10 • MİLLİYET
D İZİ Y A Z ILA R I
HALİFELİĞİN
KALDIRILIŞININ
63. YILINDA
Son Halife riitı Son Günleri
m
T a h a T o ro s
Padişahlıkla halifeliğin ayrılmasından sonra halifeliğe
seçilen Abdülmecit Efendi, veliahtlığında Ankara
Hükümeti'ne yakınlığıyla biliniyordu
BAŞLARKEN
Türkiye Büyük M ille t M eclisi tarafından, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 431 sayılı kanun la, halifelik ilga edildi. Bugün bu tarihi olayın 63. yılına rastlamaktadır. Son halifenin bazı mektup ları, notları, kader b irliğ i yaparak beraberinde yurt dışına çıkan ve ölümüne kadar ayrılmayan, hususi kâtibi Hüseyin Naklp Bey’e intikal etmiştir. Bir ta rihçi, ressam ve hat sanatı üstadı olan Hüseyin
Nakip Bey, anılarını bize anlatmış, sesini bantla
ra aldırtm ış ve halife ile ilg ili yazışmalarla diğer önem li belgelerini kapsayan dosyalarını —b ir
vasiyetle— bana bırakmıştır. Merhumun Paris'
teki ikametgâhından getirebildiğim bu belge ve bilgilerden yararlanarak, bunlara Paris, Nis, Ce nevre ve Vatikan arşivlerindeki araştırmalarımdan notlar katarak “SON HALİFENİN SON YILLARI” üzerinde, yarım kalan bazı çalışmalarım olm uş tur. Bu b ilg ile r ışığında, halifeliğin kaldırılışının 63. yıldönümünde, sunduğum özet yazıyı MİLLİ
YET için hazırlamış bulunuyorum. T. T.
A Başbakan Rauf Orbay
Mecliste, Padişah ve Ha
life Sultan vahdettin’in
kaçtığını bildirdi, şeriye
Vekili Vehbi Bey de firari
Halife nin bu görevden
düşürülmesine dair fet
vayı okudu. Fetva
oy
dirliğiyle kabul edildi
A
Bir süre sonra, Halife nin
adeta bir devlet başkanı
gibi, yabancı sefirleri ka
bulü tepkiyle karşılandı
ISIR’ı OsmanlI toprakları na katan Yavuz Sultan Selim, bir İslam birliği sağla
ma dOşüncesiyle, halifeli ği üzerine geçirdi. Bu sı fat, OsmanlI Imparatorlu- ğu’nda —veraset yoluy la— padişahların şahısla rına özgü bir unvan olarak kullanıldı.
“ Halife”, tarih boyunca dünyadaki Müs
lümanların lideri olarak tanımlanmakla bera ber, uygulamada, Osmanlı İmparatorluğu dı şındaki islamlar üzerinde, fazla etkili olamadı. Yakın tarihimizden bir misal vermek ge rekirse, Birinci Dünya Savaşı’nda Sultan Re
şat’ın (Halife-! Müslimin) sıfatıyla, tüm İslam
âlemine hitap eden “Cihat İlanı” hiç de umu lan sonucu vermedi. Aksine, bazı Müslüman milletlerin —halifenin cihat ilanı üzerine— di ni bağlar nedeniyle Osmanlı ordularına yar dımcı olacakları yerde, düşmanca davranış ları, toprağını kahramanca savunan Türk su baylarını arkadan kurşunlamaları unutulma mıştır. Bu bakımdan halifeliğin “ İslam birll- ğ l” nin simgesi gibi yorumlanması gerçekle re uymamaktadır.
HALİFELİK İLE PADİŞAHLIK
Osmanlı İmparatorluğu döneminde dev let başkanlığı “padişahlık" ile İslam dininin liderliği olarak tanımlanan “hajlfellk” aynı şahsın uhdesinde birleşm işti. Yavuz Sultan Sellm’den sonuncu padişah Vahdettln’e ka- darki uygulama böyleydi.
Ne var ki, Kurtuluş Savaşı yıllarında pa dişah, halifeliğinin ağırlığını Anadolu’daki milli harekâta karşı kullandı. Maddi ve manevi açıdan bu hareketi cezalandırmak için fetva lar çıkarttı. H alifelik makamının manevi gü cünden yararlanarak, askeri birlikler oluştur du. İşgal edilmiş topraklarını kurtarmak, ba ğımsızlığını almak için Türk m illetinin canı nı dişine taktığı günlerde, padişahın halife lik gücünü bu harekete karşı kullanmış olma sı, yakın tarihimizdeki, üzücü olayların başın da yer alır. Halifeden beklenen, bu kutsal da vanın kösteklenmesi değil desteklenmesi idi. Kurtuluş Savaşı'nın daha kısa zamanda zafere kavuşmamasında hilafetçilerin dini sö mürerek ayaklanmalar düzenlemeleri, padişa hın da işgal altında bulunduğu devletlerin baskısından kurtulamaması yer alır.
Ne var ki, zaferler, daima hak ve hakikat yolunda yürüyenlere nasip olur. Kurtuluş Sa- vaşı’nın zafer ışıkları dünyaya yansıdığı gün lerde, padişah kendisini tehlikede görerek — o dönemin baş düşmanı olan— ingilizlere sı ğınarak yurttan kaçtı. G ittiği yerlerde halife liğin uhdesinde bulunduğunu ilan ettiyse de Müslüman toplulukların hiçbiri bu söze itibar etmedi. O günlerin siyasi ve dini ortamı içe risinde, halifelikle padişahlığın ayrılması zo runlu hale geldi. M illeti ölümden döndüren, yurdu işgalden kurtaran ilahi kuvvet, yeni dev letin geleceğini yönlendirdi.
Türkiye Büyük M illet Meclisi önce, 1922 yılının Kasım ayı başında, saltanatın ilga edil mesine (kaldırılmasına) karar verdi. Padişa hın 17 Kasım 1922 günü yurttan firarını izle yen, 18 Kasım 1922 günü Türkiye Büyük M il let Meclisi, Veliaht Abdülmecit Efendi’yi ha lifeliğe seçti. Bu seçimle hukuken, padişah lıkla halifelik birbirinden ayrılmış oluyordu.
