• Sonuç bulunamadı

Başlık: TÜRK ÇOCUKLARINDA VE YENÎ DOĞMUŞLARDA MONGOL LEKESİYazar(lar):TUNAKAN, SenihaCilt: 14 Sayı: 3.4 Sayfa: 041-054 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000781 Yayın Tarihi: 1956 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: TÜRK ÇOCUKLARINDA VE YENÎ DOĞMUŞLARDA MONGOL LEKESİYazar(lar):TUNAKAN, SenihaCilt: 14 Sayı: 3.4 Sayfa: 041-054 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000781 Yayın Tarihi: 1956 PDF"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T Ü R K Ç O C U K L A R I N D A V E YENÎ D O Ğ M U Ş L A R D A

M O N G O L L E K E S İ

Dr. SENİHA TUNAKAN

Antropoloji Doçenti

G İ R İ Ş

İnsan bedeninin dış örtüsü vasıflarından olan deri rengi çok eskiden-beri bilinen bir ırk karakteridir. İnsanlarda deri rengi pigman denilen çok küçük renk taneciklerinin hususiyle epiderm'in stratum germinativum hücrelerinde birikmesinden ileri gelir. Irkî ve ferdî farklar da bu renk maddesinin kalitesine değil miktarına bağlıdır. Epiderm pigmanından maada Corium tabakasında yani derm'de de pigman bulunduğu malûm­ dur. Bilindiği gibi Corium'daki pigman hücreleri iki türlüdür. Birinciler küçüktürler, daha ziyade Gorium'un üst kısımlarında görülürler. İkinciler ise daha büyük ve uzantılı hücreler olup hemen istisnasız bir şekilde Corium'un alt üçte ikisinde yer alırlar; ufkî bir vaziyette, çok defa uzun şeritler halinde yanyana sıralanmış bir halde bulunurlar. İşte bu hücre­ lerin Sakrum bölgesinde toplu bir halde bulunması bütün ırklarda aynı tarzda meydana gelen ikinci bir deri hususiyetini yani sakral leke veya

mongol lekesini meydana getirir. Leke, renkli hücrelerin derinde bulunması

dolayısiyle mavimsi görünür. Fakat bu mavimsi renk ırk guruplarına göre açık griden şist grisi üzerinden mavi griye kadar giden muhtelif renk dereceleri gösterir. Esmer Avrupalı çocuklarda açık mavi renktedir. Ja-ponlarda bu maviliğin koyu olduğu kaydedilmektedir. Çinlilerde arduvaz grisi renginde, Polinezyalılarda siyah-gri, Hintlilerde ve Güney Amerika yerlilerinde yeşilimsi-gri renktedir. Çocuk büyüdükçe bu lekenin rengi açılır ve 7-8 yaşlarında kaybolur. Bu lekeler ya teksif edilmiş olarak yahut dağınık bir şekilde bulunurlar. Teksif edilmiş olduğu hallerde çok defa

sacral ve gluteal bölgelere inhisar eder. Sacral leke denilmesinin sebebi bun­

dandır. Dağınık şekilde bulunan lekeler ise ekseriyetle sırtta ve bedenin diğer kısımlarında görülür. Lekenin şekli çok değişiktir. Yuvarlak, oval, köşeli, böbrek biçimi, zikzaklı v.s. şekillerde olup büyüklüğü birkaç mili-metreden 5 cm. kutruna kadar değişebilir. Bazan bütün üyeleri örtecek kadar da büyük olabilir. Nadir olarak kesin bir surette sınırlanmıştır. Ekseriyetle yaygın bir şekilde olup sınırı belli değildir ve umumiyetle yu­ varlak, oval ve köşeli lekelerde çevre vazıh olarak seçilir. Bu soydan olan lekelerde renk her tarafta bir örnektir. İyi sınırlanmamış olanlarda ise orta kısımlar kenarlara nazaran daha kuvvetli renktedir. Bir kaide halinde lekeler daha doğum esnasında mevcutturlar. Bu yüzden bu lekere doğum

(2)

doğmuş-42 SENİHA TUNAKAN

larda bu lekelerin görülmesi bunların intrauterien hayatta meydana geldiği­ nin bir delilidir. Nitekim Martin'in. Wateff'e atfen bildirdiğine göre lekeler daha 5 inci fetal ayda meydana gelmektedir 1. Fakat J a p o n çocuklarında bu lekelerin bazan doğumdan haftalar hattâ aylar sonra meydana geldiği de kaydedilmiştir. Bununla beraber lekenin vazıh ve fazla bulunduğu yaşlar bir yaşına kadar olan devredir. Bundan sonra lekeler gittikçe açıl­ mağa başlar ve nihayet tamamile kaybolur.

Mongol lekesi üzerinde pek çok çalışılmıştır. İlk olarak 1853 de

Ochsenius tarafından keşfedilmiş ise d e2 asıl 1885 de Baelz'in J a p o n çocuk­ ları üzerinde yaptığı müşahedeler ve histolojik araştırmalarla mongol lekesi olarak ortaya konmuş ve yalnız Mongolid'lere mahsus bir karakter olduğu üzerinde durulmuştur. O zamandanberi de bu konu üzerinde esaslı bir şekilde (Adachi) pek çok tetkikler yapılmıştır. Bugün artık bu lekenin Mongolid ve Negrid'lerden maada bütün Europid'lerde de bulunduğu bilinmektedir. Yalnız bu sonuncularda yüzde nisbeti çok azdır. Hakikî Mongollarda ise bu nisbet %80-90 ı bulmaktadır. Meselâ Japonlarda (Kato 1901) %89 çoğunluğa karşılık (Tugendreich'a göre) Almanlar'da %o,4, Kuzey Amerikalılarda %o,3 dür. Wateff, 1906 da 3500 Bulgar ço­ cuğu üzerinde yaptığı araştırmada (14 yaşına kadar her yaştan çocuk üzerinde) bu lekeyi 20 çocukta müşahede etmiş yani %o,5 nisbetinde bulmuştur 3.

