, koskoca bir kitap oldu. İlk kez 1947‘de ya yınlanan, yeni basımı da bu günlerde yapılan «İstanbul Kitabı» vanl...
O günlerde İstanbul'u dolaşır dururduk. Karartma gecelerinde bile sigaralarımızın aydınlığında bulurduk yolumuzu. Sinemalar, kahveler, çarşılar, vapurlar, kıy» gazinoları, İşyerleri... Ilhan Berk, o sırada Plerre Hamp’ı keşfetmişti, övle yapardı, keşfederdi yazarları, durup du rurken, birdenbire. Yûksekkaldırım’dakl Madam’ın eski ki taplar dükkanında yıpranmış bir kitabını bulmuş Hamp’- ın... «La Peine des Hommes» adlı romanları, öyküleri bir bir okudu, hangisini bulduysa, çizerek, benimseyerek, özümseyerek. Hamp da, insanların çalışmalarını gözlem lemiş. demiryolu, gemi, fabrika adamlarını anlatmış, İn san emeğinin şiirini yazmış bir bakıma... «İstanbul» şiir lerinde emeğin, emekçilerin, kısacası elleri kolları İle ça lışan. ekmeğini çıkaran İnsanların, yani yoksul halkın baş köşeyi almasında Hamp’ın etkisi vardır dersem yan lış olmaz. Zaten Whitman’ın da yoksul halkın şiirini yaz dığını da düşünürsek, 1940’ların Ilhan Berk'lnln, hem kendi yaşamından, hem sanat alanındaki İlk etkilemeler den oluşturduğu şiirin niteliği, kaynaklan İyice ortaya çıkar. Berk sabah yollara düşer, güneş yeni doğarken sokaklarda, köprülerdedir, İnsanlara bakmaktadır: «in sanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ov — insanlar sırt sır ta omuz omuza verip durmuşlar — Boyunlan bükük — Yorgun kiril kederli durgun — Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor — ■ Bir onda şehrin dört bu cağına akacaklar — Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi — Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacak — Be nim onları birer birer çalıştıkları yerlere götürüp bıraktı ğım olmuştur — Hepsi dar kapanık yerlerde sıkıntılı İş lerde çalışırlar — Hepsi dellglbl severler yaşam ayı»...
«Biliyorsun bu kitabın ilk bölümünü birlikte yaz dık» diye yazmış İlhan Berk sungu olarak... Birlikte yaz madık, oma bir çok bölümünü birlikte yaşadık, daha doğrusu pek çok yaşam parçalarını paylaştık. Kimse başka birinin yaşamını tıpkısı tıpkısına yaşamaz. Ilhan' la gezerken, görürken, konuşurken de. o 'ozan bakışı'nı sürdürüyordu, bir birikimi damla damla İçinde topluyor du. İlk kitabı sayılır 'İstanbul', daha önceki kitabı sayıl mazsa... 'İstanbul’dan sonra bir kaç yıl sustu, şiirleri ni pek göremedik, sonra 'Günaydın Yeryüzü» İle görün dü yine, yıi 1952... O yıl 'Vatan' gazetesinde şöyle yaz mışım bu kitap dolayısıyla: «Birkaç yıldan beri susan Ilhan Berk'in ‘Günaydın Yeryüzü' kitabı şairin yeni bir merhalesini gösteriyor. Ilhan Berk, şiirin sadece bir muhteva işi olmadığını artık anlamış görünüyor» Sanki İstanbul şiirleri yalnız muhtevadan ibaretmiş! Şimdi bir kez daha anlıyorum, o uzun, o düzyazıya pek benze yen, oma düzyazı olmayan dizeler, biçim açısından da sağlammış... Yoksa bugüne aynı tadla, güzellik duygu- suyle, etkileyicilik gücüyle kalır mrydı?
«İstanbul'u, 1940’ların, İkinci Dünya Savaşının bü yük karışık kentini, Insanlarıyie. özellikle küçük, çalı şan insaniarıyle tanımak İsteyenler İlhan Berk’in 'İstan bul Kitabı'nı okusunlar. Görecekler kİ İstanbul hep o İs tanbul! Daha kalabalık, daha büyük, ama hep öyle kurşun kubbeler şehri, 'rezil' İstanbul!...