Halifeliğe seçilen Abdülmecit Efendi,
ve-llk gün fotoğrafı 19 Kasım 1922 günü Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine bildirilen ve halife olarak seçildiğini içeren karar Abdülmecit Efendl’yi çok m utlu etti. O gün çekilm iş yukarıdaki fotoğraf önde Abdülmecit Efendl’yi arkasında ise Rafet Paşa’yı (beyaz
kaputtu) arkadaşlarıyla birlikte camiden çıkarken göstermektedir.
Seçimden sonra kutlama
Türkiye Büyük M illet M eclisi'nde ya pılan seçimde 162 m illetvekilinden 148’i tarafından olumlu oy alıp halife liğe getirilen Abdülmecit Efendi, pek [çok kişinin tebrlğ/nl kabui etti.
Veliahtlığı Resim yapmaya meraklı olan
Abdülmecit Efendi yukarıdaki fotoğrafını ve
liahtlığı sırasında çektirm iş ve imzalamıştı. Yanda ise Abdülmecit Etendi'nin halife olur olmaz hattata hazırlattığı mektup zarfının baş lığı görülüyor. Başlıkta, "Zat-ı Hazret-i Hilafet-
penahi Başkitabet 'ı” yazıyor (yanda)...
liahtlığı sırasında, Ankara Hükümeti’ne taraf tarlığı ile bilinir. Bu yüzden Padişah Sultan
Vahdettin ile ters düştü. Her ne kadar Abdül mecit Efendi, m illi davaya yardımcı olabile
ceği ümidiyle İstanbul’dan Anadolu’ya çağ rılışında tereddüt göstermiş olmakla beraber, kalben bu davanın eğilim i içerisinde bulun maktaydı.
Osmanlı hanedanından Abdülmecit Efen- d i’ nin halifeliğe seçilmesinde bu eğilim inin büyük etken olduğu açıktır. Öte yandan, Bü yük M illet M eclisi’nin 1 Kasım 1922 günkü toplantısında, halifeliğin Osmanoğlu haneda nından, ilim ve ahlakça en olgun ve uygunu nun seçilmesine karar verildiği bilinmektedir. Bu açıdan Abdülmecit Efendi’nin liyakati, ter cih sebebi olmuştur.
18 Kasım 1922 Pazar günü, Türkiye Büyük M illet Meclisi bu maksatla üç gizli toplantı yaptı. Konu, enine boyuna tartışıldı. Arkasın dan açıkoturuma geçildi. Meclis binasının içi dışı hıncahınç dolmuştu. Toplantıda, İcra Ve
killeri Heyeti Reisi “Başbakan” Rauf (Orbay)
Bey, Sultan Vahdettin’in İngilizlere sığınarak,
onların bir gemisi ile yurttan kaçtığını bildir- -di. Bu ortamda, hukuken gerekli işlemin ya pılmasını istedi. Kürsüye gelen Şeriye Vekili, Konya M illetvekili Vehbi Bey, firari halifenin bu görevden düşürülmesine dair fetvayı oku du. M e c lis , bu fetvayı oybirliği ile kabul etti. Daha sonra seçime geçildi. 162 m illetvekili seçime katıldı. Abdülmecit Efendi 148, Ab-
dülhamit’in oğullarından Selim Efendi 3, Ab- durrahim Efendi 2 oy aldı. 9 oy boş çıktı. Bu
suretle Abdülmecit Efendi büyük çoğunluk la halifeliğe seçildi.
HALİFELİK GÜNLERİ
Türkiye Büyük M illet M eclisi’nin Abdül
mecit Efendi’yi halife olarak seçme kararı,
Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa tarafından 19 Kasım 1922 günü kendisine bildirildi. Ab-
dülmecit'in teşekkür mektubunda, özetle,
bü-KANUMUN HÜKÜMLERİ
(Hilafetin İlgasına ve Hanedan ı Osmaniye’nin Türki ye CnnknHyeti Memaiiki Haricine Çıkarılın asma D a ir Kın an) Kanunun N o’ su 431’dir. Kabul tarihi: 3 M art
1924’tür.
Bu kanun, 13 maddeden oluşmaktadır. 1. maddesi şöyledir: “ Halife hai'edilıniştir. Hilafet, hükümet ve
Cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, hilafet makamı mülgadır.”
Tasarının bu maddesi üzerinde herhangi b ir değişik lik yapılmamıştır. Bazı milletvekilleri, tasannın 2. mad desinde, değişiklik yapılmasını isterler. 2. madde, H ali
fe ile birlikte Osmanlı Hanedanı’mn erkek, kadın ve da matların bu kanun hükmünden istisnasını isteyen m il letvekilleri, hiç şüphesiz, yüreklerindeki şefkat ve mer hamet duygularım açıklamış oluyorlardı. Kadınlara yurt dışında sefalete düşeceklerini, bunlarla damatların yurtta kalmalarının sakınca doğurmayacağım belirttilerse de, tasarı b ir değişiklik yapılmadan, kanunlaşır.
A tatürk'ün yakınlarından dinlediğimize göre, onun da kadınların yurt dışı edilmelerinin doğru olmadığı gö rüşünde olduğu belirtilm iştir.
tün hayatını halifelik ve emanetinin muhafa zasına ve memleketin selametine vakfedece ği cümlesi yer almaktaydı.
Halife, ilk cuma namazını, 24 Kasım 1922 günü, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmet Fa
tih’in adını taşıyan camide kıldı.
Dolmabahçe Sarayı halifenin emrine ve rildi. Türk edibi Müftüoğlu Ahmet Hikmet
Bey, halifenin müşavirliğine tayin edildi. Ha
life kendisine yakın çalışma arkadaşı olarak
Salih Keramet Nigâr Bey’i hususi kâtipliğine, Hüseyin Naklp Turan Bey’i mabeyinciliğine
seçti. Gazi Turhan Bey neslinden gelen Hü
seyin Nakip Bey, daha önce, Abdülmecit Efendi’nin veliahtlığı sırasında yaverliğini
yapmıştı. İstanbul'un işgali yıllarında, Ingiliz- ler tarafından tutuklanacağı sırada, Italyan iş gal kumandanı tarafından sahte pasaport dü zenlettirilerek yurt dışına kaçırıldı. Bu suret le Ingilizlerin sürgün yapmasından kurtarıl mıştı. Ailesi ile birlikte Berlin’de oturuyordu.
