• Sonuç bulunamadı

Halifeliğin kaldırılışının 63. yılında:Son Halife'nin son günleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halifeliğin kaldırılışının 63. yılında:Son Halife'nin son günleri"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 • MİLLİYET

D İZİ Y A Z ILA R I

HALİFELİĞİN

KALDIRILIŞININ

63. YILINDA

Son Halife riitı Son Günleri

m

T a h a T o ro s

Padişahlıkla halifeliğin ayrılmasından sonra halifeliğe

seçilen Abdülmecit Efendi, veliahtlığında Ankara

Hükümeti'ne yakınlığıyla biliniyordu

BAŞLARKEN

Türkiye Büyük M ille t M eclisi tarafından, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 431 sayılı kanun­ la, halifelik ilga edildi. Bugün bu tarihi olayın 63. yılına rastlamaktadır. Son halifenin bazı mektup­ ları, notları, kader b irliğ i yaparak beraberinde yurt dışına çıkan ve ölümüne kadar ayrılmayan, hususi kâtibi Hüseyin Naklp Bey’e intikal etmiştir. Bir ta­ rihçi, ressam ve hat sanatı üstadı olan Hüseyin

Nakip Bey, anılarını bize anlatmış, sesini bantla­

ra aldırtm ış ve halife ile ilg ili yazışmalarla diğer önem li belgelerini kapsayan dosyalarını —b ir

vasiyetlebana bırakmıştır. Merhumun Paris'

teki ikametgâhından getirebildiğim bu belge ve bilgilerden yararlanarak, bunlara Paris, Nis, Ce­ nevre ve Vatikan arşivlerindeki araştırmalarımdan notlar katarak “SON HALİFENİN SON YILLARI” üzerinde, yarım kalan bazı çalışmalarım olm uş­ tur. Bu b ilg ile r ışığında, halifeliğin kaldırılışının 63. yıldönümünde, sunduğum özet yazıyı MİLLİ­

YET için hazırlamış bulunuyorum. T. T.

A Başbakan Rauf Orbay

Mecliste, Padişah ve Ha­

life Sultan vahdettin’in

kaçtığını bildirdi, şeriye

Vekili Vehbi Bey de firari

Halife nin bu görevden

düşürülmesine dair fet­

vayı okudu. Fetva

oy

dirliğiyle kabul edildi

A

Bir süre sonra, Halife nin

adeta bir devlet başkanı

gibi, yabancı sefirleri ka­

bulü tepkiyle karşılandı

ISIR’ı OsmanlI toprakları­ na katan Yavuz Sultan Se­

lim, bir İslam birliği sağla­

ma dOşüncesiyle, halifeli­ ği üzerine geçirdi. Bu sı­ fat, OsmanlI Imparatorlu- ğu’nda —veraset yoluy­ la— padişahların şahısla­ rına özgü bir unvan olarak kullanıldı.

“ Halife”, tarih boyunca dünyadaki Müs­

lümanların lideri olarak tanımlanmakla bera­ ber, uygulamada, Osmanlı İmparatorluğu dı­ şındaki islamlar üzerinde, fazla etkili olamadı. Yakın tarihimizden bir misal vermek ge­ rekirse, Birinci Dünya Savaşı’nda Sultan Re­

şat’ın (Halife-! Müslimin) sıfatıyla, tüm İslam

âlemine hitap eden “Cihat İlanı” hiç de umu­ lan sonucu vermedi. Aksine, bazı Müslüman milletlerin —halifenin cihat ilanı üzerine— di­ ni bağlar nedeniyle Osmanlı ordularına yar­ dımcı olacakları yerde, düşmanca davranış­ ları, toprağını kahramanca savunan Türk su­ baylarını arkadan kurşunlamaları unutulma­ mıştır. Bu bakımdan halifeliğin “ İslam birll- ğ l” nin simgesi gibi yorumlanması gerçekle­ re uymamaktadır.

HALİFELİK İLE PADİŞAHLIK

Osmanlı İmparatorluğu döneminde dev­ let başkanlığı “padişahlık" ile İslam dininin liderliği olarak tanımlanan “hajlfellk” aynı şahsın uhdesinde birleşm işti. Yavuz Sultan Sellm’den sonuncu padişah Vahdettln’e ka- darki uygulama böyleydi.

Ne var ki, Kurtuluş Savaşı yıllarında pa­ dişah, halifeliğinin ağırlığını Anadolu’daki milli harekâta karşı kullandı. Maddi ve manevi açıdan bu hareketi cezalandırmak için fetva­ lar çıkarttı. H alifelik makamının manevi gü­ cünden yararlanarak, askeri birlikler oluştur­ du. İşgal edilmiş topraklarını kurtarmak, ba­ ğımsızlığını almak için Türk m illetinin canı­ nı dişine taktığı günlerde, padişahın halife­ lik gücünü bu harekete karşı kullanmış olma­ sı, yakın tarihimizdeki, üzücü olayların başın­ da yer alır. Halifeden beklenen, bu kutsal da­ vanın kösteklenmesi değil desteklenmesi idi. Kurtuluş Savaşı'nın daha kısa zamanda zafere kavuşmamasında hilafetçilerin dini sö­ mürerek ayaklanmalar düzenlemeleri, padişa­ hın da işgal altında bulunduğu devletlerin baskısından kurtulamaması yer alır.

Ne var ki, zaferler, daima hak ve hakikat yolunda yürüyenlere nasip olur. Kurtuluş Sa- vaşı’nın zafer ışıkları dünyaya yansıdığı gün­ lerde, padişah kendisini tehlikede görerek — o dönemin baş düşmanı olan— ingilizlere sı­ ğınarak yurttan kaçtı. G ittiği yerlerde halife­ liğin uhdesinde bulunduğunu ilan ettiyse de Müslüman toplulukların hiçbiri bu söze itibar etmedi. O günlerin siyasi ve dini ortamı içe­ risinde, halifelikle padişahlığın ayrılması zo­ runlu hale geldi. M illeti ölümden döndüren, yurdu işgalden kurtaran ilahi kuvvet, yeni dev­ letin geleceğini yönlendirdi.

Türkiye Büyük M illet Meclisi önce, 1922 yılının Kasım ayı başında, saltanatın ilga edil­ mesine (kaldırılmasına) karar verdi. Padişa­ hın 17 Kasım 1922 günü yurttan firarını izle­ yen, 18 Kasım 1922 günü Türkiye Büyük M il­ let Meclisi, Veliaht Abdülmecit Efendi’yi ha­ lifeliğe seçti. Bu seçimle hukuken, padişah­ lıkla halifelik birbirinden ayrılmış oluyordu.

