• Sonuç bulunamadı

Başlık: ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-IYazar(lar):SAZYEK, Hakan Cilt: 35 Sayı: 1 Sayfa: 263-288 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000001119 Yayın Tarihi: 1991 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-IYazar(lar):SAZYEK, Hakan Cilt: 35 Sayı: 1 Sayfa: 263-288 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000001119 Yayın Tarihi: 1991 PDF"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A L İ CANİB (YÖNTEM)'İN Ş İ İ R L E R İ - I

Hakan S A Z Y E K

Genç Kalemler hareketi (1911), Türk edebiyatının önemli dönüm noktalarından birini oluşturur. Amacı dili sadeleştirmek ve edebiyatı da buna paralel olarak millîleştirmek olan bu hareket, işlevini büyük öl­ çüde gerçekleştirerek edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır. Genç Ka­ lemler hareketini başlatanlar Ömer Seyfettin (1884-1920), A l i Canib (1887-1967) ve Ziya Gökalp (1876-1924)'tır. Bu üçlü, söz konusu ha­ reketin nazarî ve felsefî temelini oluşturmuş; hikâye ve şiir türündeki edebî ürünleriyle de örneklerini vermişlerdir. Dolayısıyla, gerek hareket sırasında ve gerekse sonrasında Türk edebiyatına değerli hizmetleri ol­ muştur.

Edebiyatımızda böylesine önemli yerleri olan bu üç edebiyatçıdan Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin'in edebî kişilikleri ve fikrî yönleri hak­ kında birçok çalışma yapılmış, eserleri yeni harflerle yayımlanmıştır1. Ancak, A l i Canib'in edebî kişiliği ve eserleri hakkında, ne yazık k i , bu güne kadar kayda değer bir çalışma yapılmamıştır2. Ayrıca edebiyat

1 Burada, araştırmanın konusu gereği sadece şiir türündeki yayınları vermekle yetiniyoruz: Araştıran ve hazırlayan: Fevziye Abdullah Tansel, Ömer Seyfeddin'in Şiirleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1972, V I I - 8 6 s.; araştıran ve hazırlayan: Fevziye Ab­ dullah Tansel, Şiirler ve Halk Masalları, Ziya Gökalp Külliyatı I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1977, XL-432 s.

2 A l i Canib hakkında tek monografik çalışma, Sadettin Nüzhet Ergun tarafından yapıl­ mıştır: Âli Canib, Hayalı ve Eserleri (Cumhuriyet Kitabhânesi, İstanbul 1937). Edebî görüşlerini içeren makaleleri hakkında Necmiye Güneylioğlu'mın " A l i Canip Yöntem'in Makaleleri" (Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 1988) konulu çalışmasında, şairin bazı makalelerine yer verilmemiştir. Ayrıca yeni harfli metinlerde de okuma yanlışları mevcuttur. Onun hakkında yayımlanmış bir kaç makale ise -Fevziye Abdullah Tansel'in " A l i Canib Yöntem" (TTIC Belleten, C. 32, S. 125, s. 55-77) başlıklı çalışması dışında- edebî kişiliğine dair yeterli bilgi vermekten uzak, bilimsel niteliği olmayan çalışmalardır. A l i Canib hakkında dikkate değer bir incelemenin ise yurt dışında yapılmış olduğunu görüyoruz. Prof. Dr. Martin Hartmann, Tanzimat dönemi ve sonrasında eser vermiş yirmi beş şair ve yazar hakkındaki incelemelerini içeren Dichter der neuen Türkei (Berlin 1919) adlı kitabında A l i Canib'e de yer vermiş (s. 95-111) ve onun "Şarkın Ufukları", "Turan'ın Y o l u " ve "Yaprak" şiirlerini Alnıancaya çevirerek yayımlamıştır.

(2)

264 H A K A N SAZYEK

tarihlerimizde onun tenkitçi yönü ve edebiyat tarihçiliğine yönelik çalışmalarına daha çok ağırlık verilmiş; şairliği üzerinde bilimsel bir ça­ lışma yapılmamıştır. Bununla birlikte o, şiir türünde de güzel eserler vücuda getirmiş, çocukluk yaşlarından başlayarak on sekiz yıl gibi öm­ rünün büyük bir bölümünü bu türe vermiştir.

A l i Canib'in şiirleri dikkatle okunduğunda, onun bu yıllan boşa ge-çirmemiş olduğu görülür. İ l k manzumelerinde Divan şiirinin biçim ve ha­ yal özelliklerinden etkilenmiş olan şair, geçen yıllar içinde sanatını ge­ liştirmiş, etkilenmelerini sürdürmekle birlikte kendi şair kişiliğini de kazanmıştır. Onun şiir hayatını, bu etkilenmelerin kaynakları ve ken­ di kimliğini bulma çabalarını ölçüt alaıak, beş döneme ayırmak müm­ kündür:

A- Etkilenme ve arayışlar, B— geçiş süreci,

C- Fecr-i A t i edebî topluluğu içinde, Ç- Genç Kalemler"de,

D- şiirde son yıllar.

A l i Canibin şairliğini incelemeye yönelik olan bu çalışma, aynı baş­ lığı taşıyan i k i yazıdan oluşmaktadır. İ l k yazıda onun şiirinin evreleri değerlendirilmiş ve i l k i k i dönemde yazdığı y i r m i i k i manzumeye yer verilmiştir, i k i n c i yazıda ise şiirlerindeki biçim ve muhteva özellikleri değerlendirilecek ve son üç döneme ait şiirleri verilecektir. Ayrıca, bu çalışmayla birlikte  l i Canib'in bütün şiirleri i l k kez bir araya getiril­ miş ve yeni harflerle yayımlanmış olacaktır.

I - A L İ C A N İ B ' İ N Ş Î İ R İ N D E K İ D Ö N E M L E R

A- Etkileniş ve Arayışlar:

A l i Canib, şiir yazmaya henüz on beş yaşında başlamıştır. Gazel tar­ zında yazılmış olan ve bu gün elimizde ancak üçü bulunan bu şiirlerde Türkçe söyleyiş, aruz kalıpları içerisinde başarılı bir biçimde yerleştiril­ miştir. İ b n ü l E m i n Mahmut Kemal'in deyişiyle "Çocuk denecek bir sin­ de"3 aruzu böylesine özümsemiş olması dikkat çekicidir. Yer yer imale ve medlerin var oluşu ise bu başarıyı pek gölgelemez. Onun yıllar sonra

(3)

ALİ CANÎB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 265

bilinçli bir tutumla mücadelesini vereceği, Türkçeyi edebî bir dil haline getirme isteği ve Türkçe söyleyiş zevk1',

K â f i r i n başka cihetlerde mi bilmem gönlü Kulak asmaz niye bir an bile efsânemize4

beytinde görüldüğü gibi, bu i l k şiir denemelerinde kendisini göstermek­ tedir. Bunların yanında, ifadelerindeki rindâne hava da Ali Canib'in i l k şiirlerinde, bir Muallim Naci etkisinin varlığını açıkça ortaya koy­ maktadır. Nitekim şair, Sadettin Nüzhet Ergun'a gönderdiği bir yazıda, bu etkiyi bizzat dile getiriyor:

"Bana sade Türkçe ve millî edebiyat zevkini i l k aşılayan Mual­ l i m Naci'dir. Nesir ve nazmındaki vuzuh, fikirlerindeki ma-hallîlik, zayıf fransızcasıyla çok muvaffak tercümeler yap­ masına rağmen alafırangalıktan içtinabı, aynı zamanda te-ceddüd perverliği, konuşma dilinin îcabatına göre nazım lisa­ nının tashihine tarafdarlığı, Muallim Naci'yi bana i l k edebiyat muallimi yapmıştır. Ve bütün fikiıîerim oradan yürümüş­ tür. İ y i veya fena bütün manzumelerimde görülen nazım ku­ sursuzluğunu; zihaftan, imaleden azade oluşunu ben Muallim Naci'ye medyunum."5

Bu i l k şiirlerdeki Naci etkisi sadece söyleyişte değildir. Onun i k i gazelinde muhteva, "meyhane, sevgili ve şarap" üçgeni içerisinde örül­ müştür. Bu da

Ayâğ-ı bade elimde o yâr gönlümde Çerâğ-ı hecr yanar gam-nisâr gönlümde6

diyen genç A l i Canib'in, i l k şiirlerinde muhteva bakımından da "Mes'-ûd-i Harâbâtf'nin izinde olduğuna bir örnek oluşturmaktadır.

Canib, bunlardan bir yıl sonra, 1319/1903'te yazdığı " y o k " redifli gazelinde7 ise Nabî etkisinde görülür. F i k i r örgüsünün ağırlığı oluştur­ duğu şiirde "insanın kader karşısındaki y e r i " gibi hakimane tarzın be-liıgin nitelikleri hakimdir.