Dr. Naci Somersan'ın muhtelif Avrupa memleketlerinde yapılan araştır­

malara dayanarak verdiği nisbetlerde bu lekenin çoğunluğunun Avrupalı­ lar arasında da nasıl değiştiğini göstermektedir4. Meselâ Prag'da (Epstein

1909) 400 de 1 (% 0,25), Budapeşte'de (Koos 1909) 15.000 çocuğun 30 unda müşahede edilmiş yani 500 de 1 (% 0,2), Fransa'da (Apert, Gomby, 1910, 1911) 1000 de 1 (% 0,1), İtalya'ya (Consiglio 1911) 1457 çocuğun 32 sinde görülmüş yani %2,1 nisbetinde tesbit edilmiştir. Hakikî zenci­ lerde az görülmesinin sebebi şüphesiz bunlarda erkenden biriken kuvvetli epiderm pigmentation'unun bu lekeyi örtmesinden ileri gelmektedir. Açık

1 M a r t i n , R, : Lehrbuch der Anthropologie. 1 nci cilt. J e n a 1928, s. 451.

2 Fischer, E. : Die gesunden körperlichen Eigenschaften des Menschen. Menschliche Erblehre. M ü n c h e n 1936. Sayfa 119 da Ochsenius hakkında şu alt not vardır: Baeltz'in J a p o n çocuklarında keşfettiği mongol lekesi b ü t ü n i h m edebiyatında zikredildiği sıralarda bu lekenin Şili yerlileri ve melezleri üzerinde Ochsenius tarafından d a h a evvel keşfedil­ miş olduğu henüz bilinmiyordu. Sonradan oğlunun bildirdiğine göre ( J h r b . f. Kinderhlk. 128, 1930) Ochsenius 1853 de yazdığı bir mektupta bu lekenin t a m bir tarifini yapıyordu. Bu da bize bu lekenin ilk olarak bir Avrupalı tarafından keşfedilmiş olduğunu göster­ mektedir.

3 Wateff, S. : Taches pigmentaires chez les enfants bulgares. Bulletins et Mémoires de la Société d'Anthropologie de Paris. 1907, p p . 231-248.

4 Somersan, N. : İstanbul muhiti çocuklarında mongol lekeleri (Taches mongoliques chez les enfants d ' I s t a n b u l et de ses environs). T ı p Cemiyeti Mecmuası (Bulletins de la Société T u r q u e de Medecine) N o . 12, 1938, s. 427-429, p p . 123-125.

(3)

TÜRK ÇOCUKLARINDA MONGOL LEKESİ 43 renkli fertlerde az müşahede edilmektedir. Adachi karakteristik pigman

hücrelerinin daha seyrek ve pigman bakımından da fakir olarak Avrupalı çocuklarda sacro-gluteal bölgede fazla bulunduğunu göstermiştir1. Bu yüzden derinde bulunan pigman hücrelerinin mevcudiyetini sadece Mon-goloid'lerin bir hususiyeti olarak görmemek lâzımdır. Avrupalılarda bu lekelerin nadir olarak görülmesi bunlarda zaten az olan pigman gelişimin­ den ileri gelmektedir. Şu halde burada da tıpkı epiderm pigmantasyonunda olduğu gibi kantitatif bir fark bahis konusudur. Adachi'ye göre Gonum'un derinliklerinde bulunan pigman hücrelerinin bir çok maymunların hayat­ ları boyunca vücutlarında yayılmış bir halde bulunması dikkati çeken bir olaydır. İnsanlarda sadece muayyen bir hayat devresinde gelişip sonradan kaybolmaktadırlar. Yani iptidaî bir karakter taşımaktadırlar. Bu yüzden geri bir teşekkül olarak görülebilirler. Aynı suretle v. Eicksterd' de aynı düşünceden hareket ederek mongol lekesinin evvelce vücutta çok yayılmış bir halde bulunan corium pigmanının bir bakiyesi olarak ele alınabile­ ceğini yani burada bir Atavismus'un bahis konusu olabileceği ihtimalini kaydetmektedir 2.

Mongol lekesinin kalıtımı üzerinde de çalışılmıştır. Bu lekenin mey­ dana gelmesinde, Larsen ve Godfrey e göre, iki kalıtım faktörü kabul edil­ mektedir3. Bu faktörlerden biri P olup corium pigmanı hasıl eder. Buna karşılık p faktörü ile bunun yokluğu işaret e'dilir, resesiftir. Fakat sakral bölgede pigmanın meydana gelebilmesi için ikinci müessir bir faktöre daha ihtiyaç vardır ki bu da o faktörüdür, resesif olup pigmanın meydana çıkmasını sağlar. O faktörü ise pigmanın tezahürüne mâni olur. Şu halde bu lekeyi taşıyan fertlerde bu faktörlerin P P o o, yahut P p o o halinde bulunması yani bu fertlerin bir P faktörünü taşımaları lâzımdır, İstatis­ tiklere göre bütün renkli ırklarda sakral leke bulunduğundan bunların kalıtım formülünün P P o o olması, nordik beyazların p p O o yahut p p O O olmaları, Portekizlilerin v.s.nin de P p O o olmaları lâzım gel­ mektedir. Bu surtle, bu müelliflere göre, beyazlar arasında bu lekeyi taşı­ yan çocukların görülmesi halini bunların bir mongol tesalübünden ziyade bir Güney Avrupalı tesalübü mahsulü olduğu şeklinde izah etmek daha kolaydır ve bu izah tarzı melezler üzerinde yapılan müşahedelere uymak­ tadır.