Halifeliğe seçilen Abdülmecit Efendi,

ve-llk gün fotoğrafı 19 Kasım 1922 günü Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine bildirilen ve halife olarak seçildiğini içeren karar Abdülmecit Efendl’yi çok m utlu etti. O gün çekilm iş yukarıdaki fotoğraf önde Abdülmecit Efendl’yi arkasında ise Rafet Paşa’yı (beyaz

kaputtu) arkadaşlarıyla birlikte camiden çıkarken göstermektedir.

Seçimden sonra kutlama

Türkiye Büyük M illet M eclisi'nde ya­ pılan seçimde 162 m illetvekilinden 148’i tarafından olumlu oy alıp halife­ liğe getirilen Abdülmecit Efendi, pek [çok kişinin tebrlğ/nl kabui etti.

Veliahtlığı Resim yapmaya meraklı olan

Abdülmecit Efendi yukarıdaki fotoğrafını ve­

liahtlığı sırasında çektirm iş ve imzalamıştı. Yanda ise Abdülmecit Etendi'nin halife olur olmaz hattata hazırlattığı mektup zarfının baş­ lığı görülüyor. Başlıkta, "Zat-ı Hazret-i Hilafet-

penahi Başkitabet 'ı” yazıyor (yanda)...

liahtlığı sırasında, Ankara Hükümeti’ne taraf­ tarlığı ile bilinir. Bu yüzden Padişah Sultan

Vahdettin ile ters düştü. Her ne kadar Abdül­ mecit Efendi, m illi davaya yardımcı olabile­

ceği ümidiyle İstanbul’dan Anadolu’ya çağ­ rılışında tereddüt göstermiş olmakla beraber, kalben bu davanın eğilim i içerisinde bulun­ maktaydı.

Osmanlı hanedanından Abdülmecit Efen- d i’ nin halifeliğe seçilmesinde bu eğilim inin büyük etken olduğu açıktır. Öte yandan, Bü­ yük M illet M eclisi’nin 1 Kasım 1922 günkü toplantısında, halifeliğin Osmanoğlu haneda­ nından, ilim ve ahlakça en olgun ve uygunu­ nun seçilmesine karar verildiği bilinmektedir. Bu açıdan Abdülmecit Efendi’nin liyakati, ter­ cih sebebi olmuştur.

18 Kasım 1922 Pazar günü, Türkiye Büyük M illet Meclisi bu maksatla üç gizli toplantı yaptı. Konu, enine boyuna tartışıldı. Arkasın­ dan açıkoturuma geçildi. Meclis binasının içi dışı hıncahınç dolmuştu. Toplantıda, İcra Ve­

killeri Heyeti Reisi “Başbakan” Rauf (Orbay)

Bey, Sultan Vahdettin’in İngilizlere sığınarak,

onların bir gemisi ile yurttan kaçtığını bildir- -di. Bu ortamda, hukuken gerekli işlemin ya­ pılmasını istedi. Kürsüye gelen Şeriye Vekili, Konya M illetvekili Vehbi Bey, firari halifenin bu görevden düşürülmesine dair fetvayı oku­ du. M e c lis , bu fetvayı oybirliği ile kabul etti. Daha sonra seçime geçildi. 162 m illetvekili seçime katıldı. Abdülmecit Efendi 148, Ab-

dülhamit’in oğullarından Selim Efendi 3, Ab- durrahim Efendi 2 oy aldı. 9 oy boş çıktı. Bu

suretle Abdülmecit Efendi büyük çoğunluk­ la halifeliğe seçildi.

HALİFELİK GÜNLERİ

Türkiye Büyük M illet M eclisi’nin Abdül­

mecit Efendi’yi halife olarak seçme kararı,

Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa tarafından 19 Kasım 1922 günü kendisine bildirildi. Ab-

dülmecit'in teşekkür mektubunda, özetle,

bü-KANUMUN HÜKÜMLERİ

(Hilafetin İlgasına ve Hanedan ı Osmaniye’nin Türki­ ye CnnknHyeti Memaiiki Haricine Çıkarılın asma D a ­ ir Kın an) Kanunun N o’ su 431’dir. Kabul tarihi: 3 M art

1924’tür.

Bu kanun, 13 maddeden oluşmaktadır. 1. maddesi şöyledir: “ Halife hai'edilıniştir. Hilafet, hükümet ve

Cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, hilafet makamı mülgadır.”

Tasarının bu maddesi üzerinde herhangi b ir değişik­ lik yapılmamıştır. Bazı milletvekilleri, tasannın 2. mad­ desinde, değişiklik yapılmasını isterler. 2. madde, H ali­

fe ile birlikte Osmanlı Hanedanı’mn erkek, kadın ve da­ matların bu kanun hükmünden istisnasını isteyen m il­ letvekilleri, hiç şüphesiz, yüreklerindeki şefkat ve mer­ hamet duygularım açıklamış oluyorlardı. Kadınlara yurt dışında sefalete düşeceklerini, bunlarla damatların yurtta kalmalarının sakınca doğurmayacağım belirttilerse de, tasarı b ir değişiklik yapılmadan, kanunlaşır.

A tatürk'ün yakınlarından dinlediğimize göre, onun da kadınların yurt dışı edilmelerinin doğru olmadığı gö­ rüşünde olduğu belirtilm iştir.

tün hayatını halifelik ve emanetinin muhafa­ zasına ve memleketin selametine vakfedece­ ği cümlesi yer almaktaydı.

Halife, ilk cuma namazını, 24 Kasım 1922 günü, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmet Fa­

tih’in adını taşıyan camide kıldı.

Dolmabahçe Sarayı halifenin emrine ve­ rildi. Türk edibi Müftüoğlu Ahmet Hikmet

Bey, halifenin müşavirliğine tayin edildi. Ha­

life kendisine yakın çalışma arkadaşı olarak

Salih Keramet Nigâr Bey’i hususi kâtipliğine, Hüseyin Naklp Turan Bey’i mabeyinciliğine

seçti. Gazi Turhan Bey neslinden gelen Hü­

seyin Nakip Bey, daha önce, Abdülmecit Efendi’nin veliahtlığı sırasında yaverliğini

yapmıştı. İstanbul'un işgali yıllarında, Ingiliz- ler tarafından tutuklanacağı sırada, Italyan iş­ gal kumandanı tarafından sahte pasaport dü­ zenlettirilerek yurt dışına kaçırıldı. Bu suret­ le Ingilizlerin sürgün yapmasından kurtarıl­ mıştı. Ailesi ile birlikte Berlin’de oturuyordu.