Abdülfaecit Efendi’nin halife seçilmesi üze
rine onu refakatine istemesi, Nakip Bey ta rafından olum lu karşılandı. Berlin’den yurda dönerek Dolmabahçe Sarayı’ndaki vazifesi ne başladı.
Hüseyin Nakip Bey, tarih, hat ve resim sa
natında üstat bir kişi idi. Halifeye o derece bağlıydı kİ, halifeliğin İlgasında, Abdülmecit
Efendi ile kader birliği yaparak yurt dışına çı
kışında ona refakat etti. Aynı ailenin ferdiy miş gibi, son halife ile birlikte yaşadı. Onun la hat, resim çalışmaları yaptı. Bu hususi kâ tip liğ in i, ölümüne kadar sürdürdü. Üstün bir vefa duygusu ile dopdoluydu. Abdülmecit
Efendi’nin 1944 Ağustos'unda Paris’te öldü
ğünde, cenazesini kendi eli ile yıkadı.
HÜKÜMETLE SÜRTÜŞME
Biz, yine Halife Abdülmecit Eteuv» nin İs tanbul’da geçen son günlerine dönelim.
H alifenin hükümetle arasında hayli sür tüşmeler oldu. Bu sürtüşmelerin içyüzünü ya kın tarihimiz, elbette belirtecektir. Bana, Hü
seyin Nakip Bey’den vasiyetle, intikal eden
yüzlerce belgenin ışık sızıntıları arasında sez diğim birkaç önemli olaya burada değinmek istiyorum:
Halifenin, adeta bir devlet başkanı gibi, yabancı sefirleri kabulü Ankara’nın tepkisiy le karşılandı. Öte yandan halifelik için bütçe nin tahammülünü aşan ödenek istenmesi de Ankara’yı hayli düşündürmekteydi. Sürtüş melerin biri de şair Abdülhak Hamit’le il gilidir.
Halife Abdülmecit Efendi, iyi bir ressam dır. M usikişinastır. Batı dillerinden Fransız- cayı iyi, Almancayı orta derecede bilir. Sul
tan Vahdettin’deki kurnazlık ve zekâ yerine,
tüm davranışlarında, sanat adamlığı ve kibar lık ağır basmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz sa nat eğilim leri yanında edebiyata da aşinadır. Dönemin ünlü şair ve edipleriyle sık sık to p lantı yapar ve sohbet eder. Bu arada, portre sini yaptığı, şair Abdülhak Hamlt’e âşıktır. Hatta onu halifelik makamının müşavirliğine atamak ister, ama Ankara buna karşı çıkar. Bu görev, hariciye mesleğinden gelen, aynı zamanda kalemindeki kudretle bir edip sayı lan Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey’e verilir. Bu sürtüşmeler arasında halifenin bir hükümdar mış gibi bazı siyasi temasları ve sefirleri ka bule eğilim li tutumu hükümeti düşündürme ye sevk eder. Öte yandan, bazı kişiler, hali feye hükümdar muamelesi yapılmasını ister ler. Bütün bunlar ve devlet bütçesinden iste nilen yüksek miktardaki ödenek konusu, ha lifelikle hükümetin arasındaki köprüyü teme linden sarsar.
Esasen Halife Abdülmecit Efendi, 29 Ekim 1923 günü, Cumhuriyet’in ilanı üzerine, artık Osmanoğullarının sonunun geldiğini se- zinlem iştir. Cumhuriyet ilanı üzerine yurdun her köşesinde büyük tezahürat yapılırken, Dolmabahçe’deki suskunluk dikkati çeker. Ama halifenin bazı yakın dostları, kendisinin Cumhuriyet ilanına karşıymış gibi davranma masını telkin ederler. Hatta Cumhuriyet’in ila nını tasvip edermiş yollu büyük bir ziyafet ve rilm esini önerirler. Bu ziyafet, 11 Kasım 1923 günü, Dolmabahçe Sarayı’nda, memleketin kalburüstü kişileri çağrılarak düzenlenir.
VARIN:
HALİFE YOK,
L
¡ .
3 .
10 • MİLLİYET
DİZİ YAZILAR
HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA
Son Halife'nin Son Günleri
L lll
TAHA TOROS
Cem'in çizgisiyle Resme meraklı olan ve aynı zamanda resim de yapan, bu nedenle “Ressam Halife" diye de anılan Abdiilmecit Etendi'nin bu karikatürü, ün lü karikatürcü Cem tarafından çizilmişti.
Seyit Bey Halifeliğin kaldırılması ko nusunda 3 Mart 1924 günkü Meclis’te hü kümet adına konuşan Adliye Veküi Seyit
Bey, oldukça uzun bir konuşma yaptı.
yok,
Müslümanlık var
Mecliste son sözü söyleyen is
m et Paşa, "Halifeliğin kaldırıl
masıyla, İslamlık hükümlerinin
uygulanmasına zarar gelm e
yecektir" dedi
H
ALİFELİK müessesesinin kaldırılması konusu, Türkiye Büyük M illet Meclisi tarihinde en he yecanlı konuşmaları oluşturur. Konu, önce, 2 Mart 1924 günü Halk Partisi grubunun gizli toplantısında ele alındı. Konya M illetvekili Kâ zım ile Eskişehir M illetvekili Abdullah Azmi
Beyler, H alifeliğin kaldırılmasına taraftar ol madıklarını, açıkça belirtirler. Ürfa M illetve kili Saffet Efendi İle 50 arkadaşının imzala dığı, hilafetin ilgası ile Osmanlı Hânedanı mensuplarının yurt dışına çıkartılmasına dair önergeleri, oya sunularak, kabul edilir. Konu, bir gün sonra —3 mart 1924— M eclis’in açık oturumunda görüşülür.