Memleketimizde şimdiye kadar bu konu üzerinde yapılmış olan incelemeler

Türk halkının morfolojik ve fizik karakterleri arasında yer alan sakral leke veya mongol lekesi, memleketimizde muhtelif araştırıcıların çalışma

1 Martin, R. : Aynı eser, s. 452.

2 v. Eickstedt: Rassenkunde und Rassengeschichte der Menschheit. Stuttgart, 1938, s. 1320.

3 Fischer, E. : Aynı eser, s. 119. Larsen and Godrfrey. Sacral pigment spots, a record of seven hundert cases with a genetic theory to explain its occurence. Amer. J. Phys. Anthr. 10. 1927.

(4)

44 SENİHA TUNAKAN

konusu olmuş ve Türk çocuklarında nisbeten fazla miktarda raslandığı görülmüştür. İlk olarak Prof. Dr. Şevket A. Kansu tarafından 1932 de ele alınmış 133 ü kız, 167 si erkek olmak üzere 1 günlükten 13 yaşına kadar 300 ço­ cuk incelenmiştir1. Vücutlarında mavi leke taşıyan çocukların sayısı 17 dir, yaşları 10 aydan 24 aya kadardır. Bunlardan yalnız bir çocuk 6 yaşındadır. Leke, 8 kız ve 9 erkek çocuk üzerinde görülmüştür. Buna göre mongol lekesinin çoğunluk nisbeti kızlarda % 6,0, erkeklerde %5,3 olmak üzere %5,6 olarak tesbit edilmiştir. Müellif bu neticeleri özetlediği tablosunu yaşlara göre değil müşahedenin yapıldığı yerlere göre tertiplemiştir. Buna rağmen lekenin yaşın ilerlemesi nisbetinde daha az müşahede edildiği yukarıda verilen izahattan anlaşılmaktadır.

1938 de aynı konu Dr. Naci Somersan tarafından 0-15 yaşları arasında 308 çocuk üzerinde tekrar incelenmiştir2. Bu çalışmada çocuklar yaş guruplarına göre ayrılmış mongol lekesi 0-1 yaşında 99 çocukta 16 defa (%16,1), 1-2 yaşında 48 çocukta 6 defa (%12.5), 2-3 yaşında 34 çocukta 5 defa (% 14.7), 3-5 yaşındaki 15 çocukta 3 defa (%20,o), 5 ve 5 yaşından büyük 112 çocukta 2 defa (% 1,7) görülmüştür. Mongol lekesi taşıyan çocukların sayısı 32 dir; bunların 18 i erkek, 14 ü kızdır. Burada da ilk ve son yaş gurubu serilerinin karşılaştırılması yaşın ilerlemesiyle —lekenin renginin açılmağa başlaması ve sonradan kay­ bolması sebebiyle— mongol lekesi taşıyan çocukların sayısının çok azal­ dığını açık olarak göstermektedir. Yukarıda verilen sayılara göre 308 ço­ cukta mongol lekesi ortalama olarak %10,38 olarak tesbit edilmiş olunuyor ki bu nisbet Prof. Kansu'nun bulduğunun takriben iki misline yakındır. Her iki müellifin hemen hemen aynı sayıda ve aynı yaşlardaki çocuklar üzerinde yaptıkları araştırmalarda bu kadar farklı neticeler elde etme­ lerinin sebebi —bilhassa böyle yaşla değişen bir vasıfta— her şeyden evvel çocuk miktarının ve her yaş gurubuna isabet eden çocuk sayısının böyle bir istatistik için kâfi olmamasında aranabilir. Burada tesadüf âmilinin neticelere tesir etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Diğer taraftan " b u leke hakkında elde edilen neticelerin her araştırıcının miyarına göre değiş­ tiği" veya değişebileceğini de gözönünde tutmak lâzımdır3.

Nihayet 1940 da Dr. H. Field'in daha büyük sayılara dayanan çalış­ masını görüyoruz4. "Türkiye ve Irak'ta mongol lekesi" adını taşıyan bu

1 Kansu, Ş. Aziz: T ü r k çocuklarında a n a d a n doğma mavi lekeler (Sur la taché bleue congénitale chez les nouveaux-nés et les enfants Turcs). T ü r k Antropoloji Mecmuası (Revue T u r q u e d'Anthropologie) No. 13-14, 1932, s. 37-45.

2 Somersan, N. : Yukarıda adı geçen eser. Burada bir noktayı işaret etmeden geçe-miyeceğiz. Müellif türkçe ve fransızca metinde araştırmasını 400 çocuk üzerinde yap­ tığını bildirmekte ve çocukları yaş guruplarına göre ayırmaktadır. Halbuki muhtelif yaş guruplarına isabet eden çocuk sayısının toplamı 400 değil 308 etmektedir. Biz b u r a d a tashih edilmiş şeklini alıyoruz. Türkçe metin, s. 428. Fransızca metin, s. 124.

3 Kansu, Ş. Aziz: Aynı eser, s. 44, 45.

4 Field, H . : T h e "mongoloid s p o t " in T u r k e y a n d I r a q . Am. J. Phys. A n t h r o p . X X V I I , p p . 119-126. 1940.