Abdülfaecit Efendi’nin halife seçilmesi üze­

rine onu refakatine istemesi, Nakip Bey ta­ rafından olum lu karşılandı. Berlin’den yurda dönerek Dolmabahçe Sarayı’ndaki vazifesi­ ne başladı.

Hüseyin Nakip Bey, tarih, hat ve resim sa­

natında üstat bir kişi idi. Halifeye o derece bağlıydı kİ, halifeliğin İlgasında, Abdülmecit

Efendi ile kader birliği yaparak yurt dışına çı­

kışında ona refakat etti. Aynı ailenin ferdiy­ miş gibi, son halife ile birlikte yaşadı. Onun­ la hat, resim çalışmaları yaptı. Bu hususi kâ­ tip liğ in i, ölümüne kadar sürdürdü. Üstün bir vefa duygusu ile dopdoluydu. Abdülmecit

Efendi’nin 1944 Ağustos'unda Paris’te öldü­

ğünde, cenazesini kendi eli ile yıkadı.

HÜKÜMETLE SÜRTÜŞME

Biz, yine Halife Abdülmecit Eteuv» nin İs­ tanbul’da geçen son günlerine dönelim.

H alifenin hükümetle arasında hayli sür­ tüşmeler oldu. Bu sürtüşmelerin içyüzünü ya­ kın tarihimiz, elbette belirtecektir. Bana, Hü­

seyin Nakip Bey’den vasiyetle, intikal eden

yüzlerce belgenin ışık sızıntıları arasında sez­ diğim birkaç önemli olaya burada değinmek istiyorum:

Halifenin, adeta bir devlet başkanı gibi, yabancı sefirleri kabulü Ankara’nın tepkisiy­ le karşılandı. Öte yandan halifelik için bütçe­ nin tahammülünü aşan ödenek istenmesi de Ankara’yı hayli düşündürmekteydi. Sürtüş­ melerin biri de şair Abdülhak Hamit’le il­ gilidir.

Halife Abdülmecit Efendi, iyi bir ressam­ dır. M usikişinastır. Batı dillerinden Fransız- cayı iyi, Almancayı orta derecede bilir. Sul­

tan Vahdettin’deki kurnazlık ve zekâ yerine,

tüm davranışlarında, sanat adamlığı ve kibar­ lık ağır basmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz sa­ nat eğilim leri yanında edebiyata da aşinadır. Dönemin ünlü şair ve edipleriyle sık sık to p ­ lantı yapar ve sohbet eder. Bu arada, portre­ sini yaptığı, şair Abdülhak Hamlt’e âşıktır. Hatta onu halifelik makamının müşavirliğine atamak ister, ama Ankara buna karşı çıkar. Bu görev, hariciye mesleğinden gelen, aynı zamanda kalemindeki kudretle bir edip sayı­ lan Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey’e verilir. Bu sürtüşmeler arasında halifenin bir hükümdar­ mış gibi bazı siyasi temasları ve sefirleri ka­ bule eğilim li tutumu hükümeti düşündürme­ ye sevk eder. Öte yandan, bazı kişiler, hali­ feye hükümdar muamelesi yapılmasını ister­ ler. Bütün bunlar ve devlet bütçesinden iste­ nilen yüksek miktardaki ödenek konusu, ha­ lifelikle hükümetin arasındaki köprüyü teme­ linden sarsar.

Esasen Halife Abdülmecit Efendi, 29 Ekim 1923 günü, Cumhuriyet’in ilanı üzerine, artık Osmanoğullarının sonunun geldiğini se- zinlem iştir. Cumhuriyet ilanı üzerine yurdun her köşesinde büyük tezahürat yapılırken, Dolmabahçe’deki suskunluk dikkati çeker. Ama halifenin bazı yakın dostları, kendisinin Cumhuriyet ilanına karşıymış gibi davranma­ masını telkin ederler. Hatta Cumhuriyet’in ila­ nını tasvip edermiş yollu büyük bir ziyafet ve­ rilm esini önerirler. Bu ziyafet, 11 Kasım 1923 günü, Dolmabahçe Sarayı’nda, memleketin kalburüstü kişileri çağrılarak düzenlenir.

VARIN:

HALİFE YOK,

(2)

L

¡ .

3 .

10 • MİLLİYET

DİZİ YAZILAR

HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA

Son Halife'nin Son Günleri

L lll

TAHA TOROS

Cem'in çizgisiyle Resme meraklı olan ve aynı zamanda resim de yapan, bu nedenle “Ressam Halife" diye de anılan Abdiilmecit Etendi'nin bu karikatürü, ün lü karikatürcü Cem tarafından çizilmişti.

Seyit Bey Halifeliğin kaldırılması ko­ nusunda 3 Mart 1924 günkü Meclis’te hü­ kümet adına konuşan Adliye Veküi Seyit

Bey, oldukça uzun bir konuşma yaptı.

yok,

Müslümanlık var

Mecliste son sözü söyleyen is­

m et Paşa, "Halifeliğin kaldırıl­

masıyla, İslamlık hükümlerinin

uygulanmasına zarar gelm e­

yecektir" dedi

H

ALİFELİK müessesesinin kaldı­rılması konusu, Türkiye Büyük M illet Meclisi tarihinde en he­ yecanlı konuşmaları oluşturur. Konu, önce, 2 Mart 1924 günü Halk Partisi grubunun gizli top­

lantısında ele alındı. Konya M illetvekili Kâ­ zım ile Eskişehir M illetvekili Abdullah Azmi

Beyler, H alifeliğin kaldırılmasına taraftar ol­ madıklarını, açıkça belirtirler. Ürfa M illetve­ kili Saffet Efendi İle 50 arkadaşının imzala­ dığı, hilafetin ilgası ile Osmanlı Hânedanı mensuplarının yurt dışına çıkartılmasına dair önergeleri, oya sunularak, kabul edilir. Konu, bir gün sonra —3 mart 1924— M eclis’in açık oturumunda görüşülür.

O gün M eclis’e, Fethi (Okyar) başkanlık eder. Tasarı üzerine ilk sözü alan Rize M illet­ vekili Ekrem Bey, özetle şunları söyler:

“ ...Anadolu’da, m illet istiklali için savaşır­ ken, İstanbul'da düşmanlarla işbirliği yapan­ lara tarih lanet edecektir. Bunlar tahtlarından başka bir şey düşünmezler. Halifelikle, bu ailenin ne ilg isi var? Mazide cinayetler işle­ yen, milletine hizmet vermeyen bu aileye Ha­ life lik verilir mi? Aslında Halifeliğin, artık oy­ nayacağı hiçbir siyasi rol kalmamıştır. Umu­ mi harp, Halifeliğin bir işe yaramadığını gös­ terdi...”

