• Sonuç bulunamadı

Faruk Nafiz'i de kaybettik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Faruk Nafiz'i de kaybettik"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

e>.

F A R U K N A FİZ 'İ D E K A Y B E T T İK

■ Ö i f l î E M G Ö Ç G Ü M ■

S

amsun vapuru ile yaptığı d â h ili gezi sırasında aramızdan ayrılarak ebedî yolculuğuna çıkan «Han D uvarları» şâ irim izi, 11 Kasım 1973 Pa­ zar günü toprağa verd ik.

O Faruk N afiz kİ, —soya.hna yaraşacak şekil­ de— Çamltbel kadar hayat dolu idi. Y aşın ın verdiği olgunluğun altında, dipdinç, cıvıl cıvıl bir ruh taşı­ yordu. Bahar sabahları kadar taze gönlüyle yazdığı m ısraları yıllarca hafızalard an silinm eyecek değerde­ dir.

1967 y ılı M ayıs ayında, m eftunu birkaç arkada­ şımla birlikte şâ irim izi, A rn avu tkö yü 'n deki evinde zi- yâret etm iştik. Hoşsohbet v e nüktedân bir zât idi. M uhakkak ki espri hayatının mühim bir tarafını teş­ kil ediyordu. D il, elinde h er türlü atraksiyona müsâit bir oyuncak olmuştu ve onunla istediği gibi oynuyor­ du. Kahvelerim izi içtikten sonra; «ziyâde olsun!» de­ dik. V ay, biz m iyiz bunu sö yleyen ? M erhum: «El­ bette . ziyâde olacak efendim , elbette ziyâde olacak! Zirâ, ziyâde zâid'den g elir. Zâid ise bilindiği üzre, fazla , artık dem ektir. O hâlde sîzler kahve ile iktifa etm ediniz. G erisi g e lsin , ikram edilecek artsın, ziyâ- deleşsin istiyorsunuz. Çünkü bu, o dem ektir.» dedi.

Orhan Vardar : Vezirağa Su Kemeri (İzmir)

Aradan bir iki dakika geçmişti ki, muhterem kızları ellerinde p3sfa ve çay tepsisi ile görünm esinler m i? Hepim iz şaşkın şaşkın onları da y iy ip , içtikten sonra üstâd gözlerini bize çe virerek: «Var mı daha ziyâde olsun, d iye n ?» şeklinde lâ tîfesin i tekrarladı. Tabii bizierde çıt yok! Bu defa kendisi : «Kızım , evlâdım, ziyâde olsun, ziy â d e 1 Ç aylarım ız da olsun ziyâde!« deyince, anladık ki bir şeyler daha gelecek. Bu kere de meyva tabakları salonu şereflen d irdiler. Şâir «Efendim , bu ziyâde olsun da benden!» diyerek işi daha da espriye boğdu.

Ben o arada, zihnim i öteden beri kurcalayan bir m eseleyi bizzat kendisinden öğrenmek istedim . Sana­ tının doruğu olan Han D uvarları'nı gerçekten bi' handa yazıp, yazm adığını ve o şiirde yer alan Ma- raşlı Şeyhoğlu'na âit dörtlüklerin böyle bir hanın duvarlarında bulunup, bulunm adığını sordum. M er­ hum: «Han D u varları’ nı, t923 y ılların d aki Anadolu intihalarım ın tezâhürü olarak A nkara'da yazdım . Bu eserim in vücud bulm asında, Anadolu'da rastladığım virân e hanların tesirleri m uhakkak çok büyüktür. Ma- raşlı Şeyhoğlu'na âit olduğu ifâde edilen dörtlükler de öyle bir hanın duvarlarında yazılı değildi. O mıs­ ralar da bana âittir ve onlar da Ankara'da kaleme alınm ıştır.» dedi.

Faruk N âfiz Çam lıbel’ in vefatı ile Türk Şiiri bü­ yük bir üstâdını daha kaybetti. O, güzel Türkçem izin, yaşayan ve gölgesinde şiirim izi dinlendiren çınarla­ rından birisi idi. Eski ve yeni m ısram ız, bütün estetiği ile şâirim izde gülüm set.

Bir taraftan:

Şevkinle her harâba olurken birer saray, Meyhaneden güneş yaratırsın, kadehden ay. Her kim kırıp dökerse Ceın'in yadigârını. Dünyâ gözüyle görmesin ömrünce yârını!

diyerek, «Şarâba K asîd e»yi yazarken, diğer taraftan

Namluna dayanır, yola dalarsın, Duruşun, bakışın, yaman be Ali! Bosuna tetiği ne kurcalarsın? Var daha ateşe zaman be Ali! Geldiler beklenen çiftler ormana, Duruyor iki genç ne hoş yanyana Bir kurşun kadına, bir de çobana Çınlasın yıllarca orman be Ali!