O gün M eclis’e, Fethi (Okyar) başkanlık eder. Tasarı üzerine ilk sözü alan Rize M illet vekili Ekrem Bey, özetle şunları söyler:
“ ...Anadolu’da, m illet istiklali için savaşır ken, İstanbul'da düşmanlarla işbirliği yapan lara tarih lanet edecektir. Bunlar tahtlarından başka bir şey düşünmezler. Halifelikle, bu ailenin ne ilg isi var? Mazide cinayetler işle yen, milletine hizmet vermeyen bu aileye Ha life lik verilir mi? Aslında Halifeliğin, artık oy nayacağı hiçbir siyasi rol kalmamıştır. Umu mi harp, Halifeliğin bir işe yaramadığını gös terdi...”
Gümüşhane M illetvekili Zeki Bey, m illi geleneklerimizi ani bir surette sarsmanın doğ ru olmadığını, bunun zamanı gelmediğini, kendisinin İslam Birliği eğilim lisi olduğunu belirtir. Zeki Bey’in bu konuşmasına karşı, M eclis’te büyük tepki gösterilir. Bazı m ille t vekilleri, işi o derece ileri götürürler ki. Zeki Bey’i Damat Ferit’in dostu, V ahdettin’in de casusu olarak nitilerler.
Öte yandan m illetvekillerinden İzzet Ulvi Bey, H alifeliğin ilgasında geç bile kalındığı nı belirterek görüşünü şöyle açıklar:
“ H ilafet bir unvan niteliğindedir. Cumhu riyet ilanından sonra, bunu ayakta tutarsak,’ saltanata doğru geri g id ile b ilir.”
Saruhan Milletvekili Vasıf (Çınar) da, Cum huriyet ilan eden bir m illetin siyasi prensip leri içinde, Halifeliğin yeralrrasının zararlı ola cağını belirtir.
M eclis’te en uzun konuşmayı Adliye Ve kili Seyit Bey yapar. Hukuk profesörlüğü ve Meşrutiyet döneminde m illetvekilliği yapan Seyit Bey, ingilizlerin Malta’ya sürdüğü dev let adamlarındandır. Cumhuriyet döneminde, ikinci devrede M eclls’e katılmış, Adalet Ba kanı olmuştur. Hukuk kültürü derindir. Pek çok dini eser okumuştur.
Ünlü din adamlarının görüşlerini inceden inceye tetkik etm iş olan Seyit Bey Hilafetin mazisini uzun uzun anlatır. Seyit Bey’ln Mec- lis ’teki bu konuşması, daha sonra broşür ha linde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yayınlanmıştır. Seyit Bey özetle şunları söy ler:
“ ...Hilafet konusunda çok kitaplar vardır. Okununca mesele açıklığa kavuşur. Din İlmi ile uğraşanlar bunları bilirler. Bir kısım halk, bu konu ile uğraşmadığından, onların zihnin dekiler! gidermek lazımdır. İslamlık, aklı ay dınlatan bir dindir. (Kuran)’daki âyetlerle Pey gamberimizin hadisleri meydandadır. Kuran’ da, H alifeliğe ait tek âyet yoktur. İslam dün yasının hiçbir tarihi de, padişahın din açısın dan H alifeliğini kabul etmez. Ciddi tarihçiler ve uzmanlar ne bizim halifelere, ne Emeviler ve Abbasiler dönemindeki halifelere (Halife) demiyorlar. Hatta zalama (zulüm yapan) diyor lar. Emeviler'in İslamlığı nasıl parçaladıkla rını bilirsiniz. Abbasi H alifeliği denilen salta natı elde etmek için, Ebu Müslim i Horasani 600.000 Müslümanı katletm iştir. Cevdet Pa şa merhumun Halifeler Tarihine bakın. Neler
göreceksiniz? Çocuklarını, şehzadelerini ö l dürtenlere halife denilir mi? Bunlar herkes çe bilinir... b ilin ir de söylenmez... Fakat bun ları artık halka anlatma zamanı gelm iştir. İs lam dininde, Allah ile kul arasına girecek va sıta yoktur. Bu Müslümanlığın gerçeğidir. Müslüman’ın, Allah’la kendisi arasına girecek kişilere ihtiyacı yoktur. (Kuran)’da böyle bir şey yoktur.”
İSMET PAŞA KÜRSÜDE
EN ÇOK ALKIŞNAN
Kürsüde en çok alkışlanan M illetvekili Şeyh Saffet Efendi’dir. Urfa M illetvekili der ki:
“ H alifeliğin gerçek manası, yeryüzünde, hak ve adalet üzere hükümet etmek demek tir. Peygamberimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak’- kın en büyük bir Halifesidir. Ondan sonra ge len Cihar-ı Güzin (Peygamberimizin dört ya kın arkadaşı Ebu Bekir, Ömer, Osman Ali) Hazretlerine bu unvan verilir. Peygamberimiz den sonra H alifeliğin yalnız, 30 sene devam edeceğine dair (Hadis) vardır...”
Heyecanlı konuşmaların sonunda, ismet Paşa kürsüye gelir. Halifeliği ilm i ve dini yönden yorumlayan hatiplerin görüşlerini özetledikten sonra, şunları söyler:
“ ...Halifeliğin kaldırılmasıyla İslamlık hü kümlerinin uygulanmasına zarar gelmeyecek tir. Müslümanlık devam edecektir. Bunun ak sini sananlar varsa, onları uyarmak görevimiz d ir.”
yarin
:
D İZİ Y A Z ILA R I
Son Halife 'nin Son Günleri
HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA
TAHA TOROS
Kararı bildirenler Halifeliği kaldıran kanunu gece yarısı Dolmabahçe Sarayı'nda Abdülmecit Etendl'ye, İstanbul Valisi Haydar Bey (solda) ve İstanbul Polis Müdürü Sadet tin Bey tebliğ ettiler.
Gidiş permisi Son Halife Abdülmecit ve ailesinin yurt dışına trenle giderken kullandığı permi. Permide, Constantinople, yani İstan bul'dan yola çıkan kafilenin Fransa'dan Birg- ne'ye gideceği yazılı. Ayrıca, trendeki yer nu maraları gösteriliyor. Abdülmecit'e 17 numa ralı yer ayrılmıştı.