Şairimizin, nazımdaki i l k döneminin ürünü olan bu üç gazel, Na­ ci'nin kendisi üzerindeki etkilerini yansıtmakla birlikte, aynı zamanda

4 Geçtiğim Yol, Halk Kitabhânesi, Ahmediye Matbaacılık Şirketi, İstanbul 1334/1918,

s. 36.

5 Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, C. I, s. 408. 6 Geçtiğim Yol, s. 34.

(4)

266 HAKAN SAZYEK

onun bir arayış içinde olduğunu da ortaya koymaktadır. Aynı şiir for­ munun değişik tarzları arasındaki gidiş gelişler, bu şiir dünyasının tanı­ dığı imkânlar içerisinde yer alan faaliyetler olarak da değerlendirilebilir. Ancak, A l i Canib'in bu i l k dönemin sonunda girdiği suskunluğu, dört y ı l sonra 24 Kânûn-ı sânî 1322 /6 Şubat 1907'de yazdığı "Benim A ş k ı m "8 adlı bir sone ile bozmuş olması, onun bu süre zarfında tercihini batı şii­ r i n i n yeni biçimlerinden yana koyduğunu gösteriyor. Nitekim Canib, bu talihten sonraki manzumelerinde klâsik şiirimizin biçimlerini kullan­ mayacaktır. Bu bilgilerin ışığında A l i Canib'in şiirdeki i l k yıllarını "etkileniş ve arayışlar dönemi" olarak nitelemek mümkündür.

B- Geçiş Süreci:

A l i Canib'in Divan şiiri etkisinde yazmış olduğu i l k şiirlerle 1907'den itibaren yazmaya başladığı yeni tarz şiirlerin arasında dört yıllık bir suskunluk süreci olduğunu önceki bölümde belirtmiştik. Bu süreç içe­ risinde, sonunda ortaya koyduğu edebî ürünlerin tarzından anlaşılacağı üzere, A l i Canib'in şiir çizgisini yerleştireceği konumu belirlemiş oldu­ ğunu söyleyebiliriz.

Bu suskunluk döneminin sonunda kaleme aldığı "Benim A ş k ı n ı "9 başlıklı " i l k sone"si, A l i Canib'in şiir faaliyetindeki ikinci dönemin baş­ langıcını oluşturur. Bu süreç, şairin Fecr-i  t i edebî topluluğuna katıldı­ ğı Mart 1909'a kadar devam eden i k i yıllık bir zaman dilimini kapsar.

A l i Canib, bu süre içinde on dokuz şiir yazmıştır. Ayrıca onun, çe­ şitli edebiyat dergilerinde yayımlanan i l k şiirleri de bu döneme aittir. Bu sırada Selanik'te bulunması dolayısıyla şiirleri de Bağçe, Kadın ve Hüsün ve Şiir gibi aynı şehirde çıkan dergilerde yayımlanmıştır. Yine bu yıllarda, İstanbul'da yayımlanan Aşiyân'a, da şiirler gönderdiğini görüyoruz.

Canib, 1907-1909 yılları arasında yazdığı şiirlerde biçim ve öz ba­ kanından Servet-i Fünuncuların etkisindedir. İşlediği aşk, doğa, hayat gibi temaları ele alış tarzında bu etkileniş kendisini açıkça gösterir. Do­ layısıyla o, şiirinin i l k yıllarında Divan şiirinden etkilenmişken bu ikinci dönemde, yön değiştirmekle birlikte etkilenmeyi sürdürmüştür. Ayrıca onun aşkı ve hayatı değerlendirişinde yer yer romantizmin izlerini de bulmak mümkündür. Bu şiirler, "mübtedî bir heveskârın vücude

getir-8 a.g.e., s. 32-33.; 9 Bkz.: 8. dipnot.

(5)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 267

diği taklidi parçalar"1 0 olmanın yanında A l i Canib'in şiirde kişiliğini buluşunun i l k belirtileri olma özelliğini de taşımaktadırlar.

C- Fecr-i Âti Edebî Topluluğu İçinde:

A l i Canib'in şiirindeki üçüncü evreyi Fecr-i  t i edebî topluluğu içinde bulunduğu dönem oluşturur. Bu dönem, Fecr-i  t i ' n i n edebî ha­ yata doğuşunu bildiren bir haberin Servet-i Fitreûra'da yayımlandığı 12 Mart 1325/25 Mart 1909 tarihinde başlamış11 ve 30 E y l ü l 1326/13 E k i m 1910'da grup içinde çıkan bir anlaşmazlık sonucunda A l i Canib'in de topluluktan ayrılan üyelere katılmasıyla sona ermiştir. Fecr-i  t i top­ luluğunun adını i l k kez duyurduğu haberle "Fecr-i  t i Encümen-i Ede­ bîsi Beyânnâmesi"nin yayımlanışı1 2 arasında on bir aylık bir süre var­ dır. A l i Canib'in adı, Fecr-i  t i çevresinde i l k defa bu beyanname ile anılıyordu1 3. Ancak şair, bilinen başlangıcın öncesindeki söz konusu on bir aylık süre zarfında grubun yayın organı olan Servet-i Fünûn'da şiirlerini yayımlamaya başlamıştı. Bu nedenle onun Fecr-i Âti'ye katılış tarihi olarak 25 Mart 1909'u vermek gerekir.

A l i Canib, bu dönemde y i r m i şiir yazmıştır. Bunların on ikisini, üyesi bulunduğu topluluğun yayın organında yayımlarken Kadın, Bağ-çe, Hüsün ve Şiir ve Resimli Kitab gibi dergilerde de şiirlerini bastır­ mıştır1 4,

Burada, Fecr-i  t i ' n i n edebî durumundan kısaca söz etmek isti­ y o r u m1 5. Öncelikle bu topluluğu oluşturan gençler arasında düşünce

10 Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., C. I, s. 407-408.

11 Servet-i Fünûn, C. 36, S. 930, 12 Mart 1325/25 Mart 1909, (İlâve kısmı), s. 147. 12 a.g.d., C. 38, S. 977, 11 Şubat 1325/24 Şubat 1910, s. 227.

13 Prof. Kenan Akyüz'ün, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri adlı çalışmasında adı geçen beyannameye imza koyan şairlerden, içlerinde A l i Canib'in de bulunduğu sekiz şairin adı verilmez. Bu eksiklik, eserin makale ve kitap olarak yapılan hiçbir baskısında giderilmemiştir. Bu konuda bkz.: Türkoloji Dergisi, C. I I , S. I, s. 145; 4. bs., Mas Matbaacılık, Ankara, tarihsiz, s. 144.

14 Değerli araştırmacı merhume Fevziye Abdullah Tansel, " A l i Cânib Yöntem" (bkz.: 2. dipnot) adlı makalesinde A l i Canib'in Servet-i Fünûn'da üç şiirinin yayımlanmış olduğunu belirtiyor. Bu bilgi yanlışlığı, merhum Sadettin Nüzhet Ergun'un Ali Canib Hayalı ve Eserleri (bkz.: 2. dipnot) adlı kitabındaki eksik bilgilerin temel alınmasından kaynaklanmaktadır, sanı­ yoruz. Oysa şairin bu dönemde adı geçen dergide on üç şiiri yayımlanmıştır. Bunlardan "Ân-ı Meftûr" da daha önce "Ömr-i Meftûrum" başlığıyla Bağçe dergisinde yayımlanmıştır.

15 Fecr-i  t i hakkında geniş bilgi için bkz.: Kenan Akyüz, a.g.e., s. 143-158; Hayriye Topçuoğlu, "Fecr-i  t i Edebî Topluluğunun D i l ve Edebiyat Görüşleri", Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 1987; Hasan  l i Yücel, Edebiyat Tarihimizden, 2. bs., İletişim Yayınları, İstanbul 1989.

(6)

268 HAKAN SAZYEK

ve zevk ortaklığının bulunmadığını belirtmek gerekir. Onları bir araya getiren etkenler estetik kaynaklı olmaktan çok, Edebiyat-ı Cedidecilerin yerine geçmeyi arzulamak gibi sanat dışı sayılabilecek özellikler göster­ mektedir. Bundan dolayı da, Ahmet Haşim'in dışında, belirgin ve tutarlı bir şiir görüşü ortaya koyamamışlar, birbirlerinden oldukça farklı ni­ telikler taşıyan eserler vermişlerdir. Bu topluluğa mensup edebiyatçılar, Ahmet Haşim'in sözleriyle bir "... kefâlet-i müteselsile ile birbiıine bağlı değillerdir. Onların her b i r i başka bir âlemin fecrine doğru yüz çevirmiş ve istiklâl içinde..."1 6 o yöne doğru bakıyorlardı. Hamdullah Suphi de Fecr-i Aticilerin birbirlerinden kopukluklarını "... Fecr-i Atî mensup­ ları bir arada oldukları halde teker teker yaşadılar..."17 sözleriyle belir­ tiyor. Kendi içinde bir birlik kuramamış olması açısından Fecr-i  t i top­ luluğunun, ortaya koyduğu sanat ve edebiyat görüşleri, edebî eserleri ile Edebiyat-ı Cedidecilerin yaptıklarına bir şey ekleyememiş ve dolayı­ sıyla onların izleyicisi konumunda kalmış olması doğal bir sonuçtur.

