• Sonuç bulunamadı

Başlık: ROMA'DA İLAHİYAT EĞİTlMİNDE İŞBİRLİĞİ SEMİNERİYazar(lar):BİLGİN, BeyzaCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000777 Yayın Tarihi: 1991 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ROMA'DA İLAHİYAT EĞİTlMİNDE İŞBİRLİĞİ SEMİNERİYazar(lar):BİLGİN, BeyzaCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000777 Yayın Tarihi: 1991 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ROMA'DA İLAHİYAT EGİTlMİNDE tşBİRLİGt SEMİNERİ Prof. Dr. Beyzıı BİLGİN

Ankara ÜniverSitesi İlahiyat Fakiiltesi ile Roma Gregorienne Üni-versitesi arasındaki Bilimsel İşbirliği Anlaşmasının (1986) amaçları çer-çevesinde, 10-13 Mayıs 1989 günlerinde, Rom.a'da bir seminer düzen-lendi. Konu "Müslüman ve Hıristiyan İlahiyat Eğitim.inde İşbirliği" idi. Seminere Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Serin'in başkanlığında 13 kişilik bir Türk İlahiyatçılar grubu katıldı. Grup, A.Ü. ilahiyat Fakültesinden beş öğretim Üyesi ile İstanbul, Bursa, İzmir, Konya, Erzurum., Kayseri ve Urfa İlahiyat Fakültelerinin dekanıarın-dan oluşuyordu. Gregorienne Üniversitesinden de Hektör Prof. Dr. GHIes Peııand başkanlığında 12 İlahiyatçı katılıyordu.

Sabahları karş\lıklı bildiriler sunuldu, görüşmeler yapıldı. Öğleden sonraları, kütüphaneler, diğer bazı Üniversite ve Enstitüler ile Eski Ho-ma'ya ait açıkhava müzeleri ziyaret edildi. Grubumuz Papa tarafından da Vatikan' da kabul edildi. Seminerin mukabilinin Ankara Üniveristesi-nin daveti ile Mayıs 1990'da "Tarih Boyunca Dinlerde Tolerans" konu-sunda, Ankara'da yapılması kararlaştırıldı.

Türk Profesörlerin hepsinin, Hıristiyan Profesörlerin ise sadece üçünün bildirisi vardı. Bu sebepten Türk tarafın bildirileri özetlenerek okundu. Bildiriler üzerinde görüşüp tartışmak için pek az zaman kaldı. Bununla birlikte tarafların birbirlerini tanıyıp yakınlaşması açısından, seminer amacına ulaştı. Bildirilerin herbirinden burada söz etmeyi ge-rekli bulmuyorum. Çünkü Türk İlahiyatçıların bildirileri her fakültenin kendi dergisinde yayınlanacaktır. ilgilenenler onları o dergilerden oku-ya bilirler. Hıristiyan İlahiyatçıların bildirilerinden ise biraz ayrıntılı olarak söz edeceğim. Çünkü onlar Türkiye'de yayınlanmıyor.

Önce Prof. Dr. Ari A. Roest Grollins S.J.'in bildirisinden başlıyo-rum. Prof. Ari, Ankara ve Gregorienne Üniversiteleri arasındaki anlaş-maya imzasını atmış kişidir. Profesör bildirisinde, Müslüman ve Hıris-tiyan İlahiyat eğitiminde, işbirliği alanlarının neler olabileceği konu-sunda görüşlerini anlattı. Prof. Ari'ye göre, iki üniversite arasındaki

(2)

iş-23.1 BEYZA BiLGiN

birliğinin amacı, kar~;ılıklı olarak hiribirinin dininde uzman yetiştirm.ck değildir. Amaç iki tarafııı İlahiyat öğrencilerinin yetiştiıilmesinde ya-rarlı olacak i~hirliğj alanlarının ve böyle bir işbirliği şansının ne olabile-ceğinin araştınlmasıd'r. Prof. Ari özetle şöyle açıkladı:

"Sürekli gelişcn bir dünyada yaşayan gençlere ('ğitim veriyoruz. Toplıımlarımızda din ve kült.üree giderek artan çeşitlilik güzardı edile-meyecek de'recededjr. Öğrencilerimizi bu çoğulcu yaşayışı anlayacak şe-kilde yetiştirmdiyiz. Bu sebeple onların, Küiiür ve Din Antı'opolojileri, Din FenorneiJolojisi ve Din Felsefesi hakkında )iizeysel hir bilgiden daha fazlasına ihtiyaçları vanlır. Bu alanlar. İl~hiyaıın kendisinden olmamak-la I)jr!ikte, onunolmamak-la yakından ilgilidirler. Şu halde, Üniversitelerarası İş-birliğini kolaylaştıraeak vasıtaları ortaya koymayı deneychilitiz. Pro-fesör değişimi, prof(,siirler için seminerler, öğrenci değişi~j, uygun alan-larda ortak öğretim ve akade'mik işbirliği (bcIli konualan-larda ortak araştır-ma ve geliştirmeler yapma) başlangıç için önerilebilir.

Işbirliğinden elde edilecek sonuçlarm İlahiyat dünyasını etkilemesi yakın hedeflerdendir. Bunun için ortak bir yayıncılığa gidilebilir. Böyle bir yayıncılığın kendisi bile işbirliğinin hir yoludur. Iıatla ortak bir süreli yayın da düşünülebilir. "Müslüman-Hıristiyan İşbirliği Yıııığı" gibi. Böyle bir yayında, sadece İslam. ya da sadece Hıristiyan incelemeler değil, her, iki din için güncel olan ve Üniversitelerarası İşbirliği seviye-sinde göriilebilecck dini incelemeler yer alacaktır".

Prof. Ari, iiniver:;itelerimizin işbirliği yap~alarının uygun olacağı bir alanın da dini tı~criihe olduğunu söylemektedir. İslam ve Huistiyan dinleı"i, her ikisi de normatif karakterlidir. Geliştirilmiş ahlak kuralları ve hukuk disiplinleri ortaya koyarlar. Bu konular önceki yıllarda ye-terince ele 'alınmış gibi görilnmesine rağmen, daha yaprlacak pek çok iş vardır. Şu lıald(~Diıı Sosyolojisi veDin Antropolojisi mütehassıslar! ile işbirliğine gitmek kaçınılmazdır. Bunun için çok disiplinli ve uzun süreli araştırmalar gerekli[!ir. Böyle a~aştırrnalar, hızlı kültür değişimine uğrayan, sü.rekli şehirlcşen ve laikleştirilen, dünya çapında modern-leşıncnin çeşitli yijnleriylc karşı kar,:;ıya olan toplumlaıımıziı;in, dikkate değer bir iinem taşır,

Prof. Ari'ye göre, üniversite seviyesindeki bir işbirliği, dini gelene-ğin ve kültürün önemli biı kismın! oluşturan ve geliştiren dini zümreleI'İn varlığını da soyutlamamalıdır. D;n ,bilimleri alanından, bilginlerin oluş-turacağı küçük gruplar, bu zümrelerin misafirleri olabilirler. Böyle yer-lerde belirli bil' zamaııı birlikte geçiıebilirler. Amaç, ibadet ve dini

(3)

ROMA'DA .iLAHiYAT EGİTiMİMiNE iŞBiRLİGİ 235

rübe üzeyinde birlikte düşünmek olac~,ktır. Gerektiğinde gruplara öğ-rencilerden temsilciler de alınabilir. Güney ve güneydoğu Asya'da din grupları ile temaslarda olduğu gibi, helli projeler düzenli bir şekilde ger-çekleştirilebilir. Böyle temaslann imkanı, hu ve benzerj seminerlerde araştırılahilir.

Prof. Ari bildirisini şöyle tamamladı":

"Ele alınacak konularm belirlenmesi için bile ne kadar çok hazırlığın yapılması gerektiği bizi korkutabilir, fakat bu semİllerin gerçekl~şmiş olmasının kendisi bile hizi zora girişmekte cesaretlendirebilmektedir.'"

İkinci bildiri Prof. los E. Ver Cruysse S.l.'nin idi. Bu hildiri Gregorienne Üniversitesini, öğretimi, öğretim üyeleri H öğrencileri ile

tanıtmaya yönelikti.