"Ölürüm de
gitm em "
} Halifeliği kaldıran kanun, gece
•yarısı emniyetçe sarılan Dol
mabahçe sarayı'nda Abdül
mecit Efendi'ye, İstanbul valisi
ve Emniyet Müdürü tarafın
dan tebliğ edilince, Halife, bu
na önce direnmek istemişti
ALİFELİĞİN kaldırılacağı, 1924 yılının Şubat sonlarına doğru, fısıltı olarak İstanbul’da duyul du. Dostlarından ve sohbetle rinde bulundurduklarından Sü
leyman Nazif İle Cavlt Bey’ler,
birbirlerinden habersu olarak Abdülmecit
Efendi’yi ziyaret edip bu fısıltıları aktardılar.
Halife “İhtimal vermiyorum” diye, bu fısıltı lara inanmadı. Hatta bazı yakınları H alife’ye, hazırlıklı olmasını, Dolmabahçe Sarayında ki kasada bulunan nadide bazı mücevheratın —emin kimselerle— şimdiden saray dışına çıkarılmasını önerdiler. Meclt Efendi'nln sert şekilde verdiği karşılık: “ Ben böyle şeyler
yapmam” oldu.
Halifeliğin kaldırılmasıyla Hanedan mem suplarının vatandaşlığı düşürülerek yurt dı şına çıkartılması hakkındaki kanun, gece ya rısı Dolmabahçe Sarayı’na gelen, İstanbul Va lisi Haydar ve Polis Müdürü Saadettin Bey’ ler tarafından tebliğ edildi. Önce Dolmabah çe Sarayı, emniyet kuvvetlerince, sarıldı. Gi riş çıkışlar yasaklandı. O yıllarda Emniyet Ge nel Müdürü olan —daha sonra uzun müddet İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı yapan— Muhittin (Üstündağ) da İstanbul’day dı. Ancak kendisi, kanunun tebliği sırasında Dolmabahçe Sarayı’na gelmişse de alttaki ka bul odasından yukarı çıkmadı. Kanunun teb liği görevi, Vali ve Emniyet Müdürlüğü’nce ya pıldı.
-Tebligat üzerine Abdülmecit Efendi:
—“ Ben vatan haini değilim. Ölürüm de buradan gitmem” dedi. Ardından, konunun
Ankara’ya bildirilmesini istedi. Vali ise polis müdürü, Saray’ın giriş katına inerek, Emniyet Genel Müdürü Muhittin Bey’le bir görüşme de bulundular. Durumu Ankara’ya bildirmiş ve kesin emir almış oldukları izlenimiyle Ha- life ’nin odasına tekrar çıktılar. Emrin kesin ol duğunu, birkaç saat içinde kendisini trene bindireceklerini ve hemen yol hazırlığına baş lanmasını istediler. Bir müddet düşünen Ha life, çaresizlik içerisinde ve tevekkülle: "Ma
dem kİ milletimin kararı böyleymiş, ben ona itaat ederim. Kader böyleymiş" anlamına ge
len konuşma yaptı ve o andan itibaren harem dairesinde yol hazırlığı başladı.
DOLMABAHCE’DEN AYRILIŞ
Son Halife, sürgün niteliğindeki kanunun kendisine ilk tebliğinde şaşalamıştı. İkinci ke re konuşmasında soğukkanlılığını muhafaza etti. Harem kısmına geçerek eşlerine, oğlu
Ömer Faruk’la kızı Dürrü Şehvar’a, acı yol ha
berini bildirdi. Hemen hazırlık yapılmasını emretti.
Abdülmecit Efendi, oeraberinde götüre
ceği insanların listesini İstanbul Valisi'ne ver di ve onları yanına çağırttı. Bunlar arasında hususi kâtibi Salih Keramet, mabeyncisi — daha sonra hususi kâtibi— Hüseyin Nakip, hususi doktoru Selahattin, dadısı ve hizmet kârları vardı.
Mabeyncisi Hüseyin Nakip Bey, Çürüksu- lu Mahmut Pasa’nın damadıydı. Evinden kal
dırılıp Halife'nin yanına getirildiği zaman, acı haberi öğrendi. Beraberinde ailesini de gö türmek istediğini söyledi. Bu riçası kabul edil di. Eşi Meziyet Hanım, Saray'a davet olundu. Ne var ki, Nakip Bey’in eşi, Halife ile birlikte yurt dışına çıkmayı kabul etmedi. Bu telaşlı ve heyecanlı konuşmalar esnasında, eşi Hü
seyin Nakip Bey, — H alife’nin huzurunda— Meziyet Hanım’ı, eski kanun hükümlerine gö
re (talak-ı selase ile) üçten dokuza boşadı! (Şeriat kurallarına göre, talak-ı selase İle bo şanmak çok ağır bir karardır. Böyle boşanan kadınların yeniden eski kocası İle nikâhları nı tazeleyebilmesi için başka bir erkekle bir gece de olsa evlenip ayrılması, ancak ondan sonra eski kocası ile tekrar evlenmesi gere kirdi! Buna eski geleneklere göre, “ hülle
çıkarmak” adı verilirdi.)
Hüseyin Nakip Bey’in boşadığı Çürüksulu Meziyet Hanım, daha sonra, meşhur şekerci Ali Muhittin Hacıbekir ile ve ünlü gazeteci Vâ- lâ Nurettin” ile de evlenmiştir.
Hüseyin Nakip Bey, yol hazırlığı yapmak
İçin, evine gitmek, çamaşır ve elbise almak için İzin istediği ise de Polis Müdürü Saadet
tin Bey, onun Saray’dan dışarı çıkmasına İzin
vermedi! Bu suretle Nakip Bey hiçbir eşya al madan, Halife'nin kafilesine katılmak zorun da bırakıldı.