(5)

TÜRK ÇOCUKLARINDA MONGOL LEKESİ 45 çalışmayı Dr. H. Field, o zamanki Sağlık Bakanlığı Sosyal Yardım İşleri

Müsteşarı Dr. Asım Arar'ın muhtelif tarihlerde memleketimizden kendisine gönderdiği üç rapora istinat ederek hazırlamıştır. Bu raporlarda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi çocuk servisinde keza Düşkünler Evi çocuk servisinde yapılan müşahedelerin sonuçları verilmiştir Çocukların yaşları 0-14 arasındadır. Birinci raporda iki tetkik serisi verilmektedir. Birinci seride 308 çocuk üzerinde mongol lekesi 5 yaşından aşağı olan 47 erkek ve 38 kız çocuğunda müşahede edilmiştir (%27,5). İkinci tetkik serisi 987 çocuğu ihtiva etmektedir. Bunların 87 sinde mongol lekeci görülmüş­ tür (%8,8).49 u erkek, 38 i kızdır. Bu seride yaşlara göre mongol lekesinin dağılışı da şöyledir: 0-1 yaşındaki çocuklar arasında 53, iki yaşında olan çocuklarda 24, iki yaşın üzerinde olan çocuklarda 10 kişi mongol lekesi taşımaktadır.

İkinci rapor 3560 çocuk üzerinde yapılan müşahedeyi özetlemektedir. Leke 171 çocukta görülmüştür. Bunların 92 si erkek, 79 u kızdır. Ortalama olarak çoğunluk nisbeti %4,8 dir. Burada yaş guruplarına göre bir sıra­ lama yapılmıştır. 1 yaşına kadar olan 850 çocuktan 113 ünde leke görül­ müştür (%I3,3)- 2 yaşında 608 çocukta 41 defa (%6,7), 3 yaşında 305

çocukta 13 defa (%4,2), 4 yaşında 241 çocukta 4 defa (%1,65), 5-14 yaşları arasında 1556 çocukta ise hiç görülmemiştir. Buna göre leke 4 yaşından yukarı çocuklarda görülmemekte ve ilk yaşlarda en fazla Taş­

lanmaktadır.

Üçüncü rapor Türkiye'nin muhtelif Tıp merkezlerinde kaydedilen müşahedelerin sonuçlarıdır1. Burada mongol lekesi 7916 çocuğun 187 sında görülmüştür. Bunların 108 i erkek, 79 u kızdır. Çoğunluk nisbeti %2,36 dır. 0-1 yaşları arasında 138 çocukta, 1-4 yaşları arasında 41 ço­ cukta, 4 yaşın üzerinde de ancak 8 çocukta müşahede edilmiştir. Bu üç rapordan elde edilen sonuçlara göre leke en çok sacrococcygeal ve iliac bölgelerde görülmüştür. 4 yaşından aşağı çocuklarda yüzde nisbeti fazladır ve erkek çocuklarda kızlardan daha fazla raslanmıştır. Bu çalışmada aynı zamanda mongol lekesi taşıyan çocukların anne ve babalarının pigman-tasyon dereceleri keza çocukların saç ve deri renkleri de ele alınmıştır. Lekeye umumiyetle esmer tenli ve koyu renk saçlı çocuklarda raslanmak­ tadır. Lekenin renginin çocuğun derisinin esmerlik derecesine göre açık maviden arduvaz grisi üzerinden koyu griye kadar değiştiği kaydedil­ mektedir. Büyük sayılara dayanan bu üç raporun neticelerini özetlerken bir noktayı işaret etmeden geçemiyeceğiz. Dr. H. Field çalışmasının sonunda verdiği özette 0-14 yaşları arasında 11784 Türk çocuğunda mongol

leke-inin 249 ü erkek, 196 sı kız olmak üzere 445 çocukta müşahede edildiğini ve çoğunluk nisbetinin %3,75 olduğunu bildirmektedir. Fakat bizim

1 Bu raporda müellif Ankara Numune Hastanesinin neticelerini (100 çocukta % 21,00) yüksek fekans olarak işaret etmekte ve bunu muhtemel bir yanlışlığa atfetmektedir (müel­ lifin adı geçen eseri, s. 124). Halbuki bizim —daha aşağıda görüleceği gibi— Ankara Doğum Evi'ndeki müşahedelerimiz bu neticeleri teyit eder görünmektedir.

(6)

46 SENİHA TUNAKAN

yaptığımız hesaba göre üç raporda müşahede edilen çocukların mecmuu olarak gösterilen bu 11784 rakkamı, ikinci ve üçüncü raporlardaki çocuk sayısına birinci raporda verilen iki tetkik serisinden yalnız birincisinin alınması suretile (yani 308 çocuk) elde edilebilir. Lekeli çocuk mecmuuna gelince, burada ise müellif birinci rapordaki ikinci serinin lekeli çocuk sayısını almış görünüyor (yani 987 çocukta 87). Halbuki raporlarda veri­ len çocuk miktarı ve lekeli çocuk sayısı aynen alınırsa netice biraz değiş­ mektedir. Hesabımıza göre üzerlerinde müşahede yapılan çocuk sayısı

11784 değil 12771 dir. Mongol lekesi 234 kız ve 296 erkek olmak üzere 530 çocukta görülmüştür. Böyle olunca da Türk çocuklarında yüzde nis-betin 3,75 değil 4,15 olması icabetmektedir. Çoğunluk nisnis-betinin böyle artışına sebep, 1 numaralı tabloda görüleceği gibi, 308 çocukta lekeli çocuk sayısının 85 oluşu ve bunun neticesinde elde edilen %27,5 gibi yük­ sek bir fekansın ortalama nisbetine tesir etmesidir.