A l i Canib'i, kuruluşundan itibaren içinde yer aldığı bu topluluğun çalışmalarında biraz geri plânda görüyoruz. Onun Fecr-i Âli'deki konu­ mu, daha çok edebî eserlerle katkıda bulunmak biçiminde olmuştur. Grubun toplantı ve polemiklerine katılmayışında Selanik'te bulunma­ sının rolü de olmakla birlikte, bundaki esas sebebi, yukarıda belirttiği­ miz görüş ayrılıklarından kaynaklanan kopukluk faktörüne bağlamak daha doğru olur.

Şairin topluluğa katılışı "Fecr-i  t i kâtib-i umûmîsi Müfid Ratib imzasiyle bu teşekküle davet edici bir tezkere"1 8yi kabul etmek şek­ linde gerçekleşmişti. O, bu davete uymakla birlikte, Fecr-i Aticilerin çalışmalarını ve eserlerini yeterince olgun bulmamak suretiyle toplulu­ ğun edebî anlayışlarını tam olarak benimsemediğini de ortaya koyar. Nitekim, bu dönemde Servet-i Fünûri"'da yayımladığı tek yazısı olan bir "Musâhabe-i Edebiye"de topluluk üyelerinden Tahsin Nahid'in Rûh-ı bî-kayd ve Cemil Süleyman'ın Timsâl-i Aşk adlı eserlerini orijinalite açı­ sından eleştirmiş ve dolaylı olarak topluluğun özeleştirisini yapmaya cesaret etmişti1 9. Fecr-i  t i encümen-i edebîsi bu eleştirel yazıyı yayım­ lamakla birlikte eklediği bir notta, yazarın görüşlerinin sadece kendini bağlayabileceğini; topluluğun bütünü için söz konusu olmayacağını

be-16 Hasan  l i Yücel, a.g.e., s. 70. 17 a.g.e., s. 59.

18 Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., s. 408.

19 "Fecr-i  t i ve Muârızîni", Servet-i Fünûri, C. 38, S. 988, 29 Nisan 1326/11 Mayıs 1910, a. 407-410. Sadettin Nüzhet Ergun, bu tarihi, ufak bir dikkatsizlik sonucunda 26 Mart 1326 olarak belirtmiş (a.g.e. s. 408), Fevziye Abdullah Tansel de bu yanlışlığı sürdürmüştür.

(7)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 269

lirterek A l i Canib'le bir ölçüde ters düştüğünü îma etmeyi de gerekli görüyordu2 0.

A l i Canib, bu yazısı yayımlandıktan sonra aıtık toplulukla ilişkisini azaltma yoluna gider. Öyle k i , 1910 Mayıs ile E k i m ayları arasındaki sürede Servet-i Fünûn'a hiçbir şiirim göndermez. Nihayet grup içinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık sonucunda topluluktan ayrılanlara katı­ larak Fecr-i  t i ile edebî bağını koparır2 1. Ancak, bu olayı izleyen birkaç ay içinde de onun aynı dergide yayımlanmış i k i şiirini görüyoruz. Bunlar "Gözlerin" ve "Nedamet"2 2 başlığını taşıyor.

Ç- Genç Kalemler'de:

A l i Canib'in şiir hayatındaki Fecr-i  t i ve Genç Kalemler dönem­ leri arasında uzun bir süre yoktur. Başka bir deyişle, şair, sanatı kendi estetik çerçevesinde kabul eden Fecr-i  t i şiirinden uzaklaşıp ona mu­ halif bir konuma geçerken sağlam ve tutarlı görüşlere ulaşmak yolunda bir aşama geçirmemiştir. Dolayısıyla onu bu duruma getiren faktörleri yine bir etkilenme meselesine bağlamak gerekir. Ancak A l i Canib'in etki-lenişindeki sebep bu kez daha çok sosyal bir nitelik taşımaktadır. Bu se­ bep de kendisini Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'ın kişiliğinde göstermiş-t i r . Şairin, Gökalp'la göstermiş-tanışmasını Sadegöstermiş-tgöstermiş-tin Nüzhegöstermiş-t Ergun şöyle anlagöstermiş-tıyor: " A y n i senenin sonlarında o zaman sadece Diyarbekir'li Ziya

Bey denilen Ziya Gök Alp, " İ t t i h a d ü terakki merkezi umumisi" azalığma seçilmiş, Selaniğ'e gelmişti. Eden tiyatrosunda bir piyes temsil ediliyordu. Ziya Bey'le A l i Canib de seyirciler arasında idiler. Merkezi umumî başkâtibi Nesimi Sârim, A l i Canib'in yanına gelerek "Ziya Bey, şurada bir locada bulunu­ yor; seninle görüşmek arzusundadır. O mu senin yanına gelsin, sen mi onun yanına gidersin" diyor. A l i Canib'in muvafa­ kati üzerine Ziya Bey'in yanına gidiyorlar. Karanlık bir loca İçerisinde Ziya Bey, A l i Canib'e elini uzatıyor, safa geldiniz diyor. Fakat epey bir müddet hiç bir şey söylemiyor. A l i Ca­ nib, nadim ve mahcub oluyor. Ziya Bey bunu anlayarak ya­ vaş yavaş açılıyor, "Genç Kalemler"de şiirlerinizi ve yazıları­ nızı okuyorum. Benim de edebiyat ve felsefeye merakım var.

2 0 A l i C a n i b ' i n b u v e diğer y a z ı l a r ı n d a öne s ü r d ü ğ ü edebî görüşler b i r başka çalışmada değerlendirilecektir.

21 B k z . : Servet-i Fünûn, C. 39, S. 1010, 30 E y l ü l 1326/13 E k i m 1910, s. 367.

22 C. / 0 , S. 1015, 4 Teşrîn-isânî 1326/17 E k i m 1910, s. 7; C. 40, S. 1027, 27 K â n û n - ı evvel 1326/10 O c a k 1911, s. 297.

(8)

270 H A K A N SAZYEK

Görüşelim" diyor. Bundan sonra hemen her zaman evce de komşusu olan Ziya Bey'le buluşuyorlâr"2 3.

Bu sırada A l i Canib, Selanik'te H â m i d ve Hüsnü Beylerin çıkardığı Hüsün ve Şiir adlı dergide başyazarlık yapıyor ve şiirlerini yayımlıyor­ du. A y n ı zamanda İ t t i h a t ve Terakki Cemiyetinde üye ve Talebe-i Ha­ riciye Encümeni umumî kâtibi i d i . Dergide görev alışı da, Cemiyetin teklif ve desteği sonucunda gerçekleşmişti24. Hüsün ve Şiir'e yeni gö­ rüşleri yansıtabilecek bir nitelik kazandırmak gerektiği düşüncesi de Selanik'teki edebî çevrede oluşmaya başlıyordu. Bunun gerçekleşmesi yolundaki i l k adım da derginin adının değiştirilmesi ile atılmıştır. A l i Canib, kendisiyle 4 E y l ü l 1956 tarihinde yapılan bir konuşmada bu başlangıcı " B u mecmuayı pek lenfatik ve çok Fecriâtikâri bulduğumuz için  k i l Koyuncu ile konuştuk, adını "Genç Kalemler"e çevirdik." ifade­ leriyle belirtir2 5. Dergide, A l i Canib -dolaylı da olsa- Servet-i Fünun-culara yönelik i l k eleştirilerini ortaya koymaya başlıyordu. Edebiyat tarihimizde genellikle Genç Kalemler hareketi içinde Ömer Seyfettin'in başlatıp A l i Canib'in sürdürdüğü bir eleştiri biçimi olarak kabul edilen "Dün-Bugün" köşesini i l k kez A l i Canib Hüsün ve Şiir dergisinde baş­ latmıştır. Ömer Seyfettin de Genç Kalemlerde, hareketin savunduğu te­ mel düşünceyi belirten "yeni lisanla" ibaresini ekleyerek bu köşeye yer vermeyi sürdürecektir.