Şunlan öğrendik: Gregorienne Üniversitesindeki

lI••

hiyat öğretimi, genel İ1ahiyat öğretimine örnek olacak niteliktedir. Üniversitfı üç bü. lümden oluşmuştm. Bölümle~', Gregorienne Üniversitesi, Şarkiyat Ensti-tüsü vc Papalığa bağlı Kitabı Mukaddes EnstiEnsti-tüsüdür. Gregorienne tni-vı~rsitesi bunların en eskisidir. Üninrsite 1551 yılında, gençlere ücretsiz olarak insani bilimler ve klasik düIer öğretmek üzere Roma Koleji ola-rak kurulmuştur. İki yıl sonra buna İ1ahiyat ve Felsefe kürsüleri eklen-mi~tir. Bi~ yıl sonra Papa IV. Paul Üniyersiteye akademik dereceler verme hakkını verince, Kolej Roma Üniversites'ine dönüşmüştür. 1773 yılında Papa Gregoire XIII'ün büyiik yardımlarını gördüğünden Üni-versiteye Gregorienne adı verilmiştir. Özellikle 1930 yılından beri üni-veısite büyük gelişme göstermiştir. Bugün, 2800'ü Gregorienne'deol-mak üzere yaklaşık 3300 öğrencisi bulunuyor.

1909'da Pap~ Piex tarafından kurulm.uş olan Kitabı Mukaddes Enstitüsünün ikrffakültesi bulunuyor. Enstitü, Kitabı Mukaddes'in bii-tün yi.inleriyle incelenmesiyle meşguloluyor. KitabıMukaddes dillerinin ve metinlerin oluştuğu Akdeniz ve İbrani dünyasının araştırılması, kut-sal metinlerin aı:i:ıaşıl~ası ve tefsiri gibi. Amacı, tefs'r öğretimi verecek tefsircileri yetiştirmekiir.

Şarkiyat Enstitüsü doğu ki1iseleri~in, mıların dini yorumlamaları-nıe, ruhiyatınııı, ayinlerinin ineelenip bilinmesi amacıile kurulmu,ştur. Latin kilisesi ile diğer kiliseler arasındaki bağı ge1iştirmey~ çalışır. Bu Enstitünün de iki fakültesi vardır.

Gregorienne Üniversitesinde Felsefe, İlahiyat, Kilise Hukuku, Kilise Tarihi, Misyonerlik ve Sosyal Bilimler, Psikoloji 've Din Bilimleri Fakül.

(4)

23ti

,

BEYZA BILGIN

tderi ile bir Latin Edebiyatı Okulu, hir Halkla İlişkiler; bir de iletişimi geliştirmek üzere Disiplinlerarası Merkez bulunmaktadır.

Prof. Ver Cruysse bildirisinde Gregorienne İlahiyat Fakültesinde okutulan derslerle, derslerin muhtevaları hakkında da bilgi vermiş ve Fakültenin akademik statüsünden söz etmiştir. B~na göre İlahiyat öğ-retimi kiliseler aracılığı ile uzun bir gelişme dönemi geçirmiştir. Manas-tırlar tarih boyunca düşünmenin ve öğretirnin en önemli merkezleri ol-muşlardır. Ortaçağdan beri üniversiteler de bu gelişmede rol alm~şlardır. İlahiyat Fakülteleri, Avrupaüniversitelerinin esas bölünilerinden biri idi ve günümüzde de durum hirçokülkede böyle olmakta dev~m et-mektedir. Öğreflm yöntemleri ve seviyeleri diğer bilim.lerinkine benze-mektedir. Yani lise olgunluk diplom.ası üzerine, lisa~s, yüksek lisans ve doktora öğretimi. .