1 numaralı tablo şimdiye kadar memleketimizde bu konuda yapılmış olan çalışmaların —yukarıda işaret ettiğimiz şekilde yapılan değişikliklerle— bir özetini vermektedir. Tabloda görüldüğü gibi muhtelif araştırıcılar tarafından 0-14 yaşları 13.379 çocukta mongol lekesi aranmış 256 sı kız, 323 ü erkek olmak üzere 579 çocukta görülmüştür. Buna göre Türk çocuk­ larında ortalama olarak nisbeti %4,32 dir. Yani 0-14 yaşları arasında her yüz çocukta ortalama olarak 4 veya 5 çocukta bu lekeye raslanıyor demek­ tir. Bu da bize Türk'lerin bu morfolojik karakter bakımından esmer tenli Güney-Avrupa ve Doğu-Akdeniz ırkları arasında yer alacağını göster­ mektedir.

Yeni doğmuşlarda mongol lekesi

Yukarıda belirttiğimiz gibi mongol lekesine en fazla ilk yaşlarda, ilk yaşın da ilk aylarında daha büyük bir yüzde ile ve daha kuvvetli olarak Taşlanmaktadır. Bu lekeler daha intrauterien hayatta meydana gelen bir teşekkül olduğundan çocuklar bir kaide halinde bu leke ile dünyaya gelirler; bazan bu leke doğumdan birkaç gün sonra da görülebilir. Lekenin rengi sonradan açılmağa başlar ve zamanla da kaybolur. Memleketimizde 0-14 yaşlar arasındaki çocuklarda muhtelif araştırıcılar tarafından incelendiğini gördüğümüz bu mavi doğum lekelerini tekrar bir konu olarak ele alma­ mızın sebebi müşahedemizi tamamile yeni doğmuş çocuklara inhisar ettir­ mek içindir. Çünkü şimdiye kadar yapılmış olan etütlerde Türk çocuk­ larının yüzde kaç nisbetinde bu leke ile dünyaya geldiklerine dair bir kayıt yoktur. Bu maksatla 1954 senesinde Ankara Doğum Evin'de 1013 yeni doğmuş üzerinde bir araştırma yaptık1. Müşahede edilen çocukların

1 Bu münasebetle bana Doğum Evi'nde çalışma müsadesi veren sayın Başhekim Dr. Zekâi Tahir Burak'a, yakın yardım ve alâkalarını gördüğüm sayın Dr. Münire Çağın-alp ve sayın Dr. Bedia Bilhan'a burada tekrar teşekkürü zevkli bir borç bilirim.

(7)

Tablo 1

Şimdiye kadar memleketimizde 0-14 yaşlar arasındaki türk çocukları üzerinde yapılmış olan mongol lekesi araştırmalarının sonuçları

Tetkik edilen çocuk sayısı 300 308 308 987 3 560 7 916 Genel toplam 13 379

Mongel lekesi taşıyan çocukların sayısı 17 32 85 87 171 187 579 Kız 8 14 38 38 79 79 256 Cinsiyeti Erkek 9 18 47 49 92 108 323 Yüzde nisbeti 5,3 10,38 27,5 8,8 4,8 2,36. 4,15 4,32 Araştırıcılar Ş. A. K a n s u 1932 N. Somersan 1938 H. Field 1940

(8)

48 SENÎHA TUNAKAN

en yaşlısı ancak bir haftalıktı. Ekserisini 0-4 günlük çocuklar teşkil edi­ yordu. Çocukların 466 sı kız, 547 si erkekti. 1013 kişilik tetkik serimizde mongol lekesi 139 u kız, 132 si erkek olmak üzere 271 çocukta raslanmıştır ki, yüzde nisbeti 26,75 gibi beklenmedik bir çoğunluk göstermektedir. Lekeli çocukların da %51,3 nü kızlar %48,7 sini erkek çocuklar teşkil etmektedir. Leke esmer tenli ve çok defa koyu renk saçlı olarak doğmuş çocuklarda müşahede edilmiştir. Rengi açık soluk maviden gri maviye ve koyu girmsi maviye kadar değinmektedir.

Mongol lekesinin yeri :

2 numaralı tablo'da da görüldüğü gibi lekenin en fazla bulunduğu yerler sacral ve iliacal bölgelerdir. Serimizde lekeli çocukların %74,5 inde

TABLO 2

Mongol lekesinin yeri ve dağılış nisbetleri

Çocuk Yüzde Lekenin yeri sayısı Kız Erkek nisbetleri

Sacral ve iliacal 202 99 103 74,5 Sacral ve coccygeal 52 30 22 19,2 iliacal 17 10 7 6,3

ekeler bu bölgelerde görülmüştür. Lekenin rengi ve sınırının vazıh olup olmaması bakımından burada bazı farklar kaydetmek mümkündür. Bu gurupta hafif, yaygın, soluk açık mavi renkte, bariz bir sınır göstermiyen, üyeleri kısmen örten lekeler en fazla görülenlerdir. Bu tip lekeler 132 çocukta müşahede edilmiş olup (67 kız, 65 erkek) bunlar mongol lekesi taşıyan çocukların %48,70 ni teşkil etmektedir. Daha koyu renkli (gri-mavi) sınırı yine vazıh olmayan yaygın lekeler ise — b u tip lekelerde kenar orta kısımdan daha açık renk­ tedir— 27 kız ve 27 erkek olmak üzere 54 çocukta raslanmıştır. Bunlar da lekeli çocukların % 19,92 sini teşkil eder. Sakrum ve her iki ilye üzerinde sınırı kesin ve koyu-gri mavimsi lekeler ancak 5 çocukta görülmüştür. Bunun 4 ü erkek 1 i kızdır. Bunların dışında yine bu guruba dahil edebile­ ceğimiz 3 kız yeni doğmuşun birinde parçalar halinde sınırlı lekeler, ikincisinde sağ ilye üzerinde hafif ve yaygın, solda 2 cm. kutrunda dairevî bir lekeye, üçüncüsünde her iki ilye üzerinde daireler halinde serpilmiş lekelere raslanmıştır. Bu bölgelerde sakrum ile beraber yalnız bir taraf üyesi üzerinde bulunan lekeler de vardır. Bunlar sayı itibariyle çok azdır. Meselâ yalnız bir kız yeni doğmuşta sakrum ve sağ ilye üzerinde, 5 erkek yeni doğmuşta sakrum ve sol taraf üyesi üzerinde hafif ve yaygın açık mavi lekeler, 2 erkek yeni doğmuşta yine sol tarafta koyu mavi renkte ve sınırı kesin lekeler görülmüştür.