Şair, Hüsün ve Şür'deki "Dün-Bugün" köşesinde Servet-i Fünun-culardan Süleyman Nesib ve Süleyman Nazif ile Ömer Naci'nin " K a ­ dınlığa D â ' i r " , " A l ü f t e " ve "Gözlerinin Karşısında" adlı şiirlerinin ya­ nında "Gözlerin İ ç i n " , "Sükût" ve "Serâ'ir-i Hüsn ü Ş i ' r i n "2 6 başlıklı şiirlerini yayımlamıştır. Bu şiirlerin yan yana yayımlanmasındaki amaç, okuyanları mukayeseye yöneltmek ve Servet-i Fünun şiirinin duygu, hayal ve dil anlayışını dolaylı olarak eleştirmektir. Ne var k i , Ali Ca­ nib'in bu üç şiirinin söz konusu öğeler bakımından Edebiyat-ı Cedideci-lerin ürünCedideci-lerinden farklı olduğunu ve onlara göre yenilik gösterdiğini öne sürmek güçtür. Onun "Dün-Bugün" köşesindeki manzumeleri, şiirinin ikinci ve üçüncü dönemlerine aittir. Dolayısıyla bu şiirlerin bi­ çim ve özde, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti'ye göre bir yenilik göstermesi

23 Türk Şairleri, C. I, s. 408. Bu tanışma olayı hakkında daha geniş bilgi için bkz.: A l i Canip Yöntem, "Ziya Gökalp'ın Matbuat Âleminde ilk Görünüşü", Çınaraltı, Y. 1, C. 1, S. 12, 25 Birinciteşrin 1941, s. 7- 10.

24 A. C. Yöntem, a.g.m., s. 8. Bu konuya getirilen ilginç bir yorum için bkz.: Hasan  l i Yücel, a.g.e., s. 72.

25 Hasan  l i Yücel, a.g.e., s. 197.

26 C. 1, S. 7, 3 E y l ü l 1326/16 E y l ü l 1910', s. 57; C. 1, S. 8, 21 Eylül 1326/4 E k i m 1910; a.g.d.'nin devamı olan Genç Kalemler, C. 1, S. 9 (1), s. 89. Bu şiir daha ünce Aşiyân dergisinde yayımlanmıştır: C. 2, S. 26, 27 Şubat 1325/12 Mart 1910, s. 401.

(9)

A L İ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 271 söz k o n u s u değildir. Bu d u r u m d a şairin, eleştirdiği şiir anlayışının sınır­

l a r ı içinde k a l m a k g i b i b i r çelişkiye düşmüş v e amacına pek ulaşamamış o l d u ğ u n u b e l i r t m e k m ü m k ü n d ü r .

O n u n b ü t ü n b u çabaları, T ü r k edebiyatına m i l l î b i r n i t e l i k kazandı­ r a n meşhur Genç K a l e m l e r h a r e k e t i n i n t e m e l i n i o l u ş t u r u r . A n c a k , ha­ r e k e t i n başlaması i ç i n i l k a d ı m ı Ö m e r S e y f e t t i n a t a c a k t ı r . O , Canib'e yazdığı 15 K â n û n - ı sânî 1326/28 Ocak 1911 t a r i h l i b i r m e k t u p l a " . . . G e l i ­ niz Canib B e y , e d e b i y a t t a , lisanda b i r i h t i l â l v ü c û d a g e t i r e l i m . . . "2 7 çağrısında b u l u n u r . B u n u k a b u l eden şair, b ö y l e b i r çağrıyı Z i y a Gö-k a l p ' a y a p t ı ve o da gelen ö n e r i y i t e r e d d ü t etmeden benimsedi. A y r ı c a A l i C a n i b ' i n , y a y ı n i l k e l e r i k o n u s u n d a m ü d a h a l e etmemesi y o l u n d a i t t i ­ h a t v e T e r a k k i C e m i y e t i genel merkezine y a p t ı ğ ı b a ş v u r u d a kendisine gönderilen 1 2 M a r t 1327/25 M a r t 1911 t a r i h l i b i r y a z ı ile k a b u l edili­ y o r d u2 8.

K e n d i s i n e a d ı n ı v e r e n d e r g i n i n 2 9 M a r t 1327/11 N i s a n 1911 t a r i h l i i l k sayısıyla başlayıp y i r m i y e d i sayı d e v a m etmiş o l a n Genç K a l e m l e r edebî h a r e k e t i i ç i n d e A l i Canib e t k i n b i r işleve s a h i p t i r . H a r e k e t i n t e n ­ k i t ç i l i ğ i n i y a p a r k e n h i k â y e ve şiir g i b i t ü r l e r d e de Örnekler v e r i r .

O n u n b u d ö n e m d e k i edebî f a a l i y e t i , daha önceki d ö n e m l e r i n ter­ sine, sadece b u dergiyle sınırlı k a l m ı ş t ı r . Genç Kalemlerde o n a l t ı ş i i r i n i y a y ı m l a m ı ş o l a n C a n i b ' i n , d ö n e m i n diğer dergilerinde h i ç b i r m a n z u ­ mesine r a s t l a m ı y o r u z . B u n u n l a b i r l i k t e o n u n edebî çalışmalarının y o ­ ğ u n l u k kazanması d a b u dönemde o l m u ş t u r . E d e b i y a t v e özellikle şiire dair öne s ü r d ü ğ ü görüşleri Genç K a l e m l e r ' i n hareket n o k t a l a r ı n ı oluş­ t u r m a s ı b a k ı m ı n d a n ö n e m l i o l d u ğ u kadar, ş i i r i n d e k i gelişmeleri yansıt­ m a s ı açısından da değer t a ş ı m a k t a d ı r2 9.

A l i Canib, b u dönemde yazmış o l d u ğ u şiirlerde aruz v e z n i n i k u l l a n ­ m a y a d e v a m e t m i ş t i r . Şunu d a b e l i r t m e k gerekir k i o n u n b u vezinle ka­ leme aldığı ş i i r l e r i " y e n i d a v a n ı n n a z ı m d a aruzla d a h i başarılabileceği­ n e . . . "3 0 güzel b i r ö r n e k t i r . B u n u n y a n ı n d a d i l i v e v e z n i işleyiş, y e r l i v e m i l l î olana yöneliş g i b i b i ç i m v e m u h t e v a y a a i t b i r ç o k y e n i l i k , o n u n i l k kez b u d ö n e m d e k i manzumelerinde görülen d i k k a t çekici özelliklerdir.

27 A l i Canip Yöntem, Ömer Seyfeddin Hayatı ve Eserleri, Muallim Ahmet Halit Kitup-hanesi, İstanbul 1935, s. 10, 230.

28 Doç. Dr. İsmail Parlatır, "Genç Kalemler Hareketi İçinde Ömer Seyfettin", Doğumu­

nun Yüzüncü Yılında Ömer Seyfettin, Atatürk K ü l t ü r Merkezi Yayınları, T T K Basımevi, An­

kara 1985, s. 96. 2.9 Bkz.: 3. dipnot.

(10)

272 HAKAN SAZYEK

Son olarak, onun Genç Kalemler arasında, duygu ve hayalce Servet-i Fünun şiirinden uzak olmayan; ancak dilce bu şiir anlayışını büyük ölçüde Türk edebiyatının gündeminden kaldıran eserler vücuda getirmiş olduğunu belirtmek yerinde olur.

D- Şiirde Son Yıllar:

Genç Kalemler hareketini izleyen yularda A l i Canib'in şiiri bütü­ nüyle millî bir nitelik kazanmıştır. Aslında bu durum, 1912 sonrası Türk şiiri için de söz konusudur. Genç Kalemler hareketinin edebiyatımızdaki en büyük işlevi de öz ve biçimde bize has özelliklerin hakimiyetinin sağ­ lanması yolunda i l k adımı atmak olarak kendini göstermiştir. Onların başlattıkları dili ve edebiyatı millîleştirme hareketi 1910'lu yılların ikinci yarısında gittikçe gelişmiş, önce bu girişimlere karşı çıkan yazar ve şair­ lerin de katılımıyla edebiyatımız tamamen millî bir nitelik kazanmıştır.

A l i Canib'in 1912'den sonra yazdığı şiirlerde görülen i l k önemli özel­ l i k hece vezniyle yazılmış olmalarıdır. Şairin Genç Kalemler arasında yazdığı şiirlerde millî olmayan tek öge olan aruz da artık yerini hece veznine bırakmıştır. Ayrıca bu son şiirlerdeki dil de kural ve kelime ba­ kımından tamamen Türkçeleşmiştir. Muhtevada ise doğa, günlük hayattan çizgiler, bireysel duygulanışlar gibi onun şiirlerinin geneli için artık birer monotem özelliğini kazanmış olan temalar devam ederken, İslamiyet öncesi Türklük, batının emperyalist tutumunu eleştiri gibi dönemin yeni ve yaygın temleri de görülmeye başlar.

