• Sonuç bulunamadı

II. Mahmut zamanında Boğaziçi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "II. Mahmut zamanında Boğaziçi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f TARİHTEN SAHİFELER

)

IB.Mahmut zamanında

^ B o ğ a z i ç i

İkinci Mahmut zamanında Boğaz­ içi büyük bir imar gördü. 19 uncu asırlu beraber Türk mimarîsinde ken­ dini daha kuvvetle hissettiren bilhas­ sa kışla, karakol, zahire ambarı gibi binalarda yeni üslup bariz bir şekilde göze çarpıyordu.

1831 yılında İstanbul, Eyüp, Galata, Üsküdar ve Boğaziçinde mevcut ha­ rap, yanmış cami, mescit, medrese, çeşme ve tekkelerin tamirlerine ve yeniden inşalarına başlanıldı.

Üsküdarda Zahire Nazırı Ağa mari- tetile Üsküdar ve Paşalimanı zahire ambarları, İhtisap Nazırı marifetile Galata ihtisaplarına mahsus kurşun­ lu mahzen yakınındaki iskele başın­ da yeni bir daireyle Tophane kışla­ ları ve mühimmat ambarlarının ta­ miri yapıldı.

Yeniden yapılan yahut tamirleri biten binalar üstüne II. Mahmud’u öven kitabeler konuluyordu. Bunlar­ dan biri olan ve 1832 de ikmal edilen Defterdar burnundaki İbarhim paşa camiine konan kitabede:

Mücevher söyledim tarihi aynı secdei şükret Bu râna camii tamir kıldı

çün Han Mahmut Deniliyordu.

Resmî binaların yenileştiği bu ta­ rihlerde saraylar ve yalılarla da Bo­ ğaziçi güzelleşiyordu. II. Mahmut za­ manla hususî şahıslar eline geçmiş bulunan eski Beylerbeyi sarayının yerlerini tekrar satm alıp üzerlerin­ deki binaları yıktırdı ve yerine üç se­ nelik bir inşaat faaliyetinden sonra tamamlanan ahşap sarı boyalı büyük Bey:erbeyi sraymı yaptırdı.

n . Mahmut, eskiden beri İstavroz sarayı ismile de anılan bu yeni ika­ metgâhına (1832) 1248 senesi Muhar­ reminin 5. pazartesi günü «eşref sa­ atte» saltanat kayığiyle ve etrafını alan diğer maiyet kayıklarile beraber gitti.

İstavroz sarayı iç teşkilâtı ve bir çok pencereler açılmış cephe yapısile Türk saray mimarisinin güzel bir ör­ neğiydi. Saray asıl büyük kısımdan başka diğer bazı köşkleri de ihtiva ediyordu.

Beylerbeyi sarayının önünden ka­ yıkla geçerken 11. Mahmud’u sarayın bahçesinde gören meşhur Fransız edibi La Martin bu intibaını şöyle anlatıyor:

«Altın ve mermer altında nice elemlerin, nice dehşetlerin saklanmış olduğu bu sarayuı önünden yavaş ya­ vaş geçtim. Padişah sahildeki köşk­ lerden birinde bir kanape üzerinde oturuyordu. Gf ııç gözdelerinden Ah­ met paşa da yam basında ve ayakta idi. AvrupalI kıyafetimiz dikkat na­ sırım çektiği için Sultan, Ahmet pa­ şaya parmağiyle bizi işaret etti. Ben Padişaha alaturka bir selâm verdim, selâmıma nazikâne karşılıkta bulun­ du. Sarayın açık olan pencerelerinden

(I) bu muhteşem ve zarif binanın zengin iç tezyinatının parıltıları

gö-r

"

Yazan

I 1IALÜK Y. ŞEIISUVAROĞLU S

l---1

H. Mahmut yalnız sahillerdeki sa­ raylarında oturmakla kalmaz. Kıs& fasılalarla da olsa, mevsimine göre, Boğaz tepelerindeki kasırlarına gider, oralara vükelâsını da davet ederek bir iki gece kaiır ve hoş vakitler geçi.- rirdi.

Bu ziyaretler bazan Ortaköy tepe­ lerindeki Yıldız kasrına, bazan Çam­ lıca kasrına ve bazan da Kandilli üs­ tündeki İcadiye kasrına yapılırdı.

Padişahın bu semte olan sevgisin­ den dolayı kasır ve arazi sahibi Ke­ nan efendi tarafından kendisine he­ diye edilmişti.

İL Mahmut bu kasrı yeniden tamir ettirdi, ilâveler yaptırdı,. Bu tamir münasebetile Pertev paşa:

(Yapıldı şahı devrana ne âlâ kasrı ney icat) Diyordu.

Padişah kayıkla Kandilliye gelir ve iskeledeki tainek taşından atma bine­ rek İcadiye kasrına çıkardı. Çok sev­ diği bu köşke havası ve bol güneşin­ den dolayı (Hekim girmez) ismini vermişti. (5)

Bu hükümdar kasırları ve resmî inşaat arasında devrin vükelâsı ve zenginleri de Boğaziçi kıyılarında de­ nizin ve tepelerin bütün güzellikleri­ ni alan çok pencereli, tavanları altın ve elvan nakışlı odaları ve sofalarile yayvan, rahat lebbi derya yalılarını kuruyorlardı.

Et. Mahmut kâh saltanat kayığı, kâh yedi çifte piyadesi veya filikasile kendi sahilsaraylarına gider, bazan da vükelâsının yalılarına misafir olurdu.