Gümüşhane M illetvekili Zeki Bey, m illi geleneklerimizi ani bir surette sarsmanın doğ­ ru olmadığını, bunun zamanı gelmediğini, kendisinin İslam Birliği eğilim lisi olduğunu belirtir. Zeki Bey’in bu konuşmasına karşı, M eclis’te büyük tepki gösterilir. Bazı m ille t­ vekilleri, işi o derece ileri götürürler ki. Zeki Bey’i Damat Ferit’in dostu, V ahdettin’in de casusu olarak nitilerler.

Öte yandan m illetvekillerinden İzzet Ulvi Bey, H alifeliğin ilgasında geç bile kalındığı­ nı belirterek görüşünü şöyle açıklar:

“ H ilafet bir unvan niteliğindedir. Cumhu­ riyet ilanından sonra, bunu ayakta tutarsak,’ saltanata doğru geri g id ile b ilir.”

Saruhan Milletvekili Vasıf (Çınar) da, Cum­ huriyet ilan eden bir m illetin siyasi prensip­ leri içinde, Halifeliğin yeralrrasının zararlı ola­ cağını belirtir.

M eclis’te en uzun konuşmayı Adliye Ve­ kili Seyit Bey yapar. Hukuk profesörlüğü ve Meşrutiyet döneminde m illetvekilliği yapan Seyit Bey, ingilizlerin Malta’ya sürdüğü dev­ let adamlarındandır. Cumhuriyet döneminde, ikinci devrede M eclls’e katılmış, Adalet Ba­ kanı olmuştur. Hukuk kültürü derindir. Pek çok dini eser okumuştur.

Ünlü din adamlarının görüşlerini inceden inceye tetkik etm iş olan Seyit Bey Hilafetin mazisini uzun uzun anlatır. Seyit Bey’ln Mec- lis ’teki bu konuşması, daha sonra broşür ha­ linde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yayınlanmıştır. Seyit Bey özetle şunları söy­ ler:

“ ...Hilafet konusunda çok kitaplar vardır. Okununca mesele açıklığa kavuşur. Din İlmi ile uğraşanlar bunları bilirler. Bir kısım halk, bu konu ile uğraşmadığından, onların zihnin­ dekiler! gidermek lazımdır. İslamlık, aklı ay­ dınlatan bir dindir. (Kuran)’daki âyetlerle Pey­ gamberimizin hadisleri meydandadır. Kuran’ da, H alifeliğe ait tek âyet yoktur. İslam dün­ yasının hiçbir tarihi de, padişahın din açısın­ dan H alifeliğini kabul etmez. Ciddi tarihçiler ve uzmanlar ne bizim halifelere, ne Emeviler ve Abbasiler dönemindeki halifelere (Halife) demiyorlar. Hatta zalama (zulüm yapan) diyor­ lar. Emeviler'in İslamlığı nasıl parçaladıkla­ rını bilirsiniz. Abbasi H alifeliği denilen salta­ natı elde etmek için, Ebu Müslim i Horasani 600.000 Müslümanı katletm iştir. Cevdet Pa­ şa merhumun Halifeler Tarihine bakın. Neler

göreceksiniz? Çocuklarını, şehzadelerini ö l­ dürtenlere halife denilir mi? Bunlar herkes­ çe bilinir... b ilin ir de söylenmez... Fakat bun­ ları artık halka anlatma zamanı gelm iştir. İs­ lam dininde, Allah ile kul arasına girecek va­ sıta yoktur. Bu Müslümanlığın gerçeğidir. Müslüman’ın, Allah’la kendisi arasına girecek kişilere ihtiyacı yoktur. (Kuran)’da böyle bir şey yoktur.”

İSMET PAŞA KÜRSÜDE

EN ÇOK ALKIŞNAN

Kürsüde en çok alkışlanan M illetvekili Şeyh Saffet Efendi’dir. Urfa M illetvekili der ki:

“ H alifeliğin gerçek manası, yeryüzünde, hak ve adalet üzere hükümet etmek demek­ tir. Peygamberimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak’- kın en büyük bir Halifesidir. Ondan sonra ge­ len Cihar-ı Güzin (Peygamberimizin dört ya­ kın arkadaşı Ebu Bekir, Ömer, Osman Ali) Hazretlerine bu unvan verilir. Peygamberimiz­ den sonra H alifeliğin yalnız, 30 sene devam edeceğine dair (Hadis) vardır...”

Heyecanlı konuşmaların sonunda, ismet Paşa kürsüye gelir. Halifeliği ilm i ve dini yönden yorumlayan hatiplerin görüşlerini özetledikten sonra, şunları söyler:

“ ...Halifeliğin kaldırılmasıyla İslamlık hü­ kümlerinin uygulanmasına zarar gelmeyecek­ tir. Müslümanlık devam edecektir. Bunun ak­ sini sananlar varsa, onları uyarmak görevimiz­ d ir.”

yarin

:

(3)

D İZİ Y A Z ILA R I

Son Halife 'nin Son Günleri

HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA

TAHA TOROS

Kararı bildirenler Halifeliği kaldıran kanunu gece yarısı Dolmabahçe Sarayı'nda Abdülmecit Etendl'ye, İstanbul Valisi Haydar Bey (solda) ve İstanbul Polis Müdürü Sadet­ tin Bey tebliğ ettiler.

Gidiş permisi Son Halife Abdülmecit ve ailesinin yurt dışına trenle giderken kullandığı permi. Permide, Constantinople, yani İstan­ bul'dan yola çıkan kafilenin Fransa'dan Birg- ne'ye gideceği yazılı. Ayrıca, trendeki yer nu­ maraları gösteriliyor. Abdülmecit'e 17 numa­ ralı yer ayrılmıştı.

"Ölürüm de

gitm em "

} Halifeliği kaldıran kanun, gece

•yarısı emniyetçe sarılan Dol­

mabahçe sarayı'nda Abdül­

mecit Efendi'ye, İstanbul valisi

ve Emniyet Müdürü tarafın­

dan tebliğ edilince, Halife, bu­

na önce direnmek istemişti

ALİFELİĞİN kaldırılacağı, 1924 yılının Şubat sonlarına doğru, fısıltı olarak İstanbul’da duyul­ du. Dostlarından ve sohbetle­ rinde bulundurduklarından Sü­

leyman Nazif İle Cavlt Bey’ler,

birbirlerinden habersu olarak Abdülmecit

Efendi’yi ziyaret edip bu fısıltıları aktardılar.