Bu dönemin, onun şiir hayatındaki önemli özelliklerinden birisi de şiirlerinden yaptığı bir seçmeyi Geçtiğim Yol31 adlı bir kitapta toplamış

olmasıdır. Bu, A l i Canib'in tek şiir kitabı olması bakımından önemli bir husustur. Şair, kitabına yazığı "Geçtiğim Y o l " başlıklı ön sözde şiir hayatının bir muhasebesini yapar. Eserde yer alan on yedi şiirden üçü i l k dönemin ürünleridir. Nazımdaki yeni yolunun i l k adımı olan "Be­ n i m Aşkım"ı da bu kitabına alan şair, diğer şiirlerinin hepsini dördüncü dönemde, Genç Kalemler,de yayımladıklarından seçmiştir. Bu seçim, onun

şiir hayatının sonuna gelmiş bir şair olarak tercihini söz konusu dergiyle adaş olan dönemin aruz vezniyle yazılmış olmasına rağmen yerli ve millî olabilmiş şiirlerinden yana yapmış olduğunu göstermektedir.

Şair, bu dönemde değişik türlerde yazdığı ürünlerini yine değişik dergilerde yayımlama yoluna gitmiştir. Halka Doğru, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua ve Türkiye Edebiyat Mecmuası gibi dergiler, onun şiir­ deki son yıllarında yazmış olduğu on üç şiirinin yayımlandığı yayın

(11)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 273

ganlandır. Bunlardan ilk üçü Türk Yurdu ve Türk Ocağı gibi ideoloji olarak Türkçülüğü benimseyen derneklerin ve Ziya Gökalp'ın çıkardığı dergilerdir. Bu özellikleri ile söz konusu dergiler de A l i Canib'in o dönem­ deki düşünce yapısını yansıtırlar. Genç Kalemler hareketi sırasında milli­ yetçi tutumunu daha çok, edebî görüşlerini ve eleştirilerini içeren yazı­ larında gösterip şiirlerine aynı ölçüde yansılamayan şair, izleyen yıl­ larda gerek sosyal çevre içinde edindiği konum ve gerekse yazdığı şiir-lerdeki biçim ve öz yapısı ile daha ileriye götüımüş ve geliştirmiştir. A l i Canib, İ920'li ydlarla birlikte çalışmalarını edebiyat tarihçiliği ala­ nında yürütmüş, şiirle ilişkisini bu yönde sürdürmüştür. 21.3.1991.

(12)

274 H A K A N SAZYEK I I - A L İ C A N İ B ' İ N Ş Î İ R L E R İ 3 2

A - Etkilemiş v e Arayışlar D ö n e m i n d e Yazdığı Şiirler: 1- G A Z E L

Ayâğ-ı bade elimde o yâr gönlümde Çerâğ-ı hecr yanar gam-nisâr gönlümde

O zülf-i târ u perîşân-ı ham-be-ham işte Takıldı kaldı niçin tarumar gönlümde

Yetiş a muğ-beçe sen bari bir kadeh doldur, Bu şeb bir âteş ü büzn aşikâr gönlümde

Şarâb dîdeme bir lücce-i serâb-ı firak Muzîk-ı ye's ü keder lâlezâr gönlümde

Abâ-be-dûş-ı ser-âzâdeyim taşır dururum Melâl-i aşkı diyar u diyar gönlümde

Yazık garâm-ı şebâbım bugün tebâh oldu Defin olunduğu lâkin mezar gönlümde

Yazıldı safha-i dîvâna Cânibâ bu gazel Ayâğ-ı bade elimde, o yâr gönlümde (1318/1902; Geçtiğim Yol, s. 34-35.)

2- G A Z E L

Yeni bir muğ-beçe gelmiş yine meyhanemize Yeni bir zülf takılmış hele bak şânemize

K â f i r i n başka cihetlerde mi bilmem gönlü Kulak asmaz niye bir an bile efsânemize

32 A l i Canib, şiirlerinin büyük bir kısmında yazılış tarihlerini göstermiştir. Bu şiirle­ r i n bir bölümü Geçtiğim Yol adlı kitapta toplanmakla birlikte, eserde yer alan manzume­ lerin tamamı daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Bu bakımdan, onun şiirlerindeki gelişimi daha i y i gösterebilmek amacıyla, söz konusu kitabı göz önünde tutmaksızın, şiir­ leri yazılış tarihlerine göre sıralamayı uygun bulduk. Ayrıca şairin bazı manzumelerinde yaptığı değişiklikleri de belirtme yoluna gittik.

(13)

Hele sabreyleyelim bir dem o şâhin-i fu'âd Tutulur damımıza aldanarak dânemize

B i r mey-i gabgab ile bir meze-i leb verse Yeni bir neş'e doğar meclis-i mestânemize

Cânibâ işte bugün de yine bir fer verdin Bir gazelcik ile dîvânçe-i kâşanemize

(1318/1902; Geçtiğim Yol, s. 36-37.)

3- G A Z E L '

Âlemde fikret-i beşerin reh-nümâsı yok Efsûs ki bu illetinin bir devası yok

Dolmuş müdâm kan ile târîh-i kâ'inât Hangi sahîfesinde aceb Kerbelâ'sı yok

Yâ Rab yetişmiyor mu ezâ-yı cihan bize Bence cebennenıin beşere iktizâsı yok

Nâbî gibi dalıp da derim bahr-ı hayretin Keştîsi yok kenâresi yok nâhudâsı yok

Aldanma ey gönül feleğin ihtişamına B i r dem gelir kıyar sana zîrâ hayası yok

Teslim eder bu sözlerini Cânib ehl-i dil Zanneylerim ki hikmetinin bir hatâsı yok

(1319/1903; Geçtiğim Yol, s. 38-39.)

B- Geçiş Süreci İçinde Yazdığı Şiirler:

4 - B E N İ M A Ş K I M Benim aşkım; zavallı bir çocuğun Ba'zı çilgın, hayâtı müstahkır,

(14)

276 HAKAN SAZYEK

Ba'zı pek hasta, pek hazîn, yorgun Ruhunun hisli bir temâsilidir. Benim, aşkım, bu bir çiçek ki uzun Ömrü yoktur; hemen solar ve erir; Kır, kopar; her yerinde bir solgun Tazelik var ki bak ne hoş ezilir. Kır, kopar; lâkin atma sakla onu; Bir zaman sonra bir hediyyem olur Sana öksüz, hazin, bükük boynu.

Kır, kopar... Âh kaçma zâlim, dur; Beni âsî eder bu k i r l i firar;

Çünkü gencim, büyük gururum var.

(24 Kânûn-ı sânî 1322 /6 Şubat 1907; Geçtiğim Yol, s. 32-33.)

5- N A Ğ M E - İ D İ L - H A S T E

Kardeşim O. Naci Bey'e -Paşalimanı'nda Bir Akşam-K arşımda nûr-ı sâf u sefîdiyle mübtesim

Titrerdi Zühre; her taraf âlûde-i sükûn, Deryada bir tefekkür-i mühim, keder-nümûn; Çamlıkta bir nigâh-ı garîbâne mürtesim... Yalnız, garîk-ı fikr i d i m ; sahilin harâb, Öksüzce sâkitiyyeti a'sârdan müdâm İ t h a f ederdi ruhuma bin nuhbe-i peyâm, B i n nuhbe-i peyâm ki meşhûn-ı iktirâb.. Âfâk şimdi reng-i remâdıyla büsbütün Ağlar gibiydi nekbet-i ömr-i beşer için; Nâgâh uzakta bir keman efgâna başladı; Geldi udum hayâlime pür-âlem-i tebâh: Birden bütün sirişk-i gamînim boşandı, âh Ben ağladım, o nağme-i dil-haste ağladı!..

(Üsküdar, 15 Şubat 1322/28 Şubat 1907; Bağçe, C. 1, S. 6, 26 Ağus­ tos 1324/8 E y l ü l 1908, s. 6.)