YOLLUK VE TAZMİNAT
Son Halife’nin İstanbul'dan ayrılışından Paris'te ölümüne kadar 20 yılı aşkın birlikte yaşayan hususi kâtibi Hüseyin Nakip Bey’in hatıra notlarına göre, yurt dışına çıkarken Ab
dülmecit Efendi’ye 100 bin, diğer hanedan
mensuplarına dağıtılmak üzere 200 bin lira ve rilmesi hükümetçe düşünülmüştür. Ancak Halife'ye, avans olarak 20 bin lira ödenmesi, arkasından da 80 bin lira gönderilmesi karar laştırılmıştır. Müsvette notlardan anlaşıldığı na göre, 4 Mart sabahı Çatalca’dan trene bin- dirildiklerinde Halife'ye verilen bir zarf içeri sinde 15 bin lira Karşılığında 2 bin sterlin çık mıştır. Bakiye gönderilmesi vaat edilen para da gönderilmemiştir. Bunun nedeni, Adana Milletvekili Zamir (Damar Arıkoğlu)’nun 2 Ni san 1924 günü, Büyük Millet M eclisi’ndeki bütçe görüşmeleri sırasında verdiği bir öner gedir. Son Halife, Türkiye'den ayrılırken, Av rupa’da hiçbir gazeteciye Büyük M illet Mec- lls i’nln kararı aleyhinde demeç vermeyeceği ni söylemiş olmasına rağmen, İsviçre'ye g it tikten birkaç gün sonra, bazı tahriklerle ya yınladığı beyannamede, verdiği sözde durma mış, Türkiye Büyük M illet M eclisi’nin kararı nı kabul etmediğini, kendisinin halen de İs lam dünyasının halifesi olduğunu ilan etmiş- tlr.
Öte yandan yurt dışına çıkarılan hanedan mensuplarının gençlerine ve yaşlılarına, ay rıcalıklı olarak, hükümet tarafından yolluklar ödenmiş ve deniz yoluyla yurttan ayrılacak lar için de (Gülcemal Vapuru) tahsis edilm iş tir. Arşiv kayıtlarından tespit ettiğim e göre, yurt dışı edilen hanedan mensupları 41 ’i ka dın, 38'i erkek olmak üzere 79 kişidir.
Gerek Halife’nin, gerek diğer hanedan mensuplarının, yurt dışına çıkarılırken ve ken dilerine tebligat yapılırken görevlilere son de rece saygılı davranmaları hükümetçe ilgililere bildirilm iştir.
YARIN:
GÖZYAŞLARIYLA
D İZ İ Y A Z IL A R
• t
HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA
Son Halife'nin Son Günlen
a
TAHA TOROS
Efendi, hail- İndirilip yuri dışına gönderildikten 15 yıl sûreyle Nls’teklbu villada oturdu.
la trlş ra 'tie
Türkiye’den ayrıldıktan sonra İsviçre'ye giden Abdülmeclt Efendi, bir süre Leman Gölü kıyısındaki bir otelde yaşadı.
M is 't e a h ş a m
g e z in tim i
Son HalifeAbdUlmeelt Efendi, yurt dışındaki yaşamının büyük bölümünü Nls'te geçirdi. AbdUlmeelt Efendi, kızı DUrrUşahvar ve özel kâtibi Hüseyin Naklp Bey İle birlikte Nls'te bir akşam gezintisi sırasında görülüyor.
Tren Macaristan'dan geçer
ken, gördüğü bir camiin res
mini yapan son halife, altına
şunları yazdı: "Ecdadımın mu-
zafferen geçtiği bü topraklar
dan m enkub (talihsiz, gözden
düşmüş) olarak geçmekteyim"
S
ON Halife Abdülmeclt Efen- dl'ye 3 Mart 1924 tarihli, 431 sayılı kanun hüküm lerinin uygulanmasında, İstem iş olduğu birkaç saatlik müh let tanınmadı. Diğer hanedan mensupları İçin, bir hafta müddet veril m iştir. Ancak hastalık ve seyahat İmkânsız
lığı gibi, mazeretler dikkate alınmıştır. Yukarıda adı geçen kanun hüküm lerine göre, hanedan mensuplarının taşınmaz var lıklarının, bir yıl İçinde, tasfiyesi öngörülmüş tür. Yurdu terk edecek olanların, burada ve kâlet verecekleri kim seler tarafından bu İşin yürütüleceği ve paralarının kendilerine gön derileceği kanunda b e lirtilm iştir.
Son halifenin, —tablolarına da çok kere yansıttığı g ib i— atlara karşı, büyük tutkusu bilinm ektedir. Son halifenin el konulan 80 atından 25’l, damızlık olarak Eskişehir'e gön derilm iştir. Sultan Abdülhamlt tarafından Mı sır Hıdivinden satın alınarak Abdülmeclt
Efendi adına tescil e ttirilm iş bulunan Çam-
lıca’dakl tarihi köşkün tasfiyesi, kanunun ka bul e ttiği bir yıllık sürede yapılamamıştır. Bu tarihi yapı, önce çok ucuz bir fiyatla İki kar deşe satılmış, daha sonra da Yapı Kredi Ban kası tarafından satın alınmıştır. Köşkün zen gin süslemelerle dolu olan tarihi varlığı, bu gün İstanbul'un eşsiz eserlerinden biridir. Di ğer hanedan mensupları, sıkışık durumları dolayısıyla, taşınmazlarım yok pahasına ei- jden çıkarmışlardır. Bunlardan pek azı, muva zaa yoluyla, güvendikleri kişilere taşınmazla rım devretmişler, özel aftan yararlanarak yur da dönüşlerinde, geri alabilm işlerdir.