Halife “İhtimal vermiyorum” diye, bu fısıltı­ lara inanmadı. Hatta bazı yakınları H alife’ye, hazırlıklı olmasını, Dolmabahçe Sarayında­ ki kasada bulunan nadide bazı mücevheratın —emin kimselerle— şimdiden saray dışına çıkarılmasını önerdiler. Meclt Efendi'nln sert şekilde verdiği karşılık: “ Ben böyle şeyler

yapmam” oldu.

Halifeliğin kaldırılmasıyla Hanedan mem suplarının vatandaşlığı düşürülerek yurt dı­ şına çıkartılması hakkındaki kanun, gece ya­ rısı Dolmabahçe Sarayı’na gelen, İstanbul Va­ lisi Haydar ve Polis Müdürü Saadettin Bey’­ ler tarafından tebliğ edildi. Önce Dolmabah­ çe Sarayı, emniyet kuvvetlerince, sarıldı. Gi­ riş çıkışlar yasaklandı. O yıllarda Emniyet Ge­ nel Müdürü olan —daha sonra uzun müddet İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı yapan— Muhittin (Üstündağ) da İstanbul’day­ dı. Ancak kendisi, kanunun tebliği sırasında Dolmabahçe Sarayı’na gelmişse de alttaki ka­ bul odasından yukarı çıkmadı. Kanunun teb­ liği görevi, Vali ve Emniyet Müdürlüğü’nce ya­ pıldı.

-Tebligat üzerine Abdülmecit Efendi:

—“ Ben vatan haini değilim. Ölürüm de buradan gitmem” dedi. Ardından, konunun

Ankara’ya bildirilmesini istedi. Vali ise polis müdürü, Saray’ın giriş katına inerek, Emniyet Genel Müdürü Muhittin Bey’le bir görüşme­ de bulundular. Durumu Ankara’ya bildirmiş ve kesin emir almış oldukları izlenimiyle Ha- life ’nin odasına tekrar çıktılar. Emrin kesin ol­ duğunu, birkaç saat içinde kendisini trene bindireceklerini ve hemen yol hazırlığına baş­ lanmasını istediler. Bir müddet düşünen Ha­ life, çaresizlik içerisinde ve tevekkülle: "Ma­

dem kİ milletimin kararı böyleymiş, ben ona itaat ederim. Kader böyleymiş" anlamına ge­

len konuşma yaptı ve o andan itibaren harem dairesinde yol hazırlığı başladı.

DOLMABAHCE’DEN AYRILIŞ

Son Halife, sürgün niteliğindeki kanunun kendisine ilk tebliğinde şaşalamıştı. İkinci ke­ re konuşmasında soğukkanlılığını muhafaza etti. Harem kısmına geçerek eşlerine, oğlu

Ömer Faruk’la kızı Dürrü Şehvar’a, acı yol ha­

berini bildirdi. Hemen hazırlık yapılmasını emretti.

Abdülmecit Efendi, oeraberinde götüre­

ceği insanların listesini İstanbul Valisi'ne ver­ di ve onları yanına çağırttı. Bunlar arasında hususi kâtibi Salih Keramet, mabeyncisi — daha sonra hususi kâtibi— Hüseyin Nakip, hususi doktoru Selahattin, dadısı ve hizmet­ kârları vardı.

Mabeyncisi Hüseyin Nakip Bey, Çürüksu- lu Mahmut Pasa’nın damadıydı. Evinden kal­

dırılıp Halife'nin yanına getirildiği zaman, acı haberi öğrendi. Beraberinde ailesini de gö­ türmek istediğini söyledi. Bu riçası kabul edil­ di. Eşi Meziyet Hanım, Saray'a davet olundu. Ne var ki, Nakip Bey’in eşi, Halife ile birlikte yurt dışına çıkmayı kabul etmedi. Bu telaşlı ve heyecanlı konuşmalar esnasında, eşi Hü­

seyin Nakip Bey, — H alife’nin huzurunda— Meziyet Hanım’ı, eski kanun hükümlerine gö­

re (talak-ı selase ile) üçten dokuza boşadı! (Şeriat kurallarına göre, talak-ı selase İle bo­ şanmak çok ağır bir karardır. Böyle boşanan kadınların yeniden eski kocası İle nikâhları­ nı tazeleyebilmesi için başka bir erkekle bir gece de olsa evlenip ayrılması, ancak ondan sonra eski kocası ile tekrar evlenmesi gere­ kirdi! Buna eski geleneklere göre, “ hülle

çıkarmak” adı verilirdi.)

Hüseyin Nakip Bey’in boşadığı Çürüksulu Meziyet Hanım, daha sonra, meşhur şekerci Ali Muhittin Hacıbekir ile ve ünlü gazeteci Vâ- lâ Nurettin” ile de evlenmiştir.

Hüseyin Nakip Bey, yol hazırlığı yapmak

İçin, evine gitmek, çamaşır ve elbise almak için İzin istediği ise de Polis Müdürü Saadet­

tin Bey, onun Saray’dan dışarı çıkmasına İzin

vermedi! Bu suretle Nakip Bey hiçbir eşya al­ madan, Halife'nin kafilesine katılmak zorun­ da bırakıldı.

YOLLUK VE TAZMİNAT

Son Halife’nin İstanbul'dan ayrılışından Paris'te ölümüne kadar 20 yılı aşkın birlikte yaşayan hususi kâtibi Hüseyin Nakip Bey’in hatıra notlarına göre, yurt dışına çıkarken Ab­

dülmecit Efendi’ye 100 bin, diğer hanedan

mensuplarına dağıtılmak üzere 200 bin lira ve­ rilmesi hükümetçe düşünülmüştür. Ancak Halife'ye, avans olarak 20 bin lira ödenmesi, arkasından da 80 bin lira gönderilmesi karar­ laştırılmıştır. Müsvette notlardan anlaşıldığı­ na göre, 4 Mart sabahı Çatalca’dan trene bin- dirildiklerinde Halife'ye verilen bir zarf içeri­ sinde 15 bin lira Karşılığında 2 bin sterlin çık­ mıştır. Bakiye gönderilmesi vaat edilen para da gönderilmemiştir. Bunun nedeni, Adana Milletvekili Zamir (Damar Arıkoğlu)’nun 2 Ni­ san 1924 günü, Büyük Millet M eclisi’ndeki bütçe görüşmeleri sırasında verdiği bir öner­ gedir. Son Halife, Türkiye'den ayrılırken, Av­ rupa’da hiçbir gazeteciye Büyük M illet Mec- lls i’nln kararı aleyhinde demeç vermeyeceği­ ni söylemiş olmasına rağmen, İsviçre'ye g it­ tikten birkaç gün sonra, bazı tahriklerle ya­ yınladığı beyannamede, verdiği sözde durma­ mış, Türkiye Büyük M illet M eclisi’nin kararı­ nı kabul etmediğini, kendisinin halen de İs­ lam dünyasının halifesi olduğunu ilan etmiş- tlr.