(15)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERÎ-I

"6- S P L A N D İ D P A R K T A

B ü t ü n vakar u şükûhuyla mihr-i âlem-tâb Olinıbos'un üzerinden gurûb ederdi; cihan Garîk-ı samt u sükûn; bir rehâvet-i bî-tâb Likâ-yı zerd-i tabî'atte mürtesemdi; hemen

Hemen inerdi semâdan sürâdık-ı deycûr. Deniz, o rûh-küşâyiş; o sîne-i rengin Öperdi rıhtımı şimdi öperdi mest-i sürür Ve sanki gizlice tevdî' ederdi rikkat-çîn

Harîm-i sahile bin râz-ı şûh u sevdâ-fâm. B ü t ü n ağaçların altı buket, buket insan Güzelliğiyle bezenmişti. Her tarafta hıram Ederdi kol kola gençler; şu yanda ba'zı nihân

Ve ba'zı pür-heleeân nağmelerle okşardı B ü t ü n gönüllleri nûşîn, latîf bir operet Onunla ba'zı küçük bir sadâ da şakrardı Ve şimdi büsbütün i n d i sürâdık-ı zulmet,

Bu anda bağçe bütün bir kibar hayatıyla Yaşardı.. Mösyö, madamlar pür-ibtisâm-ı vakar Şu karşı sahnede -ruhun biraz sebâtıyla

Ve mûsikiyle beraber- o nükteler îsâr

Eden sevimli kızın san'at-ı dehâ'etine Bakardı; birden o son bir nigâh-ı iffetle Veda' edip kaçıverdi; sürür-ı san'atma Medîd inledi alkış sadâsı hürmetle!..

Sükût... Şimdi bütün bağçe mübtesim, sakin Dururdu. Lambaların her tarafta hande-künân Esîr-i şûh u kebûdîsi her likayı hazin

Bir ihtizaz ile telsim ederdi; karşımdan

Geçerdi kol kola gençler; şu yanda Angaje'de L a t i f bir sarışın kız beş on kadeh biranın Dimağa verdiği mestîle sâf u tâbende

Gülerdi; karşıda ba'zan hafice bir kemanın

(16)

Enîn-i rikkati titrerdi; tâ uzaklardan Pür-ibtisâm u emel ince ince dalgalanıp Gelirdi bâd-ı şeb-endûd-ı rûhber.. Ba'zan Bu yanda gizlice bir lıande-i garâm-âşûb

Huzûr-ı hüsn ü kemâlinde münşerih, handan Duran gönülleri tâ âsümân-ı hülyada

Yaşattırırdı; ve zâten bu leyl-i neş'e-feşân B ü t ü n şu bağçede, hattâ semâda, deryada

Birer cihân-ı sa'âdet, birer behişt-i hayâl Yaşardı şimdi bütün halk mest-i zevk olmuş Uçardı hep mütehayyil, uçardı pür-âmâl, Uçardı sanki semâlarda mübtesim, medhûş...

Bu anda perde açılmıştı: Penbeler giymiş Birer menekşe., hayır, nev-şüküfte bir gönce Bekâretiyle göründü latîf ü zevk-endîş Beş altı kız... Muzikayla bütün koşuştukça

"Ayaklarında kanadlarla sanki aşk u hayât" Uçardı; herkes o şık, penbe güllerin nûşîn Hevâ-yı nükhet-i hüsnüyle mest ü pür-hevesât Yaşarken.. Âh evet ser-te-ser şetâret-çîn

Yaşarken i n d i hemen perde... Şimdi evvelki Sükût kapladı; herkes yavaş yavaş gidiyor Ve lambalar sönerek işte her taraf sanki Bir istirâhate muhtâc, şöyle dinleniyor

Gibiydi şûh u pür-ümmîd ben de çıkmış i d i m ; Kamer, uzakta değil, surda sâf u müstesna Güzelliğiyle gülerdi; bütün semâ-yı besîm Garîk-ı râz-ı esâtîr ederdi bir hulyâ

Duran bu leyle-i mes'ûd u tehniyet, tebrik Yağardı cevf-i muhîtâta hande-i bârîk.

(Yalılar, Nisan 1323 /Nisan 1907; Hüsün ve Şiir, C. 1, S. 7, 3 E y l ü l 1326/16 E y l ü l 1910, s. 56-57.)

(17)

A L İ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 279 7 - H A Z Â N L E V H A L A R I N D A N A k ş a m . . Güneş b u l u t l a r ı n âgûş-ı ye'sine Y a t m ı ş , h a z i n nigâh-ı u f û l ü y l e ağlıyor; B i n lerze-i hırâs v e r i p k a l b ü hissine B i r r î h - i g i r y e d i r b ü t ü n eşcârı sallıyor.. A f â k , hep d u m a n l a r ı n a l t ı n d a m u h t e f î , B i r nazra-i b ü k â ile bâr âna m u n t a z ı r ; B i r k a ç d a k i k a sonra semâdan h a f i hafî Pür-lerze hâke serpiliyor eşk-i m u h t a z ı r . B i r gök g ü r ü l t ü s ü y l e hamûşî-i k â ' i n â t B i r lahza t a r u m a r o l u y o r ; ş i m d i b i r f i g â n , B i r cûşiş-i b ü k â v ü elem.. A r t ı k âsümân Y a l n ı z d u m a n , v e hep m ü t e m â d i teraneler.. B a k t ı k ç a b u l e v h a y a b i r t ı f l - ı girye-ver, H â l i n d e ağlıyor s a n ı r ı m d â ' i m â h a y â t . . ( Y a l ı l a r , 12 E y l ü l 1323/25 E y l ü l 1907; Bağçe, C. 1, S. 18, 18 Teş-r î n - i sanı 1324/1 A Teş-r a l ı k 1908, s. 9-10.) 8 - B Î R F E Y L E S O F A O i z d i h â m - ı t e t a b b u ' l a önce b i r m i k d â r " B u d u r esâs u h a k i k a t " y o l u n d a söylenmek V e sonra b i r k ü ç ü c ü k i ' t i r â z ı i s t i h k a r E d i p de dinlemeden g i z l i g i z l i eğlenmek B u d u r muhassala-i felsefât-ı i d r â k i n ! . Cihân-ı f e n n i m i z i n ey güzide ü s t a d ı B ü t ü n b u n ü k t e l e r i n b e l k i d o ğ r u d u r ; l â k i n Şu m e k t e b i n y i n e b i r şeyler anlar evlâdı D e ğ i l h u z û r ı k e m â l i n d e arzı m a ' l û m â t ; -B i r e r su'âl-i m u k a d d e r l e ister öğrenmek U ç u r d u ğ u n o b a l o n l a r n e d i r aceb?.. H e y h a t , Z a v a l l ı genç i l e m u ' t â d m üzre eğlenerek

(18)

280 HAKAN SAZYEK

Sükût eder, eser-i san'atın gibi her an Fezâ-yı târ-ı hayâlâta yükselirsin.. Gel Biraz suâle cevâb ver a hâce-i devrân Uçurduğun o balonlar nedir, garîk-ı emel?.. O izdihâm-ı tetabbu'la önce bir mikdâr "Budur esâs u hakikat" yolunda söylenmek Ve sonra bir küçücük i ' t i r â z ı istihkar Edip de dinlemeden gizli gizli eğlenmek,

Hemen hemen bu mu öğrendiğin aceb (Ten)'den?, Değil azız filosof, gâye-i fünûn bu değil;

ilâve et o kitaba bu sözleri benden:

Biraz da kendim öğren, biraz da kendini b i l ! . .

(Yalılar, 20 Teşrîn-i sânî 1323/3 Aralık 1907; Bağçe, C. 1, S. 16, 4 Teşrîn-i sânî 1324/17 Kasım 1908, s. 9.)

9- G U R Û B Muzlim ve k i r l i bir bulutun dest-i târına Bir hasta, bir verem gibi nevmîd ü bî-mecâl Terk eyliyor vücûdunu hurşîd-i zî-kemâl Her yer bir ısfırâr-ı tahassürle pür-sükûn Seyreyliyor bu levha-i hüsran u r i k k a t i ; Âfâkı kaplayan gecenin reng-i zilleti Resmeyliyor mekâbire bir haşyet-i elînı Her şâhsâr-ı servde bir bûm-ı nâlekâr Her kabr-i dil-harâbda bir gizli girye var Bir hâb-ı sermedîye dalıp âlem-i hayât Cevf-i vasî'-i tâbma dolmuş nıekâbirin

B i n tayf-ı âteşin!..

Ey mihr, böyle bir ebedî nazra-i veda', Bir gamze-i fütur ile bilmem ki sen niçin Serpmektesin bu yerlere hep giryeler bu gün?. B i r nazra-i veda' ki her ruhu ağlatır,

Hep seyreden sana ebedî bir gurûb der; Ey mihr-i girye-ver,

B i r hand-i subhu yok mu bu ahzân-ı sânımın?..

(Selanik, gece, 11 Kânûn-ı evvel 1323/24 Aralık 1907; Bağçe, C. 1, S. 3, 4 Ağustos 1324/17 Ağustos 1908, s. 3-4.)