KAFİLENİN UĞURLANIŞI
! Dolmabahçe Sarayı'nda, 3M Mart gecesi, ŞAbdülmecit Efendl’nln m illi İradeye boyun 'eğmesi üzerine, verilen birkaç saatlik m üd det İçinde hazırlığa geçildi. Bunlar çamaşır
Ne kostümlerden oluşuyordu. Sarayın kıymet-
>11 h içb ir eşyasına dokunulmadı. 13 parçadan •;oluşan kafilenin çanta, valiz ve sandıklarının 'en h afifi beş kilo, en ağırı 49 kiloydu. Tartısı ¡yapılan bu eşyalara alt eski harflerle bir
belge-S
m a b e yn cl Hüseyin N aklp B ey’den — arşivimize İntikal eden evrak arasından çıkm ıştır. ■ > :
Hazırlanan üç otom obil Dolmabahçe Sa- rayı’nın mermer merdivenine yanaştığı za man, heyecan son haddini bulmuştu. İlk oto mobile Abdülm eclt Efendi’nln eşleri, oğlu İla kızı, İkinci otom obile maiyetindekiler, bindirildi. Kendisi son otom obile binerken Saray'da kalan harem ağaları İle emektar ka
dınlar, yüksek seslerle, ağladılar. Abdülmâ- i
elt Efendi, İstanbul V a llsl’ne dönerek: — “Sîzlerden son bir ricam var. Bu yaşlı saray mensuplarına merhamet ve şefkatle muamele ediniz” dedi. j
-Son halife, otom obilin önüne gelip bine ceği sırada, selam duran yaverlerinden yüz başı ŞUkrü’yü (Kara Kuvvetleri Kumandanı : iken kanserden ölen ünlü Orgeneral Şükrü 1
Kanatlı) yanaklarından öptü.
Bazı kaynaklarda yazıldığı gibi son hail- I fe, trene Slrkecl’den bindirilmedi. Dolmabah-
i
çe Sarayı’ndan sıkı güvenlik gözetiminde, Ak saray yolu İle Çatalca’ya götürüldü. Çok so ğuk bir gündü. Yollar çamurlu ve bozuk oldu ğundan otom obiller, zaman zaman yolda kal-
i
dı. Zahmetli bir yolculuktan sonra, güneşin I İlk ışıkları hissedilirken Çatalca göründü. Va li, polis müdürü ve güvenlik kuvvetleri kafile ile beraberdi. Çatalca İstasyon Şefliği bina- I sında, geciken, trenin gelmesi beklenildi. Tren gelince, önceden belirlenmiş yataklı va gona kaflledekller y e rle ştirild i. AbdUlmeelt
Efendi, tek yataklı olan, 17 numaralı odaya
yerleştirildi. Refakattekller, İkişer İkişer, oda lara alındılar. Yataklı vagonun bitişiğinde va gon restoran vardı. İsviçre’ye kadar giden bu trende, İki Türk güvenlik memuru da bulunu yordu.
AbdUlmeelt Efendl’yl götüren tren 6 Mart
1924 sabahı Macaristan topraklarına girdi. Tren su almak İçin İstasyonda bir müddet bekledi. Pencereden çevreyi seyreden res sam eski halife, uzaklarda, küçük bir cami İle minaresini gördü. Çok heyecanlanıp duygu landı. Bu cami, Osmanlı fm paratorluğu’nun Macar topraklarında bıraktığı İzlerden biriy di. O anda ressamlığı tu ttu . Eline kalem kâ ğıt aldı, uzaktaki cami İle minareyi bir desen 1 olarak çizdi. Bu desenin altına, şu cümleyi ya zarak İmzaladı:
“Ecdadımın muzaffaren geçtiği bu toprak lardan, menkub (talihsiz, gözden düşmüş) ola rak geçmekteyim.”
İLK DURAK
AbdUlmeelt Efendi, İstanbul’dan ayrıldık
tan sonra, nereye gideceğini bilmiyordu. Oğlu
Ömer Faruk, vaktiyle Vlyana’da öğrenim ya
parken İsviçre’ye gidip kaldığı oteli önerdi. Leman G ölü’nün kıyısında Terrletet kasaba sı şirin ve sakin bH yerdi. Buradaki otele yer leştiler. Blrgün sonra, Avrupa’nın tanınmış muhabirleri bu otele doldu. AbdUlmeelt Efen dl’nln güzel kızı İle oğlunun kendisiyle birlikte aldıkları fotoğraflar ünlü magazinlere kapak oldu.
Eski halife, bu otelde talihsiz bir demeç verdi. Halifeliğinin devam ettiğini, Türkiye Bü yük M illet M eclisi kararım saymadığım, ken disini halife olarak kabul edpcek İslam dev letlerinden birine yerleşmek İstediğini söy ledi. Ne var kİ, h içb ir İslam devleti, bu söze itibar etmedi ve davette bulunmadı. Yalnız Mı sır Kralı Fuat, kendisine maddi açıdan yar dımda bulundu.
7
-
3-1
n y
8 • MİLLİYET
DİZİ YAZILAR
HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 65. YILINDA
Son Halife’nin Son Günleri
TAHA TOROS
mı
C a m U 'n t t B Son H alife Abdülmeclt Efendi, ölümünün son yıllarını Paris’te ge çirdi. Abdülmeclt Efendi (ortada, siyah paltolu, eli bastonlu) her cuma günü Paris C am ii’ne gidip namaz kılardı. Öldükten sonra bu camiin bir odasına gömüldü ve 10 yıl sonra da ke
m ikleri burada bulunduğu özel bölmeden alınıp Medine'ye götürülerek gömüldü.
Nis’ te 15 yıl kalan Abdülmecit Efendi, 1939’ da
Fransa’ nın başkentine taşındı
Paris'te sıkınalı günler
0 Hitler Yönetimi, Paris’i işgal et
tikten sonra son halifeden ya
rarlanmak amacıyla bir tuzak
hazırladı. Bunu önleyen özel
kâtibi Nakip Bey tutuklandı
^ KLİMİNİN güzelliği, şehri- | | Ş nin sükûneti ve sanat açı- Ip li sından değeri bakımından | | | ! N is’e yerleşmek isteyen Ab
dülmecit Efendi’ye, Fransa
lîS î hükümeti izin vedi. N is’e giderken, İstanbul’dan beraberinde götürdü ğü Salih Keramet Bey, kendisinden özür d i leyerek vatana dönmek istediğini bildirdi. Sa
lih Keramet Bey o sıralarda Robert Kolej’de
hocaydı ve İstanbul’da, eşi yalnız kalmıştı. Son Halife ile kader birliği yapan Hüseyin Na
kip Bey, onunla birlikte, N is’e g itti. Abdülmecit Efendi, N is’te resim yaparak,
bazen de Hüseyin Nakip Bey’e anılarını yaz dırarak yaşadı. Aslında yetenekli bir ressam dı. Babası Sultan Azlz’in, saray ressamı ola rak getirttiği Polonya kökenli Chlebowşki’den ve İstanbul’da açılan akademinin ilk Italyan hocası Valeri’den resim dersleri almıştı. N is’ te bir hayli tablo yaptı ve sergiler açtı.