Prof. Vertcruysse S.J., "İlahiyat öğretiminin yapısını koruyabilmek için, Hıristiyan mesajının buutlarını kavramak gerekir" diyerek, kısaca ısa'nın şahsındaki vahiy QlaYlDı,vahyin tarih içindeki seyrini, İsa'nın onun merkezi oluşunu, kilisenin bu vahyin işitilip öğretildiği ve ibadetler yolu ile' cemaatin oluşturulduğu yer olduğunu" anlattı. "İlahiyat öğ-retin;ıi, insanları, vahiy yolu ile onlara kendisini bildirm.iş olan Allah'a yöneltmek gibi pratik bir amaCa sahiptir" diyen Profesör, bu görevin sadece akla dayanan bilimiere indirgenemeyeeeğini, mistisizmin tarihinin de bilim.sel olarak incclenmesi gerektiğini söyledi.

Gregorienne Üniversitesinde altı sömestrlik temel eğitim süresinde, Kutsal rKitabın tefsiri çok yönlji olarak öğretiliyor. .,

Tefsirin yanısıra onun kadar önemli olan öğretim Kelamdır. Doğ-matİkl nazari ve sistematik kelam ile ahlaki kelam en çok kredisi olan

derslerdir.

Tefsir, Kelam ve Ahlaktan sonra Kilise Tarihi, Hıristiyanlık olayı-nın tarihini inceleyen özel bir daldır. Kilise Hukuku, hukukun derece d~rece kilisede gelişmesini :ve bugünkü etkinliğini inceler. İbadet Yö. netiminın Öğretimi, Mistisizm, Din Musikisi, Din Sosyolojisi, Vaaz Sa-natı, Psikoloji, Pedagoji ve Misy(;merlik. diğer derslerdir.

İkinci Vatikah Konsiilünden beri, kiliseleri birleştirme hareketi, İlahiyat eğitİ!D.inin önemli bir yönü haline gelmiştir. 'Farklı kilise ve top-luluklara bölünmüş olan Hıristiyan cemaatini birbirine yaklaştırarak kiliseler birliğinikurma hareketi vardır. Böyle bir amaç, bütün Hıris-tiyan kiliselerinin ayrıntılarıyla bilinmesini ve birleştirme hareketine yatkınlığı gerektirir.

, i

(5)

---ROMA,DA İLAHiYAT EGİTİMİMİNE İŞBİRLiGi 237

Grego~'ienDe Ünivı~rsitesi, kendi içinde, kendine has hir bütünlük, üzel bir bakış açısı ta~Jma~ına rağmen, daha geniş olan bilim dünyası ile diyalog içinde bulunmak ister. Böylece o, asıl amacı kilisenİn yönetimine dt~man yetiştirmek olmasına rağmen, daha geniş bir amacıdabenİmse-ıniş ve daha genişbir halk kitlesine açılmıştır. Bu sebeple öğretime kay-dolan kadın ve erkek sayısında büyük artış görülmektedir.

Üçüncü bildiri Prof. Jacques Dupuis S.J .'nindi. Bu bildiride Katolik Ilahiyat eğitiminin lıugiinkü mesehileri, İkinci Vatikan Konsülünden hareket f~dilerek ortaya konuldu. Bildiriye göre, İkinci Vatikan Konsü. lünün getirdiği yenilik ve değişme birdenbire oluşmuş değildir. Onlar t;eşitli vesilelerle konsül öncesi devrede hazırlannuştır. Zaten aksini düşünmek tarihi basitleştirmek olur. Yeni dönemin özü, Katolik Kilise-sinin sadece prensipte değil, fiilde de cihanşumül bir kilise olması gerek. tiğinin bilineine vanlmış olmasıdır. Bu bilinç, kiliseyi yeniliklere itmiştir.

\>

Prof. Jaeques Dupuis'egöre, İkinci Vatikan Konsülü, katolik kili-sesinin ye hatta hıristiyanlığın hayatında yüzyılın en önemli olayıdır. Konsül, içinde yaşadığımız çoğulcu, modern dünyadaki insanlık hayatı üzerine, vahi)" ışığı altında yeniden düşünmeye bir çağrıdır. Dünya de-vamlı geliştiği ve hızlı bir akış içinde hareket halinde olduğundan, böyle hİr düşünce asla son bulmayacaktır.