İkinci derecede bir çoğunlukla raslanan, sacral ve coccygeal bölgeleri örten lekelerdir. Bunlar lekeli çocuklar serisinin %19,2 sini teşkil

(9)

etmek-TÜRK ÇOCUKLARINDA MONGOL LEKESİ 49

tedir. 30 u kız, 22 si erkek olmak üzere 52 yeni doğmuşta tesbit edilmiştir. Burada lekenin gösterdiği pigmantasyon derecesine göre iki gurup ayırt etmek mümkündür. Çoğunluğu teşkil eden, bu bölgeleri örten hafif yaygın ve açık mavi lekelerdir. 28 kız ve 17 erkek yeni doğmuşta müşahede edil­ miştir. Koyu grimsi-mavi lekeler 2 kız ve 4 erkek çocukta görülmüştür. Bunların sınırı oldukça kesindir. Bunun dışında yalnız bir erkek çocukta sacro-coccygeal bölgede 1 cm. kutrunda tam sınırlı bir leke tesbit edilmiştir.

iliacal bölgelere inhisar eden lekeler mongol lekesi taşıyan çocukların

ancak %6,3 ünde görülmüş yani 10 kız ve 7 erkek olmak üzere 17 yeni doğmuşta raslanmıştır. Bu lekeler ya sağ yahut sol taraf üyeleri üzerinde ekseriyetle açık renkte ve yaygın bir halde bulunmaktadır ve sınırları kesin değildir. Bunlar arasında bazı istisnalar da görülmektedir. Meselâ bir erkek çocukta sağ ilye üzerinde yarım santimetre kutrunda âdeta mühür halinde, bir diğerinde de kuvvetli ve sınırı kesin sağ taraf üyesini kısmen örten bir lekeye raslanmıştır. Sol taraf üyesi üzerinde bir erkek çocukta 1 cm. kutrunda, bir diğerinde 3,5 cm. kutrunda bariz bir lekeye, bir kız çocukta yine sol ilye üzerinde noktalar halinde serpilmiş lekeler müşahede edilmiştir.

Serimizde sırtta mavi lekeler görülmemiştir. Sadece sakrum üzerinde müşahede edilen lekelerin çok defa bel bölgesini tecavüz ettikleri kaydedil­ miştir.

Mongol lekesi ve cinsiyet :

Muhtelif araştırıcıların bazılarının bu lekeyi kızlarda, bazılarının erkeklerde daha fazla bir yüzde ile tesbit etmiş olmaları, bazılarının ise bu bakımdan bir cins farkı ele alınamıyacağını söylemesi bizi lekenin cin­ siyetle bir alâkası olmadığı neticesine götürmektedir. Meselâ bizim seri­ mizde mongol lekesi erkeklerde %24,13 nisbetinde müşahede edildiği halde kızlarda bu nispet %29,82 gibi bir fazlalık göstermektedir. Buna karşılık

H. Field erkek çocuklarda lekenin daha fazla bulunduğunu kaydetmekte, Ş. A. Kansu tetkik ettiği seride kız çocuklarında bu lekeye biraz daha fazla

raslandığını bildirmektedir. N. Somersan ise cinsiyet ile lekenin bir alâka­ sını tesbit edemedik demektedir. S. Wateff, 3500 kişilik büyük serisinde aynı kanaate varmış her iki cinsde de lekenin aynı tarzda husule geldiğini bildirmiştir. Deri rengi bakımından ferdî farklar yanı sıra cinsî bir farkın da mevcut olduğu malûmdur. Umumiyetle kadınların erkeklerden daha açık renk oldukları da bilinmektedir. Böyle olunca ilk hatıra gelen pigman-tasyonla ilgili olan bu lekenin erkeklerde daha fazla görülmesi lâzım gele­ ceği keyfiyetidir. Fakat bunun her iki cins arasında ancak kantitatif bir fark meydana getireceğini (lekenin açık veya koyu oluşu gibi) düşünmek bize daha uygun görünmektedir. Kanaatimizce leke her iki cinsde de aynı tarzda meydana gelmektedir. Cinsiyetle bir ilgi de göstermemektedir.

(10)

5° SENİHA TUNAKAN

Özet

Özetliyecek olursak Ankara Doğumevinde tetkik ettiğimiz 1013 kişiden müteşekkil 0-4 günlük yeni doğmuşlar serisinde mongol lekesi %26,75 gibi büyük bir çoğunlukta müşahede edilmiştir. Ankara ve çevre­ sine mensup yeni doğmuşlar üzerinde vardığımız bu neticeyi büyük bir katiyetle bütün Türk yeni doğmuşlarına teşmil edemiyeceğimiz aşikârdır. Zaten tetkik serimizin miktarı da buna o kadar elverişli değildir. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da Türkiye için tesbit edilen ortalama nisbet