(19)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 281

10- F O T O G R A F İ S İ N Î N K A R Ş I S I N D A Âh sen şimdi bir avuç toprak

mısın ey rûh-ı muğterib, heyhat, Dâ'imâ en sonunda mahv olmak: Bu mudur gâye-i hazîn-i hayât?. Gözlerin, âh dâ'imâ baygın Bir güzellikle mün'atıf, handan Gözlerin şimdi bir mezar taşının Zîr-i payında muhtefî mi? Figân! Böyle baktıkça resmine, nâ-kâm Rûh-ı aşkım inanmıyor buna hiç "Ölmedim ben!" diyor o hüsn-i behîc. Ölmedin şübhesiz; fakat bilsem Nerdesin?. Belki bir küçük şebnem, Belki bir katre-i sirişk-i garâm...

(Yalılar, 1323/1907; Kadın, S. 19, 16 Şubat 1324/1 Mart 1909, s. 8.)

1 1 - G Ö Z L E R İ N İ Ç İ N

Senin o gölgeli kirpiklerinle gözlerin âlı, Bütün güzelliğinin ruhu işte onlardır; O gözlerindeki mestâne ibtisâm-ı nigâh

- K i her gören onu bir mor menekşe ruhu sanır— . . . zamanları baygın semâda

Uçan esîr-i bahârîyi andırır güzelim; Senin o gölgeli kirpiklerinle gözlerinin Önünde diz çökerek ağlamak budur emelim!. Fakat niçin o derinliklerinde gaşy olarak Hayâl ü hissime mahfîce bir melâz arayan Nazarlarım ona vakf-ı lihâza ettikçe

Çöker sabâh-ı garâmımda bir kederli gece? Doğar bu leylenin ufkunda mübtekî, lerzân Likâ-yı târ-ı savtıyla bir de mâh-ı firak?..

(1323/1907; Hüsün ve Şiir, C. 1, S. 7, 3 E y l ü l 1326/16 EylüM910, s.57.)

(20)

282 H A K A N SAZYEK 12- K E N D İ M İ Z İ Ç İ N

-Kardeşim Akil'e-Seher vakti.. Her yer garîk-ı letafet; Uzaklarda solgun hilâl-i mükedder Garîb ve elem-pûş yalnızca titrer. Yolun bir müleyves kenarında şöyle Perişan, perakende bir mest-i gam-hâr Uyuklar, uyuklar, uyuklar, uyuklar.. Seher vakti.. Herkes şitâbân-ı verziş; Pür-ümnıîd ü âmâl dâ'im koşarlar.. Bu ser-mesti şöyle iterler, kakarlar.. Bu en doğru timsâlimiz şimdi işte: Perişan, perakende bir mest-i gam-hâr Uyuklar, uyuklar, uyuklar, uyuklar.

(Yalılar, 11 Mart 1324/24 Mart 1908; Bağçe, C. 1, S. 8, 9 Eylül 1324/22 Eylül 1908, s. 3.)

13- B E N İ S T E R İ M K İ

Ben isterim ki hayâtım, velev ki zehr-âşâm Mü'ebbed aşk ile âlûde bir kitâb olsun; Ben isterim ki hayâtımda her sirişk-i garâm Semâ-yı şi'rime menzûl bir sehâb olsun.. Garâmsız yaşayanlar hayâtı anlayamaz, Garâmsız yaşayanlar o kimsesizdir ki Sürer sefîl ü muhakkar bir ömr-i mevt-âvâz. Ben isterim ki bu râh-ı gamın ü çâlâki Bütün kederle, teheyyücle, gamla, hüsranla Didiklesin ve harâb eylesin şeb-i sevda.. Ben isterim k i , nihayet bu derd-i hicranla Ebed-nişîn-i mezar olduğum dakika, semâ Türâb-ı lahdime döksün sehâbelerle müdâm Kederli, sıtmalı birçok sirişk-i ye's ü garâm..

(Selanik, Yalılar, 12 Mart 1324/25 Mart 1908; Bağçe, C. 1, S. 35, 17 Mart 1325/30 Mart 1909, s. 138.)

(21)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 283 14- Y A Ğ M U R D A N S O N R A

D i n d i y a ğ m u r . . V e ş i m d i hüzn-âgîn B i r tebessümle t i t r e ş e n y o r g u n , Penbe, m â ' î , beyaz sehâbelerin Vech-i p î r â m e n i n d e b i r g ü l g û n Gamze-i d i l - f i r û z u r i k k a t - ç î n I n ' i t â f e y l i y o r soluk, m a h z u n ' . D i n l e n e n sâha-i zemine.. D e m i n Asabî b i r k a d ı n k a d a r d i l - h û n A ğ l a y a n r û h - ı girye-i eşya Ş i m d i sakin, gârîk-ı sâfiyyet G ü l ü y o r nazra-i temaşaya. E y z e m i n , e y senıâ-yı p ü r - r i k k a t ! Size b a k t ı k ç a bî-keder, k a l ı r ı m ; Sizi b i r h a n d - i tesliyet sanırım.

(Selanik-Yalılar, 24 M a r t 1324/6 N i s a n 1908; Kadın, S. 18, 9 Şubat 1324/22 Şubat 1909, s. 5.) 15- Y A L N I Z B Î R S A H N E T a h s i n N â h i d B e y ' e -D o n u k b u l u t l a r ı n a l t ı n d a b i r h a z i n akşam B ü t ü n gönüllere b i r hiss-i m ü k t e r i b v e r i y o r ; D o n u k b u l u t l a r ı n a l t ı n d a b i r nigâh-ı m e n â m Cihâna b i r t ü t u k - ı hâb-ı esmeri seriyor.. Geniş, f a k a t m ü t e z a y y ı k nefesleriyle deniz U f u k l a r ı n ezeliyyet mesafesinde d u r a n H u z û r - ı zilline y a t m ı ş , m e l û l ü ye's-engîz U y u k l u y o r , geçiyor f ı r k a f ı r k a r ı h t ı m d a n B ü y ü k , k ü ç ü k , m ü t e ' â z ı m , v a k u r b i r s ü r ü h a l k . . Ş u y a n d a k o l l a r ı y o k b i r d i l e n c i kız m u ğ l a k T a z a l l ü m â t - ı siyâhıyla i n l i y o r . Herkes A d ı m l a r ı n d a k i b â r â n e b i r şemînı-i heves, Y a v a ş yavaş geçiyor. T â u z a k t a a y bîzâr N a z a r l a r ı y l a b u m a h l û k a ağlıyor... B u k a d a r .

(Selânik-Mısırh, 2 Mayıs 1324/15 Mayıs 1908; Âşiyân, C. 1, S. 11, 13 Teşrîn-i sânî 1324/26 K a s ı m 1908, s. 243.)

(22)

284 H A K A N SAZYEK 16- B Î R K Ö Y H A Y Â T I

-Edhem'e-Âsûde bir sükûn; Her yer tabî'atın ezelî rûh-ı müstenî B i r tarz-ı nâ'imî ile dinler.. Şerer-nümûn Şehrin, uzaktan akseder âvâz-ı şiveni Bir ninnicik olur bu küçük köy hayâtına. Her yerde bir harâret-i safî.. Sönük sönük Telsim eder ağaçları bir bâd-ı rûh-zâ: Karşımda tarlalarda eğilmiş, büyük küçük Beş altı köylü zer' ile, toprakla uğraşır; Birkaç kadın da merkebe binmiş gıda taşır.. Seyreyledikçe ben bu küçük ömr-i sâdeyi Her şey, bütün gürültülü efkâr-ı vahime Bir lahzacik susar, dil-i vahdet-bedîdime İ t h a f eder bir el o sa'âdât-ı mürdeyi

(Kapıcılar K ö y ü , 3 Mayıs 1324/16 Mayıs 1908; Kadın, S. 9, 8 Kâ-nûn-ı evvel 1324/21 Aralık 1908, s. 5.)

17- M U M U M İ Ç İ N

-Doktor Cezmi Âgâh'a-Mahmûr bir nigâh ile karşımda her zaman Gûyâ uyukluyor gibi mest ü hamûştur; Ba'zan bir insidâm-ı zefirimle pür-figân B i n ra'şe-i hırâs ile bir lahza çırpınır.. Bir lahza çırpınır, yine hâhişger-i sükûn Evvelki iktirâb-ı ta'ab-çîn ile durur, Tedkîk eder de çehremi, gûyâ uzun uzun Ağlar ezâ-yı ömrüme âlûde-i fütur.. Ey mum, sen ey zavallı şu'â'-ı hafâ-dehen Yek-rûh-ı pür-cefâ mı idik yoksa bir zaman Şîven-geh-i hayâtta bilsem seninle ben?. Niçin bu i'tilâf-ı te'essür ki an-be-an Sen titredikçe ruhumu bir ra'şe kaplıyor, Sen ağladıkça bende de bir şeyler ağlıyor ?..