Dünyada ve kiIisde gürülen bu hareketlilik İlahiyat eğitiminİ nasıl etkiler? Bildiride şöyle denilmekteydi: İlk etki, genellikle dünya ile ters düşen bir kiliseden, ~nunla açık diyaloğa girebilen bir kiliseye geç-memi7: şeklinde oldu. En önemlisi metot değişikliğidir. Şimdiye kadar doğmatik Ilahiyat prensiplerinden yola çıkarak sonuca gidiIirken, şimdi ıncil'in mesajının ışığında modern dünyanın gerçeğinin ön plana alın-masına çalışıyor. Dünya ile kilise arasındaki ilişkinin müspet ve iyimser deyimierIc yeniden tarif edilmesine bu metot yol açmıştır.

Hahiyat okullarında, papaz yetiştirmede doğmatik metodun öte-sine geçilecektir. Öğrenciler vahiy ışığı altında, insan problemlerini çöz-meyi, vahyin ezeli gerçeklerini insan ilişkilerine, onun şartlarına uygu-lamayı ve onları modern dünyanın anlayabileceği halk dillerinde ifade etmeyi öğrenmeye çalışırken, indcildeki konulardan ilham alacaklardır. l~utsal metinler her zaman olduğu gibi İlahiyatın ruhu olmak durumun-dadır. Böylece hir yandan kclarnı konular daha canlı bir şekilde ortaya çıkarken, diğer yandan öğrenciler, diğer hıristiyanlar ve diğer dinlerin bağlıları hakkında daha gerçekçi bilgilere sahip olacaklardı.ı:. Böylece görevlerini orta bir yolda yapabileceklerdir. İnsani çevrelerin ve farklı

(6)

238

/'

BEYZA BİLGİN

durumların somut gerçekliğiyle Hıristiyanlığın görevini birleştiren, dün-yaya açık ve onunla diyalog halinde bir kilise ortayaçıka~ılacaktır.

Bildiride günümüz dünyasında, İlahiyat'a v"c İlahiyat öğrctimine pek çok itirazlar bulunduğu, bunlar karşısında, insanlığı, bir dine bağlı olmallin, AIIah'a inanmanın imkanlarından yararlandırmakta işbirliği yapmanın gereği üzerinde duruIdu. İşbirliğinin mümkün olup olmaya-cağmın, mümkün. olsa' bile başka problemleri getirip getirmeyeeeğinin, bu konuda ilahiyatişbirliğine düşen görevlerin neler olduğunun belirlen-mesi gerektiğine işaret e,dildi ve özetle şunlar söylendi:

"Batı dünyasının büyük'şehirlerinde, kiliselere komşu olarak sadece camiler değil, artan bir şekilde Hindu, Budist ve Sih tapınakları da ya-pılmaktadır. Bu coğrafi yakınlık, çeşitli dinlerin geleneklerinin birbirine tesiri, onl~rın birbirini öğrenmesini ve birbirine yakmıaşmasını sağlarken, lIahiyat'a karşı bir itiraza da sehep olurlar. Bu durum kelamcıları, Allah'-ın, bu çoğuleuluktaki hikmetinin ne olduğu üzerjnde düşünmeye çağırır. Bu~nkü dünyanın özelliği olan dini çoğulculuğabir cevap olarak yakın zamanda geli~,tiriIen Dinlerarası Diyalog konusuna geçersek, me-totla ilgili meseleler ortaya çıkar. Dinlerarası Diyaloga gerçekten ihtiyaç var mıdır? Evrensel dinler arasında ortakbir ilahiyat somut bir amaç gibi görülebilir mi, yoksa, böyle bir girişim bir ütopi veya gerçekleşmesi arzu edilmeyen bir şey midir? Dinler kendi kiınIiklerini koruyarak, ev-rensel geçerlilik ve değerlerini öne sürerek, diğer dinlerle diyaloğa girecek bir tutumu D,as~lgeliştirebilider?