Öte yandan yurt dışına çıkarılan hanedan mensuplarının gençlerine ve yaşlılarına, ay­ rıcalıklı olarak, hükümet tarafından yolluklar ödenmiş ve deniz yoluyla yurttan ayrılacak­ lar için de (Gülcemal Vapuru) tahsis edilm iş­ tir. Arşiv kayıtlarından tespit ettiğim e göre, yurt dışı edilen hanedan mensupları 41 ’i ka­ dın, 38'i erkek olmak üzere 79 kişidir.

Gerek Halife’nin, gerek diğer hanedan mensuplarının, yurt dışına çıkarılırken ve ken­ dilerine tebligat yapılırken görevlilere son de­ rece saygılı davranmaları hükümetçe ilgililere bildirilm iştir.

YARIN:

GÖZYAŞLARIYLA

(4)

D İZ İ Y A Z IL A R

• t

HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 63. YILINDA

Son Halife'nin Son Günlen

a

TAHA TOROS

Efendi, hail- İndirilip yuri dışına gönderildikten 15 yıl sûreyle Nls’teklbu villada oturdu.

la trlş ra 'tie

Türkiye’den ayrıldıktan sonra İsviçre'ye giden Abdülmeclt Efendi, bir süre Leman Gölü kıyısındaki bir otelde yaşadı.

M is 't e a h ş a m

g e z in tim i

Son Halife

AbdUlmeelt Efendi, yurt dışındaki yaşamının büyük bölümünü Nls'te geçirdi. AbdUlmeelt Efendi, kızı DUrrUşahvar ve özel kâtibi Hüseyin Naklp Bey İle birlikte Nls'te bir akşam gezintisi sırasında görülüyor.

Tren Macaristan'dan geçer­

ken, gördüğü bir camiin res­

mini yapan son halife, altına

şunları yazdı: "Ecdadımın mu-

zafferen geçtiği bü topraklar­

dan m enkub (talihsiz, gözden

düşmüş) olarak geçmekteyim"

S

ON Halife Abdülmeclt Efen- dl'ye 3 Mart 1924 tarihli, 431 sayılı kanun hüküm lerinin uygulanmasında, İstem iş olduğu birkaç saatlik müh­ let tanınmadı. Diğer hane­

dan mensupları İçin, bir hafta müddet veril­ m iştir. Ancak hastalık ve seyahat İmkânsız­

lığı gibi, mazeretler dikkate alınmıştır. Yukarıda adı geçen kanun hüküm lerine göre, hanedan mensuplarının taşınmaz var­ lıklarının, bir yıl İçinde, tasfiyesi öngörülmüş­ tür. Yurdu terk edecek olanların, burada ve­ kâlet verecekleri kim seler tarafından bu İşin yürütüleceği ve paralarının kendilerine gön­ derileceği kanunda b e lirtilm iştir.

Son halifenin, —tablolarına da çok kere yansıttığı g ib i— atlara karşı, büyük tutkusu bilinm ektedir. Son halifenin el konulan 80 atından 25’l, damızlık olarak Eskişehir'e gön­ derilm iştir. Sultan Abdülhamlt tarafından Mı­ sır Hıdivinden satın alınarak Abdülmeclt

Efendi adına tescil e ttirilm iş bulunan Çam-

lıca’dakl tarihi köşkün tasfiyesi, kanunun ka­ bul e ttiği bir yıllık sürede yapılamamıştır. Bu tarihi yapı, önce çok ucuz bir fiyatla İki kar­ deşe satılmış, daha sonra da Yapı Kredi Ban­ kası tarafından satın alınmıştır. Köşkün zen­ gin süslemelerle dolu olan tarihi varlığı, bu­ gün İstanbul'un eşsiz eserlerinden biridir. Di­ ğer hanedan mensupları, sıkışık durumları dolayısıyla, taşınmazlarım yok pahasına ei- jden çıkarmışlardır. Bunlardan pek azı, muva­ zaa yoluyla, güvendikleri kişilere taşınmazla­ rım devretmişler, özel aftan yararlanarak yur­ da dönüşlerinde, geri alabilm işlerdir.

KAFİLENİN UĞURLANIŞI

! Dolmabahçe Sarayı'nda, 3M Mart gecesi, ŞAbdülmecit Efendl’nln m illi İradeye boyun 'eğmesi üzerine, verilen birkaç saatlik m üd­ det İçinde hazırlığa geçildi. Bunlar çamaşır

Ne kostümlerden oluşuyordu. Sarayın kıymet-

>11 h içb ir eşyasına dokunulmadı. 13 parçadan •;oluşan kafilenin çanta, valiz ve sandıklarının 'en h afifi beş kilo, en ağırı 49 kiloydu. Tartısı ¡yapılan bu eşyalara alt eski harflerle bir

belge-S

m a b e yn cl Hüseyin N aklp B ey’den — arşivimize İntikal eden evrak arasından çık­

m ıştır. ■ > :

Hazırlanan üç otom obil Dolmabahçe Sa- rayı’nın mermer merdivenine yanaştığı za­ man, heyecan son haddini bulmuştu. İlk oto­ mobile Abdülm eclt Efendi’nln eşleri, oğlu İla kızı, İkinci otom obile maiyetindekiler, bindirildi. Kendisi son otom obile binerken Saray'da kalan harem ağaları İle emektar ka­

dınlar, yüksek seslerle, ağladılar. Abdülmâ- i

elt Efendi, İstanbul V a llsl’ne dönerek: — “Sîzlerden son bir ricam var. Bu yaşlı saray mensuplarına merhamet ve şefkatle muamele ediniz” dedi. j

-Son halife, otom obilin önüne gelip bine­ ceği sırada, selam duran yaverlerinden yüz­ başı ŞUkrü’yü (Kara Kuvvetleri Kumandanı : iken kanserden ölen ünlü Orgeneral Şükrü 1

Kanatlı) yanaklarından öptü.