Burada, yeri gelmişken, bir konuya değin mek istiyorum. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da, Ab
dülmecit Efendi’nin bazı eserleri, yeni bir ga
leride sergilendi (1). Gerek basın, gerek ser giyi düzenleyenler, bunun, Abdülmeclt’in eserlerini kapsayan, ilk sergi olduğunu belirt tiler! Bu hata, ressam halifenin Avrupa’da aç tığı sergiler hakkında, bilgi noksanlığından kaynaklanmaktadır. Hatta, bir ansiklopedi de, aynı hatalı haberi -araştırma yapmadan- say falarına geçirlverm iştir! Abdülmecit Efendi’ nin N is’teki sergilerinden, ünjü iki müzenin değerli eserler satın aldığı bilinmektedir. Pa ris ’te de eserleri sergilenm iştir. Öte yandan,
Abdülmecit Efendi’nin başarılı bir portresi,
güzel kızı Dürriişehvar’ın boy resmidir. Bu re sim, vaktiyle, Paris’te kartpostala aktarılmış ve kısa zamanda tükenm iştir.
PARİS'TE GEÇEN .YILLAR
Abdülmecit Efendi, 15 yıl N is’te kaldıktan
sonra, 1939 yılında Paris’e taşındı. Ne var ki, İkinci Dünya Savaşı çıkınca işgal altındaki bu şehirde sıkıntılı günler geçirdi. Bir aralık, Paris’i terk ederek, daha emin gördüğü İsviç re’ye g itti ise de savaşın uzaması yüzünden, Paris’e geri döndü. O sırada Paris’i işgal eden H itler yönetimi, Abdülm ecit’ten yararlanmak üzere, bir tuzak hazırladı. Ancak, bunu husu si kâtibi, önsezisiyle önleyebildi. Buna kızan Naziler, Hüseyin Nakip Bey'i tevkif ettiler.
Almanların Paris’i terk ettikleri ve m ütte fik orduların silah sesleri duyulduğu günler de, kalbinden rahatsız olan son Halife (1868-1944) 1944 yılının Ağustos ayında göz lerini kapadı. Hüseyin Nakip Bey tarafından yıkanan cesedi, Paris'teki camiin bir odası na gömüldü. Daha sonra, bu odanın camie lü zumu nedeniyle, cesedin oradan kaldırılma sı kızı Dürrüşehvar’a bildirildi. Dürrüşehvar Sultan, Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı
İnönü’yü Savarona Yatı’nda ziyaret etti. Ba
basının kem iklerinin İstanbul’a getirtilerek, dedesi Sultan Mahmut’un türbesine göm ül mesine, bu mümkün olmadığı takdirde Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verilm esine müsaade edilm esini istedi.
— s
Oğlu um kızıyla Yurt dışındaki ömrünün büyük bölümünü N is ’te geçiren son Halife
Abdülmecit Efendi, oğlu Ömer Faruk ve kızı Dürrüşehvar ile birlikte b ir gezide görülüyor.
Hatırladığımıza göre, İsmet İnönü, bazı kimselerin Eyüp’e giderek, onun kabrini bir ziyaret yerine dönüştürebileceğinden endişe ettiği için prensesin ricasını kabul etmedi. Demokrat Parti iktidara gelince, Dürrüşehvar Sultan, aynı ricayı Celal Bayar’a tekrarladı. Konu Başbakanla da görüşüldü. Ne var ki, bunun Büyük Millet Meclisi’nden çıkartılacak bir kanunla mümkün olacağı sonucuna varıl dı. Demokrat Parti’nin de konuyu benimse memesi ve İşin Meclis Dilekçe Komisyonu’na intikal ederek, oradan ret kararı çıkartılması üzerine, bu konu kapanmış oldu. Ancak, Pa ris'teki camiin istekleri doğrultusunda, Ab
dülmecit Efendi’nin kem iklerinin çıkartılıp
odanın boşaltılması gerekiyordu. Sonuç ola rak, durum Abdülmecit Efendi’nin dünürü
Haydarabat Nizamı’nın aracılığıyla bir çözü
me kavuştu.Nizam’ın ricası üzerine, ibnüssu-
ud, Abdülmeclt Efendi’nin kem iklerinin Me
dine’ye getirilmesine ve tören yapılmaksızın, sessizce gömülmesine rıza gösterdi. Uçak la götürülen kemikler, 30 Mart 1954 Salı gü nü Medine’de, Peygamber’in ayakucuna ya kın bir yere gömüldü.
BİTTİ
-(1) Son H alife’ nin ressamlığına dair geçtiğimiz yıl da gerek basında, gerek sergi davetiyesinde, yanlış ve noksan bilgilere rastlanmıştır. Yıllarca evvel, bü yük b ir dergide yayınlanan iki yazıyı görmedikleri anlaşılmaktadır. Ahidülmecit Efendi -eğitim için- Ba-
tı’ ya birçok ressam değil, yalnızca Hüseyin Avni
U f i j'i göndermiştir. Öle yandan, Abdülmeclt Ha life olduğu zaman (veliahtlık) ınücsscscsi tarihe ka rışmıştı. Bu açıdan, onun tanımında Halife olduk tan sonra, (Halife Veliaht) kelimelerinin birlikte kul lanılması yersizdir. Abdülmecit Efendi, Vahdettin'in
padişahlığı döneminde Veliaht’ tı. Halifeliği döne minde, (Veliahtlık) diye b ir sıfatı yoktur.
d ü z e l t m e: Yazı dizimizin ikinci günün de Abdülmecit Efendi’ nin Cem tarafından yapılan karikatü rü yerine, o dönemin karikatürcülerinden Rıfkı’ nın karika türü konulmuştur.
Taha Toros Arşivi