'Bu seminerde bu sorulara cevap aranacak değildir. Sadece soruları ortaya koymakla yetineceğiz. Dünyadakidini çoğulculuk olayım İla-hiyat konusu olarak nasJI ele almalıyız? En açık ifadesi ile hıristiyanlar Kuran'da, müslümanlar İncil'de Allah kelamınI nasıl göreceklerdir? Hı-ristiyanlar için Muhammed, müslümanlar için İsa kimdir? KarşJlıkIı anlayı~~ müsait olmalarına rağmen, her iki geleneğin insanları için, bu

" '>,

sorulara evrensel cevaplar vermek olağan olmaktan uzaktu. Fakat Din-I~rarası Diyaloğu, hızlandırmak da zorunlu bir ihtiyaçtır. Farklı din! geleneklerin bağlılan artık yanyana bulunmakla yetinemezler. Onların birlikte var olmayı, birbirini anlamayı, birbiriyle yardımlaşmayı öğ-renmeleri gerekir. Kabul edilmesi zorunlu farklılıklarının ötesiİıde onlar, ayın ilahi sırrı payla!imaktadırlar ve gerçeğin birliği ve bütünlüğü yo-lunda beraberce yiirüyorlar. Dinlerarası Diyalog, milletlerarasında ve daha geniş olarak dünyada barışın ve huzurun yerleşmesinde' büyük bir roloynayacaktır. "

(7)

ROMA'DA İLAHİYAT EGİTIMlMINE IŞBİRLİ(;j 239

TürkBen sonuç olarak şunu belirtmekİlahiyatçı1arın bildirilerinde istiyorum:genellikle belirtmiş oldukları gibi, müslüman Türkler, farklı dinlerin mensupları ile bir ara~a, dostça yaşama tecrübesine sahiptirler. Dini hoşgörü fslam dininin ilkelerine de, Türklerin gelenekleriiıc de pek munis gelen kavramlardır: Bununla bir-likte müslümanların ve hıristiyanların karşılıklı olarak d:nlerini doğru anlayıp yorumlayabildiklerini iddia edecek duruında değiliz. Tarafİarın, çoğunlukla kendi dinlerinde bile ~cterli bilgi sahibi olmadıkları bir dö-nemi yaşıyoruz. Bu açıdan hem kendi dinim:zi daha iyi öğrenmek hem diğer dinlcıi öğrcnerek, Allah'ın çoğulculuğa izin vermesindeki hikmeti anlamak konusunda yardımlaşmak ihtiyacındayız. _Dinleraras' diya-loğun, milletlerimiz arasında ve dünyada, barışın ve huzurun yerleş-mesinde büyük rol oynayacağı kanaatine katılıyon;m.

Referanslar

Benzer Belgeler

»Türk Medenî Kanunu öntasarısı ve Gerekçesi, sh.. ÖNTASARININ EVLlLlK HUKUKU 51 leyen başka bir hastalığa veya sakatlığa veya kı­ sırlığa müptelâ olur ve bu

1960 Devriminden sonra, Devlet Planlama Teşkilâtı ku­ rulmuş, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1963-1967) bir za­ manlar haklı sebeblerle kabul edilmiş olan nüfusu

Yaşama hakkı, kişi hürriyeti, konut dokunulmazlığı, mülk hürriyeti, vicdan hürriyeti, düşünceyi açıklama hürriyeti, toplantı ve dernek hürri­ yeti, sendika

hususî hukukunun konu ve amaç bakımından tam ve kaynaklar ba­ kımından kısmen devletler hukukundan sayılabileceğini müşahede ediyoruz» 11. Devletler hususî hukukunun

refah ve eğitim tasarıları gibi konulan ele alıp bunların gerçekleş­ mesi için gayret sarfederler, destek olurlar. Bu genel araştırma vakıfları arasında Rockefeller, Ford, New

Hukukumuzda, vakfın gayesinin münhasıran kamuya yararlı olmasını öngören bir hüküm mevcut değildir. Ancak 903 sayılı Ka­ nunun 2 ve 4 üncü maddeleri birlikte

nedende, tarım işkolunda kamu işyerlerinin işgal ettiği yerin ge­ nişliğinden ziyade, sendikalaşmanın sadece bu işyerlerinde olma­ sı, özîel sektöre ait tarım

meleri Usulü Kanunununda kullanılan «adliyeye müteallik» kavra­ mını «adli yargıya müteallik» şeklinde anlamaya hukuksal olanak yoktur 55. Yargı kavramının ne