( % 4 . 3 2 ) yanı sıra muhtelif araştırıcıların ayrıca ilk aylarda ve bir yaşına kadar olan çocuklarda verdikleri nisbetlerin az çok bu neticeyi teyit eder mahiyette oluşudur. Yani memleketimizde çocuklar çok defa böyle mavi sakral bir leke ile doğmaktadırlar. Bu da şüphesiz mensup olduğumuz ırkın pigmantasyon derecesile ilgili bir keyfiyettir. Yaşın ilerlemesile sür­ atle kaybolmakta ve 5 yaşın üzerindeki çocuklarda nadiren görülmektedir. Muhtelif araştırıcılar tarafından yapılan incelemelerin verdikleri so­ nuçlara göre de 0-14 yaşları arasında 13379 çocukta mongol lekesinin ortalama %4,32 nisbetinde müşahede edildiği anlaşılıyor. Bütün bu neti­ celere göre topluluğumuzu ancak esmer tenli Güney-Avrupa ve Doğu Akdeniz ırklariyle mukayese edebiliriz.

(11)

THE MONGOLOID SPOTS OBSERVED ON THE

CHILDREN AND NEWBORN BABIES OF TURKEY

Dr. SENİHA TUNAKAN

Assistant Professor of Anthropology

Summary

The mongoloid spot observed in all races and considered as a particu­

larity of skin has been a subject to study for various investigators in

our country and they have come to the conclusion that Turkish children

have these spots much more than the others

1

. In 1932, Prof. Ş. A. Kansu

examined 300 children, 133 girls and 167 boys, between one day and 13

years of age. Among these 300 children, 17 had mongoloid spots on their

bodies, their age varying between ten and twenty-four monthus, only

one of them was six years old. As to sex, the spots were distributed thus:

Eight girls and nine boys. So the percentage was %5,6. %6,o on girls

and %5,3 on boys. The author gave these results not according to the

age of children he examined, but according to the places he made these

observations. However, we understand from the above statement that

mongoloid spots occur less as children grow older.

Dr. N. Somersan studied on the same subject in 1932, examining

308 children between o and 15 years of age

2

. He grouped children accor­

ding to their age. The mongoloid spot was observed on sixteen children

among 99, between o and 1 year of age

( % 1 6 , 1 ) ;

on six children among

48, between 1 and 2 years of age (%12,5); on five children among 34,

between 2 and 3 years of age (%14,7); on three children among 15, bet­

ween 3 and 5 years of age (%20,o); on two children among 112, between

five and over five years of age (%1.7). If we summarize, the mongoloid

spot was observed on 32 children, eighteen boys and fourteen girls. The

result being % 10,38, is almost the double of the result obtained by Prof.

Kansu. The reason why these two reserch workers obtained entirely diffe­

rent results though they studied on the same number of children of the

1 Kansu, Ş. Aziz: Türk çocuklarında anadan doğma mavi lekeler (Sur la tache bleue congénitale chez les nouveaux-nés et les enfants turcs). Türk Antropoloji Mecmuası (Revue Turque d'Anthropologie), No. 13-14, pp. 37-45 1932.

2 Somersan, Naci: İstanbul muhiti çocuklarında mongol lekeleri (Taches mongo-liques chez les enfants d'Istanbul et de ses environs). Tıp Cemiyeti Mecmuası (Bulletin de la Société Turque de Medecine). No. 12, s. 427-429. pp. 123-125, 1938.

(We should like to point out here that Naci Somersan indicated both in the Turkish and French texts that he made his obserhvations on 400 children and grouped them accor­ ding to their age. But the total number of children examined is 308, not 400. We are giving here the revised form. Turkish text, page: 428, French text, page: 124).

(12)

52 SENİHA TUNAKAN

same age —especially in such a case that differs according to the age— might be that the total number of children and also the number of children in each group were not sufficient for such statistics. It is probable that chances here changed the results. On the other hand, we should also bear in mind that " t h e results might be different according to the standards accepted by each investigator" 1.

Another observation was made by Dr. H. Field in 1940, on greater number of children2. He based his study called (The "mongoloid spot"

in Turkey and Iraq), upon three reports sent to him by. Dr. Asım Arar, Under Secretary of State to the Ministry of Hygiene and Social Assistance, then, In his report, Dr. H. Field gave the results of the observations made in the Children Clinic of the Faculty of Medicine, University of Istanbul and in the Children Clinic of the Ayslum. The children observed were between o and 14 years of age. The first report consists of two series of observations. In the first series of observations, 308 children were examined and the mongoloid spot was observed on forty-seven boys and thirty-eight girls under 5 years of age, (%27,5, table 1). In the second series of obser­ vations, 987 children were examined and the mongoloig spot was observed on 87 children (%8,8), forty-nine boys and thirty-eight girls. In the second report, we have the results of the observations made on 3560 children, 171 of these, 92 boys and 79 girls had mongoloid spots. As the children were grouped according to their age, no mongoloid spot was observed on children over 4 years of age, but occurred mostly during the first years of age. The third report gives the results of the observations made in various medical centers of Turkey 3. In this case, mongoloid spots were recorded on

7916 children, 108 boys and 79 girls. These three reports indicate that the mongoloid spots occur mostly in the sacro-coccygeal and iliac regions and the frequency is higher on children under four years of age and occur on males more than on females. These reports also give an idea about the pigmentation of the parents of children carrying spots and also the colour *of their hair and skin. Spots mostly occur on children with dark skin and dark coloured hair. Colour of the spots varied between light blue, slate gray and dark gray according to the colour of the skin of children.

While summarizing the results of these three reports based on great numbers, we should like to indicate to one more point. Dr. H. Field, in the summary he gave at the end of his studies, indicated that 11784 Turkish children were examined, between the age of o and 14 and the mongoloid spots were observed on 445 children, 249 boys and 196 girls (%3,75). It

1 Kansu, Ş. Aziz. The same publication, pp. 44, 45.

3 Field, H.: The "mongoloid spot" in Turkey and Iraq. American Journal of Phy­

sical Anthropology, XXVI, pp. 119-136, 1940.