(Selanik, Yalılar, 3 Haziran 1324/16 Haziran 1908; Âşiyân, C. 1, S. 12, 20 Teşrîn-i sânî 1324/26 Kasım 1908, s. 385-386.)

(23)

ALİ CANİB (YÖNTEM)İN ŞİİRLERİ-I

18- G E C E L E R E D O Ğ R U

Semâ solgun, güneş gârib, hava yok; Geniş bir sâha-i sebzîn ü sâmit Durur müstağrak-ı hulyâ.. Ve birçok Sehâ'ib pare pare zerd ü sâki't

Bakarlar cevv-i bî-pâyân içinden.

Hemen karşımda, pür-heybet büyük bir Ağaç efkâra dalmış, gark-ı nıedfen Olan a'sâra gûyâ nâle-çîndir.

Semâ solgun, güneş gârib; bu yerler, Bu tenhâyî-i pinhân-ı tabî'at

Asırlardan gelen elhânı dinler Asırlardan gelen elhânı.. Heyhat!

O Kayser'ler, o İskender'ler işte Birer hîçî birer hîçî-i mâzî, Birer hîçî-i azmân-ı nühüfte.. Bu sahra, nıakber-i nisyân-firâzî

O mâzînin, o bitmiş ihtişamın!.. Semâ solgun, güneş gârib.. Ser-â-pâ Olimboz'larda bir dehhâş yangın Verir enzâra bir hiss-i elem-zâ

Bu bir yangın, hayır bir sahn-ı hûnîn Ki mâzîden akan kanlarla mâli; O mâzîden ki bin elvâh-ı zerrin, B i n akvâm-ı şükûh etmiş tevali.

Düşündüm, çeşm-i ahzânımda bir hiç, Ve hep gûşumda bir feryâd-ı nisyân Edip efkâr-ı t â r i k i m i tehyîc

Hemen ruhumda bir âvâz-ı ısyân,

Hemen ruhumda bir nefret uyandı Ben andıkça ezâ-yı ömr-i târı Dil-i zarım telehhüflerle yandı.. Ve şimdi perde-i zulmet-nisârı

(24)

286 H A K A N SAZYEK Kapanmıştı şeb-i deycûrun artık; Demin rûhumdaki ikrah u nâle, Demin rûhumdaki feryâd-ı muhrik Gidip mahv oldu âgûş-ı zılâle.

Bu dem artık siyah efkâra daldım; Hazîn, me'yûs Lir benlikle kaldım..

(Yalılar, 18 Haziran 1324/2 Temmuz 1908; Bağçe, C. 1, S. 4, 12 Ağustos 1324/25 Ağustos 1908, s. 3.)

19- T Î M S Â L - Î H A Y Â T

-Fikret ve Rişpen'e--Bana timsâl-i ömrü yaz..

-Dinle: Üstü pejmürde, mest-i lâ-ya'kal B i r herif.. İşte b i n meşakkatle Yürüyor. Her nazarca müsteskal

Bir kıyafet ki ba'zı hande-künân Düşüyor, kalkıyor, homurdanıyor; Baz'ı etrafa çarparak giryân Çehre-i zerdi muttasıl kanıyor...

-İstemem ben bu levh-i pâ-mâli, Bana timsâl-i ömrü yaz sen...

-Gel,

Gel de bak, seyri pek fena da değil,

Çok da dikkatli bakma, şöyle çekil Üstü pejmürde mest-i lâ-ya'kal Bir herif, ömrün işte timsâli!..

(Selanik-Yalılar, 20 Haziran 1324/3 Temmuz 1908; Âşiyân, C. 2, S. 20, 16 Kânûn-ı sânî 1325 ,/29 Ocak 1910, s. 213.)

(25)

ALİ CANİB (YÖNTEM)'İN ŞİİRLERİ-I 287 2 0 - B Ü K Â - Y I G A R Â M - Ö m e r Seyfeddin Bey'e— Sermedi b i r k a r a n l ı ğ ı n hâmûş Perde-i i k t i r â b ı a l t ı n d a U y u y o r ş i m d i â f i l ü medhûş D e r y a . . Surda b i r t e k alîl k a n d i l d e n Serpilen b i r şu'â'-ı dem-beste T i t r i y o r cevv içinde m a h f i y y e n . İ ş t e Sermedi b i r k a r a n l ı ğ ı n hâmûş Perde-i i k t i r â b ı a l t ı n d a A ğ l ı y o r zâr u m ü k t e r i b b i r kuş. . A ğ l a r , A ğ l a ey nevha-i elem; zîrâ B u m u h î t - i sera'ir ü b a k i r Bence aşkın misâl-i

ebkemidir;-A ğ l a r ,

Ç ü n k ü her aşka b i r b ü k â l â z ı m ! .

(Selanik, 24 Teşrîni sânî 1324/7 A r a l ı k 1908; Kadın, S. 10, 15 K â -n û -n - ı e v v e l 1324/28 A r a l ı k 1908, s. 7.)

2 1 - S E R Â ' İ R - İ H Ü S N Ü Ş İ ' R İ N -Menekşe semâlara-H e r lahza r û h - ı aşkımı sen a ğ l a t ı r k e n âh B i l m e m k i b i r d a k i k a aceb hisseder m i s i n ; B i l m e m k i b i r d a k i k a aceb e y perî-nigâh " M u t l a k b u giryeler bana â ' i d d ü . " der m i s i n ? N i ç i n fezâ-yı hüsnüne b a k t ı k ç a ö y l e1 b e n B i r hiss-i girye-dâr v e r i r her tebessümün?. D ü ş m ü ş m ü yoksa ince, soluk b i r menekşeden Sîmâ-yı i b t i h â c ı n a b i r zıll-i p ü r - h ü z ü n ? .

(26)

288 H A K A N SAZYEK Her hande-i bekâretinin ruhu giryedir, Her hande-i bekâret ü şi'riyyetinde âh Bir leyle-i mükedderin azlâli titreşir..

Âh ey perî-i rikkat-i bî-levs ü bî-günâh2 B i r t ü r l ü anlaşılmaz o şi'r-i mükevkebin; Bilmem ki bir bedî'a-i hüzn ü keder misin?...3

(Selanik-Yalüar, 1 Şubat 1324/14 Şubat 1909; 1) Âşiyân, C. 2, S. 26, 27 Şubat 1325/12 Mart 1910, s. 401; 2) Genç Kalemler, C. 1, S. 9 (1), s. 89.)

1) 2 /"böyle" 2) 2/"Baktıkça ağlatır beni ey şi'r-i bî-günâh" 3) 2/"Baktıkça ağlatır o hazîn rûh-ı enfesin".

22- B İ L İ R M İ S İ N Kİ

Bilir misin ki bu ömrün, bu ömr-i derbederin Fecâ'atinde de bir başka zevk-ı hissî var; Sefîl, çırpmıyorken bu tengnâda hazîn, Hazîn güler bana bir çehre-i tesellîkâr.

Bilir misin ki cedelsiz ve bî-nasîb-i melal Geçen dakikalar insan için mezellettir; O levs; o züll-i sefalet, o ihtiras, o cidal O giryedir ki hayâta biraz hayât verir.

Her ihtiyâc-ı hayâtın devâ-yı şâfîsi

Mü'ebbeden dökülen katre katre göz yaşıdır: O bî-nasîbe meserrât pek yabancı kalır.

İnan inan beşerin her dakika, her nefesi Bu kîr ü dâr-ı sefalette böyle dûr-â-dûr Tesâdümât u tekâzâ-yı ömre medyundur.

(Yalılar, 1324/1908-1909; Kadın, S. 21, 2 Mart 1325/15 Mart 1909, s. 4.)

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

[r]

[r]

Nitekim maøaranın Erken Üst Paleolitik Dönem tabakalarında bulun- muû olan ve GÖ 41 000-39 000 yılları arasına tarihlendirilen üzeri boyalı deniz kabuøundan süs eûyaları

Özet: Bu çalı ûmada, ùzmir ili, Menemen ilçesinin yaklaûık 13 km batısında, Gediz nehri delta- sında, bir grup kayalık tepenin kuzey kenarındaki doøal bir tepenin

Görüldüøü üzere, Karain Maøarası’nda tespit edilmiû olan geçiû aûaması Üçaøızlı Maøarası’nda ve Levant gelenekli yerleûim yerlerinde saptanan geçiû aûamasından

Sefer Tepe (Yukarı Darik Harabesi) 4 , which was discovered before and dated for Pre-Pottery Neolithic peri- od, is located 5 km south of the settle- ment. Located at 652 m

Her ne kadar Sardes’in Lidya kültüründe Yakın Doøu uygarlıklarının önemli etkisi kabul edilse de bu geniû olasılıklar pazarından, Ratté Doøu Yunanistan’ı; Sardes