Bazı kaynaklarda yazıldığı gibi son hail- I fe, trene Slrkecl’den bindirilmedi. Dolmabah-

i

çe Sarayı’ndan sıkı güvenlik gözetiminde, Ak­ saray yolu İle Çatalca’ya götürüldü. Çok so­ ğuk bir gündü. Yollar çamurlu ve bozuk oldu­ ğundan otom obiller, zaman zaman yolda kal-

i

dı. Zahmetli bir yolculuktan sonra, güneşin I İlk ışıkları hissedilirken Çatalca göründü. Va­ li, polis müdürü ve güvenlik kuvvetleri kafile ile beraberdi. Çatalca İstasyon Şefliği bina- I sında, geciken, trenin gelmesi beklenildi. Tren gelince, önceden belirlenmiş yataklı va­ gona kaflledekller y e rle ştirild i. AbdUlmeelt

Efendi, tek yataklı olan, 17 numaralı odaya

yerleştirildi. Refakattekller, İkişer İkişer, oda­ lara alındılar. Yataklı vagonun bitişiğinde va­ gon restoran vardı. İsviçre’ye kadar giden bu trende, İki Türk güvenlik memuru da bulunu­ yordu.

AbdUlmeelt Efendl’yl götüren tren 6 Mart

1924 sabahı Macaristan topraklarına girdi. Tren su almak İçin İstasyonda bir müddet bekledi. Pencereden çevreyi seyreden res­ sam eski halife, uzaklarda, küçük bir cami İle minaresini gördü. Çok heyecanlanıp duygu­ landı. Bu cami, Osmanlı fm paratorluğu’nun Macar topraklarında bıraktığı İzlerden biriy­ di. O anda ressamlığı tu ttu . Eline kalem kâ­ ğıt aldı, uzaktaki cami İle minareyi bir desen 1 olarak çizdi. Bu desenin altına, şu cümleyi ya­ zarak İmzaladı:

“Ecdadımın muzaffaren geçtiği bu toprak­ lardan, menkub (talihsiz, gözden düşmüş) ola­ rak geçmekteyim.”

İLK DURAK

AbdUlmeelt Efendi, İstanbul’dan ayrıldık­

tan sonra, nereye gideceğini bilmiyordu. Oğlu

Ömer Faruk, vaktiyle Vlyana’da öğrenim ya­

parken İsviçre’ye gidip kaldığı oteli önerdi. Leman G ölü’nün kıyısında Terrletet kasaba­ sı şirin ve sakin bH yerdi. Buradaki otele yer­ leştiler. Blrgün sonra, Avrupa’nın tanınmış muhabirleri bu otele doldu. AbdUlmeelt Efen­ dl’nln güzel kızı İle oğlunun kendisiyle birlikte aldıkları fotoğraflar ünlü magazinlere kapak oldu.

Eski halife, bu otelde talihsiz bir demeç verdi. Halifeliğinin devam ettiğini, Türkiye Bü­ yük M illet M eclisi kararım saymadığım, ken­ disini halife olarak kabul edpcek İslam dev­ letlerinden birine yerleşmek İstediğini söy­ ledi. Ne var kİ, h içb ir İslam devleti, bu söze itibar etmedi ve davette bulunmadı. Yalnız Mı­ sır Kralı Fuat, kendisine maddi açıdan yar­ dımda bulundu.

(5)

7

-

3-1

n y

8 • MİLLİYET

DİZİ YAZILAR

HALİFELİĞİN KALDIRILIŞININ 65. YILINDA

Son Halife’nin Son Günleri

TAHA TOROS

C a m U 'n t t B Son H alife Abdülmeclt Efendi, ölümünün son yıllarını Paris’te ge­ çirdi. Abdülmeclt Efendi (ortada, siyah paltolu, eli bastonlu) her cuma günü Paris C am ii’ne gidip namaz kılardı. Öldükten sonra bu camiin bir odasına gömüldü ve 10 yıl sonra da ke­

m ikleri burada bulunduğu özel bölmeden alınıp Medine'ye götürülerek gömüldü.

Nis’ te 15 yıl kalan Abdülmecit Efendi, 1939’ da

Fransa’ nın başkentine taşındı

Paris'te sıkınalı günler

0 Hitler Yönetimi, Paris’i işgal et­

tikten sonra son halifeden ya­

rarlanmak amacıyla bir tuzak

hazırladı. Bunu önleyen özel

kâtibi Nakip Bey tutuklandı

^ KLİMİNİN güzelliği, şehri- | | Ş nin sükûneti ve sanat açı- Ip li sından değeri bakımından | | | ! N is’e yerleşmek isteyen Ab­

dülmecit Efendi’ye, Fransa

lîS î hükümeti izin vedi. N is’e giderken, İstanbul’dan beraberinde götürdü­ ğü Salih Keramet Bey, kendisinden özür d i­ leyerek vatana dönmek istediğini bildirdi. Sa­

lih Keramet Bey o sıralarda Robert Kolej’de

hocaydı ve İstanbul’da, eşi yalnız kalmıştı. Son Halife ile kader birliği yapan Hüseyin Na­

kip Bey, onunla birlikte, N is’e g itti. Abdülmecit Efendi, N is’te resim yaparak,

bazen de Hüseyin Nakip Bey’e anılarını yaz­ dırarak yaşadı. Aslında yetenekli bir ressam­ dı. Babası Sultan Azlz’in, saray ressamı ola­ rak getirttiği Polonya kökenli Chlebowşki’den ve İstanbul’da açılan akademinin ilk Italyan hocası Valeri’den resim dersleri almıştı. N is’ te bir hayli tablo yaptı ve sergiler açtı.

Burada, yeri gelmişken, bir konuya değin­ mek istiyorum. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da, Ab­

dülmecit Efendi’nin bazı eserleri, yeni bir ga­

leride sergilendi (1). Gerek basın, gerek ser­ giyi düzenleyenler, bunun, Abdülmeclt’in eserlerini kapsayan, ilk sergi olduğunu belirt­ tiler! Bu hata, ressam halifenin Avrupa’da aç­ tığı sergiler hakkında, bilgi noksanlığından kaynaklanmaktadır. Hatta, bir ansiklopedi de, aynı hatalı haberi -araştırma yapmadan- say­ falarına geçirlverm iştir! Abdülmecit Efendi’ nin N is’teki sergilerinden, ünjü iki müzenin değerli eserler satın aldığı bilinmektedir. Pa­ ris ’te de eserleri sergilenm iştir. Öte yandan,

Abdülmecit Efendi’nin başarılı bir portresi,

güzel kızı Dürriişehvar’ın boy resmidir. Bu re­ sim, vaktiyle, Paris’te kartpostala aktarılmış ve kısa zamanda tükenm iştir.