3 Here, the author gives the results obtained in Ankara Numune Hospital as a high

frequency (%21,0) and attributes this to a probable mistake. Yet, our observations —-which we are going to speak about later-— seems to confirm these results.

(13)

THE MONGOLOID SPOT IN TURKEY

53

seems that, he did not take into account the 987 children examined for

the second series of the first report. Thus, 308 children were examined

for the first series of observations of the first report, 3560 children for the

second report and 7916 children for the third report. This gives us a total

number of 11784 children. As to the number of children carrying spots,

here again, it seems that the author took into consideration only the 87

children carrying spots, who were observed for the second series of the

first report. Yet, if we take into consideration the total number of children

examined in three reports and the total number of children carrying spots,

the result would be a little different. T h e total number of children

exa-mined is 12771, not 11784. T h e mongoloid spot was observed on 530

children, 234 girls and 296 boys. So the frequency in Turkish children

should be %4,15 instead of %3,75. In the first report, 85 children among

308, carried spots, that is to say, the frequency is %27,5. So, as a result

of this very high frequency, the average proportion changed from %3,75

to %4,15

To finish with this first group of studies, we should add that these

studies-with some changes indicated above-— give a summary of the

exa-minations made in our country. In all these studies, 13379 children

bet-ween the ages of o and 14 were examined by various investigators

and the mongoloid spots were observed on 579 children, 256 girls and

323 boys. Thus, the frequency in Turkish children is %4,32, that is to

say, among hundred children between the age of o and 14, four or five

have mongoloid spots. This morphological characteristics of Turkish

people indicate that they can be grouped among Southern European and

Eastern Mediterranean races with dark skin.

Mongoloid spots on newborn babies:

It is known that the mongoloid spot mostly appears during the first

years of age, even in the first few months after birth. These spots are

for-med during the intrauterian life, so babies are born with these spots.

Sometimes, spots may occur a few days after birth. As the child develops,

the spot grows lighter in colour, and then it disappears. As we have already

indicated above, various investigators made some observations on

Turkish children between the age of o and 14 and studied the appearance

of the mongoloid spot. T h e reason why we are dealing here with this

matter again is t h a t we restricted our observations only to newborn babies,

because, previous studies do not give any idea about the number of Turkish

children born with these spots. For this purpose, we examined 1013

new-born babies in the Ankara Nursing Home. T h e eldest of these children

was only one week old, they were mostly between the age of o and 4 days.

Among 466 girls and 547 boys we examined, 271 children: 139 girls and

132 boys had mongoloid spots. T h e frequency here is so surprising that

it gives a result of %26,75. Among the children carrying spots. %51,3

(14)

54 SENİHA TUNAKAN

were girls and %48,7 boys. Spots were observed mostly on children with dark skin and dark hair. T h e colour of the spots changed from pale blue to gray blue and dark gray blue. As recorded in the second series of obser­ vations, mongoloid spots occurred most frequently in the sacro iliac region, then in the sacro-coccygeal and iliac regions. In this observation, no spot was recorded on the back of children. It was observed that the spots on the sacrum usually extended to waist. It seems that there is no connection between the mongoloid spot and the sex. As S. Wateff indicated, these spots occur in both sex equally1.

These observations made on newborn babies of Ankara and its surro­ undings and the results obtained, naturally could not be extended to all Turkish newborns. The important point is that the results obtained in previous observations made by various investigators on newborn babies up to one year oid, more or less confirm the results we obtained in our study. We can say that in our country babies are generally born with blue sacral spots. This is concerned with the pigmentation of the race we belong to. Spots disappear as child grows older are and rarely seen on children over five years of age. The results obtained after the examination made on newborn babies shows that we can compare the race we belong to with the Southern European and Eastern Mediterranean races.

1 Wateff, S. : Taches pigmentaires chez les enfants bulgares. Bulletins et Mémoires

Referanslar

Benzer Belgeler

The Ankara University Faculty of Law has now decided to expand its boundaries and publish an international journal, the Ankara Law Review, aiming to stimulate academic discussion

Q indeksinin ekolojik durum tahmininde kantitatif kütle değişkenlerine göre (biyokütle veya klorofil a) daha gerçekçi sonuçlar verdiği saptanmıştır (Padisak vd.,

• Makale A4 normunda birinci hamur kağıda, sayfa kenar boşlukları üst 3cm, sol 2,5cm, sağ 2,5cm, alt 4cm olarak ayarlanarak, PC ortamında, Microsoft Word programının yeni

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü, Sıhhiye 06100 Ankara / Türkiye. Tel: 0312 3103280 / 1516-1670

Araştırmanın ikinci bölümünde Kohr ve arkadaşlarının (1988) araştırmasında yer almayan bir boyuta yer venlerek, edinilen etkili iletişim be­ cenlennın gerçek ortamlara

(1) Aşağıda XX inci bölüme bakınız, s.. termemeleri halinde, diğer alanlardaki yatırımları geciktirir; aynı zamanda sermaye mallarının maliyet artışı özel

Sertıcşen alçılı bandaj iizeri lateks cıııdırilıııı~ pamuk kullanılarak tekrar sarıldı.. Bir siire kuruması beklenilen lateks sayesinde, en az bir ay siire ile dayanıklı

Yılmaz, Ejder : “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı” Üzerine Bazı Notlar (Medenî Usûl ve İcra-İflâs Hukukçu- ları Toplantısı V, Hukuk Muhakemeleri Kanunu