şeklinde hecenin en güzel örneklerini de verm iştir.

(2)

O , edebiyatım ıza «Beş Hececiler» adiyle geçen, Halid Fahri, Enis Behiç, O rhan S e y fi, Y u su f Z iyâ , Fa­ ruk N afiz grubunun yaşayan son şâiri id i. Ş iirleriyle, tiyatro e se rleriyle, « Y ıld ız Yağm uru» adını verd iği tek rom anıyle, hülâsa bütün varlığ ı ile kendisini gü­ zel Türkçem ize vakfetm işti. Kubbealtı A kadem i Mec- muâsı ndaki «isim siz K ıt'aIar»ı şâirim izin bizlere bı­ raktığı son yâd ig ârlarıd ır.

Hayat ve ölüm karşısında aldığı rindine tavır

Ç am lıb el'i, Yu n u s Emre, Şeyh G alib , M evlâna, N esi­ m i, Hâşim, Yahya Kemâl çizg isinde, onlarla birlikte ve fakat kendisine has bir üslûbla konuştyruyordu.

Üstâda, ölüm süzlük bâdesini içirdiğine inandı­ ğım şu m ısraları ile vedâ ederken, A lla h ’dan rahmet, sevenlerine sabırlar diliyo rum :

Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın; Şâir! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın.

A N A D O L U M E Z A R L I K L A R I

Bir dost duygudur ölüm ; yakın, çaresiz-..

Yüreğimin başında bir atardamar. Ölüm korkunç değildir Anadolu'da Eski mezarlıklar kadar.

Çiçeksiz, çimensiz, selvisiz, sessiz... Bir büyük ürpertidir ruhumda varlıkları. Bir ağıttır içimde kendimi bildimbileli Yoksul Anadolu mezarlıkları...

Nerde İstanbul'un o, bir dantel gibi zarif M erm er mezar taşları ki, gülleri p em be ■ sarı Nerde Anadolu'nun o m ezar başlarında

Devrilen, çatlayan, kırılan, ayakta kalan, oyulan tri kaya parçaları...

E y mübarek usta eller, gölgeler, güzellikler... Bu taş yığınlarından bizi kurtarın!

Altında yatanlar bizimdir teker teker Üstii bizim değil mezarlıkların...

Yetim çocukların, fakir fukaraların

Mezarları bile karanlık ku yu

,

Mezarlıkları bilm eyen, duymayan yüreğinde Bilmez. Anadolu'yu.

A h isimsiz, mezarlar, taşsız mezarlar! '■Taşları yazısız mezarlar!

Eğilsem üstünüze bir söğüt dalı gibi Ağlasam duyarsınız beni sabaha kadar.

YAVUZ BÜLENT BÂKİLER

ı»

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun içindir ki, tüm ar­ kadaşlarının hapsi boylamış olmalarına rağmen kendisinin hiç hapse atılmamış olması onun için nerede ise bir nevi aşağılık kompleksi

Bu yazarlar ba­ şarılı oldukları için gelecek kuşaklara bir belge niteliği taşıması için bu kitabı yaptım..

Yunus Emre sevgi yılının kut­ landığı günümüzde de halk ozanımızın seçme dörtlüklerinden nefis bir kaset ha­ zırlamış.. Kasatteki 6 eser

— önce şunu belirtmek isterim ki bu vakıf ile sadece Türk çocuklarının eğitimi hedef alınmamıştır, bunlara ilaveten bu vakıf, Batıdaki bazı çok yük­ sek

Böyle fevkalâde -musiki âlemlerinde insan çalman şey­ lere yalnız kulakla doyamıyor, sazlarından gönüllere güzellik iksirleri akıtan san’atkârların

sel öğelerin grup ya da toplumsal ölçekte sosyal normun oluşma- sında etkide bulunması doğaldır. Dolayısıyla, toplumun dinî alanda norm olarak gördüğü

Ancak, Higgs parçac›¤› ve olas› süpersimetri par- çac›klar›n›n ortaya ç›kmas› için umutlar, infla ha- linde olan ya da planlanan çok daha güçlü h›zlan-

Afife Jale hakkında.kovusturma başlattı.(Ölümü: IstanbulBata/köy Ruh ve Siniı#fS§üaık)arı ttastahanesi’nde, 24 Em m üz 1941} 24 TEMMUZ Sahneye çıkan ilk