PARİS'TE GEÇEN .YILLAR

Abdülmecit Efendi, 15 yıl N is’te kaldıktan

sonra, 1939 yılında Paris’e taşındı. Ne var ki, İkinci Dünya Savaşı çıkınca işgal altındaki bu şehirde sıkıntılı günler geçirdi. Bir aralık, Paris’i terk ederek, daha emin gördüğü İsviç­ re’ye g itti ise de savaşın uzaması yüzünden, Paris’e geri döndü. O sırada Paris’i işgal eden H itler yönetimi, Abdülm ecit’ten yararlanmak üzere, bir tuzak hazırladı. Ancak, bunu husu­ si kâtibi, önsezisiyle önleyebildi. Buna kızan Naziler, Hüseyin Nakip Bey'i tevkif ettiler.

Almanların Paris’i terk ettikleri ve m ütte­ fik orduların silah sesleri duyulduğu günler­ de, kalbinden rahatsız olan son Halife (1868-1944) 1944 yılının Ağustos ayında göz­ lerini kapadı. Hüseyin Nakip Bey tarafından yıkanan cesedi, Paris'teki camiin bir odası­ na gömüldü. Daha sonra, bu odanın camie lü­ zumu nedeniyle, cesedin oradan kaldırılma­ sı kızı Dürrüşehvar’a bildirildi. Dürrüşehvar Sultan, Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı

İnönü’yü Savarona Yatı’nda ziyaret etti. Ba­

basının kem iklerinin İstanbul’a getirtilerek, dedesi Sultan Mahmut’un türbesine göm ül­ mesine, bu mümkün olmadığı takdirde Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verilm esine müsaade edilm esini istedi.

— s

Oğlu um kızıyla Yurt dışındaki ömrünün büyük bölümünü N is ’te geçiren son Halife

Abdülmecit Efendi, oğlu Ömer Faruk ve kızı Dürrüşehvar ile birlikte b ir gezide görülüyor.

Hatırladığımıza göre, İsmet İnönü, bazı kimselerin Eyüp’e giderek, onun kabrini bir ziyaret yerine dönüştürebileceğinden endişe ettiği için prensesin ricasını kabul etmedi. Demokrat Parti iktidara gelince, Dürrüşehvar Sultan, aynı ricayı Celal Bayar’a tekrarladı. Konu Başbakanla da görüşüldü. Ne var ki, bunun Büyük Millet Meclisi’nden çıkartılacak bir kanunla mümkün olacağı sonucuna varıl­ dı. Demokrat Parti’nin de konuyu benimse­ memesi ve İşin Meclis Dilekçe Komisyonu’na intikal ederek, oradan ret kararı çıkartılması üzerine, bu konu kapanmış oldu. Ancak, Pa­ ris'teki camiin istekleri doğrultusunda, Ab­

dülmecit Efendi’nin kem iklerinin çıkartılıp

odanın boşaltılması gerekiyordu. Sonuç ola­ rak, durum Abdülmecit Efendi’nin dünürü

Haydarabat Nizamı’nın aracılığıyla bir çözü­

me kavuştu.Nizam’ın ricası üzerine, ibnüssu-

ud, Abdülmeclt Efendi’nin kem iklerinin Me­

dine’ye getirilmesine ve tören yapılmaksızın, sessizce gömülmesine rıza gösterdi. Uçak­ la götürülen kemikler, 30 Mart 1954 Salı gü­ nü Medine’de, Peygamber’in ayakucuna ya­ kın bir yere gömüldü.

BİTTİ

-(1) Son H alife’ nin ressamlığına dair geçtiğimiz yıl­ da gerek basında, gerek sergi davetiyesinde, yanlış ve noksan bilgilere rastlanmıştır. Yıllarca evvel, bü­ yük b ir dergide yayınlanan iki yazıyı görmedikleri anlaşılmaktadır. Ahidülmecit Efendi -eğitim için- Ba-

tı’ ya birçok ressam değil, yalnızca Hüseyin Avni

U f i j'i göndermiştir. Öle yandan, Abdülmeclt Ha­ life olduğu zaman (veliahtlık) ınücsscscsi tarihe ka­ rışmıştı. Bu açıdan, onun tanımında Halife olduk­ tan sonra, (Halife Veliaht) kelimelerinin birlikte kul­ lanılması yersizdir. Abdülmecit Efendi, Vahdettin'in

padişahlığı döneminde Veliaht’ tı. Halifeliği döne­ minde, (Veliahtlık) diye b ir sıfatı yoktur.

d ü z e l t m e: Yazı dizimizin ikinci günün­ de Abdülmecit Efendi’ nin Cem tarafından yapılan karikatü­ rü yerine, o dönemin karikatürcülerinden Rıfkı’ nın karika­ türü konulmuştur.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İtalyan başbakanı bazı iti­ razlarda bulunmuş, eğer İzmir bölgesi bir manda idaresi ola­ rak Yunanistan’a bırakılıyorsa bu bölge halkının Yunan

Pap Smear testi yaptıran kadınların Sağlık İnanç Modeli Ölçeği alt gruplarından ciddiyet, yarar/motivasyon ve sağlık motivasyonu algısı puan ortalaması yüksek iken, engel

Saray erkânından merhum A li Fuad Beyin ifadesine göre, «Ht- ristiyanlara hukuk temini ile baş layan, Hıristiyanların terfihi şek­ lini alan ve nihayet

Bu arada sormadı­ ğınız önemli bir soruna de­ ğinmek istiyorum: Yurdu­ muzdaki telif hakları soru­ nu bu. Yürürlükteki 30 yıl­ lık telif hakları kanunu

Yaklaşık 55 milyon ışık yılı uzaktaki Virgo gökada kümesinde yer alan eliptik bir gökada olan M87’nin merkezindeki süper kütle- li karadelik, gölgesi ve olay ufkuyla

Ses terapisinden 3 hafta sonra yapılan spektrografik analizlerde; vokal fold hareketlerindeki periodisite- nin düzeldiği ve gürültü komponentlerinin azalarak,

Araştırmanın değişkenleri olan ülke imajı (2 boyut: ürünsel imaj ve ülkesel imaj) ve risk algısı (2 boyut: sosyal risk ve temel risk) ile satın alma

çerçevesinde bugün Büyülü Yelken Grubu bir rock müziği dinletisi sunacak, ardından Tiyatro Renk. "Memleketimden İnsan Manzaralan” adlı oyunu