Devrin şairlerinden biri, bir cami kitabesinde II. Malımudun Boğaz- içindeki İmar faaliyetlerinden bahse­ derken :

(Hususa kıldı Boğaziçini baştan başa ruşen Nice âli eserler nevbenev olmak­

tadır İnşa) diyor. (1) Sarayın mabeyin dairesi. (2) Bu saray Abdülâziz tarafın­ dan yıktırılarak yerine şimdiki kagir Beylerbeyi sarayı inşa edilmiştir.

3) Sarayın muayede salonuna di­ kilen mermer sütunlardan bir kıtası indirilirken boşanmış ve iki İslâm ve üç gayri müslim inşaat amelesinin ölmesine sebetf olmuştur.

(4) Çirağan sarayı Abdülmecidin son saltanat yıllarında yıktırılmış ve şimdi yanmış enkazı bulunan bina Sultan Aziz zamanında inşa edil­ mişti.

(5) Bu kasra (Hekim girmez) kasrı denildiği bay Osman Erginin Mc- cellei Umuru Belediye adlı eserinde yazılıdır.

rülüyordu.) (2)

Sarayın bahçesi de büyük bir itina ile tanzim o', un m us tu. Rıhtımdan bi­ nalara kadar olan kısımlarda toprağa bfyaz ve siyah çakıl taşları döşen­ mişti.

II. Mhmut Dolmabahçe sarayını da yeni ilâveUrle genişletti. İlk tamir bu hükümdarın tahta çıkmasile yapıl­ mış ve bunu muhtelif tarihlerde yeni ilâveler takibetmişti. Hükümdar, Top- kapı sarayında oturmayı ist‘ miyor, zamanlarını Boğaziçinde yaptırdığı yeni saraylarda geçiriyordu.

Dolmabahçenin 1S34 de biten esaslı ilâve tamirleri münasebetile şair Per­ tev paşa şu tarihi söylüyordu:

(Yaptı bu sahilsarayı pek güzel Mahmut. Han Oldu nuru efza bu çayı nüzhet

şahı cihan) II. Mahmut son senelerinde, ken­ disine Beylerbeyinin havası sert geldi ğinden Çirağan sarayının kışlık bir İkametgâh kaline konulmasını uygun buldu. O tarihlere kadar Çırağ3n sa­ hilde bir mabeyin dairesi ve bir iki müteferrik binadan ibaretti. Uzun müddetler ve bilhassa kış ikametleri için elverişli değildi. Ancak yaz ay­ larında bir müddet oturuyorlardı.

Yeni Çirağan sarayı büyük sütun' u cephesi (3) merasim, mabeyin, hün­ kâr, harem« benclegâjı vesait1 2 * 4 5 dairele­ rde Boğaziçinin bu semtinde geniş bir

Bahayı işgal ediyordu.

Yeni yapılan Çirağan sarayını ge­ zen ve o tarihlerde ordumuzda müte­ hassıs olarak bulunan ve Padişahın büyük bir teveccühünü haiz olan yüz­ başı Moltke (mareşal) intihalarını şöyle anlatıyor:

(Sarayın orta katı bir sıra mermer sütun üzerine müstenit, g'niş merdi­ venler ise deniz kenarına kadar ini­ yor, sarayın arkadaki kısımları ah­ şaptır. Fakat dam mermer taşlarla örtülü olduğu için sarayın duvarları­ na fazla bir ağırlık yükletilmiştir. Har. m salonu ikinçi kat irtifaına ka­ dar çıkar, tavandaki pencerelerle ziya alan bu salon benzeri nâdir bir gü­ zelliktedir. Salonun iki tarafı harem dairelerile çevrildiler. Bevzî ş'klldeki divan salonu da çok şayanı dikkattir.)

(4) . ■, •

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendi açısından sinema ve tiyatroda yönetmenliği kar­ şılaştıran Macit Koper, tiyat­ ronun çok daha kolektif bir sa­ nat dalı olduğunu belirtiyor:.. “Tiyatroda

Charles Royan, 1877 yılında, henüz tıp tahsilini tamamlamış genç bir doktor olarak, Plevne Savaşında Gazi Osman Paşanın emrinde gö­ rev almış; böylece

Kırkı aşkın roman olmak üzere öy­ kü, oyun, anı, tartışma, çeviri türlerinde alt­ mış kitabı ardında bırakan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın hayatının

caerulea bireylerinde kabuk boyu – et ağırlığı, vücut ağırlığı – et ağırlığı arasındaki ilişkiler belirlenmiş ve kabuk boyu – et ağırlığı arasında üssel

FBS attenuated CoPP inhibition of separate LPS- and LTA-induced iNOS/NO production and induction of HO-1 protein expression in macrophages.. RAW264.7 cells were treated with

Tablo – 17: Ergenlerin İnternet Bağımlılığı Düzeylerinin Kardeş Sıralamalarına Göre Varyans Analizine İlişkin Bulgular………..………...51 Tablo –

3- Sol aşil tendon kesildikten sonra cerrahi işleme ilave olarak hidrofobik poli (laktik asit-ko-glikolik asit) ile destekli onarım yapılan 1.ayda sakrifiye edilecek

Türk mimarî ve mermer işçiliği sanatının en güzel örneklerinden bi­ rini teşkil eden bu çeşme, Nusreti- ye ve Kılıç Ali Paşa camileri gibi İstanbul'un